Sevgi, ilgi, birlikte yaşama üzere gereksinimleri olan insanların bu temel muhtaçlıklarını karşılamak için her vakit bir öbür bireye ihtiyaçları olmuştur. Bu nedenle de beşerler, yakın bağ ya da aşk yaşamışlar ve bunun sonucunda da, vakit zaman yaşadıkları alakalara dâhil olan üçüncü bireylerin varlığı kelam konusu olmuştur.
“İnsanlar neden aldatır?” sorusunun yanıtını bulmak için yapılan çeşitli araştırmalar göstermektedir ki; evliliklerin en az %20-25’inde beşerler eşlerini en az bir sefer aldatmaktadırlar. Bu oran kültürden kültüre değişiklik göstermekle birlikte genel kanı, evlilik dışı alakaların insanlık tarihi kadar uzun bir geçmişinin olduğu ve toplumlarda epeyce yaygın olarak görüldüğü tarafındadır.
Aldatmanın altında yatan nedenler çeşitli kuramlarla açıklanmaya çalışılmakla birlikte, genel olarak kabul gören yaklaşımlar, aldatmanın altında yatan iki ana etkenin toplumsal cinsiyet ve evlilik doyumu olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, bayanlarla erkeklerin aldatma nedenlerinin birbirinden farklı olduğu da gözlenmektedir. Bayanlar daha çok “aşk” için aldatırken, erkeklerin aldatmasının altında yatan ana nedenin “cinsellik” olduğu tespit edilmiştir.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki; bayanlar hayatlarını geçirmeye karar verdikleri erkekleri kolay kolay aldatmamaktadırlar. Lakin, eşinin kendisini aldattığını bilen ya da hisseden ve evliliğinde fizikî ya da duygusal şiddet gören, eşi tarafından ihmal ve istismar edilen bayanlar da en az erkekler kadar eşlerini aldatmaktadırlar. Lakin toplumsal baskı, etiketlenme, dışlanma, can güvenliği vb. nedenlerden ötürü bu durumu saklama gereği duymaktadırlar. Bayanlar aldattıkları takdirde ekseriyetle öteki şahsa bağlanmakta ve eşlerinden giderek uzaklaşmaktadırlar. Yani duygusal bağlılık her iki erkeğe karşı tıpkı anda sürdürülememektedir.
Oysa erkekler aldatmayı bazen bir gurur kaynağı, kendini ispat yolu, skor problemi üzere algıladıklarından ve toplum tarafından daha müsamahakâr bir hal takınıldığından, aldatma durumunu rahatlıkla tabir edebilmektedirler. Toplumsal olarak bakıldığında, erkeğin aldatmasına haklı bir münasebet bulunup günahsız üzere gösterilirken, bayanın eşini aldatması affedilemez bir durum olarak kıymetlendirilmektedir. Bu nedenle bayanlar aldatma olayını ya çok yakın bir kişi ile paylaşmakta, ya da ortaya çıkana kadar “sır” olarak saklamaktadırlar.
Bu durum, yapılan çalışmalarda yaşanan bir zorluk olarak tabir edilmektedir. Ayrıyeten, yapılan araştırmalar göstermektedir ki, aldatma olaylarında aldatılan eşi asıl yaralayan, işin “cinsellik” tarafıdır.
Aldatma, aldatılan kişi açısından epeyce yıkıcı olmaktadır ve aldatılan kişinin yaşadığı acının, sevilen bir kişinin kaybı sonucu yaşanan acıya denk olduğu birtakım araştırmalarda belirtilmektedir. Bununla birlikte, aldatılan bireyde aldatma sonrasında yaşanan travmaya bağlı olarak depresyon görülebilmekte buna bağlı olarak öfke nöbetleri, uykusuzluk, değersizlik duygusu, intikam alma isteği üzere duygusal süreçlerin yaşanabileceği belirtilmektedir.
Erkekler aldatıldıklarında daha fazla öfkelenmekte ve % 94’ü bu durumu kabul etmeyerek boşanma yolunu tercih etmektedirler. Bayanlara kıyasla aldatılan erkekler, erkeklik gururları kırıldığından bu durumu etraflarından gizlemekte ve aldatma olayının çabucak akabinde misilleme yapmaktadırlar.
Aldatılma sonrasında kişi kendini bedelsiz, yetersiz, ilgi çekmeyen ve beğenilmeyen biri olarak algılamaktadır. Haksızlığa uğradığını düşünen kişi, eşine dokunmak istememekte ve partnerinden duygusal olarak uzaklaşabilmektedir. Aldatma sonrasında birtakım eşler bu durumun yarattığı sarsıntıyla, bağlantılarını yine gözden geçirerek devam kararı alabilmektedirler. Bazen de yaşanan bu durum, bağda var olan sorunun gözden geçirilerek tahlile ulaştırılmasına, bağlantının yeni bir ivme kazanmasına neden olabilmektedir.
Toplumlarda ekseriyetle güzel karşılanmayan ve ayıp olarak bedellendirilen aldatma davranışı, son vakitlerde daha kapalı ve klasik bir yapıya sahip olan Türk toplumunda da yaygın olarak görülmektedir.
Kendini ailesine adayan ve hizmet eden bir yapıya sahip, toplumun bir kesimi olan bayan, günümüzde kendini gerçekleştirme gayreti içindedir. Bu durum, bireylerin ilgilerini devam ettirme isteğinin, ilgiden sağladığı doyumla irtibatlı olmasına neden olmakta ve bir manada aldatma, günümüz şartlarında normalleştirilmektedir.
Yapılan değerlendirmeler göstermektedir ki; toplumumuzu yakından ilgilendiren bu husus ile ilgili çok fazla araştırma bulunmamaktadır. Klasik toplumsal yapımızın devamlılığını sağlamak ve birebir vakitte sağlıklı ve memnun jenerasyonlar yetiştirebilmek ismine, son yıllarda aldatma olaylarında görülen bu önemli artışın incelenerek, olayın toplumsal ve ruhsal boyutunun çok güzel kıymetlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.
“İnsanlar neden aldatır?” sorusunun yanıtını bulmak için yapılan çeşitli araştırmalar göstermektedir ki; evliliklerin en az %20-25’inde beşerler eşlerini en az bir sefer aldatmaktadırlar. Bu oran kültürden kültüre değişiklik göstermekle birlikte genel kanı, evlilik dışı alakaların insanlık tarihi kadar uzun bir geçmişinin olduğu ve toplumlarda epeyce yaygın olarak görüldüğü tarafındadır.
Aldatmanın altında yatan nedenler çeşitli kuramlarla açıklanmaya çalışılmakla birlikte, genel olarak kabul gören yaklaşımlar, aldatmanın altında yatan iki ana etkenin toplumsal cinsiyet ve evlilik doyumu olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, bayanlarla erkeklerin aldatma nedenlerinin birbirinden farklı olduğu da gözlenmektedir. Bayanlar daha çok “aşk” için aldatırken, erkeklerin aldatmasının altında yatan ana nedenin “cinsellik” olduğu tespit edilmiştir.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki; bayanlar hayatlarını geçirmeye karar verdikleri erkekleri kolay kolay aldatmamaktadırlar. Lakin, eşinin kendisini aldattığını bilen ya da hisseden ve evliliğinde fizikî ya da duygusal şiddet gören, eşi tarafından ihmal ve istismar edilen bayanlar da en az erkekler kadar eşlerini aldatmaktadırlar. Lakin toplumsal baskı, etiketlenme, dışlanma, can güvenliği vb. nedenlerden ötürü bu durumu saklama gereği duymaktadırlar. Bayanlar aldattıkları takdirde ekseriyetle öteki şahsa bağlanmakta ve eşlerinden giderek uzaklaşmaktadırlar. Yani duygusal bağlılık her iki erkeğe karşı tıpkı anda sürdürülememektedir.
Oysa erkekler aldatmayı bazen bir gurur kaynağı, kendini ispat yolu, skor problemi üzere algıladıklarından ve toplum tarafından daha müsamahakâr bir hal takınıldığından, aldatma durumunu rahatlıkla tabir edebilmektedirler. Toplumsal olarak bakıldığında, erkeğin aldatmasına haklı bir münasebet bulunup günahsız üzere gösterilirken, bayanın eşini aldatması affedilemez bir durum olarak kıymetlendirilmektedir. Bu nedenle bayanlar aldatma olayını ya çok yakın bir kişi ile paylaşmakta, ya da ortaya çıkana kadar “sır” olarak saklamaktadırlar.
Bu durum, yapılan çalışmalarda yaşanan bir zorluk olarak tabir edilmektedir. Ayrıyeten, yapılan araştırmalar göstermektedir ki, aldatma olaylarında aldatılan eşi asıl yaralayan, işin “cinsellik” tarafıdır.
Aldatma, aldatılan kişi açısından epeyce yıkıcı olmaktadır ve aldatılan kişinin yaşadığı acının, sevilen bir kişinin kaybı sonucu yaşanan acıya denk olduğu birtakım araştırmalarda belirtilmektedir. Bununla birlikte, aldatılan bireyde aldatma sonrasında yaşanan travmaya bağlı olarak depresyon görülebilmekte buna bağlı olarak öfke nöbetleri, uykusuzluk, değersizlik duygusu, intikam alma isteği üzere duygusal süreçlerin yaşanabileceği belirtilmektedir.
Erkekler aldatıldıklarında daha fazla öfkelenmekte ve % 94’ü bu durumu kabul etmeyerek boşanma yolunu tercih etmektedirler. Bayanlara kıyasla aldatılan erkekler, erkeklik gururları kırıldığından bu durumu etraflarından gizlemekte ve aldatma olayının çabucak akabinde misilleme yapmaktadırlar.
Aldatılma sonrasında kişi kendini bedelsiz, yetersiz, ilgi çekmeyen ve beğenilmeyen biri olarak algılamaktadır. Haksızlığa uğradığını düşünen kişi, eşine dokunmak istememekte ve partnerinden duygusal olarak uzaklaşabilmektedir. Aldatma sonrasında birtakım eşler bu durumun yarattığı sarsıntıyla, bağlantılarını yine gözden geçirerek devam kararı alabilmektedirler. Bazen de yaşanan bu durum, bağda var olan sorunun gözden geçirilerek tahlile ulaştırılmasına, bağlantının yeni bir ivme kazanmasına neden olabilmektedir.
Toplumlarda ekseriyetle güzel karşılanmayan ve ayıp olarak bedellendirilen aldatma davranışı, son vakitlerde daha kapalı ve klasik bir yapıya sahip olan Türk toplumunda da yaygın olarak görülmektedir.
Kendini ailesine adayan ve hizmet eden bir yapıya sahip, toplumun bir kesimi olan bayan, günümüzde kendini gerçekleştirme gayreti içindedir. Bu durum, bireylerin ilgilerini devam ettirme isteğinin, ilgiden sağladığı doyumla irtibatlı olmasına neden olmakta ve bir manada aldatma, günümüz şartlarında normalleştirilmektedir.
Yapılan değerlendirmeler göstermektedir ki; toplumumuzu yakından ilgilendiren bu husus ile ilgili çok fazla araştırma bulunmamaktadır. Klasik toplumsal yapımızın devamlılığını sağlamak ve birebir vakitte sağlıklı ve memnun jenerasyonlar yetiştirebilmek ismine, son yıllarda aldatma olaylarında görülen bu önemli artışın incelenerek, olayın toplumsal ve ruhsal boyutunun çok güzel kıymetlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.
