Kanser sıklığı, gelişmiş ülkelerde 60’lı yaşlarda daha fazla iken ülkemizde 45-49 yaş
grubunda %16,7’lik bir değerle maksimuma ulaşıyor.
Medicana International Ankara Hastanesi Meme Hastalıkları Ünitesi Genel Cerrahi
Uzmanı Doç. Dr. Erkan Öztürk, Türkiye'de kadınlarda gelişmiş ülkelerdeki
hemcinslerine oranla daha genç yaşta meme kanseri görüldüğünü belirtti. Öztürk,
ABD ve Avrupa ülkelerinde meme kanseri sıklığının 60'lı yaşlarda, Türkiye'de ise 45-
49 yaş grubunda olduğunu söylerken, tarama programları ve erken tanının önemini
vurguladı.
Sağ kalım oranları yüzde 20 artıyor
Öztürk, meme kanserli hastalarda tüm evrelerde beş yıllık sağ kalım oranlarının, tüm
gelişmiş ülkelerde yine erken tanı sayesinde yüzde 73 iken, gelişmekte olan ülkelerde
yüzde 53 olarak bildirildiğini vurguladı. Doç. Dr. Erkan Öztürk, erken tanının, meme
koruyucu ve onkoplastik cerrahi yöntemlerin uygulanarak daha iyi meme estetiğini
sağladığını da ekledi.
BRCA-1 ve BRCA-2 gen mutasyonu ve diğer genetik mutasyonlar, ailede meme
kanseri olması, yaş, atipik proliferatif meme lezyonlarının varlığı, erken adet olma ve
geç menopoza girme gibi durumların kişinin değiştiremeyeceği meme kanseri risk
faktörleri olduğunu belirten Öztürk, bazı risk faktörlerinin ise yaşam tarzı
değişiklilikleri ile azaltılabileceğine işaret etti. Doç. Dr. Erkan Öztürk, bu çerçevede
çocuk sahibi olma yaşı ile meme kanseri riski arasındaki ilişkiye ilişkin şunları
kaydetti:
Meme dokusu gelişimi emzirme dönemi tamamlanıyor
"Meme dokusu tam olarak gelişimini ancak emzirme döneminde tamamlamaktadır.
30 yaşından sonra anne olan ve emziren kadınlarda meme gelişimi daha ileri yaşlarda
tamamlandığı için kanser riski daha fazladır. Bu durum gelişmiş toplumlarda anne
yaşının büyümesi nedeniyle bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır."
Bir diğer değiştirilebilir faktör olarak doğum kontrol hap ve iğneleri ile menopoz
dönemi ilaç kullanımına değinen Öztürk, "Doğum kontrol haplarının kullanımı
bırakıldıktan 10 sene sonra meme kanseri riskinde artış sıfırlanmakta, iğne şeklindeki
doğum kontrol ilaçlarında ise 5 sene sonra risk artışı azalmaktadır" dedi. Öztürk,
"Menopoz belirtilerini azaltmak ve menopozun neden olduğu kemik erimesi tedavisi
için kullanılan östrojen içerikli ilaçlar da hem meme kanseri riskini hem de meme
kanserinden ölüm riskini arttırmaktadır. Menopoz sonrası aşırı kilo da meme kanseri
için bir risk faktörüdür" diye konuştu.
Erken tanı için 4 bileşen şart
Meme kanserinin erken tanısı için dört bileşenden bahseden Öztürk, şöyle devam
etti:
"Kadınların meme kanserinin farkında olması, kendi kendini meme muayenesi, hekim
muayenesi ve tarama mamografisi ancak birlikte olduğunda erken tanı başarılabilir.
20 yaş sonrası her kadın, ayda bir kez kendi kendini muayene etmelidir. Böylelikle
bedenini tanıyarak herhangi bir olağan dışı değişikliği erken farkedip hekime
başvurması sağlanır. Belirli aralıklarla, yüksek risk yok ise özellikle 40 yaşından sonra
ise yılda bir kez hekim muayenesi ve mamografi önemlidir. Ailesinde meme kanseri
olan, genetik olarak meme kanseri riski taşıyan, hiç doğum yapmamış ve hiç
emzirmemiş, doğum kontrol hapı kullanım hikayesi olan, ilk doğumunu 30 yaşından
sonra yapmış, yüksek riskli kadınlarda daha erken yaşlarda da mamografi ile tarama
programlarına başlanabilir."
Radyasyona bağlı kanser endişesi...
Mamografi taramasının meme kanserinde ölüm oranlarını yüzde 25-30 oranında
azalttığını söyleyen Öztürk, "Mamografi taramasında hastaların en çok endişe ettiği
konu işlem sırasında uygulanan radyasyonun meme kanseri açısından risk taşıyıp
taşımadığıdır. Oysa mamografi sırasında alınan radyasyon dozu oldukça düşüktür. 40
yaş üzeri kadınlarda radyasyona bağlı kanser oluşma olasılığı yok denecek kadar
azdır. Doğru ve erken tanı ile elde edilecek fayda riske göre oldukça fazladır" dedi.
grubunda %16,7’lik bir değerle maksimuma ulaşıyor.
Medicana International Ankara Hastanesi Meme Hastalıkları Ünitesi Genel Cerrahi
Uzmanı Doç. Dr. Erkan Öztürk, Türkiye'de kadınlarda gelişmiş ülkelerdeki
hemcinslerine oranla daha genç yaşta meme kanseri görüldüğünü belirtti. Öztürk,
ABD ve Avrupa ülkelerinde meme kanseri sıklığının 60'lı yaşlarda, Türkiye'de ise 45-
49 yaş grubunda olduğunu söylerken, tarama programları ve erken tanının önemini
vurguladı.
Sağ kalım oranları yüzde 20 artıyor
Öztürk, meme kanserli hastalarda tüm evrelerde beş yıllık sağ kalım oranlarının, tüm
gelişmiş ülkelerde yine erken tanı sayesinde yüzde 73 iken, gelişmekte olan ülkelerde
yüzde 53 olarak bildirildiğini vurguladı. Doç. Dr. Erkan Öztürk, erken tanının, meme
koruyucu ve onkoplastik cerrahi yöntemlerin uygulanarak daha iyi meme estetiğini
sağladığını da ekledi.
BRCA-1 ve BRCA-2 gen mutasyonu ve diğer genetik mutasyonlar, ailede meme
kanseri olması, yaş, atipik proliferatif meme lezyonlarının varlığı, erken adet olma ve
geç menopoza girme gibi durumların kişinin değiştiremeyeceği meme kanseri risk
faktörleri olduğunu belirten Öztürk, bazı risk faktörlerinin ise yaşam tarzı
değişiklilikleri ile azaltılabileceğine işaret etti. Doç. Dr. Erkan Öztürk, bu çerçevede
çocuk sahibi olma yaşı ile meme kanseri riski arasındaki ilişkiye ilişkin şunları
kaydetti:
Meme dokusu gelişimi emzirme dönemi tamamlanıyor
"Meme dokusu tam olarak gelişimini ancak emzirme döneminde tamamlamaktadır.
30 yaşından sonra anne olan ve emziren kadınlarda meme gelişimi daha ileri yaşlarda
tamamlandığı için kanser riski daha fazladır. Bu durum gelişmiş toplumlarda anne
yaşının büyümesi nedeniyle bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır."
Bir diğer değiştirilebilir faktör olarak doğum kontrol hap ve iğneleri ile menopoz
dönemi ilaç kullanımına değinen Öztürk, "Doğum kontrol haplarının kullanımı
bırakıldıktan 10 sene sonra meme kanseri riskinde artış sıfırlanmakta, iğne şeklindeki
doğum kontrol ilaçlarında ise 5 sene sonra risk artışı azalmaktadır" dedi. Öztürk,
"Menopoz belirtilerini azaltmak ve menopozun neden olduğu kemik erimesi tedavisi
için kullanılan östrojen içerikli ilaçlar da hem meme kanseri riskini hem de meme
kanserinden ölüm riskini arttırmaktadır. Menopoz sonrası aşırı kilo da meme kanseri
için bir risk faktörüdür" diye konuştu.
Erken tanı için 4 bileşen şart
Meme kanserinin erken tanısı için dört bileşenden bahseden Öztürk, şöyle devam
etti:
"Kadınların meme kanserinin farkında olması, kendi kendini meme muayenesi, hekim
muayenesi ve tarama mamografisi ancak birlikte olduğunda erken tanı başarılabilir.
20 yaş sonrası her kadın, ayda bir kez kendi kendini muayene etmelidir. Böylelikle
bedenini tanıyarak herhangi bir olağan dışı değişikliği erken farkedip hekime
başvurması sağlanır. Belirli aralıklarla, yüksek risk yok ise özellikle 40 yaşından sonra
ise yılda bir kez hekim muayenesi ve mamografi önemlidir. Ailesinde meme kanseri
olan, genetik olarak meme kanseri riski taşıyan, hiç doğum yapmamış ve hiç
emzirmemiş, doğum kontrol hapı kullanım hikayesi olan, ilk doğumunu 30 yaşından
sonra yapmış, yüksek riskli kadınlarda daha erken yaşlarda da mamografi ile tarama
programlarına başlanabilir."
Radyasyona bağlı kanser endişesi...
Mamografi taramasının meme kanserinde ölüm oranlarını yüzde 25-30 oranında
azalttığını söyleyen Öztürk, "Mamografi taramasında hastaların en çok endişe ettiği
konu işlem sırasında uygulanan radyasyonun meme kanseri açısından risk taşıyıp
taşımadığıdır. Oysa mamografi sırasında alınan radyasyon dozu oldukça düşüktür. 40
yaş üzeri kadınlarda radyasyona bağlı kanser oluşma olasılığı yok denecek kadar
azdır. Doğru ve erken tanı ile elde edilecek fayda riske göre oldukça fazladır" dedi.