zeberus1234
Yeni Üye
Hayatının sonuna dek, yarım yüzyıla yakın İstanbul’da yaşayan ünlü oryantalist ressam Leonardo de Mango, ölümünün 75. yılında düzenlenen sergi ile anılıyor.
İstanbul’da uzun süre yaşayan oryantalist ressamlardan biri olarak bilinen Leonardo de Mango’yu sanat yazarı Thalasso, “Doğu’yu konuşturan ressam” olarak tanımlar.
Kalabalık bir ailenin en büyük çocuğu olarak 19 Şubat 1843’te İtalya’nın Bisceglie kentinde dünyaya gelen De Mango, 19 yaşına kadar, desen alanındaki özel yeteneğiyle kendini yetiştirir ve 1862 yılından başlayarak Barili soylu bir ailenin katkıları ile Napoli’de Güzel Sanatlar Akademisi’nde sekiz yıl resim eğitimi alır.
Burada, peyzaj sanatçısı Filippo Palizzi ile romantik, tarihi, dini ve oryantalist konuları işleyen ressam Domenico Morelli’nin öğrencisi olur. Bu süre içinde Saverio Altamura, Bernardo Celentano, Raffaele d’Auria, Federico Maldarelli, Raffaele Postiglione, Giuseppe Mancinelli gibi dönemin tanınmış ressamları ile çalışır. Onlardan ışık ve doğayı tuvale aktarma tekniklerini öğrenen sanatçı, 1867’de öğrencisi olduğu akademide, ‘Kambur’ ve ‘Nü’ adlı iki eseriyle, çizim dalında birincilik ödülü kazanır.
1874 yılında, genç yaşta Suriye’ye gider ve Doğu ile tanışır. Şam, Halep ve çevre kentleri gezdikten sonra Beyrut’a yerleşir, Cizvit Koleji’nde resim dersleri verir.
Dokuz yılını geçirdiği bu bölgede çok sayıda peyzaj, deniz ve dini konulu tablolar yapan sanatçının Beyrut’ta tamamladığı en önemli kompozisyon, 1882 tarihli ‘Le Conteur Populaire’ (Öykü Anlatıcı) adlı eseridir. Bir öykücü, çevresine toplanmış insanlara söylence kahramanı Antar’ın öykülerini anlatmaktadır.
Krala Hediye
Suriye ve Lübnan’da oryantalist tarzdaki çalışmalarında saydam ve sıcak bir ışık aradığı, ışık-gölge etkilerinin elde edilişinde ve tonlamalarda bir süre Anadolu’da kalan ünlü oryantalist ressam Alexandre Gabriel Decamps’dan etkilendiği görülür. Şam’da ‘Sûk Midan’da yaptığı tablolarda kumaş tacirlerini ve kalabalık sokakları bir renk cümbüşü içinde resmeder.
Beyrut’tan sonra bir süre Mısır’da kalır, daha sonra Trablus’a geçerek İtalya başkonsolosu Cavaliere Medana’nın konuğu olur.
De Mango’nun burada yaptığı ‘Trablus Kenti’ ve sedef renkli, şeffaf dalgalarla Trablus kıyılarının bir bölümünü resmettiği, büyük boyutlu ‘Trablus Kıyıları’ adlı iki tabloyu başkonsolos, İtalya kralı I. Umberto’ya armağan eder. 1883’de İstanbul’a yerleşmeye karar verir.
De Mango’nun İstanbul’da yaşadığı süre içinde Sanayi-i Nefise Mektebi’nde yağlıboya bölümünü kurduğu ve bir süre hocalık yaptığı bilinmektedir. 1911’de İtalya-Türkiye Savaşı’ndan dolayı, kısa bir süre İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalan sanatçı, 15 Ekim 1912 tarihli Uşi (Ouchy) Barış Antlaşması’ndan sonra geri dönerek, 1930’da ölümüne dek, yarım yüzyıla yakın İstanbul’da yaşar.
1901 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi mimarlık bölümü hocası Alexandre Vallaury ve Le Stamboul gazetesi müdürü Regis Delbeuf’ün girişimleri ile Beyoğlu’nda, Fransız tüccar Bourdon’a ait ‘Passage Oriental’de Pera Sergileri’ adıyla düzenlenen ilk resim-heykel sergisine katılan sanatçılar arasında De Mango da vardır.
27 eserle katıldığı sergide, en fazla eserle katılan sanatçı olur. 1902 sergisine, 36 sanatçı katılır ve bu kez 33 eserle yine en çok tablo sergileyen sanatçı olur. 1903 sergisi ise Pera sergilerinin sonuncusudur; De Mango bu kez 16 tablo ile katılmıştır.
İstanbul Düşleri
Sanatçı, İstanbul’un kıvrımlı kıyılarında yer alan Fenerbahçe ve Üsküdar’ı resmettiği tablolarında düşsel görünümler oluşturur. Bu kıyılarda denizin bir göl gibi kıpırtısız dinginliği, parlak yüzeyi ve kıyılardaki ağaçlar, düşselliği güçlendiren etkenler arasında sayılabilir.
İstanbul’da Büyükdere, Göksu, Eyüp, Fener, Adalar, Haliç, Sarayburnu ve Boğaziçi’ni resmettiği çok sayıda eser yapar.
Yağlıboyadan çok, desen ustasıdır. Yağlıboya çalışmalarında özellikle renk kullanımında güçlü olmasına karşın zaman zaman oran problemlerine rastlanır.
Üretken bir sanatçı olan De Mango, yoğunluklu olarak, yağlıboya, suluboya, karakalem ve çini mürekkebi çalışmıştır. Sürekli olarak yeni konular işlediği gibi, talep doğrultusunda, Beyoğlu’ndaki atölyesinde Şam, Beyrut, Mısır konulu bazı çalışmalarını elindeki eskizlerden yararlanarak yeniden yaptığı ve çoğunluğu Levanten olan müşterilerine sattığı bilinmektedir.
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanı ve Ankara’nın başkent olması ile sanat etkinlikleri İstanbul’da ivme kaybetmeye başlamış, gelişme başkentte yoğunlaşmıştır. Türk resim sanatı ve çevresinin oluştuğu bu yıllarda, yeni oluşumların uzağında kalır.
Yaşının ilerlemesi sebebiyle, yaşadığı kozmopolit çevrede, konaklarda ya da Beyoğlu’nda İtalyanların ‘Societa Operaia’ derneğinde, ‘Casa d’Italia’da, kişisel sergiler düzenler, dersler verir. İstanbul’daki İtalyan kiliselerinin siparişi doğrultusunda da büyük boy aziz tabloları yapar.
De Mango, Dolmabahçe Sarayı’nda
Tek başına yaşayan sanatçı, gururlu, sert ve kibirli kişiliği ile ağırbaşlı, azimli ve asil ruhludur. İtalya’da yaşayan kardeşi Carlo de Mango ile düzenli olarak sürdürdüğü yazışmalarla, İtalya’daki ailesi ve doğduğu kentle ilişkisini koparmamıştır.
De Mango’nun İstanbul’da yaşadığı yaklaşık yarım yüzyıllık sürenin, son yıllarını maddi sıkıntılar içinde, ‘Casa d’Italia’nın arkasındaki ‘Palazzetto dei Dragomani’de (Tercümanların Evi), Marcello Campaner’in kendisine ayırdığı bir odada geçirir.
87 yaşında yaşama veda eden De Mango hiç evlenmemiş; sürekli olarak aile özlemi çekmiştir.
İstanbul’da kaldığı 47 yıl içinde beş bin kadar, büyüklü küçüklü yağlıboya, suluboya ve desen çalışması yaptığı tahmin edilen Leonardo de Mango, ölümünün 75. yılında düzenlenen bir sergi ile anılıyor. TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Pinacoteca Provinciale di Bari ve İtalyan Kültür Merkezi’nin işbirliğiyle Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu’nda düzenlenen sergide, sanatçının çeşitli koleksiyonlardan yüz kadar eseri yer alıyor. 15 Ocak’a kadar açık kalacak sergi, İstanbul’dan sonra, 13 Şubat-31 Mart tarihlerinde sanatçının doğduğu kent olan Bari’de tekrarlanacak.
İstanbul’da uzun süre yaşayan oryantalist ressamlardan biri olarak bilinen Leonardo de Mango’yu sanat yazarı Thalasso, “Doğu’yu konuşturan ressam” olarak tanımlar.
Kalabalık bir ailenin en büyük çocuğu olarak 19 Şubat 1843’te İtalya’nın Bisceglie kentinde dünyaya gelen De Mango, 19 yaşına kadar, desen alanındaki özel yeteneğiyle kendini yetiştirir ve 1862 yılından başlayarak Barili soylu bir ailenin katkıları ile Napoli’de Güzel Sanatlar Akademisi’nde sekiz yıl resim eğitimi alır.
Burada, peyzaj sanatçısı Filippo Palizzi ile romantik, tarihi, dini ve oryantalist konuları işleyen ressam Domenico Morelli’nin öğrencisi olur. Bu süre içinde Saverio Altamura, Bernardo Celentano, Raffaele d’Auria, Federico Maldarelli, Raffaele Postiglione, Giuseppe Mancinelli gibi dönemin tanınmış ressamları ile çalışır. Onlardan ışık ve doğayı tuvale aktarma tekniklerini öğrenen sanatçı, 1867’de öğrencisi olduğu akademide, ‘Kambur’ ve ‘Nü’ adlı iki eseriyle, çizim dalında birincilik ödülü kazanır.
1874 yılında, genç yaşta Suriye’ye gider ve Doğu ile tanışır. Şam, Halep ve çevre kentleri gezdikten sonra Beyrut’a yerleşir, Cizvit Koleji’nde resim dersleri verir.
Dokuz yılını geçirdiği bu bölgede çok sayıda peyzaj, deniz ve dini konulu tablolar yapan sanatçının Beyrut’ta tamamladığı en önemli kompozisyon, 1882 tarihli ‘Le Conteur Populaire’ (Öykü Anlatıcı) adlı eseridir. Bir öykücü, çevresine toplanmış insanlara söylence kahramanı Antar’ın öykülerini anlatmaktadır.
Krala Hediye
Suriye ve Lübnan’da oryantalist tarzdaki çalışmalarında saydam ve sıcak bir ışık aradığı, ışık-gölge etkilerinin elde edilişinde ve tonlamalarda bir süre Anadolu’da kalan ünlü oryantalist ressam Alexandre Gabriel Decamps’dan etkilendiği görülür. Şam’da ‘Sûk Midan’da yaptığı tablolarda kumaş tacirlerini ve kalabalık sokakları bir renk cümbüşü içinde resmeder.
Beyrut’tan sonra bir süre Mısır’da kalır, daha sonra Trablus’a geçerek İtalya başkonsolosu Cavaliere Medana’nın konuğu olur.
De Mango’nun burada yaptığı ‘Trablus Kenti’ ve sedef renkli, şeffaf dalgalarla Trablus kıyılarının bir bölümünü resmettiği, büyük boyutlu ‘Trablus Kıyıları’ adlı iki tabloyu başkonsolos, İtalya kralı I. Umberto’ya armağan eder. 1883’de İstanbul’a yerleşmeye karar verir.
De Mango’nun İstanbul’da yaşadığı süre içinde Sanayi-i Nefise Mektebi’nde yağlıboya bölümünü kurduğu ve bir süre hocalık yaptığı bilinmektedir. 1911’de İtalya-Türkiye Savaşı’ndan dolayı, kısa bir süre İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalan sanatçı, 15 Ekim 1912 tarihli Uşi (Ouchy) Barış Antlaşması’ndan sonra geri dönerek, 1930’da ölümüne dek, yarım yüzyıla yakın İstanbul’da yaşar.
1901 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi mimarlık bölümü hocası Alexandre Vallaury ve Le Stamboul gazetesi müdürü Regis Delbeuf’ün girişimleri ile Beyoğlu’nda, Fransız tüccar Bourdon’a ait ‘Passage Oriental’de Pera Sergileri’ adıyla düzenlenen ilk resim-heykel sergisine katılan sanatçılar arasında De Mango da vardır.
27 eserle katıldığı sergide, en fazla eserle katılan sanatçı olur. 1902 sergisine, 36 sanatçı katılır ve bu kez 33 eserle yine en çok tablo sergileyen sanatçı olur. 1903 sergisi ise Pera sergilerinin sonuncusudur; De Mango bu kez 16 tablo ile katılmıştır.
İstanbul Düşleri
Sanatçı, İstanbul’un kıvrımlı kıyılarında yer alan Fenerbahçe ve Üsküdar’ı resmettiği tablolarında düşsel görünümler oluşturur. Bu kıyılarda denizin bir göl gibi kıpırtısız dinginliği, parlak yüzeyi ve kıyılardaki ağaçlar, düşselliği güçlendiren etkenler arasında sayılabilir.
İstanbul’da Büyükdere, Göksu, Eyüp, Fener, Adalar, Haliç, Sarayburnu ve Boğaziçi’ni resmettiği çok sayıda eser yapar.
Yağlıboyadan çok, desen ustasıdır. Yağlıboya çalışmalarında özellikle renk kullanımında güçlü olmasına karşın zaman zaman oran problemlerine rastlanır.
Üretken bir sanatçı olan De Mango, yoğunluklu olarak, yağlıboya, suluboya, karakalem ve çini mürekkebi çalışmıştır. Sürekli olarak yeni konular işlediği gibi, talep doğrultusunda, Beyoğlu’ndaki atölyesinde Şam, Beyrut, Mısır konulu bazı çalışmalarını elindeki eskizlerden yararlanarak yeniden yaptığı ve çoğunluğu Levanten olan müşterilerine sattığı bilinmektedir.
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanı ve Ankara’nın başkent olması ile sanat etkinlikleri İstanbul’da ivme kaybetmeye başlamış, gelişme başkentte yoğunlaşmıştır. Türk resim sanatı ve çevresinin oluştuğu bu yıllarda, yeni oluşumların uzağında kalır.
Yaşının ilerlemesi sebebiyle, yaşadığı kozmopolit çevrede, konaklarda ya da Beyoğlu’nda İtalyanların ‘Societa Operaia’ derneğinde, ‘Casa d’Italia’da, kişisel sergiler düzenler, dersler verir. İstanbul’daki İtalyan kiliselerinin siparişi doğrultusunda da büyük boy aziz tabloları yapar.
De Mango, Dolmabahçe Sarayı’nda
Tek başına yaşayan sanatçı, gururlu, sert ve kibirli kişiliği ile ağırbaşlı, azimli ve asil ruhludur. İtalya’da yaşayan kardeşi Carlo de Mango ile düzenli olarak sürdürdüğü yazışmalarla, İtalya’daki ailesi ve doğduğu kentle ilişkisini koparmamıştır.
De Mango’nun İstanbul’da yaşadığı yaklaşık yarım yüzyıllık sürenin, son yıllarını maddi sıkıntılar içinde, ‘Casa d’Italia’nın arkasındaki ‘Palazzetto dei Dragomani’de (Tercümanların Evi), Marcello Campaner’in kendisine ayırdığı bir odada geçirir.
87 yaşında yaşama veda eden De Mango hiç evlenmemiş; sürekli olarak aile özlemi çekmiştir.
İstanbul’da kaldığı 47 yıl içinde beş bin kadar, büyüklü küçüklü yağlıboya, suluboya ve desen çalışması yaptığı tahmin edilen Leonardo de Mango, ölümünün 75. yılında düzenlenen bir sergi ile anılıyor. TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Pinacoteca Provinciale di Bari ve İtalyan Kültür Merkezi’nin işbirliğiyle Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu’nda düzenlenen sergide, sanatçının çeşitli koleksiyonlardan yüz kadar eseri yer alıyor. 15 Ocak’a kadar açık kalacak sergi, İstanbul’dan sonra, 13 Şubat-31 Mart tarihlerinde sanatçının doğduğu kent olan Bari’de tekrarlanacak.