zeberus1234
Yeni Üye
Peygamber Efendimiz S.A.V. in Canlılara Merhameti
Hz. Muhammed S.A:V. in Canlılara Şevkat ve Merhameti
İnsanların birbirlerini sevmeleri vekarşılıklı sorumluluklarını yerine getir-meleri esastır. Bu anlayış, İslâm’ın insanlığa bağışladığı en önemli evrensel değerlerden biridir. Tabiattaki bitkilerin ve canlıların küme ve gruplarhalinde bir bütünlük ve güzellik ifadeettiği bir dönemde insanların birbirlerinin kurdu ve hasmı olarak tavır almalarını izah etmek mümkün değildir. Oysaki insanların boylar ve kabileler halinde yaratılmalarının nedeni ayrışmak değil birbirleriyle tanışmak,kaynaşmak ve gerektiğinde paylaşmaktır. Peygamberimiz (s.a.s.) buhususu şöyle açıklamışlardır: “Bütün müminleri birbirlerine merhamette,muhabbette, lutufta ve yardımlaşma hususlarında sanki bir vücut misali görürsün! Bir organı hastalanınca, diğerleri onun acısına ortakolurlar..” (Buhari, Redeb, 27)
Hz. Peygamber (s.a.s.) bütüninsanlığa rahmet ve şefkat kayna-ğı olarak gönderilmiştir. Arafat hutbesinde de işaret edildiği gibi; insanın hayatı ve onuru kutsaldır. Dolayısıyla onun malı, canı, kanı ve ırzı her türlü tecavüz-den ve haksızlıktan korunmuştur
Hayvanlara şefkat ve merhamet Hz. Peygamber (s.a.s.), ruh taşıyan ve insanlara emanet edilen hayvanların da haklarının korunmasını ve ihtiyaçlarının karşılanmasını istemiştir. Aslında bunların büyük bir kısmı dünyanın ekolojik dengesine de katkıda bulunmaktadır. Bir bölümü de;eti, sütü ve derisi gibi birçok nimetlerle insanın hayatına ve sağlığına katkı sağlamaktadır. Bazılarından da yük, taşıma ve ulaşımgibi ihtiyaçlar için yararlanılmaktadır. Özetle ifade etmek gerekirse her canlı kendi ekseninde paha biçilmez bir değere sahiptir.Onların da insanlar gibi doğmak,büyümek, üremek ve yaşamakgibi özellikleri vardır. Yeryüzünüsevk ve idare kabiliyetiyle donatılan insanların bu canlılara karşıduyarsız kalmaları düşünülemez. Onlara, eza ve işkence anlamına gelebilecek hiçbir eyleme izin verilmemelidir. Yük taşıyanları gereğinden fazla yormamak, yiyecek ve içeceklerini zamanında vermek ve her cinsi yaratıldığı işiçin kullanmak gerekir. Onlarında insanlar gibi bir organizmaya sahip oldukları unutulmamalıdır.Bu nedenle zevk için birbirleriyle dövüştürülerek veya yarıştırılarak eziyet etmemelidir. Hedef seçilerek, silâh ve taşlarla öldürülmemelidir. İslâm bilginleri; hayvanı,incitecek şekilde dövmeyi büyük günah kabul etmişlerdir. Avı, geçim ve meslek edinerek cinslerinnesillerini tüketmemelidir.
Hz. Peygamber (s.a.s.), çölde susamış bir köpeğin perişan halini görerek su ihtiyacını giderenbir yolcuyu ve evinde aç kalan kediyi doyuran bir kadını cennetle müjdelemiştir. Ey Allah’ın Resulü; hayvanları sulamakta bizeecir var mıdır?
Diye soranlara şucevabı vermiştir: “Evet kendisin-de, hayat olan her yaş ciğeri sulamakta ecir vardır.” (Buhari, Edeb,27) Yine ashabıyla bir yolculuktan dönerken bir kuşun feryadını duyunca sebebini sormuştu.
Yuvasındaki yavrularının alındığı söylenince hemen bu yavruların bulunarak yerine konulmasını emretmişlerdir. Başka bir gün Medine’de yol üzerinde ağlayanbir çocuğu görünce sebebini sormuştu. Çocuk; Nuğayr ismindebir kuş beslediğini ve hastalık sonucu öldüğünü söylemişti. Bunun üzerine her ikisine birden üzülen Rasulullah arkadaşlarına;“Bu çocuğun en değerli varlığı erçesiydi. Hadi evine gidelim.Onu teselli edelim ve üzüntüsünden dolayı taziyetlerimizi sunalım.” demişti.
Peygamberimiz insanlarla konuştuğu gibi, aynı şekilde hayvanların dilini de anlardı. Onlarla konuşur, dertlerini ve şikâyetlerini dinlerdi. Çünkü hayvanlar Peygamberimizi tanırlardı.
Temim ed-Dârî anlatıyor:
"Peygamberimizle birlikte oturuyorduk. O sırada bir deve koşarak geldi. Peygamberimize yaklaştı. Başı ucunda durdu. Bunu gören Peygamberimiz:
"Ey deve sakin ol. Doğru söyle, doğru söylersen senin yararınadır, yalan söylersen zararına olur. Hem de Allah bize sığınanı güvende kıldı, artık sen güven altındasın. Bize sığınan mahrum kalmaz' buyurdu.
"Biz, 'Yâ Resulallah, bu deve ne diyor?' dedik.
"Sahipleri onu kesip etini yemek istemişler. O da kaçmış, Peygamberinize sığındı' buyurdu.
"Biz bunları konuşurken devenin sahipleri koşarak geldiler. Deve onları görünce tekrar Peygamberimizin yanına sokuldu. Korunmasını istedi. Bunun üzerine adamlar:
"Yâ Resulallah, bu bizim devemizdir. Üç gün önce kaçtı. Onu arıyorduk. Sonunda yanınızda bulduk' dediler.
"Peygamberimiz: 'Ama o sizden çok fena şikâyet ediyor' deyince:
"Ne diyor, yâ Resulallah?' diye sordular.
"O yanınızda güven içinde büyümüş, gelişmiş. Üzerinde yıllar boyu yaz aylarında otlu ağaçlı ülkelere, kış aylarında sıcak memleketlere yük taşımışsınız. Büyüdükten sonra ondan yavru almak istemişsiniz. Allah ondan size bir sürü deve nasip etmiş. Bolluk senesi gelince onu kesip etini yemek istediniz değil mi?'
"Doğru yâ Resulallah. Vallahi böyle oldu' dediler.
"Peygamberimiz:
"Sahiplerine bu şekilde güzelce hizmet verenin mükâfatı bu mudur?' deyince;
"Yâ Resulallah, onu gerçekten kesmeyeceğiz' dediler.
"Peygamberimiz, 'Yalan söylediniz. O size sığındı, yardım istedi, kabul etmediniz. Ben ise sizden daha merhametliyim. Allah münafıkların kalbinden merhameti çıkarmış, mü'minlerin kalbine koymuştur' buyurdu ve deveyi onlardan yüz dirheme satın aldı, sonra da deveye döndü:
"Ey deve, haydi git, Allah rızası için serbestsin, sana kimse dokunamaz' buyurdu.
"Deve, Peygamberimizin başının üzerine eğildi ve dua eder gibi yaptı. Peygamberimiz de; "Âmîn' dedi.
"Deve tekrar dua etti. Peygamberimiz yine:
"Âmîn' dedi.
"Sonra tekrar dua etti. Peygamberimiz yine:
"Âmîn' dedi.
"Dördüncü kez dua edince Peygamberimiz ağladı.
"Yâ Resulallah, bu deve ne diyor?' diye sorduk.
"Peygamberimiz şöyle buyurdu:
"Ey Peygamber, Allah İslâmdan ve Kur'ân'dan size hayırlar versin' dedi. 'Âmin' dedim.
"Sonra 'Siz beni rahat ve huzura kavuşturduğunuz gibi, Allah da kıyamet gününde ümmetini korkudan kurtarsın, rahat ve huzura kavuştursun' dedi. 'Âmîn' dedim.
"Daha sonra, 'Allah ümmetinin kanını düşmanlarından korusun' dedi, 'Âmîn' dedim.
"Daha sonra da, 'Allah ümmetinin helak oluşunu aralarında fitne fesat çıkararak birbirine silah çekmede kılmasın' deyince ağladım. Çünkü ilk isteklerini ben de Allah'tan istedim, Allah isteklerimi kabul etti, onları bana verdi. Son istediğini ise vermedi. Cebrail, Allah'tan ümmetimin birbirlerine silâh çekerek helak olacağı haberini getirdi. Olacakları kalem böyle yazmış. Allah'ın takdiri değişmez."
Peygamberimiz, hayvanların aç susuz bırakılmasına hiç razı olmazdı. Bir gün açlıktan karnı sırtına geçmiş bir deve gördü. Sahibini bulup ikaz etti:
"Hayvanlarınız hususunda Allah'ın sizi azaba çarptıracağından korkunuz."
Arapların eskiden beri yaptıkları bir âdetleri daha vardı ki, hayvanın sırtını hitap kürsüsü olarak kullanırlardı. Peygamberimiz bu âdeti de yasakladı ve şöyle buyurdu:
"Allah bu hayvanları, ancak güçlükle gidebileceğiniz yere kolayca gidebilmeniz için sizin emrinize verdi. Ayrıca yeryüzünü de yarattı. Diğer ihtiyaçlarınızı onların üstünde giderin."
Keyfi olarak hayvanlara, bilhassa kuşlara yapılan eziyetleri Peygamberimiz hiç hoş karşılamaz, onların hakkına dikkat edilmesini isterdi.
Hz. Muhammed S.A:V. in Canlılara Şevkat ve Merhameti
İnsanların birbirlerini sevmeleri vekarşılıklı sorumluluklarını yerine getir-meleri esastır. Bu anlayış, İslâm’ın insanlığa bağışladığı en önemli evrensel değerlerden biridir. Tabiattaki bitkilerin ve canlıların küme ve gruplarhalinde bir bütünlük ve güzellik ifadeettiği bir dönemde insanların birbirlerinin kurdu ve hasmı olarak tavır almalarını izah etmek mümkün değildir. Oysaki insanların boylar ve kabileler halinde yaratılmalarının nedeni ayrışmak değil birbirleriyle tanışmak,kaynaşmak ve gerektiğinde paylaşmaktır. Peygamberimiz (s.a.s.) buhususu şöyle açıklamışlardır: “Bütün müminleri birbirlerine merhamette,muhabbette, lutufta ve yardımlaşma hususlarında sanki bir vücut misali görürsün! Bir organı hastalanınca, diğerleri onun acısına ortakolurlar..” (Buhari, Redeb, 27)
Hz. Peygamber (s.a.s.) bütüninsanlığa rahmet ve şefkat kayna-ğı olarak gönderilmiştir. Arafat hutbesinde de işaret edildiği gibi; insanın hayatı ve onuru kutsaldır. Dolayısıyla onun malı, canı, kanı ve ırzı her türlü tecavüz-den ve haksızlıktan korunmuştur
Hayvanlara şefkat ve merhamet Hz. Peygamber (s.a.s.), ruh taşıyan ve insanlara emanet edilen hayvanların da haklarının korunmasını ve ihtiyaçlarının karşılanmasını istemiştir. Aslında bunların büyük bir kısmı dünyanın ekolojik dengesine de katkıda bulunmaktadır. Bir bölümü de;eti, sütü ve derisi gibi birçok nimetlerle insanın hayatına ve sağlığına katkı sağlamaktadır. Bazılarından da yük, taşıma ve ulaşımgibi ihtiyaçlar için yararlanılmaktadır. Özetle ifade etmek gerekirse her canlı kendi ekseninde paha biçilmez bir değere sahiptir.Onların da insanlar gibi doğmak,büyümek, üremek ve yaşamakgibi özellikleri vardır. Yeryüzünüsevk ve idare kabiliyetiyle donatılan insanların bu canlılara karşıduyarsız kalmaları düşünülemez. Onlara, eza ve işkence anlamına gelebilecek hiçbir eyleme izin verilmemelidir. Yük taşıyanları gereğinden fazla yormamak, yiyecek ve içeceklerini zamanında vermek ve her cinsi yaratıldığı işiçin kullanmak gerekir. Onlarında insanlar gibi bir organizmaya sahip oldukları unutulmamalıdır.Bu nedenle zevk için birbirleriyle dövüştürülerek veya yarıştırılarak eziyet etmemelidir. Hedef seçilerek, silâh ve taşlarla öldürülmemelidir. İslâm bilginleri; hayvanı,incitecek şekilde dövmeyi büyük günah kabul etmişlerdir. Avı, geçim ve meslek edinerek cinslerinnesillerini tüketmemelidir.
Hz. Peygamber (s.a.s.), çölde susamış bir köpeğin perişan halini görerek su ihtiyacını giderenbir yolcuyu ve evinde aç kalan kediyi doyuran bir kadını cennetle müjdelemiştir. Ey Allah’ın Resulü; hayvanları sulamakta bizeecir var mıdır?
Diye soranlara şucevabı vermiştir: “Evet kendisin-de, hayat olan her yaş ciğeri sulamakta ecir vardır.” (Buhari, Edeb,27) Yine ashabıyla bir yolculuktan dönerken bir kuşun feryadını duyunca sebebini sormuştu.
Yuvasındaki yavrularının alındığı söylenince hemen bu yavruların bulunarak yerine konulmasını emretmişlerdir. Başka bir gün Medine’de yol üzerinde ağlayanbir çocuğu görünce sebebini sormuştu. Çocuk; Nuğayr ismindebir kuş beslediğini ve hastalık sonucu öldüğünü söylemişti. Bunun üzerine her ikisine birden üzülen Rasulullah arkadaşlarına;“Bu çocuğun en değerli varlığı erçesiydi. Hadi evine gidelim.Onu teselli edelim ve üzüntüsünden dolayı taziyetlerimizi sunalım.” demişti.
Peygamberimiz insanlarla konuştuğu gibi, aynı şekilde hayvanların dilini de anlardı. Onlarla konuşur, dertlerini ve şikâyetlerini dinlerdi. Çünkü hayvanlar Peygamberimizi tanırlardı.
Temim ed-Dârî anlatıyor:
"Peygamberimizle birlikte oturuyorduk. O sırada bir deve koşarak geldi. Peygamberimize yaklaştı. Başı ucunda durdu. Bunu gören Peygamberimiz:
"Ey deve sakin ol. Doğru söyle, doğru söylersen senin yararınadır, yalan söylersen zararına olur. Hem de Allah bize sığınanı güvende kıldı, artık sen güven altındasın. Bize sığınan mahrum kalmaz' buyurdu.
"Biz, 'Yâ Resulallah, bu deve ne diyor?' dedik.
"Sahipleri onu kesip etini yemek istemişler. O da kaçmış, Peygamberinize sığındı' buyurdu.
"Biz bunları konuşurken devenin sahipleri koşarak geldiler. Deve onları görünce tekrar Peygamberimizin yanına sokuldu. Korunmasını istedi. Bunun üzerine adamlar:
"Yâ Resulallah, bu bizim devemizdir. Üç gün önce kaçtı. Onu arıyorduk. Sonunda yanınızda bulduk' dediler.
"Peygamberimiz: 'Ama o sizden çok fena şikâyet ediyor' deyince:
"Ne diyor, yâ Resulallah?' diye sordular.
"O yanınızda güven içinde büyümüş, gelişmiş. Üzerinde yıllar boyu yaz aylarında otlu ağaçlı ülkelere, kış aylarında sıcak memleketlere yük taşımışsınız. Büyüdükten sonra ondan yavru almak istemişsiniz. Allah ondan size bir sürü deve nasip etmiş. Bolluk senesi gelince onu kesip etini yemek istediniz değil mi?'
"Doğru yâ Resulallah. Vallahi böyle oldu' dediler.
"Peygamberimiz:
"Sahiplerine bu şekilde güzelce hizmet verenin mükâfatı bu mudur?' deyince;
"Yâ Resulallah, onu gerçekten kesmeyeceğiz' dediler.
"Peygamberimiz, 'Yalan söylediniz. O size sığındı, yardım istedi, kabul etmediniz. Ben ise sizden daha merhametliyim. Allah münafıkların kalbinden merhameti çıkarmış, mü'minlerin kalbine koymuştur' buyurdu ve deveyi onlardan yüz dirheme satın aldı, sonra da deveye döndü:
"Ey deve, haydi git, Allah rızası için serbestsin, sana kimse dokunamaz' buyurdu.
"Deve, Peygamberimizin başının üzerine eğildi ve dua eder gibi yaptı. Peygamberimiz de; "Âmîn' dedi.
"Deve tekrar dua etti. Peygamberimiz yine:
"Âmîn' dedi.
"Sonra tekrar dua etti. Peygamberimiz yine:
"Âmîn' dedi.
"Dördüncü kez dua edince Peygamberimiz ağladı.
"Yâ Resulallah, bu deve ne diyor?' diye sorduk.
"Peygamberimiz şöyle buyurdu:
"Ey Peygamber, Allah İslâmdan ve Kur'ân'dan size hayırlar versin' dedi. 'Âmin' dedim.
"Sonra 'Siz beni rahat ve huzura kavuşturduğunuz gibi, Allah da kıyamet gününde ümmetini korkudan kurtarsın, rahat ve huzura kavuştursun' dedi. 'Âmîn' dedim.
"Daha sonra, 'Allah ümmetinin kanını düşmanlarından korusun' dedi, 'Âmîn' dedim.
"Daha sonra da, 'Allah ümmetinin helak oluşunu aralarında fitne fesat çıkararak birbirine silah çekmede kılmasın' deyince ağladım. Çünkü ilk isteklerini ben de Allah'tan istedim, Allah isteklerimi kabul etti, onları bana verdi. Son istediğini ise vermedi. Cebrail, Allah'tan ümmetimin birbirlerine silâh çekerek helak olacağı haberini getirdi. Olacakları kalem böyle yazmış. Allah'ın takdiri değişmez."
Peygamberimiz, hayvanların aç susuz bırakılmasına hiç razı olmazdı. Bir gün açlıktan karnı sırtına geçmiş bir deve gördü. Sahibini bulup ikaz etti:
"Hayvanlarınız hususunda Allah'ın sizi azaba çarptıracağından korkunuz."
Arapların eskiden beri yaptıkları bir âdetleri daha vardı ki, hayvanın sırtını hitap kürsüsü olarak kullanırlardı. Peygamberimiz bu âdeti de yasakladı ve şöyle buyurdu:
"Allah bu hayvanları, ancak güçlükle gidebileceğiniz yere kolayca gidebilmeniz için sizin emrinize verdi. Ayrıca yeryüzünü de yarattı. Diğer ihtiyaçlarınızı onların üstünde giderin."
Keyfi olarak hayvanlara, bilhassa kuşlara yapılan eziyetleri Peygamberimiz hiç hoş karşılamaz, onların hakkına dikkat edilmesini isterdi.