On yedinci yüzyılın ikinci yarısında deniz muhârebelerindeki kahramanlıklarıyla meşhûr, Osmanlı Kaptân-ı Deryâsı. İsmi, Hüseyin’dir. Gençliğinde Venediklilerle yaptığı bir deniz muhârebesinde sekiz-on yerinden yaralanıp öldüğü sanılırken iyileşmesi üzerine, Venedikliler tarafından kendisine Mezomorto (yarı ölü) lakabı verildi ve sonradan bütün Akdeniz’de bu sıfatla anıldı. Bâzı kaynaklarda Mağribli olduğu kaydedilirse de doğum yeri ve târihi bilinmemektedir.
Hüseyin Reis, denizciliğe çok genç yaşta leventlikle başladı. Cesur, gözünü budaktan esirgemeyen bir kimseydi. Akdeniz’de İspanyol, İtalyan ve Venediklilerle çetin deniz muhârebeleri yaptı. 1674 yılından itibâren, ünü bütün Akdeniz’i sardı. Cezâyir’in en mümtaz simâlarından biri oldu. Cesâret ve denizcilik bilgisi sâyesinde Cezâyir dayısı seçildi (1683). Aynı yıl Fransızların büyük bir donanmayla Cezâyir’i kuşatmaları esnâsında emsalsiz kahramanlıklar gösterip, düşman donanmasını perişan etti.
Mezomorto Hüseyin Reis’in Cezâyir’i Fransız muhâsarasından kurtarması, Pâyitâht’ta büyük sevince sebep oldu. Sultan Dördüncü Mehmed Han, gönderdiği bir fermanla onu Cezâyir Beylerbeyliğine getirdiğini bildirdi.
1686 yılında Tunus’ta çıkan karışıklıkları önlemek için görevlendirilen Mezomorto Hüseyin Paşa, buraya İbrâhim Hoca idâresinde bir kuvvet gönderdi. Tunus’ta sükûneti sağlayan Hüseyin Paşa, 1688’de Mareşal d’Estrees emrindeki Fransız filosunun Cezâyir’i topa tutması üzerine emrindeki kuvvetlerle Fransız sâhillerini ve ticâret gemilerini vurarak mukâbele etti. Fransızlar, yeni Osmanlı Sultânı İkinci Süleymân Hana mürâcaat ederek sulh akdine muvaffak oldular.
İkinci Süleymân Han, Mezomorto Hüseyin Paşayı gösterdiği muvaffakiyetlerden dolayı 1690’da Tuna Kaptanlığına tâyin etti. Bu yıllarda Venedik donanmasının Akdeniz’deki faâliyetleri artmıştı. 1690’da Osmanlı ordusunu karadan destekleyerek Vidin’in kurtarılmasında büyük rol oynadı ve Karadeniz Donanması Kaptanı oldu.
1691 yılında mîrî kalyonlar kaptanlığı ile kendisine Rodos sancağı verildi. Bu sırada Venedik donanması 145 parça kalyon ve çektiriyle 8 Eylül 1694 günü Sakız Adasına hücûm etti. Fâtih devrinden beri sulh ve sükûn içinde, adâletle idâre edilen kaledeki Hıristiyan halk, silâha sarılıp gizli ve açık ihânetlerle kale muhâfızı Hasan Paşayı zor durumda bıraktılar. Neticede Sakız, Venediklilerin eline geçti. Sakız Adasının Venedikliler tarafından işgâl edilmesi, Sultan İkinci Ahmed Hanı çok üzdü. Sadrâzam Ali Paşaya; “Sakız ahvâli, derûnumı (içimi) yaktı. Teshîri murâdımdır (zaptını dilerim). Îcâb edenlerle görüşüp ne yapmak lâzımsa bildir. Bu kış Sakız elde edilmezse, şöyle bilin ki bütün reisleri şiddetle cezâlandırırım” diye kati emir verdi. Dîvân-ı Hümâyûn toplantısında Kaptân-ı Deryâlığa Amcazâde Hüseyin Paşa getirildi. O da ilk iş olarak Mezomorto Hüseyin Paşayı çağırtıp kendisine yardımcı yaptı ve kalyonlar kaptanı olarak Deryâ Beylerbeyi (Oramirâl) tâyin etti.
Donanma-yı Hümâyûn, 1695 yılının ilk günlerinde, Dersaâdet’ten hareket etti.
Venedik amirâlinin kumandasında Toskana, Malta ve Papalık gemilerinden mürekkep büyük bir donanma mevcuttu. 1695’te Koyun Adaları civârında cereyân eden iki deniz muhârebesinde Mezomorto Hüseyin Paşa yaptığı mâhirâne manevralarla zaferin kazanılmasında büyük rol oynadı. Bu deniz savaşında Venedik donanmasının kapudâne, patrona ve diğer yüksek rütbeli komutanları öldürüldü. Bu büyük zaferin sonunda Sakız tekrar Osmanlıların eline geçti.
Yeni Osmanlı Sultanı İkinci Mustafa Han, Sakız’ın geri alınmasında büyük gayret ve mahâreti görülen Mezomorto Hüseyin Paşayı Kaptân-ı Deryâlığa getirdi.
Daha sonra Mezomorto Hüseyin Paşa, Venediklileri Adalar Denizinden atmak için faaliyete geçti. 19 Eylül 1695’te Sakız ve İstanköy’ü vurmak üzere gelen 96 gemilik Venedik donanmasını Midilli Adasının Zeytinburnu karşısında mağlup etti. Bu muhârebede Venediklilerin on kalyonu battı, diğerleriyse ağır hasâra uğradı. 1697-1698 yıllarındaki muhârebelerde Venedikliler, deniz güçlerini büyük ölçüde kaybettiler.
Mezomorto Hüseyin Paşa, hayâtının sonlarına doğru son seferinden dönüşünde iki ay kadar hasta yattı. Daha sonra Sultan İkinci Mustafa Hanın huzûruna çıkıp pâdişâh duâsı aldı. Hastalığının ilerlemesi üzerine etrâfına eski ve yeni leventleri toplanmıştı. Yaşlı bir levent ağlayarak Yâsîn-i şerîf okuyordu. Hüseyin Reisin gözleri yaşlandı ve; “Leventlerim! Sanırsınız ki biz ölümden korkarız. Vallâhi Rabbim şâhidimdir. Ölümü nice zamanlar kendi arzûmla aradım. Beni yıkan, böyle kaba bir döşekte ölmektir” dedi ve Kelime-i Şehâdet getirerek rûhunu teslim etti (1701).
Mezomorto Hüseyin Paşa, kazandığı deniz muhârebelerinin yanında, Osmanlı bahriyesinin ıslâhı için büyük gayret sarfetti. Kalyon filolarının kıymetini takdir ederek bunları Osmanlı donanmasının en esaslı bölümü hâline getirdi. Vefâtında kalyon sayısı 40’a çıkmıştı. Osmanlı bahriyesinde bir dönüm noktası teşkil eden Kânunnâme’si Mezomorto Hüseyin Paşanın vefâtı üzerine kısa bir süre sonra Abdülfettah Paşanın deryâ kaptanlığı zamânında îlân ve tatbik olundu.
Mezomorto Hüseyin Paşa, hazırlattığı Kânunnâme ile deniz kuvvetlerinin bahriyeden yetişme ellerde bulunmasını temin etmek istemiş, aynı zamanda terfî ve tekâütlük (emeklilik) meselelerini de yoluna koymuştur.
Vefâtına kadar 6 yıl Kaptân-ı Deryâlıkta kalan Mezomorto Hüseyin Paşa, açık fikirli ve doğru sözlüydü. Her işinde Allah rızâsını arardı. Korku nedir bilmez, düşmanın çokluğundan aslâ endişeye kapılmazdı. Nitekim Venedik’in eline geçen Khio Adasını sekiz kadırga ve dört sultan gemisiyle kurtarabileceğini söylediği zaman, Kaptân-ı Deryâ Amcazâde kendisini fazla hayalci bulmuştu. Ancak denizcilik bilgisi ve donanma idâresi mükemmel olan Hüseyin Paşa, kısa sürede Venediklileri adadan çıkarmaya muvaffak oldu. Mezomorto Hüseyin Paşa, rüzgârın cereyânını incelemeden ve bulunduğu yerin konumunu bilmeden, kolay kolay savaşa girmezdi. Bu arada düşmanın hareketlerini aralıksız tâkip ettirirdi. Onun bu tedbirleri, muvaffakiyetlerinde büyük rol oynamıştır.
Hüseyin Reis, denizciliğe çok genç yaşta leventlikle başladı. Cesur, gözünü budaktan esirgemeyen bir kimseydi. Akdeniz’de İspanyol, İtalyan ve Venediklilerle çetin deniz muhârebeleri yaptı. 1674 yılından itibâren, ünü bütün Akdeniz’i sardı. Cezâyir’in en mümtaz simâlarından biri oldu. Cesâret ve denizcilik bilgisi sâyesinde Cezâyir dayısı seçildi (1683). Aynı yıl Fransızların büyük bir donanmayla Cezâyir’i kuşatmaları esnâsında emsalsiz kahramanlıklar gösterip, düşman donanmasını perişan etti.
Mezomorto Hüseyin Reis’in Cezâyir’i Fransız muhâsarasından kurtarması, Pâyitâht’ta büyük sevince sebep oldu. Sultan Dördüncü Mehmed Han, gönderdiği bir fermanla onu Cezâyir Beylerbeyliğine getirdiğini bildirdi.
1686 yılında Tunus’ta çıkan karışıklıkları önlemek için görevlendirilen Mezomorto Hüseyin Paşa, buraya İbrâhim Hoca idâresinde bir kuvvet gönderdi. Tunus’ta sükûneti sağlayan Hüseyin Paşa, 1688’de Mareşal d’Estrees emrindeki Fransız filosunun Cezâyir’i topa tutması üzerine emrindeki kuvvetlerle Fransız sâhillerini ve ticâret gemilerini vurarak mukâbele etti. Fransızlar, yeni Osmanlı Sultânı İkinci Süleymân Hana mürâcaat ederek sulh akdine muvaffak oldular.
İkinci Süleymân Han, Mezomorto Hüseyin Paşayı gösterdiği muvaffakiyetlerden dolayı 1690’da Tuna Kaptanlığına tâyin etti. Bu yıllarda Venedik donanmasının Akdeniz’deki faâliyetleri artmıştı. 1690’da Osmanlı ordusunu karadan destekleyerek Vidin’in kurtarılmasında büyük rol oynadı ve Karadeniz Donanması Kaptanı oldu.
1691 yılında mîrî kalyonlar kaptanlığı ile kendisine Rodos sancağı verildi. Bu sırada Venedik donanması 145 parça kalyon ve çektiriyle 8 Eylül 1694 günü Sakız Adasına hücûm etti. Fâtih devrinden beri sulh ve sükûn içinde, adâletle idâre edilen kaledeki Hıristiyan halk, silâha sarılıp gizli ve açık ihânetlerle kale muhâfızı Hasan Paşayı zor durumda bıraktılar. Neticede Sakız, Venediklilerin eline geçti. Sakız Adasının Venedikliler tarafından işgâl edilmesi, Sultan İkinci Ahmed Hanı çok üzdü. Sadrâzam Ali Paşaya; “Sakız ahvâli, derûnumı (içimi) yaktı. Teshîri murâdımdır (zaptını dilerim). Îcâb edenlerle görüşüp ne yapmak lâzımsa bildir. Bu kış Sakız elde edilmezse, şöyle bilin ki bütün reisleri şiddetle cezâlandırırım” diye kati emir verdi. Dîvân-ı Hümâyûn toplantısında Kaptân-ı Deryâlığa Amcazâde Hüseyin Paşa getirildi. O da ilk iş olarak Mezomorto Hüseyin Paşayı çağırtıp kendisine yardımcı yaptı ve kalyonlar kaptanı olarak Deryâ Beylerbeyi (Oramirâl) tâyin etti.
Donanma-yı Hümâyûn, 1695 yılının ilk günlerinde, Dersaâdet’ten hareket etti.
Venedik amirâlinin kumandasında Toskana, Malta ve Papalık gemilerinden mürekkep büyük bir donanma mevcuttu. 1695’te Koyun Adaları civârında cereyân eden iki deniz muhârebesinde Mezomorto Hüseyin Paşa yaptığı mâhirâne manevralarla zaferin kazanılmasında büyük rol oynadı. Bu deniz savaşında Venedik donanmasının kapudâne, patrona ve diğer yüksek rütbeli komutanları öldürüldü. Bu büyük zaferin sonunda Sakız tekrar Osmanlıların eline geçti.
Yeni Osmanlı Sultanı İkinci Mustafa Han, Sakız’ın geri alınmasında büyük gayret ve mahâreti görülen Mezomorto Hüseyin Paşayı Kaptân-ı Deryâlığa getirdi.
Daha sonra Mezomorto Hüseyin Paşa, Venediklileri Adalar Denizinden atmak için faaliyete geçti. 19 Eylül 1695’te Sakız ve İstanköy’ü vurmak üzere gelen 96 gemilik Venedik donanmasını Midilli Adasının Zeytinburnu karşısında mağlup etti. Bu muhârebede Venediklilerin on kalyonu battı, diğerleriyse ağır hasâra uğradı. 1697-1698 yıllarındaki muhârebelerde Venedikliler, deniz güçlerini büyük ölçüde kaybettiler.
Mezomorto Hüseyin Paşa, hayâtının sonlarına doğru son seferinden dönüşünde iki ay kadar hasta yattı. Daha sonra Sultan İkinci Mustafa Hanın huzûruna çıkıp pâdişâh duâsı aldı. Hastalığının ilerlemesi üzerine etrâfına eski ve yeni leventleri toplanmıştı. Yaşlı bir levent ağlayarak Yâsîn-i şerîf okuyordu. Hüseyin Reisin gözleri yaşlandı ve; “Leventlerim! Sanırsınız ki biz ölümden korkarız. Vallâhi Rabbim şâhidimdir. Ölümü nice zamanlar kendi arzûmla aradım. Beni yıkan, böyle kaba bir döşekte ölmektir” dedi ve Kelime-i Şehâdet getirerek rûhunu teslim etti (1701).
Mezomorto Hüseyin Paşa, kazandığı deniz muhârebelerinin yanında, Osmanlı bahriyesinin ıslâhı için büyük gayret sarfetti. Kalyon filolarının kıymetini takdir ederek bunları Osmanlı donanmasının en esaslı bölümü hâline getirdi. Vefâtında kalyon sayısı 40’a çıkmıştı. Osmanlı bahriyesinde bir dönüm noktası teşkil eden Kânunnâme’si Mezomorto Hüseyin Paşanın vefâtı üzerine kısa bir süre sonra Abdülfettah Paşanın deryâ kaptanlığı zamânında îlân ve tatbik olundu.
Mezomorto Hüseyin Paşa, hazırlattığı Kânunnâme ile deniz kuvvetlerinin bahriyeden yetişme ellerde bulunmasını temin etmek istemiş, aynı zamanda terfî ve tekâütlük (emeklilik) meselelerini de yoluna koymuştur.
Vefâtına kadar 6 yıl Kaptân-ı Deryâlıkta kalan Mezomorto Hüseyin Paşa, açık fikirli ve doğru sözlüydü. Her işinde Allah rızâsını arardı. Korku nedir bilmez, düşmanın çokluğundan aslâ endişeye kapılmazdı. Nitekim Venedik’in eline geçen Khio Adasını sekiz kadırga ve dört sultan gemisiyle kurtarabileceğini söylediği zaman, Kaptân-ı Deryâ Amcazâde kendisini fazla hayalci bulmuştu. Ancak denizcilik bilgisi ve donanma idâresi mükemmel olan Hüseyin Paşa, kısa sürede Venediklileri adadan çıkarmaya muvaffak oldu. Mezomorto Hüseyin Paşa, rüzgârın cereyânını incelemeden ve bulunduğu yerin konumunu bilmeden, kolay kolay savaşa girmezdi. Bu arada düşmanın hareketlerini aralıksız tâkip ettirirdi. Onun bu tedbirleri, muvaffakiyetlerinde büyük rol oynamıştır.