İnsanlar, hayatları boyunca yaşantılama yolu ile öğrenmeyi meydana getirirler. Bu bilinçli ya da bilinçsiz gerçekleşebilir. Öğrenme ile ilgili birçok fikir ortaya atılmış ve kuramlar oluşmuştur. Bunlara; davranışçı kuram, bilişsel kuram, beyin temelli kuram örnek gösterilebilir. Davranışçı kurama göre; kişi davranışı pekiştirerek değişimi meydana getirir. Bilişsel kuramda öğrenmeyi dışardan gözlemleyemeyeceğimizi, öğrenmenin anlama-algılama ile ilgili olduğu savunulur. Beyin temelli öğrenmede ise, beyin yapısında ve işleyişinde meydana gelen biyokimyasal değişimler önemlidir.
Bellek, duygular ve dikkat öğrenmeyi etkileyen temel etkenlerdir (Keleş, Çepni,2006). Bu çalışmada öğrenme ve beyin arasındaki ilişkiyi bu etkenlerden yararlanarak açıklamak hedeflenmiştir.
İnsan dünyaya geldikten sonra sinaptik bağlantı ve dentritlerin sayısının artması ile beyin gelişimi sağlanır. Kişinin deneyim kazanması sinaps olşumunda etkilidir. Beyinde oluşan bu sinaptik bağ sık kullanıldığında güçlenir, kullanılmadığında kaybolur.
Beyin yapısının çalışmasında ve öğrenmenin sağlanmasında beynin beslenmesi oldukça önemlidir. Beyin besinini glikozdan elde eder (Uluorta, Ataberk, 2003). Buna bağlı olarak, hipogliseminin öğrenme sürecine etkisini araştıran çalışmalar yapılmıştır.
Bu çalışmalara göre hipoglisemi uyarana cevap verme süresini uzatırken, öğrenme sürecini de kalitesiz hale getirmektedir ( Okkesim, Ş.,Çelik,G., vd., 2015 ). Ayrıca hipoglisemi adrenalin hormonunun salgılanmasına da neden olur (alıntılayan, Okkesim, vd. ,2015);(aktaran, Briscoe, Davis, 2007). Bu hormonun öğrenmeyi olumsuz etkileyebilmektedir.
Duyusal faktörler de öğrenme üzerinde etkilidir. Duyusal uyaranlar talamustan geçer ve beynin diğer bölgelerine gönderilirler.
Talamusun altında bulunan hipotalamus, hormonlar ve nöronlar ile bilgiyi iletir. Bu durum hipotalamustan hormonların salgılanmasına neden olur. Hipotalamustan salgılanan hormonlar hipofiz bezini aktif hale getirirler (Köroğlu , 2015).
Öğrenmeyi olumsuz etkileyen faktörlerden biri de uzun süreli stres durumudur. Duyusal uyaranlar uzun süreli strese sebep olursa hipotalamustan salınan hormonlar hipofiz bezini aktive edip kortizol hormonu salgılayacak, kişinin odaklanmasında zorlanmalar meydan gelecektir. Bu durum öğrenme süreçlerinin olumsuz etkilenmesine örnek gösterilebilir.
Köroğlu (2015) ; Amigdala , temporal lobun içinde bulunur. Duygularla ilgilidir. Davranışlarımızın yaşantıya uygun tepkiler olarak ortaya çıkmasını sağlar. Odaklanma ve bellek ile ilişkilidir.
Uyaranın duygusal önemini belirleyen amigdala o uyarana kaşı odaklanmayı sağlar, kişi dikkatini öğrenmekte olduğu şeye yönlendirir ve öğrenme daha kolay gerçekleşir. Bir çok uyarana maruz kalmamıza rağmen, gerekli uyarana yönelmemizi sağlayan etmenlerden biri de nöron ve lif ağlarından uluşan, beyin sapını yöneten retiküler formasyondur (Schunk, 2014).
Bu sistemlerle birlikte, duyusal girdilerden birisine yönlenip dikkatimizi onun üzerinde toplarız, duygusal bağlantı kurup onu anlamlandırmamız bilgiyi belleğe kodlamamız için bize zemin hazırlar. Yeni bilgiler sürekli tekrarlar ve görsel uyaranlar ile kısa süreli bellekte tutulur, ancak bu tekrar ortadan kalktığında bilgi unutulur.
Temporal lobda bulunan hipokampus yapılan çalışmalara göre, sağ frontotemporal bölgede meydana gelen hasarda episodik, sol hemisferde oluşan hasarlarda semantik bilgiye ulaşılmakta güçlük çekilmiştir (Erbek-Özen, Rezaki,2007).Hipokampus kodlama sırasında aktif olur kısa süreli bellekteki bilgiler bir süre burada kalırlar, daha çok süreklilik sağlamayan anılar için kullanılan bir bölümdür (Schunk, 2014).
Uzun süreli bellekte ise sinapsların yapılarında farklılıklar meydana gelecek ve diğer nöronlarla da bağlantı kurulacaktır.
Bu değişimler öğrenilen bilginin depolanıp kalıcı hale geldiğini göstermektedir (Senemoğlu, 2005). Uzun süreli bellek temelde ikiye ayrılır. Bunlar ‘’örtük bellek’’ ve ‘’açık bellek’’tir.
Beyninde hasar olan ve hasar olmayan insanlarla yapılan PET çalışmalarında açık belleği oluşturan öyküsel (kişilerin anı ve tecrübelerinin yer aldığı) belleğin sağ hemisferde ve yine açık belleği oluşturan anlamsal ( değişmeyen kesin bilgilerin yer aldığı ) belleğin, sol hemisferde kayıt altına alındığı gözüküyor ( Davies, Hodges,2005).
Yapılan araştırmalarda uzun süreli belleği etkileyen bir diğer etmenin ise Nitrik Oksit (NO) olduğu bulunmuştur. NO post sinaptik mebrandan pre sinaptik mebrana bir reseptöre bağlanmadan gelir ve post sinaptik mebranda kalsiyumun artmasını, kasiyumun artması da reseptörün çoğalmasını sağlayacaktır. Artan reseptörler sayesinde yapısal bir değişiklik olacak ve sinaptik ileti güçlenecektir. Bu da öğrenmeyi etkiler (Eşsizoğlu, Yıldırım, 2009).
Sıçanlar üzerinde yapılan bir araştırmada nitrik oksit sentezi (NOS) baskılanarak, glutamat aktivasyonu değişmiş ve post sinaptik mebranda ki NMDA reseptörü uyarılmadığı için , hipokampüslerinde ki hücrelerde uzun dönem potansiyelizasyon oluşumu engellenmiştir (alıntılayan, Eşsizoğlu, Yıldırım, 2009 );( aktaran, Schuman, Madison , 1991).
Yapılan bu çalışmalar gösteriyor ki NO, uzun süreli hafıza ile ilgili olan beyin bölgeleriyle birlikte bellek oluşumu ve öğrenme için gereklidir.
Beyin bölgelerinde meydana gelen bu hareketlenmeler ile dikkat toparlanacak, zihinsel süreçler başlayacak, anlama ve algılama gibi bu zihinsel süreçlerin bazıları bir yarı kürede daha baskın olsa bile ‘’corpus callosum’’ bağlantısı ile iki hemisferde aktif durumda bu süreçlere katılacak (Byrnes, Fox ,1998 ).
Kişi doğru uyarana yönlenecek, gelen uyaranlar ile duygusal ilişki kurup bunları bellek süreçlerinde kullanacak ve öğrendiği bilgiyi kalıcı hale getirip kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktaracaktır. Uzun süreli bellek ile gerektiğinde geri çağırabildiğimiz bilgiler sayesinde dış dünya ile olan iletişimimiz kuvvetlenecek bu da yeni bilgiler öğrenmemize katkı sağlayacaktır.
Bellek, duygular ve dikkat öğrenmeyi etkileyen temel etkenlerdir (Keleş, Çepni,2006). Bu çalışmada öğrenme ve beyin arasındaki ilişkiyi bu etkenlerden yararlanarak açıklamak hedeflenmiştir.
İnsan dünyaya geldikten sonra sinaptik bağlantı ve dentritlerin sayısının artması ile beyin gelişimi sağlanır. Kişinin deneyim kazanması sinaps olşumunda etkilidir. Beyinde oluşan bu sinaptik bağ sık kullanıldığında güçlenir, kullanılmadığında kaybolur.
Beyin yapısının çalışmasında ve öğrenmenin sağlanmasında beynin beslenmesi oldukça önemlidir. Beyin besinini glikozdan elde eder (Uluorta, Ataberk, 2003). Buna bağlı olarak, hipogliseminin öğrenme sürecine etkisini araştıran çalışmalar yapılmıştır.
Bu çalışmalara göre hipoglisemi uyarana cevap verme süresini uzatırken, öğrenme sürecini de kalitesiz hale getirmektedir ( Okkesim, Ş.,Çelik,G., vd., 2015 ). Ayrıca hipoglisemi adrenalin hormonunun salgılanmasına da neden olur (alıntılayan, Okkesim, vd. ,2015);(aktaran, Briscoe, Davis, 2007). Bu hormonun öğrenmeyi olumsuz etkileyebilmektedir.
Duyusal faktörler de öğrenme üzerinde etkilidir. Duyusal uyaranlar talamustan geçer ve beynin diğer bölgelerine gönderilirler.
Talamusun altında bulunan hipotalamus, hormonlar ve nöronlar ile bilgiyi iletir. Bu durum hipotalamustan hormonların salgılanmasına neden olur. Hipotalamustan salgılanan hormonlar hipofiz bezini aktif hale getirirler (Köroğlu , 2015).
Öğrenmeyi olumsuz etkileyen faktörlerden biri de uzun süreli stres durumudur. Duyusal uyaranlar uzun süreli strese sebep olursa hipotalamustan salınan hormonlar hipofiz bezini aktive edip kortizol hormonu salgılayacak, kişinin odaklanmasında zorlanmalar meydan gelecektir. Bu durum öğrenme süreçlerinin olumsuz etkilenmesine örnek gösterilebilir.
Köroğlu (2015) ; Amigdala , temporal lobun içinde bulunur. Duygularla ilgilidir. Davranışlarımızın yaşantıya uygun tepkiler olarak ortaya çıkmasını sağlar. Odaklanma ve bellek ile ilişkilidir.
Uyaranın duygusal önemini belirleyen amigdala o uyarana kaşı odaklanmayı sağlar, kişi dikkatini öğrenmekte olduğu şeye yönlendirir ve öğrenme daha kolay gerçekleşir. Bir çok uyarana maruz kalmamıza rağmen, gerekli uyarana yönelmemizi sağlayan etmenlerden biri de nöron ve lif ağlarından uluşan, beyin sapını yöneten retiküler formasyondur (Schunk, 2014).
Bu sistemlerle birlikte, duyusal girdilerden birisine yönlenip dikkatimizi onun üzerinde toplarız, duygusal bağlantı kurup onu anlamlandırmamız bilgiyi belleğe kodlamamız için bize zemin hazırlar. Yeni bilgiler sürekli tekrarlar ve görsel uyaranlar ile kısa süreli bellekte tutulur, ancak bu tekrar ortadan kalktığında bilgi unutulur.
Temporal lobda bulunan hipokampus yapılan çalışmalara göre, sağ frontotemporal bölgede meydana gelen hasarda episodik, sol hemisferde oluşan hasarlarda semantik bilgiye ulaşılmakta güçlük çekilmiştir (Erbek-Özen, Rezaki,2007).Hipokampus kodlama sırasında aktif olur kısa süreli bellekteki bilgiler bir süre burada kalırlar, daha çok süreklilik sağlamayan anılar için kullanılan bir bölümdür (Schunk, 2014).
Uzun süreli bellekte ise sinapsların yapılarında farklılıklar meydana gelecek ve diğer nöronlarla da bağlantı kurulacaktır.
Bu değişimler öğrenilen bilginin depolanıp kalıcı hale geldiğini göstermektedir (Senemoğlu, 2005). Uzun süreli bellek temelde ikiye ayrılır. Bunlar ‘’örtük bellek’’ ve ‘’açık bellek’’tir.
Beyninde hasar olan ve hasar olmayan insanlarla yapılan PET çalışmalarında açık belleği oluşturan öyküsel (kişilerin anı ve tecrübelerinin yer aldığı) belleğin sağ hemisferde ve yine açık belleği oluşturan anlamsal ( değişmeyen kesin bilgilerin yer aldığı ) belleğin, sol hemisferde kayıt altına alındığı gözüküyor ( Davies, Hodges,2005).
Yapılan araştırmalarda uzun süreli belleği etkileyen bir diğer etmenin ise Nitrik Oksit (NO) olduğu bulunmuştur. NO post sinaptik mebrandan pre sinaptik mebrana bir reseptöre bağlanmadan gelir ve post sinaptik mebranda kalsiyumun artmasını, kasiyumun artması da reseptörün çoğalmasını sağlayacaktır. Artan reseptörler sayesinde yapısal bir değişiklik olacak ve sinaptik ileti güçlenecektir. Bu da öğrenmeyi etkiler (Eşsizoğlu, Yıldırım, 2009).
Sıçanlar üzerinde yapılan bir araştırmada nitrik oksit sentezi (NOS) baskılanarak, glutamat aktivasyonu değişmiş ve post sinaptik mebranda ki NMDA reseptörü uyarılmadığı için , hipokampüslerinde ki hücrelerde uzun dönem potansiyelizasyon oluşumu engellenmiştir (alıntılayan, Eşsizoğlu, Yıldırım, 2009 );( aktaran, Schuman, Madison , 1991).
Yapılan bu çalışmalar gösteriyor ki NO, uzun süreli hafıza ile ilgili olan beyin bölgeleriyle birlikte bellek oluşumu ve öğrenme için gereklidir.
Beyin bölgelerinde meydana gelen bu hareketlenmeler ile dikkat toparlanacak, zihinsel süreçler başlayacak, anlama ve algılama gibi bu zihinsel süreçlerin bazıları bir yarı kürede daha baskın olsa bile ‘’corpus callosum’’ bağlantısı ile iki hemisferde aktif durumda bu süreçlere katılacak (Byrnes, Fox ,1998 ).
Kişi doğru uyarana yönlenecek, gelen uyaranlar ile duygusal ilişki kurup bunları bellek süreçlerinde kullanacak ve öğrendiği bilgiyi kalıcı hale getirip kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktaracaktır. Uzun süreli bellek ile gerektiğinde geri çağırabildiğimiz bilgiler sayesinde dış dünya ile olan iletişimimiz kuvvetlenecek bu da yeni bilgiler öğrenmemize katkı sağlayacaktır.