zeberus1234
Yeni Üye
Daima düşünceliydi.
Susması konuşmasından uzun sürerdi.
Lüzumsuz yere konuşmaz;
konuştuğunda ne fazla,
ne eksik söz kullanırdı.
Dünya işleri için kızmazdı.
Kendi şahsı için asla
öfkelenmez ve öç almazdı.
Kötü söz söylemezdi.
Affediciliği tabii idi.
İntikam almazdı.
Düşmanlarını sadece affetmekle kalmaz,
onlara şeref ve değer de verirdi.
Kendisini üç şeyden alıkoymuştu:
Kimseyle çekişmezdi.
Çok konuşmazdı.
Boş şeylerle uğraşmazdı.
Umanı umutsuzluğa düşürmezdi.
Hoşlanmadığı bir şey hakkında susardı.
Hiç kimseyi ne yüzüne karşı,
ne de arkasından kınar ve ayıplardı.
Kimsenin kusurunu araştırmazdı.
Kimseye hakkında hayırlı olmayan sözü söylemezdi.
Yanında en son konuşanı ilk önce konuşan gibi dikkatle dinlerdi.
Bir toplulukta bulunduğu zaman
birşeye gülerlerse, o da güler;
birşeye hayret ederlerse,
o da onlara uyarak hayret ederdi.
Gerçeğe aykırı övgüyü kabul etmezdi.
Her zaman ağırbaşlıydı.
Konuşurken çevresindekileri adeta kuşatırdı.
Kelimeleri parıldayan inci dizileri gibi tatlı ve berraktı.
Yürürken beraberindekilerin gerisinde yürürdü;
ayaklarını yerden canlıca kaldırır,
iki yanına salınmaz,
adımlarını geniş atar,
yüksek bir yerden iner gibi öne doğru eğilir,
vakar ve sükunetle rahatça yürürdü.
Kapısına yardim için gelen kimseyi geri çevirmezdi.
Her zaman hüzünlü ve mütebessim bir haletle dururdu.
Adet üzere sarf edilen hiçbir kötü sözü ağzına almamıştı.
Sıkıntılı hallerinde kabalaşmaz, bağırmazdı.
Fakirlerle birlikte yerdi;
öyle ki onlardan ayart edilemezdi.
Önüne ne konulursa yerdi.
Sade kıyafetler giyer, gösterişten hoşlanmazdı.
Konuşurken yüzünü başka tarafa çevirmez,
bulunduğu mecliste ayrıcalıklı bir yere oturmazdı.
Sabahları evinden çıkarken söyle söylerdi:
'İlahî doğru yoldan sapmaktan
ve saptırılmaktan,
kanmaktan ve
kandırılmaktan,
haksizlik etmekten
ve haksızlığa uğramaktan,
saygısızlık etmekten ve
saygısızlık edilmekten sana sığınırım.
Sıradan değildi;
ama sıradan insanlar gibi yaşardı.
.....
O, Hz. Peygamberdi (s.a.v).
Susması konuşmasından uzun sürerdi.
Lüzumsuz yere konuşmaz;
konuştuğunda ne fazla,
ne eksik söz kullanırdı.
Dünya işleri için kızmazdı.
Kendi şahsı için asla
öfkelenmez ve öç almazdı.
Kötü söz söylemezdi.
Affediciliği tabii idi.
İntikam almazdı.
Düşmanlarını sadece affetmekle kalmaz,
onlara şeref ve değer de verirdi.
Kendisini üç şeyden alıkoymuştu:
Kimseyle çekişmezdi.
Çok konuşmazdı.
Boş şeylerle uğraşmazdı.
Umanı umutsuzluğa düşürmezdi.
Hoşlanmadığı bir şey hakkında susardı.
Hiç kimseyi ne yüzüne karşı,
ne de arkasından kınar ve ayıplardı.
Kimsenin kusurunu araştırmazdı.
Kimseye hakkında hayırlı olmayan sözü söylemezdi.
Yanında en son konuşanı ilk önce konuşan gibi dikkatle dinlerdi.
Bir toplulukta bulunduğu zaman
birşeye gülerlerse, o da güler;
birşeye hayret ederlerse,
o da onlara uyarak hayret ederdi.
Gerçeğe aykırı övgüyü kabul etmezdi.
Her zaman ağırbaşlıydı.
Konuşurken çevresindekileri adeta kuşatırdı.
Kelimeleri parıldayan inci dizileri gibi tatlı ve berraktı.
Yürürken beraberindekilerin gerisinde yürürdü;
ayaklarını yerden canlıca kaldırır,
iki yanına salınmaz,
adımlarını geniş atar,
yüksek bir yerden iner gibi öne doğru eğilir,
vakar ve sükunetle rahatça yürürdü.
Kapısına yardim için gelen kimseyi geri çevirmezdi.
Her zaman hüzünlü ve mütebessim bir haletle dururdu.
Adet üzere sarf edilen hiçbir kötü sözü ağzına almamıştı.
Sıkıntılı hallerinde kabalaşmaz, bağırmazdı.
Fakirlerle birlikte yerdi;
öyle ki onlardan ayart edilemezdi.
Önüne ne konulursa yerdi.
Sade kıyafetler giyer, gösterişten hoşlanmazdı.
Konuşurken yüzünü başka tarafa çevirmez,
bulunduğu mecliste ayrıcalıklı bir yere oturmazdı.
Sabahları evinden çıkarken söyle söylerdi:
'İlahî doğru yoldan sapmaktan
ve saptırılmaktan,
kanmaktan ve
kandırılmaktan,
haksizlik etmekten
ve haksızlığa uğramaktan,
saygısızlık etmekten ve
saygısızlık edilmekten sana sığınırım.
Sıradan değildi;
ama sıradan insanlar gibi yaşardı.
.....
O, Hz. Peygamberdi (s.a.v).