Uzun bir tatilin ardından, Pazartesi günü okullar açılıyor. Yani yarın…
Ben de çocuğunu ilk kez ilkokula gönderen bir anne olarak, her anne baba gibi tatlı bir heyecan içindeyim. Çocuğum okuma yazmayı öğrenecek, yıllardır kendisine okuduğum “Kırmızı başlıklı kız” hikayesini kendisi okuyabilecek. Sanki anaokulu şaka gibiydi de, bu gerçek. Artık, yaşamın sorumlulukları ve zorluklarını üzerine alma vakti geldi gibi. Büyüdü gibi sanki küçük kızım… Artık yıllar göz açıp kapayana kadar hızlıca geçecek ve bir de bakmışım ki üniversiteye başlamış. Böylesine bir duygusal heyecan işte…
Güzel bir yıl olmasını ümit ediyorum; biz anne babalar, sevgili çocuklarımız ve değerli öğretmenlerimiz için. Hem duygularımı paylaşmak hem de anne babalar olarak nelere dikkat edelim ki, her şey en güzel haliyle yaşanabilsin diye yazma ihtiyacındayım bu yazımı. Sorunlar olacaktır elbette. Ancak bu sorunların çoğu; öğretmen, okul ve aile iş birliği ile kolayca çözülebilir türden olacaktır. Bir de sizinle paylaşacağım bazı ayrıntılara dikkat edersek, belki bu sorunlar ortaya çıkmadan önleme imkanı elde etmiş olacağız.
Biz anne babalar olarak çocuklarımız üzerinde çok fazla etkiliyiz. Bunun öncelikle farkında olmamıza ihtiyaç var. Kendi kaygılarımızı aynen aktarıyoruz çocuklarımıza. “Ben hiç kaygılarımı belli etmiyorum” desek de, bu mümkün değil. Söylediğimiz her söz, gözlerimizdeki her bakış, yüz ifademizdeki her değişim çocuklarımızı etkiliyor. Bunu bilmeliyiz öncelikle.
Ben kaygılı çocuk değil, kaygılı anne baba olduğunu görüyorum her zaman. Bu nedenle, bizim kendi kaygılarımızı azaltmak için nelere dikkat etmemiz gerektiğine bir bakalım:
Özellikle 1. Sınıfa başlayan çocuklarımızın anne babaları olarak, çocuğumuzun çocukluğu bitti sanmayalım lütfen. O hala bir çocuk; oynamaya, koşmaya devam edecek. Bu onların ihtiyacı. Okul başladı diye, hayat bitmedi. Daha bugün bir anne ile görüşmemde temel sorunun bu olduğunu gördüm ve paylaştım.1. sınıfta en önemli husus, çocuğun okulu ve okumayı sevmesidir.Temel hedefimiz bu olmalıdır. Sayfalarca ödevin çocuğu bunaltmaktan başka bir etkisi yoktur. Küçük tekrarlar ve seviyesine uygun hikaye okumaları yeterli olacaktır.
Okula yeni başlayan 1. sınıf çocuklarımızın anne-babaları olarak, çocuklarımızın kendine özgü özelliklerinin olduğunu, hazır bulunuşluklarının (kas gelişimi, zihinsel gelişim, duygusal gelişim) farklı olduğunu, her çocuğun vakti zamanının farklı olduğunu bilmemiz çok önemlidir. Çocuklarımızı sınıf arkadaşları ile karşılaştırmamak, abla- ağabeyleri ile karşılaştırmamak, onları örnek göstermemek çok önemlidir.
Çocuğumuzu okula başlayacağına dair duygusal olarak hazırlanmalıyız. “Artık okul başlıyor, yaz tatilinden biraz daha farklı bir yaşam düzenimiz olacak. Daha erken yatıp daha erken kalkacağız. Bilgisayar-televizyon-tablet-telefona yaz tatilinden daha az zaman ayıracaksın. Bunları yine oynayacaksın, televizyon da izleyeceksin ama hem derslerini hem bunları nasıl planlayabiliriz?” diye birlikte zaman ve kurallar belirlenmelidir. Bu kurallar çok beklenmedik bir sorun olmadıkça bozulmamalıdır.
Okul alışverişleri birlikte keyifle yapılmalı. Çocuğun heyecanına, mutluluğuna ortak olunmalıdır.
Okulla ilgili neler hissettikleri, ne düşündükleri sorulmalı, sohbet edilmeli ve kaygılı çocuklar cesaretlendirilmelidir.
Çocuğun gözü korkutulmamalı. ‘Bak yaramazlık yaparsan, öğretmenin kızar’ gibi… Öğretmeni hakkında olumsuz yorum hiçbir zaman yapılmamalıdır.
Çocuğumuz çok abartılı beklentiler içine de sokulmamalı. ‘Çok eğleneceksin’, ‘Bir sürü arkadaşın olacak’ gibi…
Yeni şeyler öğreneceği, arkadaşlar edineceği ve bunları kurallar doğrultusunda yapacağı anlatılmalı.
Giyinmesi, çantasını taşıması, beslenmesi gibi sorumluluklar çocuğa verilmeli.
Ödevleri savaşlara dönüştürmemeliyiz. Ödev, çocuğun sorumluluğudur, anne-babanın değil. ‘Ders çalış’, ‘Ödev yap’ denmemeli sürekli. Ödevini ve sorumluluklarını kendisi için değil, bizim için yaptıklarını sanmaları çok acı oluyor. Bu konuda kararlı ve istekli olmalıyız. Birkaç gün sabredip, üçüncü gün patlamak işe yarayan bir çözüm değil.
Sınavlara hazırlanan öğrencileri yoğun bir yıl bekliyor. Onlara başarılar diliyorum. Sınavı yaşamın anlamı, tek çaresi olarak görmeyip iyi bir lise ya da üniversite için fırsat olarak değerlendirmeliler. Ailelerin beklentilerini çocuklarına göre yeniden değerlendirmeleri, baskıdan kaçınmaları gerekir.
Çocuklarımızın dikkat etmeleri gereken şeyler; düzenli olarak her gün mutlaka çalışmaları, emeklerine güvenmeleri ve beklentilerinin emekleri doğrultusunda olması gerektiğidir.
Anne babalar olarak,çocuklarımıza kolaylaştırıcı olalım, yönlendirici değil.Onların da duyguları, hayalleri, düşünceleri ve kendine özgü davranışları olmalı. Her davranışlarını bizim istediğimiz gibi yapmayacaklar. Ki yapmamalılar… Kendilerine yeten bireyler olabilmeleri, onları ne kadar erken yaştan birey olarak görmemize bağlı. Bize fikirlerini rahatlıkla söyleyebilmeliler, “Hayır” diyebilmeliler ki, dışarıda da bunu söyleyebilsinler.
Çocuklarımızı bütün olarak görmeye, anlamaya çalışmalıyız;sadece davranışlarına odaklanmayalım.Duyguları, düşünceleri ve hayalleri var onların… “Kendisinin dışında neleri önemsiyor?” bunları anlaması için fırsat verelim. Çocuğumuzu sadece davranıştan ve sonuçtan ibaret görürsek; not, puan, başarı, sıralama odaklı oluruz. Akademik başarıya takılıp çocuklarımızın bütünlüğünü gözden kaçırmayalım. Her çocuk eşsiz ve özel. Onların ilgili ve yetenekli oldukları alanları bulmaya çalışıp destekleyebiliriz.
Kendi gerçekleştiremediklerimizi onların gerçekleştirmeleri için hayatlarını esir almayalım. Hayat onların… Biz, bize verilen emanete sahip çıkalım yeter.
Son olarak; kendimiz teknolojinin esiri olmak yerine, çocuklarımıza gerçekten anlamlı ve değerli zamanlar ayırmak, paylaşmak, anı biriktirmek en önemli detaylar. Çünkü ileride yaşlandığımızda, aklımızda kalan bunlar olacak…
Değerli anne babalar, öğretmen arkadaşlarım ve sevgili öğrencilerimiz, yeni eğitim öğretim yılının hepimiz için hayırla başlamasını ve sürmesini diliyorum. Sevgiyle…
Ben de çocuğunu ilk kez ilkokula gönderen bir anne olarak, her anne baba gibi tatlı bir heyecan içindeyim. Çocuğum okuma yazmayı öğrenecek, yıllardır kendisine okuduğum “Kırmızı başlıklı kız” hikayesini kendisi okuyabilecek. Sanki anaokulu şaka gibiydi de, bu gerçek. Artık, yaşamın sorumlulukları ve zorluklarını üzerine alma vakti geldi gibi. Büyüdü gibi sanki küçük kızım… Artık yıllar göz açıp kapayana kadar hızlıca geçecek ve bir de bakmışım ki üniversiteye başlamış. Böylesine bir duygusal heyecan işte…
Güzel bir yıl olmasını ümit ediyorum; biz anne babalar, sevgili çocuklarımız ve değerli öğretmenlerimiz için. Hem duygularımı paylaşmak hem de anne babalar olarak nelere dikkat edelim ki, her şey en güzel haliyle yaşanabilsin diye yazma ihtiyacındayım bu yazımı. Sorunlar olacaktır elbette. Ancak bu sorunların çoğu; öğretmen, okul ve aile iş birliği ile kolayca çözülebilir türden olacaktır. Bir de sizinle paylaşacağım bazı ayrıntılara dikkat edersek, belki bu sorunlar ortaya çıkmadan önleme imkanı elde etmiş olacağız.
Biz anne babalar olarak çocuklarımız üzerinde çok fazla etkiliyiz. Bunun öncelikle farkında olmamıza ihtiyaç var. Kendi kaygılarımızı aynen aktarıyoruz çocuklarımıza. “Ben hiç kaygılarımı belli etmiyorum” desek de, bu mümkün değil. Söylediğimiz her söz, gözlerimizdeki her bakış, yüz ifademizdeki her değişim çocuklarımızı etkiliyor. Bunu bilmeliyiz öncelikle.
Ben kaygılı çocuk değil, kaygılı anne baba olduğunu görüyorum her zaman. Bu nedenle, bizim kendi kaygılarımızı azaltmak için nelere dikkat etmemiz gerektiğine bir bakalım:
Özellikle 1. Sınıfa başlayan çocuklarımızın anne babaları olarak, çocuğumuzun çocukluğu bitti sanmayalım lütfen. O hala bir çocuk; oynamaya, koşmaya devam edecek. Bu onların ihtiyacı. Okul başladı diye, hayat bitmedi. Daha bugün bir anne ile görüşmemde temel sorunun bu olduğunu gördüm ve paylaştım.1. sınıfta en önemli husus, çocuğun okulu ve okumayı sevmesidir.Temel hedefimiz bu olmalıdır. Sayfalarca ödevin çocuğu bunaltmaktan başka bir etkisi yoktur. Küçük tekrarlar ve seviyesine uygun hikaye okumaları yeterli olacaktır.
Okula yeni başlayan 1. sınıf çocuklarımızın anne-babaları olarak, çocuklarımızın kendine özgü özelliklerinin olduğunu, hazır bulunuşluklarının (kas gelişimi, zihinsel gelişim, duygusal gelişim) farklı olduğunu, her çocuğun vakti zamanının farklı olduğunu bilmemiz çok önemlidir. Çocuklarımızı sınıf arkadaşları ile karşılaştırmamak, abla- ağabeyleri ile karşılaştırmamak, onları örnek göstermemek çok önemlidir.
Çocuğumuzu okula başlayacağına dair duygusal olarak hazırlanmalıyız. “Artık okul başlıyor, yaz tatilinden biraz daha farklı bir yaşam düzenimiz olacak. Daha erken yatıp daha erken kalkacağız. Bilgisayar-televizyon-tablet-telefona yaz tatilinden daha az zaman ayıracaksın. Bunları yine oynayacaksın, televizyon da izleyeceksin ama hem derslerini hem bunları nasıl planlayabiliriz?” diye birlikte zaman ve kurallar belirlenmelidir. Bu kurallar çok beklenmedik bir sorun olmadıkça bozulmamalıdır.
Okul alışverişleri birlikte keyifle yapılmalı. Çocuğun heyecanına, mutluluğuna ortak olunmalıdır.
Okulla ilgili neler hissettikleri, ne düşündükleri sorulmalı, sohbet edilmeli ve kaygılı çocuklar cesaretlendirilmelidir.
Çocuğun gözü korkutulmamalı. ‘Bak yaramazlık yaparsan, öğretmenin kızar’ gibi… Öğretmeni hakkında olumsuz yorum hiçbir zaman yapılmamalıdır.
Çocuğumuz çok abartılı beklentiler içine de sokulmamalı. ‘Çok eğleneceksin’, ‘Bir sürü arkadaşın olacak’ gibi…
Yeni şeyler öğreneceği, arkadaşlar edineceği ve bunları kurallar doğrultusunda yapacağı anlatılmalı.
Giyinmesi, çantasını taşıması, beslenmesi gibi sorumluluklar çocuğa verilmeli.
Ödevleri savaşlara dönüştürmemeliyiz. Ödev, çocuğun sorumluluğudur, anne-babanın değil. ‘Ders çalış’, ‘Ödev yap’ denmemeli sürekli. Ödevini ve sorumluluklarını kendisi için değil, bizim için yaptıklarını sanmaları çok acı oluyor. Bu konuda kararlı ve istekli olmalıyız. Birkaç gün sabredip, üçüncü gün patlamak işe yarayan bir çözüm değil.
Sınavlara hazırlanan öğrencileri yoğun bir yıl bekliyor. Onlara başarılar diliyorum. Sınavı yaşamın anlamı, tek çaresi olarak görmeyip iyi bir lise ya da üniversite için fırsat olarak değerlendirmeliler. Ailelerin beklentilerini çocuklarına göre yeniden değerlendirmeleri, baskıdan kaçınmaları gerekir.
Çocuklarımızın dikkat etmeleri gereken şeyler; düzenli olarak her gün mutlaka çalışmaları, emeklerine güvenmeleri ve beklentilerinin emekleri doğrultusunda olması gerektiğidir.
Anne babalar olarak,çocuklarımıza kolaylaştırıcı olalım, yönlendirici değil.Onların da duyguları, hayalleri, düşünceleri ve kendine özgü davranışları olmalı. Her davranışlarını bizim istediğimiz gibi yapmayacaklar. Ki yapmamalılar… Kendilerine yeten bireyler olabilmeleri, onları ne kadar erken yaştan birey olarak görmemize bağlı. Bize fikirlerini rahatlıkla söyleyebilmeliler, “Hayır” diyebilmeliler ki, dışarıda da bunu söyleyebilsinler.
Çocuklarımızı bütün olarak görmeye, anlamaya çalışmalıyız;sadece davranışlarına odaklanmayalım.Duyguları, düşünceleri ve hayalleri var onların… “Kendisinin dışında neleri önemsiyor?” bunları anlaması için fırsat verelim. Çocuğumuzu sadece davranıştan ve sonuçtan ibaret görürsek; not, puan, başarı, sıralama odaklı oluruz. Akademik başarıya takılıp çocuklarımızın bütünlüğünü gözden kaçırmayalım. Her çocuk eşsiz ve özel. Onların ilgili ve yetenekli oldukları alanları bulmaya çalışıp destekleyebiliriz.
Kendi gerçekleştiremediklerimizi onların gerçekleştirmeleri için hayatlarını esir almayalım. Hayat onların… Biz, bize verilen emanete sahip çıkalım yeter.
Son olarak; kendimiz teknolojinin esiri olmak yerine, çocuklarımıza gerçekten anlamlı ve değerli zamanlar ayırmak, paylaşmak, anı biriktirmek en önemli detaylar. Çünkü ileride yaşlandığımızda, aklımızda kalan bunlar olacak…
Değerli anne babalar, öğretmen arkadaşlarım ve sevgili öğrencilerimiz, yeni eğitim öğretim yılının hepimiz için hayırla başlamasını ve sürmesini diliyorum. Sevgiyle…