Rüyalarınızdaki yapımcı yönetmen ses ışıkçı kostümcü başrol oyuncusu kimdir?

Konuyu Yükselt

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
1
Çözümler
1
Tepkime
41
Puanları
318
Yaş
35
Coin
256,935
Rüya, uykunun genel ve karakteristik özelliklerinden biri olup, uykunun hızlı göz hareketi (REM) adlı evreleriyle yakından ilişkili bulunan, görsel ve işitsel algı ve duygulardır

Rüyaların Süresi

Rüyalarda yaşananlar inanılmayacak kadar hızlı gelişir. Bir kaç dakikalık rüya esnasında bile çok uzun sürdüğü sanılan garip, şaşırtıcı ve çok değişik olaylar birbirlerini izler, bu nedenle rüyada zaman kavramı oluşmaz. Ancak zaman kavramını, uyandıktan sonra beyinin öğretileri ve alışkanlıkları doğrultusunda saptadığımız bir anlar toplamıdır sadece.

Bilimadamlari rüyanın süresi üzerinde kesin bir sonuca varamamışlardır. Bir kısmı rüyaların sadece birkaç saniye sürdüğünü iddia ederken, diğer bir kısmı da saatlerce devam eden rüyaların olduğu fikrindedir. Bu tartışmalar sırasında Dr. B. Klein bir araştırmaya başlamış ve gönüllü olarak seçtiği kişileri hipnotize ederek uyutmaya başlamıştır ve belli bir süre sonra uyandırıp rüyalarını dinleyerek, bir rüyanın 20 saniyeyi geçmeycek kadar kısa sürdüğünü belirlemiştir. Dr. Klein'ın sürdürdüğü bu araştırmanın sonunda en uzun rüyanın 90 saniyeyi geçirmediği ortaya çıkmıştır.

Rüya Türleri

1- Psikofizyolojik Kaynaklı Rüyalar (alelade rüyalar)

2- Fiziksel kaynaklı rüyalar

3- Kimyasal kaynaklı rüyalar

4- Psişik kaynaklı ya da paranormal sayılan rüyalar

5- Telepatik rüyalar

6- Durugörü rüyaları

7- OBE ya da şuur projeksiyonu (astral seyahat) rüyaları

8- Haberci rüyalar

9- Uyarıcı rüyalar

10- Prekognitif rüyalar

11- Bilgilendirme amaçlı rüyalar

12- Bedensiz varlıklarla kurulan irtibatlardan kaynaklandığı varsayılan rüyalar

13- Serbest hafıza rüyaları

14- Prekognitif rüya

15- Yaratıcı rüya

16- Lüsid rüya

Lucid Rüya nedir?

Aslında pek çoğumuzun belkide bir çok kez deneyimlediği fakat bunun isminin ve işlevlerinin farkında olmadığı bir durumdur.Rüya gördüğünüz zaman rüyada olduğunuzun farkına varmanız durumuna Lucid Rüya adı verilir.

Hayvanlar rüya görür mü?

Evde hayvan besleyenler çoğu kez kedilerin ya da köpeklerin gözlerinin uykudayken rüya görüyormuşçasına göz kapaklarının altında oynadığını bilirler. Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar insan dışındaki memelilerin ve kuşların da rem uykusu uyuduğunu gösteriyor; ancak gerçekten rüya görüp görmedikleri kesin olarak bilinmiyor. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü´nden araştırmacılar yeni bir yöntemle farelerin gündüz öğrendikleri becerileri gerçekleştirirken etkin olan beyin bölgelerinin uyku sırasında da zaman zaman etkin duruma geldiğini gözlemişler.Yavru kuşların da gündüz öğrendikleri şarkıları geceleri uykularında "tekrarladıkları" daha önceki araştırmalardan biliniyordu.Bu bulgular rüyaların gündüz yaşanan deneyimlerin bellekte depolanmasında rol oynadığı görüşünü de destekliyor. Ancak onlar bize anlatamadıkça hayvanların rüyalarında neler gördüklerini belki de hiç öğrenemeyeceğiz.

Her ne kadar günlük yaşamda kötü rüyaları kabus olarak betimlesek de öyle görünüyor ki bilimsel arenada bu iki terim farklı anlamlar içeriyor. Uzmanlar kötü bir rüya gördüğümüz herhangi bir gecenin sabahında yalnızca "Akşam kötü bir rüya gördüm" demekle kaldığımıza, oysa kabusların kan ter içinde gecenin bir yarısı bizi uykumuzdan uyandırabilecek denli güçlü olduklarına dikkat çekiyor.

Çalışmalarını rüya ve kabuslar üzerinde yürüten psikolog Ross Levin kötü rüyaların günlük yaşamdaki stres ve korkularımızla savaşmak gibi işlevsel bir amaç barındırdığına inanıyor. Rüyaları bir çeşit "duygu termostatları" olarak tanımlayan Levin, stres seviyemiz yükseldiğinde kötü rüyalar ve kabuslar görmeye başladığımızı, bizleri bir şekilde stres seviyemizin tehlikeli yükselişi karşısında uyardıklarını söylüyor. Levin'e göre bu kötü rüyalar döngüsel olarak beynin kimyasal işleyişlerini etkileyerek stres seviyesinin azaltılmasını sağlıyor. Bu düşünce çerçevesinde kötü rüyalar oldukça yararlı bir amaca hizmet etmiş oluyor. Oysa kabuslar aşırı stres yüklemesi sonucu meydana çıktıklarından kişiyi paniğe sürüklüyorlar.

Ross Levin sık sık kabus gören hastalarının pek çoğunun farklı psikolojik rahatsızlıkları da bulunduğuna değiniyor. Kabuslarla beraber görülen bu rahatsızlıkların en yaygın olanlarınınsa travma sonrası stres bozukluğu ve kaygı olduğuna dikkat çekiyor. Levin hastaların kabus görme sıklıkları azaltıldığında bu rahatsızlıkların şiddetinin de azalacağını düşünüyor. Kabuslarla başa çıkmadaysa kabusları tekrar tekrar yazma/ farklı şekillerde hayal etme yöntemini kullanıyor. Özellikle de sürekli olarak aynı kabusu gören hastalar üzerinde etkili olan bu yöntemde hasta gece gördüğü kabusu gündüz zihninde farklı bir son yaratarak tekrarlıyor. Bu işlem uykuya dalmadan önce de tekrarlanıyor. Daha sonraysa tıpkı kabusu görüyormuşçasına bu farklı sonla imgesel düş devam ettiriliyor. Terapiden bir süre sonra kişinin kabus görme sıklığında azalma bekleniyor.

RÜYALAR VE YARATICILIK

Sanat tarihine göz attığımızda yaratıcılıklarını rüyalarıyla beslemiş pek çok sanatçıya rastlıyoruz. Örneğin, "Honesty" isimli pop parçasıyla dünyada pek çok dinleyiciye ulaşan Billy Joel bir röportajında yaptığı bestelerin melodisini ilk rüyalarında oluşturduğundan bahsediyor.

Hepimizin korku romanlarıyla yakından tanıdığı yazar Stephen King'inse "Korku Ağı" adlı romanını çocukluk kabuslarından birinden esinlenerek yazdığını biliyoruz. Salvador Dali'nin rüyaların yaratıcılık üzerindeki etkisine inancıysa şaşırtıcı düzeyde.

Ressamın, uykuya dalmadan önce eline bir kaşık aldığı böylece uyuyakaldığında kaşığın yere düşerek çıkarttığı sesle uyanıp zihnindeki rüya imgeleri henüz canlıyken gerçek üstü öğelerle bezeli o muhteşem tablolarını ortaya koyduğu anlatılageliyor. Ne var ki konuya bilimsel açıdan yaklaştığımızda, rüyaların gerçekten de yaratıcılığı tetikleyip tetiklemediğine dair bulgular oldukça kısıtlı. Her ne kadar rüya görmeyle ilişkili beyin bölgeleri modern beyin görüntüleme teknikleriyle az çok aydınlatılmış olsa da, beyin, rüya ve yaratıcılığa dair böylesi çalışmalar oldukça az. Bulgular az da olsa bilim insanlarının bu ilgi çekici konu hakkında bugüne kadar yürüttükleri çalışmalara büyüteç uzatalım istedik.

Tablolarındaki soyut imgelerle dikkat çeken ünlü ressam Salvador Dali de rüyaların yaratıcılığını tetiklediğine inananlardandı.

Yapılan son araştırmalar öyle gösteriyor ki gördüğümüz rüyalar bizlere Dali'nin tablolarını çizdiremese de günlük hayatta karşılaştığımız problemlere çözüm bulmakta yardımcı olabiliyor. Modern uyku kuramlarının uykunun günlük hayatımızın devamı olduğuna vurgu yapan varsayımlarıyla da uyumlu görünen bu durum özellikle de rüyalarımızdaki semboller doğru yorumlandığında belirgin hale geliyor. Uyanıkken zihnimizde tam olarak kuramadığımız bağlantıları rüyalar yardımıyla kurabileceğimize dikkat çeken bilim insanları çocuk bakımı, bahçe düzenlemesi vs... gibi hayatın içine sinen pek çok alandaki yaratıcılığımızın rüyalarımızla şekillenebileceğini düşünüyor.

Bilim insanları rüya hatırlama sıklığının yaratıcı kişilik özellikleriyle ilişkili olduğunu düşünüyor.

Rüyalara dair bir diğer ilginç bulguysa hayal gücü yüksek kişilerin rüyalarını hatırlama yüzdelerinin daha yüksek oluşu. Bu bulgu rüya hatırlamanın bir karakter özelliği olup olmadığı sorusunu getiriyor akıllara. Araştırmalar, doğası gereği rüyalarını somut yaratıcı ürünlere dönüştürebilen kişilerin rüyalarını daha sık hatırlayabildiklerini destekler nitelikte.

Literatürde bu kişilerin karakter özellikleriyse açık fikirlilik, yüksek hayal gücü ve şizotipik yatkınlık olarak sıralanıyor. Kısa bir süre öncesine kadar kaygı ve stres seviyesiyle iliştiriliyorduysa da rüya hatırlamada kişiliğin etkisi daha önemli gibi görünüyor. Ancak yine de gece uykularını bölen kaygı durumlarının da rüyaları hatırlamamıza neden olması yadsınamayacak bir sebep.

Tüm bu bulgulardansa yaratıcılık üzerinde etkide bulunan etmenin öncelikli olarak yetenek ve kişilik özellikleri olduğunu ve bu kişilik özelliklerine sahip kişilerin de rüyalarını daha sık hatırladıklarını çıkarsamamız yanlış olmayacaktır.

UYKU VE RÜYALAR

Uykuya niçin ihtiyaç duyuyoruz, uyku düzensizlikleri hangi hastalıklara işaret, uykunun dönemleri nelerdir, psikologlar rüyalar hakkında ne söylüyor, meditasyonda ne olup bitiyor?

Evrime göz atacak olursak.
. Uyku ilk olarak, günümüzden yaklaşık 3 milyon yıl önce bazı organizmalarda görülmeye başlanmış. İnsan türündeki biyolojik saatleri düzenleyen mekanizmaların geçmişiyse 500 milyon yıl öncesine dayanıyor.
. Her ne kadar bireylerin uykuya duydukları ihtiyaç çeşitlilik gösteriyor olsa da normal bir insanın uykuda geçirdiği süre 6.5 saat ile 8.5 saat arasında bir değer oluyor.

ANCAK
. Çocuklar günün 2/3'ünü (16 saat) uykuda geçiriyorken yaşlandıkça bu süre günün 1/4'üne (6 saat) kadar düşebiliyor.
. Nedeni henüz anlaşılamamış olsa da insanların uyuma süreleri ile ölüm yaşları arasında bir ilişki bulunuyor. Araştırmalar, uykuları anormal seviyelerde uzun ya da kısa olan kişilerin normal olanlara göre erken ölmeye daha yatkın olduklarını gösteriyor.

Döngüsel Ritimler
. Gün ışığı ve karanlığın günlük devrimi çerçevesinde evrimleşen döngüsel biyolojik işleyişlere döngüsel ritim deniliyor.

Nasıl yani???
Sözünü ettiğimiz bu döngüsel ritimler dikkat ve uyarılmışlık seviyelerimizle ilişkili. Örneğin, kimimiz dikkatini gece daha iyi toplayabiliyorken kimimiz gün ışığında daha etkili çalışabiliyor. Neden dersiniz? Yanıt sizi çok da şaşırtmayacak. Uzmanların yaptığı araştırmalarda, içsel saatlerimizi kontrol eden bir takım sorumlu genler bulunmuş.

"Melatonin"in rolü ne?

. Döngüsel ritimlerin beynimizdeki sorumlu merkezi hipotalamus. Görüntünün gözümüze düştüğü bölge olan retinadan beynimize ulaşan ve yalnızca gün ışığı gibi kuvvetli ışıklara yanıt veren özel bir sinir yolu bulunuyor. Karanlıkta ise, beynimizin ortasında bulunan pineal bezi adına melatonin denilen bir hormon salgılıyor. Bu hormon hem uykuyu hem de cinsel uyarılmışlık seviyesini etkiliyor.
. Gece nöbeti gerektiren işler, döngüsel ritimlerde aksaklığa neden olduğundan kişide sağlık problemlerini tetikleyebiliyor. Her ne kadar kimileri bu aksaklıktan diğerleri kadar etkilenmiyor olsalar da huzursuzluk ya da çalışma veriminde düşüş gösteren kişilerde melatonin tedavisine gidilebiliyor.

Uykuya niçin ihtiyaç duyuyoruz?

. Bu sorunun yanıtına dair tartışmalar hala sürüyor. Ancak uykunun öne sürülen işlevlerini şöyle listeleyebiliriz:
1.) Vücudumuzdaki biyolojik işleyişleri yavaşlatarak enerji korumak.
2.) Beden ve zihnimizi yenilemek, büyümek.
3.) Gün içinde öğrenilenlerle belleği güçlendirmek.
4.) Bilinçaltımızdaki korku ve bastırılmış güdülerle yüzleşmek (Freudyen yaklaşım).
Yalnızca bir gece uykusuz kalmış olmak bile ertesi gece uykuya hemencecik dalmamıza neden olabiliyor. Bunun nedeninin, uyanık geçen her saat beynimizin thalamus ve serebrum bölgelerinde sayısı artan adenozin isimli nörotransmitter olduğu düşünülüyor. Bu kimyasal beyinde uyarılmışlık yaratan sistemleri bastırıyor ve uzun süre uyanık kalan bedenin uykuya dalmasını tetikliyor.

Uykunun evreleri

EEG çalışmaları
. Uyku birbirini takip eden bir takım evrelerden oluşuyor. Bu evreler sırasında kişinin yaydığı beyin dalgaları EEG sayesinde ölçülebiliyor. Kişi uykuya daldığı andan itibaren uykusu giderek ağırlaştıkça, beyin dalgaları da yavaşlayıp daha ritmik bir durum almaya başlıyor.
Uyanıkken beynimiz alfa dalgaları yayıyor.
Uykunun Erken Evreleri:
Evre 1: Bu evre yalnızca birkaç dakika sürüyor ve bu süre içerisinde teta dalgaları gözlemleniyor. Göz hareketleri yavaşlıyor, kaslar gevşiyor, kan basıncı düşüyor ve kişi uykuya dalıveriyor.
Evre 2: Bu evrede tetaya göre daha yavaş ve geniş dalgalar olan K kompleksleri gözlemleniyor. Alfa aktivitesi sona eriyor.
Evre 3: Yavaş, geniş ve ritmik delta dalgaları gözlemleniyor. Delta dalgaları kaydedilen beyin aktivitesinin yarısını geçtiğinde kişi Evre 4'e giriyor. Kaslar gevşiyor, solunum yavaşlıyor, vücut ısısı düşüyor.
REM Dönemi: Hızlı göz hareketleriyle tanımlanan bu dönemde kişinin gözleri göz kapağının altından sürekli titriyor. REM dönemi başlı başına farklı bir dönem olduğundan ilk 4 evre REM dışı evreler olarak da anılıyor.

REM döneminde ne olup bitiyor?
Otonom sistem faaliyetleri artıyor: Nabız ve kan basıncı yükseliyor, soluk alıp verme hızlanıyor, hem kadın hem erkeklerde birkaç dakika boyunca cinsel uyarılmışlık durumu gözlemleniyor.
Beyin dalgaları uyanıkken yaydığımız dalgalarla benzerlik gösteriyor: Bu da vücudumuz uykuda olsa bile beynimizin oldukça aktif olduğunu gösteriyor.
Rüya görüyoruz: Gördüğümüz rüyaların birçoğu REM dönemi rüyaları.

Rüyalarımız neden bilim kurgu tadında oluyor?

Çoğumuz rüyalarımızda garip yaratıklar, günlük hayatta rastlamayacağımız türden ilginç hikayeler görürüz. Bunun nedeni, beynimizin mantıksal işleyiş ve kavramadan sorumlu tutulan frontal bölgesinin rüya görüyor olduğumuz sırada aktif olmaması. Rüyalarımızda yine oldukça duygusal hissetmemizin nedeni ise aktivite düzeyi oldukça yüksek olarak saptanan amigdala bölgesiyle bağdaştırılıyor.

Rüyalar hakkında.

Psikodinamik Görüş: Freud rüyaların, bilinçaltımızdaki düşünce, his ve isteklerin su yüzüne çıkabildiği bir pencere olduklarını düşünüyor. Çocukluğumuza kadar uzanan ve bilinçaltımıza ittiğimiz, bastırdığımız ve kökeninde cinsel arzularla öfke barındıran bu his ve isteklerle rüyalarımız yoluyla yüzleşebiliyoruz. Freud rüyaları ikiye ayırıyor:
1.) Gizil anlamlı rüyalar: Bu rüyalar sembolik anlamlar taşıyor ki Freud'a göre psikolojik yorumların bu rüyalar üzerinden yapılması gerekiyor.
2.) Görünür içerikli rüyalar: Bu rüyalarsa günlük hayatımızda duyduğumuz, yaşadığımız olaylarla bağlantılı olarak gördüğümüz rüyaları oluşturuyor.

Psikodinamik görüşe göre, uyandığımız zaman rüyalarımızı unutuyor olmamızın nedeni bu rüyaların bizde kaygı uyandıran niteliklere sahip olması, haliyle uyanıkken onları bastırma eğiliminde oluyoruz.

Bilişsel Görüş: Bilişsel görüş, rüyaların uyanıkken aklımızı kurcalayan kaygı ve düşünceleri içeren zihinsel işleyişlerin bir sonucu olduğunu düşünüyor.Diğer bir deyişle, rüyaların yalnızca bir düşünce biçimi olduğunu savunuyor. Öyle ki, rüyaların bazen gün içinde çözümünü bulamadığımız kimi soru ve sorunlara çözümler üretebileceğimiz dönemler olduğunu öne sürüyor.

Bilişsel görüşe göre rüyalar zihinsel gelişimle ilişki içerisinde. Yetişkinlerin rüyaları, çocuklarınkilere oranla daha karmaşık oluyor.

Biyolojik Görüş: Biyolojik görüşe göre uyku, belleğin güçlendirilmesinde çok önemli. Öğrenilen yeni bilgiler uyku sırasında yeniden işlenip yorumlanıyor. Bu görüşe göre, REM dışı uyku sırasında bu yeni bilgiler yeniden gözden geçirilirken, REM sırasında da eski bellek silinerek yeniden yapılandırılıyor.
Şimdi rüyaların belki de en az değinilmiş bir yönüne bakalım; tipi ne olursa olsun,süresi yukarda değinildiği üzere dk veya saatle ölçülsün aslında bir rüya en çok neye benzer; tabii ki bir SİNEMA FİLMİ’ne! Benzerliği uzun uzun açıklamanın gereği olmadığı açıktır. Peki de bir sinema filmi nasıl ortaya çıkar, bu filmde jenerikte yazılan(yapımda emeği geçenler…) kişileri bir düşünün; yapımcı, yönetmen, yönetmen yardımcıları, cast ajansı, kameramanlar, oyuncular, oyuncu koçları, kostümcüler, ses, ışık, plato yani yüzlerce kişinin yer aldığı komplex bir iş. Ciddi bir yapıttan bahsediyorsak bir filmin tamamlanması kimi kez 4-5 ayı ve fazlasını bulur. Çoğu kez de milyar lira maliyetler sözkonusudur.

1.5 kğ lık bir et parçasının tüm bu kişilerin işlevlerini bir çırpıda ve bir filmi asla bir daha tekrar etmeden, TV’de ilk kez yalanına sapmadan yapabilmesi sizce de çok korkunç bir olgu değil mi? İlginç, üzerinde düşünmenizi istediğimiz şeylerden biri de şudur; ortaya çıkan filmde yönetmen asla her zaman siz olmuyorsunuz (özellikle korkunç rüyalarda) başrolde kimi kez olsanız da replikleriniz size ait değil, filmler her zaman mutlu sonla bitmiyor, bilim kurgu tadındaki rüyalarda kostümler harika, tarihi filmde asla gerçekliği sorgulatacak kol saatine rastlanmıyor…

Rüyaların bu yönü acilen elektrofizyolojik araştırmaların eğilmesi gereken bir konu olarak ortada durmaktadır. Beyin çalışmalarında henüz emekleme evresinde olduğumuzun en önemli göstergesi işte bu basit karşılaştırmadır.
 

Similar threads

  • Soru
En uzun rüyanın süresi ne kadar? Kabus görmenin biyolojik ve psikolojik nedenleri neler? Rüya görmeye ne zaman başlarız? Uykuda konuşmanın ve bağırmanın nedeni nedir? Vb... soruların yanıtları Uyku değişik evrelerden oluşur. Bu evrelerden biri de paradoksal uyku da denen REM dönemidir. Rüyaların...
Cevaplar
0
Görüntüleme
18
  • Soru
kabus,kabus nedir,neden kabus görürüz,kabus görme,kabus görme nedenleri Çoğumuz hayatımızda mutlaka kötü rüyalar görmüşüzdür Bazen kabus o kadar güçlü olurki yerimizden kımıldamayacak hale gelebiliriz Kabuslar, REM uykusunun en güçlü olduğu gecenin son üçte birinde meydana gelir Uyku dört...
Cevaplar
0
Görüntüleme
13
  • Soru
Uyku karmaşık beyin işlevi ve psikoloji ile ilgili yaşamsal bir durumdur. Dış etkenlere açık bireyin duygusal ve içgüdüsel yaşamıyla ilgili gelişimsel bir işlevdir. Şu üç dönemi içermektedir: Bunlar uykuya dalma rüyasız uyku ve rüyalı uyku dönemleridir. Uykuya dalma döneminde yavaş yavaş çevre...
Cevaplar
0
Görüntüleme
11
  • Soru
Uyku Evreleri - Uyku Evreleri Nelerdir? Sağlıklı uyku için uyuduğunuz toplam süre son derece önemlidir. Ama uyandığınızda ne kadar dinlenmiş olacağınızı uyku aşamaları belirler. Uyku Aşamaları 1950’lere kadar, henüz çeşitli uyku aşamaları olduğu bilinmiyorken, birçok insan uykuda beynimizin...
Cevaplar
0
Görüntüleme
20
  • Soru
En Uzun Rüya Ne Kadar Sürer? sorusu, insanların rüyalarının süresini merak ettiği bir konudur. Rüyalar genellikle REM uykusunda gerçekleşir ve bu süre kişiden kişiye değişebilir. Rüyaların süresi genellikle 5 ila 20 dakika arasında değişir. Araştırmalar, insanların günde ortalama 3-5 kez rüya...
Cevaplar
0
Görüntüleme
16
Üst Alt