MİLLİ MÜCADELEDE DİN ADAMLARI
A Milli Mücadele Fikrinin Doğuşunda Din Adamları
Avrupa, Anadolu'nun 1071'de Alparslan tarafından fethedilmesini, daha sonra da Türkleşmesini ve Müslümanlaştırılmasını bir türlü içine sindirememiştir Bunun için Batı, Anadolu'yu geri almak, tekrar Hristiyan yapmak üzere yıllarca plânlar yapmış , mücadeleler vermiştir Batı'nın Türkler'e karşı süregelen bu tutum ve davranışları daha sonra Şark Meselesi olarak adlandırılmıştır Osmanlı İmparatorluğu'nda çöküş belirtilerinin görülmeye başlamasıyla birlikte, Şark Meselesi Avrupa'lılar nazarında, Osmanlı'nın topraklarının paylaşılması meselesi halini almıştır
Öte yandan 19 yüzyıl sonlarından itibaren Avrupa devletleri, bir sömürgecilik yarışına girişmişlerdi Osmanlı İmparatorluğu ise; geniş topraklara sahip oluşu, dünya ticaret yolları üzerindeki stratejik konumu, sanayiinin can damarı haline gelecek olan petrol ve diğer yeraltı zenginliği olan maden bölgelerinin elinde bulunuşu ve Avrupa'ya yakınlığı dolayısıyla emperyalist güçler için son derece uygundu Bu nedenle 20 yüzyıl başlarında Osmanlı toprakları; İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Almanya ve İtalya gibi devletlerin yarıştığı bir yer durumuna geldi Henüz daha I Dünya Savaşı devam ederken, İtilâf güçleri gizlice Londra (2641915), Sykes-Picot (2641916) ve St Jean Maurienne (1741917) andlaşmalarıyla İmparatorluk topraklarını aralarında paylaşmışlardı
Bu şekilde emperyalistler bir bakıma Şark Meselesi'ni çözüme bağlamışlardı Bu yüzden Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) sonrasında hemen faaliyete geçtiler Başka bir ifadeyle, iç-dış ihanet odakları elele vererek, nihayet 9 asır süren bir mücadelenin sonunda, Anayurdumuz, Anadolumuz, İngilizlerin, Fransızların, İtalyanların ve Yunanlıların işgaline uğramıştır Bu emperyalistler inanıyorlardı ki, uzun yıllar devam eden savaşlar sonunda yorgun ve fakir düşen Türk Milleti, istilâya karşı duramaz ve Türk toprakları da kolaylıkla paylaşılırdı Fakat gözardı edilen, unutulan bir gerçek vardı Milli Şairlerimizden Mehmet Emin Yurdakul, Mayıs 1919'da Sultanahmet Meydanı'nda düzenlenen mitingte bu gerçeği şöyle haykırıyordu:
"Demir ve ateş; kardeşler ben bunlarla hiç bir vatan ve ırkın öldüğünü işitmedim Şerefli bir tarih ve medeniyete, sağlam bir fazilet ve ahlâka, zengin bir şiir ve edebiyata, dinî ve millî ananelere, ırkî ve vatanî hatıralara mâlik olan bir milletin mahvolduğunu tarih göstermiyor"
Gerçekten mazisini tarihleştiren, kültürünü millîleştiren ve coğrafyasını vatanlaştıran bir milletin tarih sahnesinden silinip gitmesi mümkün değildir Günümüzde buna örnek milletler vardır Bunlardan birisi de hiç şüphesiz Türk Milletidir Anadolu halkı, Mondros Ateşkesi'nin koşullarını öğrenir öğrenmez silaha sarılmış ve işgalcilere karşı direnmeye ve örgütlenmeye girişmiştir (5) Amasyalısıyla, Trakyalısıyla, Denizlilisiyle, Aydınlısıyla, Maraşlısıyla, Anteplisiyle, Erzurumlusuyla, Adanalısıyla, Ankaralısıyla, emperyalistlere karşı ayaklanmıştır Kısaca çoluğuyla-çocuğuyla, kadınıyla-erkeğiyle Türk Milletinin bütün fertleri harekete geçmiştir Kadınlarımız cephelere mermi taşımış, çocuklar yetişkinlerin yanı sıra vuruşmalara katılmış, başta Müftülerimiz olmak üzere pek çok din adamı vazifeye koşmuştur
Bilindiği üzere Milli Mücadele'nin ilk günlerinde halk, Mustafa Kemal Paşa'nın da belirttiği gibi "Hakiki vaziyeti anlamamışlardı Fikirlerde karışıklık vardı Dimağlar adeta durgun bir haldeydi"
Böyle bir anda milletin ruhunda ve benliğinde mevcut olan direnme gücünü ateşleyen hocalar, müftüler, din adamları Milli Mücadele fikrinin doğuşunda önemli bir faktör olmuşlardır Meselâ; ön sözde de belirtildiği gibi Müftü Ahmet Hulusi Efendi, 15 Mayıs 1919 günü düzenlediği mitingte Denizli halkına; " işgal edilen memleket halkının silaha sarılması dinî bir görevdir" dediğinde, herkes Müftü Efendi'nin etrafında birleşmiştir Halkla bütünleşen Ahmet Hulusi, Denizli ve çevresinde etkili olmuş ve daha sonraki günlerde Milli Mücadele için önem arzeden hizmetlerde bulunmuştur
İzmir'in işgali üzerine 16 Mayıs 1919 günü Denizli-Sarayköy'de de işgali tel'in mitingi düzenlenmiştir Bu mitingte İlçe Müftüsü Ahmet Şükrü Efendi (9), halka, İzmir'in kâfir Yunanlılar tarafından işgal edildiğini, bu kâfirlerin bulunduğu yerde namaz kılınamayacağını ve kılınmasının caiz olmadığını bildirerek düşmana karşı konmasını istemiştir
Denizli-Çal Müftüsü Ahmet İzzet (Çalgüner) Efendi de ilçesinde ve çevresinde halkın millî harekâta katılmaları için çalışmalarda bulunan din adamlarının ilklerindendir O, 17 Mayıs 1919 günü Çal halkını Çarşı Camii'nde toplayarak onlara düşman istilasına karşı seyirci kalınmamasını ve silahla mukavemet edilmesinin gerekli olduğunu anlatmıştır Daha sonraki günlerde de aynı camide yapılan toplantılarla halkı düşmana direnme konusunda bilinçlendirmeye ve teşkilatlandırmaya çalışmıştır Bu amaçla, ilçenin nüfuzlu kişileriyle toplantı yapmıştır Böyle bir toplantıda; "Allahımız bir, Peygamberimiz bir, kitabımız bir, vatanımız bir olduğuna göre muhafazasına mecburuz Mukaddesatımızı müdafaa için Allah'ın ve Peygamber'in emirlerine uymak gereklidir Çöken Saray Saltanatının yerine milletinin kalbindeki iman nuru bir kat daha parlamıştır" şeklinde yürekleri ürpertici bir konuşma yapmıştı
Bu arada Ahmet İzzet Efendi, toplantıda hazır bulunanlardan bir de imzalı senet almıştır Çal halkından yirmi kişinin imzaladığı senette; "Efendim! Bâlada muharrer esami sahipleri (yukarıda isimleri yazılı olanlar), cümlemiz dinimizi, vatanımızı, namusumuzu vikâye için size iştirak etmeye söz veriyoruz Buna dair her ne emir olursa ifasına amadeyiz"
Çal Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin de kurucularından olan Ahmet İzzet Efendi, Çal ve çevresinden topladığı 100 gönüllü ile Aydın-Köşk cephesinde düşmanla çarpışmıştır
Aynı şekilde Acıpayam Müftüleri Hasan (Tokcan) Efendi ile Mehmet Arif Akşit (1920'de Hasan Efendi, milletvekili seçilince yerine Müftü olmuştur) ve Tavas Müftüsü Cennetzade Tahir Efendi de ilçelerinin halkını Milli Mücadele lehinde bilinçlendirmişlerdir Bu arada Ahmet İzzet Efendi gibi Müftü Hasan Efendi de çevresine topladığı gönüllülerden oluşturduğu Acıpayam Müfrezesiyle, Aydın Cephesi'ne gitmiştir Burada düşmana karşı vatan topraklarını savunmuştur
Aydın halkının direnişe katılmasını sağlamakta zorluk çeken 57 Tümen Komutanı Albay Şefik Bey, Muğla'nın Bozöyüklü bucağından Hatip Hacı Süleyman Efendi'yi Çine'ye davet etti Daha önce Muğla'daki Millî örgütlenmede rol almış olan Hacı Süleyman Efendi, 12 Haziran 1919'da Çine'ye geldi Buranın ileri gelenleriyle görüşerek aynı gün Çine Heyet-i Milliyesi'nin kurulmasını sağladı
Üçüncü Cumhurbaşkanımız Merhum Celal Bayar Bey, Bozöyüklü Hacı Süleyman Efendi ve hizmetlerinden şöyle söz eder:
" Hacı Süleyman Efendi iri yarı, gösterişli, gür ve erkek sesli, pervasız bir din adamıydı Gördüğü herhangi bir haksızlığa karşı koymaktan zevk duyardı Heyet işe başlayıp memleketin umumi vaziyetini görüşürken Müftü Efendi (Çine Müftüsü)"
"- Yalnız Yunanlılarla kalsak kolay, fakat müttefikleri de var ve kuvvetli"
Mütalâasını ileri sürmüştü Hacı Süleyman Efendi samimi bir edâ, fakat şiddetli bir lisanla müftüye cevap verdi:
"- Hoca! Hoca! İngiliz, Fransız kim olursa olsun memleketimizi kurtarmaya çalışacağız İcap ederse hepimiz şerefimizle öleceğiz" diye bağırdı
Bundan sonra heyet ciddi bir azimle milli vazifesine sarıldı İaneler toplandı Gönüllü kaydedildi Bunların ailelerine para yardımı yapıldı Silahlandırılan yüz kişilik ilk kafile Menderes Köprüsüne, Yunanlıların karşısına sevk olundu"
Aydın'ın merkezinde yine milli ordu fahri müftüsü olarak cephelerde hizmet yapan Aydın I Dönem TBMM üyelerinden Esat İleri ile Nazilli'de Müderris Hacı Süleyman Efendi'nin önemli hizmetleri olmuştur I Dönem için İzmir'den milletvekili de seçilen Hacı Süleyman Efendi, Demirci Mehmet Efe'nin Milli Mücadele lehinde hizmete katılmasında etkili olmuştur
Öte yandan Yunan işgali öncesinde İzmir'de düzenlenen mitingte de İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi, vatan sevgisinin imandan olduğunu, İzmir'in asırlardır ezan sesleri yükselen semalarında kulakları tırmalayan çan seslerine katlanmaktansa şerefle ölerek şehadet şerbetini içmenin daha iyi olacağını açıklayarak konuşmasını şu sözlerle bitiriyordu:
Kardeşlerim Ciğerlerinizde bir soluk nefes kaldıkça, damarlarınızda bir damla kan kaldıkça, anavatanımızı düşmanlara teslim etmeyeceğinize Kur'an-ı Kerim'e el basarak benimle birlikte yemin edin"
Rahmetullah Efendi, İzmir Valisi İzzet Bey'in Yunan işgaline karşı çıkılmaması emri üzerine de;
"Vali Bey bu sakalım kanımla kızarabilir, ama bu alına Yunan alçağını sukûnetle selâmlamış olmanın karasını sürerek Huzur-u İlâhiye çıkamam" diye haykırmıştır Bu arada Müftü Efendi, toplantıyı terketmiştir
İşte bu suretle Yunan işgaline ilk isyan bayrağını çeken Rahmetullah Efendi, işgalden sonra da çalışmalarını gizli olarak sürdürmüştür
Manisa'da da Manisa Müftüsü Âlim Efendi, Cemiyet-i İslâmiyye adıyla bir örgüt kurarak faaliyete geçmiştir İzmir'in işgalinden sonra Müftü Âlim Efendi, Kırkağaç Müftüsü Hacı Rifat Efendi, Burhaniye Müftüsü Mehmet Muhip Efendi, Edremit Müftüsü Hafız Cemal Efendi, Tire Müftüsü Sunullah Efendi, Yunan işgalini din açısından değerlendiren bir fetva vermişlerdir Bu fetvada, Yunan işgali ve zulmünün haksızlığı belirtildikten sonra, buna karşı fiilî mukavemetin yani cihad yapmanın farz olduğu açıklanıyordu Ayrıca fetvada;
Yunanlılarla birlikte Damat Ferid hükümetinin tel'in edildiği de vurgulanmıştır Bundan dolayıdır ki, fetvayı veren din adamları, Yunan makamları ve hem de İstanbul hükümeti tarafından idama mahkûm edilmiştir
Manisa Müftüsü Âlim Hoca, Manisa'nın işgalinden sonra bir süre Manisa'da kalmış, Manisa'daki çalışmalarının Yunanlıları rahatsız etmesi ve yukarıda sözü geçen fetva dolayısıyla idama mahkûm edilmesi üzerine Balıkesir'e geçerek Redd-i İlhak Kurulu'nda faydalı hizmetlerde bulunmuştur 4Balıkesir Kongresi'ne delege olarak kabul edilmiş, Hey'eti Merkeziye'nin fahri üyesi ünvanı verilmiştir
Âlim Efendi, Kurtuluş Savaşı'ndaki bu onurlu davranışları kadar, musıkişinaslığı ile de ün kazanmış bir kişiliğe sahiptir
Rahmetullah ve Âlim Efendilerden başka Batı Anadolu'da; Balıkesir Müftüsü Hacı Ahmet Efendi, IDönem TBMM Üyelerinden Müderris Abdulgafur ve Hasan Basri (Çantay) Efendiler, Edremit Müftüsü Cemal Efendi, Biga Müftüsü Hamdi Efendi, İvrindi'de Hafız Hamid Efendi, Fart Nahiyesinde Müderris İbrahim Efendi, Balya Müftüsü Hüseyin Efendi, 1920 Nisan'da Anzavur'un adamlarınca şehit edilen Gönen Müftüsü Şevket Efendi, Bandırma Müftüsü Hakkı Efendi, Tire Müftüsü Sunullah Efendi, Uşak Müftüsü Ali Rıza Efendi, Uşak Sabık Müftüsü İbrahim (Tahtakılıç) Bey, Eşme Müftüsü Nazif Efendi, Turgutlu Müftüsü Hasan Basri Efendi, Demirci Müftüsü İsmail Hakkı, Soma Sabık Müftüsü Osman Efendi, Bakırlı Hafız Hüseyin Efendi, Salihli Sabık Müftüsü Mehmet Lütfi Efendi, Manisa Müftüsü Âlim Efendi'nin görevden alınması üzerine yerine müftü olan Abdülhamit Efendi, Kırkağaç Müftüsü Hacı Rifat Efendi gibi isimler çalışmalarda bulunmuştur
Hacı Rifat Efendi, Ayvalık cephesinde fiilen savaşa katılmış ve düşmana esir düşmüştür Cephede düşmanla çarpışırken esir düşen bir diğer isim de, Manisa Müderrislerinden Hacı Hilmi Efendi'dir Bu iki din adamı, Atina'da uzun süre esaret hayatı yaşamışlardır Bu arada Milli Mücadele lehindeki çalışmalarından dolayı Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Efendi de 1921 Nisan'ında Yunan askerlerince şehit edilmiştir
Adana, Maraş, Antep ve Urfa'da da halka mücadele fikrini aşılayanlar, yine din adamlarıdır Bunlar Adana'da; Müftü Hüsnü, Müderris Abdullah Faik Çopuroğlu, Çamurzade Hafız Osman Efendi (Kozan Müftüsü), Abdülmecit Efendi (Bahçe Müftüsü), Yusuf Ziya Efendi (Osmaniye Müftüsü), Mehmet (Aldatmaz) Efendi (Karaisalı Müftüsü), Maraş'ta; Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurucularından Vezir Hoca diye tanınan Mehmet Alparslan, Hoca Hasan Rafet Seçkin ve Hoca Ali Sezai Kurtaran Hoca Efendiler, Antep'te; Müftü Rifat Efendi, İmam-Hatip Kazım, Mehmet, Abdülkadir ve Müezzin-Kayyım Ahmet Efendiler, Urfa'da; Müftü Hasan Hüsnü, Şeyh Saffet (Yetkin), Müftü Osman (Siverek Müftüsü) ve Müderris Âlim Asım Efendiler gibi din adamlarıdır Onların önderliğinde emsalsiz bir savunma hareketi olan Maraş Müdafaası gibi müstesna bir kahramanlık örneği verilmiştir Maraş halkının Ermeni çeteleriyle Fransız askerlerine karşı koymasında, "Türk ve İslâm hakimiyetinin bulunmadığı bir yerde Cuma namazı kılınmaz" fetvası etkili olmuştur Özellikle Sütçü İmam'ın ilk kurşunu atması, bu yörede de Milli Mücadele kıvılcımının ateşlenmesi için kâfi gelmiştir
Konya'da; Milli Mücadele'yi fikirde, şuurda ve vicdanda yerleştiren binbir güçlük ve yokluk içinde istikrarlı bir yönetim kuran Müderris Ali Kemalî, Mehmet Vehbi, Müftü Ömer Vehbi ve Abdulhalim Çelebi gibi önde gelen şahsiyetlerdir Ali Kemalî Efendi, Delibaş Mehmet'in adamlarınca şehit edilmiştir
A Milli Mücadele Fikrinin Doğuşunda Din Adamları
Avrupa, Anadolu'nun 1071'de Alparslan tarafından fethedilmesini, daha sonra da Türkleşmesini ve Müslümanlaştırılmasını bir türlü içine sindirememiştir Bunun için Batı, Anadolu'yu geri almak, tekrar Hristiyan yapmak üzere yıllarca plânlar yapmış , mücadeleler vermiştir Batı'nın Türkler'e karşı süregelen bu tutum ve davranışları daha sonra Şark Meselesi olarak adlandırılmıştır Osmanlı İmparatorluğu'nda çöküş belirtilerinin görülmeye başlamasıyla birlikte, Şark Meselesi Avrupa'lılar nazarında, Osmanlı'nın topraklarının paylaşılması meselesi halini almıştır
Öte yandan 19 yüzyıl sonlarından itibaren Avrupa devletleri, bir sömürgecilik yarışına girişmişlerdi Osmanlı İmparatorluğu ise; geniş topraklara sahip oluşu, dünya ticaret yolları üzerindeki stratejik konumu, sanayiinin can damarı haline gelecek olan petrol ve diğer yeraltı zenginliği olan maden bölgelerinin elinde bulunuşu ve Avrupa'ya yakınlığı dolayısıyla emperyalist güçler için son derece uygundu Bu nedenle 20 yüzyıl başlarında Osmanlı toprakları; İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Almanya ve İtalya gibi devletlerin yarıştığı bir yer durumuna geldi Henüz daha I Dünya Savaşı devam ederken, İtilâf güçleri gizlice Londra (2641915), Sykes-Picot (2641916) ve St Jean Maurienne (1741917) andlaşmalarıyla İmparatorluk topraklarını aralarında paylaşmışlardı
Bu şekilde emperyalistler bir bakıma Şark Meselesi'ni çözüme bağlamışlardı Bu yüzden Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) sonrasında hemen faaliyete geçtiler Başka bir ifadeyle, iç-dış ihanet odakları elele vererek, nihayet 9 asır süren bir mücadelenin sonunda, Anayurdumuz, Anadolumuz, İngilizlerin, Fransızların, İtalyanların ve Yunanlıların işgaline uğramıştır Bu emperyalistler inanıyorlardı ki, uzun yıllar devam eden savaşlar sonunda yorgun ve fakir düşen Türk Milleti, istilâya karşı duramaz ve Türk toprakları da kolaylıkla paylaşılırdı Fakat gözardı edilen, unutulan bir gerçek vardı Milli Şairlerimizden Mehmet Emin Yurdakul, Mayıs 1919'da Sultanahmet Meydanı'nda düzenlenen mitingte bu gerçeği şöyle haykırıyordu:
"Demir ve ateş; kardeşler ben bunlarla hiç bir vatan ve ırkın öldüğünü işitmedim Şerefli bir tarih ve medeniyete, sağlam bir fazilet ve ahlâka, zengin bir şiir ve edebiyata, dinî ve millî ananelere, ırkî ve vatanî hatıralara mâlik olan bir milletin mahvolduğunu tarih göstermiyor"
Gerçekten mazisini tarihleştiren, kültürünü millîleştiren ve coğrafyasını vatanlaştıran bir milletin tarih sahnesinden silinip gitmesi mümkün değildir Günümüzde buna örnek milletler vardır Bunlardan birisi de hiç şüphesiz Türk Milletidir Anadolu halkı, Mondros Ateşkesi'nin koşullarını öğrenir öğrenmez silaha sarılmış ve işgalcilere karşı direnmeye ve örgütlenmeye girişmiştir (5) Amasyalısıyla, Trakyalısıyla, Denizlilisiyle, Aydınlısıyla, Maraşlısıyla, Anteplisiyle, Erzurumlusuyla, Adanalısıyla, Ankaralısıyla, emperyalistlere karşı ayaklanmıştır Kısaca çoluğuyla-çocuğuyla, kadınıyla-erkeğiyle Türk Milletinin bütün fertleri harekete geçmiştir Kadınlarımız cephelere mermi taşımış, çocuklar yetişkinlerin yanı sıra vuruşmalara katılmış, başta Müftülerimiz olmak üzere pek çok din adamı vazifeye koşmuştur
Bilindiği üzere Milli Mücadele'nin ilk günlerinde halk, Mustafa Kemal Paşa'nın da belirttiği gibi "Hakiki vaziyeti anlamamışlardı Fikirlerde karışıklık vardı Dimağlar adeta durgun bir haldeydi"
Böyle bir anda milletin ruhunda ve benliğinde mevcut olan direnme gücünü ateşleyen hocalar, müftüler, din adamları Milli Mücadele fikrinin doğuşunda önemli bir faktör olmuşlardır Meselâ; ön sözde de belirtildiği gibi Müftü Ahmet Hulusi Efendi, 15 Mayıs 1919 günü düzenlediği mitingte Denizli halkına; " işgal edilen memleket halkının silaha sarılması dinî bir görevdir" dediğinde, herkes Müftü Efendi'nin etrafında birleşmiştir Halkla bütünleşen Ahmet Hulusi, Denizli ve çevresinde etkili olmuş ve daha sonraki günlerde Milli Mücadele için önem arzeden hizmetlerde bulunmuştur
İzmir'in işgali üzerine 16 Mayıs 1919 günü Denizli-Sarayköy'de de işgali tel'in mitingi düzenlenmiştir Bu mitingte İlçe Müftüsü Ahmet Şükrü Efendi (9), halka, İzmir'in kâfir Yunanlılar tarafından işgal edildiğini, bu kâfirlerin bulunduğu yerde namaz kılınamayacağını ve kılınmasının caiz olmadığını bildirerek düşmana karşı konmasını istemiştir
Denizli-Çal Müftüsü Ahmet İzzet (Çalgüner) Efendi de ilçesinde ve çevresinde halkın millî harekâta katılmaları için çalışmalarda bulunan din adamlarının ilklerindendir O, 17 Mayıs 1919 günü Çal halkını Çarşı Camii'nde toplayarak onlara düşman istilasına karşı seyirci kalınmamasını ve silahla mukavemet edilmesinin gerekli olduğunu anlatmıştır Daha sonraki günlerde de aynı camide yapılan toplantılarla halkı düşmana direnme konusunda bilinçlendirmeye ve teşkilatlandırmaya çalışmıştır Bu amaçla, ilçenin nüfuzlu kişileriyle toplantı yapmıştır Böyle bir toplantıda; "Allahımız bir, Peygamberimiz bir, kitabımız bir, vatanımız bir olduğuna göre muhafazasına mecburuz Mukaddesatımızı müdafaa için Allah'ın ve Peygamber'in emirlerine uymak gereklidir Çöken Saray Saltanatının yerine milletinin kalbindeki iman nuru bir kat daha parlamıştır" şeklinde yürekleri ürpertici bir konuşma yapmıştı
Bu arada Ahmet İzzet Efendi, toplantıda hazır bulunanlardan bir de imzalı senet almıştır Çal halkından yirmi kişinin imzaladığı senette; "Efendim! Bâlada muharrer esami sahipleri (yukarıda isimleri yazılı olanlar), cümlemiz dinimizi, vatanımızı, namusumuzu vikâye için size iştirak etmeye söz veriyoruz Buna dair her ne emir olursa ifasına amadeyiz"
Çal Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin de kurucularından olan Ahmet İzzet Efendi, Çal ve çevresinden topladığı 100 gönüllü ile Aydın-Köşk cephesinde düşmanla çarpışmıştır
Aynı şekilde Acıpayam Müftüleri Hasan (Tokcan) Efendi ile Mehmet Arif Akşit (1920'de Hasan Efendi, milletvekili seçilince yerine Müftü olmuştur) ve Tavas Müftüsü Cennetzade Tahir Efendi de ilçelerinin halkını Milli Mücadele lehinde bilinçlendirmişlerdir Bu arada Ahmet İzzet Efendi gibi Müftü Hasan Efendi de çevresine topladığı gönüllülerden oluşturduğu Acıpayam Müfrezesiyle, Aydın Cephesi'ne gitmiştir Burada düşmana karşı vatan topraklarını savunmuştur
Aydın halkının direnişe katılmasını sağlamakta zorluk çeken 57 Tümen Komutanı Albay Şefik Bey, Muğla'nın Bozöyüklü bucağından Hatip Hacı Süleyman Efendi'yi Çine'ye davet etti Daha önce Muğla'daki Millî örgütlenmede rol almış olan Hacı Süleyman Efendi, 12 Haziran 1919'da Çine'ye geldi Buranın ileri gelenleriyle görüşerek aynı gün Çine Heyet-i Milliyesi'nin kurulmasını sağladı
Üçüncü Cumhurbaşkanımız Merhum Celal Bayar Bey, Bozöyüklü Hacı Süleyman Efendi ve hizmetlerinden şöyle söz eder:
" Hacı Süleyman Efendi iri yarı, gösterişli, gür ve erkek sesli, pervasız bir din adamıydı Gördüğü herhangi bir haksızlığa karşı koymaktan zevk duyardı Heyet işe başlayıp memleketin umumi vaziyetini görüşürken Müftü Efendi (Çine Müftüsü)"
"- Yalnız Yunanlılarla kalsak kolay, fakat müttefikleri de var ve kuvvetli"
Mütalâasını ileri sürmüştü Hacı Süleyman Efendi samimi bir edâ, fakat şiddetli bir lisanla müftüye cevap verdi:
"- Hoca! Hoca! İngiliz, Fransız kim olursa olsun memleketimizi kurtarmaya çalışacağız İcap ederse hepimiz şerefimizle öleceğiz" diye bağırdı
Bundan sonra heyet ciddi bir azimle milli vazifesine sarıldı İaneler toplandı Gönüllü kaydedildi Bunların ailelerine para yardımı yapıldı Silahlandırılan yüz kişilik ilk kafile Menderes Köprüsüne, Yunanlıların karşısına sevk olundu"
Aydın'ın merkezinde yine milli ordu fahri müftüsü olarak cephelerde hizmet yapan Aydın I Dönem TBMM üyelerinden Esat İleri ile Nazilli'de Müderris Hacı Süleyman Efendi'nin önemli hizmetleri olmuştur I Dönem için İzmir'den milletvekili de seçilen Hacı Süleyman Efendi, Demirci Mehmet Efe'nin Milli Mücadele lehinde hizmete katılmasında etkili olmuştur
Öte yandan Yunan işgali öncesinde İzmir'de düzenlenen mitingte de İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi, vatan sevgisinin imandan olduğunu, İzmir'in asırlardır ezan sesleri yükselen semalarında kulakları tırmalayan çan seslerine katlanmaktansa şerefle ölerek şehadet şerbetini içmenin daha iyi olacağını açıklayarak konuşmasını şu sözlerle bitiriyordu:
Kardeşlerim Ciğerlerinizde bir soluk nefes kaldıkça, damarlarınızda bir damla kan kaldıkça, anavatanımızı düşmanlara teslim etmeyeceğinize Kur'an-ı Kerim'e el basarak benimle birlikte yemin edin"
Rahmetullah Efendi, İzmir Valisi İzzet Bey'in Yunan işgaline karşı çıkılmaması emri üzerine de;
"Vali Bey bu sakalım kanımla kızarabilir, ama bu alına Yunan alçağını sukûnetle selâmlamış olmanın karasını sürerek Huzur-u İlâhiye çıkamam" diye haykırmıştır Bu arada Müftü Efendi, toplantıyı terketmiştir
İşte bu suretle Yunan işgaline ilk isyan bayrağını çeken Rahmetullah Efendi, işgalden sonra da çalışmalarını gizli olarak sürdürmüştür
Manisa'da da Manisa Müftüsü Âlim Efendi, Cemiyet-i İslâmiyye adıyla bir örgüt kurarak faaliyete geçmiştir İzmir'in işgalinden sonra Müftü Âlim Efendi, Kırkağaç Müftüsü Hacı Rifat Efendi, Burhaniye Müftüsü Mehmet Muhip Efendi, Edremit Müftüsü Hafız Cemal Efendi, Tire Müftüsü Sunullah Efendi, Yunan işgalini din açısından değerlendiren bir fetva vermişlerdir Bu fetvada, Yunan işgali ve zulmünün haksızlığı belirtildikten sonra, buna karşı fiilî mukavemetin yani cihad yapmanın farz olduğu açıklanıyordu Ayrıca fetvada;
Yunanlılarla birlikte Damat Ferid hükümetinin tel'in edildiği de vurgulanmıştır Bundan dolayıdır ki, fetvayı veren din adamları, Yunan makamları ve hem de İstanbul hükümeti tarafından idama mahkûm edilmiştir
Manisa Müftüsü Âlim Hoca, Manisa'nın işgalinden sonra bir süre Manisa'da kalmış, Manisa'daki çalışmalarının Yunanlıları rahatsız etmesi ve yukarıda sözü geçen fetva dolayısıyla idama mahkûm edilmesi üzerine Balıkesir'e geçerek Redd-i İlhak Kurulu'nda faydalı hizmetlerde bulunmuştur 4Balıkesir Kongresi'ne delege olarak kabul edilmiş, Hey'eti Merkeziye'nin fahri üyesi ünvanı verilmiştir
Âlim Efendi, Kurtuluş Savaşı'ndaki bu onurlu davranışları kadar, musıkişinaslığı ile de ün kazanmış bir kişiliğe sahiptir
Rahmetullah ve Âlim Efendilerden başka Batı Anadolu'da; Balıkesir Müftüsü Hacı Ahmet Efendi, IDönem TBMM Üyelerinden Müderris Abdulgafur ve Hasan Basri (Çantay) Efendiler, Edremit Müftüsü Cemal Efendi, Biga Müftüsü Hamdi Efendi, İvrindi'de Hafız Hamid Efendi, Fart Nahiyesinde Müderris İbrahim Efendi, Balya Müftüsü Hüseyin Efendi, 1920 Nisan'da Anzavur'un adamlarınca şehit edilen Gönen Müftüsü Şevket Efendi, Bandırma Müftüsü Hakkı Efendi, Tire Müftüsü Sunullah Efendi, Uşak Müftüsü Ali Rıza Efendi, Uşak Sabık Müftüsü İbrahim (Tahtakılıç) Bey, Eşme Müftüsü Nazif Efendi, Turgutlu Müftüsü Hasan Basri Efendi, Demirci Müftüsü İsmail Hakkı, Soma Sabık Müftüsü Osman Efendi, Bakırlı Hafız Hüseyin Efendi, Salihli Sabık Müftüsü Mehmet Lütfi Efendi, Manisa Müftüsü Âlim Efendi'nin görevden alınması üzerine yerine müftü olan Abdülhamit Efendi, Kırkağaç Müftüsü Hacı Rifat Efendi gibi isimler çalışmalarda bulunmuştur
Hacı Rifat Efendi, Ayvalık cephesinde fiilen savaşa katılmış ve düşmana esir düşmüştür Cephede düşmanla çarpışırken esir düşen bir diğer isim de, Manisa Müderrislerinden Hacı Hilmi Efendi'dir Bu iki din adamı, Atina'da uzun süre esaret hayatı yaşamışlardır Bu arada Milli Mücadele lehindeki çalışmalarından dolayı Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Efendi de 1921 Nisan'ında Yunan askerlerince şehit edilmiştir
Adana, Maraş, Antep ve Urfa'da da halka mücadele fikrini aşılayanlar, yine din adamlarıdır Bunlar Adana'da; Müftü Hüsnü, Müderris Abdullah Faik Çopuroğlu, Çamurzade Hafız Osman Efendi (Kozan Müftüsü), Abdülmecit Efendi (Bahçe Müftüsü), Yusuf Ziya Efendi (Osmaniye Müftüsü), Mehmet (Aldatmaz) Efendi (Karaisalı Müftüsü), Maraş'ta; Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurucularından Vezir Hoca diye tanınan Mehmet Alparslan, Hoca Hasan Rafet Seçkin ve Hoca Ali Sezai Kurtaran Hoca Efendiler, Antep'te; Müftü Rifat Efendi, İmam-Hatip Kazım, Mehmet, Abdülkadir ve Müezzin-Kayyım Ahmet Efendiler, Urfa'da; Müftü Hasan Hüsnü, Şeyh Saffet (Yetkin), Müftü Osman (Siverek Müftüsü) ve Müderris Âlim Asım Efendiler gibi din adamlarıdır Onların önderliğinde emsalsiz bir savunma hareketi olan Maraş Müdafaası gibi müstesna bir kahramanlık örneği verilmiştir Maraş halkının Ermeni çeteleriyle Fransız askerlerine karşı koymasında, "Türk ve İslâm hakimiyetinin bulunmadığı bir yerde Cuma namazı kılınmaz" fetvası etkili olmuştur Özellikle Sütçü İmam'ın ilk kurşunu atması, bu yörede de Milli Mücadele kıvılcımının ateşlenmesi için kâfi gelmiştir
Konya'da; Milli Mücadele'yi fikirde, şuurda ve vicdanda yerleştiren binbir güçlük ve yokluk içinde istikrarlı bir yönetim kuran Müderris Ali Kemalî, Mehmet Vehbi, Müftü Ömer Vehbi ve Abdulhalim Çelebi gibi önde gelen şahsiyetlerdir Ali Kemalî Efendi, Delibaş Mehmet'in adamlarınca şehit edilmiştir