Osmanlı Devletinde Ekonomi
Osmanlı Devletinin Ekonomik Yapısı
Ekonomik Faaliyetler:
Genel olarak çeşitli tüketim mallarının üretilmesi ve bunların dağıtımının sağlanması amacıyla oluşturulan düzenlemelerin tümüne ekonomik faaliyetler denir. Doktorluk, marangozluk, taşımacılık gibi hizmetler de ekonomik faaliyetler içine girer. Bütün bu işler tarım, sanayi ve ticaret olmak üzere üç ana bölümde toplanabilir. Osmanlılarda ekonomik faaliyetlerin hepsi, halkın sıkıntıya düşmeden, bolluk içinde yaşamasını sağlamak amacıyla düzenlenmişti. Bu anlayış, XVIII. yüzyıl sonlarına kadar hemen hemen değişmeden devam etti.
Osmanlı Ekonomisinin Tabii (doğal) Kaynakları:
Osmanlı ekonomisinin doğal kaynakları insan ve toprak olarak iki temele dayanıyordu, insan kaynağı reâyâ denilen üretici kesimdi.
Osmanlı Devleti'nin insan gücünü bugünkü anlamda tespit etmek mümkün olmamakla birlikte doğruya yakın bir tahmin yapmak mümkündür. Çünkü devlet, özellikle vergi veren nüfusu belirlemek amacıyla tahrir denilen bir tür sayım yapmıştır. Bugün arşivlerimizde bulunan ve tahrir defteri denilen bu belgelerden çıkarılan sonuçlara göre, Osmanlı Devleti'nin nüfusu, XVIII. yüzyılın başlarına kadar sürekli olarak artmıştır. Toprak ise Osmanlı ekonomisinin en önemli kaynağıdır. Bu bakımdan toprak çeşitli bölümlere ayrılmıştır. Bunların içinde mîrî topraklar en önemli olanıdır. Mülkiyeti devlete ait olan bu topraklar kullanılmak üzere halka verilmiştir.'XVI. yüzyıl sonlarından itibaren hızla artan nüfusa karşılık yeni tarım alanları açılamamış ve insan-toprak dengesi bozulmaya başlamıştır. Bu da ekonominin bozulmasına yol açmıştır. Toprak mülkiyetinde de değişiklikler olmuş, 1854 Arazi Kanunnamesi ile, uzun süre toprağı kullananlar, onun sahibi olmuştur. Osmanlı ekonomisinin temeli, tarıma dayanıyordu. Çünkü nüfusunun büyük bir bölümü kırsal kesimde yaşıyordu. Tarımın temeli ise tımar sistemine dayanıyordu. Tımar topraklarının mülkiyeti devlete, tasarrufu halka, üreticinin devlete vermesi gereken vergiler ise, tımarlı sipahiye aitti. Köyü toprağı ekip"biçerken şu kurallara uymak zorundaydı;
* Sebepsiz olarak toprağını terkedemezdi.
* Sebepsiz olarak toprağını üç yıl üst üste işlemeyenin toprağı geri alınırdı.
* Elde ettiği ürünün vergilerini düzenli olarak ödemek zorundaydı.
Sipahi ise, devlet adına, köylünün güven ve düzen içinde yaşaması için diğer görevlilerle birlikte sorumlu ve yükümlü olan kişiydi.
ayvancılık:
Hayvancılık yalnız tarım ekonomisinin değil, Osmanlı genel ekonomisinin temel unsurlarından biriydi. Beslenme, dericilik, dokuma gibi ekonomi dallarında tartışılmaz bir hammaddeydi. Aynı zamanda ulaşım ve taşıma sektörünün en önemli güç kaynağıydı. Tarım alanında çalışan ailelerin hepsi aynı zamanda ulaşım ve taşımacılık için, yeter sayıda hayvan besleyen ailelerdi. Ayrıca konar-göçer aşiretler hayvancılık konusunda zengin bir kaynaktı. Bursa'da ipek, Ankara'da tiftik, Selanik'te çuha, Bulgaristan'da aba üretimi hayvancılığı önemli bir hammadde durumuna getirmiştir.
Sanayii:
Sanayi alanında üretim, arz talep dengesi içinde gerçekleştirildi. Üretim ihtiyaçla sınırlı olduğunda plânlı yapılır ve üretilen malın fiyatı tüketici göz önüne alınarak belirlenirdi. Bu belirleme işlemine narh vermek denirdi. Sanayii genellikle el tezgâhlar ve küçük işletmeler şeklindeydi. Bunlar da bütünüyle şehirlerde ve büyük kasabalarda toplanmıştı. Sanayii dalında çalışanlara esnaf denirdi. Bu teşkilât aslında XIII. ve XIV.
yüzyıllarda ortaya çıkan ahi teşkilâtının bir devamıydı. Bazı meslek dalları, bazı yerlerde ün yapmıştı. Meselâ, Karaman ve Konya'da pamuklu dokuma, Bursa'da kadife ve ipekli dokuma, Ankara ve Kastamonu'da sof dokumacılığı, Selanik'te çuhacılık, Bulgaristan'ın çeşitli yerlerinde aba ve kıl dokumacılığı, Tokat'ta bakırcılık, Edirne'de ayakkabı ve silâh sanayii, istanbul'da ipek ve çuha sanayii, Batı Anadolu'da pamuklu dokuma ve halı sanayii bunlardan bir kısmıdır.
Ticaret Hayatı:
Osmanlılarda zengin ve hareketli bir ticaret hayatı vardı. Ekonominin ticaret kesimini ikiye ayırmak mümkündür. Bunlardan biri, sanatkârların ürettiklerini dükkânlannda pazarlamasıdır. Diğeri ise yurt içi veya yurt dışında satma amacıyla mal getirmek veya götürmektir. Osmanlı tüccarları yurt dışında ticaret kolonileri de kurmuşlardır. Devlet de her zaman ticareti özendirmiş ve tüccarları korumuştur. Bu amaçla şehir ve büyük kasabalarda han, bedesten gibi ticaret merkezleri, yol tzerlerinde ve yerleşim merkezlerinde hanlar ve kervansaraylar yaptırılmıştır. Ülke düzenli ve güvenli bir yol ağıyla örülmüştür.
Kamu ekonomisi, devlet maliyesi demektir. Osmanlı maliyesinin en önemli gelir kaynağı halkın ödediği vergilerdir. Vergiler iki ana grupta toplanabilir. Bunlardan biri şer'i, diğeri örfî vergilerdir. fier'î vergiler, islâm Hukuku'na göre toplanırdı. Öşür, haraç ve cizye olarak üç kısma ayrılırdı. Örfi vergiler ise padişahın emriyle konulurdu. Örfî vergiler de çeşitli vergilerden oluşurdu.
Osmanlılarda Para ve Fiyat Hareketleri:
Osmanlılar, XIX.yüzyıla kadar bakır, gümüş ve altından yapılmış paralar kullandılar. Bu paralar darphane denilen yerde basılır ve genelikle adına sikke denirdi. Para gümüşten yapılmışsa akçe, altından yapılmışsa sikke-i hasene veya kırmızı adı verilirdi. Devletin bastırdığı bu paraların yanında yer yer ve zaman zaman başka ülkelerin paraları da kullanılırdı. Akçe aynı zamanda diğer paraların değerlerini belirlemede kullanılan
bir ölçekti. Meselâ bir altın 60 akçe, bir guruş 40 akçe, bir para 4 akçe idi. Geçen yıllar içinde Osmanlı parası da değer kaybına uğradı ve para sisteminde değişiklikler oldu. Akdeniz havzasındaki hızlı nüfus artışı, aynı yıllarda Amerikan gümüşünün Avrupa'ya akması, Avrupa'nın ticaret faaliyetlerini genişletmesi gibi nedenler yüzündenmOsmanlı ülkesinde hızlı fiyat artışları, yani yüksek enşasyon olayı görüldü. 1839
yılında ilk kez kâğıt para basıldı. Klasik dönemde Osmanlı toplumunun büyük bir bölümü mütevazı bir hayat
yaşamıştır. Genellikle hayat standardı geçimlik bir anlayış içinde olmuştur. Yöneticiler gibi toplumun üst grupları, nisbeten daha geniş imkânlara sahip olmuştur.
Sanayii inkılâbının Osmanlı Ekonomisine Etkisi:
XVI.yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı Devleti dışındaki gelişmeler, Osmanlı ülkesinde de etkisini gösterdi. Avrupa, XVI.yüzyılda, daha önceki birikimi sonucunda, ticaret alanında büyük bir gelişme gösterdi. Bunu, XVIII. yüzyılda sanayii inkılâbı izledi. Bu tarihten itibaren Osmanlı ülkesinde Avrupa'nın etkisi duyulmaya başladı. Bu etki, XIX. yüzyılda daha da arttı. Bunun üzerine devlet, tarım ve toprak tasarrufu konusunda yeni düzenlemeler yaptı. Aynı olgu hayvancılık dalında da yaşandı. Sanayileşen Avrupa'nın yiyecek ihtiyacı karşısında Osmanlı tarım ve hayvancılık sektörü geçimlik üretimden pazar ekonomisi yapısına geçti. Buğday ve hayvan gibi önemli besin maddeleri dışarıya kaçırılmaya başlandı.
XVIII.yüzyılda sanayileşmesini gerçekleştiren Avrupa'nın etkisi, daha çok esnaf teşkilâtları üzerinde görüldü. Lonca sistemi bozuldu. Esnaf üretim yapmak yerine Avrupa sanayiinin ihtiyacı olan hammaddeyi satmaya başladı. Bu da zaten el tezgâhları ve küçük işletmeler şeklinde olan Osmanlı sanayiinin gelişmesini önledi. Bu çöküşe karşı devlet birtakım önlemler almaya çalıştı. Bazı fabrikalar açıldı ise de istenen
sonuç elde edilemedi. Osmanlı sanayiinin canlandırılması çabaları, XIX.ytizyılda yeni gelişmeler gösterdi. Ülkenin alt yapı yatırımları başlatıldı. Bunlar genellikle yabancı yatırımlar şeklinde gerçekleşti. Ticaret, ulaşım, haberleşme gibi konularda çalışmalar yapıldı.
Devletin kuruluş döneminden itibaren yabancı ülkelerle kapitülasyon adı verilen ticaret anlaşmaları yapılmıştı. Ekonominin güçlü olduğu yıllarda ülkeye zarar vermeyen kapitülasyonlar, ekonomi çökmeye başlayınca, çöküşü hızlandıran etken oldular. Özellikle, 1838 yılında ingiltere ile yapılan anlaşma ile Osmanlı Devleti, bağımsız dış ticaret politikası izleyebilme imkânını kaybetti. Ekonomik alanda bankacılık faaliyetleri de başladı. Bütçeler daha ciddi yapıldı ise de büyük açıklar verdi. Bu açıkları kapatmak için devlet iç ve dış borçlanma yoluna saptı. ilk defa 1854'de borç para alındı. Daha 1850 yıllarında iç kaynaklar tükenme noktasına geldi. Devlet aldığı dış borçların taksitlerini bile ödeyemedi . Bunun üzerine1881 yılında Düyûn-ı Umumiye idaresi adıyla bir komisyon kuruldu. Bu komisyon, Osmanlı ekonomisini tamamen kontrol altına aldı. Bu ekonomik çöküş, devletin yıkılışına kadar sürdü.
Esnaf Ve Zanaatkarlar
Ahilik Teşkilatı:
Anadolu'da 13. yüzyılda yayılmıs olan esnaf, zanaatkâr ve isçileri toplayan teskilattır. Anadolu Selçuklu Devletinin sosyal düzeninin sağlanmasında ve
Osmanlı devletinin kurulusunda etkili olan ahîlik teskilatı dinî, ahlakî, sosyal ve ekonomik bir nitelik tasıyordu. Ahîlikte her mesleğin bir pîri ve pîr çevresinde toplanan meslek sahipleri vardı. Bu meslek sahiplerinin güven, doğruluk, tövbe ve hidayet gibi kurallara uyma zorunluluğu vardı.
Lonca Teşkilatı:
Osmanlı toplumunda esnaflar LONCA adı verilen teskilatlara sahiptiler. Her esnaf muhakkak bir loncaya kayıtlı olur, loncasının koruması ve denetimi altında bulunurdu. Bugünkü tabipler odası, mimarlar odası, soförler cemiyeti gibi... Dükkan açma hakkına GEDİK denilirdi. Gedik'e sahip olmak için çıraklık, kalfalık yapıp, ustalık belgesini almak gerekirdi.
Loncaların baslıca görevleri sunlardı:
1- Üye sayısını, üretilen malların kalitesini,fiyatını belirlemek
2- Esnaf arasındaki haksız rekabeti önlemek,
3- Esnaf ile devlet arasındaki iliskileri düzenlemek,
4- Üyelerine kredi vermek. Her loncada yaslılardan meydana gelen 6 kisilik bir "ustalar kurulu" vardı.
Bunların en yaslısı baskan olur ve SEYH adını alırdı.
Seyh : Çıraklık ve ustalık törenlerini yönetir ve cezaların uygulanmasını sağlardı.
Kethüda: Loncayı dısarda temsil eder, hükümetle iliskileri düzenlerdi.
Nakib : Seyhi temsil eder,esnafla seyh arasında aracılık yapardı.
Yiğitbası: Disiplin isleri ve esnafa hammadde dağıtımını yapardı.
Ehl-i Hibre: İki kisiydiler. Mesleğin sırlarını bilen, malların kalitesi bildiren, fiyat belirleyen uzman. (Bilirkisi)
Bu 6 kisiden olusan Lonca kurulunun dısında Lonca teskilatıyla ilgili devlet görevlileri de vardı; Bunlar:
Kadı : Lonca birliklerinin en üst makamıydı. Esnaf arasındaki anlasmazlıkları çözümler ve yukarıda belirtilen altı kisilik kurulun seçilmesini onaylar veya görevden alırdı.
Muhtesib: Çarsı ve pazar denetlemesi yapardı.Satılan mal ve fiatları kontrol ederlerdi.(zabıta)
Esnaf ikiye ayrılır
a) Üreticiler:
Hammaddeyi isleyerek, islenmis madde haline getiren esnaflardır.
Örneğin: Bakırcı, kılıççı, fırıncı, demirci gibi...
b) Hizmet Erbabı:
Toplum için gerekli bir hizmeti yapan esnaftır. Örneğin: Berberler, hammallar gibi...
Diğer Gruplar:
Osmanlı sehirlerinde Askerîler, tacîrler ve esnaflardan baska meslek ve toplum grupları da vardı. Bunların baslıcaları; yabancı tüccarlar, seyyahlar, yabancı ülke temsilcileri, köyden kente göç etmis issizler, seyyar satıcılardır
Köyde Yşayanlar:
Köylerde yasayanları söyle gruplayabiliriz:
1)- Çiftçiler: Bunlar dirlik sahiplerinden veya devletten aldıkları 50-150 dönüm arasında ÇİFTLİK denilen toprakları islerlerdi. Ürün vergisi olarak "Ösür" veya "harac" vergisini öder, toprak vergisi olarak da ÇİFT RESMİ'ni verirlerdi.Üç yıl toprağını ekmeyen veya terkeden çiftçinin toprağı baskasına verilirdi. Bu takdirde bu kisiden ÇİFTBOZAN AKÇESİ adıyla bir vergi alınırdı.
2)- Tımar Beyleri: Köylerde yasayan beyler, çiftçinin denetimini yapar, güvenliği sağlarlardı.
3)- Muaflar: Köylüler arasında hiç vergi vermeyen veya çok az verenlere " MUAF " denirdi. Derbentçiler, emekli sipahiler, kalelerde görev yapanlar, din görevlileri, ilim
adamları muaflar içinde yer alıyordu.
Göçebeler (Konargöçerler):
Türk oymaklarının basındakilere BEY, Arap asiretlerinin basındakilere SEYH adı veriliyordu. Bunların devletle ilgili islerini KETHÜDA denilen yardımcıları yürütürdü. Hayvancılıkla uğrasan konargöçerler, devlete hayvan veya sürü basına AĞIL RESMî denilen bir vergi
öderlerdi.
Osmanlı Devletinin Ekonomik Yapısı
Ekonomik Faaliyetler:
Genel olarak çeşitli tüketim mallarının üretilmesi ve bunların dağıtımının sağlanması amacıyla oluşturulan düzenlemelerin tümüne ekonomik faaliyetler denir. Doktorluk, marangozluk, taşımacılık gibi hizmetler de ekonomik faaliyetler içine girer. Bütün bu işler tarım, sanayi ve ticaret olmak üzere üç ana bölümde toplanabilir. Osmanlılarda ekonomik faaliyetlerin hepsi, halkın sıkıntıya düşmeden, bolluk içinde yaşamasını sağlamak amacıyla düzenlenmişti. Bu anlayış, XVIII. yüzyıl sonlarına kadar hemen hemen değişmeden devam etti.
Osmanlı Ekonomisinin Tabii (doğal) Kaynakları:
Osmanlı ekonomisinin doğal kaynakları insan ve toprak olarak iki temele dayanıyordu, insan kaynağı reâyâ denilen üretici kesimdi.
Osmanlı Devleti'nin insan gücünü bugünkü anlamda tespit etmek mümkün olmamakla birlikte doğruya yakın bir tahmin yapmak mümkündür. Çünkü devlet, özellikle vergi veren nüfusu belirlemek amacıyla tahrir denilen bir tür sayım yapmıştır. Bugün arşivlerimizde bulunan ve tahrir defteri denilen bu belgelerden çıkarılan sonuçlara göre, Osmanlı Devleti'nin nüfusu, XVIII. yüzyılın başlarına kadar sürekli olarak artmıştır. Toprak ise Osmanlı ekonomisinin en önemli kaynağıdır. Bu bakımdan toprak çeşitli bölümlere ayrılmıştır. Bunların içinde mîrî topraklar en önemli olanıdır. Mülkiyeti devlete ait olan bu topraklar kullanılmak üzere halka verilmiştir.'XVI. yüzyıl sonlarından itibaren hızla artan nüfusa karşılık yeni tarım alanları açılamamış ve insan-toprak dengesi bozulmaya başlamıştır. Bu da ekonominin bozulmasına yol açmıştır. Toprak mülkiyetinde de değişiklikler olmuş, 1854 Arazi Kanunnamesi ile, uzun süre toprağı kullananlar, onun sahibi olmuştur. Osmanlı ekonomisinin temeli, tarıma dayanıyordu. Çünkü nüfusunun büyük bir bölümü kırsal kesimde yaşıyordu. Tarımın temeli ise tımar sistemine dayanıyordu. Tımar topraklarının mülkiyeti devlete, tasarrufu halka, üreticinin devlete vermesi gereken vergiler ise, tımarlı sipahiye aitti. Köyü toprağı ekip"biçerken şu kurallara uymak zorundaydı;
* Sebepsiz olarak toprağını terkedemezdi.
* Sebepsiz olarak toprağını üç yıl üst üste işlemeyenin toprağı geri alınırdı.
* Elde ettiği ürünün vergilerini düzenli olarak ödemek zorundaydı.
Sipahi ise, devlet adına, köylünün güven ve düzen içinde yaşaması için diğer görevlilerle birlikte sorumlu ve yükümlü olan kişiydi.
ayvancılık:
Hayvancılık yalnız tarım ekonomisinin değil, Osmanlı genel ekonomisinin temel unsurlarından biriydi. Beslenme, dericilik, dokuma gibi ekonomi dallarında tartışılmaz bir hammaddeydi. Aynı zamanda ulaşım ve taşıma sektörünün en önemli güç kaynağıydı. Tarım alanında çalışan ailelerin hepsi aynı zamanda ulaşım ve taşımacılık için, yeter sayıda hayvan besleyen ailelerdi. Ayrıca konar-göçer aşiretler hayvancılık konusunda zengin bir kaynaktı. Bursa'da ipek, Ankara'da tiftik, Selanik'te çuha, Bulgaristan'da aba üretimi hayvancılığı önemli bir hammadde durumuna getirmiştir.
Sanayii:
Sanayi alanında üretim, arz talep dengesi içinde gerçekleştirildi. Üretim ihtiyaçla sınırlı olduğunda plânlı yapılır ve üretilen malın fiyatı tüketici göz önüne alınarak belirlenirdi. Bu belirleme işlemine narh vermek denirdi. Sanayii genellikle el tezgâhlar ve küçük işletmeler şeklindeydi. Bunlar da bütünüyle şehirlerde ve büyük kasabalarda toplanmıştı. Sanayii dalında çalışanlara esnaf denirdi. Bu teşkilât aslında XIII. ve XIV.
yüzyıllarda ortaya çıkan ahi teşkilâtının bir devamıydı. Bazı meslek dalları, bazı yerlerde ün yapmıştı. Meselâ, Karaman ve Konya'da pamuklu dokuma, Bursa'da kadife ve ipekli dokuma, Ankara ve Kastamonu'da sof dokumacılığı, Selanik'te çuhacılık, Bulgaristan'ın çeşitli yerlerinde aba ve kıl dokumacılığı, Tokat'ta bakırcılık, Edirne'de ayakkabı ve silâh sanayii, istanbul'da ipek ve çuha sanayii, Batı Anadolu'da pamuklu dokuma ve halı sanayii bunlardan bir kısmıdır.
Ticaret Hayatı:
Osmanlılarda zengin ve hareketli bir ticaret hayatı vardı. Ekonominin ticaret kesimini ikiye ayırmak mümkündür. Bunlardan biri, sanatkârların ürettiklerini dükkânlannda pazarlamasıdır. Diğeri ise yurt içi veya yurt dışında satma amacıyla mal getirmek veya götürmektir. Osmanlı tüccarları yurt dışında ticaret kolonileri de kurmuşlardır. Devlet de her zaman ticareti özendirmiş ve tüccarları korumuştur. Bu amaçla şehir ve büyük kasabalarda han, bedesten gibi ticaret merkezleri, yol tzerlerinde ve yerleşim merkezlerinde hanlar ve kervansaraylar yaptırılmıştır. Ülke düzenli ve güvenli bir yol ağıyla örülmüştür.
Kamu ekonomisi, devlet maliyesi demektir. Osmanlı maliyesinin en önemli gelir kaynağı halkın ödediği vergilerdir. Vergiler iki ana grupta toplanabilir. Bunlardan biri şer'i, diğeri örfî vergilerdir. fier'î vergiler, islâm Hukuku'na göre toplanırdı. Öşür, haraç ve cizye olarak üç kısma ayrılırdı. Örfi vergiler ise padişahın emriyle konulurdu. Örfî vergiler de çeşitli vergilerden oluşurdu.
Osmanlılarda Para ve Fiyat Hareketleri:
Osmanlılar, XIX.yüzyıla kadar bakır, gümüş ve altından yapılmış paralar kullandılar. Bu paralar darphane denilen yerde basılır ve genelikle adına sikke denirdi. Para gümüşten yapılmışsa akçe, altından yapılmışsa sikke-i hasene veya kırmızı adı verilirdi. Devletin bastırdığı bu paraların yanında yer yer ve zaman zaman başka ülkelerin paraları da kullanılırdı. Akçe aynı zamanda diğer paraların değerlerini belirlemede kullanılan
bir ölçekti. Meselâ bir altın 60 akçe, bir guruş 40 akçe, bir para 4 akçe idi. Geçen yıllar içinde Osmanlı parası da değer kaybına uğradı ve para sisteminde değişiklikler oldu. Akdeniz havzasındaki hızlı nüfus artışı, aynı yıllarda Amerikan gümüşünün Avrupa'ya akması, Avrupa'nın ticaret faaliyetlerini genişletmesi gibi nedenler yüzündenmOsmanlı ülkesinde hızlı fiyat artışları, yani yüksek enşasyon olayı görüldü. 1839
yılında ilk kez kâğıt para basıldı. Klasik dönemde Osmanlı toplumunun büyük bir bölümü mütevazı bir hayat
yaşamıştır. Genellikle hayat standardı geçimlik bir anlayış içinde olmuştur. Yöneticiler gibi toplumun üst grupları, nisbeten daha geniş imkânlara sahip olmuştur.
Sanayii inkılâbının Osmanlı Ekonomisine Etkisi:
XVI.yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı Devleti dışındaki gelişmeler, Osmanlı ülkesinde de etkisini gösterdi. Avrupa, XVI.yüzyılda, daha önceki birikimi sonucunda, ticaret alanında büyük bir gelişme gösterdi. Bunu, XVIII. yüzyılda sanayii inkılâbı izledi. Bu tarihten itibaren Osmanlı ülkesinde Avrupa'nın etkisi duyulmaya başladı. Bu etki, XIX. yüzyılda daha da arttı. Bunun üzerine devlet, tarım ve toprak tasarrufu konusunda yeni düzenlemeler yaptı. Aynı olgu hayvancılık dalında da yaşandı. Sanayileşen Avrupa'nın yiyecek ihtiyacı karşısında Osmanlı tarım ve hayvancılık sektörü geçimlik üretimden pazar ekonomisi yapısına geçti. Buğday ve hayvan gibi önemli besin maddeleri dışarıya kaçırılmaya başlandı.
XVIII.yüzyılda sanayileşmesini gerçekleştiren Avrupa'nın etkisi, daha çok esnaf teşkilâtları üzerinde görüldü. Lonca sistemi bozuldu. Esnaf üretim yapmak yerine Avrupa sanayiinin ihtiyacı olan hammaddeyi satmaya başladı. Bu da zaten el tezgâhları ve küçük işletmeler şeklinde olan Osmanlı sanayiinin gelişmesini önledi. Bu çöküşe karşı devlet birtakım önlemler almaya çalıştı. Bazı fabrikalar açıldı ise de istenen
sonuç elde edilemedi. Osmanlı sanayiinin canlandırılması çabaları, XIX.ytizyılda yeni gelişmeler gösterdi. Ülkenin alt yapı yatırımları başlatıldı. Bunlar genellikle yabancı yatırımlar şeklinde gerçekleşti. Ticaret, ulaşım, haberleşme gibi konularda çalışmalar yapıldı.
Devletin kuruluş döneminden itibaren yabancı ülkelerle kapitülasyon adı verilen ticaret anlaşmaları yapılmıştı. Ekonominin güçlü olduğu yıllarda ülkeye zarar vermeyen kapitülasyonlar, ekonomi çökmeye başlayınca, çöküşü hızlandıran etken oldular. Özellikle, 1838 yılında ingiltere ile yapılan anlaşma ile Osmanlı Devleti, bağımsız dış ticaret politikası izleyebilme imkânını kaybetti. Ekonomik alanda bankacılık faaliyetleri de başladı. Bütçeler daha ciddi yapıldı ise de büyük açıklar verdi. Bu açıkları kapatmak için devlet iç ve dış borçlanma yoluna saptı. ilk defa 1854'de borç para alındı. Daha 1850 yıllarında iç kaynaklar tükenme noktasına geldi. Devlet aldığı dış borçların taksitlerini bile ödeyemedi . Bunun üzerine1881 yılında Düyûn-ı Umumiye idaresi adıyla bir komisyon kuruldu. Bu komisyon, Osmanlı ekonomisini tamamen kontrol altına aldı. Bu ekonomik çöküş, devletin yıkılışına kadar sürdü.
Esnaf Ve Zanaatkarlar
Ahilik Teşkilatı:
Anadolu'da 13. yüzyılda yayılmıs olan esnaf, zanaatkâr ve isçileri toplayan teskilattır. Anadolu Selçuklu Devletinin sosyal düzeninin sağlanmasında ve
Osmanlı devletinin kurulusunda etkili olan ahîlik teskilatı dinî, ahlakî, sosyal ve ekonomik bir nitelik tasıyordu. Ahîlikte her mesleğin bir pîri ve pîr çevresinde toplanan meslek sahipleri vardı. Bu meslek sahiplerinin güven, doğruluk, tövbe ve hidayet gibi kurallara uyma zorunluluğu vardı.
Lonca Teşkilatı:
Osmanlı toplumunda esnaflar LONCA adı verilen teskilatlara sahiptiler. Her esnaf muhakkak bir loncaya kayıtlı olur, loncasının koruması ve denetimi altında bulunurdu. Bugünkü tabipler odası, mimarlar odası, soförler cemiyeti gibi... Dükkan açma hakkına GEDİK denilirdi. Gedik'e sahip olmak için çıraklık, kalfalık yapıp, ustalık belgesini almak gerekirdi.
Loncaların baslıca görevleri sunlardı:
1- Üye sayısını, üretilen malların kalitesini,fiyatını belirlemek
2- Esnaf arasındaki haksız rekabeti önlemek,
3- Esnaf ile devlet arasındaki iliskileri düzenlemek,
4- Üyelerine kredi vermek. Her loncada yaslılardan meydana gelen 6 kisilik bir "ustalar kurulu" vardı.
Bunların en yaslısı baskan olur ve SEYH adını alırdı.
Seyh : Çıraklık ve ustalık törenlerini yönetir ve cezaların uygulanmasını sağlardı.
Kethüda: Loncayı dısarda temsil eder, hükümetle iliskileri düzenlerdi.
Nakib : Seyhi temsil eder,esnafla seyh arasında aracılık yapardı.
Yiğitbası: Disiplin isleri ve esnafa hammadde dağıtımını yapardı.
Ehl-i Hibre: İki kisiydiler. Mesleğin sırlarını bilen, malların kalitesi bildiren, fiyat belirleyen uzman. (Bilirkisi)
Bu 6 kisiden olusan Lonca kurulunun dısında Lonca teskilatıyla ilgili devlet görevlileri de vardı; Bunlar:
Kadı : Lonca birliklerinin en üst makamıydı. Esnaf arasındaki anlasmazlıkları çözümler ve yukarıda belirtilen altı kisilik kurulun seçilmesini onaylar veya görevden alırdı.
Muhtesib: Çarsı ve pazar denetlemesi yapardı.Satılan mal ve fiatları kontrol ederlerdi.(zabıta)
Esnaf ikiye ayrılır
a) Üreticiler:
Hammaddeyi isleyerek, islenmis madde haline getiren esnaflardır.
Örneğin: Bakırcı, kılıççı, fırıncı, demirci gibi...
b) Hizmet Erbabı:
Toplum için gerekli bir hizmeti yapan esnaftır. Örneğin: Berberler, hammallar gibi...
Diğer Gruplar:
Osmanlı sehirlerinde Askerîler, tacîrler ve esnaflardan baska meslek ve toplum grupları da vardı. Bunların baslıcaları; yabancı tüccarlar, seyyahlar, yabancı ülke temsilcileri, köyden kente göç etmis issizler, seyyar satıcılardır
Köyde Yşayanlar:
Köylerde yasayanları söyle gruplayabiliriz:
1)- Çiftçiler: Bunlar dirlik sahiplerinden veya devletten aldıkları 50-150 dönüm arasında ÇİFTLİK denilen toprakları islerlerdi. Ürün vergisi olarak "Ösür" veya "harac" vergisini öder, toprak vergisi olarak da ÇİFT RESMİ'ni verirlerdi.Üç yıl toprağını ekmeyen veya terkeden çiftçinin toprağı baskasına verilirdi. Bu takdirde bu kisiden ÇİFTBOZAN AKÇESİ adıyla bir vergi alınırdı.
2)- Tımar Beyleri: Köylerde yasayan beyler, çiftçinin denetimini yapar, güvenliği sağlarlardı.
3)- Muaflar: Köylüler arasında hiç vergi vermeyen veya çok az verenlere " MUAF " denirdi. Derbentçiler, emekli sipahiler, kalelerde görev yapanlar, din görevlileri, ilim
adamları muaflar içinde yer alıyordu.
Göçebeler (Konargöçerler):
Türk oymaklarının basındakilere BEY, Arap asiretlerinin basındakilere SEYH adı veriliyordu. Bunların devletle ilgili islerini KETHÜDA denilen yardımcıları yürütürdü. Hayvancılıkla uğrasan konargöçerler, devlete hayvan veya sürü basına AĞIL RESMî denilen bir vergi
öderlerdi.