Mahmut Celal Bayar
Türkiye'nin önde gelen siyaset ve devlet adamlarından ve Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü cumhurbaşkanı olan Celal Bayar, Bursa'ya bağlı Gemlik ilçesinin Umurbey köyünde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Gemlik ve Umurbey'de başöğretmenlik ve müftülük yapan babasının yanında tamamladı. Çeşitli memurluklarda bulunduğu sırada Bursa'da bir Fransız okulunun kurslarına giderek Fransızca öğrendi. Genç yaşta siyasete atılan Celal Bayar, 1908'de İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Bursa örgütüne girdi. Cemiyetin güvenini kazanması sonucunda, önce Bursa, daha sonra daİzmir İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin genel sekreterliğine getirildi.
I. Dünya Savaşı yıllarını cemiyetin önde gelen kişilerinden İzmir Valisi Rahmi Bey'in yanında örgüt çalışmalarıyla geçirdi. Bu sırada İttihat ve Terakki'nin görüşlerini yansıtan Halka Doğru dergisinin yönetmenliğini üstlendi ve dergide "Turgut Alp" takma adıyla yazılar yazdı.
Celal Bayar, I. Dünya Savaşı'nın bitiminde Osmanlı İmparatorluğu'nun çok güç koşullar içinde kalması üzerine, ülke sorunları üstünde daha etkin çalışmalarda bulunmak amacıyla 1918'de Müdafaa-i Hukuk-i Osmaniye Cemiyeti'ne girdi. İzmir'in işgal olasılığı belirince önce zeybek, sonra köy imamı kılığına girerek yöredeki köyleri "Galip Hoca" takma adıyla dolaşmaya başladı ve işgale karşı halkı uyardı. İşgali izleyen günlerde de silahlı direnişe katıldı. Balıkesir Kongresi kararıyla Akhisar cephesi alay komutanlığına getirildi.
Bayar, 1920'de toplanan son Osmanlı Me-busan Meclisi'ne Saruhan (Manisa) milletvekili olarak girdi. Meclis'te Kuva-yı Milliye'yi öven konuşmalar yapan Bayar 16 Mart 1920'de İstanbul işgal edilince gizlice Ankara'ya geçti. Bursa milletvekili olarak girdiği Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde eski İttihatçılar'ın çevresine girmedi; Mustafa Kemal'in yakın çevresinde yer aldı.
Bundan sonra sürekli biçimde siyasal yaşamın çeşitli alanlarında önde gelen görevler üstlendi. 1920'de bir süre iktisat vekilliğini vekâleten yürüten Bayar, Mustafa Kemal'in buyruğu ile Yeşil Ordu ve resmi Türkiye Komünist Fırkası'nın (Partisi) yöneticileri arasına girdi.
1921-22 yılları arasında iktisat vekili olarak görev yaptı. 1922'de Lozan Konferansı'na gönderilen ilk heyete danışman olarak katıldı. Aynı yıl bir süre Dışişleri Bakanlığı'na vekâlet eden Bayar 1924'te Mübadele (Değişim), İmar ve İskân bakanı oldu.
Bu sırada Mustafa Kemal, Hint Müslümanlarının gönderdiği paranın 250 bin lirası ile iktisadi yaşama yararlı bir şirket kurmak istiyordu. Görüşüne başvurduğu Celal Bayar 250 bin liranın da anaparaya katılarak memur, subay, çiftçi herkesin ortağı olabileceği bir ulusal banka kurulmasını önerdi. Buöneriyi olumlu karşılayan Mustafa Kemal ulusal bir bankanın kurulmasına karar verdi. Böylece Celal Bayar bakanlıktan ayrılarak bankanın kuruluş çalışmalarına başladı. İş Bankası adıyla kurulan bankanın genel müdürü oldu. 1924-32 yılları arasında yürüttüğü bu görevi sırasında ülkenin ekonomik yaşamında etkili bir yeri oldu. 1932'de iktisat bakanı olması ekonomi üzerindeki etkisini daha da artırdı. 1937'ye kadar süren bakanlığı döneminde bir yandan, devlet yardımı ile özel girişimin geliştirilmesine ağırlık verirken; öte yandan, Sümerbank, Etibank, Halk Bankası gibi çeşitli devlet işletmelerinin kurulmasına öncülük etti.
1937 Ekim'inde başbakanlıktan istifa eden İsmet İnönü'nün yerine Atatürk tarafından başbakanlığa getirilen Celal Bayar, Atatürk'ün ölümünden sonra cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi. Ocak 1939'da bu görevinden ayrıldı.
Bayar, II. Dünya Savaşı yıllarını yönetimde önemli bir görev almadan, milletvekili olarak geçirdi. İsmet İnönü'nün 1945 başlarında çok partili bir sisteme geçileceğini açıklaması üzerine Celal Bayar, daha sonra Demokrat Parti' nin kurucuları olacak Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan ile birlikte Cumhuriyet Halk Partisi içinde bir muhalefet hareketi başlattı. Ardından 7 Ocak 1946'da partisinden ve milletvekilliğinden istifa ederek üç arkadaşı ile birlikte Demokrat Parti'yi kurdu ve başkanlığına getirildi. 1946 seçimlerinde 61 milletvekili arkadaşıyla meclise girdi. Cumhuriyet Halk Partisi'ne zaman zaman sertleşen, yoğun eleştiriler yöneltti. 1950 Mayıs'ında yapılan seçimlerde, Demokrat Parti ezici bir çoğunluk sağlayarak tek başına iktidara geldi. 22 Mayıs 1950'de, Celal Bayar meclis tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü cumhurbaşkanı seçildi.
Celal Bayar, Demokrat Parti'nin 1954 ve 1957 seçimlerini de kazanıp iktidarını sürdür¬mesi sonucunda 10 yıl boyunca cumhurbaşkanlığı görevinde kaldı. 27 Mayıs 1960'ta ordu tarafından gerçekleştirilen darbeyle cumhurbaşkanı, bakanlar, Demokrat Parti yönetici ve milletvekillerinin çoğu tutuklandı. Celal Bayar ve arkadaşları, anayasaya aykırı davranmak ve yasadışı işler yapmakla suçlandılar. Yassıada'da hapsedilen Celal Bayar ve arkadaşları 1961'de Yüksek Adalet Divanı tarafından yargılandı. Yassıada Mahkemeleri diye de bilinen bu yargılamanın sonucunda idama mahkûm edildi. Ama o sırada 77 yaşında olan Celal Bayar'ın yaşlılığı göz önününde tutularak idam cezası affedildi ve Kayseri Cezaevi'ne gönderildi. 1964'te rahatsızlığı nedeniyle buradan da salıverildi.
Celal Bayar bundan sonraki yıllarını siyasal hakları ellerinden alınmış olan Demokrat Partililer'in bu haklarının geri verilmesi çalışmasına adadı. Bir dönem, Demokrat Parti' nin devamı niteliğinde kurulmuş olan Adalet Partisi'ni destekleyen Celal Bayar bu partiyle olan anlaşmazlığı sonucunda Demokratik Parti'nin yanında yer aldı. Ne var ki Demokratik Parti'nin ülkenin siyasal yaşamında önemli bir etkisi olmayınca yeniden Adalet Partisi'ni destekledi.
Ömrünün son yıllarını Türkiye'deki sağ partilerin bir simgesi ve başvurulan, danışılan, deneyimli siyaset adamı olarak geçirdi.
22 Ağustos 1986'da 103 yaşındayken İstanbul'da öldü ve doğduğu köy olan Umurbey'de gömüldü. Yaşamını Ben de Yazdım (8 cilt, 1965-72) adlı kitabında anlatmıştır.
Türkiye'nin önde gelen siyaset ve devlet adamlarından ve Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü cumhurbaşkanı olan Celal Bayar, Bursa'ya bağlı Gemlik ilçesinin Umurbey köyünde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Gemlik ve Umurbey'de başöğretmenlik ve müftülük yapan babasının yanında tamamladı. Çeşitli memurluklarda bulunduğu sırada Bursa'da bir Fransız okulunun kurslarına giderek Fransızca öğrendi. Genç yaşta siyasete atılan Celal Bayar, 1908'de İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Bursa örgütüne girdi. Cemiyetin güvenini kazanması sonucunda, önce Bursa, daha sonra daİzmir İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin genel sekreterliğine getirildi.
I. Dünya Savaşı yıllarını cemiyetin önde gelen kişilerinden İzmir Valisi Rahmi Bey'in yanında örgüt çalışmalarıyla geçirdi. Bu sırada İttihat ve Terakki'nin görüşlerini yansıtan Halka Doğru dergisinin yönetmenliğini üstlendi ve dergide "Turgut Alp" takma adıyla yazılar yazdı.
Celal Bayar, I. Dünya Savaşı'nın bitiminde Osmanlı İmparatorluğu'nun çok güç koşullar içinde kalması üzerine, ülke sorunları üstünde daha etkin çalışmalarda bulunmak amacıyla 1918'de Müdafaa-i Hukuk-i Osmaniye Cemiyeti'ne girdi. İzmir'in işgal olasılığı belirince önce zeybek, sonra köy imamı kılığına girerek yöredeki köyleri "Galip Hoca" takma adıyla dolaşmaya başladı ve işgale karşı halkı uyardı. İşgali izleyen günlerde de silahlı direnişe katıldı. Balıkesir Kongresi kararıyla Akhisar cephesi alay komutanlığına getirildi.
Bayar, 1920'de toplanan son Osmanlı Me-busan Meclisi'ne Saruhan (Manisa) milletvekili olarak girdi. Meclis'te Kuva-yı Milliye'yi öven konuşmalar yapan Bayar 16 Mart 1920'de İstanbul işgal edilince gizlice Ankara'ya geçti. Bursa milletvekili olarak girdiği Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde eski İttihatçılar'ın çevresine girmedi; Mustafa Kemal'in yakın çevresinde yer aldı.
Bundan sonra sürekli biçimde siyasal yaşamın çeşitli alanlarında önde gelen görevler üstlendi. 1920'de bir süre iktisat vekilliğini vekâleten yürüten Bayar, Mustafa Kemal'in buyruğu ile Yeşil Ordu ve resmi Türkiye Komünist Fırkası'nın (Partisi) yöneticileri arasına girdi.
1921-22 yılları arasında iktisat vekili olarak görev yaptı. 1922'de Lozan Konferansı'na gönderilen ilk heyete danışman olarak katıldı. Aynı yıl bir süre Dışişleri Bakanlığı'na vekâlet eden Bayar 1924'te Mübadele (Değişim), İmar ve İskân bakanı oldu.
Bu sırada Mustafa Kemal, Hint Müslümanlarının gönderdiği paranın 250 bin lirası ile iktisadi yaşama yararlı bir şirket kurmak istiyordu. Görüşüne başvurduğu Celal Bayar 250 bin liranın da anaparaya katılarak memur, subay, çiftçi herkesin ortağı olabileceği bir ulusal banka kurulmasını önerdi. Buöneriyi olumlu karşılayan Mustafa Kemal ulusal bir bankanın kurulmasına karar verdi. Böylece Celal Bayar bakanlıktan ayrılarak bankanın kuruluş çalışmalarına başladı. İş Bankası adıyla kurulan bankanın genel müdürü oldu. 1924-32 yılları arasında yürüttüğü bu görevi sırasında ülkenin ekonomik yaşamında etkili bir yeri oldu. 1932'de iktisat bakanı olması ekonomi üzerindeki etkisini daha da artırdı. 1937'ye kadar süren bakanlığı döneminde bir yandan, devlet yardımı ile özel girişimin geliştirilmesine ağırlık verirken; öte yandan, Sümerbank, Etibank, Halk Bankası gibi çeşitli devlet işletmelerinin kurulmasına öncülük etti.
1937 Ekim'inde başbakanlıktan istifa eden İsmet İnönü'nün yerine Atatürk tarafından başbakanlığa getirilen Celal Bayar, Atatürk'ün ölümünden sonra cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi. Ocak 1939'da bu görevinden ayrıldı.
Bayar, II. Dünya Savaşı yıllarını yönetimde önemli bir görev almadan, milletvekili olarak geçirdi. İsmet İnönü'nün 1945 başlarında çok partili bir sisteme geçileceğini açıklaması üzerine Celal Bayar, daha sonra Demokrat Parti' nin kurucuları olacak Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan ile birlikte Cumhuriyet Halk Partisi içinde bir muhalefet hareketi başlattı. Ardından 7 Ocak 1946'da partisinden ve milletvekilliğinden istifa ederek üç arkadaşı ile birlikte Demokrat Parti'yi kurdu ve başkanlığına getirildi. 1946 seçimlerinde 61 milletvekili arkadaşıyla meclise girdi. Cumhuriyet Halk Partisi'ne zaman zaman sertleşen, yoğun eleştiriler yöneltti. 1950 Mayıs'ında yapılan seçimlerde, Demokrat Parti ezici bir çoğunluk sağlayarak tek başına iktidara geldi. 22 Mayıs 1950'de, Celal Bayar meclis tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü cumhurbaşkanı seçildi.
Celal Bayar, Demokrat Parti'nin 1954 ve 1957 seçimlerini de kazanıp iktidarını sürdür¬mesi sonucunda 10 yıl boyunca cumhurbaşkanlığı görevinde kaldı. 27 Mayıs 1960'ta ordu tarafından gerçekleştirilen darbeyle cumhurbaşkanı, bakanlar, Demokrat Parti yönetici ve milletvekillerinin çoğu tutuklandı. Celal Bayar ve arkadaşları, anayasaya aykırı davranmak ve yasadışı işler yapmakla suçlandılar. Yassıada'da hapsedilen Celal Bayar ve arkadaşları 1961'de Yüksek Adalet Divanı tarafından yargılandı. Yassıada Mahkemeleri diye de bilinen bu yargılamanın sonucunda idama mahkûm edildi. Ama o sırada 77 yaşında olan Celal Bayar'ın yaşlılığı göz önününde tutularak idam cezası affedildi ve Kayseri Cezaevi'ne gönderildi. 1964'te rahatsızlığı nedeniyle buradan da salıverildi.
Celal Bayar bundan sonraki yıllarını siyasal hakları ellerinden alınmış olan Demokrat Partililer'in bu haklarının geri verilmesi çalışmasına adadı. Bir dönem, Demokrat Parti' nin devamı niteliğinde kurulmuş olan Adalet Partisi'ni destekleyen Celal Bayar bu partiyle olan anlaşmazlığı sonucunda Demokratik Parti'nin yanında yer aldı. Ne var ki Demokratik Parti'nin ülkenin siyasal yaşamında önemli bir etkisi olmayınca yeniden Adalet Partisi'ni destekledi.
Ömrünün son yıllarını Türkiye'deki sağ partilerin bir simgesi ve başvurulan, danışılan, deneyimli siyaset adamı olarak geçirdi.
22 Ağustos 1986'da 103 yaşındayken İstanbul'da öldü ve doğduğu köy olan Umurbey'de gömüldü. Yaşamını Ben de Yazdım (8 cilt, 1965-72) adlı kitabında anlatmıştır.