zeberus1234
Yeni Üye
Safevî Devletinin kurucusu. Erdebilli Şeyh Safiyyüddin’in torunudur. Babası Râfizî Şeyh Haydar, annesi Akkoyunlu Uzun Hasan’ın Katerina Despina adlı hanımından olan kızı Halime Begüm’dür.
1487’de doğdu. İsmâil-i Safevî diye de bilinir. Türklerin Hatay kabilesindendir. 1493’te babası Haydar, Şirvan Hükümdârı Sultan Yâkub’un kuvvetleriyle yaptığı muhârebede öldürüldü. İsmâil Safevî ve kardeşleri, dayısı Sultan Yâkub tarafından ölümden kurtarılıp, Şiraz Vâlisi Mansûr Bey Purnak’ın yanına gönderildi. Şiraz Vâlisi, İsmâil Safevî ve kardeşlerini hapsettirdi. Akkoyunlu Rüstem Bey tarafından kurtarılan Şah İsmâil Safevî ve kardeşleri, Erdebil’e gittiler. İsmâil, babası Şeyh Haydar’ın müridleri tarafından saklanarak gizlendi. Geylan, Gaskar, Rast ve Lâhicân’a gidip, gizlice faaliyette bulundu. Babasının müridleri ve dostları, etrafında toplandı.
1500’de harekete geçen İsmâil Safevî, Şirvan’a varıp babasının kâtili olan Ferruh Yesâr’ı katletti ve Şirvan’ı aldı. 1501’de Âzerbaycan’ı ele geçirdi. Akkoyunlulardan Arran ve Diyarbekir Hükümdarı Elvend Beyi, 1502’de mağlup edince Tebriz’e geldi. Tebriz’i merkez yaptı ve merasimle taç giyerek “Şah” unvanını aldı. Şah İsmâil’in kurduğu devlete ve hanedana, dedesi Safiyeddin Erdebilî’den dolayı Safevîler denildi.
Şah İsmâil, kurduğu devleti, bozuk Râfizî inancıyla teşkilâtlandırıp, yayılma siyâseti tâkip etti. Bütün İslâm ülkelerine halife, mürid ve fedâilerini gönderip, alenî ve gizli Safevî propagandası yaptırdı. 1503’te Irak-ı Acem, Fars ve Kirman’ı, Kâzaran’ı büyük katliam ve tahriple zaptetti. Kâzaran’ı alınca oradaki Ehl-i sünnet âlimlerinin hepsini kılıçtan geçirdi. Bu katliamları, Osmanlı Devletinin tepkisine sebep oldu. 1504’te Yezd’i alıp, kışın İsfahan’a geldiyse de Osmanlı-Safevî münasebetleri düzelmedi.
1505’te Kazvin’e gelip, Eshâb-ı kirâmdan, büyük mücâhid, Seyfullah lakaplı, Irak Fâtihi Hâlid bin Velid soyundan gelen Hâlidiyyeleri imhâ etti. 1507’de Dulkadirli Alâüddevle Beyi mağlup etti. Erciş, Ahlat ve Bitlis’i ele geçirip, Elbistan’a kadar ilerledi. Diyarbekir Hâkimi Emir Bey, Şah İsmâil’e bağlılığını arz ettiyse de, ekserisi Sünnî olan şehir ahalisi, Safevîler’i kabul etmedi. Diyarbekir, uzun mücâdelelerden sonra, Safevî tahakkümü altına girdi.
1508’de Bağdat’ı aldı. Şehirde büyük tahribat ve katliamlarda bulundu. Başta İmâm-ı A’zam Ebû Hanife hazretlerinin Azamiye’deki türbesini ve Ehl-i Beyt’ten, büyük âlim Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin ve daha pekçok Ehl-i beyt, Eshâb-ı kirâm ve Ehl-i sünnet âlimlerinin kabir ve türbelerini tahriple, Müslümanları katlettirdi. Bağdat’a vâli tâyin edip, Abbasî halifeliğini küçültmek için ona “Halifet-ül-hülefâ”, yâni halifelerin halifesi unvanını verdi.
1509’da Bakü’yü zaptetti. Safevîlerin doğusundaki Sünnî Özbekler, Horasan’ı ele geçirince, Özbek Hanı Muhammed Şeybânî Hana haber gönderip, bölgeden çıkmalarını istedi. İsteği kabul edilmedi. 1510’da vukû bulan savaşı Safevîler kazandı. Esir edilen Muhammed Şeybânî Hanın kafasını kestirip, kafatasını şarap kadehi yaptırdı; derisine de saman doldurarak, zafer alâmeti olarak Osmanlı Sultanı Bayezid Hana gönderdi.
1511’de Mâverâünnehir Seferine çıktı. Belh dâhil Mâverâünnehir’deki birkaç şehri antlaşmayla alıp, Irak’a döndü.
Şah İsmâil, bizzat katıldığı seferlerle hâkimiyetini genişletirken, İslâm ülkelerine gönderdiği dâî denilen halifelerine de Safevî ideolojisini propaganda ettirip taraftarlarını çoğaltarak, Râfiziliği yaydırıyordu. Anadolu’daki dâîlerinden Şeytan Kulu da denilen Şah Kulu Baba Tekeli de Güney Anadolu’da faaliyet gösterip, Safevî propagandası yapıyordu. Şah Kulu, on beş bin kişilik silâhlı kuvvet toplayıp Sultan İkinci Bayezid Han (1481-1512) zamânında, 1511’de isyân etti. Konya ve Kütahya civârında pek çok tahribatta bulundu. Üzerine gönderilen kuvvetleri bozdu. Sivas yakınındaki Gedik Hanı mevkiinde, Vezir-i âzam Hadım Ali Paşa tarafından öldürüldü. Taraftarları İran’a sığındı. Şah Kulu’nun taraftarları, yolda kervan soygununa katılınca, Şah İsmâil bunları cezâlandırdı.
1512’de, Emir Ahmed İsfehanî’yi, Mâverâünnehir Seferine gönderdi. Safevî ordusu, Özbeklere yenildi. Özbekler, Horasan’ı tekrar ele geçirdiler. Şah İsmâil, bizzat Horasan’a gidip, bölgeyi tekrar Safevî hâkimiyetine aldı. Safevîler, Osmanlı Devletinin aleyhine Mısır Memlûkları ve Hıristiyan âlemiyle iyi münâsebette bulundular. Sünnî Özbek Hanı Ubeyd Han, babası Muhammed Şeybânî Hanı katledip, kafasını şarap kadehi yapan Şah İsmâil’e karşı Osmanlı Sultanı Selim Handan yardım isteyip, ittifak teklif etti. Yavuz Sultan Selim Han (1512-1520), bu talep ve teklifle Râfizi meselesini halletmek için, Şah İsmâil’e, ağır ithamlar bulunan arka arkaya üç mektup gönderdiyse de, Şah bunlara hiç cevap vermedi.
Osmanlılar, 1514’te İran Seferine çıkınca, Sultan Selim Han, İstanbul’dan Doğu Anadolu’ya kadar gelmesine rağmen, Şah İsmâil meydana çıkmadı. Şah İsmâil’e gönderilen son mektupta, Sultan Selim Han, Safevî Şahı için ağır ifâdeler kullanınca, Çaldıran Meydan Muhârebesine çıkmak zorunda kaldı. Bu nâmede; Osmanlı ordusunun uzun bir yoldan gelip epeyden beri muhârebe için düşman ordusu aramasına rağmen meydana çıkan olmadığı, pâdişâhların ellerindeki memleketlerin nikâhlıları olduğu, erkek ve yiğit olanın onu nâmahreme (yabancıya) çiğnetmeyeceğinden bahsedilerek; Şah İsmâil’e miğfer yerine yaşmak, zırh yerine çarşaf giymesi tavsiye edilerek, ayrıca kadın elbiselerinden hırka, şal ve çarşaf gönderildi. Şah İsmâil bu ağır ifâdeli nâme ve elbiseler üzerine, devrin en büyük devleti Osmanlılarla muhârebeyi kabul etmek zorunda kaldı.
23 Ağustos 1514 târihinde meydana gelen Çaldıran Meydan Muhârebesinde, Şah İsmâil ve Safevî ordusu, Osmanlı ordusu ve Sultan Selim Hana bir gün bile mukâvemet edemedi. Çaldıran’da, Safevî ordusu, Osmanlı teknik üstünlüğü ve kuvvetli îmânı karşısında eriyip gitti. Şah İsmâil; tahtını, tacını ve hatununu muharebe meydanında bırakıp, kaçtı. Tebriz’e çekildi. Mağlubiyet üzerine, teselliyi içkide aradı. Kendini bütünüyle içkiye verip, zevk ve eğlenceye düşkün, sefih bir hayat yaşadı. Özbekler, Horasan’a tekrar sâhip oldular.
Şah İsmâil, içki ve zevk âleminde günlerini geçirirken, Safevî devlet adamları harekete geçti. Bebek yaştaki oğlu Tahmasb Safevî, atabeg îlân edildi ve Emir Sultan Han da yardımcı tâyin edildi. Şah İsmâil, sefâhat âlemindeyken, Osmanlıya karşı kini azalmadı. Alman İmparatoru Şarlken’e mektup gönderip, Osmanlı Devletine karşı yardım ve ittifak talebinde bulundu. Fakat Şah İsmâil Safevî; tahriki sonucunda Osmanlı Devletine karşı Hıristiyan âleminin çıkardığı ordunun, 1526’da Mohaç’ta mağlubiyetini göremedi.
Şah İsmâil, 23 Mayıs 1524’te Âzerbaycan’ın Serâb şehrinde öldü. Cenâzesi Erdebil’e getirilip, Şeyh Safi’nin yanına gömüldü. Cesur, intikamcı ve zevkine düşkün olan Şah İsmâil’in, aynı zamanda Türkçe, Farsça ve Arapça şiirleri mevcuttu. Hece ve aruz vezninde şiirlerin toplandığı Dîvân’ından başka, Deknâme’si de vardır.
1487’de doğdu. İsmâil-i Safevî diye de bilinir. Türklerin Hatay kabilesindendir. 1493’te babası Haydar, Şirvan Hükümdârı Sultan Yâkub’un kuvvetleriyle yaptığı muhârebede öldürüldü. İsmâil Safevî ve kardeşleri, dayısı Sultan Yâkub tarafından ölümden kurtarılıp, Şiraz Vâlisi Mansûr Bey Purnak’ın yanına gönderildi. Şiraz Vâlisi, İsmâil Safevî ve kardeşlerini hapsettirdi. Akkoyunlu Rüstem Bey tarafından kurtarılan Şah İsmâil Safevî ve kardeşleri, Erdebil’e gittiler. İsmâil, babası Şeyh Haydar’ın müridleri tarafından saklanarak gizlendi. Geylan, Gaskar, Rast ve Lâhicân’a gidip, gizlice faaliyette bulundu. Babasının müridleri ve dostları, etrafında toplandı.
1500’de harekete geçen İsmâil Safevî, Şirvan’a varıp babasının kâtili olan Ferruh Yesâr’ı katletti ve Şirvan’ı aldı. 1501’de Âzerbaycan’ı ele geçirdi. Akkoyunlulardan Arran ve Diyarbekir Hükümdarı Elvend Beyi, 1502’de mağlup edince Tebriz’e geldi. Tebriz’i merkez yaptı ve merasimle taç giyerek “Şah” unvanını aldı. Şah İsmâil’in kurduğu devlete ve hanedana, dedesi Safiyeddin Erdebilî’den dolayı Safevîler denildi.
Şah İsmâil, kurduğu devleti, bozuk Râfizî inancıyla teşkilâtlandırıp, yayılma siyâseti tâkip etti. Bütün İslâm ülkelerine halife, mürid ve fedâilerini gönderip, alenî ve gizli Safevî propagandası yaptırdı. 1503’te Irak-ı Acem, Fars ve Kirman’ı, Kâzaran’ı büyük katliam ve tahriple zaptetti. Kâzaran’ı alınca oradaki Ehl-i sünnet âlimlerinin hepsini kılıçtan geçirdi. Bu katliamları, Osmanlı Devletinin tepkisine sebep oldu. 1504’te Yezd’i alıp, kışın İsfahan’a geldiyse de Osmanlı-Safevî münasebetleri düzelmedi.
1505’te Kazvin’e gelip, Eshâb-ı kirâmdan, büyük mücâhid, Seyfullah lakaplı, Irak Fâtihi Hâlid bin Velid soyundan gelen Hâlidiyyeleri imhâ etti. 1507’de Dulkadirli Alâüddevle Beyi mağlup etti. Erciş, Ahlat ve Bitlis’i ele geçirip, Elbistan’a kadar ilerledi. Diyarbekir Hâkimi Emir Bey, Şah İsmâil’e bağlılığını arz ettiyse de, ekserisi Sünnî olan şehir ahalisi, Safevîler’i kabul etmedi. Diyarbekir, uzun mücâdelelerden sonra, Safevî tahakkümü altına girdi.
1508’de Bağdat’ı aldı. Şehirde büyük tahribat ve katliamlarda bulundu. Başta İmâm-ı A’zam Ebû Hanife hazretlerinin Azamiye’deki türbesini ve Ehl-i Beyt’ten, büyük âlim Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin ve daha pekçok Ehl-i beyt, Eshâb-ı kirâm ve Ehl-i sünnet âlimlerinin kabir ve türbelerini tahriple, Müslümanları katlettirdi. Bağdat’a vâli tâyin edip, Abbasî halifeliğini küçültmek için ona “Halifet-ül-hülefâ”, yâni halifelerin halifesi unvanını verdi.
1509’da Bakü’yü zaptetti. Safevîlerin doğusundaki Sünnî Özbekler, Horasan’ı ele geçirince, Özbek Hanı Muhammed Şeybânî Hana haber gönderip, bölgeden çıkmalarını istedi. İsteği kabul edilmedi. 1510’da vukû bulan savaşı Safevîler kazandı. Esir edilen Muhammed Şeybânî Hanın kafasını kestirip, kafatasını şarap kadehi yaptırdı; derisine de saman doldurarak, zafer alâmeti olarak Osmanlı Sultanı Bayezid Hana gönderdi.
1511’de Mâverâünnehir Seferine çıktı. Belh dâhil Mâverâünnehir’deki birkaç şehri antlaşmayla alıp, Irak’a döndü.
Şah İsmâil, bizzat katıldığı seferlerle hâkimiyetini genişletirken, İslâm ülkelerine gönderdiği dâî denilen halifelerine de Safevî ideolojisini propaganda ettirip taraftarlarını çoğaltarak, Râfiziliği yaydırıyordu. Anadolu’daki dâîlerinden Şeytan Kulu da denilen Şah Kulu Baba Tekeli de Güney Anadolu’da faaliyet gösterip, Safevî propagandası yapıyordu. Şah Kulu, on beş bin kişilik silâhlı kuvvet toplayıp Sultan İkinci Bayezid Han (1481-1512) zamânında, 1511’de isyân etti. Konya ve Kütahya civârında pek çok tahribatta bulundu. Üzerine gönderilen kuvvetleri bozdu. Sivas yakınındaki Gedik Hanı mevkiinde, Vezir-i âzam Hadım Ali Paşa tarafından öldürüldü. Taraftarları İran’a sığındı. Şah Kulu’nun taraftarları, yolda kervan soygununa katılınca, Şah İsmâil bunları cezâlandırdı.
1512’de, Emir Ahmed İsfehanî’yi, Mâverâünnehir Seferine gönderdi. Safevî ordusu, Özbeklere yenildi. Özbekler, Horasan’ı tekrar ele geçirdiler. Şah İsmâil, bizzat Horasan’a gidip, bölgeyi tekrar Safevî hâkimiyetine aldı. Safevîler, Osmanlı Devletinin aleyhine Mısır Memlûkları ve Hıristiyan âlemiyle iyi münâsebette bulundular. Sünnî Özbek Hanı Ubeyd Han, babası Muhammed Şeybânî Hanı katledip, kafasını şarap kadehi yapan Şah İsmâil’e karşı Osmanlı Sultanı Selim Handan yardım isteyip, ittifak teklif etti. Yavuz Sultan Selim Han (1512-1520), bu talep ve teklifle Râfizi meselesini halletmek için, Şah İsmâil’e, ağır ithamlar bulunan arka arkaya üç mektup gönderdiyse de, Şah bunlara hiç cevap vermedi.
Osmanlılar, 1514’te İran Seferine çıkınca, Sultan Selim Han, İstanbul’dan Doğu Anadolu’ya kadar gelmesine rağmen, Şah İsmâil meydana çıkmadı. Şah İsmâil’e gönderilen son mektupta, Sultan Selim Han, Safevî Şahı için ağır ifâdeler kullanınca, Çaldıran Meydan Muhârebesine çıkmak zorunda kaldı. Bu nâmede; Osmanlı ordusunun uzun bir yoldan gelip epeyden beri muhârebe için düşman ordusu aramasına rağmen meydana çıkan olmadığı, pâdişâhların ellerindeki memleketlerin nikâhlıları olduğu, erkek ve yiğit olanın onu nâmahreme (yabancıya) çiğnetmeyeceğinden bahsedilerek; Şah İsmâil’e miğfer yerine yaşmak, zırh yerine çarşaf giymesi tavsiye edilerek, ayrıca kadın elbiselerinden hırka, şal ve çarşaf gönderildi. Şah İsmâil bu ağır ifâdeli nâme ve elbiseler üzerine, devrin en büyük devleti Osmanlılarla muhârebeyi kabul etmek zorunda kaldı.
23 Ağustos 1514 târihinde meydana gelen Çaldıran Meydan Muhârebesinde, Şah İsmâil ve Safevî ordusu, Osmanlı ordusu ve Sultan Selim Hana bir gün bile mukâvemet edemedi. Çaldıran’da, Safevî ordusu, Osmanlı teknik üstünlüğü ve kuvvetli îmânı karşısında eriyip gitti. Şah İsmâil; tahtını, tacını ve hatununu muharebe meydanında bırakıp, kaçtı. Tebriz’e çekildi. Mağlubiyet üzerine, teselliyi içkide aradı. Kendini bütünüyle içkiye verip, zevk ve eğlenceye düşkün, sefih bir hayat yaşadı. Özbekler, Horasan’a tekrar sâhip oldular.
Şah İsmâil, içki ve zevk âleminde günlerini geçirirken, Safevî devlet adamları harekete geçti. Bebek yaştaki oğlu Tahmasb Safevî, atabeg îlân edildi ve Emir Sultan Han da yardımcı tâyin edildi. Şah İsmâil, sefâhat âlemindeyken, Osmanlıya karşı kini azalmadı. Alman İmparatoru Şarlken’e mektup gönderip, Osmanlı Devletine karşı yardım ve ittifak talebinde bulundu. Fakat Şah İsmâil Safevî; tahriki sonucunda Osmanlı Devletine karşı Hıristiyan âleminin çıkardığı ordunun, 1526’da Mohaç’ta mağlubiyetini göremedi.
Şah İsmâil, 23 Mayıs 1524’te Âzerbaycan’ın Serâb şehrinde öldü. Cenâzesi Erdebil’e getirilip, Şeyh Safi’nin yanına gömüldü. Cesur, intikamcı ve zevkine düşkün olan Şah İsmâil’in, aynı zamanda Türkçe, Farsça ve Arapça şiirleri mevcuttu. Hece ve aruz vezninde şiirlerin toplandığı Dîvân’ından başka, Deknâme’si de vardır.