Kurtuluş Savaşında Cepheler ve Yapılan Antlaşmalar Hakkında Bilgi

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
56
Yaş
36
Coin
256,936
Kurtuluş Savaşında Cepheler ve Yapılan Antlaşmalar Hakkında Bilgi

KURTULUŞ SAVAŞINDA CEPHELER VE ANTLAŞMALAR

Kurtuluş Savaşında belli başlı üç cephede mücadele verilmiştir. Bunlardan Batı cephesinde Yunanlılara ve dolaylı olarak İngilizlere karşı, Doğu cephesinde Ermenilere karşı, Güney cephesinde ise Fransız-Ermeni işbirliğine karşı, kısmen de İtalyanlara karşı mücadele edilmiştir.
DOĞU CEPHESİ
Doğu cephesi TBMM’nin ilk resmi cephesidir. Burada Ermenilerle savaşılmıştır. Ermeniler, Wilson ilkeleri, Mondros Ateşkesi ve Sevr’den destek alarak Doğu Anadolu’yu İşgale başladılar. I. Dünya Savaşından sonra Kafkaslarda devlet kuran Ermeniler amaçlarını gerçekleştirmek için Doğu Anadolu’yu ele geçirmeye başladılar. TBMM tarafından Doğu cephesine atanan 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Osmanlıdan kalan düzenli ordu ile Ermenileri yenilgiye uğrattı. Ermeniler ateşkes istediler. İki taraf arsında Gümrü Antlaşması imzalandı.(3 Aralık 1920) TBMM ilk siyasi ve askeri başarısını burada kazanmıştır.

Gümrü Antlaşmasına göre;
· Aras nehri sınır olacak,
· Ermeniler işgal ettiği Türk bölgelerinden çekilecek,
· Kars, Sarıkamış, Iğdır TBMM’ye bırakılacak,
· Ermenistan, Sevr dahil Türklerin aleyhine hiçbir antlaşmayı tanımayacak, Türklere karşı düşmanca hareket etmeyecekler.
Antlaşmanın Önemi;
TBMM’yi tanıyan ilk devlet Ermenistan olmuştur.
Ermeniler Sevr’i geçersiz sayan ve Misak-ı Milliyi kabul eden ilk devlettir.
Bu Sevr’in uygulanamayacağının ilk göstergesidir.
Doğu cephesi kapanmış birliklerin bir kısmı Batı cephesine kaydırılmıştır.
GÜNEY CEPHESİ
Güney cephesinde yoğun olarak Urfa, Antep ve Maraş savunmaları dikkat çeker. Mondros’tan sonra Adana, Urfa, Antep, Maraş önce İngilizler tarafından işgal edilmiş, sonra da Musul karşılığında Fransızlara bırakılmıştır. Burada Fransızların Suriye’den getirdikleri Ermeni intikam alaylarının Türk halkını yok etmeye başlaması üzerine bölge halkı direnişe geçti. Diğer cephelerden farklı olarak bu cephe Kuva-i Milliyecilerin mücadelesi ile başarı elde etmiş, düzenli ordu burada faaliyet göstermemiştir.
Fransızlar, işgal girişimlerimde güçlü bir savunma ile karşılaşmışlardır. 12 Şubat 1920’de Maraş, 11 Nisan 1920’de Urfa düşman işgalinden kurtarıldı. Antep ise uzun bir savunma yapmış fakat yiyecek ve silah sıkıntısı yüzünden Fransız işgaline girmiştir. Başarılı mücadelelerinden dolayı bu kentlere daha sonra Gazi, Kahraman, Şanlı gibi ünvanlar verilmiştir.


Güney cephesindeki başarılar üzerine Fransızlarda Anadolu da kalınamayacağı fikri uyanmaya başlamıştır. Daha sonra da Sakarya Savaşı’nın ardından TBMM ile Ankara Antlaşmasını imzalayarak bölgeden çekilmişlerdir. Güneyde İtalya ile ise savaş yapılmamış, Yunanlılara karşı TBMM’yi destekleyen İtalyanlar Sakarya Savaşından sonra işgal ettikleri yerlerden çekilmişlerdir.
BATI CEPHESİ
Batı cephesinde TBMM kuvvetleri, Yunan işgaline ve onları destekleyen İngilizlere karşı dolaylı olarak mücadele etmişlerdir. İzmir’in işgalinden Sevr’e kadar olan dönemde Yunanlıların amacı birinci planda Sevr’i kabul ettirmek, sonra ise uygulamaya koymaktı.
I. İNÖNÜ SAVAŞI (6 – 10 Ocak 1921)
Bu savaşın sebepleri;
Yunanlıların Eskişehir demiryollarını ele geçirmek istemesi,
Eskişehir’i alarak Ankara’ya ulaşıp Milli Mücadeleyi yok etmek istemesi,
TBMM’ye Sevr antlaşmasını kabul ettirmek istemeleri,
Düzenli ordunun fazla güçlenmeden ortadan kaldırılmak istenmesiydi.
Savaşın gelişimi;
Yunanlılar, Çerkez Ethem’in ayaklanmasından yararlanarak harekete geçtiler. Ancak İsmet Paşa komutasındaki ordularımız, sayıca ve silah yönünden üstün olan Yunan ordusunu yenilgiye uğratmıştır. İsmet Paşa bu başarıdan sonra Çerkez Ethem üzerine yürüyerek onun isyanını da bastırmıştır.

Savaşın sonuçları;
Bu zafer, Düzenli ordunun kazandığı ilk askeri başarıdır.
TBMM’nin otoritesi artmıştır.
TBMM’ye ve düzenli orduya güven ve katılım artmıştır.
Milli birlik ve beraberlik güçlenmiştir.
Düzenli ordunun gerekliliği ortaya çıkmıştır.
1921 Anayasası olan Teşkilat-ı Esasiye ilan edilmiştir.
İstiklal Marşı kabul edilmiştir.(12 Mart 1921)
Londra da bir konferans toplanmıştır.
Türk – Sovyet ilişkileri gelişmiş ve aralarında Moskova Antlaşması imzalanmıştır. Afganlarla da dostluk antlaşması imzalanmıştır.

LONDRA KONFERANSI
(23 Şubat – 22 Mart 1921)

Konferansın toplanma sebepleri; Sevr’de bazı değişiklikler yaparak TBMM’ye kabul ettirmek istemeleri, Yunan ordusuna zaman kazandırmak istenmesi, Türk ordusunun Doğu cephesinde Ermenilere, Güney cephesinde de Fransızlara karşı verdiği başarılı mücadele.

Londra Konferansına, TBMM’nin varlığını tanımamış olmak için yalnızca İstanbul Hükümetini çağırdılar. TBMM’nin de İstanbul’un emrinde olduğu izlenimini yaratmak için de İstanbul Hükümeti ile birlikte M. Kemal ya da TBMM üyelerinden birinin de bulunabileceğini belirttiler. M. Kemal ise doğrudan çağırılmadıkça katılmayacağını bildirdi.


Bunun üzerine TBMM, İtalya’nın aracılığı ile Londra Konferansına resmen davet edildi. TBMM, Konferanstan bir sonuç alınamayacağını bildiği halde barıştan yana olduğunu göstermek ve Misak-ı Milli’yi dünya’ya duyurmak ve varlığını kabul ettirmek için Konferansa katıldı.

Konferansa İstanbul adına Tevfik Paşa, TBMM adına da Bekir Sami Bey katıldı. İki tarafın birlikte davet edilme sebebi, iki hükümet arasındaki görüş ayrılığından yararlanmaktı. Beklenen olmadı. İlk söz hakkı Tevfik Paşa’ya verildiği halde o söz hakkını, Bekir Sami Bey’e bırakmıştır. Bu hareket, Türk Ulusunun tek temsilcisinin TBMM olduğunun kabul edildiğini gösterir. Konferanstan tahmin edildiği gibi bir sonuç alınamamıştır. Bu arada Bekir Sami Bey Konferans sırasında İngiltere, Fransa ve İtalya arasında ikili antlaşmalar yapılmıştır. Fakat bu antlaşmalar TBMM tarafından bağımsızlık ve egemenliğe ters düştüğü için onaylanmamıştır.

Konferansın önemi; TBMM İtilaf Devletleri tarafından hukuksal olarak tanındı. Misak-ı Milli tüm dünya’ya duyurulmuş oldu. TBMM’nin barış yanlısı olduğu tüm dünya’ya gösterilmiş oldu. Yunan ordusuna toparlanması için zaman kazandırdı.

AFGAN DOSTLUK ANTLAŞMASI
(1 Mart 1921)

Londra Konferansının devam ettiği günlerde bir Türk heyeti de Moskova’ya gitti. Sovyet Rusya ile görüşmeye gelen Türk heyeti bu sıra da Moskova da bulunan Afgan temsilcileri ile de bir dostluk antlaşması imzaladı. Böylece yeni Türk Devletini tanıyan ilk İslam devleti Afganistan oldu.
MOSKOVA ANTLAŞMASI
(16 Mart 1921)

Bu antlaşmaya ortam hazırlayan etkenler; Rusya ve TBMM’nin ortak düşmanla mücadele etmesi Rusya’nın Güneyini, TBMM’nin de Doğusunu güvenlik altına almak istemesi ve Doğu cephesinin kesin olarak kapatıp buradaki birlikleri diğer cephelere sevk etme isteği, TBMM’nin Rusya’nın yardımına ihtiyaç duyması, Sovyet Rusya’nın yeni rejimi Anadolu da yaymak istemesi olarak gösterilebilir.

Antlaşmanın Maddeleri:
İki taraftan birinin tanımadığı bir antlaşmayı diğer tarafta tanımayacaktı.
THORN; Buna dayanarak Sovyet Rusya Sevr’i reddediyor ama Misak-ı Milli’yi kabul ediyordu.

Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya’sı arasında yapılan antlaşmalar geçersiz sayılacak.
Sovyet Rusya kapitülasyonların kaldırılmasını kabul edecek.
Batum Gürcistan’a bırakılacak Kars, Ardahan ve Artvin Türkiye de kalacaktı.
Taraflar kendi geleceklerine kendileri karar verecek.
Boğazlar tüm devletlerin ticaret gemilerine açık olacak.
Antlaşmanın önemi; İlk defa büyük bir batılı devlet yani Sovyet Rusya, TBMM’yi ve Misak-ı Milli’yi tanımıştır. Türkiye’nin Doğu sınırı güvenlik altına alınmış bu sayede Doğudaki birliklerin batı ve güneye kaydırılmasına olanak sağlanmıştır. TBMM bir destekçi kazanmıştır. Batum’un kaybı ise Misak-i Milliye’den ilk tavizdir.
II. İNÖNÜ SAVAŞI
(23 Mart – 1 Nisan 1921)

Savaşın sebepleri;

Londra Konferansından bir sonuç alınamaması,


I. İnönü yenilgisinden sonar Yunanlıların İtilaf Devletlerine güçlerini ispat etmek istemeleri ve Sevr’i zorla TBMM’ye kabul ettirmekti.
Savaş Yunan saldırısı ile başladı. Bir tarafta Yunan ordusu Diğer taraftan TBMM’ye ait düzenli ordu arasında yapılan savaşın sonunda başarılı olamayan Yunanlılar geri çekilmek zorunda kaldılar.
Savaşın sonuçları;

Halk’ın TBMM’ne güveni ve düzenli orduya katılımı arttı.

Tüm batı cephesi komutanlığı İsmet Paşa’ya verildi.

Yunanlılar Anadolu da başarılı olabilmek için daha fazla asker getirmeye başladılar.

İngilizler Malta’daki Türk aydınların bir kısmını serbest bıraktı.

İtalyanlar işgal ettikleri yerlerden bir kısım askerlerini çekmeye başladılar.

I. Ve II. İnönü savaşlarında düşman oyalanarak zaman kazanılmıştır.
KÜTAHYA – ESKİŞEHİR SAVAŞLARI
(10 – 24 Temmuz 1921)

II. İnönü Savaşı’nda kazanılan başarının ardından geçen zaman içerisinde Türk ordusunun saldırıya geçmemesi üzerine Yunanlılar Türklerin taarruz gücüne erişemediklerini anlamıştı. Destekçileri İngiltere’den aldıkları silah ve askeri malzemeleri kullanarak hazırlıklarını tamamlayan Yunanlılar Eskişehir- Afyon istikametinden saldırıya geçtiler. Bunu üzerine ordunun daha fazla yıpranmasını istemeyen M. Kemal’in emri ile Türk ordusu Sakarya Nehrinin doğusuna çekildi. Türk ordusu yenildi çünkü yeni kurulmuş bir orduydu, I. Ve II. İnönü Savaşlarında yıpranmıştı. Sayı ve malzeme olarak da Yunanlılar daha üstün durumdaydı.

Savaşın sonuçları;

Afyon, Kütahya, Eskişehir Yunanlılarca işgal edildi.

Meclisin Kayseri’ye taşınması fikri gündeme geldi.

Mecliste muhalif bir grup M. Kemal’e sert bir şekilde yüklenmeye başladı. Bunun üzerine M. Kemal Meclisten kendisine Başkomutanlık yetkisinin verilmesini istedi. TBMM yoğun tartışmalar ve oylamaların sonucunda M. Kemal’e 3 ay süreyle Başkomutanlık yetkisini verdi.(5 Ağustos 1921)

THORN; Tüm yetkilerin tek kişi de toplanması demokratik olmasa da burada amaç daha hızlı karar alıp uygulayabilmektir.


M. Kemal Başkomutan olduktan sonra ordunun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Tekalif-i Milliye Emirlerini yayınladı.(7-8 Ağustos 1921). Buna göre;her ilçede bir komisyon kurulacaktı, Halkın elindeki tüm silah ve cephane üç gün içinde orduya teslim edilecekti. Her ev bir takım çamaşır, bir çift çorap ve çarık vererek bir askeri giydirecekti.
Eli silah tutan herkes orduya alınacaktı. Taşıt araçları ayda bir kez alınacak ve 100 km’yi aşmamak üzere kullanılacaktı. Bedeli sonradan ödenmek üzere yiyecek maddelerinin yüzde kırkına el konacaktı. Zanaatkârlardan silah yapmayı bilenler orduya hizmete alınacaktı. Tekâlif-i Milliye Komisyonunun hızlı çalışması içinde İstiklal mahkemeleri kurulacaktı.
SAKARYA MEYDAN SAVAŞI
(23 Ağustos – 13 Eylül 1921)


Türk ordusu Kütahya-Eskişehir savaşında Sakarya Nehrinin doğusuna çekilmişti. Türk ordusu, burada bir cephe oluşturdu. Hazırlıklarını tamamlayan Yunan ordusu Sakarya’nın batısından saldırıya geçti. Ancak hiç beklemedikleri bir karşı saldırıyla karşılaşan Yunan orduları geri çekilmeye başladı. 13 Eylül’de Sakarya’nın doğusunda hiçbir Yunan askeri kalmadı.

Savaşın sonucunda; Yunan ordusunun saldırı gücü kırılıp savunmaya geçerken saldırı sırası Türk ordusuna geçti. 1683 II. Viyana Kuşatmasından bu yana devam eden geri çekilme sona erdi. M. Kemal’e Gazilik unvanı ve Mareşallik rütbesi verildi. İtalyanlar Anadolu’yu tamamen boşalttılar. İngilizlerle esir değişimi antlaşması imzalandı ve Malta esirleri kurtarıldı. Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars antlaşması imzalandı. Rusya’nın isteği ile bu antlaşma Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ile TBMM arasında yapıldı. Bu antlaşmayla doğu sınırımız kesin şeklini aldı. Sakarya Savaşından sonra İtilaflar TBMM’ye bir barış teklifinde bulundu. Ancak reddedildi.

Sakarya savaşının ardından Fransa ile de Ankara Antlaşması yapılmıştır. Bu antlaşmaya göre; İki taraf arasındaki savaş durumu sona erecekti. Esirler karşılıklı olarak serbest bırakılacaktı. Fransızlar işgal ettikleri bölgelerden çekileceklerdi. Antlaşmanın imzalanmasında iki ay sonra Türk Kuvvetleri Suriye sınırının kuzeyine, Fransızlar da güneyine çekilecektir. İskenderun ve Hatay Fransızlarda kalacak ancak bu bölge için özel bir yönetim uygulanacaktı. Suriye topraklarında olan Caber Kalesi Türk toprağı sayılacak ve Türk askerlerince korunacaktı.

Antlaşmanın önemi; İlk kez bir İtilaf Devleti yani Fransa TBMM’yi tanımıştır. İtilaf Devletleri arasındaki ilk parçalanmadır. (Fransa – İngiltere) Hatay dışında Suriye sınırımız çizildi. Güney cephesi kapandı ve buradaki tüm birlikler Batı cephesine kaydırıldı.
BÜYÜK TAARRUZ VE BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI
M. Kemal Paşa Yunanlılara karşı 6 Ağustos 1922’de taarruza karar aldı. Plana göre düşman ani bir baskın yapılarak çevrilecek ve imha edilecekti. Bu arada Yunanlılar da

Sakarya savaşından sonra Batı Anadolu’yu ellerinde tutabilmek için çok güçlü bir savunma hattı oluşturmuşlardı. Türk taarruzu 26 Ağustos günü başladı. Bir süre sonra kaçış yolları tıkana Yunanlılar 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da büyük bir bozguna uğratıldılar. İlerlemeye devam eden Türk ordusu 9 Eylül de İzmir’e girdi. 18 Eylül’de de tüm Batı Anadolu’yu düşmandan temizledi.


Bu savaş ile Kurtuluş savaşı sona erdi. Yunan işgali sona erdi. İtilaf Devletleri ise Türk ordusunun İstanbul’a gireceği endişesine kapılarak ateşkes önerisinde bulundular. Bu gibi sebeplerden dolayı Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı.(11 Ekim 1922).
Mudanya görüşmelerine TBMM, İngiltere, Fransa ve İtalya katılmıştır. Yunanistan katılmamış, İngiltere tarafından temsil edilmiştir.

Mudanya Ateşkes Antlaşmasında alınan kararlar;

Türkiye ve Yunanistan arasındaki savaş durumu sona erecektir.

Yunan birlikleri 15 gün içerisinde Doğu Trakya’yı boşaltacaklardır. Doğu Trakya’nın güvenliğini sağlamak için 8000 Türk jandarması görev yapacaktır.

İstanbul ve Boğazların idaresi TBMM’ye bırakılacaktır.

İstanbul’daki işgal güçleri kesin barış imzalanıncaya kadar bölgede kalacaktır.

Türk ordusu da kesin barış imzalanıncaya kadar Çanakkale ve Kocaeli’nde belirlenen çizgide kalacaktır.

Ateşkesin önemi; Savaşın silahlı mücadele dönemi bitmiştir. Doğu Trakya, İstanbul ve Boğazlar savaş yapılmadan kurtarılmıştır. İsmet Paşanın buradaki başarıları Lozan görüşmelerine katılmasına ortam hazırladı.
LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI
(24 Temmuz 1923)

Lozan Konferansına, TBMM, İngiltere, İtalya, Fransa, Yunanistan, Bulgaristan, Rusya, Romanya, Yugoslavya, Belçika, Portekiz, ABD gibi ülkeler katılmıştır.

Türkiye’yi Konferansta İsmet Paşa temsil etmekteydi. İsmet Paşa‘dan Kapitülasyonlar ve Ermeni yurdu konusunda asla taviz vermemesi istendi. Bunun dışındaki konularda esnek davranabilir gerekirse Ankara ile irtibat kurabilirdi. Konferans iki aşamada gerçekleşti. Konferansın ilk tur görüşmeleri 20 Kasım 1922 de başladı. Bazı konularda anlaşma sağlanmasına rağmen Osmanlı borçları, Musul, Boğazlar ve Kapitülasyonlar gibi konularda sonuç alınamayınca konferans 4 Şubat 1922’de dağıldı. Türk ordusu İstanbul, Boğazlar ve Musul üzerine harekete geçmek için hazırlıklara başladı. Ancak yeni bir savaşı iki tarafta göze alabilecek durumda olmadıkları için, görüşmeler İtilafların isteğiyle yeniden başladı.(23 Nisan 1923). Musul hariç bütün konularda anlaşma sağlandı ve 24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan kentinde barış antlaşması imzalandı.

Alınan kararlar:

Boğazlar bir komisyon tarafından yönetilecekti. Komisyonun başkanı Türk olacaktı. Boğazların iki yaksın da 15’er km alan askerden arındırılacaktı. Ticaret gemileri boğazdan serbestçe geçebilecek ancak savaş gemilerinin geçişi sınırlı olacaktı.
Kapitülasyonlar tamamen kaldırılacaktır.

Ülkedeki tüm azınlıklar Türk Vatandaşı olarak kabul edilecektir. Böylece iç işlerimize karışılması da engellenmiş olacaktı.

Osmanlı Devletinden kalan borçlar 1854’den itibaren Osmanlıdan ayrılan devletlerarasında paylaştırılarak ödenecektir.

Yunanistan’da yaşayan Türkler ile Türkiye’de yaşayan Rumlar mübadele edilecekti. Ancak Batı Trakya’daki Türkler ve İstanbul’daki Rumlar dışındaki Türk ve Rum azınlıklar yer değiştirecektir.

Rum patrikhanesi İstanbul’da kalacaktı. Ancak patrikhanenin din dışı yetkilerine 1926’da Medeni Kanun kabulüyle son verilecektir.

Ülkedeki tüm yabancı okullar, Türk Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olacaktı. Yine bu okullarda Milli Eğitim Bakanlığı esaslarına gör eğitim yapılacaktı.

Antlaşmaya göre sınırlarımızda belli oldu. Yunanistan ile sınırımız Meriç Nehri olacaktı Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağacı Türkiye’ye verecekti. Gökçeada ve Bozcaada Türkiye’de kalacaktı. Yunanistan kendisine ait olan Türkiye’ye yakın adalarda asker bulundurmayacaktı.

Lozan antlaşmasının onaylanmasından 6 hafta sonra İtilaf Devletleri İstanbul ve Boğazları boşaltacaktır.


Antlaşmanın önemi: Misak-ı Milli tüm dünya devletleri tarafından kabul edildi. Yeni Türk devletinin varlığı ve bağımsızlığı herkes tarafından tanındı. Günümüze kadar yürürlükte kalan bir antlaşmadır. Osmanlıdan kalan kapitülasyonlar, azınlıklar, Osmanlı borçları gibi bir takım sorunlar çözülmüştür. Lozanda tam çözüme kavuşturamadığımız Hatay ve Boğazlar sorunu lehimize çözdüysekte, Musul sorununu lehimize çözemedik.
 
Üst Alt