Polikistik over sendromu (PKOS), üreme çağındaki kadınlarda en sık görülen endokrin bozukluktur. Her 15 kadından birisini, yani yaklaşık % 7'sini etkilemektedir. Hastalık genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimiyle ortaya çıkmış sık görülen ve kompleks bir bozukluk olarak değerlendirilebilir.
Stein-Leventhal Sendromu olarakta tanımlanan bu hastalık;
· Aşırı tüylenme (hirşutizm)
· Mensturasyonun olmaması ya da düzensizliği
· Gebe kalamama
· Obezite/özellikle abdominal obezite
· Yumurtalıklarda çok sayıda kist oluşumu ile karakterizedir.
Polikistik Over Sendromu bulunan kadınların çoğunda karın bölgesinde yağlanma, kilo vermekte zorlanma, aşırı derecede karbonhidrat tüketimi ve hipoglisemik dönemler(kan şekeri düşmesi) yaşanabilir.
PKOS, basit bir yumurtlama bozukluğu olmaktan çok, Tip 2 diyabet, dislipidemi ve kalp-damar hastalıkları gibi uzun dönemde sağlık riskleri taşıması nedeniyle dikkatli takip edilmesi ve ihmal edilmemesi gereken bir hastalıktır.
Polikistik over sendromunda; hipofiz bezinden salgılanan LH ve FSH hormonları anormal şekilde üretilir. Bu dengesizlik nedeniyle mensturasyon (adet) döngüsü değişir ve her ay düzenli olarak yumurtlama gerçekleşmez veya mens hiç yaşanmaz (amenore) ve yumurtalıklardan erkeklik hormonlarının üretimi de artar. Salgılanan bu erkeklik hormonları (androjenler) östrojene dönüşür ve bu östrojen, dönüşte LH üretimini arttırır ve bir kısır döngü ortaya çıkar. Genel olarak kan şekerinin normal sınırlar içerisinde kalmasını sağlayan insülin hormonu metabolizmasında da bozukluk söz konusu olabildiğinden insüline karşı bir direnç ortaya çıkmaktadır.
Tedavisi Nasıl Olmalı?
PKOS tedavisi sırasında kilo kaybı öncelik olmalıdır. Çünkü fazla kilo, hastalığın seyrini ve insülin direncini arttıracaktır ve kısır bir döngü içinde PKOS'lu olan kadınlar fazla kilolarına çıkış yolu bulamayacaklardır. Ancak kilo verme hızı, var olan insülin direnci nedeniyle diğer bireylere oranla yavaş olabilir. Bu durumda sabırlı davranılmalı ve programdan vazgeçilmemelidir.
Yüz güldürücü olan ise; Vücut ağırlığının %5-10 oranında azalması bile yumurtlamanın geri dönmesini ve tüm belirtilerin azalmasını sağlayabilir.
PCOS'un Hastalıklarla İlişkisi
· Son yıllarda diyabet ve diyabet öncüsü olan insülin direncinin, PKOS ile olan ilişkisi konusunda oldukça önemli bilgiler edinilmiştir. Bu tanıyı almış olan kadınların bir kısmında Tip 2 diyabet veya diyabete eğilim (insülin direnci) bulunmakta veya bu kadınlarda belli bir süre sonunda bu durumlar gelişebilmektedir. Yani PKOS tek başına, Tip 2 diyabet için risk oluşturabilir. PKOS hastalarında bozulmuş glukoz toleransı ve Tip 2 diyabet kombine prevelansı değişik çalışmalarda %35-40'a varan oranlarda bildirilmiştir.
· PKOS hastalarının %40-60 oranıda obezite görülmektedir ve sıklıkla abdominal obezite şeklindedir.
· PKOS, kanda androjen (erkeklik) hormonların yüksek olduğu bir durum olduğundan dolayı, bu yüksek seviyeler, kan yağları (lipitler) üzerine olumsuz etkiler yaratırlar. Yüksek trigliserit ve azalmış HDL kolesterol seviyeleri kadınlarda kalp-damar hastalıkları riskini artırır.
· PKOS, ileri yaşlarda hipertansiyon gelişme riskini artıran bir durumdur.
· PKOS ile meme ve over kanseri arasında ilişki olduğu gündeme gelmişse de konu ile ilgili uzun dönem takip çalışmaları yetersizdir.
PKOS ve Beslenme Planı
· PKOS ve beslenme üzerine yapılan bazı çalışmalar; düşük karbonhidratlı bir diyet önerirken, bazı çalışmalar da insülin seviyesini kontrol etmek için düşük glisemik indeksli (GI) bir diyet önermektedir.
· Düşük karbonhidrat ve yüksek protein içeren beslenme modeli, insülin direncini kırmayı sağlayabilir ancak uzun süre tercih edilmemelidir çünkü bu durum proteinlerin karbonhidratların yerine kullanımını arttırabileceğinden dikkatli ayarlanmalıdır.
· Her öğünde doğru karbonhidrat kullanımı ve yeterli protein tüketimi düşük kan şekeri (hipoglisemi) ataklarını da kontrol altında tutabilmektedir.
· Düşük doymuş yağlı besinler tercih edilmelidir. Tam yağlı ürünlerden uzak durulması önem taşımaktadır.
· Yüksek lif alımı sağlamak için sebze, meyveler, baklagil tüketimine ağırlık verilmelidir.
· Bu beslenme alışkanlıklarına ek olarak 2- 3 saat aralıklar ile besin alımı gerçekleştirilmelidir. Bu şekilde kan şekeri seviyesi dengede tutularak, yeme atakları önlenebilir.
· Düzenli egzersiz de, insülin metabolizmasında en az diyet kadar etkili olmaktadır. Günlük 30 dakika orta şiddette yapılacak egzersiz kilo kontrolünde etkili olacaktır.
· Polikistik Over Sendromlularda ekip çalışmasının (doktor, diyetisyen, psikolog) önemi hatırlanmalı ve kişiler bu şekilde takip edilmelidir.
Uzman Diyetisyen Gamze Şanlı Ak
Stein-Leventhal Sendromu olarakta tanımlanan bu hastalık;
· Aşırı tüylenme (hirşutizm)
· Mensturasyonun olmaması ya da düzensizliği
· Gebe kalamama
· Obezite/özellikle abdominal obezite
· Yumurtalıklarda çok sayıda kist oluşumu ile karakterizedir.
Polikistik Over Sendromu bulunan kadınların çoğunda karın bölgesinde yağlanma, kilo vermekte zorlanma, aşırı derecede karbonhidrat tüketimi ve hipoglisemik dönemler(kan şekeri düşmesi) yaşanabilir.
PKOS, basit bir yumurtlama bozukluğu olmaktan çok, Tip 2 diyabet, dislipidemi ve kalp-damar hastalıkları gibi uzun dönemde sağlık riskleri taşıması nedeniyle dikkatli takip edilmesi ve ihmal edilmemesi gereken bir hastalıktır.
Polikistik over sendromunda; hipofiz bezinden salgılanan LH ve FSH hormonları anormal şekilde üretilir. Bu dengesizlik nedeniyle mensturasyon (adet) döngüsü değişir ve her ay düzenli olarak yumurtlama gerçekleşmez veya mens hiç yaşanmaz (amenore) ve yumurtalıklardan erkeklik hormonlarının üretimi de artar. Salgılanan bu erkeklik hormonları (androjenler) östrojene dönüşür ve bu östrojen, dönüşte LH üretimini arttırır ve bir kısır döngü ortaya çıkar. Genel olarak kan şekerinin normal sınırlar içerisinde kalmasını sağlayan insülin hormonu metabolizmasında da bozukluk söz konusu olabildiğinden insüline karşı bir direnç ortaya çıkmaktadır.
Tedavisi Nasıl Olmalı?
PKOS tedavisi sırasında kilo kaybı öncelik olmalıdır. Çünkü fazla kilo, hastalığın seyrini ve insülin direncini arttıracaktır ve kısır bir döngü içinde PKOS'lu olan kadınlar fazla kilolarına çıkış yolu bulamayacaklardır. Ancak kilo verme hızı, var olan insülin direnci nedeniyle diğer bireylere oranla yavaş olabilir. Bu durumda sabırlı davranılmalı ve programdan vazgeçilmemelidir.
Yüz güldürücü olan ise; Vücut ağırlığının %5-10 oranında azalması bile yumurtlamanın geri dönmesini ve tüm belirtilerin azalmasını sağlayabilir.
PCOS'un Hastalıklarla İlişkisi
· Son yıllarda diyabet ve diyabet öncüsü olan insülin direncinin, PKOS ile olan ilişkisi konusunda oldukça önemli bilgiler edinilmiştir. Bu tanıyı almış olan kadınların bir kısmında Tip 2 diyabet veya diyabete eğilim (insülin direnci) bulunmakta veya bu kadınlarda belli bir süre sonunda bu durumlar gelişebilmektedir. Yani PKOS tek başına, Tip 2 diyabet için risk oluşturabilir. PKOS hastalarında bozulmuş glukoz toleransı ve Tip 2 diyabet kombine prevelansı değişik çalışmalarda %35-40'a varan oranlarda bildirilmiştir.
· PKOS hastalarının %40-60 oranıda obezite görülmektedir ve sıklıkla abdominal obezite şeklindedir.
· PKOS, kanda androjen (erkeklik) hormonların yüksek olduğu bir durum olduğundan dolayı, bu yüksek seviyeler, kan yağları (lipitler) üzerine olumsuz etkiler yaratırlar. Yüksek trigliserit ve azalmış HDL kolesterol seviyeleri kadınlarda kalp-damar hastalıkları riskini artırır.
· PKOS, ileri yaşlarda hipertansiyon gelişme riskini artıran bir durumdur.
· PKOS ile meme ve over kanseri arasında ilişki olduğu gündeme gelmişse de konu ile ilgili uzun dönem takip çalışmaları yetersizdir.
PKOS ve Beslenme Planı
· PKOS ve beslenme üzerine yapılan bazı çalışmalar; düşük karbonhidratlı bir diyet önerirken, bazı çalışmalar da insülin seviyesini kontrol etmek için düşük glisemik indeksli (GI) bir diyet önermektedir.
· Düşük karbonhidrat ve yüksek protein içeren beslenme modeli, insülin direncini kırmayı sağlayabilir ancak uzun süre tercih edilmemelidir çünkü bu durum proteinlerin karbonhidratların yerine kullanımını arttırabileceğinden dikkatli ayarlanmalıdır.
· Her öğünde doğru karbonhidrat kullanımı ve yeterli protein tüketimi düşük kan şekeri (hipoglisemi) ataklarını da kontrol altında tutabilmektedir.
· Düşük doymuş yağlı besinler tercih edilmelidir. Tam yağlı ürünlerden uzak durulması önem taşımaktadır.
· Yüksek lif alımı sağlamak için sebze, meyveler, baklagil tüketimine ağırlık verilmelidir.
· Bu beslenme alışkanlıklarına ek olarak 2- 3 saat aralıklar ile besin alımı gerçekleştirilmelidir. Bu şekilde kan şekeri seviyesi dengede tutularak, yeme atakları önlenebilir.
· Düzenli egzersiz de, insülin metabolizmasında en az diyet kadar etkili olmaktadır. Günlük 30 dakika orta şiddette yapılacak egzersiz kilo kontrolünde etkili olacaktır.
· Polikistik Over Sendromlularda ekip çalışmasının (doktor, diyetisyen, psikolog) önemi hatırlanmalı ve kişiler bu şekilde takip edilmelidir.
Uzman Diyetisyen Gamze Şanlı Ak