Kuran'dan Önceki Kitaplar Tahrif Edilmiş midir?
Kur'an'dan önce gelen ve bugün elde mevcut bulunan İlahi Kitapların hiçbiri, Allah'ın peygamberlerine indirdiği semavi kitapların orijinali değildir. Bunların zamanla asıl nüshaları kaybolmuş, insanlar tarafından yeniden yazılmışlardır. Bu yüzden de içlerine hurafeler ve batıl inançlar karışmıştır.
Mesela Tevrat'ın, Hz. Musa (as)'dan sonra uzun asırlar esir ve sürgün hayatı yaşayan, hatta bir ara inançlarını bile kaybedip putperestliğe düşen Yahudiler tarafından muhafaza edilemediği; bugün elde olan nüshanın Hz. Musa'dan çok sonra bazı din adamları tarafından yazıldığı, fakat Tevrat'ın aslı imiş gibi yeniden din kitabı olarak kabul edildiği bilinen tarihi gerçeklerdendir. Böyle uzun ve karışık bir devreden sonra ortaya çıkarılan bir kitabın Hz. Musa'ya indirilen Tevrat'ın aynısı olamayacağı açıktır. Bu yüzdendir ki, içinde peygamberlere yakışmayacak isnad ve iftiralar yer almakta; tevhid dininin ruhuna aykırı düşen hükümler bulunmaktadır.
Davud'a (as) gelen Zebur da, Tevrat'ın maruz kaldığı akıbetten kurtulamamıştır.
İncil'e gelince, Hz. İsa (as) kendisine gelen vahiyleri yazdırmamıştı. Çünkü otuz yaşında peygamber olmuş, otuz üç yaşında da peygamberlik vazifesi son bulmuştu. Üç sene gibi kısa bir süre içinde de köyden köye, şehirden şehire dolaşıp, halkı irşad için uğraşmıştı. Son zamanlarında ise, zaten Yahudilerin kışkırtmasıyla Romalı idareciler tarafından sürekli takip altında idi. Bu durumda İncil'i yazdırmak için ne zaman, ne de imkan bulabilmişti. Nitekim bugün elde mevcut olan İnciller, müelliflerinin adıyla anılmakta ve içinde Hz. İsa'nın havarilerine verdiği vaazlarını, ders ve irşadlarını ihtiva eden bir siyer kitabı görüntüsünü taşımaktadırlar. Üstelik de bunları yazanlar Hz. İsa'nın havarileri olan ilk mü'minler değil, onları görüp Hz. İsa'ya gelen İlahi sözleri onlardan dinleyenlerdir.
Eldeki mevcut İncillerde bir takım muhteva ve anlatış farkları görülmektedir. Aslında bu İnciller, M.S. 325 tarihinde İznik'te toplanan bin kişilik bir ruhani konsülün kararı ile kabul edilmiştir. Bu heyet, yüzlerce İncil'i incelemişler, 318 üyenin ittifakı ile aralarından Hz. İsa (as)'ın uluhiyet tarafı olduğunu ileri süren bugünkü dört İncil'i kabul edip diğerlerini yakıp imha etmişlerdir.
Görüldüğü gibi, Hz. İsa (as)'ın -haşa- Allah'ın oğlu olduğu prensibi, Hz. İsa'dan yıllar sonra bir meclis kararı ile kabul edilmiştir. Hatta bu karara bazı Hristiyan kiliseleri uymamışlardır. Bu bakımdan bugünkü dört İncil'in, Hz. İsa'ya indirilen İncil'in aslına uygun olduğunu söylemek mümkün değildir.
İlahi vahiy olan semavi kitaplar her türlü tezat ve ihtilaftan uzaktır. Zira gönderilen elçiye verilen kitap kelamullahtır. İncilin tahrif edilmiş olduğu dört İncilin bulunmasından, bu incillerin, birbiri ile çelişip tezata düşmesinden, farklı bilgiler vermesinden, alenen anlaşılır.
Yine Matta İncil'inin amacı; İsa (as)'ın yaşamı, ölümü, dirilişi üzerinedir. Markos en kısa İncil olup, insanların İsa Aleyhisselama gösterdikleri ilgi ve İsa Aleyhisselamın hayatından çokca bahseder. Luka ise, daha kitabının başında amacının İsa Aleyhisselamın yaşamını doğru ve ayrıntılı biçimde anlatmak olduğunu açık seçik ortaya koyuyor. Kitabını Teofilosa hitaben (Luka: 1/3) yazdığını belirtmesi İsa Aleyhisselama ait olmadığını gösterir. Yuhanna ise İncil'i bizatihi kendisinin kaleme aldığını; Onun adıyla yaşama kavuşasınız (20/30-31) diyerek belirtmiştir.
İlahi vahiy ise ancak Allah'ın kelamı, sözü, beyanıdır. Peygamber ve ümmetine Allah'ın koyduğu kanunları, emirleri, nehiyleri içerir. Geçmiş peygamberlerden ve ölümden sonrasından haber verir.
Görüleceği üzere bu bahsedilen İnciller İsa Aleyhisselamdan sonra yazılmış ve onun hayatını kaleme almışlardır. İlahi vahyin nüshaları karışmış ve fakat İsa Aleyhisselama inen gerçek İncil tahrif edilmiştir. İncelendiğinde, aklı selim ile düşünüldüğünde bu gerçek açıkça görülebilecektir.
- Bir kere İnciller, İsa Aleyhisselamdan yüz yıl gibi bir zaman sonra yazılmışlardır, İsa Aleyhisselamın dili ile yazılmamışlardır. Hatta Yeni Ahid'de yazıldığına göre İncil yazarları; sözlü söylentiyi saptayan ilk Hristiyan topluluğunun sözcülerinden başka bir şey değildir. İncil yazarlarından herbiri kendi uslubuna, kendi kişiliğine, kendine özgün dini kaygılarına göre, çevrelerindeki gelenekten aldıkları sözler ile hikayeler arasında bir takım bağlar kurmuşlardır.
- Matta İncilinde (1/1-17) İsa Aleyhisselamın babaları olarak verilen isimler toplamı (İbrahim Aleyhisselam dahil) İbrahim Aleyhisselama kadar kırktır. Luka İncilinin verilen isimler toplamı ise İbrahim Aleyhisselam dahil elli beştir.
- Luka İncili (3/23-38), Mesihi Matat'a nisbet ederken. Matta İncili (1/16), Mesihi Dülger Yusufa nisbet etmiştir.
- Matta İncili (11/18) Yahya'nın yemiyerek ve içmeyerek geldiğini haber verirken, Markos İncili (1/6) Yahya'nın çekirge ve yaban balı yediğini söyler ki, bu iki haber birbirini çürütür.
- Matta (27/60); Markos (15/46); Luka (23/53)'ya göre ceset alınıp kaya içine oyulmuş bir kabre konulmuştur. Yuhanna (19/41)'ya göre ise, İsa'nın cesedi bahçede olan bir kabre konmuştur.
- Matta İncilinde (17/15) bir adamın saralı oğlunu kurtarması için İsa'ya geldiğini belirtirken, Markos İncili (9/17) dilsiz ruhu olan oğlunu İsa'ya getirdiğini söyler. Luka ise aynı olayı naklederken adamın, İsa'ya "Muallim! Sana yalvarırım, oğluma bak." dediğini belirtir.
- İnciller Yunanca yazılmışlardır. Yeni Ahidde orijinalliğini muhafaza eden bazı terimler Yunanca değil, İbranicedir. Bu dahi tahrife delildir. Zira İsa Aleyhisselamın dili Aramice (İbranice)dir.
- Matta İncilinin bildirdiğine göre Hazret-i İsa, Musa Aleyhisselamın şeriatını yıkmaya değil, yapmaya geldiğini beyan etmiştir. (Matta: 5/ 17-18) Halbuki bugünkü Yeni Ahid, Musa Aleyhisselamın şeriatının İsa Aleyhisselam tarafından tamamen kaldırıldığını öğretmektedir. Bu bir tenakuz, çelişkidir.
- Hristiyanlığın temeli sayılan teslisle ilgili ayet şöyle idi: Çünkü gökte şehadet edenler üçtür: Baba, kelime ve Ruhul-Kudüs ve bu üç birdir ve yerde şehadet edenler üçtür. Ruh ve su ve kan ve bu birde mutabıktır.(Yuhannanın Mek: 5/ 7-8)
- 1881'de basılan tashihli nüshadan birinci kısım çıkarılmış ve bugünkü yeni baskılarda bu yoktur. Bu misal bize, Hristiyanlığın kutsal kitabı üzerinde tahrifler yapıldığını ve bu tahriflerin devam ettiğini göstermektedir.
- Matta'nın (5/39-40) "Kötüye karşı koma ve senin sağ yanağına kim vurursa, ona ötekini de çevir, bir mahkemeye gidip senin gömleğini almak isterse, ona abani da bırak." şeklindeki sözü ile, yine (Matta: 10/34) "Yeryüzüne selamet getirmeğe geldim sanmayın; ben selamet değil, fakat kılıç getirmeye geldim." sözü arasında tezat vardır.
- Matta'ya göre (20/29) Eriha'dan çıkan İsa'ya, şifa için gelen körlerin sayısı ikidir. Markos'a göre (10/46) ise şifa için gelen körlerin sayısı birdir.
- Matta'ya göre (10/9) İsa Havarilerine yanlarına asa bile almaya müsaade etmezken, Markos İncili'nin ifadesine göre (6/8), yanlarında asa taşımalarını tavsiye etmiştir.
- Matta (25/15) hizmetçileri üç gösterirken, Luka (19/33) hizmetçileri on kişi gösterir.
- Göklerin melekutunda en büyüğün kim olduğu hakkında soruyu soran, Matta İncili'ne göre (18/1) İsa'nın talebeleridir. Markos İncili'ne göre (9/33-34) sorulan suali haber veren İsa'nın kendisidir.
- Markos İncili'nin bir yerinde (1/1) "İsa Mesih'in İncili" denilirken, diğer bir yerinde de (1/14) "Allah'ın İncili" denilmektedir.
- Luka İncili'nde bir yerde "Kurtarıcım Allah", (Luka: 1/47) diğer bir yerde de "Kurtarıcı İsa" denilmektedir. (2/11)
- Hazret-i İsa için sık sık hem "Allah'ın oğlu", hem de "Yusuf oğlu", "Davud oğlu", "Adem oğlu" deyimleri kullanılmaktadır. Bunların hangisi doğrudur? İlahi dinde böyle büyük tenakuzlar, kesinlikle olmaz. Bu ifadeler İncil'deki tahrifatın büyüklüğünü göstermektedir.
- İncillerde dipnot olarak sık sık (Matta: 17/20-21, 18/10-11; Markos: 7/15-16, 11/25-28; Luka: 8/45, 9-56) "Birçok eski metinlerde şu sözler de yer alır." denilmektedir. Veya Markos (16/20) de olduğu gibi, bu bölümün 9-20 ayetleri eski metinlerde yoktur, denilmektedir. Bu tahrifatı açıklayan alenilik Yuhannada (7/53 - 8/11)de de mevcuttur.
Bu gibi çelişki ve tutarsızlıklar Allah Teala'ya nisbet edilen bir kitapta bulunmaz. Öte yandan Allah Teala'nın kulu ve elçisi olan bir peygamber de kendini Allah yerine koymaz ve kendine taptırmaz. Binaenaleyh İsa Aleyhisselama indirilen İncilin sonradan insan eliyle yazıldığı ve tahrif edildiği anlaşılmaktadır.
İncil'in tahrif edildiğini Kur'an-ı kerim şöyle haber vermektedir:
"Onlardan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları kitaptan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde 'Bu Allah katındandır.' derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar." (Al-i imran, 3/78)
Kur'an'ın Dışındaki İlahi Kitaplar Tahrif Edildiklerine Göre, Bunlara İman Nasıl Olur?
Biz Müslümanlar, Hz. Musa, Hz. Davud ve Hz. İsa Aleyhimüsselam'a Tevrat, Zebur ve İncil adını taşıyan İlahi kitaplar gönderildiğine ve bu kitapların hak ve tevhid dinine aykırı hiçbir hüküm taşımadığına inanırız. Fakat ne var ki, bu kitaplar sonradan muhafaza edilemeyerek asılları kaybolmuştur.
Bugün Yahudi ve Hristiyanların ellerinde bulunan kitapların içinde, peygamberlere indirilmiş olan vahiylerden hiçbir şey yoktur diyemeyiz. Fakat, içine hurafe ve batıl itikadların karıştığı da bir vakıadır. Bu sebeble, bu kitaplara karşı ihtiyatlı davranırız. İçinde bulunan Kur'an'a uygun hükümlerin, vahiy mahsulü olduğunu kabul ederiz. Kur'an'a zıd düşen hükümlerin ise, sonradan o kitaplara ilave edildiğine ihtimal veririz. O kitapların Kur'an'a uygunluk veya zıd düşme durumu söz konusu olmayan haberlerinde ise, sükut ederiz. Ne kabul, ne de reddederiz. Çünkü onların vahiy eseri olma ihtimali olduğu kadar, olmama ihtimali de vardır.
Bu hususta Ebu Hüreyre (ra) şöyle demiştir:
«Ehl-i Kitab, Tevrat'ı İbranice (metni) ile okurlar, Arab diliyle de Müslümanlara tefsir ederlerdi. Bu hususta Resulüllah (asm) ashabına şöyle buyurdu:
«Siz ehl-i kitabın sözlerini ne tasdik, ne de tekzib ediniz. Ancak deyiniz ki:
'Biz Allah'a, bize indirilen Kur'an'a; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub ve torunlarına indirilenlere; Musa'ya ve İsa'ya verilenlere ve (bütün) peygamberlere Rabbları katından gönderilen (kitab ve ayetler)'e iman ettik. Onlardan hiçbirini (kimine inanmak, kimini inkar etmek suretiyle) diğerlerinden ayırdetmeyiz. Biz (Allah'a) teslim olmuş Müslümanlanz.' " (Bakara, 2/136).»
Kur'an'dan önce gelen ve bugün elde mevcut bulunan İlahi Kitapların hiçbiri, Allah'ın peygamberlerine indirdiği semavi kitapların orijinali değildir. Bunların zamanla asıl nüshaları kaybolmuş, insanlar tarafından yeniden yazılmışlardır. Bu yüzden de içlerine hurafeler ve batıl inançlar karışmıştır.
Mesela Tevrat'ın, Hz. Musa (as)'dan sonra uzun asırlar esir ve sürgün hayatı yaşayan, hatta bir ara inançlarını bile kaybedip putperestliğe düşen Yahudiler tarafından muhafaza edilemediği; bugün elde olan nüshanın Hz. Musa'dan çok sonra bazı din adamları tarafından yazıldığı, fakat Tevrat'ın aslı imiş gibi yeniden din kitabı olarak kabul edildiği bilinen tarihi gerçeklerdendir. Böyle uzun ve karışık bir devreden sonra ortaya çıkarılan bir kitabın Hz. Musa'ya indirilen Tevrat'ın aynısı olamayacağı açıktır. Bu yüzdendir ki, içinde peygamberlere yakışmayacak isnad ve iftiralar yer almakta; tevhid dininin ruhuna aykırı düşen hükümler bulunmaktadır.
Davud'a (as) gelen Zebur da, Tevrat'ın maruz kaldığı akıbetten kurtulamamıştır.
İncil'e gelince, Hz. İsa (as) kendisine gelen vahiyleri yazdırmamıştı. Çünkü otuz yaşında peygamber olmuş, otuz üç yaşında da peygamberlik vazifesi son bulmuştu. Üç sene gibi kısa bir süre içinde de köyden köye, şehirden şehire dolaşıp, halkı irşad için uğraşmıştı. Son zamanlarında ise, zaten Yahudilerin kışkırtmasıyla Romalı idareciler tarafından sürekli takip altında idi. Bu durumda İncil'i yazdırmak için ne zaman, ne de imkan bulabilmişti. Nitekim bugün elde mevcut olan İnciller, müelliflerinin adıyla anılmakta ve içinde Hz. İsa'nın havarilerine verdiği vaazlarını, ders ve irşadlarını ihtiva eden bir siyer kitabı görüntüsünü taşımaktadırlar. Üstelik de bunları yazanlar Hz. İsa'nın havarileri olan ilk mü'minler değil, onları görüp Hz. İsa'ya gelen İlahi sözleri onlardan dinleyenlerdir.
Eldeki mevcut İncillerde bir takım muhteva ve anlatış farkları görülmektedir. Aslında bu İnciller, M.S. 325 tarihinde İznik'te toplanan bin kişilik bir ruhani konsülün kararı ile kabul edilmiştir. Bu heyet, yüzlerce İncil'i incelemişler, 318 üyenin ittifakı ile aralarından Hz. İsa (as)'ın uluhiyet tarafı olduğunu ileri süren bugünkü dört İncil'i kabul edip diğerlerini yakıp imha etmişlerdir.
Görüldüğü gibi, Hz. İsa (as)'ın -haşa- Allah'ın oğlu olduğu prensibi, Hz. İsa'dan yıllar sonra bir meclis kararı ile kabul edilmiştir. Hatta bu karara bazı Hristiyan kiliseleri uymamışlardır. Bu bakımdan bugünkü dört İncil'in, Hz. İsa'ya indirilen İncil'in aslına uygun olduğunu söylemek mümkün değildir.
İlahi vahiy olan semavi kitaplar her türlü tezat ve ihtilaftan uzaktır. Zira gönderilen elçiye verilen kitap kelamullahtır. İncilin tahrif edilmiş olduğu dört İncilin bulunmasından, bu incillerin, birbiri ile çelişip tezata düşmesinden, farklı bilgiler vermesinden, alenen anlaşılır.
Yine Matta İncil'inin amacı; İsa (as)'ın yaşamı, ölümü, dirilişi üzerinedir. Markos en kısa İncil olup, insanların İsa Aleyhisselama gösterdikleri ilgi ve İsa Aleyhisselamın hayatından çokca bahseder. Luka ise, daha kitabının başında amacının İsa Aleyhisselamın yaşamını doğru ve ayrıntılı biçimde anlatmak olduğunu açık seçik ortaya koyuyor. Kitabını Teofilosa hitaben (Luka: 1/3) yazdığını belirtmesi İsa Aleyhisselama ait olmadığını gösterir. Yuhanna ise İncil'i bizatihi kendisinin kaleme aldığını; Onun adıyla yaşama kavuşasınız (20/30-31) diyerek belirtmiştir.
İlahi vahiy ise ancak Allah'ın kelamı, sözü, beyanıdır. Peygamber ve ümmetine Allah'ın koyduğu kanunları, emirleri, nehiyleri içerir. Geçmiş peygamberlerden ve ölümden sonrasından haber verir.
Görüleceği üzere bu bahsedilen İnciller İsa Aleyhisselamdan sonra yazılmış ve onun hayatını kaleme almışlardır. İlahi vahyin nüshaları karışmış ve fakat İsa Aleyhisselama inen gerçek İncil tahrif edilmiştir. İncelendiğinde, aklı selim ile düşünüldüğünde bu gerçek açıkça görülebilecektir.
- Bir kere İnciller, İsa Aleyhisselamdan yüz yıl gibi bir zaman sonra yazılmışlardır, İsa Aleyhisselamın dili ile yazılmamışlardır. Hatta Yeni Ahid'de yazıldığına göre İncil yazarları; sözlü söylentiyi saptayan ilk Hristiyan topluluğunun sözcülerinden başka bir şey değildir. İncil yazarlarından herbiri kendi uslubuna, kendi kişiliğine, kendine özgün dini kaygılarına göre, çevrelerindeki gelenekten aldıkları sözler ile hikayeler arasında bir takım bağlar kurmuşlardır.
- Matta İncilinde (1/1-17) İsa Aleyhisselamın babaları olarak verilen isimler toplamı (İbrahim Aleyhisselam dahil) İbrahim Aleyhisselama kadar kırktır. Luka İncilinin verilen isimler toplamı ise İbrahim Aleyhisselam dahil elli beştir.
- Luka İncili (3/23-38), Mesihi Matat'a nisbet ederken. Matta İncili (1/16), Mesihi Dülger Yusufa nisbet etmiştir.
- Matta İncili (11/18) Yahya'nın yemiyerek ve içmeyerek geldiğini haber verirken, Markos İncili (1/6) Yahya'nın çekirge ve yaban balı yediğini söyler ki, bu iki haber birbirini çürütür.
- Matta (27/60); Markos (15/46); Luka (23/53)'ya göre ceset alınıp kaya içine oyulmuş bir kabre konulmuştur. Yuhanna (19/41)'ya göre ise, İsa'nın cesedi bahçede olan bir kabre konmuştur.
- Matta İncilinde (17/15) bir adamın saralı oğlunu kurtarması için İsa'ya geldiğini belirtirken, Markos İncili (9/17) dilsiz ruhu olan oğlunu İsa'ya getirdiğini söyler. Luka ise aynı olayı naklederken adamın, İsa'ya "Muallim! Sana yalvarırım, oğluma bak." dediğini belirtir.
- İnciller Yunanca yazılmışlardır. Yeni Ahidde orijinalliğini muhafaza eden bazı terimler Yunanca değil, İbranicedir. Bu dahi tahrife delildir. Zira İsa Aleyhisselamın dili Aramice (İbranice)dir.
- Matta İncilinin bildirdiğine göre Hazret-i İsa, Musa Aleyhisselamın şeriatını yıkmaya değil, yapmaya geldiğini beyan etmiştir. (Matta: 5/ 17-18) Halbuki bugünkü Yeni Ahid, Musa Aleyhisselamın şeriatının İsa Aleyhisselam tarafından tamamen kaldırıldığını öğretmektedir. Bu bir tenakuz, çelişkidir.
- Hristiyanlığın temeli sayılan teslisle ilgili ayet şöyle idi: Çünkü gökte şehadet edenler üçtür: Baba, kelime ve Ruhul-Kudüs ve bu üç birdir ve yerde şehadet edenler üçtür. Ruh ve su ve kan ve bu birde mutabıktır.(Yuhannanın Mek: 5/ 7-8)
- 1881'de basılan tashihli nüshadan birinci kısım çıkarılmış ve bugünkü yeni baskılarda bu yoktur. Bu misal bize, Hristiyanlığın kutsal kitabı üzerinde tahrifler yapıldığını ve bu tahriflerin devam ettiğini göstermektedir.
- Matta'nın (5/39-40) "Kötüye karşı koma ve senin sağ yanağına kim vurursa, ona ötekini de çevir, bir mahkemeye gidip senin gömleğini almak isterse, ona abani da bırak." şeklindeki sözü ile, yine (Matta: 10/34) "Yeryüzüne selamet getirmeğe geldim sanmayın; ben selamet değil, fakat kılıç getirmeye geldim." sözü arasında tezat vardır.
- Matta'ya göre (20/29) Eriha'dan çıkan İsa'ya, şifa için gelen körlerin sayısı ikidir. Markos'a göre (10/46) ise şifa için gelen körlerin sayısı birdir.
- Matta'ya göre (10/9) İsa Havarilerine yanlarına asa bile almaya müsaade etmezken, Markos İncili'nin ifadesine göre (6/8), yanlarında asa taşımalarını tavsiye etmiştir.
- Matta (25/15) hizmetçileri üç gösterirken, Luka (19/33) hizmetçileri on kişi gösterir.
- Göklerin melekutunda en büyüğün kim olduğu hakkında soruyu soran, Matta İncili'ne göre (18/1) İsa'nın talebeleridir. Markos İncili'ne göre (9/33-34) sorulan suali haber veren İsa'nın kendisidir.
- Markos İncili'nin bir yerinde (1/1) "İsa Mesih'in İncili" denilirken, diğer bir yerinde de (1/14) "Allah'ın İncili" denilmektedir.
- Luka İncili'nde bir yerde "Kurtarıcım Allah", (Luka: 1/47) diğer bir yerde de "Kurtarıcı İsa" denilmektedir. (2/11)
- Hazret-i İsa için sık sık hem "Allah'ın oğlu", hem de "Yusuf oğlu", "Davud oğlu", "Adem oğlu" deyimleri kullanılmaktadır. Bunların hangisi doğrudur? İlahi dinde böyle büyük tenakuzlar, kesinlikle olmaz. Bu ifadeler İncil'deki tahrifatın büyüklüğünü göstermektedir.
- İncillerde dipnot olarak sık sık (Matta: 17/20-21, 18/10-11; Markos: 7/15-16, 11/25-28; Luka: 8/45, 9-56) "Birçok eski metinlerde şu sözler de yer alır." denilmektedir. Veya Markos (16/20) de olduğu gibi, bu bölümün 9-20 ayetleri eski metinlerde yoktur, denilmektedir. Bu tahrifatı açıklayan alenilik Yuhannada (7/53 - 8/11)de de mevcuttur.
Bu gibi çelişki ve tutarsızlıklar Allah Teala'ya nisbet edilen bir kitapta bulunmaz. Öte yandan Allah Teala'nın kulu ve elçisi olan bir peygamber de kendini Allah yerine koymaz ve kendine taptırmaz. Binaenaleyh İsa Aleyhisselama indirilen İncilin sonradan insan eliyle yazıldığı ve tahrif edildiği anlaşılmaktadır.
İncil'in tahrif edildiğini Kur'an-ı kerim şöyle haber vermektedir:
"Onlardan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları kitaptan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde 'Bu Allah katındandır.' derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar." (Al-i imran, 3/78)
Kur'an'ın Dışındaki İlahi Kitaplar Tahrif Edildiklerine Göre, Bunlara İman Nasıl Olur?
Biz Müslümanlar, Hz. Musa, Hz. Davud ve Hz. İsa Aleyhimüsselam'a Tevrat, Zebur ve İncil adını taşıyan İlahi kitaplar gönderildiğine ve bu kitapların hak ve tevhid dinine aykırı hiçbir hüküm taşımadığına inanırız. Fakat ne var ki, bu kitaplar sonradan muhafaza edilemeyerek asılları kaybolmuştur.
Bugün Yahudi ve Hristiyanların ellerinde bulunan kitapların içinde, peygamberlere indirilmiş olan vahiylerden hiçbir şey yoktur diyemeyiz. Fakat, içine hurafe ve batıl itikadların karıştığı da bir vakıadır. Bu sebeble, bu kitaplara karşı ihtiyatlı davranırız. İçinde bulunan Kur'an'a uygun hükümlerin, vahiy mahsulü olduğunu kabul ederiz. Kur'an'a zıd düşen hükümlerin ise, sonradan o kitaplara ilave edildiğine ihtimal veririz. O kitapların Kur'an'a uygunluk veya zıd düşme durumu söz konusu olmayan haberlerinde ise, sükut ederiz. Ne kabul, ne de reddederiz. Çünkü onların vahiy eseri olma ihtimali olduğu kadar, olmama ihtimali de vardır.
Bu hususta Ebu Hüreyre (ra) şöyle demiştir:
«Ehl-i Kitab, Tevrat'ı İbranice (metni) ile okurlar, Arab diliyle de Müslümanlara tefsir ederlerdi. Bu hususta Resulüllah (asm) ashabına şöyle buyurdu:
«Siz ehl-i kitabın sözlerini ne tasdik, ne de tekzib ediniz. Ancak deyiniz ki:
'Biz Allah'a, bize indirilen Kur'an'a; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub ve torunlarına indirilenlere; Musa'ya ve İsa'ya verilenlere ve (bütün) peygamberlere Rabbları katından gönderilen (kitab ve ayetler)'e iman ettik. Onlardan hiçbirini (kimine inanmak, kimini inkar etmek suretiyle) diğerlerinden ayırdetmeyiz. Biz (Allah'a) teslim olmuş Müslümanlanz.' " (Bakara, 2/136).»