Değerli dostlarım, bu makalemde sizlerin çok farklı bir konuda, düşünmenize vesile olmak istiyorum. Sizlere şöyle bir soru sorsam ve desem ki, sizler Allah’ın emrine yani vahyine mi uyuyorsunuz iman ederken yoksa Resulünün emirlerine, onun hadislerine mi desem ne dersiniz? Sanırım çok mantıksız bir soru diyen arkadaşlarım çıkabilir. Bu sorum üzerinde düşünmeye devam edelim ki makalemin konusu daha açık ortaya çıksın. Şöyle cevap verebilir misiniz? Ben hem Allah’ın vahyi Kur’an’a hem de Resulün rivayet hadislerine uyuyorum. Allah Resulünü herhalde boşuna göndermedi der misiniz? Önce şunu hatırlatmak isterim. KUR’AN’IN ÖZÜNÜ ANLAYAMADIĞIMIZ SÜRECE, AMACINIDA ANLAYAMAYIZ. İnancımızı özünde yaşamazsak, imanımızda sözde olur, özüne inmez ve yaşadığımız batılı, hurafeyi Allah katından zannederiz. Bizler işte böyle büyük bir tehlikeyle, karşı karşıya İslam’ı yaşıyoruz, ama bunun hala farkında bile değiliz. LÜTFEN UNUTMAYALIM KUR’AN’IN AMACI, BİZLERİ BATILDAN UZAKLAŞTIRMAK VE HAK OLANA YÖNELTMEKTİR.
Eğer böyle cevap verirseniz, Kur’an’ın tamamına ters düşen bir inanç yaşıyorsunuz demektir. Çünkü din Allah’ın dinidir ve onun asla ortağı yoktur. Bu inanç Allah’ın Resulünü Allah’ın dinine ortak etmek demektir ki, ALLAH BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR, BU HATAYI YAPANLARADA, BANA ŞİRK KOŞUYORLAR DİYE UYARIYOR. Onun için bizlere, Resulün hadisleri diye nakledilen her bilgiyi mutlaka Kur’an süzgecinden geçirmeliyiz ki VAHYİ GÖNDEREN ALLAH’IN EMRİ OLUP OLMADIĞINI ANLAYABİLELİM. Çünkü bizleri Resulün adıyla aldatıp, Allah’ın emri olmayan hükümleri de dinin emri gibi gösteriyorlar. Allah Resulüm, biz hüküm vermediğimiz halde bunlarda dinin Allah’ın emri diye kendisi uydurmuş olsaydı, onun şah damarını keser canını alırdık demiyor muydu? Demek ki bizlere düşen en önemli konu DİN ADINA ANLATILANLARIN, ALLAH’IN EMRİ OLUP OLMADIĞINI KUR’AN’DAN ARAŞTIRMAMIZ ÇOK ÖNEMLİ. Rabbimizde zaten Resulünün yetkisini, görevini bizlere anlatırken Kur’an’da, ne diyordu hatırlayalım. “RASULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18)“BİZ RASULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN, SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40)
Demek ki Allah’ın Resulü, Allah’tan aldığı vahyi yani Rabbimizin verdiği hükümlere hiç ilave etmeden bizlere tebliğ etme görevi almış. Bunun tersini hala iddia eden, Allah’ın dini İslam’a değil, insanların uydurduğu dine iman ediyor demektir. Hatta bir ayetinde Allah’ın Resulü, bakın bizleri neyle uyarmıştı hatırlayalım. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) Bu bilgilerden sonra makalemin başında sorduğum soruma, rahatlıkla şöyle cevap verebiliriz sanırım. Bizler Resulünün de iman ettiği, yalnız Allah’ın vahyine iman ediyoruz. Allah’ın Resulü Allah ile bizlerin arasında aracıdır, Resul yalnız Allah’ın vahyi ile bizleri uyarmıştır diyebiliriz. Bu durumda şöyle bir çıkarımda bulunmamız sanırım yanlış olmasa gerek. ÖNEMLİ OLAN DİNİ KİMİN GETİRDİĞİ DEĞİL, KİMİN YOLLADIĞIDIR. Yani bizler önce söyleyene değil, söylenene bakmalıyız. Çünkü bizleri Allah ile aldatanlar, öyle şeyler anlatıyorlar ki, önce kendilerine güven sağlıyorlar, daha sonrada Resulün asla söylemesi mümkün olmayan sözleri/hadisleri, söylemiş gibi bizlere anlatıyorlar. Bu satırları okuyan bazı kardeşlerimiz, bakın bu adam Hz. Muhammed’i devre dışı bırakmaya çalışıyor ithamında bulunabilir. Allah şahittirki böyle bir aptallığı asla yapmam. Haşa Allah korusun, Allah’ın Resulünü devre dışı bırakmaya çalışanın imanı, kalbine yerleşmemiş demektir. O bizler için güzel bir örnektir. Peki, bu sözlerimle ne demek istiyorum, burası önemli. ELBETTE, GETİRENEDE GÖNDERENE DE KURBAN OLURUM.
Hatırlayınız Allah birçok ayetinde, Hz. Muhammet’ten önce gelen Allah’ın Resullerine ve onların tebliğ ettiklerine de iman etmemizi kesin şart koşuyor. Sanırım örnek vermeme gerek yok Kur’an’dan. Peki neden bizlerin, geçmişte gelen tüm Resulleri de kabul etmemizi istiyor olabilir? ÇÜNKÜ HEPSİNE GELEN VAHYİN ÖZÜ, AYNIDA ONDAN. Hatta tüm Resullere gelen dinin adının İSLAM olduğunu, Rabbimiz bakın Kur’an’da söylüyor.
Ali İmran 19: ŞÜPHESİZ ALLAH KATINDA DİN İSLÂM’DIR. KİTAP VERİLMİŞ OLANLAR, KENDİLERİNE İLİM GELDİKTEN SONRA SIRF, ARALARINDAKİ İHTİRAS VE AŞIRILIK YÜZÜNDEN AYRILIĞA DÜŞTÜLER. KİM ALLAH’IN ÂYETLERİNİ İNKÂR EDERSE, BİLSİN Kİ ALLAH HESABI ÇOK ÇABUK GÖRENDİR. (Diyanet meali)
Bakın ayet bu konuda çok net açıklama yapıyor ve Allah’ın tüm Resullerine gönderdiği dinin İSLAM olduğunu söylüyor. Peki, Yahudi ve Hristiyan dinine inananlar kimler? Onlara da indirilen dinin adı İSLAM. YAHUDİLİK VE HRİSTİYANLIK DİNİN ADI DEĞİLDİR, O topluma verilen isimlerdir. Örneğin Yahudi kelimesi, Hz. Musa’ya inananlara günümüzde verilen isimdir, ama Kur’an’da onlar kast edilirken “YEHÛD”, “HÛD” veya “ HÂDÛ” diye geçer. Bizler anlayalım diye Yahudiler şeklinde tercüme edilmiştir. Peki, Hristiyanlar diye çevrilenler nasıl geçer? Onlar kast edilirken de NASÂRÂ ya da NASRANÎ diye geçer. Burası Hz. İsa’nın yaşadığı yerin ismidir. Demek ki Kitap Ehline indirilen din de aynı, İSLAM. Bizler önce bu gerçeğin farkında olarak İslam’ı anlamaya ve yaşamaya çalışmalıyız. Bu söylediklerimi doğru anlayabilmemiz içinde, Maide suresi 69. Ayeti hatırlatmak istiyorum sizlere.
Maide 69: İMAN EDENLER, YAHUDİLER, SÂBİÎLER VE HIRİSTİYANLAR, (BUNLARDAN) ALLAH’A VE ÂHİRET GÜNÜNE İNANIP DÜNYAYA VE ÂHİRETE YARARLI İŞLER YAPANLARA KORKU YOKTUR VE ONLAR ÜZÜLECEK DE DEĞİLLERDİR. (Kur’an yolu Diyanet işl.)
Bakın bu ayette geçen Yahudiler ayetin orijinalinde HÂDÛ, Hristiyanlardan kast edilende ayette NASÂRÂ diye geçiyor. Peki, Allah hiç ayrım yapmadan tüm kitap Ehli için ne diyor? Kim bunlardan Allah’a ve ahiret gününe inanıp, bu dünyada ahiret gününü düşünerek insanlığa yararlı işler yapmışsa, onlara korku yoktur, onlar hesap günü üzülecekte değildir diyor. Demek ki ister Hz. İbrahim olsun ister Hz. Musa, Hz. İsa Hz. Muhammed olsun, hepsinin insanlara tebliğ ettiği şeriatın özü, Allah’ın bizlerden özellikle istedikleri aynı. Peki, neler bunlar, bir kaç örnek verelim.
-ALLAH’A VE AHİRETTE HESAP GÜNÜNE İMAN ETMEK VE ONA ŞİRK KOŞMAMAK.
-AYRIM YAPMADAN DOĞRU, DÜRÜST, ADALETLİ OLMAK. SALİH İYİ AMELLER İŞLEMEK.
-HİÇ AYRIM YAPMADAN İHTİYACI OLANA YARDIM ETMEK, ZEKÂT VERMEK.
–ALLAH İÇİN HAKKI TİTİZLİKLE AYAKTA TUTMAK, ADALET İLE ŞAHİTLİK EDEN KİMSELER OLMAK.
–YALNIZ ALLAH’I VELİ EDİNİP, ONDAN YARDIM DİLEYİP ONU ANMAK, ZİKRETMEK VE ONA SALAT EDİP YALNIZ ONA KULLUK ETMEMİZİ İSTİYOR.
Bunları yapan yerine getiren her Allah’ın kulu, Rabbimizin huzurunda mahcup olmayacağını şimdiden bizlere müjdeliyor. Sizce bizler bu özelliklere sahip olarak mı İslam’ı yaşıyoruz? Yaşamıyorsak lütfen kendimizi avutarak, ama biz Kur’an’a Hz. Muhammed’e iman ettik, cennete gideceğiz demeyelim. İman ettik demekle iman yaşanmıyor, hayata geçirmek lazım. Demek ki bizler kendimizi temize çıkarmadan, onu bunu dinsiz kâfir ilan etmeden kendimize bakacağız ve Allah’ın istediği örnek kullardan olmaya çalışacağız. Bunu yapan Allah katında huzuru ve mutluluğu bulacaktır. Hala birbirimizi kötülemeye çalışıp, kendisinin Allah katında gerçek iman edenlerden olduğunu söyleyenlere, Allah’ın şu uyarısını hatırlatmak isterim.
İsra 84: DE Kİ: “HERKES KENDİ YAPISINA UYGUN İŞLER GÖRÜR. RABBİNİZ, EN DOĞRU YOLDA OLANI DAHA İYİ BİLİR.” (Diyanet meali)
Bu ayete iman ettim diyen bir Müslüman, ben doğru yoldayım şunlar yanlış yolda ben biliyorum diyebilir misiniz? Elbette hayır. Onun içindir ki bizler hiç kimseyi dışlamadan, onun hakkında, inancı imanı konusunda onu yargılamadan davranmalı ve kendi imtihanımızı Kur’an’dan en doğru yaşamanın yolunu aramalıyız. Maide suresi 68. Ayetinde Allah, “RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLMİŞ OLANI, TAM OLARAK YERİNE GETİRMEDİKÇE TEMELSİZ KALIRSINIZ” diye uyarıyor. Demek ki asıl yapılması gereken, Allah’ın indirdiği kitabı, batıldan ve hurafeden uzak hayata geçirmekmiş. ELBETTE TÜM İNDİRİLEN KİTAPLARA İNANIYORUZ AMA EN SON GÖNDERİLEN KUR’AN’DAN SORUMLU OLDUĞUMUZUDA ALLAH, ÖZELLİKLE BELİRTİYOR BUNUDA UNUTMAMALIYIZ.
Ali İmran 113 ve 114. Ayetlerinde, Kitap Ehlinden bahsederken, KİTAP EHLİNİN HEPSİ AYNI DEĞİLDİR diyerek, onların içinden azınlıkta olsa, Allah’ın vahyini hayatına geçirenlerin olduğundan bahsedip, onların erdemli doğru yol üstünde olduklarını ve onların hesap günü yüzleri gülenlerin safında olacağını anlatır. Biz Müslümanlarda Kitap Ehlinden farklı mıyız sizce? Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, her bilgi detaylı Kur’an’da yoktur diyerek, doğruluğundan asla emin olamayacağımız rivayetleri din diye yaşıyorsak, Kitap Ehlinden bu durumda ne farkımız var. Onlarda aynı yanlışı yaptıkları için Allah Kur’an’ı indirdi ve son kez uyardı. Allah iman edenlerin çoğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar diye boşuna uyarmıyor. Maide suresi 105. Ayetinde, bakın Allah nasıl uyarıyor.
Maide 105: EY İMAN EDENLER! SİZ KENDİNİZİ DÜZELTİN. SİZ DOĞRU YOLDA OLURSANIZ, YOLDAN SAPAN KİMSE SİZE ZARAR VEREMEZ. HEPİNİZİN DÖNÜŞÜ ALLAH’ADIR. O ZAMAN ALLAH, SİZE YAPTIKLARINIZI HABER VERECEKTİR. (Diyanet meali)
Tüm bu uyarılardan şu gerçek ortaya çıkıyor. Bizlere düşen elimizde Allah’ın rehberi Kur’an, Allah’ın bizlerden istediği gibi yaşamak, kendi doğru yolumuzu seçmek, orada emin adımlarla ilerlemek ve imtihanımızı yaşamak olmalıdır. Bu satırları yazarken, çok sevdiğim bir atasözü geldi aklıma yazmak isterim. “DOĞRU BİLDİĞİN YOLDA YALNIZ GİDECEKSİN.” Yani düşünmeden, doğruluğundan emin olmadığım yoldan topluma uyup gideceğime, araştırıp doğrunun ve gerçeklerin yolunda, emin adımlarla yalnız bile olsam giderim mantığı, Kur’an’ın emridir. ÇÜNKÜ ALLAH BİRÇOK KEZ, DÜŞÜN AKLINI KULLAN EY KULUM DİYE UYARIYOR. Hatırlatırım Allah, Resulünü onun için bizlere örnek gösteriyor. Çünkü Hz. Muhammed batıl ve hurafelerle yaşanan Kitap Ehline asla tabi olmamış, ama Allah’ın istediği özellikleri hayatına geçiren, gerçeklerin doğruların sürekli arayışında olduğundan, ALLAH ONU RESUL OLARAK SEÇMİŞTİR. Allah boşuna Resulümde sizler için güzel bir örnek vardır demiyor. Hatırlatırım İslam dininde ruhban sınıfı yok ve Allah sakın benden başka kendinize VELİLER edinip ardı sıra gitmeyin diye uyarıyor ve ben her kulumu çabası ve kapasitesi ölçüsünce sorumlu tutarım diyorsa, bu din tek başımıza yaşanacak demektir. Bu gerçeği hala anlayamadığımız için, bizleri Allah ile aldatanların tuzağından kurtulamıyoruz.
Dilerim bu gerçeklerin farkında olarak gerçeklerin, hak olanın peşinden giden, azınlık Allah’ın halis kullarından oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Eğer böyle cevap verirseniz, Kur’an’ın tamamına ters düşen bir inanç yaşıyorsunuz demektir. Çünkü din Allah’ın dinidir ve onun asla ortağı yoktur. Bu inanç Allah’ın Resulünü Allah’ın dinine ortak etmek demektir ki, ALLAH BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR, BU HATAYI YAPANLARADA, BANA ŞİRK KOŞUYORLAR DİYE UYARIYOR. Onun için bizlere, Resulün hadisleri diye nakledilen her bilgiyi mutlaka Kur’an süzgecinden geçirmeliyiz ki VAHYİ GÖNDEREN ALLAH’IN EMRİ OLUP OLMADIĞINI ANLAYABİLELİM. Çünkü bizleri Resulün adıyla aldatıp, Allah’ın emri olmayan hükümleri de dinin emri gibi gösteriyorlar. Allah Resulüm, biz hüküm vermediğimiz halde bunlarda dinin Allah’ın emri diye kendisi uydurmuş olsaydı, onun şah damarını keser canını alırdık demiyor muydu? Demek ki bizlere düşen en önemli konu DİN ADINA ANLATILANLARIN, ALLAH’IN EMRİ OLUP OLMADIĞINI KUR’AN’DAN ARAŞTIRMAMIZ ÇOK ÖNEMLİ. Rabbimizde zaten Resulünün yetkisini, görevini bizlere anlatırken Kur’an’da, ne diyordu hatırlayalım. “RASULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18)“BİZ RASULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN, SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40)
Demek ki Allah’ın Resulü, Allah’tan aldığı vahyi yani Rabbimizin verdiği hükümlere hiç ilave etmeden bizlere tebliğ etme görevi almış. Bunun tersini hala iddia eden, Allah’ın dini İslam’a değil, insanların uydurduğu dine iman ediyor demektir. Hatta bir ayetinde Allah’ın Resulü, bakın bizleri neyle uyarmıştı hatırlayalım. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) Bu bilgilerden sonra makalemin başında sorduğum soruma, rahatlıkla şöyle cevap verebiliriz sanırım. Bizler Resulünün de iman ettiği, yalnız Allah’ın vahyine iman ediyoruz. Allah’ın Resulü Allah ile bizlerin arasında aracıdır, Resul yalnız Allah’ın vahyi ile bizleri uyarmıştır diyebiliriz. Bu durumda şöyle bir çıkarımda bulunmamız sanırım yanlış olmasa gerek. ÖNEMLİ OLAN DİNİ KİMİN GETİRDİĞİ DEĞİL, KİMİN YOLLADIĞIDIR. Yani bizler önce söyleyene değil, söylenene bakmalıyız. Çünkü bizleri Allah ile aldatanlar, öyle şeyler anlatıyorlar ki, önce kendilerine güven sağlıyorlar, daha sonrada Resulün asla söylemesi mümkün olmayan sözleri/hadisleri, söylemiş gibi bizlere anlatıyorlar. Bu satırları okuyan bazı kardeşlerimiz, bakın bu adam Hz. Muhammed’i devre dışı bırakmaya çalışıyor ithamında bulunabilir. Allah şahittirki böyle bir aptallığı asla yapmam. Haşa Allah korusun, Allah’ın Resulünü devre dışı bırakmaya çalışanın imanı, kalbine yerleşmemiş demektir. O bizler için güzel bir örnektir. Peki, bu sözlerimle ne demek istiyorum, burası önemli. ELBETTE, GETİRENEDE GÖNDERENE DE KURBAN OLURUM.
Hatırlayınız Allah birçok ayetinde, Hz. Muhammet’ten önce gelen Allah’ın Resullerine ve onların tebliğ ettiklerine de iman etmemizi kesin şart koşuyor. Sanırım örnek vermeme gerek yok Kur’an’dan. Peki neden bizlerin, geçmişte gelen tüm Resulleri de kabul etmemizi istiyor olabilir? ÇÜNKÜ HEPSİNE GELEN VAHYİN ÖZÜ, AYNIDA ONDAN. Hatta tüm Resullere gelen dinin adının İSLAM olduğunu, Rabbimiz bakın Kur’an’da söylüyor.
Ali İmran 19: ŞÜPHESİZ ALLAH KATINDA DİN İSLÂM’DIR. KİTAP VERİLMİŞ OLANLAR, KENDİLERİNE İLİM GELDİKTEN SONRA SIRF, ARALARINDAKİ İHTİRAS VE AŞIRILIK YÜZÜNDEN AYRILIĞA DÜŞTÜLER. KİM ALLAH’IN ÂYETLERİNİ İNKÂR EDERSE, BİLSİN Kİ ALLAH HESABI ÇOK ÇABUK GÖRENDİR. (Diyanet meali)
Bakın ayet bu konuda çok net açıklama yapıyor ve Allah’ın tüm Resullerine gönderdiği dinin İSLAM olduğunu söylüyor. Peki, Yahudi ve Hristiyan dinine inananlar kimler? Onlara da indirilen dinin adı İSLAM. YAHUDİLİK VE HRİSTİYANLIK DİNİN ADI DEĞİLDİR, O topluma verilen isimlerdir. Örneğin Yahudi kelimesi, Hz. Musa’ya inananlara günümüzde verilen isimdir, ama Kur’an’da onlar kast edilirken “YEHÛD”, “HÛD” veya “ HÂDÛ” diye geçer. Bizler anlayalım diye Yahudiler şeklinde tercüme edilmiştir. Peki, Hristiyanlar diye çevrilenler nasıl geçer? Onlar kast edilirken de NASÂRÂ ya da NASRANÎ diye geçer. Burası Hz. İsa’nın yaşadığı yerin ismidir. Demek ki Kitap Ehline indirilen din de aynı, İSLAM. Bizler önce bu gerçeğin farkında olarak İslam’ı anlamaya ve yaşamaya çalışmalıyız. Bu söylediklerimi doğru anlayabilmemiz içinde, Maide suresi 69. Ayeti hatırlatmak istiyorum sizlere.
Maide 69: İMAN EDENLER, YAHUDİLER, SÂBİÎLER VE HIRİSTİYANLAR, (BUNLARDAN) ALLAH’A VE ÂHİRET GÜNÜNE İNANIP DÜNYAYA VE ÂHİRETE YARARLI İŞLER YAPANLARA KORKU YOKTUR VE ONLAR ÜZÜLECEK DE DEĞİLLERDİR. (Kur’an yolu Diyanet işl.)
Bakın bu ayette geçen Yahudiler ayetin orijinalinde HÂDÛ, Hristiyanlardan kast edilende ayette NASÂRÂ diye geçiyor. Peki, Allah hiç ayrım yapmadan tüm kitap Ehli için ne diyor? Kim bunlardan Allah’a ve ahiret gününe inanıp, bu dünyada ahiret gününü düşünerek insanlığa yararlı işler yapmışsa, onlara korku yoktur, onlar hesap günü üzülecekte değildir diyor. Demek ki ister Hz. İbrahim olsun ister Hz. Musa, Hz. İsa Hz. Muhammed olsun, hepsinin insanlara tebliğ ettiği şeriatın özü, Allah’ın bizlerden özellikle istedikleri aynı. Peki, neler bunlar, bir kaç örnek verelim.
-ALLAH’A VE AHİRETTE HESAP GÜNÜNE İMAN ETMEK VE ONA ŞİRK KOŞMAMAK.
-AYRIM YAPMADAN DOĞRU, DÜRÜST, ADALETLİ OLMAK. SALİH İYİ AMELLER İŞLEMEK.
-HİÇ AYRIM YAPMADAN İHTİYACI OLANA YARDIM ETMEK, ZEKÂT VERMEK.
–ALLAH İÇİN HAKKI TİTİZLİKLE AYAKTA TUTMAK, ADALET İLE ŞAHİTLİK EDEN KİMSELER OLMAK.
–YALNIZ ALLAH’I VELİ EDİNİP, ONDAN YARDIM DİLEYİP ONU ANMAK, ZİKRETMEK VE ONA SALAT EDİP YALNIZ ONA KULLUK ETMEMİZİ İSTİYOR.
Bunları yapan yerine getiren her Allah’ın kulu, Rabbimizin huzurunda mahcup olmayacağını şimdiden bizlere müjdeliyor. Sizce bizler bu özelliklere sahip olarak mı İslam’ı yaşıyoruz? Yaşamıyorsak lütfen kendimizi avutarak, ama biz Kur’an’a Hz. Muhammed’e iman ettik, cennete gideceğiz demeyelim. İman ettik demekle iman yaşanmıyor, hayata geçirmek lazım. Demek ki bizler kendimizi temize çıkarmadan, onu bunu dinsiz kâfir ilan etmeden kendimize bakacağız ve Allah’ın istediği örnek kullardan olmaya çalışacağız. Bunu yapan Allah katında huzuru ve mutluluğu bulacaktır. Hala birbirimizi kötülemeye çalışıp, kendisinin Allah katında gerçek iman edenlerden olduğunu söyleyenlere, Allah’ın şu uyarısını hatırlatmak isterim.
İsra 84: DE Kİ: “HERKES KENDİ YAPISINA UYGUN İŞLER GÖRÜR. RABBİNİZ, EN DOĞRU YOLDA OLANI DAHA İYİ BİLİR.” (Diyanet meali)
Bu ayete iman ettim diyen bir Müslüman, ben doğru yoldayım şunlar yanlış yolda ben biliyorum diyebilir misiniz? Elbette hayır. Onun içindir ki bizler hiç kimseyi dışlamadan, onun hakkında, inancı imanı konusunda onu yargılamadan davranmalı ve kendi imtihanımızı Kur’an’dan en doğru yaşamanın yolunu aramalıyız. Maide suresi 68. Ayetinde Allah, “RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLMİŞ OLANI, TAM OLARAK YERİNE GETİRMEDİKÇE TEMELSİZ KALIRSINIZ” diye uyarıyor. Demek ki asıl yapılması gereken, Allah’ın indirdiği kitabı, batıldan ve hurafeden uzak hayata geçirmekmiş. ELBETTE TÜM İNDİRİLEN KİTAPLARA İNANIYORUZ AMA EN SON GÖNDERİLEN KUR’AN’DAN SORUMLU OLDUĞUMUZUDA ALLAH, ÖZELLİKLE BELİRTİYOR BUNUDA UNUTMAMALIYIZ.
Ali İmran 113 ve 114. Ayetlerinde, Kitap Ehlinden bahsederken, KİTAP EHLİNİN HEPSİ AYNI DEĞİLDİR diyerek, onların içinden azınlıkta olsa, Allah’ın vahyini hayatına geçirenlerin olduğundan bahsedip, onların erdemli doğru yol üstünde olduklarını ve onların hesap günü yüzleri gülenlerin safında olacağını anlatır. Biz Müslümanlarda Kitap Ehlinden farklı mıyız sizce? Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, her bilgi detaylı Kur’an’da yoktur diyerek, doğruluğundan asla emin olamayacağımız rivayetleri din diye yaşıyorsak, Kitap Ehlinden bu durumda ne farkımız var. Onlarda aynı yanlışı yaptıkları için Allah Kur’an’ı indirdi ve son kez uyardı. Allah iman edenlerin çoğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar diye boşuna uyarmıyor. Maide suresi 105. Ayetinde, bakın Allah nasıl uyarıyor.
Maide 105: EY İMAN EDENLER! SİZ KENDİNİZİ DÜZELTİN. SİZ DOĞRU YOLDA OLURSANIZ, YOLDAN SAPAN KİMSE SİZE ZARAR VEREMEZ. HEPİNİZİN DÖNÜŞÜ ALLAH’ADIR. O ZAMAN ALLAH, SİZE YAPTIKLARINIZI HABER VERECEKTİR. (Diyanet meali)
Tüm bu uyarılardan şu gerçek ortaya çıkıyor. Bizlere düşen elimizde Allah’ın rehberi Kur’an, Allah’ın bizlerden istediği gibi yaşamak, kendi doğru yolumuzu seçmek, orada emin adımlarla ilerlemek ve imtihanımızı yaşamak olmalıdır. Bu satırları yazarken, çok sevdiğim bir atasözü geldi aklıma yazmak isterim. “DOĞRU BİLDİĞİN YOLDA YALNIZ GİDECEKSİN.” Yani düşünmeden, doğruluğundan emin olmadığım yoldan topluma uyup gideceğime, araştırıp doğrunun ve gerçeklerin yolunda, emin adımlarla yalnız bile olsam giderim mantığı, Kur’an’ın emridir. ÇÜNKÜ ALLAH BİRÇOK KEZ, DÜŞÜN AKLINI KULLAN EY KULUM DİYE UYARIYOR. Hatırlatırım Allah, Resulünü onun için bizlere örnek gösteriyor. Çünkü Hz. Muhammed batıl ve hurafelerle yaşanan Kitap Ehline asla tabi olmamış, ama Allah’ın istediği özellikleri hayatına geçiren, gerçeklerin doğruların sürekli arayışında olduğundan, ALLAH ONU RESUL OLARAK SEÇMİŞTİR. Allah boşuna Resulümde sizler için güzel bir örnek vardır demiyor. Hatırlatırım İslam dininde ruhban sınıfı yok ve Allah sakın benden başka kendinize VELİLER edinip ardı sıra gitmeyin diye uyarıyor ve ben her kulumu çabası ve kapasitesi ölçüsünce sorumlu tutarım diyorsa, bu din tek başımıza yaşanacak demektir. Bu gerçeği hala anlayamadığımız için, bizleri Allah ile aldatanların tuzağından kurtulamıyoruz.
Dilerim bu gerçeklerin farkında olarak gerçeklerin, hak olanın peşinden giden, azınlık Allah’ın halis kullarından oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK