Son konular

Osmanlı İmparatorluğunda Denizcilik Hakkında Bilgi

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
51
Yaş
36
Coin
256,936
denizcilik tarihi - osmanlı denizciliği - osmanlı donanmaları

Daha çok bir kara devleti görünümünde olan Osmanlı Devleti, Marmara Denizi ile olan ilgisi, Rumeli kıyısında bazı yerleri işgal etmesi ve oralara yerleşmesi ile kendini denize dönük bir politika izlemek konusunda zorunlu hissetmiştir. Nitekim, Ege Denizi ve Karadeniz kıyıları ile Akdeniz sahillerindeki ülkeler, Osmanlı topraklarına katıldıkça, donanmaya ve deniz gücüne duyulan gereksinim artmaya başlamıştır. Bu cümleden olarak, Gazi Orhan Bey zamanında (1326-1360) Osmanlı donanması Karasi Beyliği donanmasına dayanarak tedrici surette artmıştır.

Osman ve Orhan Gaziler devrinde, Marmara Denizi’nin Anadolu sahillerinde Osmanlıların Karamürsel, İzmit, Gemlik vs. gibi yerlerde iki deniz üssü bulunduğu kesindir. Kaldı ki eskiden “Prenetos” denilen Karamürsel kasabasıyla civarının fethinden itibaren, İzmit körfezinin güney sahillerinde Selçuklular devrinde “Emaret’üs Sevahil” tarzında bir Amiral sancağı kurulmuş, hatta bu sancağın ilk beyi olan Kara Mürsel Bey burada kendi ismini taşıyan bir gemi tipi yaptırarak hızlı bir ince donanma vücuda getirmiştir. Hammer tarihinde (Cilt I-Fasıl II) bu gemilerin savaş gemileri olduğundan ve kendi zamanına kadar bu tipe “Karamürsel gemisi” denildiğinden söz edilmektedir. Kara Mürsel’in oluşturduğu bu donanma, Marmara yöresinde egemen bir durum sağlamış olup, Osmanlı denizciliğinin ilk devri olarak önemlidir.

Süleyman Paşa’nın 1354 yılında Rumeli’ye geçip Çanakkale Boğazı sahillerinde kesin olarak yerleşmesinden bir süre sonra, Osmanlı Bahriyesi merkezinin İzmit Körfezi’nden Gelibolu’ya geçtiği ve Selçuklulardan sahil beylerine geçen an’ane gereğince de İzmit Körfezi’nden sonra Gelibolu sancak beyliğinin ittihaz edildiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte İzmit Körfezi’nin eski önemini birdenbire yitirmediğini, daha sonraları da burada gemiler yapıldığını ve tersane bulunduğunu gösteren çeşitli kayıtlar vardır.

Osmanlılar ilk zamanlarında Karamürsel’de ve Karasi Beyliği’nin Osmanlı topraklarına katılmasından sonra Aydıncık (Edincik) yöresinde de bir tersane kurmuşlardır. Daha sonra İzmit’in Bizans’tan alınması ile de İzmit (Kocaeli) Tersanesi oluşturulmuştur.

Osmanlı donanmasının akın faaliyetinden çıkıp yavaş yavaş deniz aşırı fetihlerde önemli rol oynamaya başladığı devir, Fatih Sultan Mehmet devridir. (1451-1481) Nitekim Fatih, donanmanın önemini takdir ederek fetihten sonra tersaneyi önce Kadırga Limanı’na, daha sonra da Haliç’e naklettirerek, kurduğu ilave göz’ler (gemi yapım tezgahları) ile yeni bir donanma inşasına önem vermiştir.
Osmanlı Devleti’nin Yakındoğu ve Doğu Akdeniz’de yükselişi ve Türk denizciliğinin dünya çapında bir gelişme göstermeye başlaması, II. Bayezid devrinde (1481-1512) olmuştur. II. Bayezid, babası II. Mehmet (Fatih), oğlu I. Selim ve torunu Kanuni Sultan Süleyman arasında oldukça renksiz bir yer almasına karşılık Osmanlı Devleti’nin bir deniz politikası olması gerektiğini anlayan ilk Osmanlı sultanıdır. Zira II. Bayezid, açık denize elverişli bir denizciliğe sahip olunmadığı sürece, Venedik Cumhuriyeti ile açık denizde baş edilemeyeceğini ve dolayısıyla devletin geleceği için çok önemli olan Doğu Akdeniz hakimiyetinin sağlanamayacağını gayet iyi anladığı gibi, ekonomik faktörler de devleti böyle bir politikaya, ister istemez, götürüyordu.

Türk denizciliğinin parlak devrini yaşatan Barbaros Hayrettin Paşa, 1534 yılında fiilen başladığı “Kaptan Paıalık” görevinde, 12 yıl süreyle pek büyük ve önemli seferler, birçok zaferler kazanmıştır. Bunlar : Tunus seferi, Mayorka seferi, Apulya seferi, Venedik seferi, Adalar Denizi ve Akdeniz seferi, özellikle 1538 yılında 122 gemi ile Andrea Dorya’nın 600'den fazla gemiden oluşan Haçlı donanmasına (302 adet savaş gemisine) karşı Turgut Reis ve diğer reislerle beraber kazandığı zafer ve Fransa Kralı’nı korumak için yaptığı Nis seferidir.

Barbaros Hayrettin Paşa, Preveze’de Haçlı donanmasını bozguna uğrattığı bir sırada, başka bir Osmanlı filosu, Hadım Süleyman Paşa kumandasında Hindistan’da Diyu kalesini kuşatmaktaydı. Birbirinden çok uzak mesafelerde bulunan iki Türk filosunun aynı anda zafer kazanması, tarihte ender rastlanan bir olay olup, bu da Türk deniz gücünün XVI.yüzyılda ne kadar büyük olduğunu gösterir. Hadım Süleyman Paşa’nın Hint Okyanusu’ndaki bu girişimini Piri Reis, Murad Reis ve Seydi Ali Reis sürdürmüşlerse de, Portekizlilerden çok, doğa olaylarının deniz gücünü engellemesi yüzünden, esas hedefleri olan Hindistan topraklarını Osmanlı egemenliğine sokamamışlardır.

Üstün yetenekli Türk denizcilerinin Hint Okyanusu’nun hırçın ve sert dalgalarına yenik düşmelerinin en önemli nedeni, Akdeniz gibi nisbeten sakin ve kapalı bir deniz için yapılmış olan Osmanlı kadırgalarının, okyanusun hırçın doğasını yenmek imkanını bulamamış olmasıdır.

Osmanlı ülkesinde deniz coğrafyacılığı da önemli bir atılım yapmıştır. O zamanlar Osmanlı donanmasının Hint sularına ve Atlas Okyanusu’na ulaşmaları dolayısıyla Hint Seferleri sonucunda iki Türk amirali çok ilginç deniz coğrafyası eserleri vermişlerdir. Bunlar Piri Reis (vefatı 1554) ve Seydi Ali Reis (vefatı 1562) dir.

Bilindiği üzere Piri Reis’in “Kitab-ı Bahriyye” adlı eserinde bütün denizlerin sathı akıntıları, koyları, körfezleri, boğazları, limanları birer birer ve bütün bilimsel nitelikleri ile belirtilmektedir. Ayrıca Amerika’nın o çağa kadar belli olmayan kısımları ile Atlas Okyanusu’nu gösteren ceylan derisi üzerine yaptığı iki haritası da mevcuttur.

Sultan Abdülmecid’in saltanatı devrinde (1839-1861), 1842'de tersanede ilk buharlı gemi olarak Seyr-i Bahri yapılmış, 1843'de ileride Seyr-i Sefain’i oluşturacak olan Fevaid-i Osmaniye, 1851'de Şirket-i Hayriye, 1859'da Haliç Vapurları şirketi kurulmuştur. 1829'da Uzun Mehmet tarafından Ereğli’de bulunan kömür madenleri, ilk defa tersane tarafından işletilmeye başlanmıştır.

alıntı
 
Üst Alt