Temelde içerde bulunan incinmiş, yıpranmış, değersiz yapının saklanması için kullanılan bir savunma mekanizmasıdır. Narsistik kişiliği olan insanların en belirgin özelliklerinden biri, başarılı olmaya aşırı odaklanırken başarısızlığa karşı aşırı hassastırlar. Herkesten biraz daha farklı, özel ,üstün, önemli bir kişi olduklarını düşünürler. Övüldüklerinde kendilerini çok iyi hissederken, eleştirildiklerinde rahatsız hissederler, incinirler, öfkelenirler.
Büyüklenmecilik ve değersizlik hisleri yan yanadır. Derinlerdeki değersizlik duygusunun farkında değillerdir, bu duyguya hiç bulaşmamak için sürekli olarak kendilerine ve çevrelerine ne kadar özel ve değerli olduklarını ispatlamaya çalışırlar. Kimsenin yapamadığı işleri yapmak isterler. Bu süreçler bilinçdışı gelişir, bunları yaptıklarını fark etmezler.
Bazı kişilerde ise büyüklenmeci yapı dışarıdan bakıldığında anlaşılmaz. Aşırı mütevazi, asla övünmeyen, övülmekten hoşlanmayan kişiler olarak görülürler. Mütevazılıklerini etrafa duyurmaktan keyif alırlar. Derinlemesine incelendiğinde içerden büyüklenmeci bir yapı çıkar, kendi iç dünyalarında ne kadar önemli bir kişi oldukları ile ilgili hayaller kurabilirler.
Yaptıkları için en iyisini yapmak isterler, en iyi okul, en iyi iş peşinde koşarlar. En iyi eğitimleri almalı, en iyi iş yerine sahip olmalıdırlar.
Toplum içinde farklı formlarda görülebilirler. Mağdur ve mazlum duygulardan beslenen narsistik kişilere de rastlanmaktadır. En zorda olan, en kötü olayların onun başına geldiği, en hastalıklı, en kadersiz, en mutsuz olan kişilerdir. Bu kadar sıkıntıya iyi dayanıyor, yine de ayakta duruyor gibi duyguları karşıdaki kişiye hissettirirler ve bununla beslenirler.
‘ Ben’li cümleleri sık sık kullanırlar. Onu fark eden ve anlayan birisine karşı ilgi hissederler ve dikkatlerini ona yönlendirirler. Elde ettikleri başarı sonrası iyilik halleri geçicidir. Bu yüzden hep yeni başarılar için çaba halindedirler.
Narsistik kişiler mutluluk için hep uzakta dururlar, karşıdan bakarlar mutluluğa. Yaşadıkları andan keyif alamadıklarından sürekli gelecek planları yaparlar. Bu planların hiçbir zaman sonu gelmez.
Toplumda çoğu başarılı insanlar narsistik kişilik özelliklerine sahip kişilerdir. Yöneticiler, liderler, bilim adamları, iş adamları bu kişilik özelliklerine sahiptirler.
Evli olanların genellikle eşleri ve çocukları ile sorunları vardır. Evli olmayanlar sevgilileri ile sık sık yakınlaşma ve ayrılma sorunları yaşarlar. İlişkileri mesafeli ve soğuktur, duygusallık yakalamak oldukça zordur.
Bu kişileri uzaktan tanıyanlar çoğunlukla hayranlık beslerler ve karizmatik bulurlar. Karşıdaki kişinin duygusunu iyi bir şekilde analiz ederler ancak bu duygulara karşı umursamaz olabilirler ve karşıdaki kişinin canını yakmak için kullanabilirler. Empati yeteneği zayıf olduğundan bu kişilerle yaşamak genellikle zordur; durmadan küçümseyen, alay eden ve eleştiren birinin karşısında değersiz hissetmek kaçınılmazdır.
Daha çok erkeklerde görülür. Partner tercihinde borderline kişilik yapısındaki kadınları seçerler. Bu kadınlar da onları tercih eder. Ulaşılması zor kadınları tercih edip sonrasında onları değersizleştirirler. İlişki ilerledikçe , daha önce gözlerine görünmeyen ayrıntılara takılıp bunları problem haline getirirler. Sonuç olarak da yoğun eleştiri ve değersizleştirme ile öfke krizleri yaşanır. Yaşanan sorunlara çözüm bulmadıkça alternatif partner arayışına ve cinsel fantezilere yönelim başlar. Anlamsız ve sapkın cinsel eğilimler, pornografiyle ilgilenme, alkol alma, madde kullanımı, tehlikeli spor yapma, hızlı araba kullanma, işe güce daha çok yoğunlaşma, ideolojik gruplara karşı aşırı ilgi duyma gibi savunma mekanizmaları kullanabilirler.
Başarısızlığa, eleştiriye, terk edilmeye karşı olan hassasiyetleri sonucu ruhsal kırılmalar yaşarlar. Bu durumda vücutlarında psikosomatik hastalıklar dediğimiz tıbbi rahatsızlıklar görülür. Örn; baş ağrısı, sırt ağrısı, göğüs ağrısı, kalp ağrısı, mide ağrısı. Cinsel sorunlarla da sık sık karşılaşırlar. Örn; erken boşalma, sertleşme sorunları, başka kadınlara aşırı ilgi ve eşini aldatma olabilir.
Narsistik kişilik neden gelişir?
0-6 yaş kiritik dönemdir. Çocuk daha dünyaya gelmeden ailenin zihninde yetiştirilecek çocukla ilgili tasarımlar vardır. Başarması gerekenler, yapması gerekenler, yapmaması gerekenler çoktan belirlenmiştir ve çocuk tüm bunlara uymak zorundadır. Ailenin bu çabası çocuğun bilinçdışında forma uygun davranmasını gerekli kılar. Çocuğun başarıları sürekli övülür, ne kadar başarılı ve mükemmel olduğu sık sık söylenir. Çocuğa özgür bir alan bırakılmaz, kendi kararını vermesine izin verilmez. Çocuğun ailesinden öğrendiği en temel şey anne ve babasının sevgisini kazanmak için, onların beklentilerine uygun davranması gerektiğidir. Anne ve babasının istediği gibi davranmaz ise çocukla olan ilişki kesilir ya da cezalandırılır. Baba genellikle aşırı otoriter ve siliktir, anne de baba gibi kaliteli bir duygusal ilişki kuramaz.
Bu çocuk büyürken tek derdi anne ve babasını memnun etmektir. Bu durumda kendi becerilerini, ihtiyaç ve arzularını tanıma fırsatı bulamaz. Çünkü başarısızlıklarında çocuğa olan ilgi ve sevgi tamamen kesilir. Bu şekilde aile farkında olmadan çocuğu çok kez cezalandırır. Çocuk da sevgi alabilmek için adamına göre muamele yapmayı öğrenir. Büyüdüğünde sürekli başarılı olmak, öteki insanların takdirini almak için koşturur.
Annenin sevgisini kesmesi, küsmesi, konuşmaması, çocukta sürekli bir değersizlik hissi oluşturur. Bu çocuk aileyi memnun etmek için birçok kimlik geliştirir, bunlara sahte kendilik de denir. Her gördüğü kişiyi memnun etmek için, sevgi alabilmek için kılıktan kılığa girer. Aldığı koşullu sevginin devamı olarak da tüm insanlardan koşullu sevgi alır. Sürekli maske taktıkları için hayat onları çok yorar ve sürekli yorgundurlar, iş yapmasalar bile yorgun olduklarını ifade ederler.
Tedavisi var mıdır?
Bu kişilikler ruhsal sorunları nedeniyle tedaviye başvurmazlar. Hayatın anlamsız gelmesi, boşluk hissi, depresyon gibi şikayetlerle başvururlar. Panik bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu, cinsel sorunlar nedeniyle de başvurabilirler.
Psikoterapi ile bu danışanlara yardım edilebilir. Danışanlar zaman zaman terapisti idealize eder zaman zaman yoğun öfke hissederler. Terapi süreci her danışan için değişkendir. Deneyimli bir terapist ve bütüncül bir yaklaşımla tedaviler yüz güldürücüdür.
Büyüklenmecilik ve değersizlik hisleri yan yanadır. Derinlerdeki değersizlik duygusunun farkında değillerdir, bu duyguya hiç bulaşmamak için sürekli olarak kendilerine ve çevrelerine ne kadar özel ve değerli olduklarını ispatlamaya çalışırlar. Kimsenin yapamadığı işleri yapmak isterler. Bu süreçler bilinçdışı gelişir, bunları yaptıklarını fark etmezler.
Bazı kişilerde ise büyüklenmeci yapı dışarıdan bakıldığında anlaşılmaz. Aşırı mütevazi, asla övünmeyen, övülmekten hoşlanmayan kişiler olarak görülürler. Mütevazılıklerini etrafa duyurmaktan keyif alırlar. Derinlemesine incelendiğinde içerden büyüklenmeci bir yapı çıkar, kendi iç dünyalarında ne kadar önemli bir kişi oldukları ile ilgili hayaller kurabilirler.
Yaptıkları için en iyisini yapmak isterler, en iyi okul, en iyi iş peşinde koşarlar. En iyi eğitimleri almalı, en iyi iş yerine sahip olmalıdırlar.
Toplum içinde farklı formlarda görülebilirler. Mağdur ve mazlum duygulardan beslenen narsistik kişilere de rastlanmaktadır. En zorda olan, en kötü olayların onun başına geldiği, en hastalıklı, en kadersiz, en mutsuz olan kişilerdir. Bu kadar sıkıntıya iyi dayanıyor, yine de ayakta duruyor gibi duyguları karşıdaki kişiye hissettirirler ve bununla beslenirler.
‘ Ben’li cümleleri sık sık kullanırlar. Onu fark eden ve anlayan birisine karşı ilgi hissederler ve dikkatlerini ona yönlendirirler. Elde ettikleri başarı sonrası iyilik halleri geçicidir. Bu yüzden hep yeni başarılar için çaba halindedirler.
Narsistik kişiler mutluluk için hep uzakta dururlar, karşıdan bakarlar mutluluğa. Yaşadıkları andan keyif alamadıklarından sürekli gelecek planları yaparlar. Bu planların hiçbir zaman sonu gelmez.
Toplumda çoğu başarılı insanlar narsistik kişilik özelliklerine sahip kişilerdir. Yöneticiler, liderler, bilim adamları, iş adamları bu kişilik özelliklerine sahiptirler.
Evli olanların genellikle eşleri ve çocukları ile sorunları vardır. Evli olmayanlar sevgilileri ile sık sık yakınlaşma ve ayrılma sorunları yaşarlar. İlişkileri mesafeli ve soğuktur, duygusallık yakalamak oldukça zordur.
Bu kişileri uzaktan tanıyanlar çoğunlukla hayranlık beslerler ve karizmatik bulurlar. Karşıdaki kişinin duygusunu iyi bir şekilde analiz ederler ancak bu duygulara karşı umursamaz olabilirler ve karşıdaki kişinin canını yakmak için kullanabilirler. Empati yeteneği zayıf olduğundan bu kişilerle yaşamak genellikle zordur; durmadan küçümseyen, alay eden ve eleştiren birinin karşısında değersiz hissetmek kaçınılmazdır.
Daha çok erkeklerde görülür. Partner tercihinde borderline kişilik yapısındaki kadınları seçerler. Bu kadınlar da onları tercih eder. Ulaşılması zor kadınları tercih edip sonrasında onları değersizleştirirler. İlişki ilerledikçe , daha önce gözlerine görünmeyen ayrıntılara takılıp bunları problem haline getirirler. Sonuç olarak da yoğun eleştiri ve değersizleştirme ile öfke krizleri yaşanır. Yaşanan sorunlara çözüm bulmadıkça alternatif partner arayışına ve cinsel fantezilere yönelim başlar. Anlamsız ve sapkın cinsel eğilimler, pornografiyle ilgilenme, alkol alma, madde kullanımı, tehlikeli spor yapma, hızlı araba kullanma, işe güce daha çok yoğunlaşma, ideolojik gruplara karşı aşırı ilgi duyma gibi savunma mekanizmaları kullanabilirler.
Başarısızlığa, eleştiriye, terk edilmeye karşı olan hassasiyetleri sonucu ruhsal kırılmalar yaşarlar. Bu durumda vücutlarında psikosomatik hastalıklar dediğimiz tıbbi rahatsızlıklar görülür. Örn; baş ağrısı, sırt ağrısı, göğüs ağrısı, kalp ağrısı, mide ağrısı. Cinsel sorunlarla da sık sık karşılaşırlar. Örn; erken boşalma, sertleşme sorunları, başka kadınlara aşırı ilgi ve eşini aldatma olabilir.
Narsistik kişilik neden gelişir?
0-6 yaş kiritik dönemdir. Çocuk daha dünyaya gelmeden ailenin zihninde yetiştirilecek çocukla ilgili tasarımlar vardır. Başarması gerekenler, yapması gerekenler, yapmaması gerekenler çoktan belirlenmiştir ve çocuk tüm bunlara uymak zorundadır. Ailenin bu çabası çocuğun bilinçdışında forma uygun davranmasını gerekli kılar. Çocuğun başarıları sürekli övülür, ne kadar başarılı ve mükemmel olduğu sık sık söylenir. Çocuğa özgür bir alan bırakılmaz, kendi kararını vermesine izin verilmez. Çocuğun ailesinden öğrendiği en temel şey anne ve babasının sevgisini kazanmak için, onların beklentilerine uygun davranması gerektiğidir. Anne ve babasının istediği gibi davranmaz ise çocukla olan ilişki kesilir ya da cezalandırılır. Baba genellikle aşırı otoriter ve siliktir, anne de baba gibi kaliteli bir duygusal ilişki kuramaz.
Bu çocuk büyürken tek derdi anne ve babasını memnun etmektir. Bu durumda kendi becerilerini, ihtiyaç ve arzularını tanıma fırsatı bulamaz. Çünkü başarısızlıklarında çocuğa olan ilgi ve sevgi tamamen kesilir. Bu şekilde aile farkında olmadan çocuğu çok kez cezalandırır. Çocuk da sevgi alabilmek için adamına göre muamele yapmayı öğrenir. Büyüdüğünde sürekli başarılı olmak, öteki insanların takdirini almak için koşturur.
Annenin sevgisini kesmesi, küsmesi, konuşmaması, çocukta sürekli bir değersizlik hissi oluşturur. Bu çocuk aileyi memnun etmek için birçok kimlik geliştirir, bunlara sahte kendilik de denir. Her gördüğü kişiyi memnun etmek için, sevgi alabilmek için kılıktan kılığa girer. Aldığı koşullu sevginin devamı olarak da tüm insanlardan koşullu sevgi alır. Sürekli maske taktıkları için hayat onları çok yorar ve sürekli yorgundurlar, iş yapmasalar bile yorgun olduklarını ifade ederler.
Tedavisi var mıdır?
Bu kişilikler ruhsal sorunları nedeniyle tedaviye başvurmazlar. Hayatın anlamsız gelmesi, boşluk hissi, depresyon gibi şikayetlerle başvururlar. Panik bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu, cinsel sorunlar nedeniyle de başvurabilirler.
Psikoterapi ile bu danışanlara yardım edilebilir. Danışanlar zaman zaman terapisti idealize eder zaman zaman yoğun öfke hissederler. Terapi süreci her danışan için değişkendir. Deneyimli bir terapist ve bütüncül bir yaklaşımla tedaviler yüz güldürücüdür.