zeberus1234
Yeni Üye
Evliyânın büyüklerinden ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi Ahmed olup, babasının adı Ömer’dir. Lakabı Ebü’s-Safâ’dır. Ahmed Şâkir Hamevî veya sâdece Şâkir Hamevî isimleriyle tanınır. Aslen, Suriye’nin Hama şehrindendir. 1709 (H.1121) senesinde doğdu.
İlim tahsîline Kur’ân-ı kerîmi okumayı öğrenmekle başlayan Ahmed Şâkir el-Hamevî, bulunduğu beldedeki âlimlerden, naklî, fennî ve edebî ilimleri okudu. İlmini ilerletmek maksadıyla bulunduğu yerden ayrılıp çeşitli beldelere gitti. Çok yer dolaştı. Haleb, Bağdat, Musul, Trablus, Lazkiye, Kudüs, Mısır, Mekke, Medîne, Hind, Acem ve Rum beldelerine gitti. Haleb’e gittiği zaman, oranın ahâlisinin ona çok alâka gösterdiği, aralarında yakınlık ve muhabbet hâsıl olduğu, orada şöhrete kavuştuğu meşhûrdur. Mısır’a gidince, oranın âlimlerini ve evliyâsını medhedici güzel şiirler söyleyip, onların da muhabbetini kazandığı bilinmektedir. Uzun ve çeşitli seyahatler yaptıktan sonra Dımeşk’a yerleşti. Evi, Sâlihiyye'de, Selimiye Câmiinin yakınındaydı. Fazîlet, edeb ve îtibâr bakımından meşhûr oldu. Sâdece Şam’da değil, gezip dolaştığı birçok beldede pekçok âlim ile görüşüp, sohbetlerinde bulunmuş, onların yanında kıymet ve îtibâr sâhibi olmuştu. Şiirlerini topladığı bir dîvânı vardır.
Şam’dan ve başka yerlerden birçok kimse yanına gelerek ondan ilim öğrendiler ve tasavvuf yolunda kendisinden feyz aldılar. Ömrünün sonlarına doğru kendi evinde ders okuturdu. Küçük ve daracık olan evinde, yüksek ilimler ile üstün hakîkatleri anlatırdı.
Son zamanlarında daha ziyâde tasavvuf büyüklerinin kitaplarını okumakla meşgûl oldu. Abdülganî Nablüsî ve Muhyiddîn-i Arabî gibi büyüklerin eserlerini okurdu. Uzleti, yânî yalnız başına kalıp, sırf ibâdet ve tâatle meşgûl olmayı tercih ederdi.
Şiir ve edebiyât sâhasındaki ihtisas ve mahâreti de pek çok olan Ahmed Şâkir’in; Hânet-ül-Uşşâk ve Reyhânet-ül-Eşvâk isminde üç cildlik bir dîvânı vardır. Yedi bâb olan bu dîvânın birinci bâbında şiirin incelikleri anlatılır. İkinci bâb, Resûlullah efendimizi medheden şiirlere âittir. Üçüncü bâb, Resûlullah efendimizin Ehl-i beyti ve Eshâbı ile büyük velîlerin medhi hakkındadır. Dördüncü bâb, büyüklere olan yüksek aşk ve muhabbeti anlatan şiirlere âittir. Beşinci bâb, ilim ve fazîlette önde gelen, ileride olanlara âittir. Altıncı bâb, muammâ gibi anlaşılmayacak sözlere, yedinci bâb, çeşitli şiirlere âittir.
Ahmed Şâkir el-Hamevî, âlim, fâzıl ve üstün bir velî idi. Sevilen, beğenilen, üstün vasıfları kendinde toplamak husûsunda emsâl ve arkânından ileri geçmişti. Şeref, şân ve şöhret sâhibiydi.
Dımeşk’a yerleşen Ahmed Şâkir 1779 (H.1193) senesi Şubat ayının on sekizinde Perşembe günü vefât etti. Selîmiye Câmiinde cenâze namazı kılınıp, Şam’da Kasyûn Tepesindeki kabristana defnedildi.
1) Silk-üd-dürer; c.1, s.155
2) Mu’cem-ül-Müellifîn; c.2, s.32
3) El-A’lâm; c.1, s.118
4) Îzâh-ul-Meknûn; c.1, s.390
5) Brockelmann Gal-II; s.283
6) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.16, s.280
İlim tahsîline Kur’ân-ı kerîmi okumayı öğrenmekle başlayan Ahmed Şâkir el-Hamevî, bulunduğu beldedeki âlimlerden, naklî, fennî ve edebî ilimleri okudu. İlmini ilerletmek maksadıyla bulunduğu yerden ayrılıp çeşitli beldelere gitti. Çok yer dolaştı. Haleb, Bağdat, Musul, Trablus, Lazkiye, Kudüs, Mısır, Mekke, Medîne, Hind, Acem ve Rum beldelerine gitti. Haleb’e gittiği zaman, oranın ahâlisinin ona çok alâka gösterdiği, aralarında yakınlık ve muhabbet hâsıl olduğu, orada şöhrete kavuştuğu meşhûrdur. Mısır’a gidince, oranın âlimlerini ve evliyâsını medhedici güzel şiirler söyleyip, onların da muhabbetini kazandığı bilinmektedir. Uzun ve çeşitli seyahatler yaptıktan sonra Dımeşk’a yerleşti. Evi, Sâlihiyye'de, Selimiye Câmiinin yakınındaydı. Fazîlet, edeb ve îtibâr bakımından meşhûr oldu. Sâdece Şam’da değil, gezip dolaştığı birçok beldede pekçok âlim ile görüşüp, sohbetlerinde bulunmuş, onların yanında kıymet ve îtibâr sâhibi olmuştu. Şiirlerini topladığı bir dîvânı vardır.
Şam’dan ve başka yerlerden birçok kimse yanına gelerek ondan ilim öğrendiler ve tasavvuf yolunda kendisinden feyz aldılar. Ömrünün sonlarına doğru kendi evinde ders okuturdu. Küçük ve daracık olan evinde, yüksek ilimler ile üstün hakîkatleri anlatırdı.
Son zamanlarında daha ziyâde tasavvuf büyüklerinin kitaplarını okumakla meşgûl oldu. Abdülganî Nablüsî ve Muhyiddîn-i Arabî gibi büyüklerin eserlerini okurdu. Uzleti, yânî yalnız başına kalıp, sırf ibâdet ve tâatle meşgûl olmayı tercih ederdi.
Şiir ve edebiyât sâhasındaki ihtisas ve mahâreti de pek çok olan Ahmed Şâkir’in; Hânet-ül-Uşşâk ve Reyhânet-ül-Eşvâk isminde üç cildlik bir dîvânı vardır. Yedi bâb olan bu dîvânın birinci bâbında şiirin incelikleri anlatılır. İkinci bâb, Resûlullah efendimizi medheden şiirlere âittir. Üçüncü bâb, Resûlullah efendimizin Ehl-i beyti ve Eshâbı ile büyük velîlerin medhi hakkındadır. Dördüncü bâb, büyüklere olan yüksek aşk ve muhabbeti anlatan şiirlere âittir. Beşinci bâb, ilim ve fazîlette önde gelen, ileride olanlara âittir. Altıncı bâb, muammâ gibi anlaşılmayacak sözlere, yedinci bâb, çeşitli şiirlere âittir.
Ahmed Şâkir el-Hamevî, âlim, fâzıl ve üstün bir velî idi. Sevilen, beğenilen, üstün vasıfları kendinde toplamak husûsunda emsâl ve arkânından ileri geçmişti. Şeref, şân ve şöhret sâhibiydi.
Dımeşk’a yerleşen Ahmed Şâkir 1779 (H.1193) senesi Şubat ayının on sekizinde Perşembe günü vefât etti. Selîmiye Câmiinde cenâze namazı kılınıp, Şam’da Kasyûn Tepesindeki kabristana defnedildi.
1) Silk-üd-dürer; c.1, s.155
2) Mu’cem-ül-Müellifîn; c.2, s.32
3) El-A’lâm; c.1, s.118
4) Îzâh-ul-Meknûn; c.1, s.390
5) Brockelmann Gal-II; s.283
6) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.16, s.280