Kişinin Aile Fertlerine Karşı Görevleri Nelerdir?
Aile: Neseb veya evlilikle bir araya gelmiş, ana-baba ve çocuklardan oluşan topluluk. Büyük baba, nine, torunlar da aile tanımı içine girdiğinden onlarda ailenin bir parçasıdırlar.
Kadın ve erkeğin birbirlerine karşı duydukları his, arzu, duygu, ve meyiller Sünnetüllah gereğidir. (Ali İmran, 3/14). Allah'u Teala insana, yaratılışındaki fıtrata uygun olarak bu duyguları vermiş, yalnız bu meyillerin tatmin yolunu da belli prensiplerle sınırlamıştır. Bu sınırlar, sünnete uygun evlenmelerdir. İslam'a uygun olmayan evlenme ve ilişkilerle meyiller yasaklanmıştır.
Evlilik, eşler arasında maddi ve manevi tatmini sağladığından sükunet ve rahatlık unsurudur. Neslin devamı ve gelişebilmesi için evlilik müessesesine ihtiyaç vardır. Kur'an-ı Kerim ve sünnet'de belirlendiği şekilde olmadıkça bir aile yuvası kurulmasından söz edilemeyeceği gibi, doğan çocukların da meşru olacağı düşünülemez.
İlk aileyi ilk insan Hz. Adem (a.s.) ile Hz. Havva kurmuştur. O zamandan beri aile müessesesi olgunlaşmış ve gelişmiştir. Bununla beraber, toplumların, ekonomik durumun, iklimin etkisiyle çeşitli aile tipleri meydana gelmiştir.
Aile ana-baba, çocuklar, biraz daha geniş anlamıyla karı-kocanın akrabasından oluşur.
İslam ailesinin kurulması için ilk şartı mümin bir erkekle mümine bir kadın olması, birbirleriyle sıhriyetin Kur'an'da yasaklananlardan olmaması gerekir. Kur'an'da, anne, baba, kızlar, oğullar, kardeşler, teyzeler ve yeğenlerle evlenmenin haramlığı ile süt kardeşler arasındaki evliliğin yasak olduğu hükme bağlanmıştır. Yine Kur'ani hükme göre hala ve amca ile evlenmek yasaktır. İslam'ın getirdiği hükümler, iki kız kardeş ve hanımın yeğenini bir arada nikahlamayı yasakladığı gibi, hanımın vefatından sonra bunların nikahlanabileceğini de mümkün kılmıştır. Hala ve amca çocuklarının evlenmeleri ise helal kılınmıştır. Çocukların eşleri ile kayınvalide, üvey anne ve üvey baba ile ve evli kadınlarla evlenmek haramdır.
"Sizlere, analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızın yanında kalan üvey kızlarınız -ki onlarla gerdeğe girmemişseniz size bu engel yoktur-, öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeş bu arada olmak suretiyle evlenmek size haram kılındı. Geçmişte olanlar geçmiştir. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder."; "Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı." (en-Nisa, 4/23-24) buyurulmaktadır.
Ailenin huzurlu olması için, aileyi oluşturan bireylerin birbirlerine karşı görevlerini yerine getirmeleri gerekir. Bu görevler şöyle özetlenebilir:
a- Karı kocanın birbirlerine karşı görevleri:
Karı-koca birbirlerinin eksiklerini, kusurlarını görmemeli, namus ve iffetlerini korumalıdırlar. Böylece bütünleşerek aile saadetini sağlamalıdırlar. Dinimiz aile reisi olarak erkeği tanır: "Erkekler kadınlar üzerinde hakimdir. " (en-Nisa, 4/34) ayeti bunu ifade eder. Çünkü erkekler kadınlardan daha güçlü olarak yaratılmışlardır. Ailesinin geçimini sağlamak erkeğin görevidir. İslam buna o kadar önem verir ki, bir erkeğin Allah rızasını gözeterek aile fertlerine yaptığı harcamayı sadaka kabul eder. (Riyazu's-Salihin, I, 331)
Kocanın hanımına karşı hak ve görevlerini hadisler ışığında şöyle sıralayabiliriz:
Bir kimse hanımına iyi davranmalı, onu kırmamalı, kaba davranışlardan sakınmalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurur: "Ey ümmetim! kadınlara hayırla muamele etmenizi tavsiye ederim. Çünkü onlar sizin emriniz altındadır. Fazla tahakküme hakkınız yoktur. Ancak açıktan fuhuş irtikab etmiş olsalar o zaman durum değişir. " (Riyazu'sSalihin, I, 319)
Koca, hanımına hanım da kocasına ilgi göstermeli, saadeti evlerinde aramalıdırlar. Meşru olmayan yollara düşmemelidirler. İffet ve namus konusunda titiz davranmalıdırlar: "Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını zinadan korusunlar. " (en-Nur, 24/30) ayeti bunu ifade eder.
Erkek, hanımına ve çocuklarına dini emirleri hatırlatmalı iyi yönde eğitmelidir."Ailene namaz kılmayı emret"(Taha, 20/132). "Yedi yaşındaki çocuğa namaz kılmayı öğretiniz. On yaşına vardıklarında (kılmazlarsa) cezalandırınız." (Riyazu's-Salihin, I, 339)
Koca, kendi mal varlığı ve imkanlarına göre hanımının nafakasını sağlayıp her türlü ihtiyacını gidermekle yükümlüdür. (Ebu Davud, Nikah, 41). Bu hususta cimrilik ettiği takdirde hanımı ilgili yöneticilere ve yargı makamlarına başvurup durumunu anlatabileceği gibi kocasına danışmadan malından harcama yapabilir. Koca, hanımına asla çirkinsin dememeli, yaptığı işte sürekli kusurlar aramamalı (İbn Mace, Nikah, 3), hanımını asla dövmemeli (Buhari, Nikah, 93), hanımını sürekli zan altında tutup onu gizlice takip etmeye kalkışmamalıdır. (Müslim, İmare, 56).
Hanımının kocasına karşı görevlerine gelince; hanım, ailenin reisi olan kocasına karşı bütün meşru ve İslami meselelerde itaat eder. Kadın eşinin malını ailesinin her türlü sırrını, namusunu, çocuklarını korumalıdır. Kadın durup dururken kocasından boşanmayı istememelidir. Çok zor durumda kalmadan kocasından ayrılmak isteyen kadına Cennet kokusu haramdır (Ebu Davud, Talak, 18). Kadın kocasından izinsiz olarak evinden dışarı çıkmamalıdır (Buhari, Nikah, 116).
Kadının kocasını memnun etmesi onun en önemli görevidir. Bu konuda Hz. Peygamber şöyle buyurur: "Herhangi bir kadın, kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse Cennet'e girer." (Riyazu's Salihin, I, 326). Yine başka bir hadislerinde Resulullah Efendimiz: "Kadın kocasının yatağını (mazeretsiz) terkederek gecelerse, o kadına melekler sabaha kadar lanet ederler." (Aynı eser, 323) buyurmuşlardır. Kadın kocasına olgun ve iyi davranmalı, zenginliği ve güzelliği ile övünmemeli, ev işlerini düzenlemeli, çocuklarına bakmalı, kocasının malını israf etmemelidir (Tecrid-i Sarih Tercümesi, V, 174).
b- Anne babanın çocuklarına karşı görevleri:
Anne ve babanın ilk görevi, çocukların ihtiyaçlarını karşılamaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurur: "Bir adamın hayır için harcadığı paranın en faziletlisi, ailesine sarfettiği parayla, Allah yolunda kullanacağı atı için verdiği ve bu de Allah rızası için (mücahid) arkadaşlarına sarfettiği paradır. " (Riyazu's-Salihin, I, 329)
Çocukların ihtiyaçları temin edilirken ne israfa kaçılmalı, ne de cimrilik yapılmalıdır. Her iki husus da dinimizin uygun görmediği şeylerdir.
Anne-baba çocuğunu güzel terbiye etmeli, anlayamayacağı bilgilerden ona bahsetmemeli, eğitimde basitten mürekkebe (karmaşığa) gitmelidir. Evvela Allah'ı tanıtmalı, imanı kavratmalı, inandırmalı, uygun yasa vardıklarında da ibadetleri öğretmelidirler. Ayrıca neyin iyi, nelerin kötü olduğunu anlatmalı, yeme-içme, oturup-kalkma adabını öğretip bunları benimsetmelidir. Bunlar yapılırken anne babanın çocuklarına iyi örnek olmaları gerekir. Çünkü çocuklar daima büyüklerini taklit ederler.
Anne-baba, çocuklarına adaletle davranmalı, onların kıskançlık duygularını kamçılamamalı, kız-erkek ayrımı yapmamalıdır.
Anne-baba çocuklarına güzel isimler koymalı, sünnet ettirmeli, İslami bilgi ve duygularını geliştirmelidir.
Anne-baba çocuklarına sevgi ve merhamet göstermelidir. Peygamber Efendimiz, bir dizine Üsame'yi, diğer dizine de Hasan'ı oturtur, sonra: "Allah'ım bunlara rahmet ve saadet ihsan buyur, çünkü ben bunların hayır ve mutluluğunu diliyorum" buyurmuştur (Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII, 127)
Anne-baba evlenme cağına gelen çocuklarını, temiz ve ahlaklı kimselerle evlendirmelidirler. Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Geride kendisine dua edecek hayırlı bir çocuk bırakan kimsenin amel defteri kapanmaz, kendisine sürekli olarak hayır yazılır" (Ebu Davud, Vesaya, 14).
c- Çocukların anne ve babalarına karşı görevleri:
Çocuklar anne ve babalarına itaat etmeli ve iyilikte bulunmalıdırlar: "Biz insana ana babasına iyilik yapmasını da tavsiye ettik." (Lokman, 31/14). Çünkü bir çocuğun yetişip büyümesinde en büyük fedakarlığı, anne ve baba gösterir.
Çocuklar anne ve babalarına karşı saygı ve şefkat göstermeli, istediklerini yerine getirmeli, onları memnun etmelidir."Anne babaya güzellikle muamele edin, eğer onlardan biri veya ikisi senin yanında ihtiyarlık haline ulaşırsa sakın onlara "öf" bile deme, onları azarlama, ikisine de iyi ve yumuşak söz söyle" (Lokman, 31/14).
"Rabbin şunları kesin olarak buyurdu: Ancak O'na ibadet edin, ana-babaya ihsan ve iyilik yapın. Birisi yahut ikisi de yanında ihtiyarlarsa sakın onlara "öf" bile deme, onlara darılma ve yüzlerine bağırma, ikisine de ikram et ve tatlı söz söyle. ikisine de merhamet besleyerek tevazu göster ve de ki: "Rabbim ikisine de merhamet et, onlar beni küçük iken nasıl terbiye etmişlerse sen de her ikisine merhamet et". Rabbiniz gönlünüz dekini daha iyi bilir. Ana-baba haklarında iyilik ederseniz Allah size mağfiret eder. Çünkü o, günaha tövbe edenleri muhakkak affedicidir" (isra, 17/23-25).
Abdullah b. Mes'ud diyor ki: "Peygamber (s.a.s.) Efendimize:
-Allah'ın katında en sevgili amel hangisidir? diye sordum, Peygamber (s.a.s.):
-Vaktinde eda olunan namazlar, buyurdu.
-Namazdan sonra hangisi daha sevgilidir? dedim.
-Ana-babaya iyilik etmektir, buyurdu.
-Sonra hangisidir? dedim.
-Allah yolunda cihaddır, buyurdular. (Riyazu's-Salihin, I, 347).
Çocuklar anne-babaları hakkında kötü konuşmamalı, onlara sövmemelidir, vasiyetlerini yerine getirmeli, dostlarına ikramda bulunmalıdırlar:"Ey Rabbimiz kıyamet günü, beni, anne-babamı ve bütün müminleri mağfiret eyle. " (İbrahim, 14/41) diye dua etmelidir.
Baliğ olan çocuklar ana-babalarının odalarına her zaman izin alarak girmelidirler. Baliğ olmayan küçükler de şu üç vakitte ana-babalarının veya başkalarının odalarına izin ile girmelidirler:
Sabah namazından önce, yani yataktan kalkıp giyinileceği zaman; öğle uykusu sırasında yatsı namazından sonra yatılacağı zaman.
Çünkü bu vakitler karı-koca arasında mahrem vakitlerdir. Allah'u Teala, bütün müminlere bunu çocuklarına öğretmelerini emretmiştir (en-Nur, 24/58).
Hz. Peygamber, "kime iyilik edeyim" diye soran bir sahabiye şu karşılığı vermiştir: "Ananıza (bunu üç defa tekrarlamıştır) sonra babanıza, sonra en yakın olanlara" (Buhari, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1,2; Ebu Davud, Edeb, 120). Yine Peygamber Efendimiz "Anne Cennet kapılarının ortasındadır" (İbn Hanbel, V, 198); "Cennet annelerin ayakları altındadır" (Nesai, Cihad, 6) buyurmuştur.
Çocuklar ana-babalarına karşı daima saygılı olmalı, onlara karşı tatlı dilli, güler yüzlü davranmalıdırlar. Ana-babanın bütün söylediklerini Allah'a itaatsizlik söz konusu olmadıkça, dinlemek ve kabul etmek gerekir. Her işte onların rızasını almaya çalışmalıdır. Onların hizmetlerini kendi hizmetinden önce görmelidir. Öldüklerinde de onları rahmetle anmak, onlar için hayır dua etmek, hayır yapmak, vasiyetlerini yerine getirmek gerekir.
Allah'a şirkten sonra en büyük günah ana-babaya itaatsizliktir. Ana baba İslami emirleri yerine getirmede ve yasaklardan kaçınmada titizlik göstermiyorlarsa ve hatta kafir iseler bu onların ana-baba olmalarından doğan haklarını ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla onlara Allah'a isyan teşkil etmeyen hususlarda itaat etmek ve her zaman iyi davranmak gerekir.
d- Kardeşlerin birbirlerine karşı görevleri:
Kardeşler birbirlerine karşı iyi davranmalı, küçükler büyüklere itaat edip onlara saygı beslemeli, büyükler de küçüklere hoşgörü ile davranmalıdırlar. Ancak bu şekilde ailede mutluluk ve huzur sağlanabilir.
Kardeşler maddi hırs sebebiyle, aralarındaki birlik ve beraberliği, ahengi bozmamalıdırlar.
Kardeşlerin kabiliyetleri birbirlerini kıskançlığa sevketmemelidir. Kimi insan ilme meraklıdır, o sahada ilerler, şan şöhret sahibi olur; kimi insan da ticarete meraklıdır, o sahada çalışır, ilerler, zengin olabilir. Bunları olgunlukla karşılamalı, herkesin aynı şey olamayacağı, aynı sahada çalışamayacağı gerçeği unutulmamalıdır.
Aralarındaki -varsa tabii- fikir ayrılıklarını, konuşarak, birbirlerinin düşüncelerine hürmet duyarak çözüm yoluna koymalıdırlar. Sertlikler ve tartışmalar daima kötü sonuçlar doğurur. Ailevi huzursuzluklara, tatsızlıklara neden olur.
İslam aile hukukunun özelliklerine gelince;
Evliliğin gayesi aileye huzur ve mutluluk, toplumda da iyi bir nesil temin etmektir, "Onun (varlık ve kudret) alametlerinden birisi de size kendinizden eşler yaratmasıdır, ki siz onlarla huzur ve sükunete kavuşursunuz. Ve aranıza sevgi ve rahmet koymuştur." (er-Rum, 30/21). "Onlar (kadınlarınız) sizin için elbise, siz de onlar için elbisesiniz..."(el-Bakara, 2/187). İslam cinsi ihtiyacın tatminini tabii karşılamakla beraber evliliğin gayesinin bundan ibaret olmadığını söylemektedir. "Doğuran siyah kadın, doğurmayan güzel kadından daha iyidir", "Evlenin, çoğalın: Çünkü ben kıyamet gününde diğer ümmetlere karşı sizinle iftihar edeceğim" (Avnu'l Ma'bud Şerh Ebu Davud, I, 173). Kocanın karısıyla müşterek, yüce ve insani bir hayat sürmek arzusunun belirtisi olan mehrin sembolik bir şey olması da aynı gayeye matuftur.
Ailenin mutluluğu çocukların asaleti ve İslam toplumunun kurtuluşu evleneceklerin birbirlerini seçerken kullandıkları ölçü ile yakından ilgilidir. Bu konuda Resulullah (s.a.s.) şöyle bir ölçü koymuştur: "Kadın dört özelliğinden dolayı nikahlanır: Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı; eli toprak olasıca, durma dindarını bul!" (Buhari, Nikah, 16).
İslam'da evlilik, formalite ve merasimlerden uzak İslami bir akittir. Nikah*'ın ilan edilmesi, yakın dost ve akrabaya ziyafet verilmesi, tef vb. çalınıp şenlik yapılması güzel telakki edilmiş, teşvik görmüş, böyle bir davete icabet etmemek hoş karşılanmamıştır (Buhari, Nikah, 66 vd.).
Evlilik gerçekleşince karı ve koca Allah önünde birbirlerinin haklarına uymakla yükümlüdürler. Bu karşılıklı haklar aile reisliği hariç eşitlik esasına dayanır. Evlilik kadının şahsiyetini ortadan kaldırmaz, erkeğin hukuki ve sosyal kişiliği eşinin haklarını gölgelemez. Kadın kendi aile ismini taşıyabilir, kendine ait mallar üzerinde tam ve bağımsız bir tasarruf yetkisini kullanabilir.
Karı-koca birbirlerine iyi niyet ve güzel ahlak ile davranacaklardır. "İyileriniz, ailesine karşı iyi olandır..." (İbn Mace, Nikah, 50). Ufak tefek huysuzluk, geçimsizlik ve kusurlara sabredecek, yuvanın yıkılmaması için tahammül göstereceklerdir: "...Kadınlara normal ve iyi davranın; onlarda hoşunuza gitmeyen bir şey olursa belki bir şey hoşunuza gitmediği halde Allah onu birçok hayırla doldurmuştur. " (en-Nisa, 4/19) Anlaşmazlık büyürse hakeme başvurulacak, hakemler de ailenin devamını sağlayamazlarsa son çare olarak, usulüne uygun "tedrici boşanma" sistemi uygulanacaktır .
İslam aile hukuku, dördü geçmemek üzere ve oldukça güç durumlara ve şartlara bağlı olarak erkeğin aynı zamanda birden fazla kadınla evlenmesine izin vermiştir. İlk eş, üstüne evlenilmemesi şartını koşmuş ise ikinci evlilik yapılamayacağı gibi, usulüne uygun evlenmelerde eşlerin hukuk ve şahsiyetini gözönünde bulundurmak gerekir.
Manevi ve ahlaki ilişkiler yanında anne-baba ile çocuklar arasındaki hukuki münasebetler de itina ile tanzim edilmiştir. Ehliyet, velayet ve vesayet hükümleri babalı veya yetim bütün çocukların durumları ve menfaatları ile alakalıdır. İslam muhtaç ana babaya çocuklarının bakmasını, erkeğin karısına ve muhtaç olan akrabasına geçim sağlamasını teminat altına almıştır. Nihayet miras hükümleri de yakından uzağa bütün hısımların, ölenin malı üzerindeki haklarını tesbit etmiştir .
İslam hukuku evlilerin zinasını şartları tahakkuk ettiği takdirde- ölüm cezasına çarptırdığı, zinayı bu ölçüde yasakladığı için ona götürmesi muhtemel bütün şüpheli yolları tıkamış, kadınlarla erkeklerin karışık eğlenmelerini, yabancı bir erkekle kadının baş başa kalmasını, kadının, yanında bir yakını bulunmadan, yalnız başına yolculuğa çıkmasını, kadın ve erkeğin birbirine ısrarla bakmalarını yasaklamıştır. İslam'da aile düzeninin oturduğu bu temeller, İslam hukukunun aile anlayışını her haliyle ortaya koymaktadır.
Aile: Neseb veya evlilikle bir araya gelmiş, ana-baba ve çocuklardan oluşan topluluk. Büyük baba, nine, torunlar da aile tanımı içine girdiğinden onlarda ailenin bir parçasıdırlar.
Kadın ve erkeğin birbirlerine karşı duydukları his, arzu, duygu, ve meyiller Sünnetüllah gereğidir. (Ali İmran, 3/14). Allah'u Teala insana, yaratılışındaki fıtrata uygun olarak bu duyguları vermiş, yalnız bu meyillerin tatmin yolunu da belli prensiplerle sınırlamıştır. Bu sınırlar, sünnete uygun evlenmelerdir. İslam'a uygun olmayan evlenme ve ilişkilerle meyiller yasaklanmıştır.
Evlilik, eşler arasında maddi ve manevi tatmini sağladığından sükunet ve rahatlık unsurudur. Neslin devamı ve gelişebilmesi için evlilik müessesesine ihtiyaç vardır. Kur'an-ı Kerim ve sünnet'de belirlendiği şekilde olmadıkça bir aile yuvası kurulmasından söz edilemeyeceği gibi, doğan çocukların da meşru olacağı düşünülemez.
İlk aileyi ilk insan Hz. Adem (a.s.) ile Hz. Havva kurmuştur. O zamandan beri aile müessesesi olgunlaşmış ve gelişmiştir. Bununla beraber, toplumların, ekonomik durumun, iklimin etkisiyle çeşitli aile tipleri meydana gelmiştir.
Aile ana-baba, çocuklar, biraz daha geniş anlamıyla karı-kocanın akrabasından oluşur.
İslam ailesinin kurulması için ilk şartı mümin bir erkekle mümine bir kadın olması, birbirleriyle sıhriyetin Kur'an'da yasaklananlardan olmaması gerekir. Kur'an'da, anne, baba, kızlar, oğullar, kardeşler, teyzeler ve yeğenlerle evlenmenin haramlığı ile süt kardeşler arasındaki evliliğin yasak olduğu hükme bağlanmıştır. Yine Kur'ani hükme göre hala ve amca ile evlenmek yasaktır. İslam'ın getirdiği hükümler, iki kız kardeş ve hanımın yeğenini bir arada nikahlamayı yasakladığı gibi, hanımın vefatından sonra bunların nikahlanabileceğini de mümkün kılmıştır. Hala ve amca çocuklarının evlenmeleri ise helal kılınmıştır. Çocukların eşleri ile kayınvalide, üvey anne ve üvey baba ile ve evli kadınlarla evlenmek haramdır.
"Sizlere, analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızın yanında kalan üvey kızlarınız -ki onlarla gerdeğe girmemişseniz size bu engel yoktur-, öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeş bu arada olmak suretiyle evlenmek size haram kılındı. Geçmişte olanlar geçmiştir. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder."; "Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı." (en-Nisa, 4/23-24) buyurulmaktadır.
Ailenin huzurlu olması için, aileyi oluşturan bireylerin birbirlerine karşı görevlerini yerine getirmeleri gerekir. Bu görevler şöyle özetlenebilir:
a- Karı kocanın birbirlerine karşı görevleri:
Karı-koca birbirlerinin eksiklerini, kusurlarını görmemeli, namus ve iffetlerini korumalıdırlar. Böylece bütünleşerek aile saadetini sağlamalıdırlar. Dinimiz aile reisi olarak erkeği tanır: "Erkekler kadınlar üzerinde hakimdir. " (en-Nisa, 4/34) ayeti bunu ifade eder. Çünkü erkekler kadınlardan daha güçlü olarak yaratılmışlardır. Ailesinin geçimini sağlamak erkeğin görevidir. İslam buna o kadar önem verir ki, bir erkeğin Allah rızasını gözeterek aile fertlerine yaptığı harcamayı sadaka kabul eder. (Riyazu's-Salihin, I, 331)
Kocanın hanımına karşı hak ve görevlerini hadisler ışığında şöyle sıralayabiliriz:
Bir kimse hanımına iyi davranmalı, onu kırmamalı, kaba davranışlardan sakınmalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurur: "Ey ümmetim! kadınlara hayırla muamele etmenizi tavsiye ederim. Çünkü onlar sizin emriniz altındadır. Fazla tahakküme hakkınız yoktur. Ancak açıktan fuhuş irtikab etmiş olsalar o zaman durum değişir. " (Riyazu'sSalihin, I, 319)
Koca, hanımına hanım da kocasına ilgi göstermeli, saadeti evlerinde aramalıdırlar. Meşru olmayan yollara düşmemelidirler. İffet ve namus konusunda titiz davranmalıdırlar: "Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını zinadan korusunlar. " (en-Nur, 24/30) ayeti bunu ifade eder.
Erkek, hanımına ve çocuklarına dini emirleri hatırlatmalı iyi yönde eğitmelidir."Ailene namaz kılmayı emret"(Taha, 20/132). "Yedi yaşındaki çocuğa namaz kılmayı öğretiniz. On yaşına vardıklarında (kılmazlarsa) cezalandırınız." (Riyazu's-Salihin, I, 339)
Koca, kendi mal varlığı ve imkanlarına göre hanımının nafakasını sağlayıp her türlü ihtiyacını gidermekle yükümlüdür. (Ebu Davud, Nikah, 41). Bu hususta cimrilik ettiği takdirde hanımı ilgili yöneticilere ve yargı makamlarına başvurup durumunu anlatabileceği gibi kocasına danışmadan malından harcama yapabilir. Koca, hanımına asla çirkinsin dememeli, yaptığı işte sürekli kusurlar aramamalı (İbn Mace, Nikah, 3), hanımını asla dövmemeli (Buhari, Nikah, 93), hanımını sürekli zan altında tutup onu gizlice takip etmeye kalkışmamalıdır. (Müslim, İmare, 56).
Hanımının kocasına karşı görevlerine gelince; hanım, ailenin reisi olan kocasına karşı bütün meşru ve İslami meselelerde itaat eder. Kadın eşinin malını ailesinin her türlü sırrını, namusunu, çocuklarını korumalıdır. Kadın durup dururken kocasından boşanmayı istememelidir. Çok zor durumda kalmadan kocasından ayrılmak isteyen kadına Cennet kokusu haramdır (Ebu Davud, Talak, 18). Kadın kocasından izinsiz olarak evinden dışarı çıkmamalıdır (Buhari, Nikah, 116).
Kadının kocasını memnun etmesi onun en önemli görevidir. Bu konuda Hz. Peygamber şöyle buyurur: "Herhangi bir kadın, kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse Cennet'e girer." (Riyazu's Salihin, I, 326). Yine başka bir hadislerinde Resulullah Efendimiz: "Kadın kocasının yatağını (mazeretsiz) terkederek gecelerse, o kadına melekler sabaha kadar lanet ederler." (Aynı eser, 323) buyurmuşlardır. Kadın kocasına olgun ve iyi davranmalı, zenginliği ve güzelliği ile övünmemeli, ev işlerini düzenlemeli, çocuklarına bakmalı, kocasının malını israf etmemelidir (Tecrid-i Sarih Tercümesi, V, 174).
b- Anne babanın çocuklarına karşı görevleri:
Anne ve babanın ilk görevi, çocukların ihtiyaçlarını karşılamaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurur: "Bir adamın hayır için harcadığı paranın en faziletlisi, ailesine sarfettiği parayla, Allah yolunda kullanacağı atı için verdiği ve bu de Allah rızası için (mücahid) arkadaşlarına sarfettiği paradır. " (Riyazu's-Salihin, I, 329)
Çocukların ihtiyaçları temin edilirken ne israfa kaçılmalı, ne de cimrilik yapılmalıdır. Her iki husus da dinimizin uygun görmediği şeylerdir.
Anne-baba çocuğunu güzel terbiye etmeli, anlayamayacağı bilgilerden ona bahsetmemeli, eğitimde basitten mürekkebe (karmaşığa) gitmelidir. Evvela Allah'ı tanıtmalı, imanı kavratmalı, inandırmalı, uygun yasa vardıklarında da ibadetleri öğretmelidirler. Ayrıca neyin iyi, nelerin kötü olduğunu anlatmalı, yeme-içme, oturup-kalkma adabını öğretip bunları benimsetmelidir. Bunlar yapılırken anne babanın çocuklarına iyi örnek olmaları gerekir. Çünkü çocuklar daima büyüklerini taklit ederler.
Anne-baba, çocuklarına adaletle davranmalı, onların kıskançlık duygularını kamçılamamalı, kız-erkek ayrımı yapmamalıdır.
Anne-baba çocuklarına güzel isimler koymalı, sünnet ettirmeli, İslami bilgi ve duygularını geliştirmelidir.
Anne-baba çocuklarına sevgi ve merhamet göstermelidir. Peygamber Efendimiz, bir dizine Üsame'yi, diğer dizine de Hasan'ı oturtur, sonra: "Allah'ım bunlara rahmet ve saadet ihsan buyur, çünkü ben bunların hayır ve mutluluğunu diliyorum" buyurmuştur (Tecrid-i Sarih Tercümesi, XII, 127)
Anne-baba evlenme cağına gelen çocuklarını, temiz ve ahlaklı kimselerle evlendirmelidirler. Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Geride kendisine dua edecek hayırlı bir çocuk bırakan kimsenin amel defteri kapanmaz, kendisine sürekli olarak hayır yazılır" (Ebu Davud, Vesaya, 14).
c- Çocukların anne ve babalarına karşı görevleri:
Çocuklar anne ve babalarına itaat etmeli ve iyilikte bulunmalıdırlar: "Biz insana ana babasına iyilik yapmasını da tavsiye ettik." (Lokman, 31/14). Çünkü bir çocuğun yetişip büyümesinde en büyük fedakarlığı, anne ve baba gösterir.
Çocuklar anne ve babalarına karşı saygı ve şefkat göstermeli, istediklerini yerine getirmeli, onları memnun etmelidir."Anne babaya güzellikle muamele edin, eğer onlardan biri veya ikisi senin yanında ihtiyarlık haline ulaşırsa sakın onlara "öf" bile deme, onları azarlama, ikisine de iyi ve yumuşak söz söyle" (Lokman, 31/14).
"Rabbin şunları kesin olarak buyurdu: Ancak O'na ibadet edin, ana-babaya ihsan ve iyilik yapın. Birisi yahut ikisi de yanında ihtiyarlarsa sakın onlara "öf" bile deme, onlara darılma ve yüzlerine bağırma, ikisine de ikram et ve tatlı söz söyle. ikisine de merhamet besleyerek tevazu göster ve de ki: "Rabbim ikisine de merhamet et, onlar beni küçük iken nasıl terbiye etmişlerse sen de her ikisine merhamet et". Rabbiniz gönlünüz dekini daha iyi bilir. Ana-baba haklarında iyilik ederseniz Allah size mağfiret eder. Çünkü o, günaha tövbe edenleri muhakkak affedicidir" (isra, 17/23-25).
Abdullah b. Mes'ud diyor ki: "Peygamber (s.a.s.) Efendimize:
-Allah'ın katında en sevgili amel hangisidir? diye sordum, Peygamber (s.a.s.):
-Vaktinde eda olunan namazlar, buyurdu.
-Namazdan sonra hangisi daha sevgilidir? dedim.
-Ana-babaya iyilik etmektir, buyurdu.
-Sonra hangisidir? dedim.
-Allah yolunda cihaddır, buyurdular. (Riyazu's-Salihin, I, 347).
Çocuklar anne-babaları hakkında kötü konuşmamalı, onlara sövmemelidir, vasiyetlerini yerine getirmeli, dostlarına ikramda bulunmalıdırlar:"Ey Rabbimiz kıyamet günü, beni, anne-babamı ve bütün müminleri mağfiret eyle. " (İbrahim, 14/41) diye dua etmelidir.
Baliğ olan çocuklar ana-babalarının odalarına her zaman izin alarak girmelidirler. Baliğ olmayan küçükler de şu üç vakitte ana-babalarının veya başkalarının odalarına izin ile girmelidirler:
Sabah namazından önce, yani yataktan kalkıp giyinileceği zaman; öğle uykusu sırasında yatsı namazından sonra yatılacağı zaman.
Çünkü bu vakitler karı-koca arasında mahrem vakitlerdir. Allah'u Teala, bütün müminlere bunu çocuklarına öğretmelerini emretmiştir (en-Nur, 24/58).
Hz. Peygamber, "kime iyilik edeyim" diye soran bir sahabiye şu karşılığı vermiştir: "Ananıza (bunu üç defa tekrarlamıştır) sonra babanıza, sonra en yakın olanlara" (Buhari, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1,2; Ebu Davud, Edeb, 120). Yine Peygamber Efendimiz "Anne Cennet kapılarının ortasındadır" (İbn Hanbel, V, 198); "Cennet annelerin ayakları altındadır" (Nesai, Cihad, 6) buyurmuştur.
Çocuklar ana-babalarına karşı daima saygılı olmalı, onlara karşı tatlı dilli, güler yüzlü davranmalıdırlar. Ana-babanın bütün söylediklerini Allah'a itaatsizlik söz konusu olmadıkça, dinlemek ve kabul etmek gerekir. Her işte onların rızasını almaya çalışmalıdır. Onların hizmetlerini kendi hizmetinden önce görmelidir. Öldüklerinde de onları rahmetle anmak, onlar için hayır dua etmek, hayır yapmak, vasiyetlerini yerine getirmek gerekir.
Allah'a şirkten sonra en büyük günah ana-babaya itaatsizliktir. Ana baba İslami emirleri yerine getirmede ve yasaklardan kaçınmada titizlik göstermiyorlarsa ve hatta kafir iseler bu onların ana-baba olmalarından doğan haklarını ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla onlara Allah'a isyan teşkil etmeyen hususlarda itaat etmek ve her zaman iyi davranmak gerekir.
d- Kardeşlerin birbirlerine karşı görevleri:
Kardeşler birbirlerine karşı iyi davranmalı, küçükler büyüklere itaat edip onlara saygı beslemeli, büyükler de küçüklere hoşgörü ile davranmalıdırlar. Ancak bu şekilde ailede mutluluk ve huzur sağlanabilir.
Kardeşler maddi hırs sebebiyle, aralarındaki birlik ve beraberliği, ahengi bozmamalıdırlar.
Kardeşlerin kabiliyetleri birbirlerini kıskançlığa sevketmemelidir. Kimi insan ilme meraklıdır, o sahada ilerler, şan şöhret sahibi olur; kimi insan da ticarete meraklıdır, o sahada çalışır, ilerler, zengin olabilir. Bunları olgunlukla karşılamalı, herkesin aynı şey olamayacağı, aynı sahada çalışamayacağı gerçeği unutulmamalıdır.
Aralarındaki -varsa tabii- fikir ayrılıklarını, konuşarak, birbirlerinin düşüncelerine hürmet duyarak çözüm yoluna koymalıdırlar. Sertlikler ve tartışmalar daima kötü sonuçlar doğurur. Ailevi huzursuzluklara, tatsızlıklara neden olur.
İslam aile hukukunun özelliklerine gelince;
Evliliğin gayesi aileye huzur ve mutluluk, toplumda da iyi bir nesil temin etmektir, "Onun (varlık ve kudret) alametlerinden birisi de size kendinizden eşler yaratmasıdır, ki siz onlarla huzur ve sükunete kavuşursunuz. Ve aranıza sevgi ve rahmet koymuştur." (er-Rum, 30/21). "Onlar (kadınlarınız) sizin için elbise, siz de onlar için elbisesiniz..."(el-Bakara, 2/187). İslam cinsi ihtiyacın tatminini tabii karşılamakla beraber evliliğin gayesinin bundan ibaret olmadığını söylemektedir. "Doğuran siyah kadın, doğurmayan güzel kadından daha iyidir", "Evlenin, çoğalın: Çünkü ben kıyamet gününde diğer ümmetlere karşı sizinle iftihar edeceğim" (Avnu'l Ma'bud Şerh Ebu Davud, I, 173). Kocanın karısıyla müşterek, yüce ve insani bir hayat sürmek arzusunun belirtisi olan mehrin sembolik bir şey olması da aynı gayeye matuftur.
Ailenin mutluluğu çocukların asaleti ve İslam toplumunun kurtuluşu evleneceklerin birbirlerini seçerken kullandıkları ölçü ile yakından ilgilidir. Bu konuda Resulullah (s.a.s.) şöyle bir ölçü koymuştur: "Kadın dört özelliğinden dolayı nikahlanır: Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı; eli toprak olasıca, durma dindarını bul!" (Buhari, Nikah, 16).
İslam'da evlilik, formalite ve merasimlerden uzak İslami bir akittir. Nikah*'ın ilan edilmesi, yakın dost ve akrabaya ziyafet verilmesi, tef vb. çalınıp şenlik yapılması güzel telakki edilmiş, teşvik görmüş, böyle bir davete icabet etmemek hoş karşılanmamıştır (Buhari, Nikah, 66 vd.).
Evlilik gerçekleşince karı ve koca Allah önünde birbirlerinin haklarına uymakla yükümlüdürler. Bu karşılıklı haklar aile reisliği hariç eşitlik esasına dayanır. Evlilik kadının şahsiyetini ortadan kaldırmaz, erkeğin hukuki ve sosyal kişiliği eşinin haklarını gölgelemez. Kadın kendi aile ismini taşıyabilir, kendine ait mallar üzerinde tam ve bağımsız bir tasarruf yetkisini kullanabilir.
Karı-koca birbirlerine iyi niyet ve güzel ahlak ile davranacaklardır. "İyileriniz, ailesine karşı iyi olandır..." (İbn Mace, Nikah, 50). Ufak tefek huysuzluk, geçimsizlik ve kusurlara sabredecek, yuvanın yıkılmaması için tahammül göstereceklerdir: "...Kadınlara normal ve iyi davranın; onlarda hoşunuza gitmeyen bir şey olursa belki bir şey hoşunuza gitmediği halde Allah onu birçok hayırla doldurmuştur. " (en-Nisa, 4/19) Anlaşmazlık büyürse hakeme başvurulacak, hakemler de ailenin devamını sağlayamazlarsa son çare olarak, usulüne uygun "tedrici boşanma" sistemi uygulanacaktır .
İslam aile hukuku, dördü geçmemek üzere ve oldukça güç durumlara ve şartlara bağlı olarak erkeğin aynı zamanda birden fazla kadınla evlenmesine izin vermiştir. İlk eş, üstüne evlenilmemesi şartını koşmuş ise ikinci evlilik yapılamayacağı gibi, usulüne uygun evlenmelerde eşlerin hukuk ve şahsiyetini gözönünde bulundurmak gerekir.
Manevi ve ahlaki ilişkiler yanında anne-baba ile çocuklar arasındaki hukuki münasebetler de itina ile tanzim edilmiştir. Ehliyet, velayet ve vesayet hükümleri babalı veya yetim bütün çocukların durumları ve menfaatları ile alakalıdır. İslam muhtaç ana babaya çocuklarının bakmasını, erkeğin karısına ve muhtaç olan akrabasına geçim sağlamasını teminat altına almıştır. Nihayet miras hükümleri de yakından uzağa bütün hısımların, ölenin malı üzerindeki haklarını tesbit etmiştir .
İslam hukuku evlilerin zinasını şartları tahakkuk ettiği takdirde- ölüm cezasına çarptırdığı, zinayı bu ölçüde yasakladığı için ona götürmesi muhtemel bütün şüpheli yolları tıkamış, kadınlarla erkeklerin karışık eğlenmelerini, yabancı bir erkekle kadının baş başa kalmasını, kadının, yanında bir yakını bulunmadan, yalnız başına yolculuğa çıkmasını, kadın ve erkeğin birbirine ısrarla bakmalarını yasaklamıştır. İslam'da aile düzeninin oturduğu bu temeller, İslam hukukunun aile anlayışını her haliyle ortaya koymaktadır.