zeberus1234
Yeni Üye
Morrissey
1959-...
Steven Patrick Morrissey, 1959 doğumlu İngiliz şarkıcı, şarkı sözü yazarı. 1980lerin ünlü gruplarından "The Smiths"in vokalisti olarak müzik dünyasına adım atan Morrissey, halen solo çalışmalar yapmakta. Şarkılarında genellikle yabancılaşmayı ve kötü biten aşkları anlatıyor.
Morrissey, 22 Mayıs 1959da Manchester, İngilterede doğdu. Ailesi, İrlanda göçmeni olan Peter Morrissey ve Elizabeth Dwyerdı. Babası bir hastanede kapı görevlisi, annesi ise kütüphane görevlisiydi. Aile Morrisseyin doğumundan hemen önce İngiltereye yerleşmişti. Morrisseyin Jackie adlı bir ablası vardı. Annesiyle hayatı boyunca çok iyi anlaşan şarkıcının babasıyla olan ilişkisi bunun tam tersiydi. Yıllar boyu kötü gidişin ardından ilişkileri kopma noktasına geldi.
Morrissey çocukluk yıllarında 1960ların müzisyenlerini rol model olarak görüyordu. Genellikle Sandie Shaw, Timi Yuro, Marianne Faithfull gibi bayan şarkıcıları dinliyordu, aynı zamanda bir Oscar Wilde hayranıydı. Ergenlik çağında genellikle yalnız bir genç oldu. Bu yıllarda başlayan ve ömrü boyunca uğraşmak zorunda kalacağı depresyon için ilaçlar alıyordu. Bu sırada okulu bıraktı ve kendini kitap okumaya ve müzik dinlemeye adadı. Hatta kahramanları olan James Dean ve The New York Dolls grubu hakkında kısa romanlar yazdı.
Bu süre zarfında müziğe artan ilgisi sonucunda, Morrissey bir punk rock grubu olan The Nosebleedsin vokalisti oldu, şarkı sözü yazmaya başladı. Ancak grup bir yıl sonra dağıldı.
1982 yılında Morrissey, gitarist Johnny Marr ile birlikte The Smiths grubunu kurdu ve grup, 1980lerin en önemli alternatif rock gruplarından biri oldu. Morrissey, depresif ve karanlık şarkıların sözlerini yazıyor, Marr ise beste yapıyordu. The Smiths bir anda tüm dünyada büyük başarı yakaladı, bir kült haline geldi. Grup, Marr ve Morrisseyin görüş ayrılıkları yüzünden 1987 yılında dağıldı.
1987den sonra Morrissey, kariyerine solo çalışmalarıyla devam etmeye karar verdi. 1988de ilk albümü Viva Hatei çıkardı ve albüm listelerde bir numara oldu. Suedehead, Everyday Is Like Sunday gibi büyük beğeni toplayan şarkılar bu albümdeydi. 1991 tarihli albüm Kill Uncleın turnesinden hemen sonra 1992 tarihli Your Arsenal çıktı. Grammy adaylığı kazanan bu albümün başarısının altında Boz Boorer, Alain Whyte ve David Bowienin gitaristi olan Mick Ronson yatıyordu.
1994 tarihli Vauxhall and I albümü Morrisseyi tekrar listelerin bir numarasına taşıdı. Bundan sonra çıkan albümler Southpaw Grammar ve Maladjusted diğerleri kadar başarılı olamadı. Aynı zamanda Morrissey bu tarihte Dublinden Los Angeles, Amerikaya taşındı.
2004 yılında You Are the Quarry albümü çıktı. Eleştirmenlerden çok iyi puan alan bu albümden çıkan single Irish Blood, English Heart, Morrisseye ilk kez şarkı bazında listelerdeki en yüksek sıralamayı getirdi, şarkı listelerde 3. sıraya yerleşti. Bu albüm aynı zamanda bir milyondan fazla satarak hem The Smiths zamanında hem de solo kariyeri boyunca en çok satan albümü oldu.
5 Haziran 2004teki Dublin konseri sırasında Amerika eski başkanı Ronald Reagenın öldüğünü açıkladıktan sonra Reagen yerine George Bushun ölmesini tercih edeceğini söylemesi üzerine sanatçı bazı kesimlerden tepki çekti.
Morrisseyin en son albümü Ringleader of the Tormentors 2006 yılında piyasaya çıktı ve listelerde bir numaraya yükseldi. Albüm Romada kaydedildi. Albümün yapımcısı David Bowienin de yapımcısı olan Tony Viscontiydi. Sanatçı albümün piyasaya sürülüşünün ardından Türkiyeyi de dahil ettiği bir turneye çıktı.
Morrissey, şarkılarıyla edebiyattan müziğe kadar birçok alanda uğraş veren sanatçıları da etkiledi. Douglas Couplandin Girlfriend in a Coma adlı kitabı Smithsin bir şarkısnın adıydı. Kitapta bazı konuşmalar da şarkı sözlerinden alınmıştı. Nick Hornbynin A Long Way Down kitabı da Smithsin bir şarkısına atıfta bulunuyordu. Willy Russellın The Wrong Boy kitabının baş karakterinin The Smiths takıntısı vardı. Pete Wentz de bir kitabına Smithsin şarkısının adını verdi. İsveçli yazar Peter Birro ise Morrisseyin Angel, Angel, Down We Go Together adlı şarkısnın onu intihardan kurtardığını söylemişti. Morrissey aynı zamanda 2004 yapımı New York Doll adlı filmde rol aldı. Film, Morrisseyin hayranı olduğu The New York Dolls grubunun basisti Arthur Kanein hayatını anlatan bir belgeseldi.
Morrissey, 1982den beri edindiği tüm başarılara rağmen 1999-2003 yılları arasında albümlerini çıkarmak için anlaşacağı bir plak şirketi bulmakta zorlandı. 1996da The Smithsin davulcusu Mike Joyce, Morrissey ve Johnny Marra telif hakları için açtığı davayı kazandı. Morrissey, Mike Joycea hiç telif hakkı ödememekten suçlu bulundu. Bunun dışında sanatçı Madonna, David Bowie gibi isimler hakkında sert eleştirilerde bulunmuştu. Hatta The Cure solisti Robert Smith, bir röportajında sanatçıdan nefret ettiğini dile getirdi. Manic Street Preachers grubu üyeleri de sanatçının bir İngiliz partisi için yaptığı yorumları eleştirirken acınası halde olduğunu ve basının dikkatini çekmek amacıyla bu şekilde davrandığını söylemişti.
Morrissey politik görüşlerini açıklamaktan hiçbir zaman çekinmedi. Politik düşmanlarının başında İngiltere eski başbakanı Margaret Thatcher, Tony Blair ve George Bush geliyordu. Hatta ilk albümü Viva Hateteki Margaret on the Guillotine, Margaret Thatchera bir eleştiriydi. Bunun üzerine İngiliz polisi Morrisseye soruşturma açmış, evini aramıştı. 2004te şarkıcı, Amerikan halkının seçimlerde John Kerryye oy vermesi için bir duyuru yayınladı. Duyuru, sanatçının resmi web sitesinde yayınlandı. Bu olaylar üzerine FBI tarafından sorgulandı.
Morrissey 1990larda ırkçılık yaptığı gerekçesiyle de suçlandı. Bu suçlamaların kaynağı ise Bengali In Platforms ve National Front Disco şarkılarının sözleriydi. Sanatçı bu iddiaları yalanladı. Hatta anti-ırkçı anlaşmalara imza attı.
Sanatçı, 11 yaşından beri bir vejetaryen olmasının da etkisiyle hayvan haklarının şiddetli bir savunucusu oldu. PETA gibi hayvan haklarını savunan örgütlere destek verdi. İngiliz Hükümeti, Morrisseyin tilki avcılarına fiziksel olarak saldırdığını ileri sürdü ve bu yüzden bir soruşturma başlatılmasını talep etti. Sanatçı, Kanadada meydana gelen hayvan hakları ihlalinin üzerine bu ülkeyi turne kapsamına almayacağını açıkladı.
Morrisseyin cinsel tercihleri her zaman basının ilgi odağı oldu. Birçok röportajında aseksüel olduğunu söylemişti. Ancak son yıllarda bunun sadece şarkılarında varolduğunu iddia etti. Bazı şarkılarının sözlerinden yola çıkarak sanatçının homoseksüel olduğunu da iddia edenler oldu ancak Morrissey bu konuda sessiz kalmayı tercih etti.
Bugüne kadar Morrissey hakkında birçok kitap yazıldı. Bunlar Saint Morrissey: A Portrait of This Charming Man by an Alarming Fan (Mark Simpson), Morrissey: Scandal and Passion (David Bret), The Smiths: Songs That Saved Your Life (Simon Goddard), Morrissey's Manchester (Phill Gatenby), Morrissey: In His Own Words (Morrissey ve John Robertson), Morrissey and Marr: The Severed Alliance (Johnny Rogan), Morrissey (Pat Reid), Morrissey Shot (Linder Sterling), How Soon Is Never (Marc Spitz), Peepholism: Into the Art of Morrissey (Jo Slee) ve The Wrong Boy (Willy Russell) idi.
Morrisseyin yazdığı kısa romanlar ise şöyle: The New York Dolls (1981), James Dean Is Not Dead (1983) ve Exit Smiling (1998).
Morrissey, şu anda müzik piyasasında bulunan birçok grup tarafından rol model olarak gösteriliyor. Romada yaşıyor, 1970 sonrası çekilen hiçbir filmi izlemiyor ve 1.83 metre boyunda. Nancy Sinatraya ilgi duyduğu, hatta Let Me Kiss You adlı şarkısını onun için yazdığı biliniyor. Interlude şarkısı da Sinatrayla yaptığı bir düet. En sevdiği film ise 1960 yapımı Saturday Night and Sunday Morning. Sanatçı sahneye smokinle çıkıyor.
1959-...
Steven Patrick Morrissey, 1959 doğumlu İngiliz şarkıcı, şarkı sözü yazarı. 1980lerin ünlü gruplarından "The Smiths"in vokalisti olarak müzik dünyasına adım atan Morrissey, halen solo çalışmalar yapmakta. Şarkılarında genellikle yabancılaşmayı ve kötü biten aşkları anlatıyor.
Morrissey, 22 Mayıs 1959da Manchester, İngilterede doğdu. Ailesi, İrlanda göçmeni olan Peter Morrissey ve Elizabeth Dwyerdı. Babası bir hastanede kapı görevlisi, annesi ise kütüphane görevlisiydi. Aile Morrisseyin doğumundan hemen önce İngiltereye yerleşmişti. Morrisseyin Jackie adlı bir ablası vardı. Annesiyle hayatı boyunca çok iyi anlaşan şarkıcının babasıyla olan ilişkisi bunun tam tersiydi. Yıllar boyu kötü gidişin ardından ilişkileri kopma noktasına geldi.
Morrissey çocukluk yıllarında 1960ların müzisyenlerini rol model olarak görüyordu. Genellikle Sandie Shaw, Timi Yuro, Marianne Faithfull gibi bayan şarkıcıları dinliyordu, aynı zamanda bir Oscar Wilde hayranıydı. Ergenlik çağında genellikle yalnız bir genç oldu. Bu yıllarda başlayan ve ömrü boyunca uğraşmak zorunda kalacağı depresyon için ilaçlar alıyordu. Bu sırada okulu bıraktı ve kendini kitap okumaya ve müzik dinlemeye adadı. Hatta kahramanları olan James Dean ve The New York Dolls grubu hakkında kısa romanlar yazdı.
Bu süre zarfında müziğe artan ilgisi sonucunda, Morrissey bir punk rock grubu olan The Nosebleedsin vokalisti oldu, şarkı sözü yazmaya başladı. Ancak grup bir yıl sonra dağıldı.
1982 yılında Morrissey, gitarist Johnny Marr ile birlikte The Smiths grubunu kurdu ve grup, 1980lerin en önemli alternatif rock gruplarından biri oldu. Morrissey, depresif ve karanlık şarkıların sözlerini yazıyor, Marr ise beste yapıyordu. The Smiths bir anda tüm dünyada büyük başarı yakaladı, bir kült haline geldi. Grup, Marr ve Morrisseyin görüş ayrılıkları yüzünden 1987 yılında dağıldı.
1987den sonra Morrissey, kariyerine solo çalışmalarıyla devam etmeye karar verdi. 1988de ilk albümü Viva Hatei çıkardı ve albüm listelerde bir numara oldu. Suedehead, Everyday Is Like Sunday gibi büyük beğeni toplayan şarkılar bu albümdeydi. 1991 tarihli albüm Kill Uncleın turnesinden hemen sonra 1992 tarihli Your Arsenal çıktı. Grammy adaylığı kazanan bu albümün başarısının altında Boz Boorer, Alain Whyte ve David Bowienin gitaristi olan Mick Ronson yatıyordu.
1994 tarihli Vauxhall and I albümü Morrisseyi tekrar listelerin bir numarasına taşıdı. Bundan sonra çıkan albümler Southpaw Grammar ve Maladjusted diğerleri kadar başarılı olamadı. Aynı zamanda Morrissey bu tarihte Dublinden Los Angeles, Amerikaya taşındı.
2004 yılında You Are the Quarry albümü çıktı. Eleştirmenlerden çok iyi puan alan bu albümden çıkan single Irish Blood, English Heart, Morrisseye ilk kez şarkı bazında listelerdeki en yüksek sıralamayı getirdi, şarkı listelerde 3. sıraya yerleşti. Bu albüm aynı zamanda bir milyondan fazla satarak hem The Smiths zamanında hem de solo kariyeri boyunca en çok satan albümü oldu.
5 Haziran 2004teki Dublin konseri sırasında Amerika eski başkanı Ronald Reagenın öldüğünü açıkladıktan sonra Reagen yerine George Bushun ölmesini tercih edeceğini söylemesi üzerine sanatçı bazı kesimlerden tepki çekti.
Morrisseyin en son albümü Ringleader of the Tormentors 2006 yılında piyasaya çıktı ve listelerde bir numaraya yükseldi. Albüm Romada kaydedildi. Albümün yapımcısı David Bowienin de yapımcısı olan Tony Viscontiydi. Sanatçı albümün piyasaya sürülüşünün ardından Türkiyeyi de dahil ettiği bir turneye çıktı.
Morrissey, şarkılarıyla edebiyattan müziğe kadar birçok alanda uğraş veren sanatçıları da etkiledi. Douglas Couplandin Girlfriend in a Coma adlı kitabı Smithsin bir şarkısnın adıydı. Kitapta bazı konuşmalar da şarkı sözlerinden alınmıştı. Nick Hornbynin A Long Way Down kitabı da Smithsin bir şarkısına atıfta bulunuyordu. Willy Russellın The Wrong Boy kitabının baş karakterinin The Smiths takıntısı vardı. Pete Wentz de bir kitabına Smithsin şarkısının adını verdi. İsveçli yazar Peter Birro ise Morrisseyin Angel, Angel, Down We Go Together adlı şarkısnın onu intihardan kurtardığını söylemişti. Morrissey aynı zamanda 2004 yapımı New York Doll adlı filmde rol aldı. Film, Morrisseyin hayranı olduğu The New York Dolls grubunun basisti Arthur Kanein hayatını anlatan bir belgeseldi.
Morrissey, 1982den beri edindiği tüm başarılara rağmen 1999-2003 yılları arasında albümlerini çıkarmak için anlaşacağı bir plak şirketi bulmakta zorlandı. 1996da The Smithsin davulcusu Mike Joyce, Morrissey ve Johnny Marra telif hakları için açtığı davayı kazandı. Morrissey, Mike Joycea hiç telif hakkı ödememekten suçlu bulundu. Bunun dışında sanatçı Madonna, David Bowie gibi isimler hakkında sert eleştirilerde bulunmuştu. Hatta The Cure solisti Robert Smith, bir röportajında sanatçıdan nefret ettiğini dile getirdi. Manic Street Preachers grubu üyeleri de sanatçının bir İngiliz partisi için yaptığı yorumları eleştirirken acınası halde olduğunu ve basının dikkatini çekmek amacıyla bu şekilde davrandığını söylemişti.
Morrissey politik görüşlerini açıklamaktan hiçbir zaman çekinmedi. Politik düşmanlarının başında İngiltere eski başbakanı Margaret Thatcher, Tony Blair ve George Bush geliyordu. Hatta ilk albümü Viva Hateteki Margaret on the Guillotine, Margaret Thatchera bir eleştiriydi. Bunun üzerine İngiliz polisi Morrisseye soruşturma açmış, evini aramıştı. 2004te şarkıcı, Amerikan halkının seçimlerde John Kerryye oy vermesi için bir duyuru yayınladı. Duyuru, sanatçının resmi web sitesinde yayınlandı. Bu olaylar üzerine FBI tarafından sorgulandı.
Morrissey 1990larda ırkçılık yaptığı gerekçesiyle de suçlandı. Bu suçlamaların kaynağı ise Bengali In Platforms ve National Front Disco şarkılarının sözleriydi. Sanatçı bu iddiaları yalanladı. Hatta anti-ırkçı anlaşmalara imza attı.
Sanatçı, 11 yaşından beri bir vejetaryen olmasının da etkisiyle hayvan haklarının şiddetli bir savunucusu oldu. PETA gibi hayvan haklarını savunan örgütlere destek verdi. İngiliz Hükümeti, Morrisseyin tilki avcılarına fiziksel olarak saldırdığını ileri sürdü ve bu yüzden bir soruşturma başlatılmasını talep etti. Sanatçı, Kanadada meydana gelen hayvan hakları ihlalinin üzerine bu ülkeyi turne kapsamına almayacağını açıkladı.
Morrisseyin cinsel tercihleri her zaman basının ilgi odağı oldu. Birçok röportajında aseksüel olduğunu söylemişti. Ancak son yıllarda bunun sadece şarkılarında varolduğunu iddia etti. Bazı şarkılarının sözlerinden yola çıkarak sanatçının homoseksüel olduğunu da iddia edenler oldu ancak Morrissey bu konuda sessiz kalmayı tercih etti.
Bugüne kadar Morrissey hakkında birçok kitap yazıldı. Bunlar Saint Morrissey: A Portrait of This Charming Man by an Alarming Fan (Mark Simpson), Morrissey: Scandal and Passion (David Bret), The Smiths: Songs That Saved Your Life (Simon Goddard), Morrissey's Manchester (Phill Gatenby), Morrissey: In His Own Words (Morrissey ve John Robertson), Morrissey and Marr: The Severed Alliance (Johnny Rogan), Morrissey (Pat Reid), Morrissey Shot (Linder Sterling), How Soon Is Never (Marc Spitz), Peepholism: Into the Art of Morrissey (Jo Slee) ve The Wrong Boy (Willy Russell) idi.
Morrisseyin yazdığı kısa romanlar ise şöyle: The New York Dolls (1981), James Dean Is Not Dead (1983) ve Exit Smiling (1998).
Morrissey, şu anda müzik piyasasında bulunan birçok grup tarafından rol model olarak gösteriliyor. Romada yaşıyor, 1970 sonrası çekilen hiçbir filmi izlemiyor ve 1.83 metre boyunda. Nancy Sinatraya ilgi duyduğu, hatta Let Me Kiss You adlı şarkısını onun için yazdığı biliniyor. Interlude şarkısı da Sinatrayla yaptığı bir düet. En sevdiği film ise 1960 yapımı Saturday Night and Sunday Morning. Sanatçı sahneye smokinle çıkıyor.