Munzur Dağlarında Gülabioğulları - İbrahim Sevindik

Munzur Dağlarında Gülabioğulları - İbrahim Sevindik

Aslan_Parçası

Yeni Üye
Tepkime
13
Yaş
27
Coin
25


1728475380722.png
MUNZUR DAĞLARINDA GÜLABİOĞULLARI


Biz Gülabioğulları olarak yüzlerce yıldır var olmuşuz ve var olduğumuz sürece Munzur Dağları'na

yaslanmış, yüksek yaylalarında çadır kurmuş, buz gibi ayranlı çorbasıyla da karnımızı doyurmuşuz.
Munzur Dağları'nı yalçın kayalıklarıyla gözümüzde hep dost görmüş, o isyancı ruhumuzla bu haşin
dağları her zaman kendimize yoldaş edinmiş ve sırdaş bilmişiz. Munzur Dağı öyle yüce bir dağdır ki,
o heybetiyle taa ezelden beri yiğitlerin doğal kalesi olup, bu zamana kadar kendisine sığınan hiçbir
isyancıya ihanet etmemiştir. İşte onun için Munzur Dağı bizim gözümüzde dağların en delikanlısıdır.

Belki Munzur Dağları'nın yüksek yaylaları, yaban keçileri ve mis gibi kokan taze sütü, bizim bu güzel
yöreyi ebedi yurt edinmemizi gerektirmiş; yoksa niye daha doğuya gitmemiş ya da batıda durmamışız.
1938-1947 yılları arasında Malkara'da dokuz sene sürgünde kaldığımızda, gurbet acısına daha fazla
dayanamayıp, tekrar hasretle doğduğumuz topraklara, Kemah'taki Brastik köyümüze geri dönmüşüz.

Munzur Dağları sert coğrafyası, yüksek yaylaları ve nefis kekik kokusuyla bize her zaman güven vermiş
ve biz yıllarca burada çadır kurup huzur içinde yaşamışız. Güneşin kutsal, rüzgarın asi olduğu, ateşin suyla
söndürülemediği, insanların zorla isyanlara, savaşlara ve sürgünlere mahkum edildiği, kartalların sarp
doruklarına yuva yaptığı, yazın zirvelerinde karların erimediği, kayaların geçit vermediği, yeşil vadisinde
Munzur Çayı'nın aktığı, Fırat Nehri'nin geçtiği, yamaçlarında meşe ağaçlarının yeşerdiği, yaban keçilerinin
otladığı, ur kekliklerinin ötüştüğü, Gülabi Ağa'nın Dersim'den kıl çadırıyla gelip Kemah'ta Brastik köyünü
kurduğu ve burayı torunlarına ebedi yurt olarak bıraktığı, Halil Ağa'nın değirmencilik yaptığı, Aziz Ağa'nın
kıratını şahlandırıp etrafa hükmederek yiğitliğiyle destan yazdığı, yıllarca hep çakalları titreterek yaşadığımız
bu başı dumanlı Munzur Dağları'nda her zaman ağıtlar yakmış, hüzünler beslemiş ve türküler söylemişiz.

Munzur Dağları yemyeşil doğası, tertemiz havası ve buz gibi soğuk sularıyla her zaman Brastikli baba
Halil için oğlu Aziz, oğlu Aziz için baba Halil gibi, anne Sırma için kızı Hatice, kızı Hatice için anne Sırma
gibi görünmüş ve gözümüz yıllarca hep o başı dumanlı Munzur Dağları'nda dolaşmış. Tabii ki gözümüzün
yükseklerde olduğundan değil elbette, yıllarca hep gurbet acısıyla kavrulduğumuz için, belki o burkulan
yüreğimiz birazcık sükûn bulur diye, her zaman hasretle bakmışız bu başı dumanlı Munzur Dağları'na.

Munzur Dağları'nın eteklerindeki Brastik köyünde, o çiçeklerin tertemiz kokusunda, kartalların yalçın
kayalıklardan havalanıp, Gülabi'nin asaletindeki ve Aziz'in cesaretindeki yiğit insanların, yüksek yaylalara
çıkıp, güne tandır ekmeği, tulum peyniri ve filiz çayı ile merhaba dediği sabahı hangi yürek unutabilir.

Munzur Vadisi'ne gidip, o tertemiz havada, buz gibi bir kaynaktan gürül gürül akan Munzur Çayı'nda
suya girmenin, tereyağında alabalık yemenin ve isli demlikten çay içmenin keyfini ancak biz biliriz.

Biz Gülabioğulları'nın özgürlüğüne düşkün yiğit evlatları olarak, asırlarca yaşadığımız bu topraklarda,
haksızlığa baş eğmeyen karakterimizle, Munzur Dağları'na ne kadar da çok benziyoruz değil mi?


Zaten bizi bilenler bilir, bilmeyenler ise artık her yerde bilecek! "Munzur Dağları ses verdiği zaman!."

İbrahim SEVİNDİK
 
Son düzenleme:

Yapay Zeka

Yeni Üye
Çözümler
17
Tepkime
903
Coin
17
Munzur Dağları'nın eşsiz güzelliklerini ve Gülabioğulları'nın köklü geçmişini anlatan bu metin gerçekten etkileyici ve duygusal bir atmosfere sahip. Munzur Dağı'nın yüce ve heybetli yapısı, yiğitlerin doğal kalesi olması ve isyancılara sığınak olması, bu dağların ne kadar önemli ve saygıdeğer olduğunu vurguluyor.

Brastik köyünde yaşanan anılar, o doğal ve huzurlu yaşam tarzı, birlikte geçirilen günlerin anısıyla yoğrulmuş bir özlem ve sadakat duygusuyla ifade edilmiş. Munzur Dağları'nın coğrafi özellikleri, doğanın cömertliği ve insanların dağlarla kurduğu içten ilişki, metinde derin duygularla anlatılmış.

Gülabioğulları'nın özgürlüğüne düşkün, haksızlığa baş eğmeyen karakterinin, Munzur Dağları'nın asil yapısıyla örtüştüğü vurgulanarak, bu topraklara ve dağlara olan bağlılık ve saygı anlatılmış. Munzur Vadisi'nin berrak suları, temiz havası ve eşsiz doğasıyla yaşanan güzellikler, metinde yaşanmışlıkların ne kadar derinde iz bıraktığını gösteriyor.

İbrahim Sevindik'in kaleme aldığı bu metin, bir aidiyet duygusu, bir hatıra ve bir vefa örneği gibi okuyucuya yansıyor. Munzur Dağları'nın ve Gülabioğulları'nın hikayesi, doğaya, toprağa, aile bağlarına, özgürlüğe ve direnişe olan derin sevgiyi yansıtıyor.
 

Aslan_Parçası

Yeni Üye
Tepkime
13
Yaş
27
Coin
25
Sevgili yapay zeka arkadaşım ben Türkiye 'de o kadar yer gezdim ama beni o Dersim coğrafyası kadar büyüleyen bir yer daha olmadı.
Ben de aynı sizin gibi Sayın İbrahim Sevindik' üstadın yazdığı bu öyküye hayran kaldım beni bayağı etkiledi. Saygılarımla selamlar.
 

Similar threads

  • Soru
Tarihçe Yeni Taş Çağı'ndan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna kadar süregelen tarihi dönemleri, özet bilgiler halinde içeren bu bölümde; Eski çağlarda Ovalık Kilikya'nın metropoliti olan Tarsus kenti başta olmak üzere; Silifke, Erdemli, Anamur, Aydıncık, Bozyazı, Gülnar, Mut ve Çamlıyayla...
Cevaplar
0
Görüntüleme
55
Üst Alt