zeberus1234
Yeni Üye
osmanlı devletinde başkent olmuş şehirler hangileridir
Osmanlı tarihinde sırasıyla başkent olmus şehirler; Bursa, Edirne, İstanbul'dur
Bursa, Osmanlı'nın 1. Başkenti...
Osmanlılar'ın Hüdavendigar Vilayeti
1071 yılından sonra Anadolu'yu fethetmeye başlayan Selçuklular; bölgeye Asya'dan getirdikleri Türk boylarını yerleştirme çabalarına girdiler. Selçuklu İmparatorluğu'nun zayıflayıp dağılmaya başlaması üzerine kurulan Anadolu beyliklerinden Osmanlı Beyliği, kısa zamanda gelişip çevresindeki Tekfurlar'ın arazilerini de alarak güçlenip büyüdü.
Osmanlı Beyliği'nin kurucusu, 1258 yılında Söğüt kasabasında doğan Osman Bey'di. 1299'da Bilecik, Yenikent, İnegöl ve İznik de Beyliğin topraklarına katıldı. Altıyüz yılı aşkın hüküm sürecek olan Osmanlı İmparatorluğu'nun temelleri atılmıştı. Osman Gazi'nin başarılarıyla Osmanlı Beyliği'nin güçlenmesi karşısında kuşkulanmaya başlayan Bursa tekfuru Atranos, Bizans'tan dilediği yardımlara, Kestel ve Kite tekfurlarının güçlerini katarak 1301'de Koyunhisar'da Osmanlı ordusu ile çarpışmaya başladı. Savaşın galibi Osman Bey'in orduları oldu.
Artık Türkler'in hazırlıkları yavaş yavaş başlamıştı. Tekfurlar'ın bu olaydan sonra da birlik halinde çalıştıklarını gören Osman Bey, 1317 yılında kenti kuşatmaya doğru ilk adımı attı. Öncelikle deniz ilişkisinin kesilmesi gerektiğinden, Kaplıca tarafında bir kale yaptırıp, kardeşinin oğlu Ak Timur'u kumandan tayin etti. Osmarı Bey'in kölesi Balabancık da dağ tarafına yapılan kaleden sorumluydu. Bu bölgelerden halkın kente giriş ve çıkışları engellenmişti. Atranos Beyce kalesini yıkan Türkler, Pınarbaşı'na karargahlarını kurdular. Osman Gazi kuşatma için gerekenleri yaptıktan sonra kumandayı, oğlu Orhan Bey'e devrederek Yenikent'e döndü.
Kuşatma sekiz yıl sürdü. Hastalıklarla boğuşmaya başlayan Osman Gazi'nin sefere gidip savaşacak dermanı kalmamıştı. Oğlu Orhan Gazi'ye kenti ele geçirme emrini verdi. Orhan Gazi önce Evrenos Kalesi'ni aldı. Kale tekfuru dağlara kaçtı. Artık hedef Bursa'ydı. Orhan Gazi, Bursa tekfuruna Mihal Bey'i gönderip, teslim olmasını istedi. Tekfur, Orhan Gazi'den bağışlanmasını isteyerek, kıymetli elbiseleri ile kırk bin altın gönderdi. Orhan Gazi babasının onayını aldıktan sonra, Tekfur'un ailesinin ve adamlarının kaleden ayrılıp Gemlik sahiline ulaşabilmeleri için gerekli izni verdi. Tekfur ve beraberindekiler buradan bir gemiyle İstanbul'a doğru yola çıktılar. 1326 yılında Bursa artık Türkler'indi.
Kentin alındığı haberi, hastalığı çok şiddetlenen Osman Gazi'ye ölüm yatağında ulaştırılabildi. Saltanatı Orhan Gazi'ye bırakan Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk Sultanı yüzünde bir tebessümle yaşama veda etti. Bursa'nın alınması Osmanlı Beyliği için bir dönüm noktası olmuştu. Dedesi Ertuğrul Gazi'nin yaşamını yitirdiği 1281 yılında doğan Orhan bin Osman, artık Osmanlı sultanlarının ikincisiydi. Sultan'ın ağabeyi birgün huzura çıkıp, saltanat için üç şey yapması gerektiğini söyledi. İlki, adına sikke bastırmaktı. İkincisi diğer insanlardan farklı kıyafetler giymek, üçüncüsü ise yaya askerine hazineden uIufe tayin etmekti. Önceleri sikke, Selçuklu sultanları adına bastırılırdı. 1328'de Orhan Gazi, adına sikke bastıran ilk Osmanlı Sultanı oldu. Kılık kıyafette de yenilikler yapıldı. Kırmızı ve siyah renklerde giysileri olan askerler, artık beyaz renkte üniformalar giymeye başladılar.
Bithynia, Roma ve Bizans'ı yaşayan Bursa, 1335 yılında Osmanlı'ya ilk başkent oldu. Saltanatı yaklaşık 35 yıl süren Orhan Gazi, 1360 yılında yaşama veda ederken, yerini oğlu Murad'a bıraktı. 1326 yılında doğan Sultan Murad han bin Orhan bin Osman Gazi, Osmanlı sultanlarının üçüncüsüydü. Hüdavendigar adıyla ünlenmişti.
1362'de Edirne kenti ele geçirildi. Murad-ı Hüdavendigar bir gece düşünde, ak sakallı, nur yüzlü bir kimseyle yarenlik ederken, o kişi ona Edirne'de bir saray yaptırmasını söylediğinden, Edirne'de büyük bir saray inşa ettirildi. Daha sonra başkentliği Edirne üstlendi. Sonraki yıllarda da Bursa önemini hiç yitirmedi.
1399'da Yıldırım Bayezid, su tedavisine çok önem verilen Bursa Darüşşifası'nı kurdu. 1402'de kente giren Timur orduları medrese, cami gibi binalara büyük zararlar verdiler ve kentte yangınlar çıkardılar. 1429'da veba salgını kenti kasıp kavurdu. 1482'de Cem Sultan Bursa'da 18 günlük sultanlığına başladığında kendi adına para da bastırmıştı. Yetişen II. Bayezid ordularıyla çarpışmaya mecbur kalan Cem, kenti yenilmiş olarak terketti.
Edirne, Osmanlı'nın 2. Başkenti...
1354'de bir gece Süleyman Bey Kallipolis (Gelibolu) kalesini aldı ve Osmanlı kuvvetleri Trakya'ya akınlara başladı. Artık Trakya'da Türkler'in ayak sesleri duyuluyordu. 1360'da Didymotheikos (Dimetoka) fethedildi. I. Murad (1359-1389), tahta çıkışından başlayarak Rumeli'nin ele geçirilmesi için yapılan girişimlere büyük önem ve hız verdi. Sultan, Çorlu ile Keşan'ın da Osmanlı yönetimine geçmesinin ardından, Lala Şahin Paşa'yı Hadrianopolis'in fethi ile görevlendirdi. Lala Şahin Paşa, Hacı İlbeyi ile birlikte bu görevi yerine getirerek ken- ti Bizanslılar'dan aldı. 1362'nin Temmuz ayında I. Murad döneminde Hadrianopolis artık Türkler'indi. I. Murad'ın Celayirli hükümdarı Üveys Han'a gönderdiği fetihnamede kentin adı Edirne olarak yer aldı. Fethedilen bu yeni kenti büyük bir onurla ziyarete gelen I. Murad, kalenin yönetimini Lala Şahin Paşa'ya bıraktı. Bundan sonra Edirne Türkler'in Rumeli'yi fethetme hareketlerinde çok önemli bir askeri üs oldu. 1363'de Lala Şahin Paşa Filibe'yi ele geçirmek amacıyla buradan harekete geçti. Ertesi yıl, Sırp, Eflak ve Macar birliklerinden oluşan haçlı ordusuna karşı Sırpsındığı Savaşı, Edirne'nin 25 km. batısında gerçekleşti. Sultan Murad bir gece düşünde, ak sakallı, nur yüzlü bir kimseyle yarenlik ederken, o kişi ona Edirne'de bir saray yaptırmasını söylediğinden, Edirne'de büyük bir saray inşa ettirildi.
Osmanlı'nın "Dar--ül Mülk'ü
Edirne fetholunduktan sonra büyük bir hızla Türkleşmeye başladı. Osmanlılar'ın kenti 1365'de başkent yapmaları Edirne için yepyeni bir devrin başladığını gösteriyordu. I. Bayezid (1389-1403) İstanbul'u kuşatma hareketlerini buradan yönetti.
Yıldırım Bayezid'in ölümünden sonra taht kavgası nedeniyle şehzadeleri birbirlerine düştüler. Bu Fetret Devri'nde (1403-1413) kent daha büyük bir önem kazandı. Bayezid'in büyük şehzadesi Emir Süleyman Çelebi, devlet hazinesini Bursa'dan Edirne'ye taşıyarak burada tahta çıktı. Daha sonra şehzadelerden Musa Çelebi, Eflak Voyvodası'nın da yardımı ile ağabeyi ile mücadeleye girerek 1411'de kenti ele geçirdi ve burada kendi adına para bastırdı. 1413'de I. Mehmed Çelebi (1413-1421) Osmanlı Devleti'ni yeniden toparlayarak Edirne'yi kardeşinin elinden aldı.
1419'da bu defa da I. Bayezid'in Ankara Savaşı'nda kaybolan oğlu olduğunu ileri süren Mustafa Çelebi (ya da Düzmece Mustafa) sahneye çıktı. Taht üzerinde hak iddia ederek Edirne'yi ele geçirdi. Bir sultan olduğu inancı ile de burada kendi adına para bastırdı. Ardından güçlü bir orduyla Edirne'den Anadolu'ya geçtiyse de, Bursa yakınlarında II. Murad'a (1421-1451) yenildi. Edirne'de bıraktığı hazinesini aldıktan sonra Eflak'a giderken yakalanan Mustafa Çelebi, 1442'de yeniden Edirne'ye getirilerek öldürüldü. Edirne'de ilk şenlik, işte bu olayın ardından yapıldı. Halk da büyük bir coşku ile bu şenliklere katıldı.
II. Murad, Edirne'de şehzadeleri Alaeddin ile Mehmed'e çok görkemli sünnet düğünleri de düzenletti. Sultan, 1444'de tahtı oğlu II. Mehmed'e bırakarak Manisa'ya çekildi. Edirne başkent olduktan sonra tahta çıkan ilk sultan olduğu için, Edirne Sarayı'nda yapılan ilk culüs töreni de II. Mehmed için gerçekleştirildi. Bu ilk tahta çıkışında 12 yaşında olan çocuk sul- tanın adı, İstanbul'u fethettikten sonra şanına yakışır biçimde Fatih Sultan Mehmet olarak anılacaktı. Manisa'ya çekilen II. Murad, bir haçlı ordusunun harekete geçmesi üzerine yeniden Edirne'ye gelmek zorunda kaldı. Bu haçlı ordusu Varna'da kesin bir yenilgiye uğrayacaktı.
II. Murad zaferin ardından yönetimi yine oğluna bırakmasına karşın, yeniçerilerin ayaklanması üzerine Edirne'ye gelerek üçüncü kez tahta çıkmak zorunda kaldı. II. Mehmed (1451-1481), II. Murad'ın 5 Şubat 1451'de ölümüyle kesin olarak tahta çıktı. Artık onun önünde çok önemli bir hedef vardı. Constantinopolis'i almak... Bu amacına yönelik harekatı Edirne'den başlattı.
Osmanlı'nın 3. Başkenti... İstanbul
Kent, 1391 yılından başlayarak Osmanlılar tarafından kuşatılmaya başlandı. 1396'da I. Bayezid (1389-1403), Karadeniz'den gelecek yardımları önlemek için kentin Anadolu yakasına bir hisar yaptırdı.
Kenti almaya kararlı olan II. Mehmed de (1451-1481), Bizans'a Kuzey'den gelecek yardımları her iki taraftan Boğaz'ı tutarak önlemek için bu defa kentin Avrupa yakasına Rumeli Hisarı'nı inşa ettirdi. Hisar, İstanbul'un kuşatılmasından bir yıl önce, dört ay gibi çok kısa bir sürede tamamlandı. Planı, engebeli tepelere uyacak biçimde kusursuz hazırlanmıştı. Surlar üzerindeki üç kuleyi II. Mehmed'in vezirleri yaptırdıklarından onların adıyla Halil Paşa, Zağanos Paşa ve Sarıca Paşa olarak adlandırıldı.
II. Mehmed, Bizans Surları'nı yıkacak güçteki toplan yaptırmak üzere Avrupa'dan ustalar getirtti. Artık herşey hazırdı. 1453 yılının mart başında Osmanlı kuvvetleri kentin çevresin- de toplandılar. 4 Nisan'da kuşatmayla birlikte Marmara'ya bakan surlar toplarla dövülmeye başlandı. Bizanslılar, Haliç surlarına ulaşabilmek için Haliç'in ağzını kapatan zinciri Osmanlı gemilerinin aşamayacağından çok emindiler. Ancak bir şeyi hesaplamak şöyle dursun, akıllarından bile geçirmemişlerdi. Ve bu hiç düşünemedikleri olay gerçekleşti. 22 Nisan'ın gece karanlığında II. Mehmed, donanmasından elli parça gemiyi kara tarafına kurdurduğu ahşap kızaklardan kaydırarak Dolmabahçe'den büyük bir başarı ile Kasımpaşa'ya indirip Haliç'e soktu. Gemiler, Haliç'te suya indirildiğinde Bizans'ın direnecek moral gücü de kalmamıştı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti (1453 - 1923)
"İstanbul mutlaka feth olunacaktır,
Onu alacak komutan ne iyi komutan
ve onun askerleri de ne iyi askerdir "
(Hadis)
29 Mayıs sabaha karşı yapılan taarruzla Topkapı'daki kara surları yıkıldı. Aynı gün, II. Mehmed at üzerinde kente girerek, Ayasofya'da namaz kıldı. Osmanlı töresine uygun olarak şehrin katedrali olan Ayasofya Kilisesi camiye çevrildi. Havariler kilisesi ve diğerleri ise Hıristiyanlara bırakıldı. Constantinopolis'in fatihi II. Mehmed artık "Fatih Sultan Mehmed" olarak tarihe geçecekti.
Ayasofya ile Hipodrom arasında bulunan eski Bizans Sarayı 1204'deki Latin işgali sırasında yıkılıp yağmalanmış ve kullanılamaz hale gelmişti. Bu nedenle de Bizanslılar kara surlarının Haliç'e ulaştığı yerde bulunan Blakhernai Sarayı'na yerleşmişlerdi. Fatih'in kenti almasından sonra Beyazıt'ta bir kale kurularak Osmanlı'nın ilk saray inşaatına başlandı. Kalenin hemen altında büyük çarşı kuruldu.
Bizans'ın son dönemlerinde görkemini yitirmiş olan kentte, öncelikle eskiden kalma binalar ve surlar onarılmaya başlandı. Bizans altyapıları üzerinde Osmanlı'nın temel kurumlarının binaları yükselmeye başladı. Büyük su sarnıçlarının da korunması sağlandı. Osmanlı kimliğine uygun bir gelişme gösteren İstanbul artık imparatorluğun başkenti idi.
Bizans'ı terkedenler geri dönmeye başladılar. Fetih öncesi dönemden kalanlarla birlikte, Anadolu'nun değişik yörelerinden gelenler, çeşitli milletler, çeşitli dinler kentte bir renklilik yarattılar. Nüfusu böyle bir renkliliğe dönüşen İstanbul'da göç edenlerin getirdiği yerel kültürler şehrin dokusunu zenginleştirdi.
alıntıdır...
Osmanlı tarihinde sırasıyla başkent olmus şehirler; Bursa, Edirne, İstanbul'dur
Bursa, Osmanlı'nın 1. Başkenti...
Osmanlılar'ın Hüdavendigar Vilayeti
1071 yılından sonra Anadolu'yu fethetmeye başlayan Selçuklular; bölgeye Asya'dan getirdikleri Türk boylarını yerleştirme çabalarına girdiler. Selçuklu İmparatorluğu'nun zayıflayıp dağılmaya başlaması üzerine kurulan Anadolu beyliklerinden Osmanlı Beyliği, kısa zamanda gelişip çevresindeki Tekfurlar'ın arazilerini de alarak güçlenip büyüdü.
Osmanlı Beyliği'nin kurucusu, 1258 yılında Söğüt kasabasında doğan Osman Bey'di. 1299'da Bilecik, Yenikent, İnegöl ve İznik de Beyliğin topraklarına katıldı. Altıyüz yılı aşkın hüküm sürecek olan Osmanlı İmparatorluğu'nun temelleri atılmıştı. Osman Gazi'nin başarılarıyla Osmanlı Beyliği'nin güçlenmesi karşısında kuşkulanmaya başlayan Bursa tekfuru Atranos, Bizans'tan dilediği yardımlara, Kestel ve Kite tekfurlarının güçlerini katarak 1301'de Koyunhisar'da Osmanlı ordusu ile çarpışmaya başladı. Savaşın galibi Osman Bey'in orduları oldu.
Artık Türkler'in hazırlıkları yavaş yavaş başlamıştı. Tekfurlar'ın bu olaydan sonra da birlik halinde çalıştıklarını gören Osman Bey, 1317 yılında kenti kuşatmaya doğru ilk adımı attı. Öncelikle deniz ilişkisinin kesilmesi gerektiğinden, Kaplıca tarafında bir kale yaptırıp, kardeşinin oğlu Ak Timur'u kumandan tayin etti. Osmarı Bey'in kölesi Balabancık da dağ tarafına yapılan kaleden sorumluydu. Bu bölgelerden halkın kente giriş ve çıkışları engellenmişti. Atranos Beyce kalesini yıkan Türkler, Pınarbaşı'na karargahlarını kurdular. Osman Gazi kuşatma için gerekenleri yaptıktan sonra kumandayı, oğlu Orhan Bey'e devrederek Yenikent'e döndü.
Kuşatma sekiz yıl sürdü. Hastalıklarla boğuşmaya başlayan Osman Gazi'nin sefere gidip savaşacak dermanı kalmamıştı. Oğlu Orhan Gazi'ye kenti ele geçirme emrini verdi. Orhan Gazi önce Evrenos Kalesi'ni aldı. Kale tekfuru dağlara kaçtı. Artık hedef Bursa'ydı. Orhan Gazi, Bursa tekfuruna Mihal Bey'i gönderip, teslim olmasını istedi. Tekfur, Orhan Gazi'den bağışlanmasını isteyerek, kıymetli elbiseleri ile kırk bin altın gönderdi. Orhan Gazi babasının onayını aldıktan sonra, Tekfur'un ailesinin ve adamlarının kaleden ayrılıp Gemlik sahiline ulaşabilmeleri için gerekli izni verdi. Tekfur ve beraberindekiler buradan bir gemiyle İstanbul'a doğru yola çıktılar. 1326 yılında Bursa artık Türkler'indi.
Kentin alındığı haberi, hastalığı çok şiddetlenen Osman Gazi'ye ölüm yatağında ulaştırılabildi. Saltanatı Orhan Gazi'ye bırakan Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk Sultanı yüzünde bir tebessümle yaşama veda etti. Bursa'nın alınması Osmanlı Beyliği için bir dönüm noktası olmuştu. Dedesi Ertuğrul Gazi'nin yaşamını yitirdiği 1281 yılında doğan Orhan bin Osman, artık Osmanlı sultanlarının ikincisiydi. Sultan'ın ağabeyi birgün huzura çıkıp, saltanat için üç şey yapması gerektiğini söyledi. İlki, adına sikke bastırmaktı. İkincisi diğer insanlardan farklı kıyafetler giymek, üçüncüsü ise yaya askerine hazineden uIufe tayin etmekti. Önceleri sikke, Selçuklu sultanları adına bastırılırdı. 1328'de Orhan Gazi, adına sikke bastıran ilk Osmanlı Sultanı oldu. Kılık kıyafette de yenilikler yapıldı. Kırmızı ve siyah renklerde giysileri olan askerler, artık beyaz renkte üniformalar giymeye başladılar.
Bithynia, Roma ve Bizans'ı yaşayan Bursa, 1335 yılında Osmanlı'ya ilk başkent oldu. Saltanatı yaklaşık 35 yıl süren Orhan Gazi, 1360 yılında yaşama veda ederken, yerini oğlu Murad'a bıraktı. 1326 yılında doğan Sultan Murad han bin Orhan bin Osman Gazi, Osmanlı sultanlarının üçüncüsüydü. Hüdavendigar adıyla ünlenmişti.
1362'de Edirne kenti ele geçirildi. Murad-ı Hüdavendigar bir gece düşünde, ak sakallı, nur yüzlü bir kimseyle yarenlik ederken, o kişi ona Edirne'de bir saray yaptırmasını söylediğinden, Edirne'de büyük bir saray inşa ettirildi. Daha sonra başkentliği Edirne üstlendi. Sonraki yıllarda da Bursa önemini hiç yitirmedi.
1399'da Yıldırım Bayezid, su tedavisine çok önem verilen Bursa Darüşşifası'nı kurdu. 1402'de kente giren Timur orduları medrese, cami gibi binalara büyük zararlar verdiler ve kentte yangınlar çıkardılar. 1429'da veba salgını kenti kasıp kavurdu. 1482'de Cem Sultan Bursa'da 18 günlük sultanlığına başladığında kendi adına para da bastırmıştı. Yetişen II. Bayezid ordularıyla çarpışmaya mecbur kalan Cem, kenti yenilmiş olarak terketti.
Edirne, Osmanlı'nın 2. Başkenti...
1354'de bir gece Süleyman Bey Kallipolis (Gelibolu) kalesini aldı ve Osmanlı kuvvetleri Trakya'ya akınlara başladı. Artık Trakya'da Türkler'in ayak sesleri duyuluyordu. 1360'da Didymotheikos (Dimetoka) fethedildi. I. Murad (1359-1389), tahta çıkışından başlayarak Rumeli'nin ele geçirilmesi için yapılan girişimlere büyük önem ve hız verdi. Sultan, Çorlu ile Keşan'ın da Osmanlı yönetimine geçmesinin ardından, Lala Şahin Paşa'yı Hadrianopolis'in fethi ile görevlendirdi. Lala Şahin Paşa, Hacı İlbeyi ile birlikte bu görevi yerine getirerek ken- ti Bizanslılar'dan aldı. 1362'nin Temmuz ayında I. Murad döneminde Hadrianopolis artık Türkler'indi. I. Murad'ın Celayirli hükümdarı Üveys Han'a gönderdiği fetihnamede kentin adı Edirne olarak yer aldı. Fethedilen bu yeni kenti büyük bir onurla ziyarete gelen I. Murad, kalenin yönetimini Lala Şahin Paşa'ya bıraktı. Bundan sonra Edirne Türkler'in Rumeli'yi fethetme hareketlerinde çok önemli bir askeri üs oldu. 1363'de Lala Şahin Paşa Filibe'yi ele geçirmek amacıyla buradan harekete geçti. Ertesi yıl, Sırp, Eflak ve Macar birliklerinden oluşan haçlı ordusuna karşı Sırpsındığı Savaşı, Edirne'nin 25 km. batısında gerçekleşti. Sultan Murad bir gece düşünde, ak sakallı, nur yüzlü bir kimseyle yarenlik ederken, o kişi ona Edirne'de bir saray yaptırmasını söylediğinden, Edirne'de büyük bir saray inşa ettirildi.
Osmanlı'nın "Dar--ül Mülk'ü
Edirne fetholunduktan sonra büyük bir hızla Türkleşmeye başladı. Osmanlılar'ın kenti 1365'de başkent yapmaları Edirne için yepyeni bir devrin başladığını gösteriyordu. I. Bayezid (1389-1403) İstanbul'u kuşatma hareketlerini buradan yönetti.
Yıldırım Bayezid'in ölümünden sonra taht kavgası nedeniyle şehzadeleri birbirlerine düştüler. Bu Fetret Devri'nde (1403-1413) kent daha büyük bir önem kazandı. Bayezid'in büyük şehzadesi Emir Süleyman Çelebi, devlet hazinesini Bursa'dan Edirne'ye taşıyarak burada tahta çıktı. Daha sonra şehzadelerden Musa Çelebi, Eflak Voyvodası'nın da yardımı ile ağabeyi ile mücadeleye girerek 1411'de kenti ele geçirdi ve burada kendi adına para bastırdı. 1413'de I. Mehmed Çelebi (1413-1421) Osmanlı Devleti'ni yeniden toparlayarak Edirne'yi kardeşinin elinden aldı.
1419'da bu defa da I. Bayezid'in Ankara Savaşı'nda kaybolan oğlu olduğunu ileri süren Mustafa Çelebi (ya da Düzmece Mustafa) sahneye çıktı. Taht üzerinde hak iddia ederek Edirne'yi ele geçirdi. Bir sultan olduğu inancı ile de burada kendi adına para bastırdı. Ardından güçlü bir orduyla Edirne'den Anadolu'ya geçtiyse de, Bursa yakınlarında II. Murad'a (1421-1451) yenildi. Edirne'de bıraktığı hazinesini aldıktan sonra Eflak'a giderken yakalanan Mustafa Çelebi, 1442'de yeniden Edirne'ye getirilerek öldürüldü. Edirne'de ilk şenlik, işte bu olayın ardından yapıldı. Halk da büyük bir coşku ile bu şenliklere katıldı.
II. Murad, Edirne'de şehzadeleri Alaeddin ile Mehmed'e çok görkemli sünnet düğünleri de düzenletti. Sultan, 1444'de tahtı oğlu II. Mehmed'e bırakarak Manisa'ya çekildi. Edirne başkent olduktan sonra tahta çıkan ilk sultan olduğu için, Edirne Sarayı'nda yapılan ilk culüs töreni de II. Mehmed için gerçekleştirildi. Bu ilk tahta çıkışında 12 yaşında olan çocuk sul- tanın adı, İstanbul'u fethettikten sonra şanına yakışır biçimde Fatih Sultan Mehmet olarak anılacaktı. Manisa'ya çekilen II. Murad, bir haçlı ordusunun harekete geçmesi üzerine yeniden Edirne'ye gelmek zorunda kaldı. Bu haçlı ordusu Varna'da kesin bir yenilgiye uğrayacaktı.
II. Murad zaferin ardından yönetimi yine oğluna bırakmasına karşın, yeniçerilerin ayaklanması üzerine Edirne'ye gelerek üçüncü kez tahta çıkmak zorunda kaldı. II. Mehmed (1451-1481), II. Murad'ın 5 Şubat 1451'de ölümüyle kesin olarak tahta çıktı. Artık onun önünde çok önemli bir hedef vardı. Constantinopolis'i almak... Bu amacına yönelik harekatı Edirne'den başlattı.
Osmanlı'nın 3. Başkenti... İstanbul
Kent, 1391 yılından başlayarak Osmanlılar tarafından kuşatılmaya başlandı. 1396'da I. Bayezid (1389-1403), Karadeniz'den gelecek yardımları önlemek için kentin Anadolu yakasına bir hisar yaptırdı.
Kenti almaya kararlı olan II. Mehmed de (1451-1481), Bizans'a Kuzey'den gelecek yardımları her iki taraftan Boğaz'ı tutarak önlemek için bu defa kentin Avrupa yakasına Rumeli Hisarı'nı inşa ettirdi. Hisar, İstanbul'un kuşatılmasından bir yıl önce, dört ay gibi çok kısa bir sürede tamamlandı. Planı, engebeli tepelere uyacak biçimde kusursuz hazırlanmıştı. Surlar üzerindeki üç kuleyi II. Mehmed'in vezirleri yaptırdıklarından onların adıyla Halil Paşa, Zağanos Paşa ve Sarıca Paşa olarak adlandırıldı.
II. Mehmed, Bizans Surları'nı yıkacak güçteki toplan yaptırmak üzere Avrupa'dan ustalar getirtti. Artık herşey hazırdı. 1453 yılının mart başında Osmanlı kuvvetleri kentin çevresin- de toplandılar. 4 Nisan'da kuşatmayla birlikte Marmara'ya bakan surlar toplarla dövülmeye başlandı. Bizanslılar, Haliç surlarına ulaşabilmek için Haliç'in ağzını kapatan zinciri Osmanlı gemilerinin aşamayacağından çok emindiler. Ancak bir şeyi hesaplamak şöyle dursun, akıllarından bile geçirmemişlerdi. Ve bu hiç düşünemedikleri olay gerçekleşti. 22 Nisan'ın gece karanlığında II. Mehmed, donanmasından elli parça gemiyi kara tarafına kurdurduğu ahşap kızaklardan kaydırarak Dolmabahçe'den büyük bir başarı ile Kasımpaşa'ya indirip Haliç'e soktu. Gemiler, Haliç'te suya indirildiğinde Bizans'ın direnecek moral gücü de kalmamıştı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti (1453 - 1923)
"İstanbul mutlaka feth olunacaktır,
Onu alacak komutan ne iyi komutan
ve onun askerleri de ne iyi askerdir "
(Hadis)
29 Mayıs sabaha karşı yapılan taarruzla Topkapı'daki kara surları yıkıldı. Aynı gün, II. Mehmed at üzerinde kente girerek, Ayasofya'da namaz kıldı. Osmanlı töresine uygun olarak şehrin katedrali olan Ayasofya Kilisesi camiye çevrildi. Havariler kilisesi ve diğerleri ise Hıristiyanlara bırakıldı. Constantinopolis'in fatihi II. Mehmed artık "Fatih Sultan Mehmed" olarak tarihe geçecekti.
Ayasofya ile Hipodrom arasında bulunan eski Bizans Sarayı 1204'deki Latin işgali sırasında yıkılıp yağmalanmış ve kullanılamaz hale gelmişti. Bu nedenle de Bizanslılar kara surlarının Haliç'e ulaştığı yerde bulunan Blakhernai Sarayı'na yerleşmişlerdi. Fatih'in kenti almasından sonra Beyazıt'ta bir kale kurularak Osmanlı'nın ilk saray inşaatına başlandı. Kalenin hemen altında büyük çarşı kuruldu.
Bizans'ın son dönemlerinde görkemini yitirmiş olan kentte, öncelikle eskiden kalma binalar ve surlar onarılmaya başlandı. Bizans altyapıları üzerinde Osmanlı'nın temel kurumlarının binaları yükselmeye başladı. Büyük su sarnıçlarının da korunması sağlandı. Osmanlı kimliğine uygun bir gelişme gösteren İstanbul artık imparatorluğun başkenti idi.
Bizans'ı terkedenler geri dönmeye başladılar. Fetih öncesi dönemden kalanlarla birlikte, Anadolu'nun değişik yörelerinden gelenler, çeşitli milletler, çeşitli dinler kentte bir renklilik yarattılar. Nüfusu böyle bir renkliliğe dönüşen İstanbul'da göç edenlerin getirdiği yerel kültürler şehrin dokusunu zenginleştirdi.
alıntıdır...