Özgül Fobi ve EMDR

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
57
Yaş
36
Coin
256,936
Özgül fobi; Kişinin, gerçek tehlike durumu olmayan belirli nesne veya durumlara gereğinden fazla ve makul olmayan korku geliştirmesidir. Özgül fobide korku, sınırlı ve belirli bir uyaran tarafından ortaya çıkarılmaktadır (örümcek, yükseklik vs). Bu uyaranlarla karşılaşma yoğun korku ve kaçınma davranışı ortaya çıkarır. Özgül fobi tanısı için semptomların en az 6 aydır mevcut olması gerekmektedir. Yani özgün fobinin, bazı durumlardan, nesnelerden duyulan ve dışarıdan durum ile orantısız görünen korku tepkisi olduğunu ifade edebiliriz.

Özgül fobinin kapsamı çok geniş olmakla birlikte en sık görülen fobiler şunlardır:

*Hayvan Tipi(Böcek, kedi, yılan vs.)

*Doğal çevre tipi(Yükseklik, fırtına, şimşek vs.)

*Kan-enjeksiyon-yaralanma tipi( iğne, tıbbi girişimler, kan ve yara görme)

*Durumsal tip(Toplu taşıma, tüneller, köprü, asansör, uçak, kapalı alanalr vs.)

*Diğer(Nefessiz kalma, yutma, kostümlü karakterler vs)

Hayvan, doğa ve kan fobisi gibi fobiler çocukluk çağında başlangıç gösterirken; durumsal fobi gibi durumlar genç erişkinlikte başlamaktadır. Fobilerin ileri yaşlarda edinilmiş olması fobilerin kronikleşme olasılığını arttırmaktadır.

Özgül fobinin sosyal fobi gibi durumlarla da sık sık karıştırıldığı görülmektedir. Özgül fobinin diğer fobi türlerinden farkı sadece özgül durumlar karşısında ya da o durumlar/nesneler ile karşılaşma ihtimali karşısında belirmesi, diğer zamanlarda kişide bir rahatsızlık belirtisinin görülmemesidir.

Özgül fobilerin basit fobi olarak adlandırıldığı da görülür. Korku ve kaygıya sebep olan nesne ile karşılaşma durumunda panik ataklar ortaya çıkabilir. Kişi, uyaran nesnelerden kaçınma yoluna başvurabilir. Fobik nesne ile karşılaşma ihtimali ise beklenti anksiyetesine neden olabilir. Fobik durum veya nesne ile karşılaşma sonucunda kişide çarpıntı, terleme, titreme, ateş basması sıklıkla görülebilen fiziksel semptomlardır(Sungur 1997).

Özgül fobinin 3 ana bileşenli yapısından söz edilebilir:

1.Temel korku

2.Fobik uyaranla karşılaşma ihtimaline karşın yaşanan önsezi anksiyetesi

3.Bu anksiyeteyi azaltmak adına girişilen kaçınma davranışları

Özgül fobisi olan kişilerde en yoğun gözlenen durum kaçınma davranışıdır. Kişi korktuğu durum, nesne ne ise onunla karşılaşmamak için hayatını düzenler. Kedi fobisi olan biri sosyalleşme zamanlarında bahçeli bir yerde oturamaz, asansör korkusu olan biri çok beğense de yüksek katlı bir evi tutamaz vs. Durumun niteliğine ve kişideki tepkiselliğin düzeyine göre bu kaçınma, minik düzenlemelerden kişinin hayatını zorlaştıracak, hayat kalitesini düşürecek kadar büyük dönüşümlere kadar bir skala izler.

Özgül fobiler tedaviye oldukça açık olan ve başvurulduğu takdirde yüksek oranla başarı ile sonuçlanan terapi desteği ile ortadan kalkabilen durumlardır. Bu korkuların tedavisinde ilaçların payı azdır; çoğu zaman tercih edilmez. Özgül fobilerde medikal tedaviler çok sık uygulanmasa da seçici serotonin geri-alım inhibitörlerinin (SSGI) etkili olduğuna dair çalışmalar da mevcuttur (Benjamin et al. 2000, Murphy et al. 2000). Genelde terapi desteği ile çözüm bulunan bir durum olduğunu ifade etmek yanlış olmaz. Ancak burada şöyle bir sıkıntı karşımıza çıkar; özgül fobisi olan kişiler destek arayışına çok fazla girmezler. İstatistiklere göre özgül fobisi olan her altı kişiden sadece bir tanesi tedaviye başvurur. Klinik gözlem, başka sorun alanlarıyla (depresyon, kaygı vs.) gelen danışanlarda bazen tesadüfen çoğunlukla anemnez sırasında bu bilgiye ulaşılıp tedavi planına dahil edildiği yönündedir.

Özgül fobisi olan kişilerin başvuru yapmamalarının başlıca nedenlerinden biri gündelik hayatlarında olumsuz yönde etkisini yoğun olarak hissetmemeleri olduğu görülür. Ama bu konuda yapılan çalışmalar bunun tam tersini gösterir niteliktedir. Özgül fobi üzerinde yapılan bir çalışmada, özgül fobisi olan kişilerin %15’inin bir ayda bir hafta ya da daha uzun süre ile işe gidemediklerini göstermiştir. Özgül fobi ile depresyon arasındaki ilişkiye baktığımızda ise özgül fobisi olanların %28,6’sında depresyon da görülmektedir. Depresyonun toplumdaki genel yaygınlığının %4 olduğu düşünüldüğünde bu oranın oldukça yüksek olduğu daha net anlaşılabilir.

Özgül fobinin neden geliştiğine dair pek çok açıklama vardır; bunlardan bir kaçını burada paylaşacağım. Özgül fobilerin oluşumunda kişilerin yaşadığı olumsuz-travmatik olayların etkili olduğu düşünülür. Bu çoğu zaman geçerli olan bir önerme olsa da mutlak bir yargı olarak kabul etmek doğru olmayacaktır. Travmatik olayların yanı sıra korkuların, genetik olarak belirlendiğini gösteren araştırmalar da mevcuttur: Yapılan deneylerden birinde daha önce hiç yılanla karşılaşmamış maymuna yılan resmi gösterildiğinde büyük bir korku tepkisi gösterdiği görülmüştür. Fobilerin ailevi geçişlerinin olması da az rastlanan bir durum değildir. Anne ya da babası köpekten korkup ondan kaçındığında, dünyayı anne babasından gözleri ile gören ve onların tepkilerine göre pozisyon alan çocuğun köpeğe sempati duymasını bekleyemeyiz.

Evrimsel açıklamaya baktığımızda ise Darwinci açıklama korkunun evrimsel bir temeli olduğunu gösterir. Fobilerin nesiller boyu genetik yoluyla aktarılabildiğini, özellikle de bazı korkuların(yükseklik, yılan gibi yaşamı tehdit edebilecek hayvanlar ya da durumlar) evrensel olduğunu ifade eden bu kurama göre bu korkular hayatta kalmaya yardımcı olmuş ve doğal seçilim açısından avantaj sağlamıştır. Bu teoriye göre, bu korkular doğuştan gelmeyebilir ancak diğerlerine oranla çok daha kolay edinilir ve sönmeye dirençlidir.

Freud’un Küçük Hans olgusunda, Hans atlara karşı “anlamsız” bir korku geliştirmiştir. Buna Freud’un yorumu kastrasyon korkusu olduğu yönündedir. Freud sevilen birisinden ayrılma ya da onu kaybetme endişesinden kaynaklanan duyguların fobilerin gelişiminde rol oynadığını ifade eder.

Bu konu hakkında yapılan pek çok çalışma vardır, her bir kuramsal yönelim fobileri kendi bakış açısına göre yorumlar ve değerlendirir. Bu bilgilerin bize anlattığı; fobilerin oluşumunun tek bir faktörle açıklanamadığını, genetik faktörler ve çevre faktörlerinin de önemli olduğunu ve her bir vakanın biricik oduğunu gösteriyor.

Özgül fobinin sağaltım sürecinde ilaç tedavisinin çok tercih edilmediğini, genelde psikoterapi yöntemleri ile iyileşme sağlandığını ifade etmiştik. Bilişsel terapilerden önce fobik bozuklukların sağaltımında psikanaliz ve dinamik psikoterapiler kullanılmakta iken günümüzde en yaygın kullanılan psikoterapi yöntemlerinden biri bilişsel davranışçı terapiler olmuştur (Sungur 1997).

Eye Movement Desensitization and Reprocessing (EMDR) son yıllarda psikoterapi alanında giderek yaygınlaşan bir terapi yöntemi olarak göze çarpmaktadır. Günümüzde kanıtlanmış tek kullanım alanı travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tedavisidir (Shapiro ve Maxfield 2002). TSSB 'da etkinliği olduğuna dair birçok çalışma mevcuttur ve Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından önerilmektedir (American Psychiatric Association 2004, Bradley et al. 2005, CREST 2003, Foa et al. 2000, Kolk et al. 2007, Servan-Schreiber 2006).

Shapiro 'nun ''adaptive information processing (AIP)'' modeline göre geçmişte yaşanan travmatik anılar bazen hatalı şekilde depolanarak mevcut yaşanan anda tetikleyici durumlarla karşılaşıldığında uygunsuz yanıtlar verilmesine neden olabilirler (Shapiro 1995, Shapiro 2001). Bu modele göre özgül fobilerde geçmişte fobik nesne veya durumlarla ilgili travma yaratan ilk anı doğru olarak işlendiğinde terapotik bir etki sağlanabilir.

F. Shapiro' ya göre stres yaratan durumlar kişinin bilgi işleme sisteminde dengesizliğe yol açarak bazı insanlarda işlenmemiş anılar olarak depolanırlar. Özgül fobilerin oluşma zemininde travma şartı bulunmamakla birlikte zeminde travmatik yaşantı saptanırsa göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme, diğer tedavi yöntemlerine alternatif olarak iyi bir seçenek gibi görünmektedir. Zeminde travmatik bir yaşantı olmasa dahi fobik nesne veya durum ile karşılaşma da ayrıca bir travma gibi ele alınabilir. Kanıtlar özgül fobinin yerleşmesinde tehdit durumu ile karşılaşma sonucu oluşan duyguların (çaresizlik vs) en yüksek riskli durumlar olduğunu göstermektedir (Oostering, De Jongh, Aartman 2009). Yani EMDR tedavisinin yüksek anksiyete düzeylerinde seyreden, travmatik kökenli olan veya olmayan, koşullanmış özgül fobilerde kullanılabildiğini ifade edebiliriz.

Shapiro özgül fobiler için EMDR tedavisinde özel bir protokol belirlemiştir. Yine tüm EMDR sistemlerinde olduğu gibi bu protokolde de kişinin özgül fobi geliştirmesine neden olabilecek anıların yani adaptif bilgi işleme sistemini kesintiye uğratması muhtemel anıların alınarak bunların işlenmesi temeline dayanır. Bu işlemeden sırasında kişinin travmatik anılarının adaptif çözüme ulaştırılması amaçlanır. Bu anılar nötr hale getirildikten sonra olası gelecek durumlarına karşın olumlu bilişin yerleştirilmesi ve kişinin olası kaçındığı durumlara karşı güçlendirilmesi hedeflenir.

EMDR tedavisinin fobiler üzerindeki etkilerine baktığımızda bu konuda yapılan araştırmalar olduğu görülmektedir. Doering’ in 2013 yılındaki çalışmasında 4 yıl ve daha uzun süredir diş tedavisi korkusu nedeni ile tedaviye gitmeyen 30 vaka üzerinde EMDR tedavisi uygulanmış, tedavi sonucunda 12 ay süresince semptomlarda geri dönüş olmamış ve 1 yıldan sonra vakaların %83 ünün düzenli diş tedavilerine devam ettikleri görülmüştür.

Kısacası EMDR’ın fobiler üzerinde etkili olduğunu ifade edebiliriz. Bu konuda bir problem yaşıyorsanız hayatınızı felç etmesini beklemeden destek almaktan çekinmeyin. Yapılan araştırmalarda da görüldüğü gibi insanların pek azı bu konuda destek almakta ve sürecin kendi hayatını zorlaştırmasını seyretmektedir. Hayatınızda sizi zorlayan pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da bir adım atmanızı ve sizi zorlayan durumları değiştirmek için destek almanızın hayat kalitenizi oldukça yükselten bir deneyim kazandırdığını ifade edebilirim.
 
Üst Alt