zeberus1234
Yeni Üye
Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Ahmed bin Abdürrahmân'dır. Doğum târihi ve yeri bilinmemektedir. 1539 (H. 946) senesinde Terîm'de vefât etti. Zenbel kabristanına defnedildi. Kabri, ziyâret mahallidir. İlmi ile amel eden bir zât idi. Kabir ehlinin hâllerini, onların azab ve sevinç durumlarını, Allahü teâlânın izni ile bilirdi. Çok kerâmetleri vardır.
Şihâbüddîn Ba'levî'ye birgün, bâzı kimselerin, büyük âlim Ahmed bin Îsâ'ya âit olduğu söylenen kabrin, hakîkatte onun kabri olmadığını söyledikleri arzedildi. Bunun üzerine Şihâbüddîn Ba'levî, Ahmed bin Îsâ'nın kabrini ziyâret etti. Kabri ziyâret esnâsında, bir heybet hâli onu kapladı. Bu hâli geçtikten sonra; "İmâm Ahmed bin Îsâ'nın rûhâniyeti ile görüştüm. Ona, buranın kabri olup olmadığını sordum. O da bana; "Evet, kabrim hakîkaten burasıdır" dedi. Sonra ona bir hâcetimi, ihtiyacımı arz ettim. Bana, hâcetimin kolaylıkla halledileceğini söyledi" dedi. Sonra Bûr denen köydeki câmiye gitti. Oturur oturmaz o hâceti yerine geldi.
Şihâbüddîn Ba'levî, Terîm'deki evinde, Huccet-ül-İslâm İmâm-ı Gazâlî'nin rûhâniyeti ile görüştü. İmâm-ı Gazâlî'den bütün kitaplarını okuduğunu ve bu kitapları okutmaya izin verdiğine dâir icâzet istedi. İmâm-ı Gazâlî de ona icâzet (diploma) verdi.
Şihâbüddîn Ba'levî, birisinden, evine kapı yapmak için tahta istedi. O şahıs da; "Kur'ân-ı kerîmi ezberlememi temin edersen, sana istediğin o tahtayı veririm" dedi. Bunun üzerine Şihâbüddîn Ba'levî o şahsa; "Ağzını aç!" buyurdu. Bu şahıs ağzını açınca, ağzına üç kere ağzının suyundan sürdü. O şahıs, ondan sonra sür'atli bir şekilde Kur'ân-ı kerîmi ezberledi.
Şihâbüddîn Ba'levî, talebesi Abdullah Ayderûs'a şöyle dedi: "Uzak bir memleketin halkı, senden istifâde edecek. Hadramut halkı seni görmeyi çok arzulayacak." Nitekim, bir müddet sonra, Şihâbüddîn Ba'levî'nin dediği çıktı. Abdullah Ayderûs, Hindistan'a gitti. Oradaki Ahmedâbâd şehrinde vefât edinceye kadar kaldı.
Şihâbüddîn Ba'levî, talebelerinden bâzılarına, insanlara fâideli olabilecekleri işleri yapmak husûsunda izin vermişti. İbn-i Şerîf'e, yılanların zarar vermemesi husûsunda duâ yazmaya izin vermişti. İbn-i Şerîf, yılanın zararından korunmak için mürâcaat edenlere, bâzı âyet-i kerîmeleri yazıp verirdi. Bu yazıları taşıyanları yılanlar sokmazdı. İbn-i Mudâda, burnundan hasta olanlara duâ yazardı.
1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.328
2) Nûr-us-Safîr; s.203
3) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.14, s.375
Şihâbüddîn Ba'levî'ye birgün, bâzı kimselerin, büyük âlim Ahmed bin Îsâ'ya âit olduğu söylenen kabrin, hakîkatte onun kabri olmadığını söyledikleri arzedildi. Bunun üzerine Şihâbüddîn Ba'levî, Ahmed bin Îsâ'nın kabrini ziyâret etti. Kabri ziyâret esnâsında, bir heybet hâli onu kapladı. Bu hâli geçtikten sonra; "İmâm Ahmed bin Îsâ'nın rûhâniyeti ile görüştüm. Ona, buranın kabri olup olmadığını sordum. O da bana; "Evet, kabrim hakîkaten burasıdır" dedi. Sonra ona bir hâcetimi, ihtiyacımı arz ettim. Bana, hâcetimin kolaylıkla halledileceğini söyledi" dedi. Sonra Bûr denen köydeki câmiye gitti. Oturur oturmaz o hâceti yerine geldi.
Şihâbüddîn Ba'levî, Terîm'deki evinde, Huccet-ül-İslâm İmâm-ı Gazâlî'nin rûhâniyeti ile görüştü. İmâm-ı Gazâlî'den bütün kitaplarını okuduğunu ve bu kitapları okutmaya izin verdiğine dâir icâzet istedi. İmâm-ı Gazâlî de ona icâzet (diploma) verdi.
Şihâbüddîn Ba'levî, birisinden, evine kapı yapmak için tahta istedi. O şahıs da; "Kur'ân-ı kerîmi ezberlememi temin edersen, sana istediğin o tahtayı veririm" dedi. Bunun üzerine Şihâbüddîn Ba'levî o şahsa; "Ağzını aç!" buyurdu. Bu şahıs ağzını açınca, ağzına üç kere ağzının suyundan sürdü. O şahıs, ondan sonra sür'atli bir şekilde Kur'ân-ı kerîmi ezberledi.
Şihâbüddîn Ba'levî, talebesi Abdullah Ayderûs'a şöyle dedi: "Uzak bir memleketin halkı, senden istifâde edecek. Hadramut halkı seni görmeyi çok arzulayacak." Nitekim, bir müddet sonra, Şihâbüddîn Ba'levî'nin dediği çıktı. Abdullah Ayderûs, Hindistan'a gitti. Oradaki Ahmedâbâd şehrinde vefât edinceye kadar kaldı.
Şihâbüddîn Ba'levî, talebelerinden bâzılarına, insanlara fâideli olabilecekleri işleri yapmak husûsunda izin vermişti. İbn-i Şerîf'e, yılanların zarar vermemesi husûsunda duâ yazmaya izin vermişti. İbn-i Şerîf, yılanın zararından korunmak için mürâcaat edenlere, bâzı âyet-i kerîmeleri yazıp verirdi. Bu yazıları taşıyanları yılanlar sokmazdı. İbn-i Mudâda, burnundan hasta olanlara duâ yazardı.
1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.328
2) Nûr-us-Safîr; s.203
3) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.14, s.375