Osmanlı Devleti Devlet Teşkilatı, Kultur ve Medeniyeti

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
57
Yaş
36
Coin
256,936
Osmanlı Devleti Devlet Teşkilatı,Osmanlı Devlet teşkilatı
Osmanlı Merkez Teşkilatı,osmanlı devleti kultur ve medeniyeti

Devlet teşkilatı, merkez ve eyalet olmak uzere ikiye ayrılırdı

Merkez Teşkilatı: Merkeziyetci idareye sahip Osmanlı Devletinin başı; padişah, sultan, hunkar, han, hakan da denilen hukumdardı Padişah, butun ulkenin hakimi, idarecisiydi Gorev ve yetkileri, devlet teşkilatında, muesseseler ve yuksek kademeli memurlar tarafından da paylaşılırdı Sadrazam ve Divanı Humayun'un diğer uyeleri, padişahın en buyuk yardımcılarıydı Divan, bakanlar kurulu; sadrazam da başbakan mahiyetindeydi Divanda, devletin birinci derecede onemli mulki, idari, mali, siyasi, askeri meseleleri goruşulup karara bağlanırdı Divan, padişah adına sadrazam, kubbe vezirleri, kazaskerler, nişancı ve defterdarlardan oluşurdu 19 yuzyılda Osmanlı kabinesi; sadrazam (başbakan), sadaret kethudalığı (İcişleri Bakanlığı), reisulkuttaplık (dışişleri bakanlığı), defterdarlık (maliye bakanlığı), cavuşbaşılık, yeniceri ağalığı, 1826'da seraskerlik (milli savunma bakanlığı) kaptanı deryalık (deniz kuvvetleri komutanlığı) makamında bulunan kişilerden meydana gelirdi Divan kararlarını iceren defterler, Topkapı Sarayında arşiv mahiyetindeki Defterhanede muhafaza edilirdi

Eyalet Teşkilatı: Devlet teşkilatında en buyuk idari bolum eyaletlerdi Eyaletler; sancak, kaza ve nahiyelere bolunmuştu Eyaleti beylerbeyi, sancağı sancakbeyi yonetirdi Eyaletler gelir bakımından salyaneli ve salyanesiz (yıllıklı ve yıllıksız) olmak uzere ikiye ayrılırdı Eyaletlerin merkez teşkilatına benzer bir idare tarzı vardı Şehirler, kadı tarafından idare edilir, emniyet, subaşı tarafından sağlanırdı

Siyasi ve Hukuki İdare: Osmanlı Devletinde esas itibariyle İslam Hukuku uygulanırdı İslam hukukunda acıkca belli olmayan konular, bu hukukun ilkelerine aykırı olmamak kaydıyla, şeyhulislamların fetvaları ve kanun ve kanunnameler şeklinde duzenlenirdi Yasama yetkisi padişahındı ve padişah adına yapılırdı Medeni hukukta Hanefi mezhebinin hukuk sistemi tatbik ediliyordu Ceza hukuku ve diğer sahalarda sultani hukuk da denilen orfi hukuk uygulanmaktaydı

Osmanlı hukuk duzeni icerisinde idare, maliye, ceza ve benzeri konularla ilgili alanlarda padişahın emir ve fermanlarında bulunan değişik meselelerle ilgili kanunnameler vardı Osmanlı Devletinde ilk kanunname, Fatih Sultan Mehmed (14511481), ikinci kanunname ise Kanuni Sultan Suleyman tarafından cıkarıldı Bu kanunnamelerde, saltanatla ilgili konular yanında reaya ve Musluman halkın devlet duzeni icindeki davranışlarını belirleyen hukumler vardır

Buyuk ve uzun omurlu devletler, ustun adaletle ayakta dururlar Zulum uzerine kurulmuş devlet ve imparatorluklar da olmuş ise de, omurleri kısa surmuştur Kendisine mahsus ozellikleri, bilhassa kendi dışındaki dinlere tanıdığı haklar, daha doğru bir ifadeyle, diğer dinlerin işlerine, ibadetlerine ve adetlerine karışmamak gibi ozellikler gosteren Turk adaleti, dunya milletlerine ornek olmuş, yuzyıllar oncesi kavuşulan bu seviye; bugunun medeni denilen milletleri tarafından hala yakalanamamıştır Bu sebepledir ki, F Dowey'in dediği gibi Onaltıncı yuzyılda bir cok Hristiyan, adaleti ağır ve kararsız olan Hristiyan ulkelerindeki yurtlarını bırakarak, Osmanlı ulkesine gelip yerleşiyorlardıF Babinger ise Osmanlı ulkesinde herkes kendi halinde, bahtiyar olabilirdi Mutlak bir dini hurriyet hukum surerdi ve kimse şu veya bu inanca sahip olduğundan dolayı bir guclukle karşılaşmazdıdemektedir

Osmanlılarda bir ucret karşılığı vazife goren devlet memurları vardı Bir de şehirlerde oturan esnaf ve tuccarlar, koylerde oturan ve devletin temelini teşkil eden coğu uretici koyluler verdı Bunlara reaya denirdi Vergi vermesi, nufusun buyuk kısmını meydana getirmesi bakımından koylu, devlet icin halkın ve tebaanın esas kesimi sayılıyordu Uretici guc, buyuk olcude koylulerin elindedir Bu guc olmaksızın ordu ve devlet mumkun değildir

Şehirlerin dışında kalan ve koylerde yaşayan kalabalık halk topluluğu, daha cok tarım, hayvancılık ve değişik toprak işcilikleriyle uğraşırdı Bunlardan zanaat sahibi olan veya olmak isteyenler, şehir ve kasabalara gidip, kendileri icin elverişli olan işlere girerlerdi Kabiliyetli olanlar ise daha başka devlet gorevlerine yukselirlerdi

Osmanlı Devletinde kuruluşundan itibaren, devlet idaresinde yurutme ve yargılama gucu ayrı olarak duşunulup uygulandı Eyalet yoneticileri padişahın yurutme yetkisini, kadılar da yargılama yetkisini temsil etmekteydi Osmanlılar, bu iki kuvvet ayırımını, adil bir devlet idaresi icin esas kabul ederlerdi

Saray Teşkilatı: Osmanlı Devletinin kuruluşundan sonra, saray teşkilatı da diğer kurumlar gibi gelişme gosterdi Bursa ve Edirne saraylarından sonra, İstanbul'un fethi uzerine, bugunku İstanbul Universitesi merkez binasının olduğu yerde, Fatih Sultan Mehmed tarafından, Sarayı Atik denilen eski saray kuruldu Daha sonra yine Fatih tarafından, Sarayı Cedid adı verilen Topkapı Sarayı yaptırıldı

Bu saraylar padişahların hem ikamet ettikleri yer ve hem de butun devlet işlerinin goruşulup karar verildiği en yuksek devlet dairesiydi

Osmanlı Devletinde saray teşkilatı uc kısımdan meydana gelmekteydi: 1)Birun denilen dış bolum, 2)Enderun denilen ic kısım, 3) Haremi humayun

Sarayın Birun adı verilen kısmı sarayın dışı, yani Babus'saade haricindeki teşkilatıdır Bu bolumun işleri ceşitli olduğundan, her birinin memurları da ayrı ayrı sınıflardandı Burada gorevli olan ilmiye sınıfı ile Birun ağaları denilen kişiler, sarayın hem harem, hem de Enderun kısmının dışındaki yerlerde ve dairelerde bulunup, gorevlerini yaparlar ve akşamları evlerine giderlerdi Birun teşkilatına ait butun tayinler, sadrazam tarafından yapılırdı

Enderun: Sarayın bu bolumu, yuksek dereceli devlet memuru yetiştiren bir okul ve eğitim yeriydi Padişahlar bir kısmı sarayda ve bir kısmı da orduda olmak uzere Musluman Turk terbiye ve kulturu ile yoğrulmuş, kendilerine sadık bir sınıf yetiştirdikten sonra, Osmanlı devlet idaresini bunların eline vermiştir

Kucuk yaştaki devşirme denilen cocuklar, saraya alınmadan sivil Musluman Turk ailelerin yanında buyuk bir itina ile yetiştirilirlerdi Dini bilgileri ve Turkceyi oğrenirler, daha sonra saraya alınırlar, burada da mukemmel bir tahsil gordukten sonra, sıraları gelince liyakat ve yeteneklerine gore saray dışındaki ceşitli devlet işlerine tayin edilirlerdi Sarayda her koğuşun ve sınıfın fertlerinin kaydına mahsus defterler olup, bunların saray terbiyesi uzere yetişmeleri icin, her koğuşta lala tabir edilen hocalar vardı

Osmanlı sarayı, hem devletin en yuksek idare organı, hem de en yuksek yoneticilerini yetiştiren bir muessese idi Sarayın kendine mahsus usul ve erkanı vardı

Haremi humayun: Padişahın aile efradının; padişah kadınlarının, padişahın kız ve erkek cocukları ile harem ağalarının ve muhasiplerinin oturduğu yerdi Yerleşim olarak valide sultanın dairesi, şehzadeler mektebi, padişahların yatak odaları, cariyelerin yetiştiği yerler gibi bolumleri vardı Haremde; valide sultan, başkadın efendi, padişah kızları, gedikli kadın ve hizmetci (cariye)ler bulunurdu

Osmanlı sarayının harem bolumu, hanedan mensuplarının ozel aile hayatlarını yaşadıkları yerdi Devletin butun kurumları ve cemiyet hayatında olduğu gibi, buradaki gunluk hayat da, İslami esaslara, Turk orf ve an'anesine titizlikle riayet edilerek yurutulurdu Haremde bulunanlar, kucuk yaştan itibaren cok titiz ve ciddi bir eğitimden gecirilerek yetiştirilir, saraya has adab ve terbiyeye uymalarına ozen gosterilirdi
 
Üst Alt