zeberus1234
Yeni Üye
Ağrı fiziksel ve psikolojik etkenlerin oluşturduğu bir durumdur. Ağrının meydana gelişi ve kişinin bu durumu algılaması nörolojik, biyokimyasal ve duygusal reaksiyonların etkisiyle olur. Ağrıyı ölçerken nesnel bir yöntem bulunmamaktadır. Akut ağrı ve kronik ağrı durumlarına bakıldığı zaman farklı yönlerden etkin şekilde farklar görülmektedir. Ağrınızı tedavi edecek doktorun akut ağrı ve kronik ağrıyı tedavi ederken bunların ayrımını yapacağı psiko-sosyal farklılıkları da gözden geçirmesi gerekir. Kronik ağrı konusu akut yumuşak doku hasarı ile karıştırılabilmektedir.
Kronik Ağrı Tedavisi
Hastanın tedavisi değerlendirilirken kronik ağrıya neden olabilecek konuların tespiti önemlidir. Tedavi yapılırken hedef ağrının ortadan kaldırılmasıyla birlikte fiziksel ve psiko-sosyal fonksiyonun yeniden kazandırılması da önemlidir. Kronik ağrı, bozulan fonksiyonun tanısı patolojik bir tanı değildir, daha çok bozulan fonksiyonun tanısıdır. Ağrı, spesifik doku hasarı ile başlayabilir, ancak gözlenebilen ağrı davranışları ve ilişkili özürlülük, fiziksel bozukluk derecesinden beklenenden daha fazladır. Akut ağrıdan kronik ağrıya geçiş önemli bir çalışma alanı olmuştur, hekimler bunun nasıl olduğunu belirlemeye çalışmaktadır.
Aynı ölçekteki durumlar bazı kişilere hafif atlatılırken bazıların da ise daha şiddetli ağrılara neden olabilmektedir. Bu konunu cevabı hala araştırılmaktadır.
Akut ağrının kronik ağrıya dönüşümü kişinin mesleki, sosyal yapısı ve psikolojik durumları ile de alakalıdır. Duygusal etmenlerde oldukça önemlidir. Bu duygusal faktörler depresyon, anksiyete gibi durumlardır.
Bilişsel ve davranışsal faktörlerin de ağrı durumunun gelişiminde anahtar rol oynadıkları düşünülmektedir. Bunlar pasif başa çıkma tarzı, aşırı abartma, felaket haline dönüştürme ve korku-kaçınma inançlarıdır.
Tedavi stresle mücadele etmeyi ve gevşeme yöntemlerini öğrenmeyi gerektirir. Sosyal hayattaki olumsuz durumlar tedaviyi olumsuz etkileyebilmektedir.
Kronik Ağrı Tedavisi
Hastanın tedavisi değerlendirilirken kronik ağrıya neden olabilecek konuların tespiti önemlidir. Tedavi yapılırken hedef ağrının ortadan kaldırılmasıyla birlikte fiziksel ve psiko-sosyal fonksiyonun yeniden kazandırılması da önemlidir. Kronik ağrı, bozulan fonksiyonun tanısı patolojik bir tanı değildir, daha çok bozulan fonksiyonun tanısıdır. Ağrı, spesifik doku hasarı ile başlayabilir, ancak gözlenebilen ağrı davranışları ve ilişkili özürlülük, fiziksel bozukluk derecesinden beklenenden daha fazladır. Akut ağrıdan kronik ağrıya geçiş önemli bir çalışma alanı olmuştur, hekimler bunun nasıl olduğunu belirlemeye çalışmaktadır.
Aynı ölçekteki durumlar bazı kişilere hafif atlatılırken bazıların da ise daha şiddetli ağrılara neden olabilmektedir. Bu konunu cevabı hala araştırılmaktadır.
Akut ağrının kronik ağrıya dönüşümü kişinin mesleki, sosyal yapısı ve psikolojik durumları ile de alakalıdır. Duygusal etmenlerde oldukça önemlidir. Bu duygusal faktörler depresyon, anksiyete gibi durumlardır.
Bilişsel ve davranışsal faktörlerin de ağrı durumunun gelişiminde anahtar rol oynadıkları düşünülmektedir. Bunlar pasif başa çıkma tarzı, aşırı abartma, felaket haline dönüştürme ve korku-kaçınma inançlarıdır.
Tedavi stresle mücadele etmeyi ve gevşeme yöntemlerini öğrenmeyi gerektirir. Sosyal hayattaki olumsuz durumlar tedaviyi olumsuz etkileyebilmektedir.