Duşman 18 Mart 1915' te donanma saldırısında başarısızlığa uğraması uzerine karadan zorlama yapmak uzerine boğaz dışındaki adalara yığınak yapmaya koyuldu Bu haber alındıktan sonra 22 Mart 1915' te Canakkale bolgesinde beşinci ordu kuruldu Butun kuvvetler ordu emrindeydi Ordu onbeşinci kolorduyu Maydos cevresinde bırakarak 19 tumeni 19 Nisan' da yedek alarak Biga' ya geldi 25 Nisan 1915' te tanyeri ağarırken Arıburnu ve Seddulbahir bolgesine ilk duşman birlikleri cıktı Arıburnu' na cıkan kuvvet gozetleme taburunu puskurterek, sonradan Kemalyeri adı verilen yere kadar ilerledi burada arkasından koşup gelen 27 Turk alayı ile karşılaştı Duşman cıkarmasını haber alan Mustafa Kemal, Conkbayırı yonunde yuruyen duşmana karşı ordudan emir almayı beklemeden kuvvetlerini harekete gecirdi Birliklerine kendisi yol bularak Kocacimen tepesine vardı Askerlerine orada kısa bir dinlenme vererek, Alata gidilmediği icin yanındakilerle yaya olarak Conkbayırına geldi Orada cephaneleri bittiği icin ve duşmanca kovalanan bir gozetleme boluğune rastladı: Nicin kacıyorsunuz? Dedi Efendim duşman Nerede duşman? İşte diye 261 rakımlı tepeyi gosterdi Gercekten de duşman birinci avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, serbestce ilerliyordu Askerleri dinlenmeleri icin bırakmış ve duşman da bu tepeye gelmişti Duşman ona kendi askerlerinden daha yakındı Bulunduğu yere gelseler kuvvetleri pek kotu duruma duşeceklerdi O zaman bir mantıkla mı yoksa icgudusel olarak mı bilinmez kacan erlere: Duşmandan kacılmaz, dedi Cephanemiz kalmadı, dediler Cephanemiz yoksa sungumuz var, dedi Ve bağırarak: Sungu tak! Dedi Yere yatırdı Aynı zamanda Conkbayırı' na doğru ilerleyen piyade alayı ile Cebel bataryasının erlerini marş marşla bulunduğu yere gelmeleri icin emir subayını yoladı Erler yere yatınca, duşmanda yere yatmıştı İşte savaşın kazanıldığı an bu andı
SAVARONA
Ataturk' un İstanbul' daki mutluluklarından biri Florya' yı keşfetmesi oldu Birkac gidip gelmeden sonra buradaki plajı canlandırmaya karar verdi Deniz koşku, alaturka deniz hamamı gibi birşeydi Ataturk denize o kadar ihtiraslı bağlanmıştı ki yıllarca yaz aylarını adeta su icinde gecirdi Yuzme ve kurek idmanları yapar ve burada da halktan ayrılmazdı İlk projeye gore Ataturk Koşku kumsalın sonundaki bir tepecik ustune yapılacaktı, aşağıda da bir banyo yeri hazırlanacaktı Kalabalıktan uzaklaşmayı istemedi Yine ilk projeye gore demir yolu geriye alınacaktı:
Canım, dedi Ankara' da dağ başında yaşıyorum, İstanbul' da Saraya hapsoluyorum; bırakın burada gelenleri gidenleri, hic olmassa tren gurultusu duyayım
Son zamanlarda Şile' yi gormuş, pek sevmişti yaşasaydı orasını da canlandıracaktı
Buyukce tekne olarak emrinde Ertuğrul Yatı vardı Marmara icin yapılmış bu yatla bir defa Karadeniz' e cıkmıştı Sert bir havada yat az daha batıyordu Memleket kıyılarını dolaşmak uzere İstanbul' dan uzaklaşınca Denizyolları' nın bir yolcu gemisini seferden alıkoymak gerekiyordu İşte Ataturk' e yeni bir yat alınması bu gereksinimden doğmuştu
Amerikalı bir milyoner kadının yaptırmış olduğu Savarona, ileri surulen bir duşunceye gore Amerika' ya sokulmadığı icin, ucuza almıştı Planlarını gormuş ve yatı cok beğenmişti Ne yazık ki yat geldği zaman Ataturk'un olumcul bir hastalığı vardı Pek sevdiği bu yatta cok zamanı yatakta gecirdi Bir gun şoyle dedi:
Bir cocuk oyuncağını bekler gibi bu yatı beklemiştim Mezarım mı olacak bu tekne benim? Ataturk' u olum yatağına Savarona' daki kamarasından bir koltuğun icinde ancak goturebildiler Yat Dolmabahce Sarayı onunde boynunu bukerek Ataturk'u boşuna bekledi
Ataturk ve Onu Ağlatan Arya: Tosca
“Ataturk’un cok duygulu olduğu bir akşamdı Bir şeye iclenmiş olduğu belliydi Tosca Operası’ndan Cavaradossi’nin unlu aryasını cok severdi ve bana bircok kez caldırmıştı O gece de biliyordum ki sıra Tosca’ya da gelecek ‘Hatta bir yanlış yapmayım’ diye aryanın notalarını bile yazmıştım ve cebimde hazır bulunduruyordum Nihayet bana dondu, ‘Cal bakalım şu Tosca’yı’ dedi Ben notayı cıkarttım ‘Hayır, hayır oyle değil Notayı bırak, notasız cal’
Notayı bıraktım, gozlerimi kapadım, konsantre oldum, başladım calmaya Henuz bir iki nota calmıştım ki, ‘Hayır olmadı, bana don, bana cal Benim gozlerime bak oyle cal’ dedi
Masada oturuyordu O’na dondum ve calmaya başladım ‘Gene olmadı, bana daha yaklaş’ dedi Yaklaştım, cok yaklaştım Belliydi ki cok uzak bir anısının icine gomulmek istiyor ve icinden cok eski zamanlara ait birşeyler taşıyor, fışkırıyor, fışkırıyordu İcinde kopan fırtınayı dindiremiyordu bir turlu Sonunda, ‘Kemanın sapını omuzuma dayayacaksın ve oyle calacaksın’ dedi
“Bir an icin gozunuzun onune getirin; tarihimizde yaşamış, yaşayacak en buyuk Turk, bir sanatcıya ‘Kemanının sapını omuzuma daya ve o şekilde en sevdiğim melodiyi cal’ diyor Ben de, ibadet eder gibi, huşu icinde Cavaradossi’nin aryasını calmaya başladım Ataturk, gozleri kapalı, biraz madeni ahenkli, biraz kısık, cok tatlı, cok anlamlı sesiyle melodiyi soylerken, gozlerinden sicim gibi yaşlar akıyordu Aryayı belki onbeş kez tekrarladım
Prof Dr Remzi Atak’ın anlattığı bu anıdan da anlaşıldığı gibi Ataturk’un en sevdiği yapıtların başında “Tosca gelirdi
Ataturk’un kurduğu kucuk orkestranın şefliğini yapmış olan muzisyen Enver Kapelman, Ataturk’un bu yapıta duşkunluğunu şoyle acıklıyor:
“Mustafa Kemal, Sofya’da askeri ataşe olarak bulunduğu sırada, devamlı operaya giderdi O sırada Tosca’da oynayan sopranoya hayrandı Aradan gecen yıllar bu sevgiyi O’na unutturamamıştı Akşamları O’na defalarca Tosca’dan parcalar calardım
Tosca’nın aryasıyla ilgili Veli Laik’in de başından gecen ilginc bir anı var:
“Viyana’da kurduğumuz bir hafif muzik orkestrasıyla bir sure Avusturya’da calıştıktan sonra, aldığımız bir teklif uzerine İstanbul’a gelmiştik Beş kişiydikRosenbaum (keman), Masarik (viyolonsel ve saksafon), Marcel Bi (piyano), Poldi (bateri) ve ben Orkestramız 193337 yılları arasında Ataturk’un emrindeydi Surekli olarak Park Otel’de calışırdık, ama Ataturk her gittiği yere bizi gotururdu
“1935 yılında, Sıraselviler’deki Ateş Kulubu’nde Ataturk’un yakını olan bir paşanın kızı evleniyordu Duğune Ataturk de onur vermişti Torenin acılış dansını gelinle kendisi yapmak istemiş ama kulubun orkestrasını beğenmemiş Bizi cağırttı Acele Ateş Kulubu’ne gittik Ataturk’un cok sevdiği SOE (Ich suche dringend Liebe) fokstrotunu calmaya başladık ve Ataturk, gelin hanımla acılış dansını yaptı
“Bir ara Ataturk, bazı yakınlarıyla beraber ayrı bir odaya cekildi Orada da muzik calınsın istemiş Oda kucuk olduğu icin Masarik ile ben gittik Bir sure caldıktan sonra Ataturk arkadaşlarına, ‘Size muzisyenlerin gucunu gostermek istiyorum’ dedi
“Nota kağıdı getirtti, Masarik’e uzattı, ‘Soyleyeceğim şarkıyı yaz’ dedi ve Tosca’nın buyuk aryasını soylemeye başladı Masarik nota yazmasını pek bilmezdi Bana baktı Ben de ona Almanca ‘Bir şeyler yaz’ dedim Ataturk aryayı soyluyor, Masarik yazıyordu Arya bitti ama Masarik’in yazdığı notanın parca ile hic ilgisi yoktu Ataturk notayı aldı, arkadaşlarına gosterdi ve her zaman muzisyenlere hayranlık duyduğunu soyleyerek bizi onurlandırdı Sonra notayı Masarik’e uzattı ve ‘Şimdi bunu calın’ dedi Biz aryayı, notaya bakar gibi yapıp ezbere caldık Uzunca bir sure sonra Ataturk buyuk salona cıktı Biraz oturduktan sonra Masarik’in yazdığı notayı istedi, hemen getirip kendisine verdiler O da yaverini cağırıp ‘Bunu kulubun orkestrasına ver, calsınlar’ dedi Masarik ile ben Ataturk’un masasında oturuyorduk Ne yapacağımızı şaşırdık Yavaşca ayağa kalktım, orkestranın kemancısına yaklaştım ve meseleyi soyledim Orkestra elemanları nota kağıdına bakıp inceler gibi yaptılar ve ezbere bildikleri aryayı calmaya başladılar Ben sevincten yerimde duramıyordum Cok guc bir durumdan kurtulmuştuk Yavaş adımlarla yerimi almak uzere masaya dondum Tam oturacağım sırada Ataturk bana dondu ve ‘Olduğun yerde biraz dur’ dedi
Sonra yaverini cağırttı, kulağına bir şeyler soyledi Yaver bufeye gitti ve elinde bir bardakla dondu Bardağı bana uzattı Bir viski bardağına, ağzına kadar rakı doldurmuşlardı Ataturk ‘Bir yudumda ic’ dedi Yapılan sahtekarlığı daha başında anlamıştı ve beni cezalandırıyordu İckiye hic dayanıklı değilimdir Rakıyı bir yudumda ictim Yan odalardan birine koştum, kanepeye uzandım Bayılmışım
Ataturk, yalnızca Tosca Operası’nı ya da Klasik Batı Muziği’ni değil, muziğin her turunu seviyordu Hicbir ayırım yapmadan muziğin bizzat kendini cok seviyordu ve insan yaşamında muziğin cok onemli bir yeri olduğuna inanıyordu 14 Ekim 1925’te İzmir Kız Oğretmen Okulu’nu ziyareti sırasında oğrencilerin “Hayatta muzik gerekli midir? sorusuna verdiği şu yanıt bugun de aynı etkinliğini korumaktadır:
“Hayatta muzik gerekli değildir, cunku hayat muziktir Muzikle ilişkisi olmayan canlılar insan değildir Eğer soz konusu olan insan hayatı ise, muzik mutlaka vardır Muziksiz hayat zaten var olamaz Muzik, hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve herşeyidir Yalnız muziğin şekli duşunceye gore değişir
SAVARONA
Ataturk' un İstanbul' daki mutluluklarından biri Florya' yı keşfetmesi oldu Birkac gidip gelmeden sonra buradaki plajı canlandırmaya karar verdi Deniz koşku, alaturka deniz hamamı gibi birşeydi Ataturk denize o kadar ihtiraslı bağlanmıştı ki yıllarca yaz aylarını adeta su icinde gecirdi Yuzme ve kurek idmanları yapar ve burada da halktan ayrılmazdı İlk projeye gore Ataturk Koşku kumsalın sonundaki bir tepecik ustune yapılacaktı, aşağıda da bir banyo yeri hazırlanacaktı Kalabalıktan uzaklaşmayı istemedi Yine ilk projeye gore demir yolu geriye alınacaktı:
Canım, dedi Ankara' da dağ başında yaşıyorum, İstanbul' da Saraya hapsoluyorum; bırakın burada gelenleri gidenleri, hic olmassa tren gurultusu duyayım
Son zamanlarda Şile' yi gormuş, pek sevmişti yaşasaydı orasını da canlandıracaktı
Buyukce tekne olarak emrinde Ertuğrul Yatı vardı Marmara icin yapılmış bu yatla bir defa Karadeniz' e cıkmıştı Sert bir havada yat az daha batıyordu Memleket kıyılarını dolaşmak uzere İstanbul' dan uzaklaşınca Denizyolları' nın bir yolcu gemisini seferden alıkoymak gerekiyordu İşte Ataturk' e yeni bir yat alınması bu gereksinimden doğmuştu
Amerikalı bir milyoner kadının yaptırmış olduğu Savarona, ileri surulen bir duşunceye gore Amerika' ya sokulmadığı icin, ucuza almıştı Planlarını gormuş ve yatı cok beğenmişti Ne yazık ki yat geldği zaman Ataturk'un olumcul bir hastalığı vardı Pek sevdiği bu yatta cok zamanı yatakta gecirdi Bir gun şoyle dedi:
Bir cocuk oyuncağını bekler gibi bu yatı beklemiştim Mezarım mı olacak bu tekne benim? Ataturk' u olum yatağına Savarona' daki kamarasından bir koltuğun icinde ancak goturebildiler Yat Dolmabahce Sarayı onunde boynunu bukerek Ataturk'u boşuna bekledi
Ataturk ve Onu Ağlatan Arya: Tosca
“Ataturk’un cok duygulu olduğu bir akşamdı Bir şeye iclenmiş olduğu belliydi Tosca Operası’ndan Cavaradossi’nin unlu aryasını cok severdi ve bana bircok kez caldırmıştı O gece de biliyordum ki sıra Tosca’ya da gelecek ‘Hatta bir yanlış yapmayım’ diye aryanın notalarını bile yazmıştım ve cebimde hazır bulunduruyordum Nihayet bana dondu, ‘Cal bakalım şu Tosca’yı’ dedi Ben notayı cıkarttım ‘Hayır, hayır oyle değil Notayı bırak, notasız cal’
Notayı bıraktım, gozlerimi kapadım, konsantre oldum, başladım calmaya Henuz bir iki nota calmıştım ki, ‘Hayır olmadı, bana don, bana cal Benim gozlerime bak oyle cal’ dedi
Masada oturuyordu O’na dondum ve calmaya başladım ‘Gene olmadı, bana daha yaklaş’ dedi Yaklaştım, cok yaklaştım Belliydi ki cok uzak bir anısının icine gomulmek istiyor ve icinden cok eski zamanlara ait birşeyler taşıyor, fışkırıyor, fışkırıyordu İcinde kopan fırtınayı dindiremiyordu bir turlu Sonunda, ‘Kemanın sapını omuzuma dayayacaksın ve oyle calacaksın’ dedi
“Bir an icin gozunuzun onune getirin; tarihimizde yaşamış, yaşayacak en buyuk Turk, bir sanatcıya ‘Kemanının sapını omuzuma daya ve o şekilde en sevdiğim melodiyi cal’ diyor Ben de, ibadet eder gibi, huşu icinde Cavaradossi’nin aryasını calmaya başladım Ataturk, gozleri kapalı, biraz madeni ahenkli, biraz kısık, cok tatlı, cok anlamlı sesiyle melodiyi soylerken, gozlerinden sicim gibi yaşlar akıyordu Aryayı belki onbeş kez tekrarladım
Prof Dr Remzi Atak’ın anlattığı bu anıdan da anlaşıldığı gibi Ataturk’un en sevdiği yapıtların başında “Tosca gelirdi
Ataturk’un kurduğu kucuk orkestranın şefliğini yapmış olan muzisyen Enver Kapelman, Ataturk’un bu yapıta duşkunluğunu şoyle acıklıyor:
“Mustafa Kemal, Sofya’da askeri ataşe olarak bulunduğu sırada, devamlı operaya giderdi O sırada Tosca’da oynayan sopranoya hayrandı Aradan gecen yıllar bu sevgiyi O’na unutturamamıştı Akşamları O’na defalarca Tosca’dan parcalar calardım
Tosca’nın aryasıyla ilgili Veli Laik’in de başından gecen ilginc bir anı var:
“Viyana’da kurduğumuz bir hafif muzik orkestrasıyla bir sure Avusturya’da calıştıktan sonra, aldığımız bir teklif uzerine İstanbul’a gelmiştik Beş kişiydikRosenbaum (keman), Masarik (viyolonsel ve saksafon), Marcel Bi (piyano), Poldi (bateri) ve ben Orkestramız 193337 yılları arasında Ataturk’un emrindeydi Surekli olarak Park Otel’de calışırdık, ama Ataturk her gittiği yere bizi gotururdu
“1935 yılında, Sıraselviler’deki Ateş Kulubu’nde Ataturk’un yakını olan bir paşanın kızı evleniyordu Duğune Ataturk de onur vermişti Torenin acılış dansını gelinle kendisi yapmak istemiş ama kulubun orkestrasını beğenmemiş Bizi cağırttı Acele Ateş Kulubu’ne gittik Ataturk’un cok sevdiği SOE (Ich suche dringend Liebe) fokstrotunu calmaya başladık ve Ataturk, gelin hanımla acılış dansını yaptı
“Bir ara Ataturk, bazı yakınlarıyla beraber ayrı bir odaya cekildi Orada da muzik calınsın istemiş Oda kucuk olduğu icin Masarik ile ben gittik Bir sure caldıktan sonra Ataturk arkadaşlarına, ‘Size muzisyenlerin gucunu gostermek istiyorum’ dedi
“Nota kağıdı getirtti, Masarik’e uzattı, ‘Soyleyeceğim şarkıyı yaz’ dedi ve Tosca’nın buyuk aryasını soylemeye başladı Masarik nota yazmasını pek bilmezdi Bana baktı Ben de ona Almanca ‘Bir şeyler yaz’ dedim Ataturk aryayı soyluyor, Masarik yazıyordu Arya bitti ama Masarik’in yazdığı notanın parca ile hic ilgisi yoktu Ataturk notayı aldı, arkadaşlarına gosterdi ve her zaman muzisyenlere hayranlık duyduğunu soyleyerek bizi onurlandırdı Sonra notayı Masarik’e uzattı ve ‘Şimdi bunu calın’ dedi Biz aryayı, notaya bakar gibi yapıp ezbere caldık Uzunca bir sure sonra Ataturk buyuk salona cıktı Biraz oturduktan sonra Masarik’in yazdığı notayı istedi, hemen getirip kendisine verdiler O da yaverini cağırıp ‘Bunu kulubun orkestrasına ver, calsınlar’ dedi Masarik ile ben Ataturk’un masasında oturuyorduk Ne yapacağımızı şaşırdık Yavaşca ayağa kalktım, orkestranın kemancısına yaklaştım ve meseleyi soyledim Orkestra elemanları nota kağıdına bakıp inceler gibi yaptılar ve ezbere bildikleri aryayı calmaya başladılar Ben sevincten yerimde duramıyordum Cok guc bir durumdan kurtulmuştuk Yavaş adımlarla yerimi almak uzere masaya dondum Tam oturacağım sırada Ataturk bana dondu ve ‘Olduğun yerde biraz dur’ dedi
Sonra yaverini cağırttı, kulağına bir şeyler soyledi Yaver bufeye gitti ve elinde bir bardakla dondu Bardağı bana uzattı Bir viski bardağına, ağzına kadar rakı doldurmuşlardı Ataturk ‘Bir yudumda ic’ dedi Yapılan sahtekarlığı daha başında anlamıştı ve beni cezalandırıyordu İckiye hic dayanıklı değilimdir Rakıyı bir yudumda ictim Yan odalardan birine koştum, kanepeye uzandım Bayılmışım
Ataturk, yalnızca Tosca Operası’nı ya da Klasik Batı Muziği’ni değil, muziğin her turunu seviyordu Hicbir ayırım yapmadan muziğin bizzat kendini cok seviyordu ve insan yaşamında muziğin cok onemli bir yeri olduğuna inanıyordu 14 Ekim 1925’te İzmir Kız Oğretmen Okulu’nu ziyareti sırasında oğrencilerin “Hayatta muzik gerekli midir? sorusuna verdiği şu yanıt bugun de aynı etkinliğini korumaktadır:
“Hayatta muzik gerekli değildir, cunku hayat muziktir Muzikle ilişkisi olmayan canlılar insan değildir Eğer soz konusu olan insan hayatı ise, muzik mutlaka vardır Muziksiz hayat zaten var olamaz Muzik, hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve herşeyidir Yalnız muziğin şekli duşunceye gore değişir