Tımar Sistemi Nedir,
tımar sisteminin faydaları
Osmanlıda Tımar Sistemi Tımar Sistemi hakkında bilgi
Tımar Osmanlı İmparatorluğu'nda kamu arazisi (miri) dahilinde, yonetimi sipahiye bırakılmış olan verimli topraklara verilen ad Tımar sistemi 1831'de kaldırılmıştır
Osmanlı devletinde, belirli gorev ve hizmet karşılığında kişilere tahsis edilen ve defter yazılarındaki senelik geliri 20 bin akcaya kadar olan askeri dirlikler Kendisine boyle bir imkan tanınan kişiye de timar sahibi veya sipahi denir
Timar sistemi, Osmanlı devletinde toprağın işlenmesi, devletin buyuk bir masrafa girmeden askeri kuvvet sağlaması ve ekonomik hayatın gelişmesinde buyuk faydalar sağladı Devletin ekonomik ve askeri gucunu ortaya koyması bakımından onem taşıyan bu sistem bilinmeden bazı konularda doğru ve sağlam fikir sahibi olmak mumkun değildir
Bir beylik olarak ortaya cıkışından itibaren, bunyesinde gerektirdiği değişiklikleri yapmaktan cekinmeyen Osmanlı Devleti, kendisinden onceki Musluman devletler ile komşu diğer Musluman devletlerin muessese ve teşkilatlarından da istifade etmişti Nitekim, Anadolu Selcuklu Devletinin enkazı uzerinde ve onun bir devamı olarak teşekkul ve inkişaf etmiş bulunan Osmanlı İmparatorluğunun, bu devletin ve onun vasıtası ile daha eski diğer Turk ve İslam devletlerinin veya İran Moğollarının cok zengin teşkilat ve muesseselerinden de geniş olcude faydalanmak imkanlarına sahip bulunduğu tarihi bir hakikattir Bu sebeple bazı tarihcilerin, Osmanlı tımarının ilk orneklerinin ozellikle son donem Bizans İmparatorluğunda aranması gerektiği şeklindeki goruşleri gerceklere uygun bir temayul sayılmaz Nitekim, bilhassa vezir Nizamu'lMulk'un, Buyuk Selcuklu İmparatorluğunda yapmış olduğu idari ıslahattan sonra, bu imparatorlukta askeri hizmet mukabili dağıtılmış olan İktalar, Anadolu Selcuklularına ve dolayısıyla Osmanlılara, anahatları ile bir timar orneği teşkil edebilecek bazı hususiyetler taşımakta idi(O Lutfi Barkan, İslam Ansiklopedisi, Timar maddesi)
Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı gibi timar sistemi, Osmanlılardan onceki Musluman devletlerde de bulunmakta idi Osmanlılar, bu sistemi onlardan aldılar Bu sebeple daha devletin kuruluş yıllarında timar sistemi ve bununla ilgili uygulamaları gormekteyiz Nitekim Osman Gazi (12991326), fethedilen yerleri dirlik (timar) olarak dağıtmış ve bunlarla ilgili bazı hukumler koymuştur Aşıkpaşazade'nin ifadesine gore o, Her kime kim bir timar virem anı sebepsiz elinden almayalar ve hem ol olduğu vakitte oğluna ve eğer kucucuk dahi olsa vireler Hizmetkarları sefer vakti olacak sefere varalar Ta ol sefere yarayıncademiştir (Aşıkpaşazade, Tarih, İstanbul 1332, 20) Bu ifadelerden şu sonuclar cıkmaktadır:
1 Sebepsiz yere hic kimsenin tımarı elinden alınamaz
2 Timar sahibinin olumu halinde timar oğluna intikal eder
3 Oğul kucukse, sefere gidecek yaşa gelinceye kadar onun yerine hizmetkarlarının sefere gitmesi gerekmektedir Bundan da anlaşıldığı gibi, Osmanlı Devletinde timar sistemi, miri arazi rejiminin sonucu olarak ortaya cıktı Osman Gazinin fetihleri ile başlayan bu sistem, Sultan I Murad devrinde tam teşkilatlı bir muessese haline geldi
Devlette onemli bir fonksiyonu bulunan timar sistemi, Osmanlı toprak rejiminin temelini teşkil eder Zira bu toplumda ekonomik, sosyal, askeri ve idari teşkilatların tamamı buyuk olcude toprak ekonomisine dayanıyordu Toplum hayatında en kucuk vazife sahibinden devlet başkanına (hukumdar) kadar hemen hemen butun sosyal gruplar, gecimini toprak urunleri ile temin ediyorlardı Bu sistem sayesinde devletin guclendiği tarihciler tarafından acıkca ortaya konmaktadır Nitekim Alman tarihciler tarafından acıkca ortaya konmaktadır Nitekim Alman tarihcisi Leopold Von Ranke XVII Asırda Osmanlılar ve ispanyaadlı eserinde Osmanlı devletinin kudretini teşkil eden uc unsurdan birinin timar (dirlik) sistemi olduğunu kaydeder (Halil Cin, Osmanlı Toprak Duzeni ve Bu Duzenin Bozulması, Ankara 1978, 85)
Toprak taksimatının en kucuk bolumu olan timar, senelik geliri 320 bin akca arasında değişen askeri dirliklere verilen bir isimdir Devrin imkanları gozonunde bulundurularak bir kısım asker ve memurlara gecimlerini temin hususunda boyle bir kaynak sağlanıyordu Nitekim bu manada kanunnamelerde Zeamet ve timar ki defi a'da icin tayin olunan malı mukateledir ve asker dahi bunları tasarruf edenlerdirdenilmektedir (Kavanini Ali Osman Der Mezamini Defteri Divan, vr 15a, Suleymaniye Ktb (Fatih) nr 3497)
Kanunnamenin bu ifadesinden hareketle Barkan, timarı şoyle tarif eder: Osmanlı İmparatorluğunda gecimlerini veya hizmetlerine ait masrafları karşılamak uzere bir kısım asker ve memurlara, muayyn bolgelerden kendi nam ve hesaplarına tahsil salahiyeti ile birlikte tahsis edilmiş olan vergi kaynaklarına ve bu arada bilhassa defter yazılarındaki senelik geliri 20 bin akcaya kadar olan askeri dirliklere verilen isimdir(Barkan, İslam Ansiklopedisi, Timar md) Kendisine boyle bir imkan tanınan kişi (timar sahibi, sipahi), buna karşılık bazı vazifelerle mukellef tutulmaktadır O, Batı'daki toprak sahiplerinin, serflerine karşı takındıkları tavır gibi bir pozisyonda bulunamaz Keza tımarı icinde meydana gelen olaylara toprak sahibi sıfatıyla mudahalede bulunamaz
Sipahi, reayadan (miri araziyi ekip bicen, tasarruf eden) miktar ve cinsleri kanunlarla tesbit edilmiş olan vergiden fazlasını tahsil edemezdi Selahiyetini aşandan dirliği (timarı), bir daha geri verilmemek şartıyla alınırdı Kendisi de başka bir bolgeye reaya olarak gonderilirdi Cunku devletin kendisine verdiği selahiyeti tecavuz etmiş, guveni kotuye kullanmış ve halka haksızlık etmiş oluyordu 14 Muharrem 973 (12 Ağustos 1565)' de Sivas Beylerbeyi, Sivas ve Arapkir kadılarına yazılan bir hukumde, Divriği Beyi Kasım'ın şeriat ve kanuna aykırı olarak reayaya haksızlık ettiğinin mahkeme tarafından tesbit edilmiş olması cihetiyle sancağının tebdiline karar verildiği bildirilmektedir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Muhimme Defteri, nr 5, 34) Aynı Şekilde 973 (1565) senesinde Avlonya kadısına yazılan bir hukumde de adı gecen kazaya bağlı Aspurokilise adındaki koyde timar sahibi olan Burhan oğlu Ahmed'in, gerek ehli şenaattan olması, gerekse reayaya haksızlık etmesi sebebiyle timarı elinden alınıp hapsedilmesine karar verilmiştir Boylece, farklı din, ırk, milliyet ve mezheplere sahip insanları sınırları icinde barındıran Osmanlı Devleti, sipahinin yapabileceği haksızlığın onunu almaya gayret ediyordu
Osmanlı toprak rejiminde sipahi (timar sahibi), toprağın gercek sahibi değildi O, miri arazinin halka dağıtılmasında devletin bir temsilcisi durumundaydı Bunun icindir ki devlet, timarların kapalı bir sistem halinde calışmasını engellemek, onları devamlı kontrol etmek ve gerektiğinde mudahalede bulunmak icin devamlı olarak buralara memurlar gonderiyordu Bu manada Toprak Kadısının varlığını zikredebiliriz
Osmanlı Devletinde, Osman Gazi ile başlayan timar sistemi, Sultan I Murad zamanında Rumeli bolgesinde de uygulanmaya başladı 1402 yılında Timur'la yapılan savaştan sonra Osmanlı Devletinin teşkilatlanmasında bir duraklama goruldu Bu hal, kendisini toprak sisteminde de hissettirdi Buna karşılık Fatih Sultan Mehmed,devletin artan ihtiyacları yanında timar sistemini geliştirmek icin kanunlar cıkardı II Bayezid (14811512) zamanında timar teşkilatında onemli bir değişiklik goze carpmaz Buna karşılık Yavuz Sultan Selim (1512 1520) devrinde timar sistemi mukemmel bir şekilde işlemiş, sipahi ve cebelilerin (timar sahiplerinin yanlarında harbe goturmek zorunda olduğu kimseler, askerler) miktarı artış gostermişti 1514 yılında bunların sayısı 140 bin kişiyi bulmuştu (Cin, age, 101) Bu teşkilat, Kanuni Sultan Suleyman doneminde tekamulunun zirvesine cıktı Kanuni'nin konu ile ilgili fermanları ve kanunnamesi, bu hususta onemli birer delil olmaktadır Bu donemde irili ufaklı 37521 timar vardı Bunlardan 9654'u kale muhafız timarı, geriye kalan 27867'si ise tamamıyla eşkincitimarı idi
Osmanlı toprak rejiminde her dirliğin cekirdeğini teşkil eden ve kılıcadı verilen bir kısım vardır Timarlar, kılıc tabir edilen ve hic değişmeyen bir cekirdek kısmı ile zamanla bu kısma ilave edilen hisselerden meydana geliyordu Timarların bulunduğu bolge ve durumlarına gore farklılık arz eden her kılıca bir timar sahibi tayin edilir, bir kılıc yerine iki kişi tayin edilemezdi (KavanÎni Ali Osman Der Mezamin, vr 7 b, 8 ab) Rumeli'de bulunan Budin, Bosna, Tımaşvar Beylerbeyliklerindeki 6000'lik Tezkireli Timarların kılıcları 3'er bindi Anadolu, Karaman, Maras, Rum, Diyarbekir, Erzurum, Haleb, Şam, Bağdad ve Kıbrıs eyaletlerindeki tezkireli timarların kılıcları ise 2 bindi Buna gore kılıc hakkının dışında kalan her ucbin akca gelir icin timar sahibi bir cebeliyetiştirmek zorundaydı (Mustafa Nuri Paşa, Netayicu'lVukuat, İstanbul 1294, I, 143144)
Osmanlı toprak duzeninde timarlar bir kac kısma ayrılıyordu
aTimar arazisinin mulk olarak verilip verilmemesi acısından
1 ) Mulk timarlar: Anadolu'nun bazı vilayetlerinde mevcud olan bu neviden timar sahipleri sefer esnasında yerlerine cebelilerini gonderebiliyorlardı Bu mukellefiyetini yerine getirmeyen timar sahibinin bir yıllık geliri hazine tarafından alınıyordu Olumu halinde timar oğluna, oğlu yoksa diğer mirascılarına kalıyordu
2) Mulk olmayan timarlar: Bunlar hizmet karşılığı varidatın bir kısmının tahsisi suretiyle verilen timarlardı Osmanlı timarlarının coğu bu nevidendir
b Timar sahiplerinin gorduğu işlere gore
1 ) Eşkinci timarları: Bunların sahipleri alaybeyinin sancağı altında sefere eşerler (giderler) Cebelileri ile birlikte sefere gitmek zorunda olan bu tip timarların mutasarrıfları, sefere gitmedikleri zaman timarları ellerinden alınırdı
2) Mustahfız timarları: Bu timarların sahipleri, bağlı bulundukları kalelerin muhafızları idiler Hizmetleri devam ettiği muddetce timarları da devam ederdi
3) Hizmet timarları: Hudud boylarında bulunan camilerin imamet ve hitabetinde bulunanlar ile saraya hizmet edenlere verilen timarlardır
c Veriliş şekillerine gore
Timarların, Beylerbeyi tarafından veya devlet merkezinden verilmesine gore sınıflandırılması ile ilgilidir Buna gore de timarlar ikiye ayrılıyordu:
1) Tezkireli timar: Beylerbeyilerin, bir tezkire ile devlet merkezine teklif ettikleri timarlardı
2) Tezkiresiz timar: Beylerbeylerin kendi beratları ile verdikleri timarlardı
Kucuk timarların dağıtılmasında beylerin selahiyetleri buyuktu Muhtelif eyaletlerde değişik baremlerde olmak uzere defter yazıları belirli bir rakamın altında olan timarların sahiplerini beylerbeyleri kendi tuğralarını taşıyan beratlarla tayin edebiliyorlardı Daha buyuk gelir sağlayan timarlarda ise beylerbeyi o timara hak kazanmış olan sipahinin eline bir tezkirevererek tayin işini devlet merkezine teklif ederdi Beylerbeyinden boyle bir tezkire alan sipahi, İstanbul'a gelip altı ay icinde beratını almak zorunda idi
d Mali durumlarına gore:
1) Serbest timarlar: Timar sahibinin, resmi erUs, resmi tapu, kışlak, yaylak, curum, cinayetvs gibi vergileri alma hakkına sahip bulunduğu timarlardı
2) Serbest olmayan timarlar: Boyle bir timarı tasarruf eden sipahinin serbest timar sahipleri gibi yetkileri yoktu
Kanuni Sultan Suleyman doneminde tekamulunun zirvesine erişen timar sistemi, bu hukumdarın olumunden sonra bozulma temayulu gostermeye başladı III Sultan Murad (15741595) devrinde bozulma belirtileri acıkca ortaya cıktı Zira bu donemde eski kanunlara riayet edilmeyerek ceşitli yollardan timar sahibi olan kimseler turedi Koci Bey, bu konuda eski kanun ve şer'i şerife uyulmadığını (Koci Mustafa Bey, Risale, Nşr Zuhuri Danışman, ist 1972, 32) anlatır
Kuruluşundan beri, Osmanlı Devleti tarihinde buyuk bir rol oynamış bulunan tımar rejimi, birkac asırdan beri buhranlar icinde gecen hayatının son safhasında sessiz sedasız bir şekilde ve herhangi bir sarsıntıya sebep olmadan ortadan kalktı Tarihe mal olması ceşitli safhalar geciren bu sistemin kaldırılış esnasındaki ilk tatbikatı, 1703 tarihinde Girit Adası'nda başladı Ulkenin diğer mıntıkalarındaki tımarlar ise 1812 tarihinden itibaren mahlul oldukca (boşaldıkca) başkalarına verilmemeye başlandı Nihayet Yeniceri ocağının lağvedilerek muntazam bir askeri sınıf vucuda getirildikten sonra intizam ve disiplinlerini busbutun kaybetmiş olan tımar sahiplerinin de eskiden olduğu gibi bırakılmaları uygun gorulmeyerek H 1263 (M 1848) senesinde butun tımar sahipleri kaydı hayat şartıyla ve yarım tımar bedeli ile emekliye sevk edilerek tımar sistemine son verildi
Koylulerin konumu
Tımar topraklarında yaşayan koyluler ilke olarak bulundukları toprak parcasından ayrılamazlardı Tımardan ayrılmak isteyen bir koylunun sipahiye tazminat (cift bozan akcesi) odemesi gerekirdi Eğer koylu tımarı yasadışı bicimde terk edecek olursa, kacmasından itibaren bazı kanunname duzenlemelerine gore on bazılarına gore on beş seneye kadar sipahi tarafından cebren toprağına geri dondurulebilirdi
Tımar turleri
Sıradan bir tımarın yıllık tarımsal geliri 20000 akceden azdı Bu tur tımarları tasarrufeden sipahiler harp durumunda Osmanlı kuvvetlerine bir atlı asker ile birlikte katılırlardı
Geliri 20000 akceden fazla olan tımarlara zeamet denirdi Bir zeametin yoneticisi ise zaimdi Zaimlerin gorevi sipahilerinkine cok benzemekle beraber rutbece ustunduler Savaş zamanlarında zaimler tımarlı sipahi ve cebelulerden oluşan suvari birliklerine kumanda eder, barış zamanlarında ise bulundukları yorenin emniyet gorevlisi (subaşı) işlevini gorurlerdi Zaimlerin zeametleri uzerindeki yetkileri bir sipahinin tımarı uzerindeki yetkisinden fazlaydı Bu konu ozellikle vergi toplamada gecerliydi
hass olup, esasen padişah, diğer Osmanlı hanedanı mensupları veya beylerbeyleri, sancak beyleri gibi yuksek rutbeli devlet gorevlilerine gelir kaynağı olarak tevcih edilirdi
Osmanlı'da tımar sisteminin uygulandığı bolgeler
Timarların en yoğun olduğu coğrafya, Osmanlı İmparatorluğu'nun cekirdek eyaletlerini teşkil eden Tuna nehri guneyi Rumeli bolgesi, Bosna, Tesalya, Mora, Trakya, Batı ve Orta Anadolu bolgeleri olmuştur Doğu ve Guneydoğu Anadolu sahalarında, Halep ve Şam eyaletlerinde tımarlar daha seyrek olup, Irak, Arabistan, Mısır, ve Garp Ocaklarında ise cok istisnaidir
Tımar sisteminin faydaları
Tımarlar, 15 ve 16 yuzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu'nun tarımsal uretim duzeniyle suvariye dayalı sipahi askeri gucunu ve merkezi otoritenin taşradaki egemenliğini sentezlemeyi başarmış bir askeriidariiktisadi birimdi Tımarda ureticilik yapan reaya ve yoneticilik yapan sipahi,savaş zamanında kısa surede bir atlı askere ve alt rutbeli bir subaya donuşmekteydiler Soz konusu birim, atlı suvarilerin Osmanlı ordusu acısından onemi devam ettiği nispette canlılığını surdurmuştur Tımar, ateşli silahların ve para ekonomisinin cok sınırlı olduğu cağlarda etkin bir idari uniteydi Tımar birlikleri ateşli silah kullanmazlar ok, yay ve mızrakla savaşırlardı
Tımarların onemini yitirmesi
Avrupa'da ateşli silahların 16yuzyıl boyunca yaygınlaşması Avusturya cephesinde atlı suvarilerin ve sipahilerin savaş gucunu azaltmıştı Bu durum ateşli silahlarla eskiden beri donanmış olan Yenicerilerin onemini arttırdı Yeniceriler maaşlarını doğrudan doğruya hazineden nakit para (ulUfe) biciminde almaktaydılar Yenicerileri birlikleri sayısının buyumesi Osmanlı maliyesinde nakit para ihtiyacını artırdı Nakit gereksinimini hızlı bir bicimde karşılamanın başlıca yolu vergilerin iltizam yontemiyle toplanmasıydı Sozu gecen yontemin 16yuzyıl sonlarında başat hale gelmesiyle tımarların gerek askeri, gerekse ekonomik anlamda belirleyici bir onemleri kalmamıştır Tımarlar bundan sonra varlıklarını bir kalıntı kurum olarak 19yuzyılın başlarına değin surdurecektirTımar sistemi Tanzimat Fermanıyla 1839 yılında kaldırılmıştır
tımar sisteminin faydaları
Osmanlıda Tımar Sistemi Tımar Sistemi hakkında bilgi
Tımar Osmanlı İmparatorluğu'nda kamu arazisi (miri) dahilinde, yonetimi sipahiye bırakılmış olan verimli topraklara verilen ad Tımar sistemi 1831'de kaldırılmıştır
Osmanlı devletinde, belirli gorev ve hizmet karşılığında kişilere tahsis edilen ve defter yazılarındaki senelik geliri 20 bin akcaya kadar olan askeri dirlikler Kendisine boyle bir imkan tanınan kişiye de timar sahibi veya sipahi denir
Timar sistemi, Osmanlı devletinde toprağın işlenmesi, devletin buyuk bir masrafa girmeden askeri kuvvet sağlaması ve ekonomik hayatın gelişmesinde buyuk faydalar sağladı Devletin ekonomik ve askeri gucunu ortaya koyması bakımından onem taşıyan bu sistem bilinmeden bazı konularda doğru ve sağlam fikir sahibi olmak mumkun değildir
Bir beylik olarak ortaya cıkışından itibaren, bunyesinde gerektirdiği değişiklikleri yapmaktan cekinmeyen Osmanlı Devleti, kendisinden onceki Musluman devletler ile komşu diğer Musluman devletlerin muessese ve teşkilatlarından da istifade etmişti Nitekim, Anadolu Selcuklu Devletinin enkazı uzerinde ve onun bir devamı olarak teşekkul ve inkişaf etmiş bulunan Osmanlı İmparatorluğunun, bu devletin ve onun vasıtası ile daha eski diğer Turk ve İslam devletlerinin veya İran Moğollarının cok zengin teşkilat ve muesseselerinden de geniş olcude faydalanmak imkanlarına sahip bulunduğu tarihi bir hakikattir Bu sebeple bazı tarihcilerin, Osmanlı tımarının ilk orneklerinin ozellikle son donem Bizans İmparatorluğunda aranması gerektiği şeklindeki goruşleri gerceklere uygun bir temayul sayılmaz Nitekim, bilhassa vezir Nizamu'lMulk'un, Buyuk Selcuklu İmparatorluğunda yapmış olduğu idari ıslahattan sonra, bu imparatorlukta askeri hizmet mukabili dağıtılmış olan İktalar, Anadolu Selcuklularına ve dolayısıyla Osmanlılara, anahatları ile bir timar orneği teşkil edebilecek bazı hususiyetler taşımakta idi(O Lutfi Barkan, İslam Ansiklopedisi, Timar maddesi)
Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı gibi timar sistemi, Osmanlılardan onceki Musluman devletlerde de bulunmakta idi Osmanlılar, bu sistemi onlardan aldılar Bu sebeple daha devletin kuruluş yıllarında timar sistemi ve bununla ilgili uygulamaları gormekteyiz Nitekim Osman Gazi (12991326), fethedilen yerleri dirlik (timar) olarak dağıtmış ve bunlarla ilgili bazı hukumler koymuştur Aşıkpaşazade'nin ifadesine gore o, Her kime kim bir timar virem anı sebepsiz elinden almayalar ve hem ol olduğu vakitte oğluna ve eğer kucucuk dahi olsa vireler Hizmetkarları sefer vakti olacak sefere varalar Ta ol sefere yarayıncademiştir (Aşıkpaşazade, Tarih, İstanbul 1332, 20) Bu ifadelerden şu sonuclar cıkmaktadır:
1 Sebepsiz yere hic kimsenin tımarı elinden alınamaz
2 Timar sahibinin olumu halinde timar oğluna intikal eder
3 Oğul kucukse, sefere gidecek yaşa gelinceye kadar onun yerine hizmetkarlarının sefere gitmesi gerekmektedir Bundan da anlaşıldığı gibi, Osmanlı Devletinde timar sistemi, miri arazi rejiminin sonucu olarak ortaya cıktı Osman Gazinin fetihleri ile başlayan bu sistem, Sultan I Murad devrinde tam teşkilatlı bir muessese haline geldi
Devlette onemli bir fonksiyonu bulunan timar sistemi, Osmanlı toprak rejiminin temelini teşkil eder Zira bu toplumda ekonomik, sosyal, askeri ve idari teşkilatların tamamı buyuk olcude toprak ekonomisine dayanıyordu Toplum hayatında en kucuk vazife sahibinden devlet başkanına (hukumdar) kadar hemen hemen butun sosyal gruplar, gecimini toprak urunleri ile temin ediyorlardı Bu sistem sayesinde devletin guclendiği tarihciler tarafından acıkca ortaya konmaktadır Nitekim Alman tarihciler tarafından acıkca ortaya konmaktadır Nitekim Alman tarihcisi Leopold Von Ranke XVII Asırda Osmanlılar ve ispanyaadlı eserinde Osmanlı devletinin kudretini teşkil eden uc unsurdan birinin timar (dirlik) sistemi olduğunu kaydeder (Halil Cin, Osmanlı Toprak Duzeni ve Bu Duzenin Bozulması, Ankara 1978, 85)
Toprak taksimatının en kucuk bolumu olan timar, senelik geliri 320 bin akca arasında değişen askeri dirliklere verilen bir isimdir Devrin imkanları gozonunde bulundurularak bir kısım asker ve memurlara gecimlerini temin hususunda boyle bir kaynak sağlanıyordu Nitekim bu manada kanunnamelerde Zeamet ve timar ki defi a'da icin tayin olunan malı mukateledir ve asker dahi bunları tasarruf edenlerdirdenilmektedir (Kavanini Ali Osman Der Mezamini Defteri Divan, vr 15a, Suleymaniye Ktb (Fatih) nr 3497)
Kanunnamenin bu ifadesinden hareketle Barkan, timarı şoyle tarif eder: Osmanlı İmparatorluğunda gecimlerini veya hizmetlerine ait masrafları karşılamak uzere bir kısım asker ve memurlara, muayyn bolgelerden kendi nam ve hesaplarına tahsil salahiyeti ile birlikte tahsis edilmiş olan vergi kaynaklarına ve bu arada bilhassa defter yazılarındaki senelik geliri 20 bin akcaya kadar olan askeri dirliklere verilen isimdir(Barkan, İslam Ansiklopedisi, Timar md) Kendisine boyle bir imkan tanınan kişi (timar sahibi, sipahi), buna karşılık bazı vazifelerle mukellef tutulmaktadır O, Batı'daki toprak sahiplerinin, serflerine karşı takındıkları tavır gibi bir pozisyonda bulunamaz Keza tımarı icinde meydana gelen olaylara toprak sahibi sıfatıyla mudahalede bulunamaz
Sipahi, reayadan (miri araziyi ekip bicen, tasarruf eden) miktar ve cinsleri kanunlarla tesbit edilmiş olan vergiden fazlasını tahsil edemezdi Selahiyetini aşandan dirliği (timarı), bir daha geri verilmemek şartıyla alınırdı Kendisi de başka bir bolgeye reaya olarak gonderilirdi Cunku devletin kendisine verdiği selahiyeti tecavuz etmiş, guveni kotuye kullanmış ve halka haksızlık etmiş oluyordu 14 Muharrem 973 (12 Ağustos 1565)' de Sivas Beylerbeyi, Sivas ve Arapkir kadılarına yazılan bir hukumde, Divriği Beyi Kasım'ın şeriat ve kanuna aykırı olarak reayaya haksızlık ettiğinin mahkeme tarafından tesbit edilmiş olması cihetiyle sancağının tebdiline karar verildiği bildirilmektedir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Muhimme Defteri, nr 5, 34) Aynı Şekilde 973 (1565) senesinde Avlonya kadısına yazılan bir hukumde de adı gecen kazaya bağlı Aspurokilise adındaki koyde timar sahibi olan Burhan oğlu Ahmed'in, gerek ehli şenaattan olması, gerekse reayaya haksızlık etmesi sebebiyle timarı elinden alınıp hapsedilmesine karar verilmiştir Boylece, farklı din, ırk, milliyet ve mezheplere sahip insanları sınırları icinde barındıran Osmanlı Devleti, sipahinin yapabileceği haksızlığın onunu almaya gayret ediyordu
Osmanlı toprak rejiminde sipahi (timar sahibi), toprağın gercek sahibi değildi O, miri arazinin halka dağıtılmasında devletin bir temsilcisi durumundaydı Bunun icindir ki devlet, timarların kapalı bir sistem halinde calışmasını engellemek, onları devamlı kontrol etmek ve gerektiğinde mudahalede bulunmak icin devamlı olarak buralara memurlar gonderiyordu Bu manada Toprak Kadısının varlığını zikredebiliriz
Osmanlı Devletinde, Osman Gazi ile başlayan timar sistemi, Sultan I Murad zamanında Rumeli bolgesinde de uygulanmaya başladı 1402 yılında Timur'la yapılan savaştan sonra Osmanlı Devletinin teşkilatlanmasında bir duraklama goruldu Bu hal, kendisini toprak sisteminde de hissettirdi Buna karşılık Fatih Sultan Mehmed,devletin artan ihtiyacları yanında timar sistemini geliştirmek icin kanunlar cıkardı II Bayezid (14811512) zamanında timar teşkilatında onemli bir değişiklik goze carpmaz Buna karşılık Yavuz Sultan Selim (1512 1520) devrinde timar sistemi mukemmel bir şekilde işlemiş, sipahi ve cebelilerin (timar sahiplerinin yanlarında harbe goturmek zorunda olduğu kimseler, askerler) miktarı artış gostermişti 1514 yılında bunların sayısı 140 bin kişiyi bulmuştu (Cin, age, 101) Bu teşkilat, Kanuni Sultan Suleyman doneminde tekamulunun zirvesine cıktı Kanuni'nin konu ile ilgili fermanları ve kanunnamesi, bu hususta onemli birer delil olmaktadır Bu donemde irili ufaklı 37521 timar vardı Bunlardan 9654'u kale muhafız timarı, geriye kalan 27867'si ise tamamıyla eşkincitimarı idi
Osmanlı toprak rejiminde her dirliğin cekirdeğini teşkil eden ve kılıcadı verilen bir kısım vardır Timarlar, kılıc tabir edilen ve hic değişmeyen bir cekirdek kısmı ile zamanla bu kısma ilave edilen hisselerden meydana geliyordu Timarların bulunduğu bolge ve durumlarına gore farklılık arz eden her kılıca bir timar sahibi tayin edilir, bir kılıc yerine iki kişi tayin edilemezdi (KavanÎni Ali Osman Der Mezamin, vr 7 b, 8 ab) Rumeli'de bulunan Budin, Bosna, Tımaşvar Beylerbeyliklerindeki 6000'lik Tezkireli Timarların kılıcları 3'er bindi Anadolu, Karaman, Maras, Rum, Diyarbekir, Erzurum, Haleb, Şam, Bağdad ve Kıbrıs eyaletlerindeki tezkireli timarların kılıcları ise 2 bindi Buna gore kılıc hakkının dışında kalan her ucbin akca gelir icin timar sahibi bir cebeliyetiştirmek zorundaydı (Mustafa Nuri Paşa, Netayicu'lVukuat, İstanbul 1294, I, 143144)
Osmanlı toprak duzeninde timarlar bir kac kısma ayrılıyordu
aTimar arazisinin mulk olarak verilip verilmemesi acısından
1 ) Mulk timarlar: Anadolu'nun bazı vilayetlerinde mevcud olan bu neviden timar sahipleri sefer esnasında yerlerine cebelilerini gonderebiliyorlardı Bu mukellefiyetini yerine getirmeyen timar sahibinin bir yıllık geliri hazine tarafından alınıyordu Olumu halinde timar oğluna, oğlu yoksa diğer mirascılarına kalıyordu
2) Mulk olmayan timarlar: Bunlar hizmet karşılığı varidatın bir kısmının tahsisi suretiyle verilen timarlardı Osmanlı timarlarının coğu bu nevidendir
b Timar sahiplerinin gorduğu işlere gore
1 ) Eşkinci timarları: Bunların sahipleri alaybeyinin sancağı altında sefere eşerler (giderler) Cebelileri ile birlikte sefere gitmek zorunda olan bu tip timarların mutasarrıfları, sefere gitmedikleri zaman timarları ellerinden alınırdı
2) Mustahfız timarları: Bu timarların sahipleri, bağlı bulundukları kalelerin muhafızları idiler Hizmetleri devam ettiği muddetce timarları da devam ederdi
3) Hizmet timarları: Hudud boylarında bulunan camilerin imamet ve hitabetinde bulunanlar ile saraya hizmet edenlere verilen timarlardır
c Veriliş şekillerine gore
Timarların, Beylerbeyi tarafından veya devlet merkezinden verilmesine gore sınıflandırılması ile ilgilidir Buna gore de timarlar ikiye ayrılıyordu:
1) Tezkireli timar: Beylerbeyilerin, bir tezkire ile devlet merkezine teklif ettikleri timarlardı
2) Tezkiresiz timar: Beylerbeylerin kendi beratları ile verdikleri timarlardı
Kucuk timarların dağıtılmasında beylerin selahiyetleri buyuktu Muhtelif eyaletlerde değişik baremlerde olmak uzere defter yazıları belirli bir rakamın altında olan timarların sahiplerini beylerbeyleri kendi tuğralarını taşıyan beratlarla tayin edebiliyorlardı Daha buyuk gelir sağlayan timarlarda ise beylerbeyi o timara hak kazanmış olan sipahinin eline bir tezkirevererek tayin işini devlet merkezine teklif ederdi Beylerbeyinden boyle bir tezkire alan sipahi, İstanbul'a gelip altı ay icinde beratını almak zorunda idi
d Mali durumlarına gore:
1) Serbest timarlar: Timar sahibinin, resmi erUs, resmi tapu, kışlak, yaylak, curum, cinayetvs gibi vergileri alma hakkına sahip bulunduğu timarlardı
2) Serbest olmayan timarlar: Boyle bir timarı tasarruf eden sipahinin serbest timar sahipleri gibi yetkileri yoktu
Kanuni Sultan Suleyman doneminde tekamulunun zirvesine erişen timar sistemi, bu hukumdarın olumunden sonra bozulma temayulu gostermeye başladı III Sultan Murad (15741595) devrinde bozulma belirtileri acıkca ortaya cıktı Zira bu donemde eski kanunlara riayet edilmeyerek ceşitli yollardan timar sahibi olan kimseler turedi Koci Bey, bu konuda eski kanun ve şer'i şerife uyulmadığını (Koci Mustafa Bey, Risale, Nşr Zuhuri Danışman, ist 1972, 32) anlatır
Kuruluşundan beri, Osmanlı Devleti tarihinde buyuk bir rol oynamış bulunan tımar rejimi, birkac asırdan beri buhranlar icinde gecen hayatının son safhasında sessiz sedasız bir şekilde ve herhangi bir sarsıntıya sebep olmadan ortadan kalktı Tarihe mal olması ceşitli safhalar geciren bu sistemin kaldırılış esnasındaki ilk tatbikatı, 1703 tarihinde Girit Adası'nda başladı Ulkenin diğer mıntıkalarındaki tımarlar ise 1812 tarihinden itibaren mahlul oldukca (boşaldıkca) başkalarına verilmemeye başlandı Nihayet Yeniceri ocağının lağvedilerek muntazam bir askeri sınıf vucuda getirildikten sonra intizam ve disiplinlerini busbutun kaybetmiş olan tımar sahiplerinin de eskiden olduğu gibi bırakılmaları uygun gorulmeyerek H 1263 (M 1848) senesinde butun tımar sahipleri kaydı hayat şartıyla ve yarım tımar bedeli ile emekliye sevk edilerek tımar sistemine son verildi
Koylulerin konumu
Tımar topraklarında yaşayan koyluler ilke olarak bulundukları toprak parcasından ayrılamazlardı Tımardan ayrılmak isteyen bir koylunun sipahiye tazminat (cift bozan akcesi) odemesi gerekirdi Eğer koylu tımarı yasadışı bicimde terk edecek olursa, kacmasından itibaren bazı kanunname duzenlemelerine gore on bazılarına gore on beş seneye kadar sipahi tarafından cebren toprağına geri dondurulebilirdi
Tımar turleri
Sıradan bir tımarın yıllık tarımsal geliri 20000 akceden azdı Bu tur tımarları tasarrufeden sipahiler harp durumunda Osmanlı kuvvetlerine bir atlı asker ile birlikte katılırlardı
Geliri 20000 akceden fazla olan tımarlara zeamet denirdi Bir zeametin yoneticisi ise zaimdi Zaimlerin gorevi sipahilerinkine cok benzemekle beraber rutbece ustunduler Savaş zamanlarında zaimler tımarlı sipahi ve cebelulerden oluşan suvari birliklerine kumanda eder, barış zamanlarında ise bulundukları yorenin emniyet gorevlisi (subaşı) işlevini gorurlerdi Zaimlerin zeametleri uzerindeki yetkileri bir sipahinin tımarı uzerindeki yetkisinden fazlaydı Bu konu ozellikle vergi toplamada gecerliydi
hass olup, esasen padişah, diğer Osmanlı hanedanı mensupları veya beylerbeyleri, sancak beyleri gibi yuksek rutbeli devlet gorevlilerine gelir kaynağı olarak tevcih edilirdi
Osmanlı'da tımar sisteminin uygulandığı bolgeler
Timarların en yoğun olduğu coğrafya, Osmanlı İmparatorluğu'nun cekirdek eyaletlerini teşkil eden Tuna nehri guneyi Rumeli bolgesi, Bosna, Tesalya, Mora, Trakya, Batı ve Orta Anadolu bolgeleri olmuştur Doğu ve Guneydoğu Anadolu sahalarında, Halep ve Şam eyaletlerinde tımarlar daha seyrek olup, Irak, Arabistan, Mısır, ve Garp Ocaklarında ise cok istisnaidir
Tımar sisteminin faydaları
Tımarlar, 15 ve 16 yuzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu'nun tarımsal uretim duzeniyle suvariye dayalı sipahi askeri gucunu ve merkezi otoritenin taşradaki egemenliğini sentezlemeyi başarmış bir askeriidariiktisadi birimdi Tımarda ureticilik yapan reaya ve yoneticilik yapan sipahi,savaş zamanında kısa surede bir atlı askere ve alt rutbeli bir subaya donuşmekteydiler Soz konusu birim, atlı suvarilerin Osmanlı ordusu acısından onemi devam ettiği nispette canlılığını surdurmuştur Tımar, ateşli silahların ve para ekonomisinin cok sınırlı olduğu cağlarda etkin bir idari uniteydi Tımar birlikleri ateşli silah kullanmazlar ok, yay ve mızrakla savaşırlardı
Tımarların onemini yitirmesi
Avrupa'da ateşli silahların 16yuzyıl boyunca yaygınlaşması Avusturya cephesinde atlı suvarilerin ve sipahilerin savaş gucunu azaltmıştı Bu durum ateşli silahlarla eskiden beri donanmış olan Yenicerilerin onemini arttırdı Yeniceriler maaşlarını doğrudan doğruya hazineden nakit para (ulUfe) biciminde almaktaydılar Yenicerileri birlikleri sayısının buyumesi Osmanlı maliyesinde nakit para ihtiyacını artırdı Nakit gereksinimini hızlı bir bicimde karşılamanın başlıca yolu vergilerin iltizam yontemiyle toplanmasıydı Sozu gecen yontemin 16yuzyıl sonlarında başat hale gelmesiyle tımarların gerek askeri, gerekse ekonomik anlamda belirleyici bir onemleri kalmamıştır Tımarlar bundan sonra varlıklarını bir kalıntı kurum olarak 19yuzyılın başlarına değin surdurecektirTımar sistemi Tanzimat Fermanıyla 1839 yılında kaldırılmıştır