zeberus1234
Yeni Üye
Hz. Peygamberin öğretimde kullandığı en önemli metotlardan biri de soru sormaktı. Bunu bazen eğlence ve şaka yollu bazen de karşılaştırarak yapardı.
Soru sormak, kişiyi muhakeme yapmaya, olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurmaya ve araştırmaya yönlendirir. Diğer bir deyişle mantıksal düşünmeye zorlar. Hz. Muhammed´in öğretimde bu yönteme çok önem verdiğini görmekteyiz.
Bilmece sorması
Hz. Muhammed (s.a.v.) çevresindekilere şöyle bir soru sorar: Ağaçlardan bir ağaç vardır ki, bunun bereketi Müslüman´ın bereketi gibidir. Yaprakları düşmez, dökülüp yayılmaz. Rabbinin izniyle her mevsim meyve verir. Müslüman gibidir. Şimdi bana söyleyin bu ağaç nedir? Hz. Peygamber´in Müslümanların çok iyi tanıdıkları ve özelliklerini iyi bildikleri hurma ağacını Müslümanlara benzetmesi, karşılaştırma yapması insanları mantıksal düşünmeye ve muhakeme yapmaya zorlamaktadır. (Buhari)
Karşılaştırma Yapması
Hz. Muhammed (s.a.v.) bir gün ashabına sorar: Ne dersiniz, birisinin kapısının önünde bir ırmak bulunsa ve burada her gün beş kere yıkansa, üzerinde kir ve pislik kalır mı? Ashab: Kirden ve pislikten hiçbir şey kalmaz. Hz. Muhammed (s.a.v.): İşte suyun kiri temizlemesi gibi günde beş kez kılınan namaz da sizin günahlarınızı temizler."
Buraya kadar verdiğimiz tüm örneklerde Hz. Peygamber´in (s.a.v.) kitabi ifade kullanmaktan kaçındığını görmekteyiz. Mesela; Hz. Muhammed, namazın Allah´ın emri olduğunu mutlaka kılınması gerektiğini söylemek yerine muhatabının anlayacağı dilden konuşmuş onlara yaşadığı çevreden örnekler vermeyi tercih etmiştir. Bu yaklaşımı O´nun toplumda daha etkili olmasını sağlamıştır. (Kütüb-i Site)
Zeka türleri
*Sözel - Dilsel Zekâ
*Mantıksal - Matematiksel Zekâ
*Görsel - Mekânsal Zekâ
*Bedensel - Kinestetik Zekâ
*Müziksel - Ritmik
*Kişisel - İçsel Zekâ
*Kişiler arası - Sosyal Zekâ
*Doğa - Varoluşcu Zekâ
Soru - Cevap Yöntemi
Mekke´deki ilk ve en sıkıntılı yıllardır. Kendisine iman edenler, henüz bir avuçtur. Bu bir avuçtan bir tanesi de İmran´dır ki, babası Hüseyin Mekke´nin en akıllı, en iyi konuşan insanlarından biri kabul edilir. Oğlunun da Müslüman olduğunu duyunca onu bu kötülükten geri çevirmek ve Hz. Muhammed´i, tartışıp mat ederek başlattığı bölücülüğü (!) bitirmek için O´nun yanına gider ve sorar.
Hüseyin: Nedir bu duyduklarımız! Bizim tanrılarımızı reddediyormuşsun. Oysa senin baban, deden ve ataların herkesle beraber bu tanrılara inanıyordu. Ve onlar akıllı, şerefli insanlardı.
Hz Muhammed: Şimdilik senin atalarını da, benim atalarımı da bir kenara bırak, der ve devam eder
-Sen kaç tanrıya inanıyorsun?
-Sekiz.
-Bunların kaçı yerde kaçı gökte?
-Yedisi yerde biri gökte ( Allah).
-Sana bir musibet gelirse kime dua edip, yardım dilersin?
-Göktekine.
-Malın helak olursa, kime dua edersin?
-Göktekine.
-Rızkı kimden istersin?
-Göktekinden.
-Hastalanınca şifayı kimden beklersin?
-Göktekinden.
-Yalnız o senin duanı kabul ettiği halde diğerlerini ne diye ona ortak ediyorsun? Hüseyin, şaşırmıştır. Şimdiye kadar böyle bir kimse ile hiç konuşmamıştım, der.
Hz. Muhammed (s.a.v.) son hamleyi yapar:
- Hüseyin, Müslüman ol ki kurtulasın.
Hz. Peygamber, sorduğu sorular ile Allah´ın birliğini ve putların ne kadar gereksiz olduğunu yine kişinin kendi verdiği cevaplarla bulmasını sağlamıştır. O, karşısındakini soruları ile yönlendirmiş ve mantıksal bir çıkarım yapmasını sağlamıştır. (Kütüb-i Site)
Sözel - Dilsel Zekâ
Kelimelerle düşünme, ifade etme, kelimelerdeki anlamları ve düzeni kavrayabilme gücüne sahip olma, ayrıca mizah, hikâye anlatma, mecazi anlatım ve benzetme yaparak dili etkin bir şekilde kullanma becerisidir.
Efendimiz (s.a.v.) ve sözel zekası
*Hz. Peygamber (s.a.v.) çok düzgün, açık ve net konuşurdu. Hitabet yeteneği kuvvetliydi ve bu özelliği ile karşısındaki insanları etkileme gücüne sahipti.
Kıssa anlatarak insanları uyarması
Öğretilecek bir konuyu doğrudan anlatmak yerine kıssa ile örneklendirilerek anlatmak öğrencinin konuyu anlamasını kolaylaştırır. Sözel zekâya hitap eden bu yöntem Hz. Peygamber´in (s.a.v.) eğitim metodunda önemli bir yere sahiptir.
Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Bir gün bir adam yolda yürürken şiddetle susamıştı, nihayet bir kuyu buldu oraya indi, su içip çıktı. O sırada bir köpek dilini çıkarıp soluyor ve susuzluktan nemli toprağı yalıyordu. Bunun üzerine o adam; "Bu köpek tıpkı benim gibi susamış" dedi ve hemen kuyuya indi. (Su kabı olmadığından) ayakkabısına su doldurdu ve onu ağzı ile tutarak kuyudan çıktı. Köpeğe su içirdi. Bundan dolayı Allah ondan razı oldu ve onun günahlarını bağışladı.
Sahabeler: Ya Resulullah; hayvanlarda da bizim için sevap var mı? diye sordular.
Peygamberimiz: Her canlı yüzünden sevap vardır." buyurdu. (Buhari)
Şaka ile öğretmesi
Hz Peygamber (s.a.v.), öğretmek istediği bir konuyu mizah yolu ile de anlatmıştır. Şaka yaparken bir taraftan düşündürmeyi ve ders vermeyi de ihmal etmemiştir.
Bir gün yaşlı bir kadın Peygamberimize gelerek: "Ya Resulullah! Cennete girmem için bana dua eder misiniz?" dedi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Sen bilmiyor musun, ihtiyarlar cennete giremez."deyince, kadın üzüntüsünden ağlamaklı hale geldi.
Hz. Peygamber: (gülerek) "üzülme, sen yaşlı olarak değil bir genç kız olarak cennete gireceksin" der. (Buhari)
Benzetme yapması
Hz. Muhammed (s.a.v.), anlattığı konunun önemini vurgulamak ve daha iyi anlaşılabilmesini sağlamak için dikkat çekici benzetmeler yapardı.
Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Herhangi birinizin tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ´nın duyduğu hoşnutluk, ıssız çölde giderken üzerindeki yiyecek ve içeceğiyle birlikte devesini elinden kaçıran, arayıp taramaları sonuç vermeyince deveyi bulma ümidini büsbütün kaybederek bir ağacın gölgesine uzanıp yatan, derken yanına devesinin geldiğini görerek yularına yapışan ve aşırı derecede sevincinden ne söylediğini bilmeyerek:
"Allah´ım! Sen benim kulumsun; ben de Senin rabbinim, diyen kimsenin sevincinden çok daha fazladır." (Buhari, Da´avat 4; Muslim 3, (2744); Tirmizi, Kıyamet 50, (2499, 2500)
Kişisel - İçsel Zekâ
İnsanın kendi duygularını, duygusal tepki derecesini, düşünme sürecini tanıma, kendini değerlendirebilme ve kendisiyle ilgili hedefler oluşturabilme becerisidir.
Efendimiz (s.a.v.) ve Kişisel-İçsel Zekâ
Müslümanlardan bir genç Hz. Peygamberin huzuruna çıktı ve "Ey Allah´ın elçisi! Zina etmeme izin ver". dedi. Sahabiler onu: Sus! Sus! Diye azarladılar.
Hz. Muhammed o delikanlıya:
- Şöyle gel diye yanına çağırdı. Delikanlı yanına gelip oturdu. Peygamberimiz onunla konuşmaya başladı:
- Söyle bakalım. İstediğin şeyi başkalarının annenle yapmalarına razı olur musun?
-Hayır olmam.
- Zaten hiç kimse annesiyle zina edilmesine razı olmaz. Peki, kızınla zina edilmesin ister misin?
- Hayır istemem.
-Öyleyse hiç kimse kızıyla zina edilmesini istemez. Bir başkasının kız kardeşinle zina etmesini ister misin?
- Hayır istemem.
- Hiçbir kimse kız kardeşiyle zina edilmesini istemez. Peki, halanla zina edilmesi seni memnun eder mi?
- Hayır, kesinlikle.
- Halasıyla zina edilmesi hiç kimseyi memnun etmez. Peki, birinin teyzenle zina etmesine razı olur musun?
- Hayır, buna da razı olmam.
- Teyzesiyle zina edilmesine kimse razı olmaz. Bu konuşmadan sonra Resul-u Ekrem elini delikanlının omzuna koydu ve:
- Allah´ım! Bunun günahını bağışla! Kalbini temizle! İffetini koru! diye dua etti. O günden sonra bu delikanlı öyle şeylerle ilgilenmedi .
Gence empatiyi öğretti
Hz. Peygamber (s.a.v.), genç delikanlıya zinanın Kur´an´daki hükmünü anlatabilir ve onu korkutabilirdi. Ama Hz. Muhammed bunu yapmak yerine gencin duygularına seslenip, yapmak istediği şeyin yanlışlığını kişisel zekâyı kullanarak ona öğretmiştir. Öncelikle sorular sorarak gence muhakeme yaptırmış, daha sonra empati kurmayı öğreterek başkalarının duygularını da anlamasını sağlamıştır.
Bedensel - Kinestetik Zekâ
Haraketlerle jest ve mimiklerle kendini ifade etme, beyin ve vücut koordinasyonunu etkili bir biçimde kullanabilme becerisidir. Bu zekâya sahip insanlar söylenenden daha çok yapılanı anlarlar.
Efendimiz (s.a.v.) ve Bedensel Zekâ
Beden dili insanlık tarihi açısından en eski iletişim aracıdır. Beden dili bir anlamda duygu ve düşüncelerimizin yansımasıdır. Hz. Peygamber konuşmalarında beden dili olarak ellerini, jest ve mimikleri kullanmaya özen göstermiştir. Ayrıca öğreteceği bazı şeyleri de uygulayarak anlatmıştır.
Hz. Peygamber: "Mümin diğer bir mümin için birbirine kenetlenmiş duvar gibidir." dedi.(Hz. Peygamber (s.a.v.) iki elinin parmaklarını birbirine geçirerek bu kenetlenmeyi gösterdi). Rasulullah (s.a.v.): "Yetimi koruyan kimse ile ben cennette şu ikisi gibiyiz." buyurdu ve aralarını biraz açarak işaret ve orta parmağını gösterdi.
Kişiler arası - Sosyal Zekâ
Grup içerisinde işbirlikçi çalışma, sözel ve sözsüz iletişim kurma, insanların duygu, düşünce ve davranışlarını anlama, paylaşma, ifade edebilme, yorumlama ve insanları ikna edebilme becerisidir.
Efendimiz´in (s.a.v.) ve Sosyal Zekâ
Hz. Muhammed´in (s.a.v.) en çok kullandığı zekâ çeşitlerinden birisi sosyal zekâdır. O, "Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mümin) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olmaz." Diyerek diğergam olmadıkça müminlerin gerçek anlamda iman etmiş olmayacaklarını belirtmiş diğer bir deyişle bencilliğin imana engel olduğunu söylemiştir. Böylece içinde bulunduğu topluma kardeşliği, bir arada yaşamayı ve paylaşmayı öğretmiştir.
Hz. Peygamber bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: "Bütün müminler, birbirini sevmede, birbirine acımada ve birbirine şefkat göstermede bir vücut gibidir. Vücudun bir uzvu rahatsız olunca diğer uzuvları da ona ortak olur."
Hz. Muhammed ashabı ile bir yolculuktadır. Yemek için mola verilir. Arkadaşlarının her biri bir görev üstlenir.
Hz. Muhammed: "Ben de ateş için odun toplayayım der". Arkadaşları engel olmak isterler. Ey Allah´ın Elçisi! Siz dinlenin biz o işi de görürüz. Hz. Muhammed bütün ciddiyeti ile cevaplar: Gerçekten bunu isteyerek yapacağınızı biliyorum. Ancak ben bir toplum içinde ayrıcalıklı olmaktan hoşlanmam. Bunu Allah da sevmez. Ve odunları toplamaya koyulur. (Kütüb-i Site)
Doğacı Zekâ
Doğadaki tüm canlıları tanıma, araştırma ve canlıların yaratılışları üzerine düşünme becerisidir.
Efendimiz (s.a.v.) ve Doğacı Zekâ
Hz. Muhammed (s.a.v.) doğa ile iç içe olan Arap toplumuna öğreteceği birçok bilgiyi yaşadıkları çevre ile örneklendirerek anlatmaktadır. Bu anlamda Hz. Muhammed´in doğacı zekâyı çok sık kullandığını görmekteyiz.
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kur´an´ı okuyan ve gereğini olduğu gibi tatbik eden mümin, kokusu hoş, tadı güzel turunç meyvesi gibidir. Kur´an okumayan, fakat gereğini tatbik eden mümin, tadı olan ve fakat kokusu bulunmayan hurmaya benzer. Kur´an okuyan, fakat gereğini tatbik etmeyen münafık da, sadece kokusu hoş olan fesleğen gibidir. Kur´an okumayan münafık da, tadı acı ve kokusu çirkin Ebû Cehil karpuzuna benzer."
Buraya kadar verdiğimiz birçok örnekte Hz. Muhammed´in doğacı zekayı ne kadar çok kullanıldığını görmekteyiz. (Kütüb-i Site)
Müziksel - Ritmik Zekâ
Sesler ve ritimlerle düşünme, faklı sesleri tanıma ve yeni sesler, ritimler üretme becerisidir.
Efendimiz (s.a.v.) ve Müziksel Zekâ
Kur´an-ı Kerim edebî anlamda incelendiğinde de olağan üstü özellikler taşıdığı görülmektedir. Kur´an düz bir metin olmaktan uzak, içinde teşbihler, vecizeler, icazlar, istiareler, kıssaların bulunduğu bir kitaptır. Sözlerin birbiriyle uyumu, ahengi güzel sesle birleştirildiğinde ise insanları ruhen de etkilemektedir. Kur´an´daki harflerin, kelimelerin ve cümlelerin seslendirilmesi esnasında ortaya çıkan, kulağa ve ruha hoş gelen, diğer söz türlerinde hiç rastlanmayan bir musiki vardır. Kur´an üslubunun büyüleyiciliğini, onun hem şiirin hem nesrin meziyetlerini bir araya toplayan emsalsiz nazmı teşkil eder. Hz Muhammed: "Kur´an´ı seslerinizle süsleyiniz." Buyurarak. Kur´an-ı Kerim´in güzel sesle okunmasını tavsiye etmiştir.
Bu da müziksel zekâ´ya sahip olan insanların Kur´an-ı Kerim´i daha iyi anlamalarına yol açacaktır. Hz. Peygamber yalnız Kur´an´ın değil insanları her gün beş kere namaza davet eden ezanın da güzel sesle okunmasını istemiş ve bu yüzden güzel sesli olan Bilal Habeşi´nin ezan okumasını istemiştir.
Görsel ve Mekânsal Zekâ
Resimler, imgeler, şekiller ve çizgilerle düşünme, harita, tablo ve diyagramları anlayabilme muhakeme etme becerisidir.
Efendimiz (s.a.v.) ve Görsel Zekâ
Öğretimde şekil, grafik, resim veya şemaların kullanılması öğrenilecek konunun hafızada kalıcı olmasını ve soyut kavramların daha iyi anlaşılmasını sağlar. Hz. Muhammed de öğreteceği bazı konuları şekil çizerek anlatmıştır.
Şekilleri çizerek anlatması
Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gün yere çubukla, kare biçiminde bir şekil çizdi. Sonra, bunun ortasına bir hat çekti, onun dışında da bir hat çizdi. Sonra bu hattın ortasından itibaren bu ortadaki hattı işaret eden bir kısım küçük çizgiler attı. Resûlullah (s.a.v.) bu çizdiklerini şöyle açıkladı: "Şu çizgi insandır. Şu onu saran kare çizgisi de eceldir. Şu dışarı uzanan çizgi de onun emelidir. (Bu emel çizgisini kesen) şu küçük çizgiler de musibetlerdir. Bir musibet oku yolunu şaşırarak insana değemese bile, diğer biri değer. Bu da değmezse ecel oku değer."
Bir gün Hz. Muhammed bir çizgi çizer, sonra bu Allah´ın yoludur der. Sonra bunun sağına ve soluna çizgiler çizer ve şu açıklamayı yapar: Bunlar çeşitli yollardır. Her biri üzerinde (kötülüğe) davet eden şeytan vardır. Arkasından da şu ayeti okudu: "Şu emrettiğim yol benim dosdoğru yolumdur. Hep ona uyun. Başka yollara ve dinlere uyup gitmeyin ki sizi onun yolundan saptırıp parçalamasınlar." (Kütüb-i Site)
Sos. Psk. Efser Selamet
Soru sormak, kişiyi muhakeme yapmaya, olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurmaya ve araştırmaya yönlendirir. Diğer bir deyişle mantıksal düşünmeye zorlar. Hz. Muhammed´in öğretimde bu yönteme çok önem verdiğini görmekteyiz.
Bilmece sorması
Hz. Muhammed (s.a.v.) çevresindekilere şöyle bir soru sorar: Ağaçlardan bir ağaç vardır ki, bunun bereketi Müslüman´ın bereketi gibidir. Yaprakları düşmez, dökülüp yayılmaz. Rabbinin izniyle her mevsim meyve verir. Müslüman gibidir. Şimdi bana söyleyin bu ağaç nedir? Hz. Peygamber´in Müslümanların çok iyi tanıdıkları ve özelliklerini iyi bildikleri hurma ağacını Müslümanlara benzetmesi, karşılaştırma yapması insanları mantıksal düşünmeye ve muhakeme yapmaya zorlamaktadır. (Buhari)
Karşılaştırma Yapması
Hz. Muhammed (s.a.v.) bir gün ashabına sorar: Ne dersiniz, birisinin kapısının önünde bir ırmak bulunsa ve burada her gün beş kere yıkansa, üzerinde kir ve pislik kalır mı? Ashab: Kirden ve pislikten hiçbir şey kalmaz. Hz. Muhammed (s.a.v.): İşte suyun kiri temizlemesi gibi günde beş kez kılınan namaz da sizin günahlarınızı temizler."
Buraya kadar verdiğimiz tüm örneklerde Hz. Peygamber´in (s.a.v.) kitabi ifade kullanmaktan kaçındığını görmekteyiz. Mesela; Hz. Muhammed, namazın Allah´ın emri olduğunu mutlaka kılınması gerektiğini söylemek yerine muhatabının anlayacağı dilden konuşmuş onlara yaşadığı çevreden örnekler vermeyi tercih etmiştir. Bu yaklaşımı O´nun toplumda daha etkili olmasını sağlamıştır. (Kütüb-i Site)
Zeka türleri
*Sözel - Dilsel Zekâ
*Mantıksal - Matematiksel Zekâ
*Görsel - Mekânsal Zekâ
*Bedensel - Kinestetik Zekâ
*Müziksel - Ritmik
*Kişisel - İçsel Zekâ
*Kişiler arası - Sosyal Zekâ
*Doğa - Varoluşcu Zekâ
Soru - Cevap Yöntemi
Mekke´deki ilk ve en sıkıntılı yıllardır. Kendisine iman edenler, henüz bir avuçtur. Bu bir avuçtan bir tanesi de İmran´dır ki, babası Hüseyin Mekke´nin en akıllı, en iyi konuşan insanlarından biri kabul edilir. Oğlunun da Müslüman olduğunu duyunca onu bu kötülükten geri çevirmek ve Hz. Muhammed´i, tartışıp mat ederek başlattığı bölücülüğü (!) bitirmek için O´nun yanına gider ve sorar.
Hüseyin: Nedir bu duyduklarımız! Bizim tanrılarımızı reddediyormuşsun. Oysa senin baban, deden ve ataların herkesle beraber bu tanrılara inanıyordu. Ve onlar akıllı, şerefli insanlardı.
Hz Muhammed: Şimdilik senin atalarını da, benim atalarımı da bir kenara bırak, der ve devam eder
-Sen kaç tanrıya inanıyorsun?
-Sekiz.
-Bunların kaçı yerde kaçı gökte?
-Yedisi yerde biri gökte ( Allah).
-Sana bir musibet gelirse kime dua edip, yardım dilersin?
-Göktekine.
-Malın helak olursa, kime dua edersin?
-Göktekine.
-Rızkı kimden istersin?
-Göktekinden.
-Hastalanınca şifayı kimden beklersin?
-Göktekinden.
-Yalnız o senin duanı kabul ettiği halde diğerlerini ne diye ona ortak ediyorsun? Hüseyin, şaşırmıştır. Şimdiye kadar böyle bir kimse ile hiç konuşmamıştım, der.
Hz. Muhammed (s.a.v.) son hamleyi yapar:
- Hüseyin, Müslüman ol ki kurtulasın.
Hz. Peygamber, sorduğu sorular ile Allah´ın birliğini ve putların ne kadar gereksiz olduğunu yine kişinin kendi verdiği cevaplarla bulmasını sağlamıştır. O, karşısındakini soruları ile yönlendirmiş ve mantıksal bir çıkarım yapmasını sağlamıştır. (Kütüb-i Site)
Sözel - Dilsel Zekâ
Kelimelerle düşünme, ifade etme, kelimelerdeki anlamları ve düzeni kavrayabilme gücüne sahip olma, ayrıca mizah, hikâye anlatma, mecazi anlatım ve benzetme yaparak dili etkin bir şekilde kullanma becerisidir.
Efendimiz (s.a.v.) ve sözel zekası
*Hz. Peygamber (s.a.v.) çok düzgün, açık ve net konuşurdu. Hitabet yeteneği kuvvetliydi ve bu özelliği ile karşısındaki insanları etkileme gücüne sahipti.
Kıssa anlatarak insanları uyarması
Öğretilecek bir konuyu doğrudan anlatmak yerine kıssa ile örneklendirilerek anlatmak öğrencinin konuyu anlamasını kolaylaştırır. Sözel zekâya hitap eden bu yöntem Hz. Peygamber´in (s.a.v.) eğitim metodunda önemli bir yere sahiptir.
Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Bir gün bir adam yolda yürürken şiddetle susamıştı, nihayet bir kuyu buldu oraya indi, su içip çıktı. O sırada bir köpek dilini çıkarıp soluyor ve susuzluktan nemli toprağı yalıyordu. Bunun üzerine o adam; "Bu köpek tıpkı benim gibi susamış" dedi ve hemen kuyuya indi. (Su kabı olmadığından) ayakkabısına su doldurdu ve onu ağzı ile tutarak kuyudan çıktı. Köpeğe su içirdi. Bundan dolayı Allah ondan razı oldu ve onun günahlarını bağışladı.
Sahabeler: Ya Resulullah; hayvanlarda da bizim için sevap var mı? diye sordular.
Peygamberimiz: Her canlı yüzünden sevap vardır." buyurdu. (Buhari)
Şaka ile öğretmesi
Hz Peygamber (s.a.v.), öğretmek istediği bir konuyu mizah yolu ile de anlatmıştır. Şaka yaparken bir taraftan düşündürmeyi ve ders vermeyi de ihmal etmemiştir.
Bir gün yaşlı bir kadın Peygamberimize gelerek: "Ya Resulullah! Cennete girmem için bana dua eder misiniz?" dedi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Sen bilmiyor musun, ihtiyarlar cennete giremez."deyince, kadın üzüntüsünden ağlamaklı hale geldi.
Hz. Peygamber: (gülerek) "üzülme, sen yaşlı olarak değil bir genç kız olarak cennete gireceksin" der. (Buhari)
Benzetme yapması
Hz. Muhammed (s.a.v.), anlattığı konunun önemini vurgulamak ve daha iyi anlaşılabilmesini sağlamak için dikkat çekici benzetmeler yapardı.
Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Herhangi birinizin tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ´nın duyduğu hoşnutluk, ıssız çölde giderken üzerindeki yiyecek ve içeceğiyle birlikte devesini elinden kaçıran, arayıp taramaları sonuç vermeyince deveyi bulma ümidini büsbütün kaybederek bir ağacın gölgesine uzanıp yatan, derken yanına devesinin geldiğini görerek yularına yapışan ve aşırı derecede sevincinden ne söylediğini bilmeyerek:
"Allah´ım! Sen benim kulumsun; ben de Senin rabbinim, diyen kimsenin sevincinden çok daha fazladır." (Buhari, Da´avat 4; Muslim 3, (2744); Tirmizi, Kıyamet 50, (2499, 2500)
Kişisel - İçsel Zekâ
İnsanın kendi duygularını, duygusal tepki derecesini, düşünme sürecini tanıma, kendini değerlendirebilme ve kendisiyle ilgili hedefler oluşturabilme becerisidir.
Efendimiz (s.a.v.) ve Kişisel-İçsel Zekâ
Müslümanlardan bir genç Hz. Peygamberin huzuruna çıktı ve "Ey Allah´ın elçisi! Zina etmeme izin ver". dedi. Sahabiler onu: Sus! Sus! Diye azarladılar.
Hz. Muhammed o delikanlıya:
- Şöyle gel diye yanına çağırdı. Delikanlı yanına gelip oturdu. Peygamberimiz onunla konuşmaya başladı:
- Söyle bakalım. İstediğin şeyi başkalarının annenle yapmalarına razı olur musun?
-Hayır olmam.
- Zaten hiç kimse annesiyle zina edilmesine razı olmaz. Peki, kızınla zina edilmesin ister misin?
- Hayır istemem.
-Öyleyse hiç kimse kızıyla zina edilmesini istemez. Bir başkasının kız kardeşinle zina etmesini ister misin?
- Hayır istemem.
- Hiçbir kimse kız kardeşiyle zina edilmesini istemez. Peki, halanla zina edilmesi seni memnun eder mi?
- Hayır, kesinlikle.
- Halasıyla zina edilmesi hiç kimseyi memnun etmez. Peki, birinin teyzenle zina etmesine razı olur musun?
- Hayır, buna da razı olmam.
- Teyzesiyle zina edilmesine kimse razı olmaz. Bu konuşmadan sonra Resul-u Ekrem elini delikanlının omzuna koydu ve:
- Allah´ım! Bunun günahını bağışla! Kalbini temizle! İffetini koru! diye dua etti. O günden sonra bu delikanlı öyle şeylerle ilgilenmedi .
Gence empatiyi öğretti
Hz. Peygamber (s.a.v.), genç delikanlıya zinanın Kur´an´daki hükmünü anlatabilir ve onu korkutabilirdi. Ama Hz. Muhammed bunu yapmak yerine gencin duygularına seslenip, yapmak istediği şeyin yanlışlığını kişisel zekâyı kullanarak ona öğretmiştir. Öncelikle sorular sorarak gence muhakeme yaptırmış, daha sonra empati kurmayı öğreterek başkalarının duygularını da anlamasını sağlamıştır.
Bedensel - Kinestetik Zekâ
Haraketlerle jest ve mimiklerle kendini ifade etme, beyin ve vücut koordinasyonunu etkili bir biçimde kullanabilme becerisidir. Bu zekâya sahip insanlar söylenenden daha çok yapılanı anlarlar.
Efendimiz (s.a.v.) ve Bedensel Zekâ
Beden dili insanlık tarihi açısından en eski iletişim aracıdır. Beden dili bir anlamda duygu ve düşüncelerimizin yansımasıdır. Hz. Peygamber konuşmalarında beden dili olarak ellerini, jest ve mimikleri kullanmaya özen göstermiştir. Ayrıca öğreteceği bazı şeyleri de uygulayarak anlatmıştır.
Hz. Peygamber: "Mümin diğer bir mümin için birbirine kenetlenmiş duvar gibidir." dedi.(Hz. Peygamber (s.a.v.) iki elinin parmaklarını birbirine geçirerek bu kenetlenmeyi gösterdi). Rasulullah (s.a.v.): "Yetimi koruyan kimse ile ben cennette şu ikisi gibiyiz." buyurdu ve aralarını biraz açarak işaret ve orta parmağını gösterdi.
Kişiler arası - Sosyal Zekâ
Grup içerisinde işbirlikçi çalışma, sözel ve sözsüz iletişim kurma, insanların duygu, düşünce ve davranışlarını anlama, paylaşma, ifade edebilme, yorumlama ve insanları ikna edebilme becerisidir.
Efendimiz´in (s.a.v.) ve Sosyal Zekâ
Hz. Muhammed´in (s.a.v.) en çok kullandığı zekâ çeşitlerinden birisi sosyal zekâdır. O, "Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mümin) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olmaz." Diyerek diğergam olmadıkça müminlerin gerçek anlamda iman etmiş olmayacaklarını belirtmiş diğer bir deyişle bencilliğin imana engel olduğunu söylemiştir. Böylece içinde bulunduğu topluma kardeşliği, bir arada yaşamayı ve paylaşmayı öğretmiştir.
Hz. Peygamber bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: "Bütün müminler, birbirini sevmede, birbirine acımada ve birbirine şefkat göstermede bir vücut gibidir. Vücudun bir uzvu rahatsız olunca diğer uzuvları da ona ortak olur."
Hz. Muhammed ashabı ile bir yolculuktadır. Yemek için mola verilir. Arkadaşlarının her biri bir görev üstlenir.
Hz. Muhammed: "Ben de ateş için odun toplayayım der". Arkadaşları engel olmak isterler. Ey Allah´ın Elçisi! Siz dinlenin biz o işi de görürüz. Hz. Muhammed bütün ciddiyeti ile cevaplar: Gerçekten bunu isteyerek yapacağınızı biliyorum. Ancak ben bir toplum içinde ayrıcalıklı olmaktan hoşlanmam. Bunu Allah da sevmez. Ve odunları toplamaya koyulur. (Kütüb-i Site)
Doğacı Zekâ
Doğadaki tüm canlıları tanıma, araştırma ve canlıların yaratılışları üzerine düşünme becerisidir.
Efendimiz (s.a.v.) ve Doğacı Zekâ
Hz. Muhammed (s.a.v.) doğa ile iç içe olan Arap toplumuna öğreteceği birçok bilgiyi yaşadıkları çevre ile örneklendirerek anlatmaktadır. Bu anlamda Hz. Muhammed´in doğacı zekâyı çok sık kullandığını görmekteyiz.
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kur´an´ı okuyan ve gereğini olduğu gibi tatbik eden mümin, kokusu hoş, tadı güzel turunç meyvesi gibidir. Kur´an okumayan, fakat gereğini tatbik eden mümin, tadı olan ve fakat kokusu bulunmayan hurmaya benzer. Kur´an okuyan, fakat gereğini tatbik etmeyen münafık da, sadece kokusu hoş olan fesleğen gibidir. Kur´an okumayan münafık da, tadı acı ve kokusu çirkin Ebû Cehil karpuzuna benzer."
Buraya kadar verdiğimiz birçok örnekte Hz. Muhammed´in doğacı zekayı ne kadar çok kullanıldığını görmekteyiz. (Kütüb-i Site)
Müziksel - Ritmik Zekâ
Sesler ve ritimlerle düşünme, faklı sesleri tanıma ve yeni sesler, ritimler üretme becerisidir.
Efendimiz (s.a.v.) ve Müziksel Zekâ
Kur´an-ı Kerim edebî anlamda incelendiğinde de olağan üstü özellikler taşıdığı görülmektedir. Kur´an düz bir metin olmaktan uzak, içinde teşbihler, vecizeler, icazlar, istiareler, kıssaların bulunduğu bir kitaptır. Sözlerin birbiriyle uyumu, ahengi güzel sesle birleştirildiğinde ise insanları ruhen de etkilemektedir. Kur´an´daki harflerin, kelimelerin ve cümlelerin seslendirilmesi esnasında ortaya çıkan, kulağa ve ruha hoş gelen, diğer söz türlerinde hiç rastlanmayan bir musiki vardır. Kur´an üslubunun büyüleyiciliğini, onun hem şiirin hem nesrin meziyetlerini bir araya toplayan emsalsiz nazmı teşkil eder. Hz Muhammed: "Kur´an´ı seslerinizle süsleyiniz." Buyurarak. Kur´an-ı Kerim´in güzel sesle okunmasını tavsiye etmiştir.
Bu da müziksel zekâ´ya sahip olan insanların Kur´an-ı Kerim´i daha iyi anlamalarına yol açacaktır. Hz. Peygamber yalnız Kur´an´ın değil insanları her gün beş kere namaza davet eden ezanın da güzel sesle okunmasını istemiş ve bu yüzden güzel sesli olan Bilal Habeşi´nin ezan okumasını istemiştir.
Görsel ve Mekânsal Zekâ
Resimler, imgeler, şekiller ve çizgilerle düşünme, harita, tablo ve diyagramları anlayabilme muhakeme etme becerisidir.
Efendimiz (s.a.v.) ve Görsel Zekâ
Öğretimde şekil, grafik, resim veya şemaların kullanılması öğrenilecek konunun hafızada kalıcı olmasını ve soyut kavramların daha iyi anlaşılmasını sağlar. Hz. Muhammed de öğreteceği bazı konuları şekil çizerek anlatmıştır.
Şekilleri çizerek anlatması
Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gün yere çubukla, kare biçiminde bir şekil çizdi. Sonra, bunun ortasına bir hat çekti, onun dışında da bir hat çizdi. Sonra bu hattın ortasından itibaren bu ortadaki hattı işaret eden bir kısım küçük çizgiler attı. Resûlullah (s.a.v.) bu çizdiklerini şöyle açıkladı: "Şu çizgi insandır. Şu onu saran kare çizgisi de eceldir. Şu dışarı uzanan çizgi de onun emelidir. (Bu emel çizgisini kesen) şu küçük çizgiler de musibetlerdir. Bir musibet oku yolunu şaşırarak insana değemese bile, diğer biri değer. Bu da değmezse ecel oku değer."
Bir gün Hz. Muhammed bir çizgi çizer, sonra bu Allah´ın yoludur der. Sonra bunun sağına ve soluna çizgiler çizer ve şu açıklamayı yapar: Bunlar çeşitli yollardır. Her biri üzerinde (kötülüğe) davet eden şeytan vardır. Arkasından da şu ayeti okudu: "Şu emrettiğim yol benim dosdoğru yolumdur. Hep ona uyun. Başka yollara ve dinlere uyup gitmeyin ki sizi onun yolundan saptırıp parçalamasınlar." (Kütüb-i Site)
Sos. Psk. Efser Selamet