selçuklularda saray geleneği - selçuklu saraylarında yaşam - selçukluda emiri alem
Hükümdarın, ailesi ve maiyetiyle birlikte içinde yaşadığı saray, doğrudan doğruya sultana bağlıydı, önceleri oğuz geleneğinin hüküm sürdüğü sarayda, Melikşah’tan itibaren eski Iran ve daha önce kurulmuş olan Müslüman devletlerin töreleri uygulanmağa başlandı; fakat Türk gelenekleri de bütünüyle bırakılmadı. Selçuklu sultanlarının saray teşkilâtı şöyleydi: hâcib (hâcibül-hâcib), sultanla divanlar arasındaki bağlantıyı kurmakla görevliydi ve hükümdarın çok güvendiği kişiler arasından seçilirdi. Hâcibin devlet yönetiminde de önemli bir yeri vardı; ayrıca örfi meselelerin çözümünde kadıya yardımcı olurdu.
Emiri candar, saray muhafızlarının başıydı, maiyetindeki hassa birlikleriyle sarayın güvenliğini sağlardı. Emiri silâh törenlerde sultanların silâhlarını taşıyan ve aynı zamanda silâhhaneyi bekleyen muhafızların âmiriydi. Emiri alem, sultanın rayeti devlet denilen bayrağını taşıyan ve onu koruyan sınıfın başkanıydı, yanında bu işle görevli alemdarları vardı. Câmedar, Selçuklu sultanlarının elbiselerinin muhafızıydı. Şerabdiri has, sultanların şerbetlerini hazırlayan, haftanın belirli günlerinde toplanan mecliste ye yemeklerde hizmetle yükümlü olan kimseydi.
Emıri çeşnigir, hükümdarın yemeklerini hazırlayan ve sofra hizmetlerini yürütenlerin başıydı. Hükümdar, yemek yemeden önce, yemeğini tatmak ve böylece yemeğe zehir katılıp katılmadığını anlamak vazifesini de görürdü; yanında hizmetkârları ve ahçıları bulunurdu. Vekili has, sultanın dairesindeki çeşitli görevlerde çalışan kimselerin başkanıydı. Emıri ahur (imrahor), sarayın ve hükümdarın atlarına bakanların başıydı. Sarayda ayrıca çubdar (değnekçi), şerabdar, taştdar, musahip, çavuş ve hasekiler de görevliydi. Bunlar çeşitli milletlerden aiınan ve sarayda özel bir eğitimden geçirilen kölelerden meydana gelirdi.
alıntı
Hükümdarın, ailesi ve maiyetiyle birlikte içinde yaşadığı saray, doğrudan doğruya sultana bağlıydı, önceleri oğuz geleneğinin hüküm sürdüğü sarayda, Melikşah’tan itibaren eski Iran ve daha önce kurulmuş olan Müslüman devletlerin töreleri uygulanmağa başlandı; fakat Türk gelenekleri de bütünüyle bırakılmadı. Selçuklu sultanlarının saray teşkilâtı şöyleydi: hâcib (hâcibül-hâcib), sultanla divanlar arasındaki bağlantıyı kurmakla görevliydi ve hükümdarın çok güvendiği kişiler arasından seçilirdi. Hâcibin devlet yönetiminde de önemli bir yeri vardı; ayrıca örfi meselelerin çözümünde kadıya yardımcı olurdu.
Emiri candar, saray muhafızlarının başıydı, maiyetindeki hassa birlikleriyle sarayın güvenliğini sağlardı. Emiri silâh törenlerde sultanların silâhlarını taşıyan ve aynı zamanda silâhhaneyi bekleyen muhafızların âmiriydi. Emiri alem, sultanın rayeti devlet denilen bayrağını taşıyan ve onu koruyan sınıfın başkanıydı, yanında bu işle görevli alemdarları vardı. Câmedar, Selçuklu sultanlarının elbiselerinin muhafızıydı. Şerabdiri has, sultanların şerbetlerini hazırlayan, haftanın belirli günlerinde toplanan mecliste ye yemeklerde hizmetle yükümlü olan kimseydi.
Emıri çeşnigir, hükümdarın yemeklerini hazırlayan ve sofra hizmetlerini yürütenlerin başıydı. Hükümdar, yemek yemeden önce, yemeğini tatmak ve böylece yemeğe zehir katılıp katılmadığını anlamak vazifesini de görürdü; yanında hizmetkârları ve ahçıları bulunurdu. Vekili has, sultanın dairesindeki çeşitli görevlerde çalışan kimselerin başkanıydı. Emıri ahur (imrahor), sarayın ve hükümdarın atlarına bakanların başıydı. Sarayda ayrıca çubdar (değnekçi), şerabdar, taştdar, musahip, çavuş ve hasekiler de görevliydi. Bunlar çeşitli milletlerden aiınan ve sarayda özel bir eğitimden geçirilen kölelerden meydana gelirdi.
alıntı