Kontrolde Gecikenler Meme Kanserine Genç Yakalanıyor

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
57
Yaş
36
Coin
256,936
Kanser sıklığı, gelişmiş ülkelerde 60’lı yaşlarda daha fazla iken ülkemizde 45-49 yaş

grubunda %16,7’lik bir değerle maksimuma ulaşıyor.


Medicana International Ankara Hastanesi Meme Hastalıkları Ünitesi Genel Cerrahi

Uzmanı Doç. Dr. Erkan Öztürk, Türkiye'de kadınlarda gelişmiş ülkelerdeki

hemcinslerine oranla daha genç yaşta meme kanseri görüldüğünü belirtti. Öztürk,

ABD ve Avrupa ülkelerinde meme kanseri sıklığının 60'lı yaşlarda, Türkiye'de ise 45-

49 yaş grubunda olduğunu söylerken, tarama programları ve erken tanının önemini

vurguladı.

Sağ kalım oranları yüzde 20 artıyor

Öztürk, meme kanserli hastalarda tüm evrelerde beş yıllık sağ kalım oranlarının, tüm

gelişmiş ülkelerde yine erken tanı sayesinde yüzde 73 iken, gelişmekte olan ülkelerde

yüzde 53 olarak bildirildiğini vurguladı. Doç. Dr. Erkan Öztürk, erken tanının, meme

koruyucu ve onkoplastik cerrahi yöntemlerin uygulanarak daha iyi meme estetiğini

sağladığını da ekledi.

BRCA-1 ve BRCA-2 gen mutasyonu ve diğer genetik mutasyonlar, ailede meme

kanseri olması, yaş, atipik proliferatif meme lezyonlarının varlığı, erken adet olma ve

geç menopoza girme gibi durumların kişinin değiştiremeyeceği meme kanseri risk

faktörleri olduğunu belirten Öztürk, bazı risk faktörlerinin ise yaşam tarzı

değişiklilikleri ile azaltılabileceğine işaret etti. Doç. Dr. Erkan Öztürk, bu çerçevede

çocuk sahibi olma yaşı ile meme kanseri riski arasındaki ilişkiye ilişkin şunları

kaydetti:

Meme dokusu gelişimi emzirme dönemi tamamlanıyor

"Meme dokusu tam olarak gelişimini ancak emzirme döneminde tamamlamaktadır.

30 yaşından sonra anne olan ve emziren kadınlarda meme gelişimi daha ileri yaşlarda

tamamlandığı için kanser riski daha fazladır. Bu durum gelişmiş toplumlarda anne

yaşının büyümesi nedeniyle bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır."

Bir diğer değiştirilebilir faktör olarak doğum kontrol hap ve iğneleri ile menopoz

dönemi ilaç kullanımına değinen Öztürk, "Doğum kontrol haplarının kullanımı

bırakıldıktan 10 sene sonra meme kanseri riskinde artış sıfırlanmakta, iğne şeklindeki

doğum kontrol ilaçlarında ise 5 sene sonra risk artışı azalmaktadır" dedi. Öztürk,

"Menopoz belirtilerini azaltmak ve menopozun neden olduğu kemik erimesi tedavisi

için kullanılan östrojen içerikli ilaçlar da hem meme kanseri riskini hem de meme

kanserinden ölüm riskini arttırmaktadır. Menopoz sonrası aşırı kilo da meme kanseri

için bir risk faktörüdür" diye konuştu.

Erken tanı için 4 bileşen şart

Meme kanserinin erken tanısı için dört bileşenden bahseden Öztürk, şöyle devam

etti:

"Kadınların meme kanserinin farkında olması, kendi kendini meme muayenesi, hekim

muayenesi ve tarama mamografisi ancak birlikte olduğunda erken tanı başarılabilir.

20 yaş sonrası her kadın, ayda bir kez kendi kendini muayene etmelidir. Böylelikle

bedenini tanıyarak herhangi bir olağan dışı değişikliği erken farkedip hekime

başvurması sağlanır. Belirli aralıklarla, yüksek risk yok ise özellikle 40 yaşından sonra

ise yılda bir kez hekim muayenesi ve mamografi önemlidir. Ailesinde meme kanseri

olan, genetik olarak meme kanseri riski taşıyan, hiç doğum yapmamış ve hiç

emzirmemiş, doğum kontrol hapı kullanım hikayesi olan, ilk doğumunu 30 yaşından

sonra yapmış, yüksek riskli kadınlarda daha erken yaşlarda da mamografi ile tarama

programlarına başlanabilir."

Radyasyona bağlı kanser endişesi...

Mamografi taramasının meme kanserinde ölüm oranlarını yüzde 25-30 oranında

azalttığını söyleyen Öztürk, "Mamografi taramasında hastaların en çok endişe ettiği

konu işlem sırasında uygulanan radyasyonun meme kanseri açısından risk taşıyıp

taşımadığıdır. Oysa mamografi sırasında alınan radyasyon dozu oldukça düşüktür. 40

yaş üzeri kadınlarda radyasyona bağlı kanser oluşma olasılığı yok denecek kadar

azdır. Doğru ve erken tanı ile elde edilecek fayda riske göre oldukça fazladır" dedi.
 
Üst Alt