Osmanlı kadınları hakkında bilgi
Osmanlı kadınları Nasıldı
İstanbul’da, Vatan ve Millet Caddelerinin arasındaki yerinde hâlâ hizmet veren Vakıf Gureba Hastanesi’ni çoğunuz bilirsiniz.
Yapıldığı tarihlerde, neredeyse bir şehir büyüklüğünde sayılan bu muazzam tesis, Sultan İkinci Mahmud’un eşi Bezmiâlem Valide Sultan tarafından, yoksullara ücretsiz sağlık hizmeti vermesi için yaptırılmıştır.
Haseki Hastanesi de bir kadın vakfiyesidir. Bu dev eser, Kanuni’nin eşi Haseki Hürrem Sultan’ın yaptırdığı muazzam külliyenin bir parçası olarak hâlâ şifa dağıtmaktadır.
İstanbul’un Anadolu yakasında meşhur Zeynep Kamil Hastanesi de keza bir hanım sultan vakfıdır. İlginç bir de hikâyesi vardır…
Mısır’da kâtiplik yapan İstanbullu Kâmil Bey, Kavalalı ailesinden Zeynep Sultan’a âşık olmuş. Kız da İstanbullu delikanlıyı sevince, aileden gizli evlenmişler…
Fakat Osmanlı ile zıtlaşan Kavala Ailesi, çifti birbirlerinden ayırmış.
Kâmil Bey de İstanbul’a dönmeye zorlanmış.
Zeynep Sultan Mısır’da, Kâmil Bey İstanbul’da birbirlerini derinden özleyerek yıllarca yaşamışlar…
Ama bir gün birbirlerine kavuşacakları umudunu da asla kaybetmemişler.
Bir sürü olaydan, Kavala Ailesi’ni de etkileyen bir dizi siyasi gelişmeden sonra, günün birinde Zeynep Sultan İstanbul’a gelmiş…
Böylece âşıklar birbirlerine tekrar kavuşmuşlar.
Zeynep Kamil Hastanesi, işte bu kavuşmanın şükrünü eda için yapılmış bir eserdir. Büyük bir aşkın sembolü olarak hâlâ ayaktadır ve hizmet vermektedir.
Sevdalı çiftin kabirleri de hastane bahçesindedir. Âşıklar, ebediyet uykularını hastanenin bahçesindeki yan yana mezarlarda birlikte uyumaktadırlar.
Hanedan kadınlarının, eğitim ve öğretim hizmetlerine son derece önem verdiklerini biliyoruz.
Hareme alınan her kadın, uzun bir eğitim devresinden geçirilir, din ilimleri, fen ilimleri, güzel konuşma, lisan ve tarihten başka biçki, dikiş, nakış da öğrenirlerdi.
Ayrıca haremde yetişen kadınların en az bir enstrüman çalabilecek kadar musîki öğrenmesi de neredeyse şarttı.
Yani Osmanlı sarayına şu veya bu şekilde mensup her kadın eğitim ve öğretimin değerini çok iyi bilirdi.
Bu yüzden eğitim kurumları açmak, halkın eğitimine katkıda bulunmak için çabalarlardı.
Bugünkü İstanbul Kız Lisesi (Cağaloğlu), bu kurumlardan sadece biridir ve Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmi Alem Valide Sultan tarafından yaptırılmıştır.
Sultan Üçüncü Selim’in kızı Şah Sultan’ın, Eyüpsultan’da yaptırdığı külliye içindeki mektep da faal durumdadır…
Eyüpsultan’da hâlâ hizmet veren bir başka kadın hayratı da Sultan Üçüncü Mustafa’nın eşi Mihrişah Sultan tarafından kurulan imarettir. Yapılışından üçyüz sene sonra bile bu imaretten her gün yüzlerce fakir yemek almaktadır.
Aksaray’daki meşhur Pertevnihal Lisesi, Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevnihal Valide Sultan’ın hayrıdır.
Sultan İkinci Mahmud’un kızı Adile Sultan da Haliç kıyısında bir okul yaptırmıştır. Bu yapı Cumhuriyetten sonra Halk Kütüphanesi olarak kullanılmıştır.
Osmanlı’da “kadın eseri” dediğimiz eserlerin tümü hânedan üyeleri tarafından yapılmamış, hizmetliler dahi hayır eserleri vücuda getirmişlerdir.
İstanbul’da bu türden eserlere de rastlanır. Mesela, Divanyolu’ndaki Cevri Kalfa İlköğretim Okulu haremde gündelikçi olarak çalışan Cevri Kalfa’nın hayratıdır.
Bu mükemmel eserler “Osmanlı’da kadın” yaklaşımını yeterince açıklamaktadır.
Kadını erkeğiyle “Osmanlı insanı” Allah’ın ve Peygamber’in teşvik ettiği şekilde hayırda yarışmakta, “başka insanlar” için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Özetle söylemek gerekirse: Kadın veya erkek, “Osmanlı insanı”nın yönü hayra dönüktür. Hayra dönük olduğu için de, “Osmanlı insanı” kıble yüreklidir.
Yavuz Bahadıroğlu
Osmanlı kadınları Nasıldı
İstanbul’da, Vatan ve Millet Caddelerinin arasındaki yerinde hâlâ hizmet veren Vakıf Gureba Hastanesi’ni çoğunuz bilirsiniz.
Yapıldığı tarihlerde, neredeyse bir şehir büyüklüğünde sayılan bu muazzam tesis, Sultan İkinci Mahmud’un eşi Bezmiâlem Valide Sultan tarafından, yoksullara ücretsiz sağlık hizmeti vermesi için yaptırılmıştır.
Haseki Hastanesi de bir kadın vakfiyesidir. Bu dev eser, Kanuni’nin eşi Haseki Hürrem Sultan’ın yaptırdığı muazzam külliyenin bir parçası olarak hâlâ şifa dağıtmaktadır.
İstanbul’un Anadolu yakasında meşhur Zeynep Kamil Hastanesi de keza bir hanım sultan vakfıdır. İlginç bir de hikâyesi vardır…
Mısır’da kâtiplik yapan İstanbullu Kâmil Bey, Kavalalı ailesinden Zeynep Sultan’a âşık olmuş. Kız da İstanbullu delikanlıyı sevince, aileden gizli evlenmişler…
Fakat Osmanlı ile zıtlaşan Kavala Ailesi, çifti birbirlerinden ayırmış.
Kâmil Bey de İstanbul’a dönmeye zorlanmış.
Zeynep Sultan Mısır’da, Kâmil Bey İstanbul’da birbirlerini derinden özleyerek yıllarca yaşamışlar…
Ama bir gün birbirlerine kavuşacakları umudunu da asla kaybetmemişler.
Bir sürü olaydan, Kavala Ailesi’ni de etkileyen bir dizi siyasi gelişmeden sonra, günün birinde Zeynep Sultan İstanbul’a gelmiş…
Böylece âşıklar birbirlerine tekrar kavuşmuşlar.
Zeynep Kamil Hastanesi, işte bu kavuşmanın şükrünü eda için yapılmış bir eserdir. Büyük bir aşkın sembolü olarak hâlâ ayaktadır ve hizmet vermektedir.
Sevdalı çiftin kabirleri de hastane bahçesindedir. Âşıklar, ebediyet uykularını hastanenin bahçesindeki yan yana mezarlarda birlikte uyumaktadırlar.
Hanedan kadınlarının, eğitim ve öğretim hizmetlerine son derece önem verdiklerini biliyoruz.
Hareme alınan her kadın, uzun bir eğitim devresinden geçirilir, din ilimleri, fen ilimleri, güzel konuşma, lisan ve tarihten başka biçki, dikiş, nakış da öğrenirlerdi.
Ayrıca haremde yetişen kadınların en az bir enstrüman çalabilecek kadar musîki öğrenmesi de neredeyse şarttı.
Yani Osmanlı sarayına şu veya bu şekilde mensup her kadın eğitim ve öğretimin değerini çok iyi bilirdi.
Bu yüzden eğitim kurumları açmak, halkın eğitimine katkıda bulunmak için çabalarlardı.
Bugünkü İstanbul Kız Lisesi (Cağaloğlu), bu kurumlardan sadece biridir ve Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmi Alem Valide Sultan tarafından yaptırılmıştır.
Sultan Üçüncü Selim’in kızı Şah Sultan’ın, Eyüpsultan’da yaptırdığı külliye içindeki mektep da faal durumdadır…
Eyüpsultan’da hâlâ hizmet veren bir başka kadın hayratı da Sultan Üçüncü Mustafa’nın eşi Mihrişah Sultan tarafından kurulan imarettir. Yapılışından üçyüz sene sonra bile bu imaretten her gün yüzlerce fakir yemek almaktadır.
Aksaray’daki meşhur Pertevnihal Lisesi, Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevnihal Valide Sultan’ın hayrıdır.
Sultan İkinci Mahmud’un kızı Adile Sultan da Haliç kıyısında bir okul yaptırmıştır. Bu yapı Cumhuriyetten sonra Halk Kütüphanesi olarak kullanılmıştır.
Osmanlı’da “kadın eseri” dediğimiz eserlerin tümü hânedan üyeleri tarafından yapılmamış, hizmetliler dahi hayır eserleri vücuda getirmişlerdir.
İstanbul’da bu türden eserlere de rastlanır. Mesela, Divanyolu’ndaki Cevri Kalfa İlköğretim Okulu haremde gündelikçi olarak çalışan Cevri Kalfa’nın hayratıdır.
Bu mükemmel eserler “Osmanlı’da kadın” yaklaşımını yeterince açıklamaktadır.
Kadını erkeğiyle “Osmanlı insanı” Allah’ın ve Peygamber’in teşvik ettiği şekilde hayırda yarışmakta, “başka insanlar” için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Özetle söylemek gerekirse: Kadın veya erkek, “Osmanlı insanı”nın yönü hayra dönüktür. Hayra dönük olduğu için de, “Osmanlı insanı” kıble yüreklidir.
Yavuz Bahadıroğlu