Geçtiğimiz aylarda sonuçları yayınlanan bilimsel bir araştırmaya göre düzenli cinsel ilişkinin prostat kanserine yakalanma riskini azalttığı yönünde güçlü kanıtlar elde edildi. Araştırma kapsamında 1992-2010 yılları arasında 31.925 erkek takip edildi ve 18 yıllık takip sonrasında 3839 kişide prostat kanseri saptandı. Araştırma sonucuna göre prostat kanserine yakalanma riskinin aylık cinsel ilişki sayısı 8-12 arasında ise %10; 13-21 arasında ise %20 oranında azaldığı tespit edildi.
Prostat kanserinde en önemli etken genetik yatkınlık!
Etnik köken ve aile hikayesi gibi kalıtımsal nedenlerin prostat kanserine yakalanma riskini arttırdığı pek çok bilimsel araştırma ile desteklenmiştir. Yapılan araştırmalarda ailede prostat kanserine yakalanan kişi sayısının ve yakınlık derecesinin; bu kişilerin prostat kanserine 55 yaşından daha erken yakalanmasının prostat kanserine yakalanma riskini aynı oranda arttırdığı tespit edilmiştir.
Prostat kanseri iki farklı şekilde karşımıza çıkar!
Gizli form şikayete neden olmaz, 50 yaş üzerinde %30-40, 80 yaş üzerinde ise %60-70 oranında karşımıza çıkar ve çoğunlukla otopsi sonuçlarında tespit edilir. Şikayetlere neden olan klinik form ise %15 oranında karşımıza çıkar. Bazı moleküler ektiler ile bazı gizli formların ilerleme gösterdiği ve klinik forma dönüştüğü düşünülmektedir.
Çevresel etkenler prostat kanseri ilerleme riskini etkiler!
Kalıtımsal nedenlerin prostat kanserinin ortaya çıkmasında önemli etkileri olmakla birlikte çevresel etkenlerin hastalığın ilerlemesi üzerine etkili olduğu bilinmektedir. Beslenme tarzı, cinsel alışkanlıklar, alkol tüketimi, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve bunlara bağlı kronik prostat enflamasyonu prostat kanserine yakalanma riskini bir şekilde etkilemektedir. Prostat kanserinde beslenmenin rolü tartışmalı olsa da hayvansal gıdalardan zengin beslenenlerde, sebze ve meyveden fakir beslenenlerde prostat kanserinin daha sık görüldüğü bilinmektedir. D vitamininin prostat kanserli hücrelerin çoğalmasını engellediği ileri sürülmektedir.
Oksidatif hasar kanser gelişiminde önemli yer tutar!
Vücuda alınan besinlerin oksijen kullanarak enerjiye dönüşümü esnasında oluşan ve serbest radikaller olarak bilinen metabolik yan ürünler hücrelere saldırarak DNA hasarı oluştururlar. Antioksidanlar ise bu serbest radikalleri etkisiz hale getirirler. Serbest radikal seviyesi antioksidan seviyesinden yüksek ise hücre DNA’sında hasar meydana gelir. Bu hasar zamanla kanser gelişimini tetikleyebilir.
Düzenli cinsel ilişki prostatı temizler!
Prostat kanseri riskini arttırdığı düşünülen nedenlerden birisi de prostat içinde kanser gelişme ihtimalini arttıran kimyasalların birikmesidir. Düzenli cinsel ilişki ile prostat kanseri riskini arttıran bu kanserojen kimyasallar dışarı atılırlar ve oksidatif hasar ihtimali azalır.
Bu araştırmada aylık cinsel ilişki 13-21 arasında olan kişilerin daha yüksek kalorili beslenme, daha çok alkol tüketme, cinsel yolla bulaşan hastalık öyküsü gibi prostat kanseri riskini arttıran dış etkenlere daha çok maruz kalan kişiler olmasına rağmen prostat kanserine yakalanma riskinin daha düşük saptanması bu etki ile açıklanabilir.
Prostat kanserinde en önemli etken genetik yatkınlık!
Etnik köken ve aile hikayesi gibi kalıtımsal nedenlerin prostat kanserine yakalanma riskini arttırdığı pek çok bilimsel araştırma ile desteklenmiştir. Yapılan araştırmalarda ailede prostat kanserine yakalanan kişi sayısının ve yakınlık derecesinin; bu kişilerin prostat kanserine 55 yaşından daha erken yakalanmasının prostat kanserine yakalanma riskini aynı oranda arttırdığı tespit edilmiştir.
Prostat kanseri iki farklı şekilde karşımıza çıkar!
Gizli form şikayete neden olmaz, 50 yaş üzerinde %30-40, 80 yaş üzerinde ise %60-70 oranında karşımıza çıkar ve çoğunlukla otopsi sonuçlarında tespit edilir. Şikayetlere neden olan klinik form ise %15 oranında karşımıza çıkar. Bazı moleküler ektiler ile bazı gizli formların ilerleme gösterdiği ve klinik forma dönüştüğü düşünülmektedir.
Çevresel etkenler prostat kanseri ilerleme riskini etkiler!
Kalıtımsal nedenlerin prostat kanserinin ortaya çıkmasında önemli etkileri olmakla birlikte çevresel etkenlerin hastalığın ilerlemesi üzerine etkili olduğu bilinmektedir. Beslenme tarzı, cinsel alışkanlıklar, alkol tüketimi, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve bunlara bağlı kronik prostat enflamasyonu prostat kanserine yakalanma riskini bir şekilde etkilemektedir. Prostat kanserinde beslenmenin rolü tartışmalı olsa da hayvansal gıdalardan zengin beslenenlerde, sebze ve meyveden fakir beslenenlerde prostat kanserinin daha sık görüldüğü bilinmektedir. D vitamininin prostat kanserli hücrelerin çoğalmasını engellediği ileri sürülmektedir.
Oksidatif hasar kanser gelişiminde önemli yer tutar!
Vücuda alınan besinlerin oksijen kullanarak enerjiye dönüşümü esnasında oluşan ve serbest radikaller olarak bilinen metabolik yan ürünler hücrelere saldırarak DNA hasarı oluştururlar. Antioksidanlar ise bu serbest radikalleri etkisiz hale getirirler. Serbest radikal seviyesi antioksidan seviyesinden yüksek ise hücre DNA’sında hasar meydana gelir. Bu hasar zamanla kanser gelişimini tetikleyebilir.
Düzenli cinsel ilişki prostatı temizler!
Prostat kanseri riskini arttırdığı düşünülen nedenlerden birisi de prostat içinde kanser gelişme ihtimalini arttıran kimyasalların birikmesidir. Düzenli cinsel ilişki ile prostat kanseri riskini arttıran bu kanserojen kimyasallar dışarı atılırlar ve oksidatif hasar ihtimali azalır.
Bu araştırmada aylık cinsel ilişki 13-21 arasında olan kişilerin daha yüksek kalorili beslenme, daha çok alkol tüketme, cinsel yolla bulaşan hastalık öyküsü gibi prostat kanseri riskini arttıran dış etkenlere daha çok maruz kalan kişiler olmasına rağmen prostat kanserine yakalanma riskinin daha düşük saptanması bu etki ile açıklanabilir.