Sinop Sivil Mimari Örnekleri
Sinop, Doğu Karadeniz ile Batı Karadeniz bölgeleri arasında bir geçiş konumunda bulunmaktadır. Bu durum ve doğal etkiler, iklim, yapılanmayı da büyük ölçüde etkilemiştir. Bunun yanı sıra yerel yaşamın, üretimin ve yöreye özgü gereçlerin de yapılanmada büyük payı olmuştur. Bölgenin her mevsim yağışlı oluşu zengin bir bitki örtüsüne sahip olmasına neden olmuştur. Sinop çevresinde çam, köknar, meşe, gürgen, kayın, dişbudak ve kavak gibi ağaç türlerinin çokça oluşu yapılanmada da ağacın bol miktarda kullanılmasında da etkili olmuştur.
Sinop yöresindeki köyler dağınık biçimde yayılmışlardır. Bununda nedeni üretimden kaynaklanmaktadır. Bu tür kırsal kesim yerleşimler iki katlı ahşap yapılardır. Bu tür evlerde alt katlar ahır veya depo olarak kullanılmıştır. Bunun üzerindeki zemin katlara mutfak depo ve kilerler yerleştirilmiştir. Üst katlara çıkılan merdiven bir sofada son bulur ve evin bütün odaları bu sofaya açılmıştır. Kırsal kesimin bu tür evlerinde duvar köşelerine geçmeli, kalın kütükler yerleştirilmiştir. Deniz kenarına yakın yerleşim alanlarında ise çatılar çam veya gürgen ile örtülmüştür. Ayrıca Sinop-Boyabat arasındaki yerleşim alanlarındaki evlerin çatılarında rüzgâra ve yağmura karşı dayanıklı siyah renkte kaygan taşı üst örtü olarak kullanılmıştır. Bazıları da kiremit örtülüdür.
Sinop il merkezinde yerleşim daha çık İnceburun’un doğusunda, yarımadayı karaya bağlayan dar ve denize hâkim yüksek kesimde kurulmuştur. İç kale ve eski tersaneye kuşatan surlardan başlayarak hafif eğimli yamaçlara kadar yapılanma yayılmıştır. Sinop’un birçok kez saldırıya uğramasından, yangınlardan ötürü sivil mimarinin en güzel örnekleri başta olmak üzere eski Türk mahalleleri yanmış ve yıkılmıştır. Bu nedenle şehirde özgün yapı yok denilecek kadar azdır. Oysa XIX.yüzyılda ve XX. yüzyılın başlarında şehirdeki yerleşim sur içerisinde çoğu ahşap, ahşap karkas ve tuğla dolgulu yapılardı. Evler dar ve dolambaçlı sokakların çevresinde sıralanmışlardı. Bunların çoğunda da bağdadi sıva uygulanmıştır.
Sinop evlerindeki üst örtüyü oluşturan çatılar Doğu Karadeniz evlerine göre daha az eğimli idiler. Alt katlarda mutfak kiler depo gibi birimlere yer verilmiştir. Üst katlar çıkmalarla dışarıya taşırılmış. Alt kat pencereleri küçük veya hiç penceresiz olmalarına karşılık üst kat pencereleri ince uzun dikdörtgen şekillerde oldukça bol olarak kullanılmıştır. Diğer Türk evlerinde olduğu gibi bunlarda da odalar ortadaki bir sofanın çevresinde sıralanmıştır. Manzaraya yönelik olan sofanın sonuna da hayat ismi verilen geniş bir eyvana yer verilmiştir. Odaların içerisinde, özellikle tavanlarda ahşap süslemeye geniş yer verilmiştir. Ayrıca kapı ve dolap kapaklarında, kafeslerde ağaç ön planda gelmiştir.
Sinop evlerinin tavan süslemeleri diğer Karadeniz evlerinden çok daha zengin görünümdedir. Sinop’ta harem ve selamlık türü evlerden hemen hemen hiçbir örnek günümüze gelememiştir. Günümüzde şehrin Ada ve Kaleyazısı mahallelerinde kalmış olan çok az ev koruma altına alınmıştır.
Sinop ilçelerinden Ayancık’da sivil mimari çoğunlukla iki katlıdır. Bunların zemin katları moloz taştan veya yığma olarak yapılmış, üst katlar tuğla dolgulu ve ahşap karkastan yapılmışlardır.
Boyabat ilçesinde ise ahşap karkas duvarlı, çamur dolgulu evler çoğunluktadır. Durağan ve Gerze de ise tuğla dolgulu ahşap yapıların oldukça yaygın olduğu görülmektedir. Türkeli ile Erfelek evlerinde ise yığma kerpiç ağırlıktadır.
Günümüz Sinop ve ilçelerindeki sivil mimari tamamen betonarmeye dönüşmüş, bu da geleneksel yapılanmanın ortadan kalkmasına neden olmuştur.
Sinop’ta günümüze gelen evlerin en önemlisi Aslan Torunlar Evi’dir. Sinop’un en eski evlerinden günümüze gelen bu evin XVIII. yüzyılın sonlarında yapıldığı iddia edilmişse de tapu kayıtlarında XIX. yüzyılın başlarına ait olduğu yazılıdır. Bu konak kesme taş zemin üzerine ahşap ve çatkı arası tuğla dolguludur. Bunun üzerindeki birinci ve ikinci katlar bindirme tekniğinde yapılmışlardır. Konağın çift kanatlı giriş kapısı iki yanda eli böğründelerle desteklenmiştir. Cephe görünümünde geniş pencereleri ahşap çatkıları ve geniş saçakları ile kendine özgü bir konumdadır. Konağın zemin katından sağlı sollu bir merdiven ile diğer katlara ulaşılmaktadır. Bu katlarda odalarla eyvanlar ortadaki sofaya açılmaktadır. İçeride ahşap malzeme ağırlık kazanmıştır. Ayrıca bunların üzerleri kalem işleri ile bezenmiştir.
Günümüzde bu ev Kültür Bakanlığında kamulaştırılarak onarılmış ve Etnografya Müzesi’ne dönüştürülmüştür.
Sinop'un Gerze İlçesi'ndeki Yakupağa Konağı XIX.yüzyılın ikinci yarısına ait bir yapı olup, Osmanlı sivil mimarisinin son dönem örneklerinden biridir.
Yakupağa Konağı dikdörtgen planlı, moloz taş ve tuğladan dört katlı olarak yapılmıştır. Konak harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölüm tek yapı içerisinde ve tek çatı altındadır. Plan düzeni ortadaki sofaya açılan odalardan oluşup, mimaride karnıyarık denilen tiptedir. Üzeri kırma çatı ile örtülüdür. Cephe düzeni dikdörtgen pencerelerle hareketli bir konumdadır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı konağı kamulaştırmış ve restorasyon çalışmalarını sürdürmektedir. Restorasyon sonunda Etnoğrafya Müzesi olarak açılması düşünülmektedir.
Sinop Kefevi Mahallesi, Okullar Caddesi üzerinde bulunan Öğretmen Evi ise XIX. yüzyılın sonlarında yapılmıştır. Sultan II. Abdülhamit döneminde (1876-1909) Vali Nardeli Veysel Paşa tarafından Mekteb-i İdadi olarak 1883 yılında yapımına başlanmış, Vali Ömer Şevki Paşa tarafından 1899 yılında tamamlanmıştır. Bunu belirten h.1315 (1899) tarihli bir kitabe de giriş kapısı üzerindedir. Açılışından sonra Rüştiye, Rüştiye-İdadi ve Necati Bey Yatılı Okulu olarak kullanılmış, 1972 yılına kadar da ortaokul-lise olarak kullanılmıştır. Bundan sonra Öğretmen Evi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Bu yapı dikdörtgen planlı olup zeminle birlikte iki katlıdır. Dış duvarları kesme taştan, iç bölümleri kâgirdir ve üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. Dış mimarisi olarak oldukça sağlam olarak günümüze kadar gelmiştir.
Atatürk Harf İnkılâbı’nı benimsetmek amacıyla çıktığı yurt gezisinde, bu okulun bahçesinde halka ders vermiştir. 15 Eylül 1928’deki bu olay binaya ayrı bir tarihi önem kazandırmıştır.
Sinop, Doğu Karadeniz ile Batı Karadeniz bölgeleri arasında bir geçiş konumunda bulunmaktadır. Bu durum ve doğal etkiler, iklim, yapılanmayı da büyük ölçüde etkilemiştir. Bunun yanı sıra yerel yaşamın, üretimin ve yöreye özgü gereçlerin de yapılanmada büyük payı olmuştur. Bölgenin her mevsim yağışlı oluşu zengin bir bitki örtüsüne sahip olmasına neden olmuştur. Sinop çevresinde çam, köknar, meşe, gürgen, kayın, dişbudak ve kavak gibi ağaç türlerinin çokça oluşu yapılanmada da ağacın bol miktarda kullanılmasında da etkili olmuştur.
Sinop yöresindeki köyler dağınık biçimde yayılmışlardır. Bununda nedeni üretimden kaynaklanmaktadır. Bu tür kırsal kesim yerleşimler iki katlı ahşap yapılardır. Bu tür evlerde alt katlar ahır veya depo olarak kullanılmıştır. Bunun üzerindeki zemin katlara mutfak depo ve kilerler yerleştirilmiştir. Üst katlara çıkılan merdiven bir sofada son bulur ve evin bütün odaları bu sofaya açılmıştır. Kırsal kesimin bu tür evlerinde duvar köşelerine geçmeli, kalın kütükler yerleştirilmiştir. Deniz kenarına yakın yerleşim alanlarında ise çatılar çam veya gürgen ile örtülmüştür. Ayrıca Sinop-Boyabat arasındaki yerleşim alanlarındaki evlerin çatılarında rüzgâra ve yağmura karşı dayanıklı siyah renkte kaygan taşı üst örtü olarak kullanılmıştır. Bazıları da kiremit örtülüdür.
Sinop il merkezinde yerleşim daha çık İnceburun’un doğusunda, yarımadayı karaya bağlayan dar ve denize hâkim yüksek kesimde kurulmuştur. İç kale ve eski tersaneye kuşatan surlardan başlayarak hafif eğimli yamaçlara kadar yapılanma yayılmıştır. Sinop’un birçok kez saldırıya uğramasından, yangınlardan ötürü sivil mimarinin en güzel örnekleri başta olmak üzere eski Türk mahalleleri yanmış ve yıkılmıştır. Bu nedenle şehirde özgün yapı yok denilecek kadar azdır. Oysa XIX.yüzyılda ve XX. yüzyılın başlarında şehirdeki yerleşim sur içerisinde çoğu ahşap, ahşap karkas ve tuğla dolgulu yapılardı. Evler dar ve dolambaçlı sokakların çevresinde sıralanmışlardı. Bunların çoğunda da bağdadi sıva uygulanmıştır.
Sinop evlerindeki üst örtüyü oluşturan çatılar Doğu Karadeniz evlerine göre daha az eğimli idiler. Alt katlarda mutfak kiler depo gibi birimlere yer verilmiştir. Üst katlar çıkmalarla dışarıya taşırılmış. Alt kat pencereleri küçük veya hiç penceresiz olmalarına karşılık üst kat pencereleri ince uzun dikdörtgen şekillerde oldukça bol olarak kullanılmıştır. Diğer Türk evlerinde olduğu gibi bunlarda da odalar ortadaki bir sofanın çevresinde sıralanmıştır. Manzaraya yönelik olan sofanın sonuna da hayat ismi verilen geniş bir eyvana yer verilmiştir. Odaların içerisinde, özellikle tavanlarda ahşap süslemeye geniş yer verilmiştir. Ayrıca kapı ve dolap kapaklarında, kafeslerde ağaç ön planda gelmiştir.
Sinop evlerinin tavan süslemeleri diğer Karadeniz evlerinden çok daha zengin görünümdedir. Sinop’ta harem ve selamlık türü evlerden hemen hemen hiçbir örnek günümüze gelememiştir. Günümüzde şehrin Ada ve Kaleyazısı mahallelerinde kalmış olan çok az ev koruma altına alınmıştır.
Sinop ilçelerinden Ayancık’da sivil mimari çoğunlukla iki katlıdır. Bunların zemin katları moloz taştan veya yığma olarak yapılmış, üst katlar tuğla dolgulu ve ahşap karkastan yapılmışlardır.
Boyabat ilçesinde ise ahşap karkas duvarlı, çamur dolgulu evler çoğunluktadır. Durağan ve Gerze de ise tuğla dolgulu ahşap yapıların oldukça yaygın olduğu görülmektedir. Türkeli ile Erfelek evlerinde ise yığma kerpiç ağırlıktadır.
Günümüz Sinop ve ilçelerindeki sivil mimari tamamen betonarmeye dönüşmüş, bu da geleneksel yapılanmanın ortadan kalkmasına neden olmuştur.
Sinop’ta günümüze gelen evlerin en önemlisi Aslan Torunlar Evi’dir. Sinop’un en eski evlerinden günümüze gelen bu evin XVIII. yüzyılın sonlarında yapıldığı iddia edilmişse de tapu kayıtlarında XIX. yüzyılın başlarına ait olduğu yazılıdır. Bu konak kesme taş zemin üzerine ahşap ve çatkı arası tuğla dolguludur. Bunun üzerindeki birinci ve ikinci katlar bindirme tekniğinde yapılmışlardır. Konağın çift kanatlı giriş kapısı iki yanda eli böğründelerle desteklenmiştir. Cephe görünümünde geniş pencereleri ahşap çatkıları ve geniş saçakları ile kendine özgü bir konumdadır. Konağın zemin katından sağlı sollu bir merdiven ile diğer katlara ulaşılmaktadır. Bu katlarda odalarla eyvanlar ortadaki sofaya açılmaktadır. İçeride ahşap malzeme ağırlık kazanmıştır. Ayrıca bunların üzerleri kalem işleri ile bezenmiştir.
Günümüzde bu ev Kültür Bakanlığında kamulaştırılarak onarılmış ve Etnografya Müzesi’ne dönüştürülmüştür.
Sinop'un Gerze İlçesi'ndeki Yakupağa Konağı XIX.yüzyılın ikinci yarısına ait bir yapı olup, Osmanlı sivil mimarisinin son dönem örneklerinden biridir.
Yakupağa Konağı dikdörtgen planlı, moloz taş ve tuğladan dört katlı olarak yapılmıştır. Konak harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölüm tek yapı içerisinde ve tek çatı altındadır. Plan düzeni ortadaki sofaya açılan odalardan oluşup, mimaride karnıyarık denilen tiptedir. Üzeri kırma çatı ile örtülüdür. Cephe düzeni dikdörtgen pencerelerle hareketli bir konumdadır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı konağı kamulaştırmış ve restorasyon çalışmalarını sürdürmektedir. Restorasyon sonunda Etnoğrafya Müzesi olarak açılması düşünülmektedir.
Sinop Kefevi Mahallesi, Okullar Caddesi üzerinde bulunan Öğretmen Evi ise XIX. yüzyılın sonlarında yapılmıştır. Sultan II. Abdülhamit döneminde (1876-1909) Vali Nardeli Veysel Paşa tarafından Mekteb-i İdadi olarak 1883 yılında yapımına başlanmış, Vali Ömer Şevki Paşa tarafından 1899 yılında tamamlanmıştır. Bunu belirten h.1315 (1899) tarihli bir kitabe de giriş kapısı üzerindedir. Açılışından sonra Rüştiye, Rüştiye-İdadi ve Necati Bey Yatılı Okulu olarak kullanılmış, 1972 yılına kadar da ortaokul-lise olarak kullanılmıştır. Bundan sonra Öğretmen Evi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Bu yapı dikdörtgen planlı olup zeminle birlikte iki katlıdır. Dış duvarları kesme taştan, iç bölümleri kâgirdir ve üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. Dış mimarisi olarak oldukça sağlam olarak günümüze kadar gelmiştir.
Atatürk Harf İnkılâbı’nı benimsetmek amacıyla çıktığı yurt gezisinde, bu okulun bahçesinde halka ders vermiştir. 15 Eylül 1928’deki bu olay binaya ayrı bir tarihi önem kazandırmıştır.