zeberus1234
Yeni Üye
Gâziantep velîlerinden. 1848 (H. 1264) senesinde Anteb'in Karacaoğlan mahallesinde doğdu. Babası, Şam ve Mısır'da ilim tahsîl etmiş âlim bir zât olan Hacı Hâfız Ahmed Efendidir. İlim ehli bir âilenin çocuğu olarak dünyâya gelen Hasib Dürrî, küçük yaşta ilim tahsîline başladı. İyi bir medrese tahsîli gördü. Arapça ve Farsçayı çok iyi öğrendi. Şuaybzâde Ali Âkif Efendinin feyzli sohbetlerine katılarak ona talebe oldu. Ali Âkif Efendinin hoca silsilesi Abdullah-ı Dehlevî hazretlerine ulaşır.
Hasîb Dürrî Efendinin ikisi matbû olmak üzere üç eseri vardır. Bunlardan Tecvîd-i Dürrî matbû değildir. Bu eser akıcı bir dille tecvid kâidelerini anlatmaktadır. İkinci eseri Zübdet-ül-Ferâiz olup, İslâm hukûkunda mîrâs taksimini anlatır. İstanbul'da basılmış olan eserin bir özelliği de yarısı manzum, yarısı nesir olmasıdır. Son eseri ise Âteş-i Sûzân'dır ve şiir risâlesidir.
Hasîb Dürrî, hayâtının sonlarına doğru yakalandığı kemik vereminden kurtulamayarak 1913 (H.1332) senesinde vefât etti. Kabri Gâziantep'tedir.
Hasîb Dürrî, şiirle sık sık Abdülhamîd Hanı medhederdi. Bu şiirlerinden birisi şöyledir:
Şâh-ı cihânbân Abdülhamîd Han
Rûy-ı zemini kıldı gülistân
Soyulmuştu güller bâd-ı hazândan
Olmuştu sümbül gâyet perişân
Ezhâr-ı gülşen hep tâzelendi
Oldu zamânı mânend-i nisan
Bağı cihâna geldi taravet
Her sebze oldu bir verd-i handân
Her millet ister anın bakâsın
Her fırka olmuş lütfuyla şâdân
Kadr-i maârif buldu terakkî
Baş tâcı oldu erbâb-ı irfân
Mektepler açtı her memlekette
Cümle fünûnu öğrendi sıbyân
Sorsam felekten görmüş mü eyâ
Âlemde böyle bir şâh-ı zîşân
Mehmed Hasîb Dürrî'nin tasavvuf esaslarından bahseden şiirlerinden biri:
Tarik-i Nakşibendde şart-ı evvel terk-i bid'attır
İkinci, îtikâd-ı ehl-i sünnet ve'l cemâattir
Üçüncü gaflet ile ettiği cürme edip tevbe
Maâsî semtine gitmem deyü azm ile niyyettir.
Düşerse kalbine bir katre nâgeh çirk-i isyândan
Anın sabunu istiğfârdır, âbı inâbettir.
Azimet râhını derpiş edip her bir umûrunda
Güzel ahlâk ile her dem tahallük istikâmettir
Bu ilmin haddi terk-ı mâsivâ, hem hubb-ı fillahdır
1) Gâziantep Evliyâları
Hasîb Dürrî Efendinin ikisi matbû olmak üzere üç eseri vardır. Bunlardan Tecvîd-i Dürrî matbû değildir. Bu eser akıcı bir dille tecvid kâidelerini anlatmaktadır. İkinci eseri Zübdet-ül-Ferâiz olup, İslâm hukûkunda mîrâs taksimini anlatır. İstanbul'da basılmış olan eserin bir özelliği de yarısı manzum, yarısı nesir olmasıdır. Son eseri ise Âteş-i Sûzân'dır ve şiir risâlesidir.
Hasîb Dürrî, hayâtının sonlarına doğru yakalandığı kemik vereminden kurtulamayarak 1913 (H.1332) senesinde vefât etti. Kabri Gâziantep'tedir.
Hasîb Dürrî, şiirle sık sık Abdülhamîd Hanı medhederdi. Bu şiirlerinden birisi şöyledir:
Şâh-ı cihânbân Abdülhamîd Han
Rûy-ı zemini kıldı gülistân
Soyulmuştu güller bâd-ı hazândan
Olmuştu sümbül gâyet perişân
Ezhâr-ı gülşen hep tâzelendi
Oldu zamânı mânend-i nisan
Bağı cihâna geldi taravet
Her sebze oldu bir verd-i handân
Her millet ister anın bakâsın
Her fırka olmuş lütfuyla şâdân
Kadr-i maârif buldu terakkî
Baş tâcı oldu erbâb-ı irfân
Mektepler açtı her memlekette
Cümle fünûnu öğrendi sıbyân
Sorsam felekten görmüş mü eyâ
Âlemde böyle bir şâh-ı zîşân
Mehmed Hasîb Dürrî'nin tasavvuf esaslarından bahseden şiirlerinden biri:
Tarik-i Nakşibendde şart-ı evvel terk-i bid'attır
İkinci, îtikâd-ı ehl-i sünnet ve'l cemâattir
Üçüncü gaflet ile ettiği cürme edip tevbe
Maâsî semtine gitmem deyü azm ile niyyettir.
Düşerse kalbine bir katre nâgeh çirk-i isyândan
Anın sabunu istiğfârdır, âbı inâbettir.
Azimet râhını derpiş edip her bir umûrunda
Güzel ahlâk ile her dem tahallük istikâmettir
Bu ilmin haddi terk-ı mâsivâ, hem hubb-ı fillahdır
1) Gâziantep Evliyâları