zeberus1234
Yeni Üye
"Uzun diye okumamazlık yapmayalımOkuyacağınız yazı alemlere Rahmet Peygamber Efendimizin (sav)'in Gençliğidir"
Peygamberimizin Gençliği
Peygamberimizin çocukluğu ve gençliği temiz ve iffetli bir şekilde geçmişti Peygamberlikten sonra nasıl bir ahlâka sahipse, kırk yaşından önceki hayâtı da öyle temiz ve nezihti Halbuki gençlik yıllarını geçirdiği Mekke şehri, o zamanlar o kadar karışıktı ki, Mekkeliler arasında yaşayıp da cahiliye çirkinliklerine bulaşmamak âdeta mümkün değildi
İslâm öncesi Cahiliye döneminde dolandırıcılık, hile, aldatma, hak yeme, verdiği sözde durmama, hıyanet eksik olmuyor, çok basit bir iş gibi görülüyordu
Peygamberimiz bu dikenli ve tehlikeli yollardan hiç yara almadan alnı ak, yüzü pak olarak kurtuldu Başkalarına bulaşan kötü hallerden bütünüyle uzak kaldı Çünkü Cenab-ı Hak onu Cahiliye devrinin her türlü mundarlıklarından, çirkinliklerinden nefret duyacak bir kabiliyette yaratmıştı
Peygamberimizin gençliği, amcası Ebû Talib'in yanında ve onun himayesi altında geçti Ebû Talib yeğeni için o zaman pek revaçta olan ticareti, meslek olarak seçmişti Zaten kendisi de meşhur bir tüccardı
Peygamberimiz amcası ile birlikte ticarî seyahatler yaparak tecrübesini arttırdı Doğruluğu, alış verişindeki adaleti ve hakkaniyeti kısa zamanda çevresinde duyuldu ve meşhur oldu O zamanlar Arabistan'da doğru ve güvenilir kimselere sermaye verilir, ticaret yapılarak kârı paylaştırılırdı Peygamberimize de buna benzer işler verilmiş, o da en doğru bir şekilde işini başarmıştı
Verdiği sözde durmak ticarî hayâtta en çok aranan bir vasıftı Peygamberimiz, peygamberlikten önce de ahde vefalı ve güven duyulan, itimat edilen bir insan olarak tanınmıştı Kendisi bu alanda örnek bir şahsiyet olarak biliniyordu
Abdullah bin Ebi'l-Hamsa, Peygamberimizle olan ticarî bir hatırasını şöyle anlatmaktadır:
"Peygamberliğinden önce Resulullah Aleyhisselâmla birlikte bir alış verişte bulunmuştuk Bu alış verişten kendisine biraz vereceğim kalmıştı Onu, 'Bulunacağın falan yere getireceğim' diye söz vermiştim Fakat verdiğim bu sözü iki gün unuttum Üçüncü gün hatırlayıp sabahleyin gittiğim zaman onu yerinde buldum Bana, 'Delikanlı, sen beni sıkıntıda bıraktın Ben şuracıkta üç gündür seni bekliyorum' buyurdu"
Peygamberimiz ticarî işlerinde hesabını doğru tutar, haksızlık etmezdi Peygamberliğinden önce kendisiyle alış veriş yapmaktan çok memnun kalırlardı
Bir gün Saîb adında bir zât Peygamberimizin huzuruna gelerek Müslüman oldu Saîb, Araplar arasında tanınmış birisiydi Sahabîler, Resul-i Ekremin yanında onu övmeye başladılar
Bunun üzerine Peygamberimiz, "Saîb'i methetmeyin, onu ben hepinizden iyi tanırım" buyurunca, Saîb de, "Sana canım feda, seninle ticarî arkadaşlık etmiştik Hak hususunda hatır gönül tanımaz, zerre kadar riyakârlık göstermezdin" diye Peygamberimize olan hayranlığını ifade etti
Peygamberimize peygamberlik vazifesi verilince Mekkeliler ona karşı tavırlarını değiştirdiler Ona inanmaya yanaşmadılar Aleyhinde konuşmaya, insanlara kötü göstermeye başladılar Daha önce çirkin bir halini görmedikleri için sadece "şair, büyülenmiş" gibi ifadeler kullanarak çamur atmaya çalıştılar
Zaten ona kötü bir şey isnad edemezlerdi ki Çünkü sönük şahsiyetli, tanınmayan, bilinmeyen bir insan değildi Araplar onu çok iyi tanıyorlardı Mekke'de doğmuş, aralarında büyümüş, gözlerinin önünde yetişmişti Bunun için onu yakından tanıyorlar, çocukluğunu, gençliğini çok iyi biliyorlardı Kırk senelik hayâtı, aralarında geçmişti
Bu arada Peygamberimiz iman etmeleri için onlara davette bulunurken, Kur'ân diliyle onlara peygamberlikten önceki hayâtını hatırlatıyor, imana gelmeleri için ikaz ediyor, şöyle diyordu:
"Bundan önce aranızda yıllarca bulundum, bunu düşünmez misiniz?" (Yunus Sûresi, 16)
Peygamberimizin gençlik yıllarını siyer yazarları İbni Sa'd ile İbni İshak şöyle anlatıyorlar:
"Resulullah Aleyhisselâm gençlik dönemine girinceye kadar mertlik ve insanlık bakımından içinde bulunduğu toplumun en üstünü, ahlâkça en güzeli, soy sopça en şereflisi, komşuluk haklarını en iyi gözeteni, yumuşak huylu oluşuyla en büyüğü, doğru sözlülükte en yücesi, kötülükten ve insanları alçaltan huylardan uzak duruşta en önde olanıydı Yüce Allah onda bütün iyi haslet ve meziyetleri toplamıştı Bunun için o, kavmi arasında 'el-Emin (güvenilir insan)' unvanıyla anılırdı"
Ne gariptir ki, Mekke müşrikleri Peygamberimize inanmadıkları, onu öldürmek için plânlar kurdukları sırada bile mallarını emanet olarak onun yanında bırakıyorlardı Nitekim, hicretinden bir gün önce topladıkları gençlere, Peygamberimizi öldürmek için görev verdiklerinde, Peygamberimiz evine Hz Ali'yi bırakarak yola çıkmıştı O sırada müşriklerin bazılarının malı Peygamberimizin yanında emanet olarak bulunuyordu Peygamberimiz yola çıkmadan önce Hz Ali'ye, sabahleyin emanetleri sahiplerine vermesini tenbih ediyordu
Dostun da, düşmanın da güvendiği, emniyet ettiği, takdir ettiği tek insan; hiç şüphesiz, Resul-i Ekrem Efendimizdi
Mehmet Paksu, Peygamberimizin (ASM) Örnek Ahlakı, Nesil Yayınları
(alıntı
Peygamberimizin Gençliği
Peygamberimizin çocukluğu ve gençliği temiz ve iffetli bir şekilde geçmişti Peygamberlikten sonra nasıl bir ahlâka sahipse, kırk yaşından önceki hayâtı da öyle temiz ve nezihti Halbuki gençlik yıllarını geçirdiği Mekke şehri, o zamanlar o kadar karışıktı ki, Mekkeliler arasında yaşayıp da cahiliye çirkinliklerine bulaşmamak âdeta mümkün değildi
İslâm öncesi Cahiliye döneminde dolandırıcılık, hile, aldatma, hak yeme, verdiği sözde durmama, hıyanet eksik olmuyor, çok basit bir iş gibi görülüyordu
Peygamberimiz bu dikenli ve tehlikeli yollardan hiç yara almadan alnı ak, yüzü pak olarak kurtuldu Başkalarına bulaşan kötü hallerden bütünüyle uzak kaldı Çünkü Cenab-ı Hak onu Cahiliye devrinin her türlü mundarlıklarından, çirkinliklerinden nefret duyacak bir kabiliyette yaratmıştı
Peygamberimizin gençliği, amcası Ebû Talib'in yanında ve onun himayesi altında geçti Ebû Talib yeğeni için o zaman pek revaçta olan ticareti, meslek olarak seçmişti Zaten kendisi de meşhur bir tüccardı
Peygamberimiz amcası ile birlikte ticarî seyahatler yaparak tecrübesini arttırdı Doğruluğu, alış verişindeki adaleti ve hakkaniyeti kısa zamanda çevresinde duyuldu ve meşhur oldu O zamanlar Arabistan'da doğru ve güvenilir kimselere sermaye verilir, ticaret yapılarak kârı paylaştırılırdı Peygamberimize de buna benzer işler verilmiş, o da en doğru bir şekilde işini başarmıştı
Verdiği sözde durmak ticarî hayâtta en çok aranan bir vasıftı Peygamberimiz, peygamberlikten önce de ahde vefalı ve güven duyulan, itimat edilen bir insan olarak tanınmıştı Kendisi bu alanda örnek bir şahsiyet olarak biliniyordu
Abdullah bin Ebi'l-Hamsa, Peygamberimizle olan ticarî bir hatırasını şöyle anlatmaktadır:
"Peygamberliğinden önce Resulullah Aleyhisselâmla birlikte bir alış verişte bulunmuştuk Bu alış verişten kendisine biraz vereceğim kalmıştı Onu, 'Bulunacağın falan yere getireceğim' diye söz vermiştim Fakat verdiğim bu sözü iki gün unuttum Üçüncü gün hatırlayıp sabahleyin gittiğim zaman onu yerinde buldum Bana, 'Delikanlı, sen beni sıkıntıda bıraktın Ben şuracıkta üç gündür seni bekliyorum' buyurdu"
Peygamberimiz ticarî işlerinde hesabını doğru tutar, haksızlık etmezdi Peygamberliğinden önce kendisiyle alış veriş yapmaktan çok memnun kalırlardı
Bir gün Saîb adında bir zât Peygamberimizin huzuruna gelerek Müslüman oldu Saîb, Araplar arasında tanınmış birisiydi Sahabîler, Resul-i Ekremin yanında onu övmeye başladılar
Bunun üzerine Peygamberimiz, "Saîb'i methetmeyin, onu ben hepinizden iyi tanırım" buyurunca, Saîb de, "Sana canım feda, seninle ticarî arkadaşlık etmiştik Hak hususunda hatır gönül tanımaz, zerre kadar riyakârlık göstermezdin" diye Peygamberimize olan hayranlığını ifade etti
Peygamberimize peygamberlik vazifesi verilince Mekkeliler ona karşı tavırlarını değiştirdiler Ona inanmaya yanaşmadılar Aleyhinde konuşmaya, insanlara kötü göstermeye başladılar Daha önce çirkin bir halini görmedikleri için sadece "şair, büyülenmiş" gibi ifadeler kullanarak çamur atmaya çalıştılar
Zaten ona kötü bir şey isnad edemezlerdi ki Çünkü sönük şahsiyetli, tanınmayan, bilinmeyen bir insan değildi Araplar onu çok iyi tanıyorlardı Mekke'de doğmuş, aralarında büyümüş, gözlerinin önünde yetişmişti Bunun için onu yakından tanıyorlar, çocukluğunu, gençliğini çok iyi biliyorlardı Kırk senelik hayâtı, aralarında geçmişti
Bu arada Peygamberimiz iman etmeleri için onlara davette bulunurken, Kur'ân diliyle onlara peygamberlikten önceki hayâtını hatırlatıyor, imana gelmeleri için ikaz ediyor, şöyle diyordu:
"Bundan önce aranızda yıllarca bulundum, bunu düşünmez misiniz?" (Yunus Sûresi, 16)
Peygamberimizin gençlik yıllarını siyer yazarları İbni Sa'd ile İbni İshak şöyle anlatıyorlar:
"Resulullah Aleyhisselâm gençlik dönemine girinceye kadar mertlik ve insanlık bakımından içinde bulunduğu toplumun en üstünü, ahlâkça en güzeli, soy sopça en şereflisi, komşuluk haklarını en iyi gözeteni, yumuşak huylu oluşuyla en büyüğü, doğru sözlülükte en yücesi, kötülükten ve insanları alçaltan huylardan uzak duruşta en önde olanıydı Yüce Allah onda bütün iyi haslet ve meziyetleri toplamıştı Bunun için o, kavmi arasında 'el-Emin (güvenilir insan)' unvanıyla anılırdı"
Ne gariptir ki, Mekke müşrikleri Peygamberimize inanmadıkları, onu öldürmek için plânlar kurdukları sırada bile mallarını emanet olarak onun yanında bırakıyorlardı Nitekim, hicretinden bir gün önce topladıkları gençlere, Peygamberimizi öldürmek için görev verdiklerinde, Peygamberimiz evine Hz Ali'yi bırakarak yola çıkmıştı O sırada müşriklerin bazılarının malı Peygamberimizin yanında emanet olarak bulunuyordu Peygamberimiz yola çıkmadan önce Hz Ali'ye, sabahleyin emanetleri sahiplerine vermesini tenbih ediyordu
Dostun da, düşmanın da güvendiği, emniyet ettiği, takdir ettiği tek insan; hiç şüphesiz, Resul-i Ekrem Efendimizdi
Mehmet Paksu, Peygamberimizin (ASM) Örnek Ahlakı, Nesil Yayınları
(alıntı