Osmanlı donanması
Sultan Mehmed devrinde ehemmiyet kesbetmeğe başlayan Osmanlı donanması adetçe Akdenizde en kuvvetli donanması olan Venedik cumhuriyeti donanmasından fazla ise de henüz onlar kadar üstün denizcileri yoktu ; fakat onbeşinci asır sonuyla onaltıncı asır baştanlarında Venediklilerle başa baş gelmeğe başlamışlardı.
II. Bayezid devrinde adedi fazla olan donanmanın yeni inşasında değişiklik yapıldı. Bilhassa Venedikliler ve onların müttefikleriyle yapılan ve uzun süren deniz savaşlarında Osmanlı donanmasının noksanları görülmüş ve bunların düzeltilmesine çalışılmıştır. Nitekim II. Bayezid zamanında Venedik gemileri tarzında çekdiri, kalyon ve güğe denilen ve çekdiri ile kalyon arasındaki iki katlı iki gemi yapılmıştır. Bunların beheri o zamanın parasiyle yirmi beş bin altına çıkmıştı. 27 rebiulâhır 893 (1488 Nisan) tarihli bir gemi levazım defterinde Osmanlı donanması arasında barça , ağribar, kadırga, kalite, mavna ve top gemisi ve dört adette kalyon bulunmaktadır. Sultan Bayezid daha sonra iki güğe yaptırıp bunların idaresini Kemal ve Burak Reis'lere vermişti. Yine Sultan Bayezid İnebahtı seferinden dönerken Preveze sancakbeyi Mustafa Bey'e Venedik gemileri tarzında kırk kadar top mavnası yaptırmasını emreylemişti. Denizcilikten alınan tecrübeler neticesinde Venedik gemileri örnek yapılıyordu.
Kemal Reis
Osmanlı donanması, Kemal Reis denilen meşhur Türk korsanının devlet hizmetine alınmasiyle yeni bir devreye girmiş ve bu değerli denizcinin tecrübelerinden çok istifade edilmiştir. Yani Kemal Reis hem gemi inşasında ve hem denizci yetiştirmekte Osmanlı bahriyesine isabetli bir veçhe vermiştir.
Kemal Reis, XV. yüzyıl sonlarında Akdeniz'in en mahir Türk korsanı idi. Emri altındaki gemilerle İspanya ve Afrika sahillerinde, Septe boğazı ve Balear adaları çevrelerinde dolaşmış, Hıristiyan korsanlariyle muvaffakiyeti olarak çarpışmış ve Frenk sahillerini vurmuştur. Bilhassa XV. yüzyılda Batı Anadolu halkından veya Adalara iskân edilmiş Türklerden bazıları gemi donatarak Akdenizde korsanlık ederler ve karşılarına çıkan Frenk korsanlariyle çarpışırlardı. Bu Türk korsanları Batı Akdenize kadar gittikleri halde Frenk korsan gemileri Anadolu sahillerine kadar gelemezlerdi.
Asya ve Avrupa kıt'alarında (Anadolu ve Rumeli) geniş sahillere malik olan Osmanlı devleti, karşısına çıkan Venedikliler ve müttefikleriyle muvaffakiyetli surette boy ölçüşebilmek için tecrübeli gemicilere muhtaçtı; bunu temin için Sultan Bayezid çok isabetli bir görüşle Akdenizdeki Türk korsanlarından istifadeyi düşündü ve meşhur Türk korsan reisi Kemal Reis'i devlet hizmetine davet etti. Kemal Reis 900 H. 1494 M. de Sultan Bayezi d'in davetine icabet ederek geldi:
Ki bir gün lutf idüben Bayezid Han
Bize gönderdi geldi emr-ü-ferman
Buyurmuş kim Kemal gelsün kapûma
Deniz hizmetlerin elsün tapuma
O emrin tarihi bû idi ey can
Dokuz yüzde gelüben tuttuk evtan
Kemal Reis derhal donanmada tadilât ve İslâhat yaptı ve ölümüne kadar şerefle Türk gemiciliğini müdafaa etti. Kemal Reis'i tanımış olan İbn-i Kemal, bu büyük denizcinin Gelibolulu olduğunu kaydetmektedir. Babasının adı sarih olarak bilinmiyor; rivayete göre kendi adı Ahmed Kemal ve babasının adı Ali imiş. Kemal Reis'in, Hacı Mehmed isminde bir kardeşi olup bu da, Kitâb-ı Bahriye sahibi meşhur Pirî Reis'in babası idi.
Kemal Reis'in devlet hizmetine girmesi ve İslâhatı pek hayırlı olmuştu ; çünkü dört beş sene sonra Venedik cumhuriyeti ile yapılan muharebedeki başarılar, Kemal Reis ile arkadaşları olan Burak Reis, Kara Hasan Reis, Herek reis ve Pirî Reis gibi denizcilerin gayretleriyle husule gelmişti. Memlûklerle yapılan 1491(896 H) muahedesi mucibince Adana ve Tarsus'taki Mekke ve Medine'ye ait vakıfların varidatı her sene gemilerle iskenderiye'ye nakledilir ve oradan yollanırdı; fakat Rodos şövalyelerinin taarruzları sebebiyle bu varidat Osmanlı gemileriyle daha emin bir surette götürülüyordu ; bundan dolayı 903 H. 1498 M. senesindeki bu vakıf varidatını Kemal Reis'in kumandası altındaki donanma nakletmişti. Bu gidiş ve dönüşte Kemal Reis Rodos şövalyelerinin gemileriyle çarpışmış ve bunlara galebe ederek beş parça gemilerini zabt ile bir hayli esir almıştır.
910 H. 1504 M. de Türk ve Müslüman gemilerine rahat vermiyerek hem seyr-i seferi ve hem ticareti sekteye uğratan şövalyeler üzerine Kemal Reis müthiş bir akın yapmış, Rodos'a asker döküp çok yerlerini vurarak adanın zaptını ileri sürmüşse de siyasî düşüncelerden ötürü arzusuna muvaffak olamamıştı.
Kemal Reis 19 cemaziyelevvel 913 (1507 Eylül)'de Kahire'ye gitmiştir. Mehazımız olan Ibn-i Ayaş tarihi bunun ne için geldiğini beyan etmeyerek hakkında şu mütaleayı yazıyor : "... Bunun gece ve gündüz Frenklerle cihaddan usanmaz ve yılmaz olduğu ve Frenklerin bunun elinden âciz kaldıkları ve bu adamın mücahid bir reis olduğu söylendi. Bu gelince sultan buna mübalağalı ikramlarda bulundu ve bu da az bir müddet Mısır'da ikamet ile memleketine döndü, Bu sırada bazı Frenk gemilerinin Kızıldeniz'de faaliyete geçip Hicaz sahillerine taarruzları ihtimaline mebni Mekke emiri, Memlûk hükümdarından donanma ile yardım istemişti. Donanma levazımı Anadolu'dan tedarik edildiğinden Memlûk sultanının müracaatı üzerine Osmanlı hükümdarı bedeli mukabilinde derhal istenilen donanma levazımının verilmesini emrettiği gibi kendisi de ayrıca hediye olarak birçok levazım hazırlattırmış ve bunların Şehzâde Korkut'u Mısır'a götüren gemilerle nakli emrolunmuştu. Bu gemi levazımından bedeli mukabilinde gönderilecek olanlar yüklenip tam gidecekleri sırada Rodos şövalyeleri gemileri, Alâiye taraflarında baskın yaparak alıp gitmişlerdi. Bu vak'a haber alınır alınmaz Rodos şövalyelerinden intikam almak üzere 916 H. 1510 M. senesinde Kemal Reis sefere memur oldu. Rivayete göre kendisinin şöhretini çekemeyen kaptan paşa tarafından verilen reis gemisi işe yaramaz bir şeydi. Denize açıldıktan sonra nihayet şiddetli bir fırtınadan Kemal Reis'in gemisi battı ve kendisi de kurtulamıyarak boğuldu. Hatta 916 zilkadesinde (1511 Mart) sultan Bayezid tarafından Memlûk sultanına gönderilmiş olan bir nâmede, Memlûk hükümdarı tarafından istenilen donanma levazımından bir kaç gemi yükü yollandığı beyan edilip salimen gelip gelmediği yazıldıktan sonra mücahid Kemal Reis'in gark olduğu ve hiç bir haber alınmadığı zikrolunarak o taraflarca bir haber olup olmadığı sorulmaktadır. Bu kayıtlara göre Kemal Reis 916 hicrî senesine müsadif 1511 senesi başında vefat etmiş oluyor; halbuki Pirî Reis 'in Kitâb-ı bahriyesinde Kemal Reis'in 917 H. 1512 M. de boğulduğu ve Osmanlı denizciliğine on yedi sene hizmet ettiği yazılmaktadır. Bu iki kaydı telif edecek olursak bu büyük mücahidin 916 hicret yılı sonlarında boğulduğu ve vefatının 917 ihtidalarında tahakkuk ettiği anlaşılır.
Sultan Mehmed devrinde ehemmiyet kesbetmeğe başlayan Osmanlı donanması adetçe Akdenizde en kuvvetli donanması olan Venedik cumhuriyeti donanmasından fazla ise de henüz onlar kadar üstün denizcileri yoktu ; fakat onbeşinci asır sonuyla onaltıncı asır baştanlarında Venediklilerle başa baş gelmeğe başlamışlardı.
II. Bayezid devrinde adedi fazla olan donanmanın yeni inşasında değişiklik yapıldı. Bilhassa Venedikliler ve onların müttefikleriyle yapılan ve uzun süren deniz savaşlarında Osmanlı donanmasının noksanları görülmüş ve bunların düzeltilmesine çalışılmıştır. Nitekim II. Bayezid zamanında Venedik gemileri tarzında çekdiri, kalyon ve güğe denilen ve çekdiri ile kalyon arasındaki iki katlı iki gemi yapılmıştır. Bunların beheri o zamanın parasiyle yirmi beş bin altına çıkmıştı. 27 rebiulâhır 893 (1488 Nisan) tarihli bir gemi levazım defterinde Osmanlı donanması arasında barça , ağribar, kadırga, kalite, mavna ve top gemisi ve dört adette kalyon bulunmaktadır. Sultan Bayezid daha sonra iki güğe yaptırıp bunların idaresini Kemal ve Burak Reis'lere vermişti. Yine Sultan Bayezid İnebahtı seferinden dönerken Preveze sancakbeyi Mustafa Bey'e Venedik gemileri tarzında kırk kadar top mavnası yaptırmasını emreylemişti. Denizcilikten alınan tecrübeler neticesinde Venedik gemileri örnek yapılıyordu.
Kemal Reis
Osmanlı donanması, Kemal Reis denilen meşhur Türk korsanının devlet hizmetine alınmasiyle yeni bir devreye girmiş ve bu değerli denizcinin tecrübelerinden çok istifade edilmiştir. Yani Kemal Reis hem gemi inşasında ve hem denizci yetiştirmekte Osmanlı bahriyesine isabetli bir veçhe vermiştir.
Kemal Reis, XV. yüzyıl sonlarında Akdeniz'in en mahir Türk korsanı idi. Emri altındaki gemilerle İspanya ve Afrika sahillerinde, Septe boğazı ve Balear adaları çevrelerinde dolaşmış, Hıristiyan korsanlariyle muvaffakiyeti olarak çarpışmış ve Frenk sahillerini vurmuştur. Bilhassa XV. yüzyılda Batı Anadolu halkından veya Adalara iskân edilmiş Türklerden bazıları gemi donatarak Akdenizde korsanlık ederler ve karşılarına çıkan Frenk korsanlariyle çarpışırlardı. Bu Türk korsanları Batı Akdenize kadar gittikleri halde Frenk korsan gemileri Anadolu sahillerine kadar gelemezlerdi.
Asya ve Avrupa kıt'alarında (Anadolu ve Rumeli) geniş sahillere malik olan Osmanlı devleti, karşısına çıkan Venedikliler ve müttefikleriyle muvaffakiyetli surette boy ölçüşebilmek için tecrübeli gemicilere muhtaçtı; bunu temin için Sultan Bayezid çok isabetli bir görüşle Akdenizdeki Türk korsanlarından istifadeyi düşündü ve meşhur Türk korsan reisi Kemal Reis'i devlet hizmetine davet etti. Kemal Reis 900 H. 1494 M. de Sultan Bayezi d'in davetine icabet ederek geldi:
Ki bir gün lutf idüben Bayezid Han
Bize gönderdi geldi emr-ü-ferman
Buyurmuş kim Kemal gelsün kapûma
Deniz hizmetlerin elsün tapuma
O emrin tarihi bû idi ey can
Dokuz yüzde gelüben tuttuk evtan
Kemal Reis derhal donanmada tadilât ve İslâhat yaptı ve ölümüne kadar şerefle Türk gemiciliğini müdafaa etti. Kemal Reis'i tanımış olan İbn-i Kemal, bu büyük denizcinin Gelibolulu olduğunu kaydetmektedir. Babasının adı sarih olarak bilinmiyor; rivayete göre kendi adı Ahmed Kemal ve babasının adı Ali imiş. Kemal Reis'in, Hacı Mehmed isminde bir kardeşi olup bu da, Kitâb-ı Bahriye sahibi meşhur Pirî Reis'in babası idi.
Kemal Reis'in devlet hizmetine girmesi ve İslâhatı pek hayırlı olmuştu ; çünkü dört beş sene sonra Venedik cumhuriyeti ile yapılan muharebedeki başarılar, Kemal Reis ile arkadaşları olan Burak Reis, Kara Hasan Reis, Herek reis ve Pirî Reis gibi denizcilerin gayretleriyle husule gelmişti. Memlûklerle yapılan 1491(896 H) muahedesi mucibince Adana ve Tarsus'taki Mekke ve Medine'ye ait vakıfların varidatı her sene gemilerle iskenderiye'ye nakledilir ve oradan yollanırdı; fakat Rodos şövalyelerinin taarruzları sebebiyle bu varidat Osmanlı gemileriyle daha emin bir surette götürülüyordu ; bundan dolayı 903 H. 1498 M. senesindeki bu vakıf varidatını Kemal Reis'in kumandası altındaki donanma nakletmişti. Bu gidiş ve dönüşte Kemal Reis Rodos şövalyelerinin gemileriyle çarpışmış ve bunlara galebe ederek beş parça gemilerini zabt ile bir hayli esir almıştır.
910 H. 1504 M. de Türk ve Müslüman gemilerine rahat vermiyerek hem seyr-i seferi ve hem ticareti sekteye uğratan şövalyeler üzerine Kemal Reis müthiş bir akın yapmış, Rodos'a asker döküp çok yerlerini vurarak adanın zaptını ileri sürmüşse de siyasî düşüncelerden ötürü arzusuna muvaffak olamamıştı.
Kemal Reis 19 cemaziyelevvel 913 (1507 Eylül)'de Kahire'ye gitmiştir. Mehazımız olan Ibn-i Ayaş tarihi bunun ne için geldiğini beyan etmeyerek hakkında şu mütaleayı yazıyor : "... Bunun gece ve gündüz Frenklerle cihaddan usanmaz ve yılmaz olduğu ve Frenklerin bunun elinden âciz kaldıkları ve bu adamın mücahid bir reis olduğu söylendi. Bu gelince sultan buna mübalağalı ikramlarda bulundu ve bu da az bir müddet Mısır'da ikamet ile memleketine döndü, Bu sırada bazı Frenk gemilerinin Kızıldeniz'de faaliyete geçip Hicaz sahillerine taarruzları ihtimaline mebni Mekke emiri, Memlûk hükümdarından donanma ile yardım istemişti. Donanma levazımı Anadolu'dan tedarik edildiğinden Memlûk sultanının müracaatı üzerine Osmanlı hükümdarı bedeli mukabilinde derhal istenilen donanma levazımının verilmesini emrettiği gibi kendisi de ayrıca hediye olarak birçok levazım hazırlattırmış ve bunların Şehzâde Korkut'u Mısır'a götüren gemilerle nakli emrolunmuştu. Bu gemi levazımından bedeli mukabilinde gönderilecek olanlar yüklenip tam gidecekleri sırada Rodos şövalyeleri gemileri, Alâiye taraflarında baskın yaparak alıp gitmişlerdi. Bu vak'a haber alınır alınmaz Rodos şövalyelerinden intikam almak üzere 916 H. 1510 M. senesinde Kemal Reis sefere memur oldu. Rivayete göre kendisinin şöhretini çekemeyen kaptan paşa tarafından verilen reis gemisi işe yaramaz bir şeydi. Denize açıldıktan sonra nihayet şiddetli bir fırtınadan Kemal Reis'in gemisi battı ve kendisi de kurtulamıyarak boğuldu. Hatta 916 zilkadesinde (1511 Mart) sultan Bayezid tarafından Memlûk sultanına gönderilmiş olan bir nâmede, Memlûk hükümdarı tarafından istenilen donanma levazımından bir kaç gemi yükü yollandığı beyan edilip salimen gelip gelmediği yazıldıktan sonra mücahid Kemal Reis'in gark olduğu ve hiç bir haber alınmadığı zikrolunarak o taraflarca bir haber olup olmadığı sorulmaktadır. Bu kayıtlara göre Kemal Reis 916 hicrî senesine müsadif 1511 senesi başında vefat etmiş oluyor; halbuki Pirî Reis 'in Kitâb-ı bahriyesinde Kemal Reis'in 917 H. 1512 M. de boğulduğu ve Osmanlı denizciliğine on yedi sene hizmet ettiği yazılmaktadır. Bu iki kaydı telif edecek olursak bu büyük mücahidin 916 hicret yılı sonlarında boğulduğu ve vefatının 917 ihtidalarında tahakkuk ettiği anlaşılır.