Osmanlı Kumaşlarında Renkler Ve Desenler,osmanlı kumaşları nelerdir,osmanlı kumaşlarının isimleri,Türk Kumaş ve Kadifeleri
Atlas: İnce ipekten sık dokunmuş, düz renkte, sert ve parlak bir kumaştır. Genellikle kırmızı renkte dokunurdu. Atlas, tel adedine ve dokunuşuna göre kıymetlenen bir kumaştır. Padişahlara mahsus giyim eşyaları arasında atlastan kaftanlar dikkati çekecek çoğunluktadır.
Çatma: Dokunuşu itibarıyla kadifenin bir cinsi olan ve Fransızlar'ın “velours à double hauteur” dedikleri çatmanın kadifeden farkı, zemine nisbetle çiçeklerinin veya süslemesinin havının daha yüksek olmasındadır.
Seraser: Çözgüsünde ipek, atkısında altın alaşımlı gümüş veya doğrudan doğruya gümüş tel kullanılarak dokunan kumaştır. Osmanlı'nın en itibarlı kumaşı seraserdir. En iyi cinslerinin İstanbul'da, Saray'a bağlı tezgâhlarda, serasercibaşının nezaretinde dokunduğu ve “İstanbul Seraseri” adıyla anıldığı bilinmektedir.Seraser dokuyan tezgâhlar daima kontrol altında bulundurulur; çok revaçta bir kumaş olduğundan zamanla artan tezgâhlar tahdit edilir ve kumaşlara hazine damgası vurulurdu.
Serenk: XV. yüzyılın ikinci yarısından sonra görülen ve ipekle dokunmuş bu kumaşın motiflerinde sırma ve tel yerine sarı ipek kullanılmıştır. Genellikle zemini güvez renk ve kendinden desenli olup üç renkli dokunmuştur.Çiçeklerindeki verevine çizgiler kumaşa işlenmiş hissini vermektedir. Çiçekli olanına “serenk”, beneklisine “şahbenek”, düz olanına ise “sade serenk” denir.
Selimiye: Çözgü ve atkısı ipekten olup umumiyetle boyuna yollu ve küçük çiçeklidir. XVIII. yüzyıldan sonra dokunmaya başlayan ve Üsküdar'da Ayazma Camii civarındaki tezgâhlarda imal edilen bu kumaşa Selimiye adı verilmesi, III. Selim devrinde o semtte Selimiye Kışlası'nın yapılışına tekabül etmektedir.
Kemha: Çözgüsü ve atkısı ipek, üzeri hafif tüylü bir kumaştır.Genellikle döşemelik olarak kullanılan kemha dokunduğu yere göre adlandırılırdı. İstanbul Kemhası, Bursa Kemhası gibi. Avrupa'dan getirilenlere kemha-i frengî denirdi.
Gezi: Çözgüsü ipek, atkısı ipek karışığı iplikle sık dokunmuş hareli bir kumaştır. Çözgüye nazaran atkısı birkaç kat ipek ve iplikle karışık ve bir arada dokunduğundan atkılar, ince çözgüler arasında kalın olarak farkedilmektedir. Kumaşın haresi, dokuma işleminden sonra iki kızgın silindir arasında ezmek ve sürtmek suretiyle elde edilir. XVI. yüzyıldan itibaren görülen “gezi”den padişahlara dış kaftanları yapılmıştır.
Çuha: Çözgü ve atkısı yün yapağıdan iğrilmiş iplikten, havlı ve düz renkte,sade, tok bir kumaştır. XV. yüzyıl ortalarından itibaren en iyi cinsinin, Selânik fethedilinceye kadar Eğin'de dokunduğunu ve bunlardan padişahlara ve şehzadelerine giyim eşyası yapıldığını muhtelif kaynaklardan öğrenmekteyiz.
Hatai: İpek ve klaptanla dokunmuş sert bir kumaş türüdür. Çözgüsü ham ipekten olup kumaşa istenilen sertlik bununla verilmiştir. Atkısı ise bükümlü iki ipek telli ve bir klaptan*lıdır. XVI. yüzyılın ikinci yarısından sonra rastlanan bu kumaştan genelde padişahlara dış kaftanı yapılmıştır.
Kadife: Çözgüsü ve atkısı ipekten olan havlı bir kumaştır. Atkısında klaptan* bulunanına “telli kadife” denir. Türk kumaşları arasında kadifeye XV. yüzyıl ortalarından evvel rastlanmaz. Esasen bu zamana kadar dışarıdan ithal edilen ipekle çalışılmaktaydı.
Sof: Tiftik yapağısından ince bükülmüş iplikle dokunan düz kumaşa “ham” veya “sof” denir. Dokunan kumaş yıkanıp fırınlandıktan sonra kullanılmıştır. Kumaştaki parlaklık fırınlama ile elde edilmekteydi. Beyaz, siyah ve kırmızı renkleri en çok aranan türleri olup diğer renkleri de mevcuttu.
*Klaptan: Eğirme çarkı ile sarılan sırma veya tel ile karışık pamuk iplik.
Kaftanlar, Fikret Altay, Yapı ve Kredi Bankası Yayınları, 1979
Osmanli kumaşlarında renkler ve desenler
Osmanlı “saray kumaşları” çok zengin malzeme ve desen içeren, sultan ailesi ve saray mensupları için dokunan kumaşlardır. Osmanlı sanatında özel öneme sahip bu gruba, Osmanlı Sarayı'nın tefrişatı amacıyla dokunmuş kumaşlar da dahildir.
Osmanlı kumaşlarında renk ve desen zenginliği dikkat çekicidir. XIV. yüzyılda oldukça büyük motifler ve çok canlı renkler içeren Türk kumaşlarında iri kozalak, çınar yaprağı, nar motifleri belirgindir. XV. yüzyıl Osmanlı Sanatı, Beylikler dönemi Sanatı'ndan İmparatorluk Sanatı'na geçilen ve Klasik Osmanlı Sanatı'nın temellerinin atıldığı bir dönemdir.
Süsleme repertuarında Selçuklu Sanatı'ndan devralınan rumîler, XX. yüzyıla kadar tüm dekoratif sanatlarda değişik kompozisyon düzenleri içerisinde kullanılmıştır. Hayvan postlarından esinlenilmiş, güç ve iktidarı simgeleyen motifler özellikle çatma kaftan kumaşlarında uygulanmıştır. Saray Sanatı süsleme motifleri arasında Uzakdoğu kökenli Çintemani (Çin bulutu) motifi de yer alır. İlk örnekleri 1472 tarihinde Fatih Sultan Mehmet'in yaptırdığı Çinili Köşk çinilerinde görülen çintemani yüzyıl boyunca Türk süsleme sanatının tüm dallarında kullanılmıştır.
XV. yüzyılda bazı kumaşlarda İtalyan kumaşlarının etkisi açıkça görülür. İki ülke arasında öteden beri süregelen ticarî ve siyasî ilişkiler bu dönemde sanatsal yakınlığa da zemin oluşturmuştur. Gentile Bellini'nin Boston Gardner Müzesi'nde bulunan “Bir Türk Nakkaşı” adlı tablosundaki kaftan deseninde rumîlerden oluşan girift bir kompozisyon hakimdir.
XV. yüzyılın ikinci yarısına ait pars beneği ve kaplan çizgisi deseni XVI. yüzyıl başlarında da kumaşları süslemiştir.
Üçlü benekler, lâle, karanfil bu devrin diğer önemli motifleridir. Geleneksel rumi motifleri XVI. yüzyıl kumaş desenlerinde fazlaca kullanılmıştır. Uzakdoğu kökenli hatai grubuna dahil stilize çiçekler, Kanunî Sultan Süleyman döneminde hançer yaprağı denen kıvrık yapraklarla birlikte değişik kompozisyonlar içinde yer almış ve dokuma tekniği çok zor olan kemha kumaş desenlerinde başarıyla uygulanmıştır. XVI. yüzyılın ikinci yarısında görülen bütün uslûplar, XVII. yüzyılın ilk yarısında da saray sanatının çeşitli dallarında başarıyla uygulanmıştır. XVII. yüzyılda Holanda resminde çiçek ressamlığı çerçevesinde kendini gösteren ve bilhassa lâle kültürü diyebileceğimiz büyük bir çiçek sevgisi, her sanat eserinde çok değişik kompozisyonlarla görülür.
Türk kumaş sanatının en büyük başarısı, XVI. yüzyıl ortalarından itibaren bütün sanat dallarındaki eserleri süsleyen, gözleme dayanan natüralist uslûptaki çiçek ve bitkisel bezemelerdir. Bunlar oval madalyonlar içinde yer alırlar. Kullanılan renkler arasında en önemli olan kırmızı ve tonlarıdır. Asırlar boyu solmama özelliğine sahip bu rengin bazı tonlarının sırrı halâ çözülememiştir. Kırmızıdan sonra en çok kulanılan renkler mavi, yeşil, siyah,bej, beyaz, bazı yerlerde altı rengini ifade edecek tatlı sarı ve bal rengidir.
XVIII. yüzyılda bütün sanat dallarında bir gerileme kendini göstermiş; Batı'nın makineleşmiş dokuma ürünlerinin ithal edilmeye başlanmasından Osmanlı dokumaları büyük zarar görmüştür. Buna rağmen Sultan III. Ahmet (1703-1730) ile I. Mahmut ( 1730-1754) dönemlerinde ve özellikle Lâle Devri'nde (1718-1730) güzel ve kaliteli kumaşlar üretilmiştir.
alıntı
Atlas: İnce ipekten sık dokunmuş, düz renkte, sert ve parlak bir kumaştır. Genellikle kırmızı renkte dokunurdu. Atlas, tel adedine ve dokunuşuna göre kıymetlenen bir kumaştır. Padişahlara mahsus giyim eşyaları arasında atlastan kaftanlar dikkati çekecek çoğunluktadır.
Çatma: Dokunuşu itibarıyla kadifenin bir cinsi olan ve Fransızlar'ın “velours à double hauteur” dedikleri çatmanın kadifeden farkı, zemine nisbetle çiçeklerinin veya süslemesinin havının daha yüksek olmasındadır.
Seraser: Çözgüsünde ipek, atkısında altın alaşımlı gümüş veya doğrudan doğruya gümüş tel kullanılarak dokunan kumaştır. Osmanlı'nın en itibarlı kumaşı seraserdir. En iyi cinslerinin İstanbul'da, Saray'a bağlı tezgâhlarda, serasercibaşının nezaretinde dokunduğu ve “İstanbul Seraseri” adıyla anıldığı bilinmektedir.Seraser dokuyan tezgâhlar daima kontrol altında bulundurulur; çok revaçta bir kumaş olduğundan zamanla artan tezgâhlar tahdit edilir ve kumaşlara hazine damgası vurulurdu.
Serenk: XV. yüzyılın ikinci yarısından sonra görülen ve ipekle dokunmuş bu kumaşın motiflerinde sırma ve tel yerine sarı ipek kullanılmıştır. Genellikle zemini güvez renk ve kendinden desenli olup üç renkli dokunmuştur.Çiçeklerindeki verevine çizgiler kumaşa işlenmiş hissini vermektedir. Çiçekli olanına “serenk”, beneklisine “şahbenek”, düz olanına ise “sade serenk” denir.
Selimiye: Çözgü ve atkısı ipekten olup umumiyetle boyuna yollu ve küçük çiçeklidir. XVIII. yüzyıldan sonra dokunmaya başlayan ve Üsküdar'da Ayazma Camii civarındaki tezgâhlarda imal edilen bu kumaşa Selimiye adı verilmesi, III. Selim devrinde o semtte Selimiye Kışlası'nın yapılışına tekabül etmektedir.
Kemha: Çözgüsü ve atkısı ipek, üzeri hafif tüylü bir kumaştır.Genellikle döşemelik olarak kullanılan kemha dokunduğu yere göre adlandırılırdı. İstanbul Kemhası, Bursa Kemhası gibi. Avrupa'dan getirilenlere kemha-i frengî denirdi.
Gezi: Çözgüsü ipek, atkısı ipek karışığı iplikle sık dokunmuş hareli bir kumaştır. Çözgüye nazaran atkısı birkaç kat ipek ve iplikle karışık ve bir arada dokunduğundan atkılar, ince çözgüler arasında kalın olarak farkedilmektedir. Kumaşın haresi, dokuma işleminden sonra iki kızgın silindir arasında ezmek ve sürtmek suretiyle elde edilir. XVI. yüzyıldan itibaren görülen “gezi”den padişahlara dış kaftanları yapılmıştır.
Çuha: Çözgü ve atkısı yün yapağıdan iğrilmiş iplikten, havlı ve düz renkte,sade, tok bir kumaştır. XV. yüzyıl ortalarından itibaren en iyi cinsinin, Selânik fethedilinceye kadar Eğin'de dokunduğunu ve bunlardan padişahlara ve şehzadelerine giyim eşyası yapıldığını muhtelif kaynaklardan öğrenmekteyiz.
Hatai: İpek ve klaptanla dokunmuş sert bir kumaş türüdür. Çözgüsü ham ipekten olup kumaşa istenilen sertlik bununla verilmiştir. Atkısı ise bükümlü iki ipek telli ve bir klaptan*lıdır. XVI. yüzyılın ikinci yarısından sonra rastlanan bu kumaştan genelde padişahlara dış kaftanı yapılmıştır.
Kadife: Çözgüsü ve atkısı ipekten olan havlı bir kumaştır. Atkısında klaptan* bulunanına “telli kadife” denir. Türk kumaşları arasında kadifeye XV. yüzyıl ortalarından evvel rastlanmaz. Esasen bu zamana kadar dışarıdan ithal edilen ipekle çalışılmaktaydı.
Sof: Tiftik yapağısından ince bükülmüş iplikle dokunan düz kumaşa “ham” veya “sof” denir. Dokunan kumaş yıkanıp fırınlandıktan sonra kullanılmıştır. Kumaştaki parlaklık fırınlama ile elde edilmekteydi. Beyaz, siyah ve kırmızı renkleri en çok aranan türleri olup diğer renkleri de mevcuttu.
*Klaptan: Eğirme çarkı ile sarılan sırma veya tel ile karışık pamuk iplik.
Kaftanlar, Fikret Altay, Yapı ve Kredi Bankası Yayınları, 1979
Osmanli kumaşlarında renkler ve desenler
Osmanlı “saray kumaşları” çok zengin malzeme ve desen içeren, sultan ailesi ve saray mensupları için dokunan kumaşlardır. Osmanlı sanatında özel öneme sahip bu gruba, Osmanlı Sarayı'nın tefrişatı amacıyla dokunmuş kumaşlar da dahildir.
Osmanlı kumaşlarında renk ve desen zenginliği dikkat çekicidir. XIV. yüzyılda oldukça büyük motifler ve çok canlı renkler içeren Türk kumaşlarında iri kozalak, çınar yaprağı, nar motifleri belirgindir. XV. yüzyıl Osmanlı Sanatı, Beylikler dönemi Sanatı'ndan İmparatorluk Sanatı'na geçilen ve Klasik Osmanlı Sanatı'nın temellerinin atıldığı bir dönemdir.
Süsleme repertuarında Selçuklu Sanatı'ndan devralınan rumîler, XX. yüzyıla kadar tüm dekoratif sanatlarda değişik kompozisyon düzenleri içerisinde kullanılmıştır. Hayvan postlarından esinlenilmiş, güç ve iktidarı simgeleyen motifler özellikle çatma kaftan kumaşlarında uygulanmıştır. Saray Sanatı süsleme motifleri arasında Uzakdoğu kökenli Çintemani (Çin bulutu) motifi de yer alır. İlk örnekleri 1472 tarihinde Fatih Sultan Mehmet'in yaptırdığı Çinili Köşk çinilerinde görülen çintemani yüzyıl boyunca Türk süsleme sanatının tüm dallarında kullanılmıştır.
XV. yüzyılda bazı kumaşlarda İtalyan kumaşlarının etkisi açıkça görülür. İki ülke arasında öteden beri süregelen ticarî ve siyasî ilişkiler bu dönemde sanatsal yakınlığa da zemin oluşturmuştur. Gentile Bellini'nin Boston Gardner Müzesi'nde bulunan “Bir Türk Nakkaşı” adlı tablosundaki kaftan deseninde rumîlerden oluşan girift bir kompozisyon hakimdir.
XV. yüzyılın ikinci yarısına ait pars beneği ve kaplan çizgisi deseni XVI. yüzyıl başlarında da kumaşları süslemiştir.
Üçlü benekler, lâle, karanfil bu devrin diğer önemli motifleridir. Geleneksel rumi motifleri XVI. yüzyıl kumaş desenlerinde fazlaca kullanılmıştır. Uzakdoğu kökenli hatai grubuna dahil stilize çiçekler, Kanunî Sultan Süleyman döneminde hançer yaprağı denen kıvrık yapraklarla birlikte değişik kompozisyonlar içinde yer almış ve dokuma tekniği çok zor olan kemha kumaş desenlerinde başarıyla uygulanmıştır. XVI. yüzyılın ikinci yarısında görülen bütün uslûplar, XVII. yüzyılın ilk yarısında da saray sanatının çeşitli dallarında başarıyla uygulanmıştır. XVII. yüzyılda Holanda resminde çiçek ressamlığı çerçevesinde kendini gösteren ve bilhassa lâle kültürü diyebileceğimiz büyük bir çiçek sevgisi, her sanat eserinde çok değişik kompozisyonlarla görülür.
Türk kumaş sanatının en büyük başarısı, XVI. yüzyıl ortalarından itibaren bütün sanat dallarındaki eserleri süsleyen, gözleme dayanan natüralist uslûptaki çiçek ve bitkisel bezemelerdir. Bunlar oval madalyonlar içinde yer alırlar. Kullanılan renkler arasında en önemli olan kırmızı ve tonlarıdır. Asırlar boyu solmama özelliğine sahip bu rengin bazı tonlarının sırrı halâ çözülememiştir. Kırmızıdan sonra en çok kulanılan renkler mavi, yeşil, siyah,bej, beyaz, bazı yerlerde altı rengini ifade edecek tatlı sarı ve bal rengidir.
XVIII. yüzyılda bütün sanat dallarında bir gerileme kendini göstermiş; Batı'nın makineleşmiş dokuma ürünlerinin ithal edilmeye başlanmasından Osmanlı dokumaları büyük zarar görmüştür. Buna rağmen Sultan III. Ahmet (1703-1730) ile I. Mahmut ( 1730-1754) dönemlerinde ve özellikle Lâle Devri'nde (1718-1730) güzel ve kaliteli kumaşlar üretilmiştir.
alıntı