Sen gül gibi kokarmışsın yâ Resûlallah!
Küçük bir kalemin Kâinatın Sevgilisi’ne mektubu: Sen gül gibi kokarmışsın yâ Resûlallah!
Sen gül gibi kokarmışsın yâ Resûlallah! Ben seni çok seviyor ve çok merak ediyorum ey gül kokulu Sevgili. Sen Hz. Yusuf’dan bile daha sevimli daha güzelmişsin. Senin ahlakın ahlakların en güzeliymiş. Hiç kimseye kızmazmışsın sen, bağırmazmışsın.
Yâ Resûlallah! seni Veysel Karani özlemiyle özlüyorum. Kucağına alıp sevdiğin Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in yerinde olmak çok isterdim. Annem, çocukların duası kabul olur diyor. Ben de hep, cennette seninle olmak için dua ediyorum.
Seni ilk anne ve babamdan öğrendim. Her şey senin hürmetine yaratılmış. Nurunla her yeri aydınlatıp, insanlık alemini cehaletten kurtarmışsın. Doğduğun ilk anda ‘ümmetim’ olmuş ilk kelimelerin. Sen ümmetini çok sever çok düşünürmüşsün. Sen en çok da çocukları severmişsin. Ben de seni çok seviyorum ya Rasulallah! Biliyor musun, senin torunların olan hz. Hasan ve hz. Hüseyin’i çok seviyor bir o kadar da kıskanıyorum. Sen onları kucağına alır onları oynatır ve çok severmişsin. Sen secdedeyken senin üzerine çıkarlarmış ama sen hiç kızmaz onlar çekilene kadar beklermişsin.
Sen gül gibi kokarmışsın yâ Resûlallah! Ben seni çok seviyor ve çok merak ediyorum ey gül kokulu Sevgili. Sen Hz. Yusuf’dan bile daha sevimli daha güzelmişsin. Senin ahlakın ahlakların en güzeliymiş. Hiç kimseye kızmazmışsın sen, bağırmazmışsın. Şaka niyetine bile yalan söylemezmişsin. Mekke halkı sana peygamberlik gelmeden önce de “el-emin” derlermiş.
Sana hira mağarasında Allah Cebrail (a.s.) ile peygamberlik görevini vermiş ve “Oku” diye Kuran-ı Kerim’in ilk ayetini göndermiş. Sana ilk inanan eşin Hz. Hatice olmuş. Ama ne kadar tuhaf ki; peygamberliğinden önce sana “el’emin” diyenler inanmamışlar sana. Sen Allah’ın davası için yaşayan, Allah aşkı ile yanan öyle mübarek bir kulmuşsun ki; “gel!” demiş inanmayanlar sana “gel, seni Mekke’nin hükümdarı ve en zengini yapalım.
En güzel mallarımızı sana verelim ama sen bu davadan vaz geç!” Ama sen onlara; “bir elime güneşi bir elime ayı verseniz vallahi davamdan vaz geçmem!” demişsin. Onlar da sen vazgeçmediğin için sana ve senin arkadaşlarına işkence etmişler. Ama sen yılmamışsın ya Rasulallah! Keşke ben de yanındaki güzel arkadaşların gibi seninle olsaydım da seni o işkencelerden korumaya çalışsaydım. Ey gül kokulu Sevgili, nasıl kıyabildiler sana?!
O zamanda olup Hz. Hamza gibi aslanlar misali seni korumak, Hz. Ebubekir gibi bir yılan deliğini topuğumla tıkamak, Hz. Hatice gibi Nur dağının eteklerine gelip sana yemek taşımak ve Hz. Sümeyye gibi senin kutsi davanın ilk şehidi olmak isterdim.
Seni Bilal Habeşi de çok severmiş. O da senin davan uğrunda çok işkence çekmiş. Ezan okunduğunda Bilal-i Habeşi okuyormuş gibi dinliyorum ben de. Seninle cennette olayım diye de annemle birlikte namaz kılıp dua ediyorum. Sen namaz kılan çocukları çok severmişsin çünkü. Biliyor musun Yâ Resûlallah, senin arkanda sana uyarak namaz kılmak ne çok isterdim. Annem bana diyor sen “kişi sevdiği ile beraberdir” buyuruyormuşsun.
Ben de dünyada birlikte olamadık cennette seninle birlikte olmayı istiyorum ya Rasulallah. Bu yüzden her gün anneme ve babama “peygamberimizin sevdiği çocuklar nasıl olur?” diye soruyorum. Onlar da bana seni ve senin sevdiğin halleri anlatıyorlar.
Sen her işine besmeleyle başlarmışsın. Suyu, besmeleyle başlayarak yavaş yavaş üç yudumda içip, sonunda “elhamdülillah” dermişsin. Kimseye yük olmaz kendi işini kendin yapar ama sen herkese yardım edermişsin. Yüksek sesle ve hızlı konuşmaz tane tane konuşurmuşsun. Kahkaha ile gülmez ama asla asık suratlı durmazmışsın. Ben de ayakkabılarımı silkeleyerek giyiyorum ya Rasulallah çünkü sen böyle yaparmışsın. Ve her gece yatağıma yatınca kelime-i şahadet getiriyorum, bunu sen yaptığın için.
Senin gölgen yokmuş. Taş üstüne basınca taşta ayağının izi kalır, kumun üstüne basınca hiç iz kalmazmış. Bir gül gördüğümde seni hatırlamamam imkansız. Çünkü, senin terin gül kokarmış. Bir yerden geçersen hemen anlaşılır, orayı gül kokusu sararmış.
Yâ Resûlallah! Sen, en son peygambersin. Sen kainatın efendisisin! Bütün kainat sana itaat ederken sen bir hasırın üstünde yatarmışsın. Annem anlatmıştı. Bir gün hasırın izi yüzüne çıkmış. Bunu gören mübarek arkadaşlarından biri “Ya Resulullah! Diğer krallar ve Allah’a inanmayanlar kuş tüyü döşeklerde yatıyorlar sen ise bu hasırda! Emret sana da getirelim” demiş. Bunun üzerine sen istememişsin ve “dünya onların olsun, ahiret ise bizim” demişsin.
Yâ Resûlallah! seni Veysel Karani özlemiyle özlüyorum. Kucağına alıp sevdiğin Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in yerinde olmak çok isterdim. Annem, çocukların duası kabul olur diyor. Ben de hep, cennette seninle olmak için dua ediyorum.
Ey gül kokulu sevgili, seni canımdan çok seviyorum. Dile! Yoluna kurban olayım Dile! Yattığın hasır olayım. Ne dilersen dile onu olayım ama hep senin yanında olayım…
Senin yaşadığın dönemde yaşamadık, senin gül yüzünü göremedik Ya Resulullah bu dünyada göremedik ahirette nasip olsun bize nur yüzünü görmek, sana hasret doğduk, sana hasret büyüyoruz, bizi senden mahrum etme Ya Resulullah... Etme Ya Habiballah... Sana Layık bir ümmet olamadık, olamıyoruz... Sözlerini tekrar ediyoruz, söylüyor, söyletiyoruz ama yapmıyourz... Yien de Bizi şefaatinden mahrum etme... Bizler dünya iişlerine daldık seni unuttuk, Söylediklerine yüz çevirdik sen bizi unutmazsın yine de biliyoruz... Affet ya Rasulullah... Affet... Yüzümüz yok senden af dilemeye bile ama sen affet inşallah...
Küçük bir kalemin Kâinatın Sevgilisi’ne mektubu: Sen gül gibi kokarmışsın yâ Resûlallah!
Sen gül gibi kokarmışsın yâ Resûlallah! Ben seni çok seviyor ve çok merak ediyorum ey gül kokulu Sevgili. Sen Hz. Yusuf’dan bile daha sevimli daha güzelmişsin. Senin ahlakın ahlakların en güzeliymiş. Hiç kimseye kızmazmışsın sen, bağırmazmışsın.
Yâ Resûlallah! seni Veysel Karani özlemiyle özlüyorum. Kucağına alıp sevdiğin Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in yerinde olmak çok isterdim. Annem, çocukların duası kabul olur diyor. Ben de hep, cennette seninle olmak için dua ediyorum.
Seni ilk anne ve babamdan öğrendim. Her şey senin hürmetine yaratılmış. Nurunla her yeri aydınlatıp, insanlık alemini cehaletten kurtarmışsın. Doğduğun ilk anda ‘ümmetim’ olmuş ilk kelimelerin. Sen ümmetini çok sever çok düşünürmüşsün. Sen en çok da çocukları severmişsin. Ben de seni çok seviyorum ya Rasulallah! Biliyor musun, senin torunların olan hz. Hasan ve hz. Hüseyin’i çok seviyor bir o kadar da kıskanıyorum. Sen onları kucağına alır onları oynatır ve çok severmişsin. Sen secdedeyken senin üzerine çıkarlarmış ama sen hiç kızmaz onlar çekilene kadar beklermişsin.
Sen gül gibi kokarmışsın yâ Resûlallah! Ben seni çok seviyor ve çok merak ediyorum ey gül kokulu Sevgili. Sen Hz. Yusuf’dan bile daha sevimli daha güzelmişsin. Senin ahlakın ahlakların en güzeliymiş. Hiç kimseye kızmazmışsın sen, bağırmazmışsın. Şaka niyetine bile yalan söylemezmişsin. Mekke halkı sana peygamberlik gelmeden önce de “el-emin” derlermiş.
Sana hira mağarasında Allah Cebrail (a.s.) ile peygamberlik görevini vermiş ve “Oku” diye Kuran-ı Kerim’in ilk ayetini göndermiş. Sana ilk inanan eşin Hz. Hatice olmuş. Ama ne kadar tuhaf ki; peygamberliğinden önce sana “el’emin” diyenler inanmamışlar sana. Sen Allah’ın davası için yaşayan, Allah aşkı ile yanan öyle mübarek bir kulmuşsun ki; “gel!” demiş inanmayanlar sana “gel, seni Mekke’nin hükümdarı ve en zengini yapalım.
En güzel mallarımızı sana verelim ama sen bu davadan vaz geç!” Ama sen onlara; “bir elime güneşi bir elime ayı verseniz vallahi davamdan vaz geçmem!” demişsin. Onlar da sen vazgeçmediğin için sana ve senin arkadaşlarına işkence etmişler. Ama sen yılmamışsın ya Rasulallah! Keşke ben de yanındaki güzel arkadaşların gibi seninle olsaydım da seni o işkencelerden korumaya çalışsaydım. Ey gül kokulu Sevgili, nasıl kıyabildiler sana?!
O zamanda olup Hz. Hamza gibi aslanlar misali seni korumak, Hz. Ebubekir gibi bir yılan deliğini topuğumla tıkamak, Hz. Hatice gibi Nur dağının eteklerine gelip sana yemek taşımak ve Hz. Sümeyye gibi senin kutsi davanın ilk şehidi olmak isterdim.
Seni Bilal Habeşi de çok severmiş. O da senin davan uğrunda çok işkence çekmiş. Ezan okunduğunda Bilal-i Habeşi okuyormuş gibi dinliyorum ben de. Seninle cennette olayım diye de annemle birlikte namaz kılıp dua ediyorum. Sen namaz kılan çocukları çok severmişsin çünkü. Biliyor musun Yâ Resûlallah, senin arkanda sana uyarak namaz kılmak ne çok isterdim. Annem bana diyor sen “kişi sevdiği ile beraberdir” buyuruyormuşsun.
Ben de dünyada birlikte olamadık cennette seninle birlikte olmayı istiyorum ya Rasulallah. Bu yüzden her gün anneme ve babama “peygamberimizin sevdiği çocuklar nasıl olur?” diye soruyorum. Onlar da bana seni ve senin sevdiğin halleri anlatıyorlar.
Sen her işine besmeleyle başlarmışsın. Suyu, besmeleyle başlayarak yavaş yavaş üç yudumda içip, sonunda “elhamdülillah” dermişsin. Kimseye yük olmaz kendi işini kendin yapar ama sen herkese yardım edermişsin. Yüksek sesle ve hızlı konuşmaz tane tane konuşurmuşsun. Kahkaha ile gülmez ama asla asık suratlı durmazmışsın. Ben de ayakkabılarımı silkeleyerek giyiyorum ya Rasulallah çünkü sen böyle yaparmışsın. Ve her gece yatağıma yatınca kelime-i şahadet getiriyorum, bunu sen yaptığın için.
Senin gölgen yokmuş. Taş üstüne basınca taşta ayağının izi kalır, kumun üstüne basınca hiç iz kalmazmış. Bir gül gördüğümde seni hatırlamamam imkansız. Çünkü, senin terin gül kokarmış. Bir yerden geçersen hemen anlaşılır, orayı gül kokusu sararmış.
Yâ Resûlallah! Sen, en son peygambersin. Sen kainatın efendisisin! Bütün kainat sana itaat ederken sen bir hasırın üstünde yatarmışsın. Annem anlatmıştı. Bir gün hasırın izi yüzüne çıkmış. Bunu gören mübarek arkadaşlarından biri “Ya Resulullah! Diğer krallar ve Allah’a inanmayanlar kuş tüyü döşeklerde yatıyorlar sen ise bu hasırda! Emret sana da getirelim” demiş. Bunun üzerine sen istememişsin ve “dünya onların olsun, ahiret ise bizim” demişsin.
Yâ Resûlallah! seni Veysel Karani özlemiyle özlüyorum. Kucağına alıp sevdiğin Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in yerinde olmak çok isterdim. Annem, çocukların duası kabul olur diyor. Ben de hep, cennette seninle olmak için dua ediyorum.
Ey gül kokulu sevgili, seni canımdan çok seviyorum. Dile! Yoluna kurban olayım Dile! Yattığın hasır olayım. Ne dilersen dile onu olayım ama hep senin yanında olayım…
Senin yaşadığın dönemde yaşamadık, senin gül yüzünü göremedik Ya Resulullah bu dünyada göremedik ahirette nasip olsun bize nur yüzünü görmek, sana hasret doğduk, sana hasret büyüyoruz, bizi senden mahrum etme Ya Resulullah... Etme Ya Habiballah... Sana Layık bir ümmet olamadık, olamıyoruz... Sözlerini tekrar ediyoruz, söylüyor, söyletiyoruz ama yapmıyourz... Yien de Bizi şefaatinden mahrum etme... Bizler dünya iişlerine daldık seni unuttuk, Söylediklerine yüz çevirdik sen bizi unutmazsın yine de biliyoruz... Affet ya Rasulullah... Affet... Yüzümüz yok senden af dilemeye bile ama sen affet inşallah...