Osmanlı Devleti'nde Yer Alan Kadınların İsimleri Nelerdi?
Osmanlıda Yer Alan Kadınların İsimleri
Zeynep Hatun:
Fatih donemini Mihri Hatunla birlikte temsil eden Zeynep Hatun, adı bilinen ilk Turk kadın şairi olup, kaynaklarda Amasyalı ya da Kastamonulu olduğu ifade edilmektedir Divan edebiyatının şekillenme doneminde Fatih cevresinde hissedilen verimli sanat iklimi, sanata ve sanatcıya hasredilen teşvik bu iki kadın şairin varlık gostermesinde de etkili olmuş olmalıdır Asıl adı Zeynunnisa olan Zeynep Hatun bir kadı kızıdır Bir kadı olan ve şiir calışmalarını anlayışla karşılayan İshak Efendi ile evlenmiştir Kulturlu bir muhitte yetişmiş, Arapca, ve şiirler soyleyecek olgunlukta Farsca oğrenmiş, Mihri Hatun ile tanışıklık kurmuştur, Şiirin yanı sıra beste yapabilecek olcude musıki calışmaları da olan Zeynep Hatun 1563de Amasyada olmuştur
Fatih adına tertip edilmiş bir Divan sahibi olup, eldeki şiirlerine bakılırsa acık ve sade bir soyleyişin sahibidir Bir kıtasının,
Senin husnun benim aşkım senin cevrin benim sabrım
Cihanda dembedem artar tukenmez binihayettir,
beyti unludur
Mihri Hatun:
Fatih donemi şairlerinden olan Mihri Hatun, Zeynep Hatunla birlikte adı bilinen ilk Turk kadın şairlerindendir Amasyalıdır Asıl adı Mihrunnisa ya da Fahrunnisa olup, 1460 ya da 1461 yılında doğmuştur Mihri mahlasını kendisi de bir şair olan babası Mehmet Celebi bin Yahya (Belayi)dan almıştır
Dillere destan bir guzelliğin, hayranlık uyandırıcı bir kultur ve birikimin sahibi olmasına rağmen kendisine yoneltilen butun evlilik tekliflerini geri cevirerek omru boyunca bekar kalmıştır Donemine gore serbest bir yaşantının sahibi olan Mihri, tarihci Hammer tarafından Osmanlıların Saphosu olarak isimlendirilmiştir Cevresinde platonik aşklarına dair fısıltılar daima mevcut bulunan Mihrinin, Muyyedzade Abdurrahman Celebi ve Sinan Paşazade İskender Celebiye duyduğu aşka dair ipuclarına şiirlerinde de rastlamak mumkundur Evinde duzenlediği edebi meclisler gibi, samimi kadın duygularını cekinmeksizin şiirinde terennum etmiş olması cihetiyle de, kendisinden sonra yetişenler arasında en cok XIX asır şairi Nigar binti Osmana benzetilebilir Ona erken bir Nigar Hanım olarak bakmak mumkundur
Kolay soyleniyormuş izlenimi veren sade bir şiiri vardır ve bunlar arasında en başarılı bulunanları nazireleridir Donem şairlerinden Necatinin etkisinde kalan Mihrinin, şiirlerini Necatiye gonderdiği ve onun şiirlerine nazireler yazdığı bilinmektedir
Necatinin unlu Done Done redifli gazeline nazire olarak yazdığı ve;
Ateşi gamda kebab oldu ciğer done done
Goklere cıktı duhanımla şerer done done
matlalı gazeli bunlardan biridir
1506 yılında Amasyada olen Mihri Hatundan geriye eser olarak Divanı kalmıştır
Hubbi Hatun:
Hubbi Hatun bir XVI asır şairi olup Divan şiirinin zirvesini teşkil eden Kanuni donemini kadın şair olarak temsil etmektedir (Aynı asırda, Bakinin hanımı Tuti Kadının da şiir yazdığı soylenmektedir) Asıl adı Ayşe olan Hubbi Hatun da Mihri ve Zeynep gibi Amasyalıdır Kanuninin sut kardeşi Şemsi Celebinin Hanımıdır Bu yakınlık Hubbi Ayşenin saraya intisabına zemin hazırlamış, onceleri II Selimin, sonra da III Muradın nedimesi olarak saray muhitinde şiiri icin gerekli kultur atmosferini bulmuş, zamanın hocalarından dersler almış ve Arapcayı cok iyi oğrenmiştir Şuara tezkirelerinde kendisinden evvelki kadın şairlerden daha kuvvetli olduğu ifade edilirse de, kadın duygularını terennumu ve lirizmi bakımından Mihrinin onune gecemediği fark edilir Erkeksi bir duyuşu vardır
Gazel ve kasideler yazan, Hurşid ve Cemşid adlı uc bin beyti aşkın bir mesnevisi olan Hubbi Hatun 1590 yılında İstanbulda olmuştur
Sıtki Hatun:
XVII asrın ikinci yarısında yaşayan Sıtki Hanımın asıl adı Ummetullah olup, bir kazasker kızıdır Kardeşi Faize Hanım da şairdir ancak Sıtki kadar tanınmış değildir Bayramiye tarikatıne mensup olan Sıtki Hanım gazel ve ilahiler yazmıştır Divanı ile Genci Envar ve Mecmuaul Hayal adlı basılmamış tasavvufi şiir mecmuaları bulunmaktadır 1703 yılında olmuştur
Ani Hatun:
Ani Fatma kulturlu bir ailenin kızı olarak İstanbulda doğmuştur Akıllı, bilgili ve eğitimli bir kadın olup, Hacei Zenan (Kadınların Hocası) lakabıyla anılmıştır Arapca bilen, doğu ve Batı edebiyatlarını oğrenmiş bulunan Ani Hatunun bir Divan teşkil ettiği soylenmekteyse de bu eser ele gecmiş değildir Ani Hatun bir hattat olarak da un yapmıştır Hattatlığının şairliğinden ustun olduğu bazı tezkirelerde ifade edilmektedir 1710 yılında olmuştur
Fıtnat Hanım:
Asıl adı Zubeyde olan Fıtnat Hanım bir şeyhulislam kızı olup adı bize kadar gelen kadın şairler arasında en dikkat cekicilerden birisidir Aydın ve şairi bol bir cevrede yetişmiş, edebi muhitlere girip cıkmıştır Şiirleri kadar nukteleri ve kendisi ile Koca Ragıp Paşa ve şair Haşmet cevresinde teşekkul eden latifelerle de tanınmıştır Ancak bunların bir kısmı kaba olup, orijinal yazılı kaynaklarda mevcut bulunmadığına bakılırsa uydurmadır Fıtnat Hanım kendisini anlamayan, ruhuna denk duşmeyen, şiirle uğraşmasına bir anlam veremeyen bir zat olan Derviş Mehmet Efendi ile yaptığı evlilikte hic mutlu olamamıştır Bir Divan teşkil etmişse de şiirlerinde kadın kalbinin samimiyetini bulmak zordur 1780 yılında olmuştur
Guller kızarır şerm ile ol gonce gulunce,
mısraı ile başlayan şarkısı cok unludur
Leyla Hanım:
Bir kazasker kızı olan Leyla Hanım, Kececizade İzzet Mollanın yeğenidir Cocuk denecek yaşta evlendiyse de bir hafta uzerine, daha ilk geceden kabalıklarına tanık olduğu eşinden ayrılmıştır Saray kadınlarıyla yakın ilişkisi olduğu bilinen, iyi eğitimli ve cok kulturlu bir şairdir Hazır cevaplığı ve nuktedanlığı ile de tanınmıştır Leyla Hanım, Mevlevi tarikatine mensup olup Mihri Hatun kadar olmasa da kadın duygularını biraz olsun terennum etmesiyle ve zamanına gore bir kadın icin serbest sayılabilecek soyleyişleriyle dikkat ceker Edebi bir cevrede yaşamış ve yazmaktan hic uzak kalmamış olan Leyla Hanımın şiir dili acık ve sadedir Bir Divanı vardır 1847 yılında olmuştur
Pur ateşim acdırma sakın ağzımı zinhar
mısraıyla başlayan
Zalim beni soyletme derUnumda neler var
nakaratlı şarkısı cok unludur
Şeref Hanım:
Şeref Hanım şairi bol ve kulturlu bir ailenin kızı olarak 1809 yılında İstanbulda doğmuştur Kadiri ve Mevlevi tarikatlerine mensubiyeti bilinmekte olup, sıkıntılı bir omur gecirdiği II Mahmuda ve Valide Sultana yazdığı şiirlerden anlaşılmaktadır Geleneksel kalıplar icinde kalan şiirlerinde sade ve duzgun bir anlatım vardır Divan sahibidir 1861 yılında olmuştur
Sırri Hanım:
Asıl adı Rahile olup Diyarbakırlıdır 1814 yılında kulturlu bir ailenin kızı olarak dunyaya gelmiştir Divan kulturuyle yetişmiş, bir muddet Bağdadda yaşadıktan sonra İstanbula gelmiş, Kamil Paşa konağının şiiredebiyat sohbetlerine katılmış daha sonra Kamil paşa ile evlenmiştir Kızının olumu uzerine yazdığı icli bir Mersiye ile tanınan Sırri Hanımın bir an oluşturacak kadar şiiri vardır Kadiri olan Sırri Hanım 1877de olmuştur
Adile Sultan:
Donemi, kadın şairler bakımından diğer donemlere nazaran daha zengin bir goruntu veren II Mahmudun kızı olan Adile Sultan, 1825 yılında doğmuştur Cağdaşı olan Leyla ve Fıtnat Hanımlardan daha az başarılı bir şairdir Saray cevresinde iyi bir eğitim almış olmasına rağmen, dil, vezin ve kafiye bakımından cozuk bir dili vardır Aruzun yanı sıra hece olcusuyle de şiirler yazmıştır Fuzuli, Şeyh Galib ve Muhıbbi (Kanuni Sultan Suleyman) etkisindedir Kızını ve kocasını kaybetmiş, bu acılar şiirini etkilemiştir Nakşıbendi tarikatine girmiş, hikemi şiirler de yazmıştır Kendi Divanı basılmamışsa da Muhibbi (Kanuni Sultan Suleyman) Divanının basılmasını sağlamıştır 1898 yılında olmuştur
Nakıye Hanım:
Şeref Hanımın yeğeni olan Hatice Nakıye Hanım 1845 yılında doğmuştur Daha ziyade bir eğitimci olarak tanınır Eğitimli ve kulturlu bir kadın olarak doneminde bir hayli hizmet vermiş, II Abdulhamid tarafından bir Şefkat Nişanı ile odullendirilmiştir Turkce ve Farsca şiirler yazmışsa da şairliği eğitimciliğinin golgesinde kalmış, dergilerde dağınık halde kalan şiirleri bir araya getirilmemiştir Ancak bunların bir kısmı kardeşi Nebil Beyin Divanının sonunda bir bolum halinde, bir kısmı da Ahmet Muhtar Bey tarafından yayımlanmıştır Hic evlenmemiş bulunan Nakıye Hanım 1879 yılında olmuştur
Munire Hanım:
Bir sadrazam kızı olan Munire Hanım 1825 yılında doğmuş ve iyi bir eğitim almıştır Mevlevi tarikatine mensup olup coğu tasavvufi şiirler yazmıştır 1903 yılında olmuştur
Feride Hanım:
Kulturlu bir aileden gelmekte olan Feride Hanım 1837 yılında doğmuştur İlk derslerini, Arapca ve Farsca bilgisini babasından almıştır Hattatlığı da olan Feride Hanım nesih bir Kuran yazmıştır Once eşinin, sonra babasının olumu uzerine ice kapanık bir hayat surmuş, 1903 yılında olmuştur
Saniye Hanım:
1836da Trabzonda doğan Saniye Hanım şiir zevkini de aldığı babası tarafından eğitilmiştir Divan tarzı kadar halk tarzında da şiirler yazmış, aruz kadar hece olcusunu de kullanmıştır Bir Divan teşkil edecek hacimde şiiri olduğu halde bunları tertip etmemiş olan Saniye Hanımın bircok şiiri de bir yangında yok olmuştur Evliliği sebebiyle bir sure Rizede yaşayan Saniye Hanım 1905 yılında Trabzonda olmuştur
Fıtnat Hanım (Trabzonlu, Hazinedarzade):
Tanzimat yıllarında yaşadığı halde geleneksel cizgide şiirler yazan ve kendisinden yaklaşık 1,5 asır evvel yaşamış adaşı Zubeyde Fıtnatla karıştırılmaması icin imzasını Yeni Fıtnat olarak atan Hazinedarzade Fıtnat Hanım 1842 yılında Trabzonda doğmuştur Donemin Trabzon valisi Hazinedarzade Abdullah Paşanın kızıdır
Dort yaşında iken ailesiyle birlikte İstanbula gelen Fıtnat Hanımın eğitimine ailesi tarafından onem verilmiş, cok iyi derecede Farsca oğrenmesi ve tahsiline evliliğinden sonra da devam etmesi sağlanmıştır Ancak şiir ve edebiyatla uğraşmasından hoşlanmayan bir adamla yaptığı ilk evliliğinde mutlu olamadığı, kaynaklarda adı gecmeyen ilk eşinin, uzun ve guzel olduğu icin Fıtnat Hanımın kirpiklerini kestirmeye kaykıştığı bilinmektedir Kocasının şiir ve edebiyatı men etmesi uzerine hattatlığa yonelen Fıtnat Hanım devrinde, bir guzellik şohretine de sahiptir Ahmed Midhat Efendinin kuzeni olduğu soylenen Fıtnat Hanım, Hakkı Tarık Usun derleyerek yayımladığı mektuplara bakılırsa1 Hacei evvel ile bir muaşaka da yaşamıştır Tertip edilmiş fakat basılmamış bir Divanı vardır Divan geleneği icinde eser veren kadın şairlerin en onemlilerinden olup cağdaşı Leyla (Saz) Hanımla birlikte Tanzimat doneminde dergilerde acık imzası gorunen ilk kadın şairlerden biridir 1911 yılında İstanbulda olmuştur
Leyla Hanım (Saz):
1845 yılında İstanbulda doğan Leyla Hanım hekimbaşı İsmail Paşanın kızıdır Babasının gorevi munasebetiyle cocukluk cağında yedi yıl kadar sarayda bulunmuş, bunun neticesinde iyi bir eğitim almıştır Şairliğinin yanı sıra bestekarlığı ile de tanınan Leyla Hanım, Fıtnat Hanımla birlikte dergilerde acık imzasını gorduğumuz ilk kadın şairlerdendir Ancak onun da şiirinde yenilik ceşnisi yoktur Divan geleneğinin bir izleyicisi olarak yazdığı şiirlerini Solmuş Cicekler adı altında kitaplaştırmıştır Leyla Hanım saray cevresini ve adetlerini anlatan anılarıyla da unludur Ancak ilki bir yangında yok olan anılarını ikici kez yazmak zorunda kalmış, bunlar 1920 yılında Vakit gazetesinde yayımlandığı zaman cok ilgi cekmiş, Fransızca olarak da kitap haline getirilmiştir Leyla Hanım 1936 yılında olmuştur
Mahşah Hanım:
1864 yılında Trabzonda doğan Mahşah Hanım ozel hocalardan iyi bir eğitim alarak yetişmiştir Aruz ile Divan tarzında yazdığı şiirlerin yanı sıra, mensubu bulunduğu Nakşi, Kadiri ve Mevlevi tarikatlerinin etkisi altında hece olcusuyle tasavvufi şiirler de kaleme almıştır Musıki ile de uğraşan Mahşah Hanımın guftesi ve bestesi kendisine ait şarkıları vardır Munim Şah yahut Zafer adlı bir tiyatro oyunu da bulunan Mahşah Hanım 1933de İstanbulda olmuştur
Buraya kadar saydığımız isimlerin dışında, daha az tanınmakla birlikte, Hatice İffet, Hasibe Maide, Feride, Habibe, Şerife Ziba, Fatma Kamile gibi şairler de XIX asır icinde Divan geleneğini surdurerek şiir yazmaya devam etmektedirler
Nigar Hanım:
Tanzimat doneminde yaşamış olmakla birlikte şiirlerinde yenileşmenin etkisini taşımayan Leyla ve Fıtnat Hanım gibi kadın şairlerden sonra yeniliğin ilk temsilcisi olarak Nigar Hanımdan2 soz etmek gerekir 1862 yılında İstanbulda doğan Nigar Hanım, Macar Osman Paşanın kızıdır Ortunme cağına kadar mahalle mektebinde ve bir Rum okulunda okumuş, sonra ozel hocalardan ders alarak, Doğu ve Batı bilgilerini iceren kuvvetli bir eğitim gormuştur Cok iyi derecede piyano calan, sekiz lisan bilen Nigar Hanım bir muhtedi olan babasının ikliminde Batılı bir sanat zevki ve yaşam ceşnisine acık olarak yetişmiştir Erken yaşta evlenmiş, fakat mutlu olamayarak eşinden ayrılmıştır İlk zamanlar geleneksel cizgide değerlendirilebilirse de, onceleri Ekremin sonraları Serveti Fununcuların etkisi altında ve Fransız edebiyatını orijinalinden takip edebilmiş olmasının da avantajıyla, yenilik ozelliği taşıyan şiirler vermeye başlamıştır
Nigar Hanım, doneminde sosyal hayattaki değişimin kadın olceğindeki en onemli temsilcisidir Sadece şiiri değil; giyimkuşamı, konuşması, davranışları, tesis ettiği edebi salonu ile de etik ve estetik bir mitin sahibesidir Şiirleri ve yaşantısıyla kadın şairler uzerinde etkili olmuş, onlara yazma ve yazdıklarını yayımlama cesareti vermiştir Dahası, kadınlar kadar erkek şairler uzerinde de etki yaratmış, hissi bir edebiyatın sirayetine katkıda bulunmuştur II Abdulhamid tarafından bir Şefkat Nişanı ile odullendirilen Nigar Hanım bir donem Hanımlara Mahsus Gazetenin baş yazarıdırFerdiyetci bir muhteva taşıyan şiirinde Balkan Harbi ve I Cihan Harbinden sonra milli duyguların ağırlık kazandığı fark edilir Dil ve vezin bakımından zaman zaman cozuk, fakat hakim vasfı samimiyeti olan bir şiiri vardır Sağlığında Efsus (II; 1887, 1890), Niran (1896), Aksi Seda (1899), Safahatı Kalb (1901), Elhanı Vatan (1916) adlı eserleri yayımlanan Nigar Hanımın olumunden sonra Tesiri Aşk (1978) adlı tiyatro eseri basılmış olup doneminde oynanan (1912) fakat basılmayan Gırive adlı bir oyunu da mevcuttur Yirmi cilt kadar olduğu bilinen gunluklerinin on ucu Aşiyan muzesinde muhafaza edilmektedir Bu muazzam eser bizde Batı tarzında gunluk edebiyatının da ilk orneğidir Yaşantısı, eserleri, hissedişi ile ilklere imzasını atan fakat birinci sınıf bir şair olamayan Nigar Hanım Meşrutiyet sonrasında değişen edebi beğeniye ayak uyduramayarak geri planda kalmış, 1918 yılında İstanbulda olmuştur
Nigar Hanıma gelinceye kadar kadın şairlerde az veya cok olcude fakat daima hissedilen erkek soylemi Nigar Hanım ile etkisini kaybetmiştir O, samimi kadın duygularını terennum eden ilk şairimizdir Turk kadın şiirinin Nigar Hanımla başladığından soz etmek abartı değildir
Makbule Leman:
Yenileşme doneminin Nigar Hanımla birlikte burc isimlerinden biri olan Makbule Leman3 1865 yılında İstanbulda doğmuştur V Murad sarayında Kahvecibaşı İbrahim Efendinin kızıdır Bir goruşe gore Ruşdiyede okumuş, sonra ozel dersler alarak yetişmiştir Bir donem Hanımlara Mahsus Gazetenin baş yazarı olan Makbule Leman, II Abdulhamid tarafından Şefkat Nişanı ile odullendirilmiştir Omrunun son on dort yılını tedavisi imkansız bir hastalığın esiri olarak yatakta gecirmiştir Kısacık omrune şiirlerinin yanı sıra denemeler, hikayeler de sığdıran Makbule Lemanın sağlığında yayımlanan şiirlerinin sayısı on ikidir Bunlar tur ayrımına gidilmeksizin Makesi Hayal (1896) adıyla bir araya getirilmiş, olumunden (1898) sonra bu eser, eşi tarafından, Makbule Leman hakkında yazılanlarla bir arada ikinci kez bastırılmıştır
Abdulhak Mihrunnisa:
Abdulhak Hamid Tarhanın en kucuk kardeşi olan Abdulhak Mihrunnisa 1864 yılında İstanbulda doğmuştur Evlilik hayatında mutlu olamayarak boşanmıştır Dağınık halde ceşitli dergilerde ve mecmualarda kalan şiirlerinde kuvvetle ağabeyi Hamid etkisinde kaldığı gorulmektedir 1943 yılında olmuştur
Meşrutiyet Yılları
II Meşrutiyete takaddum eden yıllarda şohretinin zirvesinde bulunan Nigar Hanım, Fatma Aliye ve Emine Semiye gibi oncu kadınlar Meşrutiyetin getirdiği yeni hayatın ve değişen edebi beğeninin gereklerine ayak uydurmakta gucluk cekerler ve unutuluşun kucağına zirveden duşerler Bununla birlikte Meşrutiyet doneminde şiir ve nesir sahasında eser verecek kadın ediplerimiz, arkalarında kısık sesli ve az sayıda da olsa hemcinsleri tarafından acılmış bir yol bulurlar Meşrutiyet donemi aydınının uzerinde fikir birliği ettiği alanlardan birisi de kadın meselesidir İslamcılık, Turkculuk, Batıcılık, Osmanlıcılık başta olmak uzere donemin belli başlı fikir akımları programlarında mutlaka kadın meselesine yer verirler Cozum onerileri ve programlar az ya da cok farklılık gosterse de ortada kadına dair bir problem ve kadının durumunun iyileştirilmesi gibi bir gereklilik olduğu Meşrutiyet aydını tarafından tartışmasız olarak kabul gormektedir İyileştirme carelerinin eğitimle ic ice durduğunun fark edilmesi (hem kadının hem erkeğin eğitimiyle) neticesinde, Meşrutiyet doneminde kadının eğitim seviyesinde onceki yıllara gore nisbi de olsa bir iyileşme fark edilir Kadın mecmualarının sayısı gibi eli kalem tutan kadın sayısında da ani bir artış fark edilir Meşrutiyetten Cumhuriyete kadar olan donem, kendini ifade hususunda imkanları daha elverişli, lugatini nisbeten sadeleştirmiş, hece olcusu ve toplumsal gerceklerle tanışık, Divan edebiyatı etkisinden uzaklaşmış bir kadın şair tipiyle karşılaşmamıza imkan hazırlamışsa da, bu şairin olgunluk noktasını yakaladığından soz etmek henuz mumkun değildir
İhsan Raif:
1877 yılında Beyrutta doğan İhsan Raif4 bir mutasarrıf kızıdır Babasının gorevi nedeniyle pek cok yer gormek imkanını bulmuş fakat aynı nedenden dolayı duzenli bir eğitim alamamış, daha ziyade ozel hocalar elinde yetiştirilmiştir Meşrutiyet devrinde parlayan en onemli kadın şairlerden birisi ve hece olcusuyle yazan ilk kadın şairdir O da Nigar Hanım gibi edebi salon tesis etmiş, şiiri zaman icinde toplumsal bir muhteva kazanmıştır Sade bir dili, yalın bir anlatımı vardır 1926 yılında Pariste olmuştur
Yaşar Nezihe:
1880 yılında İstanbulda doğan Yaşar Nezihe5 yoksul bir ailenin cocuğudur Annesinin olumunden sonra baş başa kaldığı babası okuması yazması olmayan bir mustahdem olup, kızının okumasına ortam sağlayamamıştır Yoksulluğu ve eğitimsizliği ile, sosyal statusu ve yaşam standardı yuksek ailelere mensup diğer kadın şairlerden ayrılan Yaşar Nezihe kendi kendisini yetiştirmiştir Yoksulluk ve sıkıntılar omru boyunca arkasını bırakmamış, yaptığı uc evlilikte de mutlu olamamış, gecimini sağlamak icin evde ve dışarıda ceşitli işlerde calışmak zorunda kalmıştır Edebiyat, sıkıntılı hayatının yegane saadetidir Şiirlerini Bir Deste Menekşe (1915) ve Feryatlarım (1924) adlarıyla kitaplaştıran Yaşar Nezihenin yaşantısına ayinedarlık eden karamsar bir şiiri vardır Batı etkisi taşıyan şiiri yer yer toplumsal ve siyasi değiniler de taşır Guclu ve dirayetli bir mizaca sahip olan Yaşar Nezihe (Bukulmez soyadını almıştır), 1935 yılında İstanbulda olmuştur
ŞukUfe Nihal:
1896da İstanbulda doğan ŞukUfe Nihal, ozel hocalardan eğitim almış, Edebiyat fakultesini bitirmiştir Başlangıcta Tevfik Fikretin etkisinde aruz olcusuyle şiirler yazarken zaman icinde Milli edebiyat akımının ilkelerine uygun olarak hece olcusunu kullanmaya başlamıştır Aruzla yazdığı şiirleri Yıldızlar ve Golgeler (1919) adı altında kitaplaştırmıştır 1928 oncesinde heceyle yazdıkları ise Hazan Ruzgarları (1927) adlı kitabında bir araya getirilmiştir Hikaye ve roman sahasında da isim yapmış olan ŞukUfe Nihal, edebi kimliğinin yanı sıra yaşantısı ve faaliyetleri ile de dikkat ceker Fatih mitinginde etkileyici bir konuşma yapmış, Turk Kadınlar Birliğinin kurucuları arasında yer almıştır 1973de olmuştur
Alıntı
Osmanlıda Yer Alan Kadınların İsimleri
Zeynep Hatun:
Fatih donemini Mihri Hatunla birlikte temsil eden Zeynep Hatun, adı bilinen ilk Turk kadın şairi olup, kaynaklarda Amasyalı ya da Kastamonulu olduğu ifade edilmektedir Divan edebiyatının şekillenme doneminde Fatih cevresinde hissedilen verimli sanat iklimi, sanata ve sanatcıya hasredilen teşvik bu iki kadın şairin varlık gostermesinde de etkili olmuş olmalıdır Asıl adı Zeynunnisa olan Zeynep Hatun bir kadı kızıdır Bir kadı olan ve şiir calışmalarını anlayışla karşılayan İshak Efendi ile evlenmiştir Kulturlu bir muhitte yetişmiş, Arapca, ve şiirler soyleyecek olgunlukta Farsca oğrenmiş, Mihri Hatun ile tanışıklık kurmuştur, Şiirin yanı sıra beste yapabilecek olcude musıki calışmaları da olan Zeynep Hatun 1563de Amasyada olmuştur
Fatih adına tertip edilmiş bir Divan sahibi olup, eldeki şiirlerine bakılırsa acık ve sade bir soyleyişin sahibidir Bir kıtasının,
Senin husnun benim aşkım senin cevrin benim sabrım
Cihanda dembedem artar tukenmez binihayettir,
beyti unludur
Mihri Hatun:
Fatih donemi şairlerinden olan Mihri Hatun, Zeynep Hatunla birlikte adı bilinen ilk Turk kadın şairlerindendir Amasyalıdır Asıl adı Mihrunnisa ya da Fahrunnisa olup, 1460 ya da 1461 yılında doğmuştur Mihri mahlasını kendisi de bir şair olan babası Mehmet Celebi bin Yahya (Belayi)dan almıştır
Dillere destan bir guzelliğin, hayranlık uyandırıcı bir kultur ve birikimin sahibi olmasına rağmen kendisine yoneltilen butun evlilik tekliflerini geri cevirerek omru boyunca bekar kalmıştır Donemine gore serbest bir yaşantının sahibi olan Mihri, tarihci Hammer tarafından Osmanlıların Saphosu olarak isimlendirilmiştir Cevresinde platonik aşklarına dair fısıltılar daima mevcut bulunan Mihrinin, Muyyedzade Abdurrahman Celebi ve Sinan Paşazade İskender Celebiye duyduğu aşka dair ipuclarına şiirlerinde de rastlamak mumkundur Evinde duzenlediği edebi meclisler gibi, samimi kadın duygularını cekinmeksizin şiirinde terennum etmiş olması cihetiyle de, kendisinden sonra yetişenler arasında en cok XIX asır şairi Nigar binti Osmana benzetilebilir Ona erken bir Nigar Hanım olarak bakmak mumkundur
Kolay soyleniyormuş izlenimi veren sade bir şiiri vardır ve bunlar arasında en başarılı bulunanları nazireleridir Donem şairlerinden Necatinin etkisinde kalan Mihrinin, şiirlerini Necatiye gonderdiği ve onun şiirlerine nazireler yazdığı bilinmektedir
Necatinin unlu Done Done redifli gazeline nazire olarak yazdığı ve;
Ateşi gamda kebab oldu ciğer done done
Goklere cıktı duhanımla şerer done done
matlalı gazeli bunlardan biridir
1506 yılında Amasyada olen Mihri Hatundan geriye eser olarak Divanı kalmıştır
Hubbi Hatun:
Hubbi Hatun bir XVI asır şairi olup Divan şiirinin zirvesini teşkil eden Kanuni donemini kadın şair olarak temsil etmektedir (Aynı asırda, Bakinin hanımı Tuti Kadının da şiir yazdığı soylenmektedir) Asıl adı Ayşe olan Hubbi Hatun da Mihri ve Zeynep gibi Amasyalıdır Kanuninin sut kardeşi Şemsi Celebinin Hanımıdır Bu yakınlık Hubbi Ayşenin saraya intisabına zemin hazırlamış, onceleri II Selimin, sonra da III Muradın nedimesi olarak saray muhitinde şiiri icin gerekli kultur atmosferini bulmuş, zamanın hocalarından dersler almış ve Arapcayı cok iyi oğrenmiştir Şuara tezkirelerinde kendisinden evvelki kadın şairlerden daha kuvvetli olduğu ifade edilirse de, kadın duygularını terennumu ve lirizmi bakımından Mihrinin onune gecemediği fark edilir Erkeksi bir duyuşu vardır
Gazel ve kasideler yazan, Hurşid ve Cemşid adlı uc bin beyti aşkın bir mesnevisi olan Hubbi Hatun 1590 yılında İstanbulda olmuştur
Sıtki Hatun:
XVII asrın ikinci yarısında yaşayan Sıtki Hanımın asıl adı Ummetullah olup, bir kazasker kızıdır Kardeşi Faize Hanım da şairdir ancak Sıtki kadar tanınmış değildir Bayramiye tarikatıne mensup olan Sıtki Hanım gazel ve ilahiler yazmıştır Divanı ile Genci Envar ve Mecmuaul Hayal adlı basılmamış tasavvufi şiir mecmuaları bulunmaktadır 1703 yılında olmuştur
Ani Hatun:
Ani Fatma kulturlu bir ailenin kızı olarak İstanbulda doğmuştur Akıllı, bilgili ve eğitimli bir kadın olup, Hacei Zenan (Kadınların Hocası) lakabıyla anılmıştır Arapca bilen, doğu ve Batı edebiyatlarını oğrenmiş bulunan Ani Hatunun bir Divan teşkil ettiği soylenmekteyse de bu eser ele gecmiş değildir Ani Hatun bir hattat olarak da un yapmıştır Hattatlığının şairliğinden ustun olduğu bazı tezkirelerde ifade edilmektedir 1710 yılında olmuştur
Fıtnat Hanım:
Asıl adı Zubeyde olan Fıtnat Hanım bir şeyhulislam kızı olup adı bize kadar gelen kadın şairler arasında en dikkat cekicilerden birisidir Aydın ve şairi bol bir cevrede yetişmiş, edebi muhitlere girip cıkmıştır Şiirleri kadar nukteleri ve kendisi ile Koca Ragıp Paşa ve şair Haşmet cevresinde teşekkul eden latifelerle de tanınmıştır Ancak bunların bir kısmı kaba olup, orijinal yazılı kaynaklarda mevcut bulunmadığına bakılırsa uydurmadır Fıtnat Hanım kendisini anlamayan, ruhuna denk duşmeyen, şiirle uğraşmasına bir anlam veremeyen bir zat olan Derviş Mehmet Efendi ile yaptığı evlilikte hic mutlu olamamıştır Bir Divan teşkil etmişse de şiirlerinde kadın kalbinin samimiyetini bulmak zordur 1780 yılında olmuştur
Guller kızarır şerm ile ol gonce gulunce,
mısraı ile başlayan şarkısı cok unludur
Leyla Hanım:
Bir kazasker kızı olan Leyla Hanım, Kececizade İzzet Mollanın yeğenidir Cocuk denecek yaşta evlendiyse de bir hafta uzerine, daha ilk geceden kabalıklarına tanık olduğu eşinden ayrılmıştır Saray kadınlarıyla yakın ilişkisi olduğu bilinen, iyi eğitimli ve cok kulturlu bir şairdir Hazır cevaplığı ve nuktedanlığı ile de tanınmıştır Leyla Hanım, Mevlevi tarikatine mensup olup Mihri Hatun kadar olmasa da kadın duygularını biraz olsun terennum etmesiyle ve zamanına gore bir kadın icin serbest sayılabilecek soyleyişleriyle dikkat ceker Edebi bir cevrede yaşamış ve yazmaktan hic uzak kalmamış olan Leyla Hanımın şiir dili acık ve sadedir Bir Divanı vardır 1847 yılında olmuştur
Pur ateşim acdırma sakın ağzımı zinhar
mısraıyla başlayan
Zalim beni soyletme derUnumda neler var
nakaratlı şarkısı cok unludur
Şeref Hanım:
Şeref Hanım şairi bol ve kulturlu bir ailenin kızı olarak 1809 yılında İstanbulda doğmuştur Kadiri ve Mevlevi tarikatlerine mensubiyeti bilinmekte olup, sıkıntılı bir omur gecirdiği II Mahmuda ve Valide Sultana yazdığı şiirlerden anlaşılmaktadır Geleneksel kalıplar icinde kalan şiirlerinde sade ve duzgun bir anlatım vardır Divan sahibidir 1861 yılında olmuştur
Sırri Hanım:
Asıl adı Rahile olup Diyarbakırlıdır 1814 yılında kulturlu bir ailenin kızı olarak dunyaya gelmiştir Divan kulturuyle yetişmiş, bir muddet Bağdadda yaşadıktan sonra İstanbula gelmiş, Kamil Paşa konağının şiiredebiyat sohbetlerine katılmış daha sonra Kamil paşa ile evlenmiştir Kızının olumu uzerine yazdığı icli bir Mersiye ile tanınan Sırri Hanımın bir an oluşturacak kadar şiiri vardır Kadiri olan Sırri Hanım 1877de olmuştur
Adile Sultan:
Donemi, kadın şairler bakımından diğer donemlere nazaran daha zengin bir goruntu veren II Mahmudun kızı olan Adile Sultan, 1825 yılında doğmuştur Cağdaşı olan Leyla ve Fıtnat Hanımlardan daha az başarılı bir şairdir Saray cevresinde iyi bir eğitim almış olmasına rağmen, dil, vezin ve kafiye bakımından cozuk bir dili vardır Aruzun yanı sıra hece olcusuyle de şiirler yazmıştır Fuzuli, Şeyh Galib ve Muhıbbi (Kanuni Sultan Suleyman) etkisindedir Kızını ve kocasını kaybetmiş, bu acılar şiirini etkilemiştir Nakşıbendi tarikatine girmiş, hikemi şiirler de yazmıştır Kendi Divanı basılmamışsa da Muhibbi (Kanuni Sultan Suleyman) Divanının basılmasını sağlamıştır 1898 yılında olmuştur
Nakıye Hanım:
Şeref Hanımın yeğeni olan Hatice Nakıye Hanım 1845 yılında doğmuştur Daha ziyade bir eğitimci olarak tanınır Eğitimli ve kulturlu bir kadın olarak doneminde bir hayli hizmet vermiş, II Abdulhamid tarafından bir Şefkat Nişanı ile odullendirilmiştir Turkce ve Farsca şiirler yazmışsa da şairliği eğitimciliğinin golgesinde kalmış, dergilerde dağınık halde kalan şiirleri bir araya getirilmemiştir Ancak bunların bir kısmı kardeşi Nebil Beyin Divanının sonunda bir bolum halinde, bir kısmı da Ahmet Muhtar Bey tarafından yayımlanmıştır Hic evlenmemiş bulunan Nakıye Hanım 1879 yılında olmuştur
Munire Hanım:
Bir sadrazam kızı olan Munire Hanım 1825 yılında doğmuş ve iyi bir eğitim almıştır Mevlevi tarikatine mensup olup coğu tasavvufi şiirler yazmıştır 1903 yılında olmuştur
Feride Hanım:
Kulturlu bir aileden gelmekte olan Feride Hanım 1837 yılında doğmuştur İlk derslerini, Arapca ve Farsca bilgisini babasından almıştır Hattatlığı da olan Feride Hanım nesih bir Kuran yazmıştır Once eşinin, sonra babasının olumu uzerine ice kapanık bir hayat surmuş, 1903 yılında olmuştur
Saniye Hanım:
1836da Trabzonda doğan Saniye Hanım şiir zevkini de aldığı babası tarafından eğitilmiştir Divan tarzı kadar halk tarzında da şiirler yazmış, aruz kadar hece olcusunu de kullanmıştır Bir Divan teşkil edecek hacimde şiiri olduğu halde bunları tertip etmemiş olan Saniye Hanımın bircok şiiri de bir yangında yok olmuştur Evliliği sebebiyle bir sure Rizede yaşayan Saniye Hanım 1905 yılında Trabzonda olmuştur
Fıtnat Hanım (Trabzonlu, Hazinedarzade):
Tanzimat yıllarında yaşadığı halde geleneksel cizgide şiirler yazan ve kendisinden yaklaşık 1,5 asır evvel yaşamış adaşı Zubeyde Fıtnatla karıştırılmaması icin imzasını Yeni Fıtnat olarak atan Hazinedarzade Fıtnat Hanım 1842 yılında Trabzonda doğmuştur Donemin Trabzon valisi Hazinedarzade Abdullah Paşanın kızıdır
Dort yaşında iken ailesiyle birlikte İstanbula gelen Fıtnat Hanımın eğitimine ailesi tarafından onem verilmiş, cok iyi derecede Farsca oğrenmesi ve tahsiline evliliğinden sonra da devam etmesi sağlanmıştır Ancak şiir ve edebiyatla uğraşmasından hoşlanmayan bir adamla yaptığı ilk evliliğinde mutlu olamadığı, kaynaklarda adı gecmeyen ilk eşinin, uzun ve guzel olduğu icin Fıtnat Hanımın kirpiklerini kestirmeye kaykıştığı bilinmektedir Kocasının şiir ve edebiyatı men etmesi uzerine hattatlığa yonelen Fıtnat Hanım devrinde, bir guzellik şohretine de sahiptir Ahmed Midhat Efendinin kuzeni olduğu soylenen Fıtnat Hanım, Hakkı Tarık Usun derleyerek yayımladığı mektuplara bakılırsa1 Hacei evvel ile bir muaşaka da yaşamıştır Tertip edilmiş fakat basılmamış bir Divanı vardır Divan geleneği icinde eser veren kadın şairlerin en onemlilerinden olup cağdaşı Leyla (Saz) Hanımla birlikte Tanzimat doneminde dergilerde acık imzası gorunen ilk kadın şairlerden biridir 1911 yılında İstanbulda olmuştur
Leyla Hanım (Saz):
1845 yılında İstanbulda doğan Leyla Hanım hekimbaşı İsmail Paşanın kızıdır Babasının gorevi munasebetiyle cocukluk cağında yedi yıl kadar sarayda bulunmuş, bunun neticesinde iyi bir eğitim almıştır Şairliğinin yanı sıra bestekarlığı ile de tanınan Leyla Hanım, Fıtnat Hanımla birlikte dergilerde acık imzasını gorduğumuz ilk kadın şairlerdendir Ancak onun da şiirinde yenilik ceşnisi yoktur Divan geleneğinin bir izleyicisi olarak yazdığı şiirlerini Solmuş Cicekler adı altında kitaplaştırmıştır Leyla Hanım saray cevresini ve adetlerini anlatan anılarıyla da unludur Ancak ilki bir yangında yok olan anılarını ikici kez yazmak zorunda kalmış, bunlar 1920 yılında Vakit gazetesinde yayımlandığı zaman cok ilgi cekmiş, Fransızca olarak da kitap haline getirilmiştir Leyla Hanım 1936 yılında olmuştur
Mahşah Hanım:
1864 yılında Trabzonda doğan Mahşah Hanım ozel hocalardan iyi bir eğitim alarak yetişmiştir Aruz ile Divan tarzında yazdığı şiirlerin yanı sıra, mensubu bulunduğu Nakşi, Kadiri ve Mevlevi tarikatlerinin etkisi altında hece olcusuyle tasavvufi şiirler de kaleme almıştır Musıki ile de uğraşan Mahşah Hanımın guftesi ve bestesi kendisine ait şarkıları vardır Munim Şah yahut Zafer adlı bir tiyatro oyunu da bulunan Mahşah Hanım 1933de İstanbulda olmuştur
Buraya kadar saydığımız isimlerin dışında, daha az tanınmakla birlikte, Hatice İffet, Hasibe Maide, Feride, Habibe, Şerife Ziba, Fatma Kamile gibi şairler de XIX asır icinde Divan geleneğini surdurerek şiir yazmaya devam etmektedirler
Nigar Hanım:
Tanzimat doneminde yaşamış olmakla birlikte şiirlerinde yenileşmenin etkisini taşımayan Leyla ve Fıtnat Hanım gibi kadın şairlerden sonra yeniliğin ilk temsilcisi olarak Nigar Hanımdan2 soz etmek gerekir 1862 yılında İstanbulda doğan Nigar Hanım, Macar Osman Paşanın kızıdır Ortunme cağına kadar mahalle mektebinde ve bir Rum okulunda okumuş, sonra ozel hocalardan ders alarak, Doğu ve Batı bilgilerini iceren kuvvetli bir eğitim gormuştur Cok iyi derecede piyano calan, sekiz lisan bilen Nigar Hanım bir muhtedi olan babasının ikliminde Batılı bir sanat zevki ve yaşam ceşnisine acık olarak yetişmiştir Erken yaşta evlenmiş, fakat mutlu olamayarak eşinden ayrılmıştır İlk zamanlar geleneksel cizgide değerlendirilebilirse de, onceleri Ekremin sonraları Serveti Fununcuların etkisi altında ve Fransız edebiyatını orijinalinden takip edebilmiş olmasının da avantajıyla, yenilik ozelliği taşıyan şiirler vermeye başlamıştır
Nigar Hanım, doneminde sosyal hayattaki değişimin kadın olceğindeki en onemli temsilcisidir Sadece şiiri değil; giyimkuşamı, konuşması, davranışları, tesis ettiği edebi salonu ile de etik ve estetik bir mitin sahibesidir Şiirleri ve yaşantısıyla kadın şairler uzerinde etkili olmuş, onlara yazma ve yazdıklarını yayımlama cesareti vermiştir Dahası, kadınlar kadar erkek şairler uzerinde de etki yaratmış, hissi bir edebiyatın sirayetine katkıda bulunmuştur II Abdulhamid tarafından bir Şefkat Nişanı ile odullendirilen Nigar Hanım bir donem Hanımlara Mahsus Gazetenin baş yazarıdırFerdiyetci bir muhteva taşıyan şiirinde Balkan Harbi ve I Cihan Harbinden sonra milli duyguların ağırlık kazandığı fark edilir Dil ve vezin bakımından zaman zaman cozuk, fakat hakim vasfı samimiyeti olan bir şiiri vardır Sağlığında Efsus (II; 1887, 1890), Niran (1896), Aksi Seda (1899), Safahatı Kalb (1901), Elhanı Vatan (1916) adlı eserleri yayımlanan Nigar Hanımın olumunden sonra Tesiri Aşk (1978) adlı tiyatro eseri basılmış olup doneminde oynanan (1912) fakat basılmayan Gırive adlı bir oyunu da mevcuttur Yirmi cilt kadar olduğu bilinen gunluklerinin on ucu Aşiyan muzesinde muhafaza edilmektedir Bu muazzam eser bizde Batı tarzında gunluk edebiyatının da ilk orneğidir Yaşantısı, eserleri, hissedişi ile ilklere imzasını atan fakat birinci sınıf bir şair olamayan Nigar Hanım Meşrutiyet sonrasında değişen edebi beğeniye ayak uyduramayarak geri planda kalmış, 1918 yılında İstanbulda olmuştur
Nigar Hanıma gelinceye kadar kadın şairlerde az veya cok olcude fakat daima hissedilen erkek soylemi Nigar Hanım ile etkisini kaybetmiştir O, samimi kadın duygularını terennum eden ilk şairimizdir Turk kadın şiirinin Nigar Hanımla başladığından soz etmek abartı değildir
Makbule Leman:
Yenileşme doneminin Nigar Hanımla birlikte burc isimlerinden biri olan Makbule Leman3 1865 yılında İstanbulda doğmuştur V Murad sarayında Kahvecibaşı İbrahim Efendinin kızıdır Bir goruşe gore Ruşdiyede okumuş, sonra ozel dersler alarak yetişmiştir Bir donem Hanımlara Mahsus Gazetenin baş yazarı olan Makbule Leman, II Abdulhamid tarafından Şefkat Nişanı ile odullendirilmiştir Omrunun son on dort yılını tedavisi imkansız bir hastalığın esiri olarak yatakta gecirmiştir Kısacık omrune şiirlerinin yanı sıra denemeler, hikayeler de sığdıran Makbule Lemanın sağlığında yayımlanan şiirlerinin sayısı on ikidir Bunlar tur ayrımına gidilmeksizin Makesi Hayal (1896) adıyla bir araya getirilmiş, olumunden (1898) sonra bu eser, eşi tarafından, Makbule Leman hakkında yazılanlarla bir arada ikinci kez bastırılmıştır
Abdulhak Mihrunnisa:
Abdulhak Hamid Tarhanın en kucuk kardeşi olan Abdulhak Mihrunnisa 1864 yılında İstanbulda doğmuştur Evlilik hayatında mutlu olamayarak boşanmıştır Dağınık halde ceşitli dergilerde ve mecmualarda kalan şiirlerinde kuvvetle ağabeyi Hamid etkisinde kaldığı gorulmektedir 1943 yılında olmuştur
Meşrutiyet Yılları
II Meşrutiyete takaddum eden yıllarda şohretinin zirvesinde bulunan Nigar Hanım, Fatma Aliye ve Emine Semiye gibi oncu kadınlar Meşrutiyetin getirdiği yeni hayatın ve değişen edebi beğeninin gereklerine ayak uydurmakta gucluk cekerler ve unutuluşun kucağına zirveden duşerler Bununla birlikte Meşrutiyet doneminde şiir ve nesir sahasında eser verecek kadın ediplerimiz, arkalarında kısık sesli ve az sayıda da olsa hemcinsleri tarafından acılmış bir yol bulurlar Meşrutiyet donemi aydınının uzerinde fikir birliği ettiği alanlardan birisi de kadın meselesidir İslamcılık, Turkculuk, Batıcılık, Osmanlıcılık başta olmak uzere donemin belli başlı fikir akımları programlarında mutlaka kadın meselesine yer verirler Cozum onerileri ve programlar az ya da cok farklılık gosterse de ortada kadına dair bir problem ve kadının durumunun iyileştirilmesi gibi bir gereklilik olduğu Meşrutiyet aydını tarafından tartışmasız olarak kabul gormektedir İyileştirme carelerinin eğitimle ic ice durduğunun fark edilmesi (hem kadının hem erkeğin eğitimiyle) neticesinde, Meşrutiyet doneminde kadının eğitim seviyesinde onceki yıllara gore nisbi de olsa bir iyileşme fark edilir Kadın mecmualarının sayısı gibi eli kalem tutan kadın sayısında da ani bir artış fark edilir Meşrutiyetten Cumhuriyete kadar olan donem, kendini ifade hususunda imkanları daha elverişli, lugatini nisbeten sadeleştirmiş, hece olcusu ve toplumsal gerceklerle tanışık, Divan edebiyatı etkisinden uzaklaşmış bir kadın şair tipiyle karşılaşmamıza imkan hazırlamışsa da, bu şairin olgunluk noktasını yakaladığından soz etmek henuz mumkun değildir
İhsan Raif:
1877 yılında Beyrutta doğan İhsan Raif4 bir mutasarrıf kızıdır Babasının gorevi nedeniyle pek cok yer gormek imkanını bulmuş fakat aynı nedenden dolayı duzenli bir eğitim alamamış, daha ziyade ozel hocalar elinde yetiştirilmiştir Meşrutiyet devrinde parlayan en onemli kadın şairlerden birisi ve hece olcusuyle yazan ilk kadın şairdir O da Nigar Hanım gibi edebi salon tesis etmiş, şiiri zaman icinde toplumsal bir muhteva kazanmıştır Sade bir dili, yalın bir anlatımı vardır 1926 yılında Pariste olmuştur
Yaşar Nezihe:
1880 yılında İstanbulda doğan Yaşar Nezihe5 yoksul bir ailenin cocuğudur Annesinin olumunden sonra baş başa kaldığı babası okuması yazması olmayan bir mustahdem olup, kızının okumasına ortam sağlayamamıştır Yoksulluğu ve eğitimsizliği ile, sosyal statusu ve yaşam standardı yuksek ailelere mensup diğer kadın şairlerden ayrılan Yaşar Nezihe kendi kendisini yetiştirmiştir Yoksulluk ve sıkıntılar omru boyunca arkasını bırakmamış, yaptığı uc evlilikte de mutlu olamamış, gecimini sağlamak icin evde ve dışarıda ceşitli işlerde calışmak zorunda kalmıştır Edebiyat, sıkıntılı hayatının yegane saadetidir Şiirlerini Bir Deste Menekşe (1915) ve Feryatlarım (1924) adlarıyla kitaplaştıran Yaşar Nezihenin yaşantısına ayinedarlık eden karamsar bir şiiri vardır Batı etkisi taşıyan şiiri yer yer toplumsal ve siyasi değiniler de taşır Guclu ve dirayetli bir mizaca sahip olan Yaşar Nezihe (Bukulmez soyadını almıştır), 1935 yılında İstanbulda olmuştur
ŞukUfe Nihal:
1896da İstanbulda doğan ŞukUfe Nihal, ozel hocalardan eğitim almış, Edebiyat fakultesini bitirmiştir Başlangıcta Tevfik Fikretin etkisinde aruz olcusuyle şiirler yazarken zaman icinde Milli edebiyat akımının ilkelerine uygun olarak hece olcusunu kullanmaya başlamıştır Aruzla yazdığı şiirleri Yıldızlar ve Golgeler (1919) adı altında kitaplaştırmıştır 1928 oncesinde heceyle yazdıkları ise Hazan Ruzgarları (1927) adlı kitabında bir araya getirilmiştir Hikaye ve roman sahasında da isim yapmış olan ŞukUfe Nihal, edebi kimliğinin yanı sıra yaşantısı ve faaliyetleri ile de dikkat ceker Fatih mitinginde etkileyici bir konuşma yapmış, Turk Kadınlar Birliğinin kurucuları arasında yer almıştır 1973de olmuştur
Alıntı