Son konular

Postanın Tarihçesi - tarihte ilk posta teşkilatını hangi uygarlik kurmuştur?

Konuyu Yükselt

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
1
Çözümler
1
Tepkime
41
Puanları
318
Yaş
35
Coin
256,935
Postanın Tarihçesi,tarihte ilk posta teşkilatini hangi uygarlik kurmuştur?Postacı
İnsanların ilk çağlardan itibaren beliren en önemli ihtiyaçlarından başta geleni haberleşmedir. Bunun için de ateş yakma, duman, ses işaretlerinden, davul, boru, düdük gibi bütün imkânlardan faydalanılmaya çalışılmıştır. Bunlar için kararlaştırılmış şekiller uygulana gelmiş ve iletişim sağlanmıştır. Bunun için hayvanlar ve özellikle de güvercinler kullanılmıştır.

Bir çok ses ve işaretler ile anlaşma ve iletişim kurma yöntemlerini geliştirmesinden sonra da bunun kayda alınması ve daha sonraki nesillere aktarılması ve ispatının olması için de yazı icat edilmiştir. Yazı da çevredeki imkânlara göre taşa, çamurdan parçalara, ağaca, madeni levhalar üzerine, kâğıda yazılmıştır.

Haberleşmenin tarihi, insanlık tarihi kadar eski olsa da iletişim, küreselleşen ve gittikçe küçük bir köy halini alan dünyamızda eskisinden de daha önemlidir. Ne var ki haberleşme için önce konuşmak, bunu çeşitli vasıtalar ile başkalarına aktarmak, bir de yerleşik olmak asgari koşullardır.
Konuşmaların yazı ile ifade edilmeye başlaması ilk kez Sümer' de ve Eski Mısır' da gerçekleşti. Finikeliler ve Romalılar bugünkü alfabeyi oluşturdular. Sümerliler çivi yazısını, Mısırlılar hiyeroglif yazıyı, Romalılar Latin yazısını kullandılar.





Kalıcılığın ve sonsuzluğun ya da bir başka ifade ile ölümsüzlüğün sırrı olan yazılı kültürün gelişmesi ve bugünkü anlamda bir yerden bir yere iletilebilmesi oldukça önem kazanmaya başlayınca iletişimin belki de en önemli adımı olan posta taşımacılığının temelleri atılmaya başlamıştır.

Haberleşmenin nerelerde, ne şekilde, nasıl, ne ile, kimler arasında yapıldığının öğrenilmesinin yolu da magazinsel tarih yazarı veya popüler tarihçiler olarak kabul edilebilecek olan Eski Yunan haberleşmesi Halikarnasus' lu (Bodrum' lu) Heredot' un, Asya' daki haberleşme Venedikli tüccar olan Marko Polo' nun, Anadolu haberleşmesi ise Seyyah Evliya Çelebi' nin eserlerinden geçmektedir.

Dünyaya hükmetmek üzere yola çıkan imparatorların, padişahların, komutanların, firavunların, kralların ilk yaptıkları iş en uç noktalarla haberleşme kanallarını kurmak, açık tutmak ve her türlü gelişmeden, değişmeden, dinamizmden haberdar olmaktır. Başka bir ifadeyle, iktidar olmanın, hükmetmenin yolu baştan aşağıya her kesim ve olaydan haberdar olmaktan geçer diyebiliriz. Bunu Cengiz Han, Atilla, İskender, Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Sultan Mehmet, Atatürk gibi dünyada söz sahibi olmak isteyenler tüm liderlerde gözlemek mümkündür.

Posta ve postacıdan söz etmek gerekirse, bilindiği kadarı ile ilk Firavun' un Başbakanı olan Numchoren' in piramidinde bir vazo bulunuyor, vazo üzerinde Firavun' a papirüsten yapılma mektubu Firavun Amenofis' e (M.Ö. 1438) sunarken saygıyla eğilmiş bir postacı görülüyor ve bu figür dünyadaki ilk posta hizmetini anlatan belge olarak kabul ediliyor. Vazonun üzerindeki firavun normal ölçülerin çok üstünde iken postacı oldukça küçük çizilmiş, bunun sebebi, firavuna o dönemde tanrı gözü ile bakılması imiş.

Bu araştırma sonucunda görülüyor ki, sözü edilen dönemde Asurlular ile Mısırlılar savaş halindeymiş ve Asurluların Mısır sınırlarına saldırdığı haberini bu postacı getirmiş. Yani ilk posta hizmeti devlet işi için kullanılmıştır.

Firavun Menegtahs (M.Ö. 1224 - 1204) ise postacıların yollarını saptamış ve taştan yollar yaptırmıştır. Bu dönemde postacıların en önemli görevleri gece - gündüz yalınayak koşarak haber taşımak, hatta bundan da önemlisi Nil' in su seviyesinin Firavun' a iletilmesiymiş.

Asurlular da, Kraliçe Samramet' in yaşadığı M.Ö. 2000' li yıllarda, orduya postacılar alınarak itibarlı görevlere getirilirken, yine aynı yıllarda Anadolu' da yaşayan Hititler postacıları diplomatlardan seçiyorlar ve posta hizmetlerinden ancak krallar, aileleri, din adamları, komutanlar okur - yazar olduklarından yararlanıyorlarmış, halk ancak yazıcılar kanalıyla bu haktan yararlanabiliyormuş. Asur başkenti Ninive' de bulunan kırık tabletlerde postanın ticari amaçlarla da kullanıldığı saptanmıştır.
Ancak M.Ö. 2000 yıllarında yaşayan Babillilerde devlet işlerinin yanında özel postaların kullanılmaya başladığı belgelerden biliniyor. Babilde posta işlerinde kil tabletler kullanılmış. Bu kil tabletler içerisinde aşk mektuplarına rastlanılmış, fakat en talihsiz yanı tabletlerin açık olarak yazılması, pişirilmesi sonunda da herkes tarafından okunması üzerine gizlilik olması düşüncesi ile bu kez de zarflar hazırlanarak üzerlerine adresleri yazılmış, bunlarda mektuplar gibi pişirilmeye tabi tutulmuş. Yine ilk özel posta teşkilâtı da Babilliler zamanında oluşturulmuştur.
Postacının vasiyeti Eski Yunan' da ise posta memurları oldukça önemli bir yerde tutmuşlardır. Çünkü gerek Yunan' da gerekse İran' da postacılar hizmetlerini yayan olarak yerine getirmekteymişler.
Yolda giderken veya gelirken de yabani hayvanların, soyguncuların tehditleri altındaymışlar, bu nedenle de postacılar hizmetlerine başlarlarken vasiyetlerini bırakarak yola çıkarlarmış. Bu vasiyetlerde de genelde oğullarının kendilerinden sonra postacı olmalarını isterlermiş, bunun temel nedeni de, postacının güvenilir kişilerden seçilmesinin gerekliliği, ölmesi muhtemel postacıların da en çok kendi yetiştirdikleri çocuklara güvenmeleri, itibarlı bir mesleğin babadan oğula geçmesini istemeleriymiş.


"Maraton" a doğru ilk Maraton koşusu
Persler, İsa' nın doğumundan 512 yıl önce, büyük bir ordu ve donanma ile Yunanlılar' a ait Limni ve Kiklad adalarını işgal ettiler ve ileride Yunanistan' a karşı yapacakları savaş için bu adalarda üs kurdular. Persler, milâttan önce 490 yılında, tüm güçleriyle önce Yunan Yarımadası' na saldırdılar ve Atina' ya doğru ilerlemeye başladılar. Stratejik önemi yüksek olan ve Atina' ya yalnızca 42 kilometre uzaklıkta bulunan "Maraton" adlı bir yerleşim merkezine geldiklerinde, buradaki durumu Atina' ya kadar hiç durmadan koşarak ileten asker Euchidas haberi Atina' ya ulaştırmış ve varınca da yorgunluktan ölmüştür.

Bu haber üzerine Atinalılar, başlarında başkomutanları Miltiyad ile birlikte ile birlikte Maraton' a gittiler ve Persler' le savaşarak onları ülkelerinden kovdular. Ülkesini düşman tehlikesinden korumak için insanüstü bir güç gösteren bu genç adam ve onun kahramanlığı, uzun yıllar dillere destan oldu. Tüm ülkelerde yapılan "Maraton Yarışları" ise, bu kahramanın ve onun kahramanlık destanının bugüne ulaşmış bir uzantısıdır. Bu olay inşaat mühendisi Filonides' in heykeline ilham kaynağı oluşturarak günümüze kadar gelmiştir. Dikkat edilirse uluslar arası yarışmalarda tüm koşularda rekorlar ve rekor denemeleri mevcutsa da, maratonlarda en iyi derece söz konusudur.
Cengiz Han' ın kurduğu muhteşem haberleşme ağı
Dünyada at kullanmayı en iyi bilen, dolayısı ile Çinlilerden haberleşmeyi öğrenerek uygulayan Moğolları Marko Polo bize anlatması ile biliyoruz. 1275' de Marko Polo' nun Moğol sarayına ulaşması sırasında iktidarda bulunan Kubilay Han' a batıdaki haberleşmeyi anlatır. Bu düzen Cengiz Han zamanından itibaren geliştirilmeye başlayan bir sistemdir. Cengiz Han, sarayla önem verdiği merkezler üzerine birer günlük aralıklarla posta istasyonları (yam) kurdurarak buralara birer sahib-i divan atamıştı. Bu posta teşkilâtının da en önemli işlevi devlet haberleşmesini sağlamaktı. Yamlar 25 ile 30 millik mesafelere kurulmuştu. Yerine göre buralarda 400 civarında at bulundurulurdu. Marko Polo' ya göre on bin civarındaki yamlarda 300 bin at bulunuyordu. Bu dönemde atlı haber taşıyıcılar yanında yayalarda mevcuttu, her üç milde bir kurulan 10 kadar evin bulunabileceği yerleşimlerde bulunuyorlar, haberleri buralardan elden ele geçirerek süratli bir şekilde iletiyorlar, böylece 10 günde gidecek bir haber 1 günde iletilebiliyordu. Bu dönemle ilgili şaşırtıcı bir istatistik ise haberin 24 saatte 375 kilometre yol alabilmesidir. Bu denli mükemmel çalışan sistemdeki giderler içerisinde yer alan atlar çevre halkı tarafından sağlanırdı, sadece ana yollar dışındaki yamlar için hükümdar at verirdi.
Osmanlı' ya kadar ki dönem
Osman Gazi' nin 1299 bağımsızlığını ilân etmesinden sonra yüzyıllar boyunca merkezle vilayet ve sancaklar arasında resmi haberleşme karşılıklı olarak (Sâî : koşucu, Ulak, Tatar, Çapar, Berîd) adları altında özel olarak yetiştirilmiş ve denenmiş adamlarla yerine getirilmiştir. Bunlar Sadrı-âzam (Başbakan) ve diğer kamu görevlileri vilayet ve sancaklarda uzun süre hizmet etmiş ve terbiye edilmiş ve deneme ile sadakâtları anlaşılmış olan kimselerden seçilirdi.
Osmanlı Haberleşme Sistemine Yakın Etkiler
Türklerin VI. Yüzyıldan sonraki dönemde yerleşik uygarlık olarak "İrani dillerde Türk ili" anlamına gelen Türkistan' da geliştirdiler. Tarihte Türklerin yer almasından itibaren takip edilen yollar ve ulaştırma konuları bilinmekte idi. Bu dönemlerde yollar çok da fazla gelişmiş değildi, genellikle doğanın gelip gitmeye izin verdiği, ama askeri nedenlerle düzeltilmiş olan, arabaların gelip gidebildiği yollar kullanılıyordu. Geleneksel ipek yolu olarak kullanılan bu bölgelerdeki konaklama yerleri de Türkler tarafından iyi biliniyordu.
Bu yollar üzerinde kurulu olan posta teşkilâtı ve Ulak sistemi 7. yüzyılda kullanılmaktadır. 11. yüzyılda kullanılmaya başlayan eşkinci sözü, 15. yüzyıla kadar ulak sözü ve Anadolu' da kullanılan ve atlı postacı anlamına gelen çapar deyişlerinin tamamı Orta Asya kökenlidir. Türklerde kullanılan haber iletim sistemi hakkında çok detaylı bilgiler mevcut değildir, ancak sistemin devletin resmi haberleşme sistemi olduğu ve işletildiği bilinmektedir.
Selçukluların Anadolu' da 14. yüzyılın başına kadar süren döneminde yol ve konaklama yerlerinde bir düzenin, intizamın olduğu görülür. Her 30-40 kilometrede bir kurulan kervansaraylar "Uzaktan bakılınca kale, içine girildiğinde ise kervanların her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilecek" şeklinde tabir edilirdi.
Sinop' tan Antalya' ya, Edirne' den Kars' a ve Diyarbakır' a kadar olan bölgede toplam 132 kervansaray yer alıyordu. Kervansarayların sayısındaki bu yüksek sayı Selçukluların Anadolu' nun dört bir yanında ticaretlerinin geliştiğinin de bir göstergesidir. Bu ticarette Bizanslılar, Gürcistan, Trabzon Rum İmparatorluğu, Ceneviz kolonileri, Rusya, İran ve Ermenistan ticaretin sürdürüldüğü ikinci derece ülkelerdi. Selçuklular yol ve kervansaraylarını bu ilişkilere imkân verecek şekilde düzenlediler.
Osmanlı' da Özel Haberleşme
Osmanlı İmparatorluğu, merkezi yönetimin gereği olarak kurduğu haberleşme sisteminden özel kişilerin yararlanmasına izin vermemişti. Bu nedenle kişiler de, haberleşme ile ilgili kendi imkânlarını kullanmak zorunda kalmışlardı. Bunlardan ilki kendileri tarafından iletmekti ki, bu herkesin başvuramayacağı kadar masraflı, 16. Yüzyılın ortalarından itibaren de oldukça tehlikeli bir girişim idi.
İkinci bir yol ise haberin ulaştırılmak istendiği yere giden kişilerden yararlanmak idi. Bunlar da hacılar, ulak ya da özel ulaklar veya gezgin ozanlardı. Bu yolun da kendine göre bir çok güçlükleri vardı. Önce haberi iletecek kişinin bu işi gerçekten yapmasını sağlayacak şekilde ve ölçüde tatmin edilmesi gerekiyordu. Özellikle Evliya Çelebi' nin her seferinde 'Samur kürk, kese kese altın' almasına göz önüne alınırsa özel haberleşmenin oldukça masraflı olduğu sonucu rahatlıkla çıkarılabilir. Sonra haberin yerine gerçekten ulaşıp ulaşmadığı konusunda bir güvence yoktu.
Haberleşmenin yoğun yaşandığı yerler arasında Selçuklu geleneğinin devamı olan kervansaraylar, Pazar yerleri, camiler, kiliseler sayılabilir. Geçici olarak da olsa buralarda bir araya gelen insanların arasındaki bilgi alış verişi ya da etkileşiminin ne denli haberleşme sayıldığını söyleyebilmek oldukça güçtür.
Osmanlı haberleşmesinde sözü edilen haberleşmelerin yanı sıra tekkeler ve saz şairleri de yer alıyordu. Burada en önemli husus, bütün bu haberleşme yöntemlerinin tamamı devletin yakın kontrolü altında olduğudur. Kervansaray ve Pazar yerlerinde konuşulanların denetime alınması güç gibi görünüyorsa da, camilerdeki vaazların, tekkelerin, hatta bir ölçüde de olsa saz şairlerinin bir ölçüde resmi kontrol altına alınması söz konusu idi. Osmanlı' nın sürekli kontrol altında tutamadığı belki de tek örnek kahvehanelerdi.
Aynı dönemlerde Batı' da haberleşme
Avrupa' da haberin sistematik olarak yayılmaya başlaması 16. yüzyılın başlarına denk düşer. Bu gelişme, okumasını bilen, geleceğini ve servetini etkileyecek her türlü haberi arayan bir halkın ortaya çıktığı İtalya' nın, Almanya' nın ve Hollanda' nın ticari merkezlerinde görüldü. Kaynak da Venedik' ti ve sözü edilen kent Akdeniz' in önemli ticari merkezlerinden birisi idi. Doğu' nun lüks malları, baharatı Avrupa pazarlarına bu kentten dağılıyordu. Bu ticari rolünün yanı sıra Venedik, Batı' yı tehdit eden Osmanlı İmparatorluğu' na karşı bir tür karakoldu. Hem ticaret hem de güvenlik açısından önemli ve stratejik bir öneme sahip olan bu kentte tüccar mektupları ve diplomatik mesajlar ile gelen haberler sızdıkça, becerikli kişiler bunları el yazmaları halinde çoğaltarak yayıyorlardı. Yayılma İtalya ile sınırlı kalmıyor, Almanya' ya kadar uzanıyordu. Bu dönemde gelen ve yayılan haberler iş adamlarının daha çok kâr amaçlı idi ve haber dağıtımı oldukça pahalı hatta Venedik' ten Roma' ya gidecek bir haber için ödenen ücret üç kişilik bir ailenin bir yıllık ekmek ihtiyacına eşitti.
Haberin yayılması, habere ilginin artması yanı sıra başka gelişmelerle de desteklendi. Bunlar arasında devlet postasının artık belirli bir düzenle işlemesi söz konusu idi. Fransa ve İngiltere 15. Yüzyıldan itibaren postayı hiç olmazsa belirli merkezler arasında bir düzende işletiyorlardı. Aynı yüzyılda Gutenberg' in hareketli harfler ile matbaayı geliştirmesi hemen olmasa bile elle çoğaltılan haberlerin basılması imkânını ortaya çıkardı. Bunun yanı sıra kâğıt ve mürekkep gibi baskı için gerekli unsurların da gelişmeye başlamasını eklemeyi unutmamak gerekir.
Haberleşme konusunda 19. Yüzyılda yaşanan ilerlemeleri sıralamak gerekirse;
1. Haberin yayılmasında önemli katkısı olan matbaa, Gutenberg tarafından 15. Yüzyılda geliştirildikten sonra 19. Yüzyıla kadar bu şekli ile kullanıldı.
2. Chappe' nin 1794 yılında uygulamaya koyduğu havai telgrafı-mesaj yüksek noktadaki direğin hareket eden kollarının yardımı ile iletiliyordu- yerini elektrikli telgrafa bıraktı.
3. Demiryolu taşımacılığı ile insanlık M.Ö. 2000 yıllarından beridir at ve atlı arabadan sonra yeni bir ulaşım imkânına kavuşuyor ve geceleri de yol almak mümkün hale geliyordu.
4. Haber 19. Yüzyılda artık demiryolları boyunca uzanan telgraf telleri, okyanusların altından geçen kablolar ile dünya turu yapabiliyordu (1869).
5. Telefon bütün bu gelişmelere karşılıklı konuşma imkânını da ekledi (1879).
6. Resim basarak görüntünün haberleşme unsuru olarak kullanılması ise 1842' lerde başladı.
7. Fotoğrafın telefon hatları ile uzaklara ulaştırılması ise 1920' lerde mümkün hâle geldi.
8. Anında karşılıklı yazışmayı sağlayan ve telgrafın gelişmiş şekli olan teleks ise 1930 yılından itibaren ABD' de kullanılmaya başladı.
9. Uçak, haber ve insan taşımada varılan hızın önemli ölçüde artmasını sağladı. Bu gelişme özellikle uzun mesafeler için oldukça önemliydi.
10. Çağdaş haberleşmeye damgasını vuran ve 20. Yüzyılda haberleşmenin en önemli adımı ise ses ve görüntünün elektronik yöntemler ile uzak mesafelere iletilmesi idi. Bu gelişme ile radyo ve televizyonun haberleşme aracı olarak kullanılmasını sağladı ve artık radyo ve televizyon dinlemek için okur yazar olmaya da gerek yoktu, bu bir bakıma yazının tutsaklığından kurtulmayı da sağladı. Haberleşme bu yöntemle tarihin hiçbir döneminde görülmeyen bir hıza ulaştı, artık haber anında iletiliyordu. Uzaydan haberleşme için ise 1960' lar beklendi ve bundan sonra da özel uydular haberleşme içerisindeki yerlerini aldı.
İnsanlığın yüzyıllar boyu gerçekleştirmeye çalıştığı ilerlemeleri birkaç madde ile özetlemek kolay anlaşılır bir görüntü veriyor olabilir, ne var ki kısa olması eksik ve yetersiz bilgileri de ardından getirebilir. İşaretler ile anlaşmadan sonra konuşmaya hemen ardından da yazıyı bulma ve iletişimde kullanılır hale getirmek yüzyıllar aldı. Ulaşımda yardımcı olacağını düşündükleri atın evcilleştirilmesi için de uzun bir zaman gerekti ama bir kere ondan yararlanmaya başlayınca bu 19. Yüzyıla kadar hemen hemen rakipsiz bir ulaşım sistemi olarak kullanıldıysa da Moğol atlarının 16. Yüzyılda gerçekleştirdikleri hıza ancak 19. Yüzyılda ulaşılabildi.
KAYNAKÇA
1. Devellioğlu, Ferit; Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi Yayınları, Ankara, 1995, 12. Baskı.
2. Gürbüz, Atabek; Tarih Tablosundan Mozaik Taneleri, Bütün Dünya Dergisi, Başkent Üniversitesi Yayınları, Mart 2002, s.97.
3. Hart, Michael H. (Çev. : Mehmet Harmancı); En Etkin 100, Sabah Kitapları, Şubat 1994.
4. Heredetos, Heredot Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1973.
5. Korkmaz, Doç. Dr. Alemdar; Türkiye' de Çağdaş Haberleşmenin Tarihsel Kökenleri, AİTİA Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu Basımevi, Ankara 1981.
6. Tanrıkut, Asaf; Türkiye Posta ve Telgraf ve Telefon Tarihi ve Teşkilât ve Mevzuatı, Efem Matbaacılık, 1984.
7. Tongur, Hikmet; Türkiye' de Genel Kolluk Teşkil ve Görevlerinin Gelişimi, Ankara, 1946.
8. Uzunçarşılı, İsmail Hakkı; Osmanlı Devletinin Saray Teşkilâtı, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1970.


ptt.gov.tr
 
Üst Alt