Mahler ve psikapatoloji adına; 0-3 yaş döneminde kurulan anne-çocuk ilişkisinin öncelikle çocukluk dönemine ve daha sonra kişilik örüntüleri üzerinde etkilerini çalıştığını söyleyebiliriz. Bağlanma kuramı üzerinden çoculuk döneminde araştırdığı patolojiler depresyon ve anksiyetedir. Bunlar:
Bebek Depresyonu
Analitik Depresyon
Psişik Hospitalizasyon
Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu
Bebeklik veya Küçük Çocukluk Döneminin Tepkisel Bağlanma Bozukluğu
Bunlarla birlikte, yetişkinlik dönemi adına kişilik bozukluklarına değinen Mahler, kişilik bozuklukları ile anne – çocuk ilişkisi üzerinden neden sonuç ilişkisi kurmuştur. Bu bozukluklar ise:
Narsisistik Kişilik Bozukluğu
Borderline Kişilik Bozukluğu
Şizoid Kişilik Bozukluğu
Bebek Depresyonu
Bebek depresyonuna neden olacak temel durum, anne ve bebeğin bağlanma sürecindeki kesintileridir. Bu kesinti kısa olursa; kısa süreli anne yoksunluğu, uzun olursa; uzun süreli anne yoksunluğu görülmektedir.
Analitik Depresyon:
Kısa süreli anne yoksunluğu üzerinden oluşan bu hastalıkta, annenin 3 ay içerisinde varlığını tekrar göstermesi ile belirtilerde olumlu geri dönüşler ve iyileşme yaşanır. Çocuk anneden ya da bakım verenden yaşadığı ilk ayrılık döneminde uzun sürebilen ve şiddeti yoğun ağlamalar yaşar, sonlanan ağlamalar yanına yabancı bir kişinin gelmesi ile tekrarlanır. Sustukları zaman kendilerinde yorgun ve küskün bir hal görünür. "Protesto dönemi" olarak adlandırılan dönem, yemek yeme sürecinde azalma, kilo kaybı, fiziksel gelişimde yavaşlama, dışkılamada zorluk veya ishal gibi geribildirimler verir. Bakım veren eksikliğinin 2. veya 3. haftasında durgun bir hal alan çocuk, bu dönemde "depresif dönem" e geçmiş olur. İki aylık süre zarfında bakım veren sürece dahil olmazsa çocuğun duygusal tepkileri giderek kısıtlı ve donuk bir hal alacak şekilde kötüleşir. Etkilere karşı gösterilmeyen tepkiler, bu sürecin "içe kapanım dönemi" diye ifadelendirilen kısmıdır. Bakım verenin üç aylık sürede geri gelmesiyle çocukta semptomlar azalarak, sağlıklı yapıya yavaş yavaş dönüş sağlanacaktır. Çocuk anne veya bakım vereni arzulamaktadır, fakat bir yönüyle de yaşadığı terk edilişin siniri halindedir. Kişinin(bakım veren) gelmesiyle, içe kapanık dönemde olan çocuk, kişiye direnç gösterme eğilimindedir. Kişi hatırlanmasına rağmen terk edilişin sinirini ve bu terk edilişin tekrarlanma korkusunu hisseder. Böyle çocukların bir kısmının ergin dönemleri için, duygusal ilişkilerinde kısmi veya yok denecek kadar az bir duygulanma ve duygu yönüyle geri durma ile belirtilen duygusu olmayan kişilik tipolojileri görülebilir.
Psişik Hospitalizasyon:
Uzun süreli anne yoksunluğu üzerinden oluşan bu hastalıkta, annenin geri dönüşü 3 aydan uzun sürer. Yeni doğmuş veya bebeklik dönemlerinde ebeveynleriyle olmayan ve yetimhanelerde bulunan çocuklarda gözlemlenen bir durumdur. Öyle ki annenin olmayışı ve kurulamayan bağ üzerinden böyle bir süreç ortaya çıkar. Anneyle ve ya bakım veren konumunda bulunan bir kişiyle sağlanan ilişkiden mahrum kalan çocuklar bilişsel ve duygusal gelişim yönünden de eksik kalırlar. Bu tip çocuklar için sorulara veya tepki beklentisi içeren herhangi bir davranışa zor ve sonradan cevaplama, çevresel durumlara dikkatin yoksunluğu görülmektedir. Kendi kendilerine sallanışlar, ağzında birşeyler varmışcasına çiğneme ve bunun gibi rutin, sistematik davranışlar gösterirler. Bu tür davranışlar çocuk için aslında kendisi adına bir uyarıcı oluşturan eylemlerdir. Bununla birlikte parmak emme ve ritmik bazı bedensel hareketler gibi hedonistik davranışlarda bulunurlar. Süreç daha belirgin bir hal aldığında ise sahte zeka geriliği kronik bir durum oluşturabilir.
Kısa süreli ve uzun süreli anne yoksunluğu sendromları DSM-IV'te yer almamıştır. DSM-III'te reaktif bağlanma bozukluğu (attachment disorder) adı altında kategorize edilmiştir.
Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu:
DSM-IV'te "Bebeklik, Çocukluk veya Ergenliğin Diğer Bozuklukları" kategorisi altında bulunmakla birlikte, çoğunlukla görülme oranı 1 ile 3 yaşları arasında bulunan çocuklarda fazla olan bir bozukluktur. Anne çocuk ilişkisindeki patolojik bağlanma nedeniyle çocuğun olası ebeveyn kaybı anksiyetesidir. Kreşe başlarken fark edilme olasılığı artan bu hastalıkta çocuk, sahiplendiği ebeveyn olmadan bir ortamda kalamama, yapılması gereken bir işi yapamama, oyuna yalnız katılamama gibi benzeri sosyal durumlarda kendi göstermektedir. Ayrıca ebeveyn yanındayken suskunluk ve karşıdaki yetişkinle iletişime girmeme, anne ortamdan ayrılmak istediğinde ise yoğun bir kaygıyla ağlama kendini göstermektedir.
Bebelik veya Küçük Çocukluk Döneminin Tepkisel Bağlanma Bozukluğu:
Dönem itibariyle 5 yaş öncesinde görülen bir bozukluk olup, gelişim süreci göz önünde bulundurulduğunda çevresiyle olağandışı bir iletişimi gözlemlemek mümkündür. Çevreyle(başka insanlarla) iletişimde sorunlar gözlemlenmektedir. Süreç gerçekleşirken sunulan yardım, çocuk tarafından kabul edilmeyebilir. Kendisini geri çeken bir durum ve nötr(duygusuz) bir ifade dikkat çeker.
Kişilik Bozuklukları
Kuram dahilinde kişilik bozukluklarının yapısına ve işleyişine dikkat çeken Mahler için sağlıksız anne – çocuk ilişkisi yetişkinlikte Narsisistik, Borderline ve Şizoid Kişilik Bozuklukları’na neden olmaktadır. Bu patolojileri çalışırken, duygusal ilişkiler içerisinde yer alan bazı duygu, düşünce ve davranış süreçlerini yine üç kişilik patolojisi üzerinden iki bölümde incelemiştir. Bu bölümler; libidinal afekt ve terk depresyonu bölümleridir. Her üç kişilik bozukluğu da tariflenen bölümlerde kendi kişilik örüntüleri dahilinde benzer duygu, düşünce ve davranışlar gösterirler.
Narsisistik Kişilik Bozukluğu:
Mahler’in kuramına göre Yeniden Yakınlaşma Dönemi’nin alt evresi olan Alıştırma Evresi’nde takılan narsisistik kişi, kendisini her daim olumlu görürken, olumsuz herhangi bir durumun suçlusu karşıdakidir. Bireysel anlamda bir sorunla karşılaştığında varolabilecek olumsuz durumu ortadan kaldırmak için çözüm üretmekten ziyade problemi dışlamaya, ötelemeye, paketleyip kaldırmaya meyillidir. Anneyle kurulan ilişkide anne tarafından gerçekdışı yüceltmeler ve iltifatlar, yaptığı bir davranış üzerinden eylemin derecesinden büyük ödüller ve özellikle olumsuz bir davranışta sorumluluk vermek yerine olayı geçiştirmek veya karşıdakini suçlu göstermek ileride narsisistik kişilik örüntüsünün çocukluk dönemleri nedenleri olabilir. Türkiye’de çocuk yetiştirme kültüründe sıklıkla görülen bir örnek vermek gerekirse; çocuğun istemeyerek çarptığı, çarpmanın etkisi ve huzursuzluğuyla ağlamaya başladığı sırada annenin gelip ‘‘Kim ağlattı seni?’’ sorusunu seçmek mümkün. Bu sorudaki alt metin, ‘‘Sen ki iyi olansın ve asla ağlamazsın. Eğer ağlıyorsan biri seni mutlaka ağlatmıştır. Seni ağlatan her ne olursa olsun(sehba, halı gibi cansız eşyalar dahil) kötüdür, suçludur ve cezalandırılmalıdır’’. Bu sorunun ardından da elbette cezalandırma naraları gelir, ‘‘Al sana halı, al sana sehba, alsana!’’.
Peki narsisistik kişilik yapısı libidinal afekt ve terk depresyonu göz önünde bulundurulduğunda duygusal ilişkilerde ne gibi duygu, düşünce ve davranış örüntüleri kurarlar?
Libidinal Afekt Döneminde:
Tekrar birleşme hissi
Biriciklik
Hayran olunan
Mükemmel
Hak eden
Nesne ‘‘kaynaşılan’’ durumdadır.
Kendilik durumu; yüce, biricik, özel.
Terk Depresyonu Döneminde:
Panik
Ümitsizlik
Çaresizlik
Nesne ‘‘terk eden’’ durumdadır.
Kendilik durumu; fragmante, değersiz, hak etmeyen.
Terk Depresyonunda Görülen Davranışlar:
Masturbasyon
Sadomazo ilişkiler
Hemcinse ilgi duymasa dahi o süreçte yakınlaşma
Uyuşturucu
Kumar
Adrenalin yükselten eylemler
İntihara meyil yoktur.
Borderline Kişilik Bozukluğu:
Mahler’in kuramına göre Yeniden Yakınlaşma Dönemi’nde takılı kalan Borderline için; sürekli kendine değeri, sevgiyi ve yakınlığı sorgulama vardır. Yetersiz hissettiği anlar intihara meyil oluşturur. Egosunu karşısındakine teslim ederek, başkalarının kurallarına ve yaşam tarzına uymaya çalışır. Özellikle narsisistik örüntüler taşıyan annelerin çocuklarında görülme ihtimali yüksektir. Erken yaş dönemlerinde oluşmaya başlayan egosu narsisist anne tarafından sürekli işgale uğrayan çocuk için bir süre sonra teslim bayrağını çekmek mecburiyeti oluşur. Bir dönem direnilerek anne ile çatışan çocuk daha sonra pes ederek varolma çabası taşıyan egosunu tam olarak oluşturamadan karşıya(anne) teslim eder. Böylece bireysel düşünce süreçleri üzerinden işleyen karar mekanizmaları oluşamaz. Tabiri caizse bulunduğu kabın şeklini alan ve bir kap bulamazsa yaşamını sürdüremeyen bir kişilik tipolojisi oluşur. Bu onun olmayan kendilik değerini oluşturabilecek tek değer alanıyken, bir taraftan da egosunu teslim ettiği kişiye bu durumdan dolayı(egoyu teslim ettiği için) öfke duyar.
Libidinal Afekt Döneminde:
İyi hissetme
İlgilenilme
Sevilme
Beslenme
Nesne ‘‘yapışılan’’ durumdadır.
Kendilik durumu; iyi, itaatkar, pasif, sevgili, çocuk(su).
Terk Depresyonu Döneminde:
Cinai Öfke
Ağır Depresyon
Nesne ‘‘uzaklaşan, terk eden’’ durumdadır.
Kendilik durumu; yetersiz, kötü, çirkin, terk edilen.
Terk depresyonunda görülen davranışlar içerisinde intihar girişimleri vardır.
Şizoid Kişilik Bozukluğu:
Mahler’in kuramına göre çocukluk döneminde annesiyle hiç bağlantı kuramamış, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamakla birlikte duygusal destek vermemiş, bir benzetmeyle robotik bir tavır takınmış annelerin çocuklarında görülmektedir. Belki de çocuğun temel ihtiyaçlarını bir çok anneye nazaran çok daha zamanında ve ölçüsünde karşılamasına rağmen, göstermediği sevgi ve değerden dolayı anne – çocuk bağlanması gerçekleşemez. Duygusal güven bağı eksiktir. Böyle bir anne – çocuk ilişkisi yaşamış birey için şunları söylemek mümkün: Duygusal ilişkiyi sürdürmek adına ne tam olarak kopmak ne de tam olarak içiçe geçmek ister. Kendi sınırını belirlemekle birlikte karşıdakinin hududu geçmesini istemez. Aynı zamanda tam olarak geri çekilmesini veya diğer çizdiği uzaklaşma sınırını ihlal etmesi de istenmeyen bir harekettir.
Libidinal Afekt Döneminde:
Bağlantıda
Varlığı onaylanmış
Yabancılaşmamış
Nesne ‘‘bağlantı’’ durumdadır.
Kendilik durumu; bağlantıda, köle.
Terk Depresyonu Döneminde:
Boşluk/hiçlik
Suçluluk
Nesne ‘‘kopan, sadist’’ durumdadır.
Kendilik durumu; alien(uzaylı), izole, özgür.
Bebek Depresyonu
Analitik Depresyon
Psişik Hospitalizasyon
Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu
Bebeklik veya Küçük Çocukluk Döneminin Tepkisel Bağlanma Bozukluğu
Bunlarla birlikte, yetişkinlik dönemi adına kişilik bozukluklarına değinen Mahler, kişilik bozuklukları ile anne – çocuk ilişkisi üzerinden neden sonuç ilişkisi kurmuştur. Bu bozukluklar ise:
Narsisistik Kişilik Bozukluğu
Borderline Kişilik Bozukluğu
Şizoid Kişilik Bozukluğu
Bebek Depresyonu
Bebek depresyonuna neden olacak temel durum, anne ve bebeğin bağlanma sürecindeki kesintileridir. Bu kesinti kısa olursa; kısa süreli anne yoksunluğu, uzun olursa; uzun süreli anne yoksunluğu görülmektedir.
Analitik Depresyon:
Kısa süreli anne yoksunluğu üzerinden oluşan bu hastalıkta, annenin 3 ay içerisinde varlığını tekrar göstermesi ile belirtilerde olumlu geri dönüşler ve iyileşme yaşanır. Çocuk anneden ya da bakım verenden yaşadığı ilk ayrılık döneminde uzun sürebilen ve şiddeti yoğun ağlamalar yaşar, sonlanan ağlamalar yanına yabancı bir kişinin gelmesi ile tekrarlanır. Sustukları zaman kendilerinde yorgun ve küskün bir hal görünür. "Protesto dönemi" olarak adlandırılan dönem, yemek yeme sürecinde azalma, kilo kaybı, fiziksel gelişimde yavaşlama, dışkılamada zorluk veya ishal gibi geribildirimler verir. Bakım veren eksikliğinin 2. veya 3. haftasında durgun bir hal alan çocuk, bu dönemde "depresif dönem" e geçmiş olur. İki aylık süre zarfında bakım veren sürece dahil olmazsa çocuğun duygusal tepkileri giderek kısıtlı ve donuk bir hal alacak şekilde kötüleşir. Etkilere karşı gösterilmeyen tepkiler, bu sürecin "içe kapanım dönemi" diye ifadelendirilen kısmıdır. Bakım verenin üç aylık sürede geri gelmesiyle çocukta semptomlar azalarak, sağlıklı yapıya yavaş yavaş dönüş sağlanacaktır. Çocuk anne veya bakım vereni arzulamaktadır, fakat bir yönüyle de yaşadığı terk edilişin siniri halindedir. Kişinin(bakım veren) gelmesiyle, içe kapanık dönemde olan çocuk, kişiye direnç gösterme eğilimindedir. Kişi hatırlanmasına rağmen terk edilişin sinirini ve bu terk edilişin tekrarlanma korkusunu hisseder. Böyle çocukların bir kısmının ergin dönemleri için, duygusal ilişkilerinde kısmi veya yok denecek kadar az bir duygulanma ve duygu yönüyle geri durma ile belirtilen duygusu olmayan kişilik tipolojileri görülebilir.
Psişik Hospitalizasyon:
Uzun süreli anne yoksunluğu üzerinden oluşan bu hastalıkta, annenin geri dönüşü 3 aydan uzun sürer. Yeni doğmuş veya bebeklik dönemlerinde ebeveynleriyle olmayan ve yetimhanelerde bulunan çocuklarda gözlemlenen bir durumdur. Öyle ki annenin olmayışı ve kurulamayan bağ üzerinden böyle bir süreç ortaya çıkar. Anneyle ve ya bakım veren konumunda bulunan bir kişiyle sağlanan ilişkiden mahrum kalan çocuklar bilişsel ve duygusal gelişim yönünden de eksik kalırlar. Bu tip çocuklar için sorulara veya tepki beklentisi içeren herhangi bir davranışa zor ve sonradan cevaplama, çevresel durumlara dikkatin yoksunluğu görülmektedir. Kendi kendilerine sallanışlar, ağzında birşeyler varmışcasına çiğneme ve bunun gibi rutin, sistematik davranışlar gösterirler. Bu tür davranışlar çocuk için aslında kendisi adına bir uyarıcı oluşturan eylemlerdir. Bununla birlikte parmak emme ve ritmik bazı bedensel hareketler gibi hedonistik davranışlarda bulunurlar. Süreç daha belirgin bir hal aldığında ise sahte zeka geriliği kronik bir durum oluşturabilir.
Kısa süreli ve uzun süreli anne yoksunluğu sendromları DSM-IV'te yer almamıştır. DSM-III'te reaktif bağlanma bozukluğu (attachment disorder) adı altında kategorize edilmiştir.
Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu:
DSM-IV'te "Bebeklik, Çocukluk veya Ergenliğin Diğer Bozuklukları" kategorisi altında bulunmakla birlikte, çoğunlukla görülme oranı 1 ile 3 yaşları arasında bulunan çocuklarda fazla olan bir bozukluktur. Anne çocuk ilişkisindeki patolojik bağlanma nedeniyle çocuğun olası ebeveyn kaybı anksiyetesidir. Kreşe başlarken fark edilme olasılığı artan bu hastalıkta çocuk, sahiplendiği ebeveyn olmadan bir ortamda kalamama, yapılması gereken bir işi yapamama, oyuna yalnız katılamama gibi benzeri sosyal durumlarda kendi göstermektedir. Ayrıca ebeveyn yanındayken suskunluk ve karşıdaki yetişkinle iletişime girmeme, anne ortamdan ayrılmak istediğinde ise yoğun bir kaygıyla ağlama kendini göstermektedir.
Bebelik veya Küçük Çocukluk Döneminin Tepkisel Bağlanma Bozukluğu:
Dönem itibariyle 5 yaş öncesinde görülen bir bozukluk olup, gelişim süreci göz önünde bulundurulduğunda çevresiyle olağandışı bir iletişimi gözlemlemek mümkündür. Çevreyle(başka insanlarla) iletişimde sorunlar gözlemlenmektedir. Süreç gerçekleşirken sunulan yardım, çocuk tarafından kabul edilmeyebilir. Kendisini geri çeken bir durum ve nötr(duygusuz) bir ifade dikkat çeker.
Kişilik Bozuklukları
Kuram dahilinde kişilik bozukluklarının yapısına ve işleyişine dikkat çeken Mahler için sağlıksız anne – çocuk ilişkisi yetişkinlikte Narsisistik, Borderline ve Şizoid Kişilik Bozuklukları’na neden olmaktadır. Bu patolojileri çalışırken, duygusal ilişkiler içerisinde yer alan bazı duygu, düşünce ve davranış süreçlerini yine üç kişilik patolojisi üzerinden iki bölümde incelemiştir. Bu bölümler; libidinal afekt ve terk depresyonu bölümleridir. Her üç kişilik bozukluğu da tariflenen bölümlerde kendi kişilik örüntüleri dahilinde benzer duygu, düşünce ve davranışlar gösterirler.
Narsisistik Kişilik Bozukluğu:
Mahler’in kuramına göre Yeniden Yakınlaşma Dönemi’nin alt evresi olan Alıştırma Evresi’nde takılan narsisistik kişi, kendisini her daim olumlu görürken, olumsuz herhangi bir durumun suçlusu karşıdakidir. Bireysel anlamda bir sorunla karşılaştığında varolabilecek olumsuz durumu ortadan kaldırmak için çözüm üretmekten ziyade problemi dışlamaya, ötelemeye, paketleyip kaldırmaya meyillidir. Anneyle kurulan ilişkide anne tarafından gerçekdışı yüceltmeler ve iltifatlar, yaptığı bir davranış üzerinden eylemin derecesinden büyük ödüller ve özellikle olumsuz bir davranışta sorumluluk vermek yerine olayı geçiştirmek veya karşıdakini suçlu göstermek ileride narsisistik kişilik örüntüsünün çocukluk dönemleri nedenleri olabilir. Türkiye’de çocuk yetiştirme kültüründe sıklıkla görülen bir örnek vermek gerekirse; çocuğun istemeyerek çarptığı, çarpmanın etkisi ve huzursuzluğuyla ağlamaya başladığı sırada annenin gelip ‘‘Kim ağlattı seni?’’ sorusunu seçmek mümkün. Bu sorudaki alt metin, ‘‘Sen ki iyi olansın ve asla ağlamazsın. Eğer ağlıyorsan biri seni mutlaka ağlatmıştır. Seni ağlatan her ne olursa olsun(sehba, halı gibi cansız eşyalar dahil) kötüdür, suçludur ve cezalandırılmalıdır’’. Bu sorunun ardından da elbette cezalandırma naraları gelir, ‘‘Al sana halı, al sana sehba, alsana!’’.
Peki narsisistik kişilik yapısı libidinal afekt ve terk depresyonu göz önünde bulundurulduğunda duygusal ilişkilerde ne gibi duygu, düşünce ve davranış örüntüleri kurarlar?
Libidinal Afekt Döneminde:
Tekrar birleşme hissi
Biriciklik
Hayran olunan
Mükemmel
Hak eden
Nesne ‘‘kaynaşılan’’ durumdadır.
Kendilik durumu; yüce, biricik, özel.
Terk Depresyonu Döneminde:
Panik
Ümitsizlik
Çaresizlik
Nesne ‘‘terk eden’’ durumdadır.
Kendilik durumu; fragmante, değersiz, hak etmeyen.
Terk Depresyonunda Görülen Davranışlar:
Masturbasyon
Sadomazo ilişkiler
Hemcinse ilgi duymasa dahi o süreçte yakınlaşma
Uyuşturucu
Kumar
Adrenalin yükselten eylemler
İntihara meyil yoktur.
Borderline Kişilik Bozukluğu:
Mahler’in kuramına göre Yeniden Yakınlaşma Dönemi’nde takılı kalan Borderline için; sürekli kendine değeri, sevgiyi ve yakınlığı sorgulama vardır. Yetersiz hissettiği anlar intihara meyil oluşturur. Egosunu karşısındakine teslim ederek, başkalarının kurallarına ve yaşam tarzına uymaya çalışır. Özellikle narsisistik örüntüler taşıyan annelerin çocuklarında görülme ihtimali yüksektir. Erken yaş dönemlerinde oluşmaya başlayan egosu narsisist anne tarafından sürekli işgale uğrayan çocuk için bir süre sonra teslim bayrağını çekmek mecburiyeti oluşur. Bir dönem direnilerek anne ile çatışan çocuk daha sonra pes ederek varolma çabası taşıyan egosunu tam olarak oluşturamadan karşıya(anne) teslim eder. Böylece bireysel düşünce süreçleri üzerinden işleyen karar mekanizmaları oluşamaz. Tabiri caizse bulunduğu kabın şeklini alan ve bir kap bulamazsa yaşamını sürdüremeyen bir kişilik tipolojisi oluşur. Bu onun olmayan kendilik değerini oluşturabilecek tek değer alanıyken, bir taraftan da egosunu teslim ettiği kişiye bu durumdan dolayı(egoyu teslim ettiği için) öfke duyar.
Libidinal Afekt Döneminde:
İyi hissetme
İlgilenilme
Sevilme
Beslenme
Nesne ‘‘yapışılan’’ durumdadır.
Kendilik durumu; iyi, itaatkar, pasif, sevgili, çocuk(su).
Terk Depresyonu Döneminde:
Cinai Öfke
Ağır Depresyon
Nesne ‘‘uzaklaşan, terk eden’’ durumdadır.
Kendilik durumu; yetersiz, kötü, çirkin, terk edilen.
Terk depresyonunda görülen davranışlar içerisinde intihar girişimleri vardır.
Şizoid Kişilik Bozukluğu:
Mahler’in kuramına göre çocukluk döneminde annesiyle hiç bağlantı kuramamış, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamakla birlikte duygusal destek vermemiş, bir benzetmeyle robotik bir tavır takınmış annelerin çocuklarında görülmektedir. Belki de çocuğun temel ihtiyaçlarını bir çok anneye nazaran çok daha zamanında ve ölçüsünde karşılamasına rağmen, göstermediği sevgi ve değerden dolayı anne – çocuk bağlanması gerçekleşemez. Duygusal güven bağı eksiktir. Böyle bir anne – çocuk ilişkisi yaşamış birey için şunları söylemek mümkün: Duygusal ilişkiyi sürdürmek adına ne tam olarak kopmak ne de tam olarak içiçe geçmek ister. Kendi sınırını belirlemekle birlikte karşıdakinin hududu geçmesini istemez. Aynı zamanda tam olarak geri çekilmesini veya diğer çizdiği uzaklaşma sınırını ihlal etmesi de istenmeyen bir harekettir.
Libidinal Afekt Döneminde:
Bağlantıda
Varlığı onaylanmış
Yabancılaşmamış
Nesne ‘‘bağlantı’’ durumdadır.
Kendilik durumu; bağlantıda, köle.
Terk Depresyonu Döneminde:
Boşluk/hiçlik
Suçluluk
Nesne ‘‘kopan, sadist’’ durumdadır.
Kendilik durumu; alien(uzaylı), izole, özgür.