Lozan Antlaşması Ve Önemi Hakkında Bilgi

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
51
Yaş
36
Coin
256,936
Lozan Antlaşması Ve Önemi

Konferansa Hazırlık, Görüşme Konuları ve Katılan Devletler

Kurtuluş Savaşı ezici zaferimizle sona ermiş, düşman denize dökülmüştü. Şimdi sıra, yeni Türkiye Devleti'ni bütün dünyaya resmen kabul ve tasdik ettirmeye gelmişti. Bu amaçla İtilaf Devletleri, Türk barış antlaşmasının şartlarını tesbit etmek için T.B.M.M Hükümetini 13 Kasım 1922'de Lozan'da yapılacak olan konferansa davet ettiler(28 Ekim 1922).
T.B.M.M Hükümeti bu öneriyi kabul etmiş fakat Lozan ile Türkiye arasındaki haberleşmenin zor olduğunu ileri sürerek bu konferansın İzmir'de yapılmasını teklif etmiştir. Bu önerinin kabul edilmemesiyle birlikte ortaya antlaşmanın tarafsız bir ülkede yapılması fikri gelmiştir. Bunun üzerine T.B.M.M Hükümeti İtilaf Devletleri'nin teklif ettiği Lozan (Lausanne) kentinde toplanma önerisini kabul etmişlerdir.
Tabi ki yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin kaderini belirleyecek olan bu konferansa yetkili olarak gidecek kişi de çok önemliydi. Başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Bakanlar Kurulu bu konuda endişe duyuyorlardı. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti tecrübeli diplomatlara sahip değildi. Osmanlı Devleti'nin tecrübeli diplomatlarından da yararlanılamazdı. O halde temsilciler T.B.M.M nin kadrosundan seçilmeliydi.
Bakanlar Kurulu başkanı Rauf Bey (Orbay) heyetin başında Lozan'a gitmek istedi fakat Mondros Ateşkes Antlaşmasını Rauf Bey imzalamıştı. Yapılan bu hatadan sonra Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey'in isteğini kabul etmedi ve Mudanya Ateşkes Görüşmeleri'nde büyük başarı sağlayan İsmet Paşa'yı (İnönü) bu görev için uygun gördü. Fakat İsmet Paşa Bakanlar Kurulu'nda değildi. Mustafa Kemal Paşa, Yusuf Kemal'in (Tengirşek) istifasını sağlamış ve İsmet Paşa'yı boşalan yere yerleştirmek için uğraşmıştır. 26 Ekim 1922'de de İsmet Paşa Bakanlar Kurulu'na Dışişleri Bakanı olarak girmiştir.Bu aşamadan sonra İsmet Paşa, Trabzon milletvekili Hasan Bey (Saka) ve Sinop milletvekili Dr. Rıza Nur Bey'den oluşan delegeler kurulu kendisine yardımcı olmak üzere 25 kişilik bir heyet oluşturmuşlardır (Temsilciler Kurulu).
T.B.M.M , Temsilciler Kurulu'na Lozan Konferansı'nda izleyeceği strateji hakkında bilgi vermiştir. Önemle değinilen 3 konu vardır.

Misak-ı Milli : Bu antlaşmada temel ilke Misak-ı Milli kabul edilecekti.
Ermeni Sorunu : Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde Ermeni Yurdu oluşturma fikri asla kabul edilmeyecekti.

Kapitülasyonlar :Kapitülasyonlar da kesinlikle kaldırılacaktı.

Bunun üzerine Temsilciler Kurulu 13 Kasım 1922'de başlayacak olan konferansa gitmek üzere 5 Kasım 1922'de Ankara'dan ayrılmışlardır. 11 Kasım'da Lozan'a varan heyet görüşmelerin geç başlayacağı haberini almıştır. Bunun üzerine heyet başkanı İsmet Paşa bunu protesto etmiştir. İsmet Paşa'nın bu tavrı üzerine İtilaf Devletleri temsilcileri özür dilemiş ve konferansın 20 Kasım 1922'de başlayacağını kesin olarak dile getirmişlerdir.
20 Kasım'da toplanan konferansa İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya katılmıştır. Türkiye bu ülkelere karşı tek başına idi. Türkiye'yi destekleyen tek bir ülke yoktu konferansta. Boğazlarla ilgili görüşmeler sırasında konferansa Ruslar ve Bulgarlar da katıldı. A.B.D. sadece bir gözlemci bulunduruyordu.
Temsilciler Kurulu'nun görevi çok zor görünüyordu. Çünkü bu konular sadece 3-4 yıllık meseleler değildi. Yüzyıllık hesaplar görülüyordu. Bunları iki ana başlıkta toplayabiliriz.

Türkiye-Yunanistan Meseleleri : Doğu Trakya'daki sınırların çizilmesi, Ege Adaları, Türkiye'de oturan Rumlar ve Yunanistan'da oturan Türkler'in yer değiştirmesi, Yunanistan'ın Türkiye topraklarında yaktığı yıktığı tahrip ettiği yerler için vermesi gereken savaş tazminatı...

Türkiye ile Diğer Avrupa Devletleri Arasındaki Meseleler :
Bu meseleler de siyasal ve ekonomik olmak üzere ikiye ayrılır :

Batılı Devletler Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışıyorlardı. Azınlık Haklarından ve Kapitülasyonlardan da yeterince yararlanıyorlardı. Oysa ki Türkiye Devleti kurucuları tam bağımsız olmak ve Batılı Devletlere verilmiş her türlü ayrıcalığı kaldırmak istiyorlardı. Tam bağımsızlık denildiğinde akla siyasi, milli, iktisadi, adli, askeri, kültürel... gibi her alanda bağımsızlık geliyordu. Ama tabi ki Batılı Devletler sahip oldukları hakları kaybetmek istemiyorlardı.
Ekonomik sorunların başında Batılı Devletlerden alınan borçlar geliyordu. Bunların dışında da Musul ve Boğazlar meselesi görüşülecek konuları meydana getiriyordu.

Görüşmelerin Başlaması ve Kesilmesi :
Konferans çalışmalarına söz verdiği süreden 1 gün gecikmeli olarak 21 Kasım 1922 tarihinde başladı. Temsilciler Kurulu Başkanı İsmet Paşa ilk gün yaptığı konuşmada şunları söylemiştir :
"Türk milletinin, insangücü üstündeki fedakarlıklara katlanmak suretiyle, medeni insanlık arasında derin bir hayat kuvvetine sahip milletlere özel olan varlık ve bağımsızlık hakkı ile, büyük bir yer kazandı."
Konferansın iki buçuk ay süren ilk bölümü kağıt üzerinde sonuçsuz kalsa da, mantıklı, kararlı ve haklı tutumu ile Türk delegeleri bu dönemi üstün geçirmişlerdir. Kağıt üstünde bir sonuç olmasa da Yunanistan, Fransa ve İtalya ile sınırlarımızı istediğimiz şekle kavuşturmuşuzdur. Fakat Osmanlı borçları, kapitülasyonlar,boğazlar ve Irak sınırı gibi meseleleri gibi konularda anlaşma sağlanamadığı için konferans 2 Şubat 1923 günü dağılmıştır.
23 Nisan 1923 günü tekrar toplandı. Konferansın ikinci bölümüne İngiltere'nin uzlaşmaz delegesi Lord Curzon yerine Horace Rumbold atandı. Türkiye'yi bu dönemde de İsmet Paşa temsil ediyordu. Ayrıca gelişmeleri düzenli olarak T.B.M.M. Hükümeti'ne bildiriyordu. İlkelerinden ödün vermiyor, gerektiğinde de tavır koyuyordu. Temsil Heyeti'nin çabaları sonucunda 24 Temmuz 1923'de Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma her biri ayrı konuları kapsayan 17 ayrı ekten oluşmaktadır.

Lozan Barış Antlaşması'nın Esasları ve Önemi :


Lozan Barış Antlaşması, Türk tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı olarak kabul edilir. Çünkü Batılı Devletler ile Türkiye Devleti arasındaki ilişkiler bu antlaşma ile yeniden düzenlenmiştir. Bu antlaşma ile Batılı Devletler Türkiye Devleti'nin milletlerarası alanda bağımsız, bütün diğer devletlerle eşit, onurlu bir devlet olduğunu kabul etmiş ve artık Osmanlı Devleti'nin sona erdiğini kabullenmiştir. Antlaşma şu bölümlerden oluşmaktadır.

Antlaşmanın Esasları

Sınırlar :

Güney Sınırı (Suriye Sınırı) :

20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması ile tesbit edilen sınırlar bu antlaşmada da onaylanmıştır.
b) Irak Sınırı :

Irak İngiltere himayesi altında idi. Irak sınırı bu antlaşma ile belirlenememiştir. Zaten önemli olan Musul'du. Fakat İngiltere Musul'u bırakmak istemiyordu. Bu yüzden bu sorun daha sonra konuşulmak üzere ertelendi.
c) Batı Sınırı :

Bu sınır Misak-ı Milli'ye göre çizildi. Mudanya Ateşkes Antlaşması ile tesbit edilen Meriç Irmağı sınırı aynen kalmıştır. Batı Trakya ve Ege Adaları geri alınamamıştır. Ayrıca Yunanistan Türkiye'ye savaş tazminatı yerine Karaağaç ve yöresini verecekti. Bozcaada ve İmroz Türkiye'de kalacaktı, Midilli, Sakız ve Sisam Yunanlılar'a verilecek, fakat adalarda asker bulundurmalarına izin verilmeyecekti.

Kapitülasyonlar :
Türkiye'nin istediği gibi yüzlerce yıldır gelişime ve ilerlemeye engel olan kapitülasyonlar Lozan Antlaşması ile tamamen kaldırılmıştır.

Azınlıklar :

Yeni Türkiye Devleti'nin içinde yaşayan bütün azınlıklar artık birer Türk vatandaşı sayılmışlardır.Doğu Trakya'daki Türklerle Anadolu'daki Rumların yer değiştirmesine karar verilmiştir. Fakat İstanbul'daki Rumlar ve Trakya'daki Türkler yer değiştirmeyecekti.

Savaş Tazminatları :

Türkiye, Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik ayrılmasından dolayı ödemesi gerektiği savaş tazminatını ödemeyi haklı olarak reddetmiştir. Yunanistan'ın Anadolu'daki hasarlarını ödemeleri için istekte bulunmuştur. Bu istek kabul edilmiştir fakat Yunanistan'ın maddi durumu o günlerde pek iyi değildir. Bu yüzden Türkiye Karaağaç ve yöresini alması halinde tazminat isteğinden vazgeçeceğini belirtmiştir. Yunanistan da bu isteği kabul edip Karaağaç ve çevresini Türkiye'ye veriştir.

Devlet Borçları :

Osmanlı Devleti'nin Batılı Devletler'den aldığı borçlar Türkiye'den isteniyordu. Fakat Türkiye borçların Osmanlı Devleti'ne ait olduğunu belirtiyor ve borçları ödemeyi reddediyordu. Sonunda borçların Osmanlı Devleti'nden ayrılan devletleri paylarına düşen miktarı ile ödenmesine karar verilmiştir. Türkiye de payına düşen miktarı kağıt para olarak taksitli şekilde ödemeyi kabul etmiştir.



Boğazlar Meselesi :

Boğazlar Türkiye'ye şartlı olarak verildi. Şartlardan biri boğazların trafiğini bir komisyonun kontrol etmesiydi. Bu komisyon başkanlığını Türkiye'nin yapacağı uluslararası bir komisyon olacaktı. Diğer şart ise boğazların her iki kıyısının 15km çevresinin askerlerden arındırılması idi. Ayrıca boğazlardan tarafsız ve askeri niteliği olmayan gemiler her zaman geçebileceklerdi. Fakat savaş halinde Türkiye boğazları istediği gibi kullanabilecekti.

İstanbul'un Boşaltılması :

Bu antlaşmanın T.B.M.M. tarafından onaylanmasından sonraki altı hafta içinde İstanbul'daki ve boğazlardaki İtilaf Devletleri kuvvetleri bu bölgeleri boşaltacaklardı.
2 Ekim 1923 günü İtilaf Devletleri generalleri ve askerlerinin son kafileleri, Dolmabahçe önünde Türk bayrağını ve Türk askerini selamladıktan sonra yurdumuzu terk etmişlerdir. Türk ordusu 4 gün sonra İstanbul halkının coşkulu gösterileri arasında İstanbul'a girmiştir. Bu yüzden 6 Ekim günü her sene İstanbul'un kurtuluşu olarak kutlanır.


Antlaşmanın Önemi

Lozan Barış Antlaşması ile yeni Türk Devleti'nin yıkılmış Osmanlı Devleti'nin toprakları üzerine kurulmuş, genç, yeni ve uluslararası alanda eşit haklara sahip tam bağımsız bir devlet olduğu kesinlik kazanmıştır. Türk Devleti bu antlaşma ile 4 senelik bir savaştan yenik çıkan ve 4 sene sonra bütün büyük devletlerle eşit şartlara ulaşarak antlaşma yapan ve varlığını kabul ettiren bir devlet olarak büyük başarıya sahip olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk'ün Lozan Antlaşması ile ilgili söylediği birkaç söz aşağıdadır :


"Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir süikastın çöküşünü bildirir bir belgedir. Osmanlı Devri'ne ait tarihte benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir!"
"Osmanlı Devleti eski antlaşmalar adı altında birtakım ayrıcalık haklarının tutsağı idi. Hıristiyanlar'a ayrıcalık tanınmıştı. Osmanlı Devleti'nin, Osmanlı toprakları üzerinde yaşayan yabancıları yargılama hakkı yoktu. Kendi ülkesinde bulunan Türk unsurlarından aldığı vergiyi yabancılardan alamazdı. Ülkeyi bayındırlaştıramaz; demiryolu, okul yaptıramazdı. Bu gibi girişimlere yabancı devletler engel olurdu.
 
Üst Alt