MİLLİ MÜCADELE ISPARTA
Isparta, Sevr Antlaşmasıyla İtilaf Devletleri tarafından bölüşülen Anadolu'da işgale uğramamış bölgelerimizden birisidir. Antalya, Burdur ve Konya üçgenini işgal eden İtalyanlar Isparta'ya girememiş buna Ispartalının demir iradesinden Isparta'ya uzanan Yunan kuvvetlerini de Ispartalılardan oluşan Demiralay durdurmuştur. Isparta'nın Milli Mücadele tarihi Yrd. Doç. Dr. Nuri Köstüklü'nün "Milli Mücadele'de Denizli, Isparta ve Burdur Sancakları" adlı kitabındaki bilgilerden de yararlanılarak aşağıda özetlenmiştir. Londra Antlaşması olarak bilinen ve 26.4.1915'de İtalya ile İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan gizli antlaşmada, İtalya'ya Antalya ve havalisi verildi. Böylece İtalya Anadolu üzerinde kendine uygun menfaatler elde edince İtilaf devletleri arasında savaşa girdi. Mondros Mütarekesi'nden kısa bir süre sonra diğer müttefiklerinin yaptığı gibi İtalya da kendine verilen bölgeleri işgale başladı. Önce 1919 başında Marmaris'i işgal ettiler. Bundan sonra bir İtalyan kruvazörü Antalya Limanına geldi. İtalyanlar, 28.3.1919 günü saat 15.30 civarında deniz askeriyle Antalya'ya çıktılar. Bu kuvvetlerini sürekli artırdılar. İtalyanlar, Antalya'da kuvvetlerini artırarak bölgeyi işgal planları hazırlıklarına başladılar. 14-15 Mayıs gecesi İzmir'in Yunanlar tarafından işgal edilmesi bir anlamda Batı Anadolu'da ve Isparta'da Milli Mücadeleyi başlatmış oldu. İzmir'in işgali haber alınır alınmaz Isparta Sancağında Yunan işgaline protestolar başladı. Isparta halkı Yunan işgalini ilk önce yerli Rumlardan öğrendi ve tepki göstermekte gecikmedi. Isparta Gençler Yükselme Derneği Başkanı Akkaşzade Süleyman Turgut'un dönemin Mutasarrıfı Talat Bey'den zor da olsa izin almasıyla protesto mitingi için hazırlıklara başlandı. Bu arada Isparta sancağında işgale karşı protestolar çoktan başlamıştı.
YALVAÇ :
15 Mayıs günü İzmir'in işgalini öğrenen Yalvaç Halkı aynı gün Sadaret Makamına (Başbakanlık) çektiği telgrafla işgali protesto etti. Müftü Hüseyin Efendi, Belediye Başkanı Abdullah Bey, İdare Meclisi üyeleri, Ulema ve eşrafın imzalarını taşıyan protesto telgrafında, Yalvaç halkının bu kadar haksız ve feci işgali kanının son damlasını akıtarak önlemek istediği belirtiliyor ve bütün halkın bu uğurda ölmeye yemin ettiği belirtiliyordu. "Biz namusumuz için yaşayacağız, namusumuz ile öleceğiz. Türk Milleti zilletle yaşayamaz. Bu kadar hakir bir zillete katlanarak yaşamak isteyen bir Türk ve Müslüman düşünülemez. Biz daha ölmedik. Büyük hakanımıza şanlı tarihimizin son kurbanı olacağız. Gayret borcumuz, ya İzmir ya ölümdür. Vatan için ölmeye amadeyiz."
KEÇİBORLU :
Keçiborlu ilçesi de işgale hemen tepkisini gösterdi. Belediye Başkanı Ali Bey tarafından Sadaret Makamına protesto çekildi: "Eğer İzmir'in işgalinde itilaf Devletleri'nin oylarının katıldığı doğru ise, bu millet bilmek ister. Yoksa Yunanlar pek çabuk kırılır. Bu millet, bu memleket hiç bir zaman Yunan mezaliminde kalamaz."
ULUBORLU :
İzmir'in Yunanlılar tarafından işgaline Uluborlu'dan da hemen tepki gösterildi. Uluborlu Askerlik Şube Başkanı olan Miralay Hamdi Bey (Baykara) halkı okulda ve camide toplayarak memleketin durumu hakkında konferanslar verdi ve alınması gereken tedbirleri anlattı. Halk telaş ve heyecan içindeydi.
ŞARKİKARAAĞAÇ :
Şarkikaraağaç ilçesinde de tepkiler başladı. Müftü Hacı Ahmet Efendi oldukça yaşlı olmasına rağmen silaha sarıldı ve halkı aydınlattı. EĞİRDİR : Eğirdir halkı işgale karşı protestolara yeni bir boyut getirerek, 22 Mayıs'ta, sırf Yunana karşı 700 kişilik bir silahlı kuvvet oluşturdu. Isparta Sancağında Milli Mücadele için ilk milis kuvvet kurulmuş oldu.
GELENDOST - AFŞAR :
15 Mayıs günü Isparta'nın hemen hemen her yerinde İzmir'in işgali protesto edilirken Hafız İbrahim Bey 16 Mayıs sabahı kendi memleketi olan Gelendost - Afşar Nahiyesine geldi. Vatansever birisi olan Nahiye Müdürü Hasan Fikri Bey'e haber verildi ve nahiyenin ileri gelenleri davet edildi. Hafız İbrahim Bey'in Afşar'daki kendi evinde toplanıldı. Cuma günü Afşar'ın da pazarı olduğundan kalabalık bir halk da evin civarında toplantıdan çıkacak kararı beklemekteydi. Hafız İbrahim Bey, toplantıda bulunanlara İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edildiği haberini vererek : "İzmir'in işgali meselesini İstanbul Hükümetinin siyaset masası değil, ancak Türkün kendi kuvvet ve silahı halledecektir." Diyerek halkın olabildiğince silahlanmasını istedi. Isparta'nın Milli Mücadeledeki tavrı ilk defa burada ortaya konulmuştu. Isparta, hangi devlet tarafından olursa olsun yapılacak bir işgale silahla cevap verecekti. Bu kararlı tutum yapılan mitinglerle ve konuşmalarla sürekli sıcak tutuldu. Heyetler göndererek nabız yoklayan İtalyanlar bu tavır karşısında Isparta'yı işgal edemediler. Silahla Mücadele kararı Yunanlıları da Isparta'ya sokmadı.
YERLİ RUMLARIN TAVRI :
Isparta Merkezinde bin haneyi geçen beş bin civarında Rum yaşamaktaydı. Türk idaresinde rahat ve huzur içinde yaşadıklarından Yunan işgaline tepki gösterdiler. İşgalin Isparta'ya uzanacağı korkusuyla Rum mahalleleri sessizliğe büründü, eğlence yerleri kapatıldı. Şefik Seren'in naklettiğine göre, kendi fotoğrafhanesinde kalfa olarak çalışan Triyakos isimli Rum'un evinde Rumların ileri gelenleri toplanarak; "Eyvah! Yunanlılar İzmir'e çıkmış. Bu bizim sonumuz olacak: Hiç bir zaman Yunanlar Anadolu'da tutunamazlar. Fakat savaş sonunda yenilseler de artık burada duramayız." Diyerek birbirlerine dertlenmişlerdi.
İLK MİTİNG :
Böcüzade Süleyman Sami'nin Hatıratında; "Yunan lehine propaganda yapmak üzere, Isparta'ya gelmekte olan Kara Yorgi ve Ali Ulvi adındaki şahısların Isparta'dan Konya'ya sürüldükleri gün, Hükümet Konağı önünde miting için on beş bin kadar ahali toplanmıştı" şeklinde belirttiği mitingin yapıldığı gün, yapılan araştırmalar sonucu 11 Haziran 1919 günü yapılan, İzmir'in işgalini kınama mitinginde köylerden gelenlerle birlikte 15.000 civarında insan katıldığı saptanmıştır. Yerli Rumları temsilen 9 papaz ve ruhani liderler de Yunan işgalini protesto mitingine katıldılar. Konuşmalar başlamadan önce Hükümet Konağı ile Özel İdare binası arasına siyah bayrak çekildi. İlk sözü Böcüzade Süleyman Sami alarak Wilson prensiplerinden bahsederek, işgalin yersiz olduğunu ve halkı isyana götüreceğini söyledi. Bu konuşmadan sonra Gençler Yükselme Cemiyeti Başkanı Akkaşzade Süleyman Turgut, halkı ağlatan, heyecana getiren, vatansever sözlerle dolu bir konuşma yaptı. Okullar adına Derelizade Hafız Hakkı konuştu. Cemiyeti İlmiye adına Hafız İbrahim Bey (Demiralay) uzun bir konuşma yaptı. Bu konuşmalardan sonra Isparta Mutasarrıfı Talat Bey hükümet balkonundan kısa bir konuşma yaparak halkı memnun etti. Bütün konuşma metinleri aynen İtilaf Devletleri temsilcilerine, Paris Barış Konferansına telgrafla bildirildi. Isparta'da yapılan bu mitingden bir gün sonra 12 Haziran 1919'da Uluborlu halkı Sadarete gönderdiği telgrafla Yunan işgallerini protesto etti: "İhtiyarımız, gencimiz yemin etti; Yunanlıyı bu topraklara sokmayacağız."
İKİNCİ MİTİNG :
İngilizlerin desteklediği Yunan birlikleri, Anadolu içlerine doğru işgal sahalarını devamlı genişletiyorlar ve işgal ettikleri yerlerde Türklere insanlık dışı davranışlarda bulunuyorlardı. Bu günlerde İzmir'den Isparta'ya gelen Uçkurcuoğlu Ali, Mühendis Ömer Lütfü ve Süleyman Turgut birlikte Hafız İbrahim Bey'in evine gittiler. Uçkurcuoğlu Ali, Yunanların Türklere yaptıklarını anlatınca Hafız İbrahim Bey oturduğu yerden ayağa fırlayarak deli gibi odanın içinde dolaşmaya başladı: "Çocuklar başka çare yok.. Silaha sarılmak lazım. Cihad-ı sebili'llah lazım" diye haykırdı. Bir hafta önce miting yapıldığı halde Hafız İbrahim Bey'in öncülüğünde 20 Haziran 1919'da ikinci miting tertip edildi. İkinci miting aynı zamanda silahlı bir gösteri niteliğindeydi. Bu miting Yunan işgallerine olduğu kadar İtalyan işgallerine de bir tepkiydi. Çünkü daha önce Antalya'ya asker çıkaran İtalyanlar Burdur ve Isparta istikametinde ilerlemekte idiler. Miting için Cemiyeti İlmiye adına Hükümet'ten izin alındı. Jandarma Bölük Komutan Mustafa Bey'in yardımı ve süvari jandarmalardan Tekelioğlu Mehmet, Hacı Ali, Çavuşun Osman ve Hasan Çavuşlar vasıtasıyla kasaba ve köylerden halk mitinge çağrıldı. Eli silah tutan köylü - kentli bütün halk ellerinde pala - bıçak, tek tüfek gibi silah olarak ne buldular ise bunlarla hükmet meydanını doldurdular. Miting alanına Ulu Cami'den vaaz kürsüsü getirilmiş, her iki yanına siyah matem bayrağı konulmuştu. Şehrin bütün minarelerinde müezzinler hazin sesleriyle tekbir alıyor, halkın coşkun duygularına vatan sevgisi karışıyordu. 18 bin kişinin katıldığı mitingle kürsüye ilk olarak Hafız İbrahim Bey çıkarak; "Allah-u Ekber azamı kebire" sözleriyle konuşmasına başladı ve halkı "fisebili'llah cihada" davet etti. Mitinge katılan Ispartalılar da bu davete yemin ile söz verdiler. Ertesi gün 21 Haziran 1919'da bir beyanname kaleme alındı ve süvarilerle Isparta'nın bütün yerleşim birimlerine dağıtıldı. "Isparta Milli Müdafaa Vataniye Heyeti" adına "Tahirpaşazade Hafız İbrahim" imzasını taşıyan bildiride, Türklerin, özellikle Ispartalıların tarihte Yunanlarla olan savaşlardaki kahramanlıkları anlatılarak eli silah tutanlar vatan vazifesine davet ediliyordu. 23 Haziran 1919'da, "Isparta Mücahitleri adına Tahirpaşazade İbrahim" imzasıyla Konya Vilayetine ve 2. ordu Müfettişliğine birer telgraf çekildi. Telgrafta; Yunanlıların ve İtalyanların Isparta istikametine doğru ilerlemelerinin ne gibi bir siyasi amaca dayandığı soruluyor ve "zillet ve meskenetle yaşamaya mesudane şahadeti tercih ederiz" ifadesiyle silahla mücadele kararı bir kere daha ortaya konuluyordu. Bu telgrafın ardından 24 Haziran 1919 günü; Sadarete, Paris Konferansı'na,Wilson'a itilaf Devletleri Temsilcilerine, Paris'te Osmanlı Devleti temsilcilerine ve gazetelere işgalleri protesto eden bir telgraf çekildi. Bu telgrafta, bütün kasaba ve civar köylerden olmak üzere 3 bin imza vardı. Isparta Telgrafhanesi 24 saat bu telgraf için ile meşgul oldu. İtalyanlar Antalya'da istedikleri kuvvete ulaştıktan sonra, bir takım ön hazırlıklardan sonra 28.6.1919 tarihinde Burdur'u resmen işgal ettiler. Halka yaranmak için uyguladıkları politikalar Burdurlular tarafından iltifat görmedi. Aksine İtalyanlara ait tesislere zarar verdiler, İtalyan askerlerini taciz ettiler. İtalyanların Burdur'u işgal etmeleri Isparta'da tepkilere yol açtı. Özellikle Burdur Askerlik Şubesi Başkanı İsmail Hakkı Bey'in gayretleriyle Isparta, Uluborlu ve Çivril merkezlerinde halktan İtalyanlara protesto metni vermek üzere "tebliğ heyetleri" seçildi. 2. ordu Müfettişliğinin uygun gördüğü tebliğde; Ekseriyeti Müslüman olan bu beldelere İtalyan askerinin girmesinin Wilson prensiplerine aykırı olduğu belirtiliyor ve uğrunda canımızı feda etmekten çekinmeyeceğimiz memleketimize, bağımsızlığımıza darbe olarak görülen asker şevki protesto ediliyordu. Demirci Mehmet Efe beraberinde Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Hafız İbrahim ile Burdur'da İtalyan komutanı ile konuşarak Hükümet Meydanındaki İtalyan Bayrağını indirtti. Bu şekilde, Burdur'daki İtalyan işgali yaklaşık iki yıl sürmüş ve İtalyanlar 1921 Mayıs'ı ile Haziran'ı arasında Burdur'dan çekilmişlerdir. İtalyanlar 24 Nisan'da Konya istasyonunu da işgal etmişlerdi. Isparta Sancağı ise, Burdur -Konya irtibatını kesen bir engel durumunda kalmıştı. İşgal bölgelerinde bir bütünlük sağlamak ve kuvvetleri arasında işgal etme arzusunda idiler. Burdur'u işgalden önce yaptıkları gibi Isparta için de ön hazırlıklarda bulunuyor, ticari amaçla olduğunu belirterek geziler düzenliyorlardı. Isparta'da, İtalyanların asayişsizliği öne sürerek işgalini önlemek için önlemler alındı. Buna yerli Rumlarda katılarak her emre uyacaklarını bildirdiler. ÜÇÜNCÜ MİTİNG : Isparta'da işgal kuvvetlerine karşı oluşan tepkiden doğrudan işgale girişemeyen İtalyanlar, birkaç subay ve süvarileriyle Isparta'ya gelerek, asayiş gayesiyle küçük bir müfreze bulundurmak istediğinde bulundular. Ancak İtalyanların bu teklifi Ispartalılar tarafından tepki ile karşılandı. 1919 yılı Ağustos ayının ortalarında sekiz bin kişinin katıldığı bir protesto mitingi yapıldı. Sonunda İtalyan subay ve askerleri Isparta'dan ayrılmak zorunda kalarak Antalya'ya geri döndüler. Bu olaydan iki ay sonra Ekim 1919'da Antalya İşgal Komutanı General Emilton'un beraberinde 168 atlı olduğu halde otomobille Çerçin yolundan Isparta'ya hareket edeceği, ayrıca 2 tabur askerin emre hazır olduğu Burdur Telgraf Müdürü tarafından Hafız İbrahim Bey'e haber verildi. Hafız İbrahim Demiralay olayı şöyle anlatıyor: "Mesele mühim ve nazik idi. Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Mustafa, 68. Alay 3. tabur Komutanı Yüzbaşı Hüsnü Beyler ile vazifeyi yerine getirmeyi üstümüze aldık. Çünür ve Çerçin şoselerinin birleşme noktasında pusu kurarak gelmelerini bekledik. Otomobilin etrafını süvariler çevirmiş yavaş yavaş geliyordu. Yanımıza yaklaştığında kuvvetlerimizin dur emrine itaat ederek otomobilinden indi. Evvela süvarilerin silahlarını alarak askeriye deposuna, hayvanları da depoya gönderdik. Kumandanın otomobilini de iki çete koyarak gönderdik. Ben kısa yoldan Mutasarrıfa daha evvel ulaşıp görüşerek sözlü uyarıda bulundum: Siz hükümet lisanıyla ne suretle idare ederseniz ediniz. Bizim isteğimiz bu adam bir bardak su dahi vermeyerek, bir saat sonra geldiği yere çevrilmesidir. Bu yapılmazsa öldüreceğiz. Talat Bey resmi lisanla, bir saat güçlük çekerek bir daha gelmemek şartıyla geri göndermeyi başardı, biz de Isparta sınırları dışında silahlarını teslim ederek serbest bıraktık." Mutasarrıf Talat Bey, İtalyan Komutan ile konuşurken Hükümet binasının başka bir odasında şöyle bir konuşma geçtiği belirtiliyor. İtalyanların halka yaranma politikalarına kanan birisi: - Hafız! İtalyanlardan bize ne zarar var? Memlekete bir çok iyilikler getirecekler, hastahane açacaklar, bol paralı müesseseler yaparak memleketi yükseltecekler, çok ileri gidiyorsun, yoksa Isparta sırf senden mi sorulur? Hafız İbrahim ise, kendisi gibi düşünen çoğunluğa tercüman olarak şu sözlerle cevap verir: - Evet benden sorulur. Ecdadım bu memleketi tahta bıçakla feth etmiş, ben de kılıcımla koruyacağım. Kalkıp gitmeniz hakkınızda hayırlı olur. Bu sözlerle Isparta, işgale karşı olduğunu ve gerekirse silahla karşılık verebileceğini kesin olarak ortaya koymuştur. İtalyanlar, Ispartalıların kendilerine karşı sert tepkilerin sebebini anlamakla beraber, çeşitli bahanelerle siyasi temsilciler göndermeye devam ettiler. Ancak bu ziyaretlerinde çok dikkatli olarak önceden izin bile aldılar. 28.10.1919 tarihinde Isparta'ya halı almak için geleceği bildirilen İtalyanlara izin verildi. Bir İtalyan subayı yanında başka subaylar ve Yahudi bir tercüman ile Isparta'ya geldi. Otomobillerini Kerimpaşa Hanı'na bırakılarak Şark Halı Şirketine gittiler. İzin verilen sayıdan fazla kişinin gelmesi Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin dikkatini çekti. Emekli Subay Yılmaz İbrahim komutasında 15 kişilik silahlı bir grup devriye çıkarıldı. Aynı gün gecesi Şark Halı Şirketinde bulunan İtalyanlar silahlı devriyeler tarafından alınarak Hafız İbrahim'in huzuruna getirildi. Korku içinde olan heyete Hafız İbrahim yüksek sesle: İzinsiz ve habersiz niçin geldiklerini sordu, İtalyanlar Isparta'yı geliştirici ticari girişimler yapmak istediklerini belirttiler. Ancak Hafız İbrahim'in kararlı tutumu karşısında kendisinden güvenlik belgesi alarak Burdur'a döndüler. Çünür-Fandas yoluyla Burdur'a giden İtalyanların yolu sık sık milli kuvvetler tarafından kesilerek Isparta'nın organize ve çok sayıda askeri güç tarafından korunduğu izlenimi verildi. Böylece Isparta Sancağı, Ispartalıların gösterdiği kesin ve azimli tavır karşısında işgal edilememiştir.
ISPARTA MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETİ
Mondros Mütarekesi'nden sonra bazı yerlerde olduğu gibi Isparta'da da Dernekler kuruldu. Bunlardan Tahirpaşazade Hafız İbrahim Bey'in (Demiralay) kurduğu "Cemiyet-i İlmiye" milli kuvvetlerin örgütlenmesinin öncülüğünü yaptı. Akkaşzade Süleyman Turgut'un (Akkaş) başkanı olduğu "Gençler Yükselme Cemiyeti" milli mücadele için çalıştı. Yunan işgaline karşı Isparta'da yapılan protesto ve mitinglerin öncülüğünü bu iki dernek üstlendi. "Cemiyet-i İlmiye" aynı zamanda "Isparta Milli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti"nin temelini oluşturdu. 20 Haziran 1919 tarihinde yapılan mitingin ertesi günü bütün yerleşim birimlerine gönderilen bildiride halk teşkilatlanmaya davet edildi. 22 Haziran 1919'da Reis İbrahim, Eğirdir, Yalvaç, Şarkikaraağaç, Uluborlu müftülükleriyle Belediye Başkanlarına birer telgraf çekerek Isparta teşkilatı merkez olmak üzere teşkilatlanmaya davet etti. 23 Haziran 1919 tarihinde teşkilatlanma isteği Konya Vilayetine ve 2. ordu Müfettişliğine bildirildi. 2. Ordu Müfettişi Küçük Cemal Paşa Reis İbrahim Bey'e verdiği cevapta; "Teşkilata hacet yoktur" dedi. Ancak aynı gün 1779/100 sayılı gizli bir emir ile teşkilatlanmaya devam edilmesini istedi. Bu arada iki gün önce köy ve kasabalara gönderilen bildiri hemen tesirini gösterdi ve teşkilatlanma başladı. Konya Valisi Cemal Bey, Vatan Müdafaası için yapılan teşkilatlanmada öncülük eden Hafız İbrahim Bey'in tutuklanarak İstanbul Divan-ı Harb'e gönderilmesi için Isparta Mutasarrıfı Talat Bey'e baskı yapıyordu. Ancak 2. Ordu Müfettişi Cemal Paşa gizliden teşkilatlanmaya destek veriyordu. Bu destekle sistemli bir şekilde teşkilatlanmaya gidildi. Buna göre; Isparta merkez 8, nahiyeler 3 ve her köy 1 mıntıkaya ayrıldı. Her mıntıkada mahalli heyetler kuruldu. Merkezdeki 8 mıntıkaya Cemiyet-i İlmiye kurucu üyelerinden tayinler yapıldı. İlçelerden Eğirdir, Keçiborlu, Senirkent, Uluborlu, Yalvaç ve Sütçüler'de de Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kuruldu ve halk tarafından büyük destek gördü 7-8 Temmuz 1919'da toplanan 1. Nazilli Kongresi'ne Müderris Eski Müftü Hacı Hüsnü (Özdamar) ile Uçkurcuzade Ali Efendi Isparta'yı temsilen gönderildi. Böylece kongre sonunda Nazilli Merkez Heyeti ile bağlantı kurulmuş oldu. Ağustos 1919'da teşkilat üyeleri için bir seçim yapıldı ve oy birliği ile eski kadro yeniden seçildi. Buna göre şu şahıslar görev aldı: Heyet Reisi Tahir paşazade Hafız İbrahim, Üyeler; Tahirpaşazade Hüsnü, Ciğerzade Hacı Mustafa, emir Alizade Hacı Arif, Müderris Şerif, Mevlevi Ali Dede, Askerlik Şubesi Başkanı Nurullah, 68. Alay 3. Tabur Komutanı Yüzbaşı Hüsnü, Müderris Hacı Hüsnü, Müftü Şakir, Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Mustafa, Posta Müdürü Kahvecibaşının Mehmet, Kaçkınzade Hacı Ahmet, Bezirganzade Hacı Hafız İbrahim, Uçkurcuzade Ali, Akkaşzade Süleyman Turgut ve Süleyman Efendi. Başkan Hafız İbrahim Bey'in İsparta'da bulunmadığı zamanlarda başkanlığa Askerlik Şubesi Başkanı Nurullah vekalet ediyordu. İsimleri verilen Isparta teşkilatı üyelerinin sosyal yapıları incelendiği zaman; Din adamı 5 kişi, Asker 5 kişi , esnaf 9 kişi, memur 1 kişi olduğu görülüyor. Bu durum Isparta'da her kesimin Milli Mücadeleyi desteklediğini ve aktif görev aldığını göstermeye yetiyor. Toplumun her kesiminden destek alan böyle bir örgütlenme güçlü olmuş ve büyük hizmetler vermiştir. İstanbul Hükümetine bağlı bazı mülki idarecilerin bertaraf edilmesinden sonra 21 Eylül 1919 tarihinde resmen kuruldu ve aynı hafta içinde Isparta Mutasarrıfı Talat bey İstanbul Hükümeti ile bağlantısını keserek Heyet-i Temsiliye'ye bağlandı. Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bünyesinde 4 şube kurarak çalışmalarını açıkça sürdürmeye başladı. Faaliyetleri, 27 Eylül 1919 tarihinde bir telgrafla Sivas'ta bulunan Mustafa Kemal Paşa'ya rapor olarak sunuldu. Mustafa Kemal 28 Eylül'de gönderdiği cevapta, Isparta Müdafaa i Hukuk Cemiyeti'ni taltif etti ve başarılar diledi. Ekim 1919'dan itibaren Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti yönetimi tamamen eline aldı. Askerlik Şubesine el konularak, şube yazıcısı Yedek Subay Çakmakçızade Hilmi ve Uçkurcuzade Ali emrine verildi. Cepheye asker yazımına başlandı. Hafız İbrahim Bey'in ifadesiyle Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti " adeta küçük bir devlet gibi" icraat yapmaya başladı. Isparta teşkilatı gösterdiği kararlı tutumla Isparta'nın işgalini önlerken, ülkemizin diğer bölgelerinin işgal eden düşman kuvvetlerini protesto etmekten de geri kalmadı. Antep, Urfa ve Maraş'ta Fransız işgalleri ve mezalimi 10 Ekim 1919 İstanbul'daki İtilaf Devletleri temsilcilerine, Avrupa ve Amerika basınına gönderilen yazılarla protesto edildi. 19 Ekim 1919 tarihli bir başka protesto bildirisi ile de Yunan zulümleri kınanarak; "Kuva-yı İslamiye'nin galeyanını teskin için Yunanlıların bir an evvel İzmir'den def ve ihraç edilmesini" istendi. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından yapılan faaliyetler raporlar halinde Heyet-i Kemal Paşa'ya bildiriliyor ve yapılması gereken faaliyetler soruluyordu. Mustafa Kemal Paşa Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyetine gönderdiği cevapta; İtilaf Devletlerinin hiç birinin Türkiye hakkında iyi niyet taşımadığını, bilhassa İngilizlerin en zararlı olduğu ve İslam düşmanı İngiliz Hükümeti'nin Yunan, İtalyan ve Fransız işgallerinin teşvikçisi olduğunu belirtti. Mustafa Kemal Paşa Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tüzüğüne uygulanmasını istedi. Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bu şeklide Heyet-i Temsiliye'den aldığı emirler doğrultusunda faaliyetlerini sürdürdü.
ISPARTA MEBUSU MALTA'YA SÜRÜLDÜ :
1919 yılı sonbaharında Meclis-i Mebusan seçimleri vardı. Bu seçimler Isparta'da 30 Kasım 1919'da tamamlandı. Isparta mebusu olarak, Konya Polis Müdürü Ispartalı Seyfullah Efendi ile Babası Harbiye Nazırı Küçük Cemal Paşa seçildiler. Heyet-i Temsiliye'nin de onayı alınarak 30 Aralık'ta Seyfullah Efendi İstanbul'a uğurlandı. Cemal Paşa ise zaten İstanbul'da idi. Bu sırada Türkiye'nin durumunun görüşüldüğü "2. Büyükelçiler Konferansı" başlamıştı. Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, bu Konferansa kendi çapında bir etki yapabilmek için 24 Aralık 1919'da Cemiyet binası önünde bir miting düzenlendi. 15 bin kişinin katıldığı miting sonunda alman kararlar İstanbul'da bulunan yabancı temsilciliklere ve yabancı gazetelere gönderildi. Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti asker toplama, yiyecek, giyecek tedarik etme işleriyle uğraşırken ülkemizde meydana gelen zulümleri ve bölme planlarını bildirilerle protesto ediyordu. 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul'un müttefiklerce resmen işgaliyle Meclis-i Mebusan basılarak dağıtıldı. Bazı mebuslarla birlikte Isparta mebusu Cemal Paşa da Malta'ya sürüldü. Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti hemen, Antalya'da bulunan İtalya temsilciliği aracılığımla Japonya, Hollanda, İtalya, Amerika, İspanya ve Fransa nezdinde işgal olayını protesto etti. 22 Mart tarihini taşıyan bu bildiride, İstanbul'un zorla işgali, Türk varlığını imhaya yönelik bir hareket olarak değerlendirildi ve medeni dünya için yüzkarası bu işgalin sona ermesi istendi.
MİLLİ MECLİS TOPLANIYOR :
İstanbul'da Meclis-i Mebusan'ın dağıtılması üzerine Heyeti Temsiliye tarafından Ankara'da milli bir meclisin toplanmasına karar verildi. Ankara'ya gönderilmek üzere Isparta'dan 5 mebus seçildi. Bunlar; Isparta merkezden Hafız İbrahim Bey, Müderris Hacı Hüsnü Bey, Belediye Başkanı Nadir Bey, Uluborlu'dan Hacı Tahir, Yalvaç'tan İsmail Remzi Bey idi. Mebusların Isparta'dan ayrılacakları gün halk, Isparta girişinde Piri Efendi Türbesi önünde toplandı. Önce Mutasarrıf Talat Bey bir konuşma yaptı. Arkasından, üzerinde cephe kıyafeti ile Hafız İbrahim bey bir konuşma yaptı. Yaptığı konuşmada, şartlar ne olursa olsun İslâmiyet'e has olan manevi feyiz ve kuvvetli azimle bütün düşman baskılarını kıracaklarını söyleyerek Ispartalılara veda etti. Takvimlerin 10 Nisan 1919'u gösterdiği o gün Isparta Mebusları Ankara'da kurulacak Milli Meclis için dualarla uğurlandı. Isparta Mebusu Hafız İbrahim Bey, dört ay kadar Ankara'da kaldı. Daha sonra Mustafa Kemal Paşa ve Müdafaa-i Milliye Vekili Fevzi (Çakmak) Bey tensibiyle, Isparta-Burdur bölgesine, Milli Müdafaa Cemiyetlerini aydınlatması ve cepheye gönüllü toplama görevi ile gönderildi. Kendisine yetki belgesi verilen Hafız İbrahim Bey Milli kuvvetlerin oluşmasında fevkalade hizmetler verdi. Daha sonra tekrar Büyük Millet Meclisi'ndeki görevine döndü. Hafız İbrahim Bey'in Isparta'da bulunmadığı zamanlarda Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığına Mevlevi Şeyhi Ali Dede vekalet etti.
ISPARTA'DA MİLLİ KUVVETLERİN TEŞEKKÜLÜ
İzmir'in işgali üzerine her beldede Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuş ve bu cemiyetler gönüllü milli kuvvetlerin hazırlıklarına başlamıştı. Isparta bölgesinde ilk asker toplama faaliyeti 20 Haziran 1919 günü yapılan miting sonunda hazırlanan ve 21 Haziran günü bütün beldelere gönderilen bildiri ile başlamıştır. Bu bildiride, Cemiyet-i İlmiye Başkanı Hafız İbrahim Bey, savaşın, "farz-ı ayn" olduğunu belirtiyor ve halkı gönüllü asker yazılmaya çağırıyordu. Bu bildiri ve çağrı üzerine 24 Haziran 1919 tarihi itibarıyla bine yakın gönüllü kayıtlarını yaptırmıştı. Isparta'da milli kuvvetlerin oluşmasında dağa çıkmış efeler ve devlet başkaldırmış eşkıyalardan da faydalanılmıştı. Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin gayretleriyle Mahmut Efe ve meşhur eşkıya Dereli hafız ve adamları milli kuvvetlere katıldılar. Ayrıca Eğirdir teşkilatı da bu konuda çalışmalar yaparak dağlarda eşkıyalık yapan 47 kişinin gönüllü kuvvetlere katılmasını sağladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışına kadar Isparta'dan çok sayıda gönüllü kuvvet toplandı ve peyderpey cepheye sevk edildi.
ISPARTA MÜCAHİDLERİ
Ispartalı gönüllülerden oluşan ilk birlik " Isparta Mücahidleri" adını aldı. 24 Haziran 1919 tarihinde toplanmaya başlayan gönüllüler, daha sonra cepheye gitmeye hazır duruma getirildi. Isparta Mücahidleri'nin başına Mahmut Efe kumandan tayin edilerek, Kuleönü tren istasyonundan dualarla Nazilli cephesine uğurlandı. Hiç bir firar olayı görülmeden cepheye ulaşan Isparta Mücahidleri'nin Yunan birlikleri ile süren savaşta takdire şayan hizmetleri oldu. Isparta Mücahidleri'nin üstün gayretleri üzerine Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Hafız İbrahim Bey 27 Ocak 1920 tarihinde Mahmut Efeye bir yazı göndererek teşekkür etti. Bununla kalmayıp ayrıca Isparta Mücahidleri adına atlastan bir sancak hazırlatarak, sancaktar Haytaoğlu Nuri Efendi ile cepheye gönderdi. Bu arada Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, savaşa gidenlerin aileleri ile de ilgileniyor, memur olanların maaşlarını ailelerine veriyor, diğer mücahidlerin ailelerine de yiyecek dağıtıyordu. Şubat 1920'de, Uluborlu, Yalvaç, Şarkikaraağaç, Eğirdir, Keçiborlu ve Senirkent ilçelerinden 1305 ve 1306 doğumlular da askere alınarak Mahmut Efe komutasında ki birlikler daha da güçlendi. Böylece Isparta Mücahidleri cephede önemli bir kuvvet haline geldiler. Isparta Mücahidleri daha sonra yine Ispartalı gönüllülerden oluşan Demiralay ile birleştiler. DEMİRALAY : Hafız İbrahim Bey, ilk Meclise Isparta Mebusu olarak seçilip gönderilmesinden kısa bir süre sonra, Yunan kuvvetlerinin Sarayköy cephesinde üstünlük kurmaları üzerine Isparta'ya asker toplamak üzere gönderildi. Kendisine, Ferik Fevzi (Çakmak) tarafından, gönüllü toplayıp cepheye sevk etme yetki belgesi verildi. Bu sırada Bolu isyanlarını bastırarak dönen Yüzbaşı Fahri Bey komutasındaki milis kuvvetler de Hafız İbrahim Bey'in emrine verildi. Ankara'dan ayrılmadan önce Mustafa Kemal Paşa ile görüşen Hafız İbrahim Bey O'nun emir ve tavsiyelerini aldı. Bu görüşmede Mustafa Kemal Paşa, Hafız İbrahim Bey'den toplayacağı kuvvetleri Demirci Mehmet Efe'ye kaptırmamasını, 57. Tümen Komutanı Nazmi Bey ile temas kurmasını istedi. Hafız İbrahim Bey, beraberinde ki milis kuvvetlerle 13 Temmuz 1920'de Ankara'dan ayrıldı. Eskişehir'e geldiklerinde, Çerkez Ethem kuvvetlerine katılmak için bekleyen başlarında Teğmen Ali Kemal'in bulunduğu Beypazarı gönüllülerinden oluşan Karaşar Müfrezesi Hafız İbrahim'e katıldı. Birlikte 1 Ağustos 1920 günü Isparta'ya geldiler. Isparta'da hemen hazırlığı başlanarak üç gün gibi kısa bir sürede 100 süvari ve 200 piyadeden oluşan bir kuvvet meydana getirildi. Bu birliğe "Demiralay" adı verildi ve kurucusu olan Hafız İbrahim Bey ileride Demiralay soyadını aldı. Burdur Milli Taburu da Demiralay kuvvetine katıldı. Hafız İbrahim Bey 9 Ağustos'ta Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne çektiği telgrafla cepheye hareket edeceklerini bildirdi. Telgrafta ayrıca "Cenab-ı Kadir mukaddes gayemizi bizi vasıl edinceye kadar silahlarımızı düşman sinesinden ayırmayacağımıza yemin ve alayın bayrağı altında ruhumuzu teslim etmeye imanımızla karar verdik" sözlerine yer verildi. Mustafa Kemal Paşa Demiralay'ın kuruluşunu haber aldığında Hafız İbrahim Bey'e bir telgraf çekerek, kendisinin ve Isparta Sancağının vatan savunmasında gösterdiği fedakarlıktan ve alayın teşkilindeki hizmetlerinden dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisi adına teşekkürünü bildirdi. 9 Ağustos 1920'de Isparta'dan hareket eden Demiralay 14 Ağustosla Denizli'ye geldi. Burada Mustafa Kemal Paşa'nın direktifleri doğrultusunda 57. Tümen Komutanı Nazmi Bey ile irtibat kuruldu. Daha sonra Demir alay Sarayköy cephesine hareket etti. Milis kuvvet olmasına rağmen resmi bir birlik gibi yapılan Demiralay, cepheye varır varmaz düşmanla temasa geçti. 28 Ağustos 1920 Kurban Bayramının üçüncü günü, Sarayköy yakınındaki Demirköprü civarında şiddetli çarpışmalar oldu. 5-6 gün süren bu çarpışmalarda Hafız İbrahim Bey'in komutasındaki Demiralay kuvvetleri Yunan Kuvvetlerinin ilerlemesini durdurdu. Daha önce Tepeköy'ü işgal eden Yunan kuvvetlerine Demiralay tarafından 17 Eylül 1920 gecesi baskın yapıldı. Tepeköy Yunan işgalinden kurtarıldı. Aynı gece işgal altındaki Ahmetli Köyü Demiralay tarafından kuşatıldı. Demiralay'a ait bir müfreze Menderes Nehri'ni geçerek işgal altındaki Nazilli'nin Göreniz köyünü bastı ve eğlenmekte olan on kadar Yunan askerini imha etti. Bunlar üzerine Demiralay kuvvetlerinden endişeye düşen Yunan kuvvetleri Demiralay'dan bir esir getirene 200 lira mükafat vaat etmişlerdir. 26 Eylül 1920 gecesi Demiralay, Ahmetli Köprüsündeki düşmana baskın yaptı. Bu başarısından dolayı 12. Kolordu Komutanı Fahrettin Bey, Demiralay'ı tebrik etti. Demiralay kuvvetleri bazı milis güçlerin katılımıyla daha da büyüdü. Bu arada Isparta çevresinde gönüllü toplama faaliyeti devam ediyordu. Hafız İbrahim Bey'in gayretleriyle Rüştü Çavuş komutasında "DOĞAN TABURU" adıyla yeni bir birlik kuruldu ve zaman geçirilmeden cepheye sevk edildi. Ekim ayı sonlarına doğru Demiralay kuvvetlerinin düşmanla teması yoğunlaştı. Buldan, Güney, Çal ve Sarayköy dörtgeni içerisinde düşmana karşı duran tek kuvvet durumundaydı. Bu bölgede Demiralay kuvvetleri sürekli düşmana baskın ve taarruzda bulundu. Demiralay kuvvetleri 2 Aralık 1920 tarihinde düzenli ordu içine alınarak 39. Piyade Alayı olarak sonuna kadar Milli Mücadelede yer aldı.
Isparta, Sevr Antlaşmasıyla İtilaf Devletleri tarafından bölüşülen Anadolu'da işgale uğramamış bölgelerimizden birisidir. Antalya, Burdur ve Konya üçgenini işgal eden İtalyanlar Isparta'ya girememiş buna Ispartalının demir iradesinden Isparta'ya uzanan Yunan kuvvetlerini de Ispartalılardan oluşan Demiralay durdurmuştur. Isparta'nın Milli Mücadele tarihi Yrd. Doç. Dr. Nuri Köstüklü'nün "Milli Mücadele'de Denizli, Isparta ve Burdur Sancakları" adlı kitabındaki bilgilerden de yararlanılarak aşağıda özetlenmiştir. Londra Antlaşması olarak bilinen ve 26.4.1915'de İtalya ile İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan gizli antlaşmada, İtalya'ya Antalya ve havalisi verildi. Böylece İtalya Anadolu üzerinde kendine uygun menfaatler elde edince İtilaf devletleri arasında savaşa girdi. Mondros Mütarekesi'nden kısa bir süre sonra diğer müttefiklerinin yaptığı gibi İtalya da kendine verilen bölgeleri işgale başladı. Önce 1919 başında Marmaris'i işgal ettiler. Bundan sonra bir İtalyan kruvazörü Antalya Limanına geldi. İtalyanlar, 28.3.1919 günü saat 15.30 civarında deniz askeriyle Antalya'ya çıktılar. Bu kuvvetlerini sürekli artırdılar. İtalyanlar, Antalya'da kuvvetlerini artırarak bölgeyi işgal planları hazırlıklarına başladılar. 14-15 Mayıs gecesi İzmir'in Yunanlar tarafından işgal edilmesi bir anlamda Batı Anadolu'da ve Isparta'da Milli Mücadeleyi başlatmış oldu. İzmir'in işgali haber alınır alınmaz Isparta Sancağında Yunan işgaline protestolar başladı. Isparta halkı Yunan işgalini ilk önce yerli Rumlardan öğrendi ve tepki göstermekte gecikmedi. Isparta Gençler Yükselme Derneği Başkanı Akkaşzade Süleyman Turgut'un dönemin Mutasarrıfı Talat Bey'den zor da olsa izin almasıyla protesto mitingi için hazırlıklara başlandı. Bu arada Isparta sancağında işgale karşı protestolar çoktan başlamıştı.
YALVAÇ :
15 Mayıs günü İzmir'in işgalini öğrenen Yalvaç Halkı aynı gün Sadaret Makamına (Başbakanlık) çektiği telgrafla işgali protesto etti. Müftü Hüseyin Efendi, Belediye Başkanı Abdullah Bey, İdare Meclisi üyeleri, Ulema ve eşrafın imzalarını taşıyan protesto telgrafında, Yalvaç halkının bu kadar haksız ve feci işgali kanının son damlasını akıtarak önlemek istediği belirtiliyor ve bütün halkın bu uğurda ölmeye yemin ettiği belirtiliyordu. "Biz namusumuz için yaşayacağız, namusumuz ile öleceğiz. Türk Milleti zilletle yaşayamaz. Bu kadar hakir bir zillete katlanarak yaşamak isteyen bir Türk ve Müslüman düşünülemez. Biz daha ölmedik. Büyük hakanımıza şanlı tarihimizin son kurbanı olacağız. Gayret borcumuz, ya İzmir ya ölümdür. Vatan için ölmeye amadeyiz."
KEÇİBORLU :
Keçiborlu ilçesi de işgale hemen tepkisini gösterdi. Belediye Başkanı Ali Bey tarafından Sadaret Makamına protesto çekildi: "Eğer İzmir'in işgalinde itilaf Devletleri'nin oylarının katıldığı doğru ise, bu millet bilmek ister. Yoksa Yunanlar pek çabuk kırılır. Bu millet, bu memleket hiç bir zaman Yunan mezaliminde kalamaz."
ULUBORLU :
İzmir'in Yunanlılar tarafından işgaline Uluborlu'dan da hemen tepki gösterildi. Uluborlu Askerlik Şube Başkanı olan Miralay Hamdi Bey (Baykara) halkı okulda ve camide toplayarak memleketin durumu hakkında konferanslar verdi ve alınması gereken tedbirleri anlattı. Halk telaş ve heyecan içindeydi.
ŞARKİKARAAĞAÇ :
Şarkikaraağaç ilçesinde de tepkiler başladı. Müftü Hacı Ahmet Efendi oldukça yaşlı olmasına rağmen silaha sarıldı ve halkı aydınlattı. EĞİRDİR : Eğirdir halkı işgale karşı protestolara yeni bir boyut getirerek, 22 Mayıs'ta, sırf Yunana karşı 700 kişilik bir silahlı kuvvet oluşturdu. Isparta Sancağında Milli Mücadele için ilk milis kuvvet kurulmuş oldu.
GELENDOST - AFŞAR :
15 Mayıs günü Isparta'nın hemen hemen her yerinde İzmir'in işgali protesto edilirken Hafız İbrahim Bey 16 Mayıs sabahı kendi memleketi olan Gelendost - Afşar Nahiyesine geldi. Vatansever birisi olan Nahiye Müdürü Hasan Fikri Bey'e haber verildi ve nahiyenin ileri gelenleri davet edildi. Hafız İbrahim Bey'in Afşar'daki kendi evinde toplanıldı. Cuma günü Afşar'ın da pazarı olduğundan kalabalık bir halk da evin civarında toplantıdan çıkacak kararı beklemekteydi. Hafız İbrahim Bey, toplantıda bulunanlara İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edildiği haberini vererek : "İzmir'in işgali meselesini İstanbul Hükümetinin siyaset masası değil, ancak Türkün kendi kuvvet ve silahı halledecektir." Diyerek halkın olabildiğince silahlanmasını istedi. Isparta'nın Milli Mücadeledeki tavrı ilk defa burada ortaya konulmuştu. Isparta, hangi devlet tarafından olursa olsun yapılacak bir işgale silahla cevap verecekti. Bu kararlı tutum yapılan mitinglerle ve konuşmalarla sürekli sıcak tutuldu. Heyetler göndererek nabız yoklayan İtalyanlar bu tavır karşısında Isparta'yı işgal edemediler. Silahla Mücadele kararı Yunanlıları da Isparta'ya sokmadı.
YERLİ RUMLARIN TAVRI :
Isparta Merkezinde bin haneyi geçen beş bin civarında Rum yaşamaktaydı. Türk idaresinde rahat ve huzur içinde yaşadıklarından Yunan işgaline tepki gösterdiler. İşgalin Isparta'ya uzanacağı korkusuyla Rum mahalleleri sessizliğe büründü, eğlence yerleri kapatıldı. Şefik Seren'in naklettiğine göre, kendi fotoğrafhanesinde kalfa olarak çalışan Triyakos isimli Rum'un evinde Rumların ileri gelenleri toplanarak; "Eyvah! Yunanlılar İzmir'e çıkmış. Bu bizim sonumuz olacak: Hiç bir zaman Yunanlar Anadolu'da tutunamazlar. Fakat savaş sonunda yenilseler de artık burada duramayız." Diyerek birbirlerine dertlenmişlerdi.
İLK MİTİNG :
Böcüzade Süleyman Sami'nin Hatıratında; "Yunan lehine propaganda yapmak üzere, Isparta'ya gelmekte olan Kara Yorgi ve Ali Ulvi adındaki şahısların Isparta'dan Konya'ya sürüldükleri gün, Hükümet Konağı önünde miting için on beş bin kadar ahali toplanmıştı" şeklinde belirttiği mitingin yapıldığı gün, yapılan araştırmalar sonucu 11 Haziran 1919 günü yapılan, İzmir'in işgalini kınama mitinginde köylerden gelenlerle birlikte 15.000 civarında insan katıldığı saptanmıştır. Yerli Rumları temsilen 9 papaz ve ruhani liderler de Yunan işgalini protesto mitingine katıldılar. Konuşmalar başlamadan önce Hükümet Konağı ile Özel İdare binası arasına siyah bayrak çekildi. İlk sözü Böcüzade Süleyman Sami alarak Wilson prensiplerinden bahsederek, işgalin yersiz olduğunu ve halkı isyana götüreceğini söyledi. Bu konuşmadan sonra Gençler Yükselme Cemiyeti Başkanı Akkaşzade Süleyman Turgut, halkı ağlatan, heyecana getiren, vatansever sözlerle dolu bir konuşma yaptı. Okullar adına Derelizade Hafız Hakkı konuştu. Cemiyeti İlmiye adına Hafız İbrahim Bey (Demiralay) uzun bir konuşma yaptı. Bu konuşmalardan sonra Isparta Mutasarrıfı Talat Bey hükümet balkonundan kısa bir konuşma yaparak halkı memnun etti. Bütün konuşma metinleri aynen İtilaf Devletleri temsilcilerine, Paris Barış Konferansına telgrafla bildirildi. Isparta'da yapılan bu mitingden bir gün sonra 12 Haziran 1919'da Uluborlu halkı Sadarete gönderdiği telgrafla Yunan işgallerini protesto etti: "İhtiyarımız, gencimiz yemin etti; Yunanlıyı bu topraklara sokmayacağız."
İKİNCİ MİTİNG :
İngilizlerin desteklediği Yunan birlikleri, Anadolu içlerine doğru işgal sahalarını devamlı genişletiyorlar ve işgal ettikleri yerlerde Türklere insanlık dışı davranışlarda bulunuyorlardı. Bu günlerde İzmir'den Isparta'ya gelen Uçkurcuoğlu Ali, Mühendis Ömer Lütfü ve Süleyman Turgut birlikte Hafız İbrahim Bey'in evine gittiler. Uçkurcuoğlu Ali, Yunanların Türklere yaptıklarını anlatınca Hafız İbrahim Bey oturduğu yerden ayağa fırlayarak deli gibi odanın içinde dolaşmaya başladı: "Çocuklar başka çare yok.. Silaha sarılmak lazım. Cihad-ı sebili'llah lazım" diye haykırdı. Bir hafta önce miting yapıldığı halde Hafız İbrahim Bey'in öncülüğünde 20 Haziran 1919'da ikinci miting tertip edildi. İkinci miting aynı zamanda silahlı bir gösteri niteliğindeydi. Bu miting Yunan işgallerine olduğu kadar İtalyan işgallerine de bir tepkiydi. Çünkü daha önce Antalya'ya asker çıkaran İtalyanlar Burdur ve Isparta istikametinde ilerlemekte idiler. Miting için Cemiyeti İlmiye adına Hükümet'ten izin alındı. Jandarma Bölük Komutan Mustafa Bey'in yardımı ve süvari jandarmalardan Tekelioğlu Mehmet, Hacı Ali, Çavuşun Osman ve Hasan Çavuşlar vasıtasıyla kasaba ve köylerden halk mitinge çağrıldı. Eli silah tutan köylü - kentli bütün halk ellerinde pala - bıçak, tek tüfek gibi silah olarak ne buldular ise bunlarla hükmet meydanını doldurdular. Miting alanına Ulu Cami'den vaaz kürsüsü getirilmiş, her iki yanına siyah matem bayrağı konulmuştu. Şehrin bütün minarelerinde müezzinler hazin sesleriyle tekbir alıyor, halkın coşkun duygularına vatan sevgisi karışıyordu. 18 bin kişinin katıldığı mitingle kürsüye ilk olarak Hafız İbrahim Bey çıkarak; "Allah-u Ekber azamı kebire" sözleriyle konuşmasına başladı ve halkı "fisebili'llah cihada" davet etti. Mitinge katılan Ispartalılar da bu davete yemin ile söz verdiler. Ertesi gün 21 Haziran 1919'da bir beyanname kaleme alındı ve süvarilerle Isparta'nın bütün yerleşim birimlerine dağıtıldı. "Isparta Milli Müdafaa Vataniye Heyeti" adına "Tahirpaşazade Hafız İbrahim" imzasını taşıyan bildiride, Türklerin, özellikle Ispartalıların tarihte Yunanlarla olan savaşlardaki kahramanlıkları anlatılarak eli silah tutanlar vatan vazifesine davet ediliyordu. 23 Haziran 1919'da, "Isparta Mücahitleri adına Tahirpaşazade İbrahim" imzasıyla Konya Vilayetine ve 2. ordu Müfettişliğine birer telgraf çekildi. Telgrafta; Yunanlıların ve İtalyanların Isparta istikametine doğru ilerlemelerinin ne gibi bir siyasi amaca dayandığı soruluyor ve "zillet ve meskenetle yaşamaya mesudane şahadeti tercih ederiz" ifadesiyle silahla mücadele kararı bir kere daha ortaya konuluyordu. Bu telgrafın ardından 24 Haziran 1919 günü; Sadarete, Paris Konferansı'na,Wilson'a itilaf Devletleri Temsilcilerine, Paris'te Osmanlı Devleti temsilcilerine ve gazetelere işgalleri protesto eden bir telgraf çekildi. Bu telgrafta, bütün kasaba ve civar köylerden olmak üzere 3 bin imza vardı. Isparta Telgrafhanesi 24 saat bu telgraf için ile meşgul oldu. İtalyanlar Antalya'da istedikleri kuvvete ulaştıktan sonra, bir takım ön hazırlıklardan sonra 28.6.1919 tarihinde Burdur'u resmen işgal ettiler. Halka yaranmak için uyguladıkları politikalar Burdurlular tarafından iltifat görmedi. Aksine İtalyanlara ait tesislere zarar verdiler, İtalyan askerlerini taciz ettiler. İtalyanların Burdur'u işgal etmeleri Isparta'da tepkilere yol açtı. Özellikle Burdur Askerlik Şubesi Başkanı İsmail Hakkı Bey'in gayretleriyle Isparta, Uluborlu ve Çivril merkezlerinde halktan İtalyanlara protesto metni vermek üzere "tebliğ heyetleri" seçildi. 2. ordu Müfettişliğinin uygun gördüğü tebliğde; Ekseriyeti Müslüman olan bu beldelere İtalyan askerinin girmesinin Wilson prensiplerine aykırı olduğu belirtiliyor ve uğrunda canımızı feda etmekten çekinmeyeceğimiz memleketimize, bağımsızlığımıza darbe olarak görülen asker şevki protesto ediliyordu. Demirci Mehmet Efe beraberinde Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Hafız İbrahim ile Burdur'da İtalyan komutanı ile konuşarak Hükümet Meydanındaki İtalyan Bayrağını indirtti. Bu şekilde, Burdur'daki İtalyan işgali yaklaşık iki yıl sürmüş ve İtalyanlar 1921 Mayıs'ı ile Haziran'ı arasında Burdur'dan çekilmişlerdir. İtalyanlar 24 Nisan'da Konya istasyonunu da işgal etmişlerdi. Isparta Sancağı ise, Burdur -Konya irtibatını kesen bir engel durumunda kalmıştı. İşgal bölgelerinde bir bütünlük sağlamak ve kuvvetleri arasında işgal etme arzusunda idiler. Burdur'u işgalden önce yaptıkları gibi Isparta için de ön hazırlıklarda bulunuyor, ticari amaçla olduğunu belirterek geziler düzenliyorlardı. Isparta'da, İtalyanların asayişsizliği öne sürerek işgalini önlemek için önlemler alındı. Buna yerli Rumlarda katılarak her emre uyacaklarını bildirdiler. ÜÇÜNCÜ MİTİNG : Isparta'da işgal kuvvetlerine karşı oluşan tepkiden doğrudan işgale girişemeyen İtalyanlar, birkaç subay ve süvarileriyle Isparta'ya gelerek, asayiş gayesiyle küçük bir müfreze bulundurmak istediğinde bulundular. Ancak İtalyanların bu teklifi Ispartalılar tarafından tepki ile karşılandı. 1919 yılı Ağustos ayının ortalarında sekiz bin kişinin katıldığı bir protesto mitingi yapıldı. Sonunda İtalyan subay ve askerleri Isparta'dan ayrılmak zorunda kalarak Antalya'ya geri döndüler. Bu olaydan iki ay sonra Ekim 1919'da Antalya İşgal Komutanı General Emilton'un beraberinde 168 atlı olduğu halde otomobille Çerçin yolundan Isparta'ya hareket edeceği, ayrıca 2 tabur askerin emre hazır olduğu Burdur Telgraf Müdürü tarafından Hafız İbrahim Bey'e haber verildi. Hafız İbrahim Demiralay olayı şöyle anlatıyor: "Mesele mühim ve nazik idi. Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Mustafa, 68. Alay 3. tabur Komutanı Yüzbaşı Hüsnü Beyler ile vazifeyi yerine getirmeyi üstümüze aldık. Çünür ve Çerçin şoselerinin birleşme noktasında pusu kurarak gelmelerini bekledik. Otomobilin etrafını süvariler çevirmiş yavaş yavaş geliyordu. Yanımıza yaklaştığında kuvvetlerimizin dur emrine itaat ederek otomobilinden indi. Evvela süvarilerin silahlarını alarak askeriye deposuna, hayvanları da depoya gönderdik. Kumandanın otomobilini de iki çete koyarak gönderdik. Ben kısa yoldan Mutasarrıfa daha evvel ulaşıp görüşerek sözlü uyarıda bulundum: Siz hükümet lisanıyla ne suretle idare ederseniz ediniz. Bizim isteğimiz bu adam bir bardak su dahi vermeyerek, bir saat sonra geldiği yere çevrilmesidir. Bu yapılmazsa öldüreceğiz. Talat Bey resmi lisanla, bir saat güçlük çekerek bir daha gelmemek şartıyla geri göndermeyi başardı, biz de Isparta sınırları dışında silahlarını teslim ederek serbest bıraktık." Mutasarrıf Talat Bey, İtalyan Komutan ile konuşurken Hükümet binasının başka bir odasında şöyle bir konuşma geçtiği belirtiliyor. İtalyanların halka yaranma politikalarına kanan birisi: - Hafız! İtalyanlardan bize ne zarar var? Memlekete bir çok iyilikler getirecekler, hastahane açacaklar, bol paralı müesseseler yaparak memleketi yükseltecekler, çok ileri gidiyorsun, yoksa Isparta sırf senden mi sorulur? Hafız İbrahim ise, kendisi gibi düşünen çoğunluğa tercüman olarak şu sözlerle cevap verir: - Evet benden sorulur. Ecdadım bu memleketi tahta bıçakla feth etmiş, ben de kılıcımla koruyacağım. Kalkıp gitmeniz hakkınızda hayırlı olur. Bu sözlerle Isparta, işgale karşı olduğunu ve gerekirse silahla karşılık verebileceğini kesin olarak ortaya koymuştur. İtalyanlar, Ispartalıların kendilerine karşı sert tepkilerin sebebini anlamakla beraber, çeşitli bahanelerle siyasi temsilciler göndermeye devam ettiler. Ancak bu ziyaretlerinde çok dikkatli olarak önceden izin bile aldılar. 28.10.1919 tarihinde Isparta'ya halı almak için geleceği bildirilen İtalyanlara izin verildi. Bir İtalyan subayı yanında başka subaylar ve Yahudi bir tercüman ile Isparta'ya geldi. Otomobillerini Kerimpaşa Hanı'na bırakılarak Şark Halı Şirketine gittiler. İzin verilen sayıdan fazla kişinin gelmesi Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin dikkatini çekti. Emekli Subay Yılmaz İbrahim komutasında 15 kişilik silahlı bir grup devriye çıkarıldı. Aynı gün gecesi Şark Halı Şirketinde bulunan İtalyanlar silahlı devriyeler tarafından alınarak Hafız İbrahim'in huzuruna getirildi. Korku içinde olan heyete Hafız İbrahim yüksek sesle: İzinsiz ve habersiz niçin geldiklerini sordu, İtalyanlar Isparta'yı geliştirici ticari girişimler yapmak istediklerini belirttiler. Ancak Hafız İbrahim'in kararlı tutumu karşısında kendisinden güvenlik belgesi alarak Burdur'a döndüler. Çünür-Fandas yoluyla Burdur'a giden İtalyanların yolu sık sık milli kuvvetler tarafından kesilerek Isparta'nın organize ve çok sayıda askeri güç tarafından korunduğu izlenimi verildi. Böylece Isparta Sancağı, Ispartalıların gösterdiği kesin ve azimli tavır karşısında işgal edilememiştir.
ISPARTA MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETİ
Mondros Mütarekesi'nden sonra bazı yerlerde olduğu gibi Isparta'da da Dernekler kuruldu. Bunlardan Tahirpaşazade Hafız İbrahim Bey'in (Demiralay) kurduğu "Cemiyet-i İlmiye" milli kuvvetlerin örgütlenmesinin öncülüğünü yaptı. Akkaşzade Süleyman Turgut'un (Akkaş) başkanı olduğu "Gençler Yükselme Cemiyeti" milli mücadele için çalıştı. Yunan işgaline karşı Isparta'da yapılan protesto ve mitinglerin öncülüğünü bu iki dernek üstlendi. "Cemiyet-i İlmiye" aynı zamanda "Isparta Milli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti"nin temelini oluşturdu. 20 Haziran 1919 tarihinde yapılan mitingin ertesi günü bütün yerleşim birimlerine gönderilen bildiride halk teşkilatlanmaya davet edildi. 22 Haziran 1919'da Reis İbrahim, Eğirdir, Yalvaç, Şarkikaraağaç, Uluborlu müftülükleriyle Belediye Başkanlarına birer telgraf çekerek Isparta teşkilatı merkez olmak üzere teşkilatlanmaya davet etti. 23 Haziran 1919 tarihinde teşkilatlanma isteği Konya Vilayetine ve 2. ordu Müfettişliğine bildirildi. 2. Ordu Müfettişi Küçük Cemal Paşa Reis İbrahim Bey'e verdiği cevapta; "Teşkilata hacet yoktur" dedi. Ancak aynı gün 1779/100 sayılı gizli bir emir ile teşkilatlanmaya devam edilmesini istedi. Bu arada iki gün önce köy ve kasabalara gönderilen bildiri hemen tesirini gösterdi ve teşkilatlanma başladı. Konya Valisi Cemal Bey, Vatan Müdafaası için yapılan teşkilatlanmada öncülük eden Hafız İbrahim Bey'in tutuklanarak İstanbul Divan-ı Harb'e gönderilmesi için Isparta Mutasarrıfı Talat Bey'e baskı yapıyordu. Ancak 2. Ordu Müfettişi Cemal Paşa gizliden teşkilatlanmaya destek veriyordu. Bu destekle sistemli bir şekilde teşkilatlanmaya gidildi. Buna göre; Isparta merkez 8, nahiyeler 3 ve her köy 1 mıntıkaya ayrıldı. Her mıntıkada mahalli heyetler kuruldu. Merkezdeki 8 mıntıkaya Cemiyet-i İlmiye kurucu üyelerinden tayinler yapıldı. İlçelerden Eğirdir, Keçiborlu, Senirkent, Uluborlu, Yalvaç ve Sütçüler'de de Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kuruldu ve halk tarafından büyük destek gördü 7-8 Temmuz 1919'da toplanan 1. Nazilli Kongresi'ne Müderris Eski Müftü Hacı Hüsnü (Özdamar) ile Uçkurcuzade Ali Efendi Isparta'yı temsilen gönderildi. Böylece kongre sonunda Nazilli Merkez Heyeti ile bağlantı kurulmuş oldu. Ağustos 1919'da teşkilat üyeleri için bir seçim yapıldı ve oy birliği ile eski kadro yeniden seçildi. Buna göre şu şahıslar görev aldı: Heyet Reisi Tahir paşazade Hafız İbrahim, Üyeler; Tahirpaşazade Hüsnü, Ciğerzade Hacı Mustafa, emir Alizade Hacı Arif, Müderris Şerif, Mevlevi Ali Dede, Askerlik Şubesi Başkanı Nurullah, 68. Alay 3. Tabur Komutanı Yüzbaşı Hüsnü, Müderris Hacı Hüsnü, Müftü Şakir, Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Mustafa, Posta Müdürü Kahvecibaşının Mehmet, Kaçkınzade Hacı Ahmet, Bezirganzade Hacı Hafız İbrahim, Uçkurcuzade Ali, Akkaşzade Süleyman Turgut ve Süleyman Efendi. Başkan Hafız İbrahim Bey'in İsparta'da bulunmadığı zamanlarda başkanlığa Askerlik Şubesi Başkanı Nurullah vekalet ediyordu. İsimleri verilen Isparta teşkilatı üyelerinin sosyal yapıları incelendiği zaman; Din adamı 5 kişi, Asker 5 kişi , esnaf 9 kişi, memur 1 kişi olduğu görülüyor. Bu durum Isparta'da her kesimin Milli Mücadeleyi desteklediğini ve aktif görev aldığını göstermeye yetiyor. Toplumun her kesiminden destek alan böyle bir örgütlenme güçlü olmuş ve büyük hizmetler vermiştir. İstanbul Hükümetine bağlı bazı mülki idarecilerin bertaraf edilmesinden sonra 21 Eylül 1919 tarihinde resmen kuruldu ve aynı hafta içinde Isparta Mutasarrıfı Talat bey İstanbul Hükümeti ile bağlantısını keserek Heyet-i Temsiliye'ye bağlandı. Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bünyesinde 4 şube kurarak çalışmalarını açıkça sürdürmeye başladı. Faaliyetleri, 27 Eylül 1919 tarihinde bir telgrafla Sivas'ta bulunan Mustafa Kemal Paşa'ya rapor olarak sunuldu. Mustafa Kemal 28 Eylül'de gönderdiği cevapta, Isparta Müdafaa i Hukuk Cemiyeti'ni taltif etti ve başarılar diledi. Ekim 1919'dan itibaren Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti yönetimi tamamen eline aldı. Askerlik Şubesine el konularak, şube yazıcısı Yedek Subay Çakmakçızade Hilmi ve Uçkurcuzade Ali emrine verildi. Cepheye asker yazımına başlandı. Hafız İbrahim Bey'in ifadesiyle Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti " adeta küçük bir devlet gibi" icraat yapmaya başladı. Isparta teşkilatı gösterdiği kararlı tutumla Isparta'nın işgalini önlerken, ülkemizin diğer bölgelerinin işgal eden düşman kuvvetlerini protesto etmekten de geri kalmadı. Antep, Urfa ve Maraş'ta Fransız işgalleri ve mezalimi 10 Ekim 1919 İstanbul'daki İtilaf Devletleri temsilcilerine, Avrupa ve Amerika basınına gönderilen yazılarla protesto edildi. 19 Ekim 1919 tarihli bir başka protesto bildirisi ile de Yunan zulümleri kınanarak; "Kuva-yı İslamiye'nin galeyanını teskin için Yunanlıların bir an evvel İzmir'den def ve ihraç edilmesini" istendi. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından yapılan faaliyetler raporlar halinde Heyet-i Kemal Paşa'ya bildiriliyor ve yapılması gereken faaliyetler soruluyordu. Mustafa Kemal Paşa Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyetine gönderdiği cevapta; İtilaf Devletlerinin hiç birinin Türkiye hakkında iyi niyet taşımadığını, bilhassa İngilizlerin en zararlı olduğu ve İslam düşmanı İngiliz Hükümeti'nin Yunan, İtalyan ve Fransız işgallerinin teşvikçisi olduğunu belirtti. Mustafa Kemal Paşa Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tüzüğüne uygulanmasını istedi. Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bu şeklide Heyet-i Temsiliye'den aldığı emirler doğrultusunda faaliyetlerini sürdürdü.
ISPARTA MEBUSU MALTA'YA SÜRÜLDÜ :
1919 yılı sonbaharında Meclis-i Mebusan seçimleri vardı. Bu seçimler Isparta'da 30 Kasım 1919'da tamamlandı. Isparta mebusu olarak, Konya Polis Müdürü Ispartalı Seyfullah Efendi ile Babası Harbiye Nazırı Küçük Cemal Paşa seçildiler. Heyet-i Temsiliye'nin de onayı alınarak 30 Aralık'ta Seyfullah Efendi İstanbul'a uğurlandı. Cemal Paşa ise zaten İstanbul'da idi. Bu sırada Türkiye'nin durumunun görüşüldüğü "2. Büyükelçiler Konferansı" başlamıştı. Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, bu Konferansa kendi çapında bir etki yapabilmek için 24 Aralık 1919'da Cemiyet binası önünde bir miting düzenlendi. 15 bin kişinin katıldığı miting sonunda alman kararlar İstanbul'da bulunan yabancı temsilciliklere ve yabancı gazetelere gönderildi. Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti asker toplama, yiyecek, giyecek tedarik etme işleriyle uğraşırken ülkemizde meydana gelen zulümleri ve bölme planlarını bildirilerle protesto ediyordu. 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul'un müttefiklerce resmen işgaliyle Meclis-i Mebusan basılarak dağıtıldı. Bazı mebuslarla birlikte Isparta mebusu Cemal Paşa da Malta'ya sürüldü. Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti hemen, Antalya'da bulunan İtalya temsilciliği aracılığımla Japonya, Hollanda, İtalya, Amerika, İspanya ve Fransa nezdinde işgal olayını protesto etti. 22 Mart tarihini taşıyan bu bildiride, İstanbul'un zorla işgali, Türk varlığını imhaya yönelik bir hareket olarak değerlendirildi ve medeni dünya için yüzkarası bu işgalin sona ermesi istendi.
MİLLİ MECLİS TOPLANIYOR :
İstanbul'da Meclis-i Mebusan'ın dağıtılması üzerine Heyeti Temsiliye tarafından Ankara'da milli bir meclisin toplanmasına karar verildi. Ankara'ya gönderilmek üzere Isparta'dan 5 mebus seçildi. Bunlar; Isparta merkezden Hafız İbrahim Bey, Müderris Hacı Hüsnü Bey, Belediye Başkanı Nadir Bey, Uluborlu'dan Hacı Tahir, Yalvaç'tan İsmail Remzi Bey idi. Mebusların Isparta'dan ayrılacakları gün halk, Isparta girişinde Piri Efendi Türbesi önünde toplandı. Önce Mutasarrıf Talat Bey bir konuşma yaptı. Arkasından, üzerinde cephe kıyafeti ile Hafız İbrahim bey bir konuşma yaptı. Yaptığı konuşmada, şartlar ne olursa olsun İslâmiyet'e has olan manevi feyiz ve kuvvetli azimle bütün düşman baskılarını kıracaklarını söyleyerek Ispartalılara veda etti. Takvimlerin 10 Nisan 1919'u gösterdiği o gün Isparta Mebusları Ankara'da kurulacak Milli Meclis için dualarla uğurlandı. Isparta Mebusu Hafız İbrahim Bey, dört ay kadar Ankara'da kaldı. Daha sonra Mustafa Kemal Paşa ve Müdafaa-i Milliye Vekili Fevzi (Çakmak) Bey tensibiyle, Isparta-Burdur bölgesine, Milli Müdafaa Cemiyetlerini aydınlatması ve cepheye gönüllü toplama görevi ile gönderildi. Kendisine yetki belgesi verilen Hafız İbrahim Bey Milli kuvvetlerin oluşmasında fevkalade hizmetler verdi. Daha sonra tekrar Büyük Millet Meclisi'ndeki görevine döndü. Hafız İbrahim Bey'in Isparta'da bulunmadığı zamanlarda Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığına Mevlevi Şeyhi Ali Dede vekalet etti.
ISPARTA'DA MİLLİ KUVVETLERİN TEŞEKKÜLÜ
İzmir'in işgali üzerine her beldede Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuş ve bu cemiyetler gönüllü milli kuvvetlerin hazırlıklarına başlamıştı. Isparta bölgesinde ilk asker toplama faaliyeti 20 Haziran 1919 günü yapılan miting sonunda hazırlanan ve 21 Haziran günü bütün beldelere gönderilen bildiri ile başlamıştır. Bu bildiride, Cemiyet-i İlmiye Başkanı Hafız İbrahim Bey, savaşın, "farz-ı ayn" olduğunu belirtiyor ve halkı gönüllü asker yazılmaya çağırıyordu. Bu bildiri ve çağrı üzerine 24 Haziran 1919 tarihi itibarıyla bine yakın gönüllü kayıtlarını yaptırmıştı. Isparta'da milli kuvvetlerin oluşmasında dağa çıkmış efeler ve devlet başkaldırmış eşkıyalardan da faydalanılmıştı. Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin gayretleriyle Mahmut Efe ve meşhur eşkıya Dereli hafız ve adamları milli kuvvetlere katıldılar. Ayrıca Eğirdir teşkilatı da bu konuda çalışmalar yaparak dağlarda eşkıyalık yapan 47 kişinin gönüllü kuvvetlere katılmasını sağladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışına kadar Isparta'dan çok sayıda gönüllü kuvvet toplandı ve peyderpey cepheye sevk edildi.
ISPARTA MÜCAHİDLERİ
Ispartalı gönüllülerden oluşan ilk birlik " Isparta Mücahidleri" adını aldı. 24 Haziran 1919 tarihinde toplanmaya başlayan gönüllüler, daha sonra cepheye gitmeye hazır duruma getirildi. Isparta Mücahidleri'nin başına Mahmut Efe kumandan tayin edilerek, Kuleönü tren istasyonundan dualarla Nazilli cephesine uğurlandı. Hiç bir firar olayı görülmeden cepheye ulaşan Isparta Mücahidleri'nin Yunan birlikleri ile süren savaşta takdire şayan hizmetleri oldu. Isparta Mücahidleri'nin üstün gayretleri üzerine Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Hafız İbrahim Bey 27 Ocak 1920 tarihinde Mahmut Efeye bir yazı göndererek teşekkür etti. Bununla kalmayıp ayrıca Isparta Mücahidleri adına atlastan bir sancak hazırlatarak, sancaktar Haytaoğlu Nuri Efendi ile cepheye gönderdi. Bu arada Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, savaşa gidenlerin aileleri ile de ilgileniyor, memur olanların maaşlarını ailelerine veriyor, diğer mücahidlerin ailelerine de yiyecek dağıtıyordu. Şubat 1920'de, Uluborlu, Yalvaç, Şarkikaraağaç, Eğirdir, Keçiborlu ve Senirkent ilçelerinden 1305 ve 1306 doğumlular da askere alınarak Mahmut Efe komutasında ki birlikler daha da güçlendi. Böylece Isparta Mücahidleri cephede önemli bir kuvvet haline geldiler. Isparta Mücahidleri daha sonra yine Ispartalı gönüllülerden oluşan Demiralay ile birleştiler. DEMİRALAY : Hafız İbrahim Bey, ilk Meclise Isparta Mebusu olarak seçilip gönderilmesinden kısa bir süre sonra, Yunan kuvvetlerinin Sarayköy cephesinde üstünlük kurmaları üzerine Isparta'ya asker toplamak üzere gönderildi. Kendisine, Ferik Fevzi (Çakmak) tarafından, gönüllü toplayıp cepheye sevk etme yetki belgesi verildi. Bu sırada Bolu isyanlarını bastırarak dönen Yüzbaşı Fahri Bey komutasındaki milis kuvvetler de Hafız İbrahim Bey'in emrine verildi. Ankara'dan ayrılmadan önce Mustafa Kemal Paşa ile görüşen Hafız İbrahim Bey O'nun emir ve tavsiyelerini aldı. Bu görüşmede Mustafa Kemal Paşa, Hafız İbrahim Bey'den toplayacağı kuvvetleri Demirci Mehmet Efe'ye kaptırmamasını, 57. Tümen Komutanı Nazmi Bey ile temas kurmasını istedi. Hafız İbrahim Bey, beraberinde ki milis kuvvetlerle 13 Temmuz 1920'de Ankara'dan ayrıldı. Eskişehir'e geldiklerinde, Çerkez Ethem kuvvetlerine katılmak için bekleyen başlarında Teğmen Ali Kemal'in bulunduğu Beypazarı gönüllülerinden oluşan Karaşar Müfrezesi Hafız İbrahim'e katıldı. Birlikte 1 Ağustos 1920 günü Isparta'ya geldiler. Isparta'da hemen hazırlığı başlanarak üç gün gibi kısa bir sürede 100 süvari ve 200 piyadeden oluşan bir kuvvet meydana getirildi. Bu birliğe "Demiralay" adı verildi ve kurucusu olan Hafız İbrahim Bey ileride Demiralay soyadını aldı. Burdur Milli Taburu da Demiralay kuvvetine katıldı. Hafız İbrahim Bey 9 Ağustos'ta Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne çektiği telgrafla cepheye hareket edeceklerini bildirdi. Telgrafta ayrıca "Cenab-ı Kadir mukaddes gayemizi bizi vasıl edinceye kadar silahlarımızı düşman sinesinden ayırmayacağımıza yemin ve alayın bayrağı altında ruhumuzu teslim etmeye imanımızla karar verdik" sözlerine yer verildi. Mustafa Kemal Paşa Demiralay'ın kuruluşunu haber aldığında Hafız İbrahim Bey'e bir telgraf çekerek, kendisinin ve Isparta Sancağının vatan savunmasında gösterdiği fedakarlıktan ve alayın teşkilindeki hizmetlerinden dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisi adına teşekkürünü bildirdi. 9 Ağustos 1920'de Isparta'dan hareket eden Demiralay 14 Ağustosla Denizli'ye geldi. Burada Mustafa Kemal Paşa'nın direktifleri doğrultusunda 57. Tümen Komutanı Nazmi Bey ile irtibat kuruldu. Daha sonra Demir alay Sarayköy cephesine hareket etti. Milis kuvvet olmasına rağmen resmi bir birlik gibi yapılan Demiralay, cepheye varır varmaz düşmanla temasa geçti. 28 Ağustos 1920 Kurban Bayramının üçüncü günü, Sarayköy yakınındaki Demirköprü civarında şiddetli çarpışmalar oldu. 5-6 gün süren bu çarpışmalarda Hafız İbrahim Bey'in komutasındaki Demiralay kuvvetleri Yunan Kuvvetlerinin ilerlemesini durdurdu. Daha önce Tepeköy'ü işgal eden Yunan kuvvetlerine Demiralay tarafından 17 Eylül 1920 gecesi baskın yapıldı. Tepeköy Yunan işgalinden kurtarıldı. Aynı gece işgal altındaki Ahmetli Köyü Demiralay tarafından kuşatıldı. Demiralay'a ait bir müfreze Menderes Nehri'ni geçerek işgal altındaki Nazilli'nin Göreniz köyünü bastı ve eğlenmekte olan on kadar Yunan askerini imha etti. Bunlar üzerine Demiralay kuvvetlerinden endişeye düşen Yunan kuvvetleri Demiralay'dan bir esir getirene 200 lira mükafat vaat etmişlerdir. 26 Eylül 1920 gecesi Demiralay, Ahmetli Köprüsündeki düşmana baskın yaptı. Bu başarısından dolayı 12. Kolordu Komutanı Fahrettin Bey, Demiralay'ı tebrik etti. Demiralay kuvvetleri bazı milis güçlerin katılımıyla daha da büyüdü. Bu arada Isparta çevresinde gönüllü toplama faaliyeti devam ediyordu. Hafız İbrahim Bey'in gayretleriyle Rüştü Çavuş komutasında "DOĞAN TABURU" adıyla yeni bir birlik kuruldu ve zaman geçirilmeden cepheye sevk edildi. Ekim ayı sonlarına doğru Demiralay kuvvetlerinin düşmanla teması yoğunlaştı. Buldan, Güney, Çal ve Sarayköy dörtgeni içerisinde düşmana karşı duran tek kuvvet durumundaydı. Bu bölgede Demiralay kuvvetleri sürekli düşmana baskın ve taarruzda bulundu. Demiralay kuvvetleri 2 Aralık 1920 tarihinde düzenli ordu içine alınarak 39. Piyade Alayı olarak sonuna kadar Milli Mücadelede yer aldı.