zeberus1234
Yeni Üye
Hazret-i Ümmü Gülsüm (ra)
Üçüncü Nur Parçası
Ümmü Gülsüm radıyallahu anha, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimizin üçüncü kızı Mekke müşriklerinin şiddetli ambargoları altında büyüyen çilekeş bir genç Annesi ve iki ablasının vefatlarını küçük yaşta gören sabır ve metanet sahibi bir iman eri Ablası Rukıyye (ranhâ) ile kader çizgileri birbirine benzeyen ikiz gibi iki kardeş Her ikisi de iman ve edeb âbidesi Hz Osman (ra)'a nikâhlanarak onun "Zinnûreyn=iki nur sahibi" diye ünvan almasına vesile olan bahtiyarlardan
O, Mekke'de bi'setten = peygamberlikten önce doğdu Kureyşliler kendi aralarında: "Muhammed'in kızlardan başka çocuğu olmuyor" diye konuşuyorlardı Ne söylediklerinin, farkında bile değillerdi Onlar kız çocuğu doğduğunda diri diri kumlara gömecek kadar câhiliyet içerisinde merhametsiz ve meymenetsiz vahşi kimselerdi Onların cehâlet ve vahşet hallerini âyet-i celîle şöyle bildiriyor: "Onlardan birine kız müjdelendiği zaman öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir Onu aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür" (Nahl sûresi; 58 - 59)
Sevgili Peygamberimizin üçüncü kızı böyle bir câhiliyet ve vahşet içerisinde yaşayan toplumda dünyaya geldi Dolgun yüzlü güzel olduğundan dolayı ona Ümmü Gülsüm adı verildi Peygamberlikten önce gelişip büyüdü Ablası Rukıyye ile ikiz gibiydiler Her ikisi de cahiliye döneminde Ebû Leheb'in oğullarına istendiler Fakat Rabbımız o gülleri, müşrik eli değmeden kurtarıp tekrar baba ocağına döndürdü
Ümmü Gülsüm ve kızkardeşleri Hz Hatice (ranhâ) ile birlikte İslâm'la ilk şereflenenlerdendir Cahiliye döneminde Uteybe ile nikahlanmıştı Allah Teâlâ "Tebbet" sûresini nâzil buyurunca; Ebû Leheb oğullarına baskı yaptı ve O'nun kızlarını boşayın dedi Onlar da babalarının sözünü tuttu Böylece habîbinin gülleri iman ve insanlıktan nasibi olmayan müşrik ellerdenkurtulmuş oldu
Kısa bir zaman sonra Hz Rukıyye, Hz Osman ile evlenip Habeşistan'a ailecek hicret ettiler Ümmü Gülsüm (ranhâ) kızkardeşi Fâtıma ile beraber Mekke'de Habîb-i Ekrem (sa) efendimizin yanında kaldılar İki ablası evlenmişti Ev işleri ona kalmıştı Hayatın sıkıntıları, müşriklerin eza, cefa ve ambargoları artmıştı Haşimoğullarıyla birlikte müslümanlar Ebû Tâlip mahallesinde hapsedilmişti Üç yıl süren bu ambargoda aç ve susuz bırakılmışlardı Ümmü Gülsüm (ranhâ) bu zor ve sıkıntılı günlerde anne ve babasının elem ve kederini hafifletmeye çalıştı Üzerine düşen sorumluluğu idrak ederek annesine: "Üzülme anneciğim!" diye onu teselli etti Allah herşeye kadirdir Bu çilelerin de sona ereceği bir zamanıvar diye sabretti Sabrının mükâfatını Allah Teâlâ'dan bekledi Günler sıkıntı içerisinde bir bir geçmekteydi Birgün Ebû Tâlib müslümanların kuşatıldığı mahalleye geldi ve ambargonun kalktığını müjdeledi Kâbe'ye asılan vesîkanın parçalandığını haber verdi Bu haber müslümanları çok sevindirdi
İslâm'ın ilk yiğitleri çok çileler çekti Ama onlar asla imanlarından taviz vermedi Çektiği sıkıntılar onların azimlerini biledi ve imanlarını kuvvetlendirdi Hz Hatice (ranhâ) annemiz bu kuşatmadan çok yıpranmış ve zayıf düşmüştü Rahatsızlanıp yatağa düştü Kızları Zeynep, Ümmü Gülsüm ve Fâtıma baş ucunda hep hizmette idiler Hicretin onuncu yılı ramazan ayına girilmişti Hastalığı gün geçtikçe artmaktaydı Ramazanın onuncu günü Hz Hatice annemiz ruhunu Mevlâsına teslim ederek sevdiklerini geride bıraktı Resûl-i Ekrem (sa) pek sevgili ailesini kendi eliyle Hacun Kabristanına defnetti
Yeryüzünde ilk müslüman ve "Ondan daha hayırlı bir eş yoktur" iltifatına mazhar Hz Hatice annemizin vefatından sonra Ümmü Gülsüm (ranhâ)'nın ev içindeki sorumluluğu daha da arttı Zira babasının evinden ilk sorumlu o idi Evin bakımı, hizmetleri abla olarak ona kaldı Babacığının Hak davâsını tebliğdeki karşılaştığı sıkıntıları o çok iyi bilmekteydi Mekke artık müslümanlara dar gelmeğe başlamışdı Hicret izni verilince, önce sahâbîler, sonra İki Cihan Güneşi Efendimiz Medine'ye hicret ettiler Daha sonra da aile efradı annelerimiz ve kızları Medine'ye getirildiler
Ümmü Gülsüm (ranhâ) Medine'ye hicret edince ablası Rukıyye (ranhâ) rahatsızlanmış yatıyordu Vefatına kadar hem babasına hem ablasına hizmet etti Bu arada müşriklerin Medine'ye saldıracağı haberi geldi Sevgili babaları Resûl-i Ekrem (sa)efendimiz Kureyşlileri Bedir'de karşılamak üzere ashâbıyla anlaştı Hz Osman'ı Medine'de bıraktı Rukıyye (ranhâ)nın rahatsızlığı gittikçe şiddetlendi ve Bedir zaferinin müjdeli haberleri Medine'ye ulaştığı sıralarda ruhunu teslim etti Cennetü'l-Bakî'a defnedildi Fahr-i Kâinat (sa) Efendimiz Kabrinin başına geldi ve dua etti
Hz Osman (ra) Rukıyye (ranhâ) ile çileli, sıkıntılı fakat mes'ud bir hayat yaşadı Şimdi ise iman ve neşe dolu, sabır ve metanetle çilelere tahammül eden bir hayat arkadaşını kaybetmişdi Üstelik, hem de Rasûlullah (sa) ile olan hısımlık ve yakınlık bağları maddeten kesilmişti Bunun için çok üzülüyordu Yakınları ona bir hayli kız ismi vererek evlenmesini teklif etmişlerdi O ise; "Hz Rukıyye'nin yerini kimse dolduramaz" diyerek hepsini geri çevirdi Hz Ömer (ra) kızı Hafsa'yı teklif etti Ona da müsbet cevap vermedi Hatta buna üzülen Hz Ömer doğru Fahr-i Kâinat (sa) Efendimizin huzuruna geldi ve: "Ya Rasûlallah! Hafsa ile evlenmeleri için Ebû Bekir ve Osman'a teklifte bulundum Hiçbir cevap alamadım" diye canının sıkıldığını söyledi İki Cihan Güneşi Efendimiz, Hz Ömer'in bu celâl ve öfkesini şu sözleriyle teskin etmeğe çalıştı: "Hafsa, Osman'dan daha hayırlısı ile, Osman da Hafsa'dan daha hayırlısı ile evlenecek" diyerek hatırını hoş etmeğe gayret etti Böyle bir müjde ile onun gönlünü aldı
Hz Osman (ra) yine bir gün üzüntülü ve ağlamaklı bir halde Resûl-i Ekrem (sa) efendimizin huzuruna vardı Elem ve kederini yüzünden okuyan Fahr-i Kâinat (sa) efendimiz onun hal ve hatırını sordu ve: "Ey Osman! neden bu kadar üzüntülüsün?" buyurdu O da; "Yâ Rasûlallah! Ben üzülmeyeyim de kim üzülsün? Kızınızın vefatıyla yalnız kaldım Daha da mühimmi sizinle olan hısımlık bağım koptu" dedi Bunun üzerina Rasûlullah (sa): "Ey Osman! İşte Cebrâil! Allah'ın Ümmü Gülsüm'ü de sana nikâhlamamı emrettiğini bildiriyor" buyurdu Bu müjdeye Hz Osman (ra) çok sevindi
Anneler sultanı Hz Hatice (ranhâ)'nın yokluğunu hissettirmemek için bütün kadınlar seferber olup Ümmü Gülsüm'e yardımcı oldu Kısa zamanda hazırlıklar tamamlandı Nihayet hicretin üçüncü yılı Rebiülevvel ayında düğünleri yapıldı Hz Osman (ra) böylece ikinci defa Resûl-i Ekrem(sa) efendimize damat olma şerefini elde etti Bundan böyle "Zinnûreyn = iki nur sahibi" ünvanıyla çağrıldı
Ümmü Gülsüm (ranhâ) altı sene Hz Osman (ra) ile birlikte huzur ve neşe dolu, mesûd bir hayat yaşadı Hudeybiye muâhedesinde beyat-ı rıdvan'da bulundu Kaza umresine katıldı Mekke Fethine iştirak etti
Sevgili Peygamberimizin nâzenin üçüncü gülü Ümmü Gülsüm (ranhâ) hicretin dokuzuncu yılında hastalandı Babası ve kocası Tebük seferine çıkmışlardı Gün geçtikçe hastalığı ağırlaştı Kardeşi Fâtıma ve bütün hanım sahâbîler çok üzülüyordu Çünkü yanında babası da yoktu kocası da 27 yaşına yeni girmişti Çocuğu da olmamıştı Fahr-i Kâinat (sa) Efendimizin genç bir yavrusu daha hayata gözlerini yummak üzereydi Ümmü Gülsüm (ranhâ) son nefesini alıp verirken İslâm ordusunun Medine'ye girdiği haberi geldi Babası ve kocasının sağ sâlim döndüklerini duyunca biraz kendine gelir gibi oldu Fakat çok geçmeden ruhunu teslim ederek ebedî yurduna uçtu
İki Cihan Güneşi efendimiz kızının yanına girdiğinde Ümmü Gülsüm'ün bedeni daha yeni soğuyordu Efendimiz sevgili damadı Hz Osman'ın koluna girip dışarı çıkardı Hz Safiyye, Esma ve Ümmü Atıyye içeri girdi Efendimiz bu kadınlara: "Kızım Ümmü Gülsüm'ü üç, beş veya daha fazla yıkayınız" buyurdu Gasil ve kefenleme işi bitince erkekler içeri girip cenâzeyi dışarı çıkardılar Cenâze namazını Fahr-i Kâinat (sa) efendimiz kıldırdı Duâ ve gözyaşları arasında Baki' kabristanlığına ablaları Rukıye ve Zeyneb'in yanına defnedildi
Ümmü Gülsüm (ranhâ)'nın vefatı Hz Osman (ra)'ı çok mahzun etmişti İki Cihan Güneşi Efendimiz onu teselli için: "On tane kızım olsaydı biri öldükçe onları birer birer Osman'a nikahlardım" buyurdu Ona sevgi dolu iltifatta bulundu
Cenâb-ı Hak'tan onlardaki edeb, hürmet ve muhabbeti bizlere de lutfetmesini ve şefaatlerine nâil eylemesini niyaz ederim Amin
Üçüncü Nur Parçası
Ümmü Gülsüm radıyallahu anha, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimizin üçüncü kızı Mekke müşriklerinin şiddetli ambargoları altında büyüyen çilekeş bir genç Annesi ve iki ablasının vefatlarını küçük yaşta gören sabır ve metanet sahibi bir iman eri Ablası Rukıyye (ranhâ) ile kader çizgileri birbirine benzeyen ikiz gibi iki kardeş Her ikisi de iman ve edeb âbidesi Hz Osman (ra)'a nikâhlanarak onun "Zinnûreyn=iki nur sahibi" diye ünvan almasına vesile olan bahtiyarlardan
O, Mekke'de bi'setten = peygamberlikten önce doğdu Kureyşliler kendi aralarında: "Muhammed'in kızlardan başka çocuğu olmuyor" diye konuşuyorlardı Ne söylediklerinin, farkında bile değillerdi Onlar kız çocuğu doğduğunda diri diri kumlara gömecek kadar câhiliyet içerisinde merhametsiz ve meymenetsiz vahşi kimselerdi Onların cehâlet ve vahşet hallerini âyet-i celîle şöyle bildiriyor: "Onlardan birine kız müjdelendiği zaman öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir Onu aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür" (Nahl sûresi; 58 - 59)
Sevgili Peygamberimizin üçüncü kızı böyle bir câhiliyet ve vahşet içerisinde yaşayan toplumda dünyaya geldi Dolgun yüzlü güzel olduğundan dolayı ona Ümmü Gülsüm adı verildi Peygamberlikten önce gelişip büyüdü Ablası Rukıyye ile ikiz gibiydiler Her ikisi de cahiliye döneminde Ebû Leheb'in oğullarına istendiler Fakat Rabbımız o gülleri, müşrik eli değmeden kurtarıp tekrar baba ocağına döndürdü
Ümmü Gülsüm ve kızkardeşleri Hz Hatice (ranhâ) ile birlikte İslâm'la ilk şereflenenlerdendir Cahiliye döneminde Uteybe ile nikahlanmıştı Allah Teâlâ "Tebbet" sûresini nâzil buyurunca; Ebû Leheb oğullarına baskı yaptı ve O'nun kızlarını boşayın dedi Onlar da babalarının sözünü tuttu Böylece habîbinin gülleri iman ve insanlıktan nasibi olmayan müşrik ellerdenkurtulmuş oldu
Kısa bir zaman sonra Hz Rukıyye, Hz Osman ile evlenip Habeşistan'a ailecek hicret ettiler Ümmü Gülsüm (ranhâ) kızkardeşi Fâtıma ile beraber Mekke'de Habîb-i Ekrem (sa) efendimizin yanında kaldılar İki ablası evlenmişti Ev işleri ona kalmıştı Hayatın sıkıntıları, müşriklerin eza, cefa ve ambargoları artmıştı Haşimoğullarıyla birlikte müslümanlar Ebû Tâlip mahallesinde hapsedilmişti Üç yıl süren bu ambargoda aç ve susuz bırakılmışlardı Ümmü Gülsüm (ranhâ) bu zor ve sıkıntılı günlerde anne ve babasının elem ve kederini hafifletmeye çalıştı Üzerine düşen sorumluluğu idrak ederek annesine: "Üzülme anneciğim!" diye onu teselli etti Allah herşeye kadirdir Bu çilelerin de sona ereceği bir zamanıvar diye sabretti Sabrının mükâfatını Allah Teâlâ'dan bekledi Günler sıkıntı içerisinde bir bir geçmekteydi Birgün Ebû Tâlib müslümanların kuşatıldığı mahalleye geldi ve ambargonun kalktığını müjdeledi Kâbe'ye asılan vesîkanın parçalandığını haber verdi Bu haber müslümanları çok sevindirdi
İslâm'ın ilk yiğitleri çok çileler çekti Ama onlar asla imanlarından taviz vermedi Çektiği sıkıntılar onların azimlerini biledi ve imanlarını kuvvetlendirdi Hz Hatice (ranhâ) annemiz bu kuşatmadan çok yıpranmış ve zayıf düşmüştü Rahatsızlanıp yatağa düştü Kızları Zeynep, Ümmü Gülsüm ve Fâtıma baş ucunda hep hizmette idiler Hicretin onuncu yılı ramazan ayına girilmişti Hastalığı gün geçtikçe artmaktaydı Ramazanın onuncu günü Hz Hatice annemiz ruhunu Mevlâsına teslim ederek sevdiklerini geride bıraktı Resûl-i Ekrem (sa) pek sevgili ailesini kendi eliyle Hacun Kabristanına defnetti
Yeryüzünde ilk müslüman ve "Ondan daha hayırlı bir eş yoktur" iltifatına mazhar Hz Hatice annemizin vefatından sonra Ümmü Gülsüm (ranhâ)'nın ev içindeki sorumluluğu daha da arttı Zira babasının evinden ilk sorumlu o idi Evin bakımı, hizmetleri abla olarak ona kaldı Babacığının Hak davâsını tebliğdeki karşılaştığı sıkıntıları o çok iyi bilmekteydi Mekke artık müslümanlara dar gelmeğe başlamışdı Hicret izni verilince, önce sahâbîler, sonra İki Cihan Güneşi Efendimiz Medine'ye hicret ettiler Daha sonra da aile efradı annelerimiz ve kızları Medine'ye getirildiler
Ümmü Gülsüm (ranhâ) Medine'ye hicret edince ablası Rukıyye (ranhâ) rahatsızlanmış yatıyordu Vefatına kadar hem babasına hem ablasına hizmet etti Bu arada müşriklerin Medine'ye saldıracağı haberi geldi Sevgili babaları Resûl-i Ekrem (sa)efendimiz Kureyşlileri Bedir'de karşılamak üzere ashâbıyla anlaştı Hz Osman'ı Medine'de bıraktı Rukıyye (ranhâ)nın rahatsızlığı gittikçe şiddetlendi ve Bedir zaferinin müjdeli haberleri Medine'ye ulaştığı sıralarda ruhunu teslim etti Cennetü'l-Bakî'a defnedildi Fahr-i Kâinat (sa) Efendimiz Kabrinin başına geldi ve dua etti
Hz Osman (ra) Rukıyye (ranhâ) ile çileli, sıkıntılı fakat mes'ud bir hayat yaşadı Şimdi ise iman ve neşe dolu, sabır ve metanetle çilelere tahammül eden bir hayat arkadaşını kaybetmişdi Üstelik, hem de Rasûlullah (sa) ile olan hısımlık ve yakınlık bağları maddeten kesilmişti Bunun için çok üzülüyordu Yakınları ona bir hayli kız ismi vererek evlenmesini teklif etmişlerdi O ise; "Hz Rukıyye'nin yerini kimse dolduramaz" diyerek hepsini geri çevirdi Hz Ömer (ra) kızı Hafsa'yı teklif etti Ona da müsbet cevap vermedi Hatta buna üzülen Hz Ömer doğru Fahr-i Kâinat (sa) Efendimizin huzuruna geldi ve: "Ya Rasûlallah! Hafsa ile evlenmeleri için Ebû Bekir ve Osman'a teklifte bulundum Hiçbir cevap alamadım" diye canının sıkıldığını söyledi İki Cihan Güneşi Efendimiz, Hz Ömer'in bu celâl ve öfkesini şu sözleriyle teskin etmeğe çalıştı: "Hafsa, Osman'dan daha hayırlısı ile, Osman da Hafsa'dan daha hayırlısı ile evlenecek" diyerek hatırını hoş etmeğe gayret etti Böyle bir müjde ile onun gönlünü aldı
Hz Osman (ra) yine bir gün üzüntülü ve ağlamaklı bir halde Resûl-i Ekrem (sa) efendimizin huzuruna vardı Elem ve kederini yüzünden okuyan Fahr-i Kâinat (sa) efendimiz onun hal ve hatırını sordu ve: "Ey Osman! neden bu kadar üzüntülüsün?" buyurdu O da; "Yâ Rasûlallah! Ben üzülmeyeyim de kim üzülsün? Kızınızın vefatıyla yalnız kaldım Daha da mühimmi sizinle olan hısımlık bağım koptu" dedi Bunun üzerina Rasûlullah (sa): "Ey Osman! İşte Cebrâil! Allah'ın Ümmü Gülsüm'ü de sana nikâhlamamı emrettiğini bildiriyor" buyurdu Bu müjdeye Hz Osman (ra) çok sevindi
Anneler sultanı Hz Hatice (ranhâ)'nın yokluğunu hissettirmemek için bütün kadınlar seferber olup Ümmü Gülsüm'e yardımcı oldu Kısa zamanda hazırlıklar tamamlandı Nihayet hicretin üçüncü yılı Rebiülevvel ayında düğünleri yapıldı Hz Osman (ra) böylece ikinci defa Resûl-i Ekrem(sa) efendimize damat olma şerefini elde etti Bundan böyle "Zinnûreyn = iki nur sahibi" ünvanıyla çağrıldı
Ümmü Gülsüm (ranhâ) altı sene Hz Osman (ra) ile birlikte huzur ve neşe dolu, mesûd bir hayat yaşadı Hudeybiye muâhedesinde beyat-ı rıdvan'da bulundu Kaza umresine katıldı Mekke Fethine iştirak etti
Sevgili Peygamberimizin nâzenin üçüncü gülü Ümmü Gülsüm (ranhâ) hicretin dokuzuncu yılında hastalandı Babası ve kocası Tebük seferine çıkmışlardı Gün geçtikçe hastalığı ağırlaştı Kardeşi Fâtıma ve bütün hanım sahâbîler çok üzülüyordu Çünkü yanında babası da yoktu kocası da 27 yaşına yeni girmişti Çocuğu da olmamıştı Fahr-i Kâinat (sa) Efendimizin genç bir yavrusu daha hayata gözlerini yummak üzereydi Ümmü Gülsüm (ranhâ) son nefesini alıp verirken İslâm ordusunun Medine'ye girdiği haberi geldi Babası ve kocasının sağ sâlim döndüklerini duyunca biraz kendine gelir gibi oldu Fakat çok geçmeden ruhunu teslim ederek ebedî yurduna uçtu
İki Cihan Güneşi efendimiz kızının yanına girdiğinde Ümmü Gülsüm'ün bedeni daha yeni soğuyordu Efendimiz sevgili damadı Hz Osman'ın koluna girip dışarı çıkardı Hz Safiyye, Esma ve Ümmü Atıyye içeri girdi Efendimiz bu kadınlara: "Kızım Ümmü Gülsüm'ü üç, beş veya daha fazla yıkayınız" buyurdu Gasil ve kefenleme işi bitince erkekler içeri girip cenâzeyi dışarı çıkardılar Cenâze namazını Fahr-i Kâinat (sa) efendimiz kıldırdı Duâ ve gözyaşları arasında Baki' kabristanlığına ablaları Rukıye ve Zeyneb'in yanına defnedildi
Ümmü Gülsüm (ranhâ)'nın vefatı Hz Osman (ra)'ı çok mahzun etmişti İki Cihan Güneşi Efendimiz onu teselli için: "On tane kızım olsaydı biri öldükçe onları birer birer Osman'a nikahlardım" buyurdu Ona sevgi dolu iltifatta bulundu
Cenâb-ı Hak'tan onlardaki edeb, hürmet ve muhabbeti bizlere de lutfetmesini ve şefaatlerine nâil eylemesini niyaz ederim Amin