Bireyler kriz anlarında ve problem çözme becerilerinin yetersiz kaldığını düşündükleri zamanlarda sorumluluklarından kurtulabilmek ve olayların yarattığı aşırı gerginlik hissinden uzaklaşabilmek adına aşırı dozda yemek yeme ya da sık sık atıştırma davranışına yönelebilirler. Bu davranış bireyde sadece kısa bir süre için rahatlama hissi uyandırabilir ancak daha sonrasında hızla alınan aşırı kilolar kişinin sağlığını tehdit etmeye başlayacaktır. Kalp, böbrek hastalıkları ve çeşitli operasyon risklerini artıracak ve fazla kilolarından kurtulmak için katlandığı güçlükler de kişi için ikinci bir kaygı kaynağı olacaktır. Bu sebeplerle görüyoruz ki bireylerin yaşamları boyunca biopsikososyal normlar içerisinde herhangi bir davranışta ölçüyü kaçırmak olarak tabir edilebilecek boyutlardaki davranışlar geri dönüşü çok zor olabilecek sonuçlar doğurabilmektedir. Birey bu davranışları fark ettiğinde ‘ölçülü’ olmak konusunda bir takım kararlar almaya ve sonrasında bunlara uyabilmek için kendisini zorlamaya başlamaktadır. Sosyal hayat içerisinde yapılması çok normal olarak karşılanan davranışlara bakacak olursak aslında bireyin yaşam kalitesini ne kadar zor ve dönülmez noktalara getirdiğini gözler önüne sermektedir.
*Peki bu farkına varılması gereken davranışlar nedir?
Hızlı ve farkına varmadan yemek yeme davranışı
Yaşam koşulları göz önüne alındığında hızlı yaşam temposu ve yapılması gereken işlerin fazla olması sebebi ile bireyler başka aktivitelerden kazanması gerektiği zamanı yemek yeme zamanlarından kazanmaya çalışmaktadır. Yeme davranışının özel bir zaman olması gerektiğinin unutulması ile yemek yenilen ortamlarda sadece bu davranış yapılmamaya başlanmış ve farklı uyaranları da bu zamana eklemek alışkanlık haline gelmiştir.(örneğin bilgisayar başında veya televizyon izlerken yemek yemek). Oysa bu tarz yemek yeme aldığımız kalori miktarının artmasına neden olmaktadır. Bir ana öğünün süresi en az 30 dakika olmalıdır. Kan şekerinin yükselmesi ve beyne “doydun” sinyallerinin iletilmesi için bu kadar bir süreye ihtiyaç vardır. Oysa 10 dakika içinde, hızlı bir şekilde yenen bir ana öğünde henüz beyine “doydun” sinyali iletemediği için öğün bittiğinde bireyler “ben doymadım” diyerek yemeye davranışlarına devam etmektedir. Bu da kaçınılmaz olarak alınan kalori miktarını arttırmaktadır.
“Tehlikeli” yiyecekleri ortamda bulundurma davranışı
“Tehlikeli” yiyecekten kasıt yüksek miktarda kalori içeren ve hazırlama zahmetine girme ihtiyacı duyulmadan tüketilen yiyeceklerdir. Cips, çikolata, kurabiye, kuruyemiş bunun en güzel örnekleri olarak verilebilir. Bireyin bu yiyeceklere karşı zaafı varsa ve bunları kolay ulaşabileceği yerlerde barındırıyorsa yeme olasılığında artış kaçınılmaz olmaktadır.
Hareketsizlik
Kalori sadece iki şekilde yakılabilir; bazal metabolizma (vücudun gün içinde işlevlerini yerine getirebilmesi için kalori harcaması) ve hareket. Burada hareket ile kast edilen sadece egzersiz yapma değildir. Gün içinde kalori harcamak bireyin karşısına sayısızca fırsat çıkabilir; asansöre binmek yerine merdiven çıkma, yakın bir yere giderken taşıt kullanmak yerine yürüme, bekleme halindeyken oturmak yerine volta atmak gibi. Bunlar çok basit ve ufak hareketler gibi görünebilir fakat gün içinde defalarca yapıldığında ciddi anlamda bireyin kalori yakmasını sağlayabilirler.
Duygusal yeme
Bazı insanlar için yemek yeme olumsuz duygulardan kurtulmanın veya olumlu bir duygu hissetmenin temel yoludur. “Yediğim zaman mutlu oluyorum” veya “canım sıkıldığında bir şeyler yiyorum ve daha iyi hissediyorum” demek bunun tipik örneğidir. Oysa yemek yemenin olumsuz duyguyu gidermekle doğrudan bir alakası yoktur; birey kendisini bu şekilde şartlamıştır. Üstelik yemek yiyince meydana gelen sadece geçici bir rahatlamadır, uzun vadede birey pişmanlık, suçluluk ve olumsuz duygular yaşamaktadır. Bu sebeple daha çok geçici mutluluğa ihtiyaç duymaktadır.
‘Hayır’ demeyi bilmeme
Gün içerisinde sosyal hayatta birçok insanla iletişim kurmak gerekmektedir bu iletişimler sırasında çeşitli ikramlarla karşı karşıya kalan bireyler karşısındakini üzmemek ve reddederse hakkında kötü yorumlar yapılacağını düşünme sebebi ile hayır demekte zolanabilir. Bazen birey hayır dese bile karşısındaki kişinin ısrarına maruz kalabilir “yemezsen darılırım” gibi cümleler sebebi ile kendini baskı altında hissedebilir. Bu sebeplerle birey istemediği kalorileri almak zorunda kalabilir. Bu noktada insanlara ne söylendiğinden çok nasıl söylendiği devreye girmektedir bu tarz ısrarlara karşı bireylerin hazırlıklı olması gerekmektedir ısrarların devam etmesine engel olabilecek bazı nazikçe reddedebilme cümleleri bu aşamada kurtarıcı roller oynayabilmektedir ve birey bu tarz bir durum ile karşılaştığında bu kurtarıcılarına sığınabilir.
Açlık ve yeme isteğini birbirine karıştırma
Sadece karnımız acıkınca yemek yeseydik ve doyunca dursaydık kilo sorunumuz olmazdı. Gün içinde yemek yediğiniz vakitlere şöyle bir bakın, kaçında gerçekten aç olduğunuz için yemek yiyorsunuz? Açlık sizin için ne demek? Aç olduğunuzu nasıl anlarsınız? Bedeninizde ne gibi duyumlar olur? Aslında birçok birey açlığı yeme isteğiyle karıştırmaktadır. Ve çoğunlukla sırf bu yeme isteği nedeniyle yemek yemektedir. Açlık ve yeme isteğinin birbirinden farkını anlaşılabilirse ve sırf yeme isteği nedeniyle yemek yeme durdurulabilirse başarılı sonuçlar alınabilir.
“Doydum” tanımını değiştirme
“Doydum” tanımı herkes için farklıdır. Zayıf olan ve zayıf kalabilen insanlarda “doydum” sinyali çabuk ortaya çıkar ve kişi yemeyi o aşamada durdurur. Bu insanlar için “doydum” tanımı midede oluşan açlık hissinin çoğunun geçmesi olabilir. Obez insanlarda “doydum” sinyali çok daha geç ortaya çıkar çünkü bu insanlar için “doydum” tanımında bir bozukluk vardır. Örneğin bu kişiler için “doydum” tanımı midenin tıka basa dolması sonucunda neredeyse göğüs kafesine baskı yapar hale gelmesi ve nefes almakta zorlanma sınırıdır. Yemeyi durdurma sinyali olması açısından “doydum” tanımı önemlidir ve bu nedenle bu tanımınızı gözden geçirip eşiği daha aşağı çekmeniz yemeyi daha erken sonlandırmanızı sağlayacaktır.
Kaçınma davranışları
Kilo aldığını fark etmek hemen herkes için olumsuz duygular yaratan bir uyarandır. Birey bu olumsuz duyguları yaşamamak için kilo aldığını fark ettirecek durum ve ortamlardan uzak durmaya çalışır ve buna kaçınma davranışları denir. Tartıya çıkmama, bol elbiseler giyme, havuza/denize gitmeme, başkalarının önünde soyunmama, aynaya bakmama tipik kaçınma davranışlarıdır. Kaçınma davranışları o an için işe yarar; olumsuz duygu yaşamaya engel olur. Fakat uzun vadede düşündüğümüzde,bireyin sorunu görmezden gelmesi o sorunun ortadan kalkmasını engeller, hatta sorunu yaratan davranışların sürmesine neden olur. Bu nedenle kaçınma davranışlarını fark etmek ve bunların üzerine gitmek, sorunu kabul edip çözüm yolları aramak açısından insanı motive edecektir.
Optimum seviyede farkındalığa ulaşılmış yaşamlar dileğiyle..
*Peki bu farkına varılması gereken davranışlar nedir?
Hızlı ve farkına varmadan yemek yeme davranışı
Yaşam koşulları göz önüne alındığında hızlı yaşam temposu ve yapılması gereken işlerin fazla olması sebebi ile bireyler başka aktivitelerden kazanması gerektiği zamanı yemek yeme zamanlarından kazanmaya çalışmaktadır. Yeme davranışının özel bir zaman olması gerektiğinin unutulması ile yemek yenilen ortamlarda sadece bu davranış yapılmamaya başlanmış ve farklı uyaranları da bu zamana eklemek alışkanlık haline gelmiştir.(örneğin bilgisayar başında veya televizyon izlerken yemek yemek). Oysa bu tarz yemek yeme aldığımız kalori miktarının artmasına neden olmaktadır. Bir ana öğünün süresi en az 30 dakika olmalıdır. Kan şekerinin yükselmesi ve beyne “doydun” sinyallerinin iletilmesi için bu kadar bir süreye ihtiyaç vardır. Oysa 10 dakika içinde, hızlı bir şekilde yenen bir ana öğünde henüz beyine “doydun” sinyali iletemediği için öğün bittiğinde bireyler “ben doymadım” diyerek yemeye davranışlarına devam etmektedir. Bu da kaçınılmaz olarak alınan kalori miktarını arttırmaktadır.
“Tehlikeli” yiyecekleri ortamda bulundurma davranışı
“Tehlikeli” yiyecekten kasıt yüksek miktarda kalori içeren ve hazırlama zahmetine girme ihtiyacı duyulmadan tüketilen yiyeceklerdir. Cips, çikolata, kurabiye, kuruyemiş bunun en güzel örnekleri olarak verilebilir. Bireyin bu yiyeceklere karşı zaafı varsa ve bunları kolay ulaşabileceği yerlerde barındırıyorsa yeme olasılığında artış kaçınılmaz olmaktadır.
Hareketsizlik
Kalori sadece iki şekilde yakılabilir; bazal metabolizma (vücudun gün içinde işlevlerini yerine getirebilmesi için kalori harcaması) ve hareket. Burada hareket ile kast edilen sadece egzersiz yapma değildir. Gün içinde kalori harcamak bireyin karşısına sayısızca fırsat çıkabilir; asansöre binmek yerine merdiven çıkma, yakın bir yere giderken taşıt kullanmak yerine yürüme, bekleme halindeyken oturmak yerine volta atmak gibi. Bunlar çok basit ve ufak hareketler gibi görünebilir fakat gün içinde defalarca yapıldığında ciddi anlamda bireyin kalori yakmasını sağlayabilirler.
Duygusal yeme
Bazı insanlar için yemek yeme olumsuz duygulardan kurtulmanın veya olumlu bir duygu hissetmenin temel yoludur. “Yediğim zaman mutlu oluyorum” veya “canım sıkıldığında bir şeyler yiyorum ve daha iyi hissediyorum” demek bunun tipik örneğidir. Oysa yemek yemenin olumsuz duyguyu gidermekle doğrudan bir alakası yoktur; birey kendisini bu şekilde şartlamıştır. Üstelik yemek yiyince meydana gelen sadece geçici bir rahatlamadır, uzun vadede birey pişmanlık, suçluluk ve olumsuz duygular yaşamaktadır. Bu sebeple daha çok geçici mutluluğa ihtiyaç duymaktadır.
‘Hayır’ demeyi bilmeme
Gün içerisinde sosyal hayatta birçok insanla iletişim kurmak gerekmektedir bu iletişimler sırasında çeşitli ikramlarla karşı karşıya kalan bireyler karşısındakini üzmemek ve reddederse hakkında kötü yorumlar yapılacağını düşünme sebebi ile hayır demekte zolanabilir. Bazen birey hayır dese bile karşısındaki kişinin ısrarına maruz kalabilir “yemezsen darılırım” gibi cümleler sebebi ile kendini baskı altında hissedebilir. Bu sebeplerle birey istemediği kalorileri almak zorunda kalabilir. Bu noktada insanlara ne söylendiğinden çok nasıl söylendiği devreye girmektedir bu tarz ısrarlara karşı bireylerin hazırlıklı olması gerekmektedir ısrarların devam etmesine engel olabilecek bazı nazikçe reddedebilme cümleleri bu aşamada kurtarıcı roller oynayabilmektedir ve birey bu tarz bir durum ile karşılaştığında bu kurtarıcılarına sığınabilir.
Açlık ve yeme isteğini birbirine karıştırma
Sadece karnımız acıkınca yemek yeseydik ve doyunca dursaydık kilo sorunumuz olmazdı. Gün içinde yemek yediğiniz vakitlere şöyle bir bakın, kaçında gerçekten aç olduğunuz için yemek yiyorsunuz? Açlık sizin için ne demek? Aç olduğunuzu nasıl anlarsınız? Bedeninizde ne gibi duyumlar olur? Aslında birçok birey açlığı yeme isteğiyle karıştırmaktadır. Ve çoğunlukla sırf bu yeme isteği nedeniyle yemek yemektedir. Açlık ve yeme isteğinin birbirinden farkını anlaşılabilirse ve sırf yeme isteği nedeniyle yemek yeme durdurulabilirse başarılı sonuçlar alınabilir.
“Doydum” tanımını değiştirme
“Doydum” tanımı herkes için farklıdır. Zayıf olan ve zayıf kalabilen insanlarda “doydum” sinyali çabuk ortaya çıkar ve kişi yemeyi o aşamada durdurur. Bu insanlar için “doydum” tanımı midede oluşan açlık hissinin çoğunun geçmesi olabilir. Obez insanlarda “doydum” sinyali çok daha geç ortaya çıkar çünkü bu insanlar için “doydum” tanımında bir bozukluk vardır. Örneğin bu kişiler için “doydum” tanımı midenin tıka basa dolması sonucunda neredeyse göğüs kafesine baskı yapar hale gelmesi ve nefes almakta zorlanma sınırıdır. Yemeyi durdurma sinyali olması açısından “doydum” tanımı önemlidir ve bu nedenle bu tanımınızı gözden geçirip eşiği daha aşağı çekmeniz yemeyi daha erken sonlandırmanızı sağlayacaktır.
Kaçınma davranışları
Kilo aldığını fark etmek hemen herkes için olumsuz duygular yaratan bir uyarandır. Birey bu olumsuz duyguları yaşamamak için kilo aldığını fark ettirecek durum ve ortamlardan uzak durmaya çalışır ve buna kaçınma davranışları denir. Tartıya çıkmama, bol elbiseler giyme, havuza/denize gitmeme, başkalarının önünde soyunmama, aynaya bakmama tipik kaçınma davranışlarıdır. Kaçınma davranışları o an için işe yarar; olumsuz duygu yaşamaya engel olur. Fakat uzun vadede düşündüğümüzde,bireyin sorunu görmezden gelmesi o sorunun ortadan kalkmasını engeller, hatta sorunu yaratan davranışların sürmesine neden olur. Bu nedenle kaçınma davranışlarını fark etmek ve bunların üzerine gitmek, sorunu kabul edip çözüm yolları aramak açısından insanı motive edecektir.
Optimum seviyede farkındalığa ulaşılmış yaşamlar dileğiyle..