Seyyid Nizamoğlu biyografi, Seyyid Nizamoğlu kimdir, Seyyid Nizamoğlu hayatı, Seyyid Nizamoğlu hakkında bilgi
Yaşamı ve kişiliği hakkında doyurucu bilgi bulunmayan ancak, çağının tanınmış ve büyük saygı görmüş ozanlarından biri olan Seyyid Seyfullah Kasım Efendi (Nizam Oğlu) XVI. yüzyılın başında İstanbul'da doğdu.
Babası, İmam Zeynel Abidin soyundan ve büyük şeyhlerden Seyyid Nizamüddin hazretleridir ki İstanbul'da Silivrikapısı dışında bulunan ve kendi adıyla anılan camiin içinde gömülüdür. Şiirlerinde Seyyid Seyfullah, Seyyid Seyfi, Seyyid Nizamoğlu, Seyfi adlarını tapşırmıştır.
Seyyid Seyfullah, Osmanlı hükümdarlarından III. Murad Han devrinde (1574-1595) ününü duyurmaya başladı. Bu dönem içinde Osmanlı Devleti'nin her yönden düzeni bozulmaya başlar. Devamlı savaşlar yüzünden ekonomik durumun bozulduğu, rüşvet karşılığı memuriyetlerin satılmaya başlandığı, reaya'nın fazla vergiler yüzünden köylerini bıraktığı, bunun kötü sonuçlar doğurduğu, bilgisizlik ve taassub'un arttığı, Nizam Oğlu'nun şu beyitlerinden de anlaşılmaktadır:
Zulm ile doldu dünya yokdur huzura imkan
Ma'mur olan yerleri zalimler etti viran
Alem harab'a vardı yıkıldı Mülk-i Osman
Kan ağlasun reaya çak edüben giriban
Nizam Oğlu iyi bir eğitim ve öğrenim görmüş, çağının gereği olan şeriat ve tarikat ilimlerini öğrenmiş, aydın bir zümre içinde yaşamış ve yazdığı didaktik şiirlerinde bütün mutasavvıflar gibi o da; nefsini bilmeyenlere, dünya malına tapanlara, riyakarlara, sofulara çatan ifadeleriyle, bir çok tekke şairlerini geçmiştir. İlahi'leri bestelenerek tekkelerde, ayin-i cem'lerde sonraki yüzyıllarda okunmuştur.
Bu aşk bir bahr-i umman'dır buna hadd ü kenar olmaz
Delilim sırr-ı Kur'an'dır bunu bilende ar olmaz
diye başlayan ünlü ilahisi de bazı şairler tarafından şerh edilmiştir. İnsan yapısına, özüne sezgi ipleri uzatarak inciler toplamaya çalışır.
Onaltıncı yüzyıl tekke şiiri'nin en büyük temsilcilerinden biri olan şairin divan'ı şekil olarak divan ve saz şiirleri üslubunda yazılmış lirik-didaktik ilahilerle bezenmiştir. Divan şiiri türündeki manzumelerinde özellikle Nesimi edası görülür:
Saçm Ve'lleyli yüzün Ve'dduha'dır
Cemalin pertev-i nur-i Huda'dır
Yüzünde ayet-i Kur'an yazılmış
Anı kim okumaz Hak'dan cüda'dır
Senin Seyyid Nizam Oğlu yolunda
Nesimi gibi can verse revadır
Nazm'ı genellikle dile canlı, içten ve akıcı olan şairin en önemli ve değerli şiirleri arasında yer alır. Önemli şiirleri, saz şiiri tarzında yazdıklarıdır. Aruz vezninde başarılı görülmese de, hece'de yeni bir dil ve duygu getirdiği açıktır:
Hey yol erkan kardaşları sizin olsun bu yol erkan
Ben bir aceb derde düşdüm bulunmaya gibi derman
Hicab oldu benlik bana gidemedim dostdan yana
Ben benliğimden geçmeğe şeyh elin tutmaya geldim
Hece ile yazdığı şiirlerinde genellikle Yunus Emre eda'sı açıkça görülür:
Çünki ben yar ile yar'im Mansur oldum dikin dar'ım
Nesimi'yem yüzün derim assı ziyan olmaz bana
Görün Seyyid Seyfullah'ı kendinde bulmuş Allah'ı
Ben dost'u buldum billahi şekk ü güman olmaz bana
Çağında tartışma konularından biri olan sema'ın helalliğine de değiniyor:
Ya Rabbi aşkın ver bana hü diyeyim döne döne
Aşık olayım ben sana hü diyeyim döne döne
Şiirlerinde, örneğin aşağıdaki beyitte olduğu gibi:
Bende-i Al-i Aba'yım Ehi-i Beyt'in kemteri
Sevmezem Al- i Yezid'i Ca'feri'yem Ca'feri
diyerek, İmam Ca'fer-i Sadık (a.s.) mezhebinden olduğunu söyler.
Şiirlerinde Nizam Oğlu mahlasını kullanan şair, Halveti Tarikatı'nın Sinaniyye Şubesini kuran ünlü mutasavvıf İbrahim Ümmi Sinan hazretlerinin baş halifesi'dir. Alim bir zat olan Ümmi Sinan (öl. 1551), gördüğü bir rüya üzerine Ümmi lakabını almıştır. Aslen Bursa'lı olduğu rivayet edilir. İstanbul'da Eyyüb Sultan (r.a.) Camii yöresinde Oluklu Bayır denilen yerde, halifelerinden Nasuh Efendi tarafından yaptırılan Dergah'ında gömülüdür.
Ümmi Sinan'dan sonra yaşamış olan, yine Halvetiyye'den -Niyazi -i Mısri'nin mürşidi Elmalı'lı Şeyh Muhammed Sinan da (öl. 1664), Sinan Ümmi lakabıyla bilinir.
Nizam Oğlu'nun edebi kişiliğinin oluşmasında, hemen her şairimizde olduğu gibi, tasavvuf düşünce ve inançlarının büyük etkisi vardır.
Eşrefoğlu Rumi'den sonra Yunus'u en iyi temsil eden Nizam Oğlu'dur. Hayatı hakkında geniş bilgimiz olmasa da, düşüncesini ve şiir gücünü kendisinden, kendi manzumelerinden öğrenebiliyoruz. Mensur eserlerinden Tac-Name ve Miftah-ı Vahdet-i Vücüd da eski harflerle yayınlanmıştır. İstanbul'da H. 1010 (M. 1601) yılında vefat eden Seyyid Seyfullah (Nizam Oğlu) hazretlerinin kabri, Silivrikapı yöresinde, Emirler Mahallesindendir.
Divan'ı ile manzum eserleri H. 1326 (M. 1908) yılında bir arada yayınlanan şairin külliyatı, bu defa yeni harflerimizle aynen yayınlanarak, Ehl-i Beyt'i seven canlara ve edebiyatçılarımızla bütün okuyuculara sunulmuştur.
Yaşamı ve kişiliği hakkında doyurucu bilgi bulunmayan ancak, çağının tanınmış ve büyük saygı görmüş ozanlarından biri olan Seyyid Seyfullah Kasım Efendi (Nizam Oğlu) XVI. yüzyılın başında İstanbul'da doğdu.
Babası, İmam Zeynel Abidin soyundan ve büyük şeyhlerden Seyyid Nizamüddin hazretleridir ki İstanbul'da Silivrikapısı dışında bulunan ve kendi adıyla anılan camiin içinde gömülüdür. Şiirlerinde Seyyid Seyfullah, Seyyid Seyfi, Seyyid Nizamoğlu, Seyfi adlarını tapşırmıştır.
Seyyid Seyfullah, Osmanlı hükümdarlarından III. Murad Han devrinde (1574-1595) ününü duyurmaya başladı. Bu dönem içinde Osmanlı Devleti'nin her yönden düzeni bozulmaya başlar. Devamlı savaşlar yüzünden ekonomik durumun bozulduğu, rüşvet karşılığı memuriyetlerin satılmaya başlandığı, reaya'nın fazla vergiler yüzünden köylerini bıraktığı, bunun kötü sonuçlar doğurduğu, bilgisizlik ve taassub'un arttığı, Nizam Oğlu'nun şu beyitlerinden de anlaşılmaktadır:
Zulm ile doldu dünya yokdur huzura imkan
Ma'mur olan yerleri zalimler etti viran
Alem harab'a vardı yıkıldı Mülk-i Osman
Kan ağlasun reaya çak edüben giriban
Nizam Oğlu iyi bir eğitim ve öğrenim görmüş, çağının gereği olan şeriat ve tarikat ilimlerini öğrenmiş, aydın bir zümre içinde yaşamış ve yazdığı didaktik şiirlerinde bütün mutasavvıflar gibi o da; nefsini bilmeyenlere, dünya malına tapanlara, riyakarlara, sofulara çatan ifadeleriyle, bir çok tekke şairlerini geçmiştir. İlahi'leri bestelenerek tekkelerde, ayin-i cem'lerde sonraki yüzyıllarda okunmuştur.
Bu aşk bir bahr-i umman'dır buna hadd ü kenar olmaz
Delilim sırr-ı Kur'an'dır bunu bilende ar olmaz
diye başlayan ünlü ilahisi de bazı şairler tarafından şerh edilmiştir. İnsan yapısına, özüne sezgi ipleri uzatarak inciler toplamaya çalışır.
Onaltıncı yüzyıl tekke şiiri'nin en büyük temsilcilerinden biri olan şairin divan'ı şekil olarak divan ve saz şiirleri üslubunda yazılmış lirik-didaktik ilahilerle bezenmiştir. Divan şiiri türündeki manzumelerinde özellikle Nesimi edası görülür:
Saçm Ve'lleyli yüzün Ve'dduha'dır
Cemalin pertev-i nur-i Huda'dır
Yüzünde ayet-i Kur'an yazılmış
Anı kim okumaz Hak'dan cüda'dır
Senin Seyyid Nizam Oğlu yolunda
Nesimi gibi can verse revadır
Nazm'ı genellikle dile canlı, içten ve akıcı olan şairin en önemli ve değerli şiirleri arasında yer alır. Önemli şiirleri, saz şiiri tarzında yazdıklarıdır. Aruz vezninde başarılı görülmese de, hece'de yeni bir dil ve duygu getirdiği açıktır:
Hey yol erkan kardaşları sizin olsun bu yol erkan
Ben bir aceb derde düşdüm bulunmaya gibi derman
Hicab oldu benlik bana gidemedim dostdan yana
Ben benliğimden geçmeğe şeyh elin tutmaya geldim
Hece ile yazdığı şiirlerinde genellikle Yunus Emre eda'sı açıkça görülür:
Çünki ben yar ile yar'im Mansur oldum dikin dar'ım
Nesimi'yem yüzün derim assı ziyan olmaz bana
Görün Seyyid Seyfullah'ı kendinde bulmuş Allah'ı
Ben dost'u buldum billahi şekk ü güman olmaz bana
Çağında tartışma konularından biri olan sema'ın helalliğine de değiniyor:
Ya Rabbi aşkın ver bana hü diyeyim döne döne
Aşık olayım ben sana hü diyeyim döne döne
Şiirlerinde, örneğin aşağıdaki beyitte olduğu gibi:
Bende-i Al-i Aba'yım Ehi-i Beyt'in kemteri
Sevmezem Al- i Yezid'i Ca'feri'yem Ca'feri
diyerek, İmam Ca'fer-i Sadık (a.s.) mezhebinden olduğunu söyler.
Şiirlerinde Nizam Oğlu mahlasını kullanan şair, Halveti Tarikatı'nın Sinaniyye Şubesini kuran ünlü mutasavvıf İbrahim Ümmi Sinan hazretlerinin baş halifesi'dir. Alim bir zat olan Ümmi Sinan (öl. 1551), gördüğü bir rüya üzerine Ümmi lakabını almıştır. Aslen Bursa'lı olduğu rivayet edilir. İstanbul'da Eyyüb Sultan (r.a.) Camii yöresinde Oluklu Bayır denilen yerde, halifelerinden Nasuh Efendi tarafından yaptırılan Dergah'ında gömülüdür.
Ümmi Sinan'dan sonra yaşamış olan, yine Halvetiyye'den -Niyazi -i Mısri'nin mürşidi Elmalı'lı Şeyh Muhammed Sinan da (öl. 1664), Sinan Ümmi lakabıyla bilinir.
Nizam Oğlu'nun edebi kişiliğinin oluşmasında, hemen her şairimizde olduğu gibi, tasavvuf düşünce ve inançlarının büyük etkisi vardır.
Eşrefoğlu Rumi'den sonra Yunus'u en iyi temsil eden Nizam Oğlu'dur. Hayatı hakkında geniş bilgimiz olmasa da, düşüncesini ve şiir gücünü kendisinden, kendi manzumelerinden öğrenebiliyoruz. Mensur eserlerinden Tac-Name ve Miftah-ı Vahdet-i Vücüd da eski harflerle yayınlanmıştır. İstanbul'da H. 1010 (M. 1601) yılında vefat eden Seyyid Seyfullah (Nizam Oğlu) hazretlerinin kabri, Silivrikapı yöresinde, Emirler Mahallesindendir.
Divan'ı ile manzum eserleri H. 1326 (M. 1908) yılında bir arada yayınlanan şairin külliyatı, bu defa yeni harflerimizle aynen yayınlanarak, Ehl-i Beyt'i seven canlara ve edebiyatçılarımızla bütün okuyuculara sunulmuştur.