Süleyman Köyü Akhisar Manisa

SoruCevap

Yeni Üye
Çözümler
1
Tepkime
57
Yaş
36
Coin
256,936
Süleyman Köyü Akhisar Bilgileri - Süleyman Köyü Hakkında - Süleyman Köyü Tanıtımı - Süleyman Köyü Resimleri

İlçe: AKHİSAR - İl: MANİSA

Köy Muhtarı: ZEKERİYA KAYA


Muhtarlık Erişim Bilgileri: Bilgi Yok


Bilgiler
Nüfus 360 (2007)
Koordinatlar
Posta Kodu 45200
Alan Kodu 0236
Yönetim
Coğrafi Bölge Ege Bölgesi
İl Manisa
İlçe Akhisar
Web Sitesi

Süleyman, Manisa ilinin Akhisar ilçesine bağlı bir köydür


Tarihi

SÜLEYMAN KÖYÜ

Süleymanköy, Manisa ili Akhisar ilçesi Palamut Bucağı'na bağlı bir köydür. Eski Adı Süleyman obası'dır.
İlçeye uzaklığı 27km'dir. Türkmen Yörük köyü olduğu ve Teke Türkmenleri'nden konar göçer Süleyman adında bir yörük beyi tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Orman içi köyüdür. Batı Anadolu’ya gelen ilk Türkmenlerin kurduğu bu yerleşimin 13. yy sonu veya 14. yy başlarında kurulduğu tahmin edilmektedir.
Bölgenin, Sırt Köy (eski adı Sır Köy ) ile birlikte en eski yerleşim yeri olduğu sanılmaktadır. Mezarlığında Beylikler dönemi işaretlerine bağlı mezar taşlarına rastlanmış ama tahribattan dolayı okunamamıştır.
Köy ve bölge ile ilk kayıt, Hünkâr Hâce Bektaş Veli öğretisinin taşıyıcısı ve propagandacısı Batıni-Kalenderi Şeyhi Abdal Musa’ya Saruhan oğlu İshak Bey’in; Manisa’da bir müddet kalan şeyh,e Palamut Nahiyesi’ne bağlı Sırt Köyü’nde “evlatlık” statüsünde bir çiftlik vakfedişinin belgesidir
Bu bilgiye göre 14. yüzyılda Sultan Orhan devrinde Bursa’nın fethine katılan Alevi Bektaşi erenlerinden Abdal Musa’nın bu bölgeye geldiği ,Süleyman Obası ve Sırt Köy'de kendisine verilen çiftlikte bir müddet yaşadığı , buradan Aydın, Denizli ve Elmalı’ya gittiği ve yerleştiği tahmin edilmektedir. Ayrıca, Bursa'nın fethinden önce Saruhanoğlu beyliği döneminde bu bölgede bir Türk yörük yerleşiminin olduğu da bilinmektedir

Saruhan oğulları ile ilgili olarak bölgede sık sık adı geçen yörük, Türkmen, aşiret, ve cemaatlerin adları şer’iye(mahkeme) kayıtlarında Tekelü Yörükleri'nin Süleyman obasında yaşadıklarının, Süleyman obası ve Tekelü aşireti adı ve kayıtları görülmektedir
16 ve 17.yüzyıllara ait Saruhan ( Palamut ) Sicil Defterlerine göre aşiretlerin son, iskanlarındaki dağılışları ile ilgili kayıtlarında da Süleyman obası veya Süleymancık obası ismi geçmektedir

Aynı aşirete bağlı olan Manisa ovasında iki köy daha vardır. Manisa'nın Merkeze bağlı Tekeli köyü ile Salihli İlçesine bağlı Marmara gölü kıyısında,Tekelioğlu köyüdür.Ayrıca Soma İlçesine bağlı Tekeli ışıklar köyü ile İzmir'in Kınık ilçesine bağlı Karatekeli köyünde Tekeli'ler yaşamaktadır.
Osmanlı döneminde Karaosmanoğlu ailesi ile ilgili kayıtlarda Palamut çevresi köyleri ile birlikte Saruhan sancağına bağlandığı ile ilgili şer-i sicil kayıtları vardır.

Karaosmanoğlu ailesinin menşei ile ilgili araştırma yapan Çağatay Uluçay Karaosmanoğlu ailesinin Yayaköy den neşet ettiğini kaydederek ailenin Türkmen olduğunu ileri sürmüştür. Bu ailenin ecdatlarından Mehmet Çavuş(ö.1644) ve Kara Osman (ö.1706)a ait muallefat defterlerine göre bu ailenin Çivtçili, Süleymaobası ve Ballıca köylerinde "gulam ve cariyeler" kullanmak suretiyle çivtçilik yaptıklarını deve nakliyatçılığı ve hayvancılığa önem verdiklerini yazmaktadır.
Karaosmanoğlu ailesinin bölgede Ayan ve Mütesellim olduğunci 18 yüzyıl dönemlerinde köyün geliştiği büyüdüğü ve Karaosmanoğlu Ayanlarından Küçük Hüseyin ağa tarafından 1814 yılında köye bir cami(5) yaptırıldığı ve Bergama’da bulunan bir vakfıye ile giderlerinin karşılandığı bilinmektedir.
Köyün Eski Mezarlık girişinde güney tarafında yapıldığı temellerinden belli olan bu cami Ahşap taban, Ahşap çatılı, minaresiz ve son cemaat yerinin ahşap direkli revnaklı 1 cami olduğu yaşlılarca söylenmektedir.
Mimari açıdan bu günden değerlendirdiğimizde caminin, ahşap işçiliği açısından değerli olduğu söylenmektedir. Bu cami maalesef 1940 yıllarında bakımsızlık ve cemaatsizlikten yıkılmıştır. Çıkarılan Keresteleri ve tarihi mezarlıktan kesilen asırlık selvi ağaçları Palamut bucağında bir okul yapımında kullanılmıştır. Caminin yıkılma sebebi Köyün yerleşim yerinin daha güneye doğru taşınması ve Osmanlının son dönemlerinde Eşkıya ve Çete baskınları nedeniyle köyün dağdan daha düze doğru kayması ve toplu olma, korunma isteği nedeniyledir.

Köy içinde Tarihi 1 adet çeşme vardır. Yeni yapılan Caminin hiçbir özelliği yoktur. Köyde Başka tarihi esere rastlanmamıştır. Köy içinde yaptığımız yüzey araştırmalarında bina temellerinde Mezarlık duvarlarında,antik dönem izlerini taşıyan taşların kullanıldığı görülmüştür. Mezarlık girişindeki Musalla taşının ve ayaklarının dibek taşının antik döneme ait olduğu bellidir.

Mezarlık girişinde üzerinde Latince yazıların olduğu pembe renkli bir mermer heykel kaidesi vardır. Üzerinde çıplak ayak izi oyuğu bulunan ve mezarlık girişinde basamak olarak kullanılanbu kaidenin üzerindeki latince yazılardan Roma dönemine ait olduğu sanılmaktadır.Köyde eski antik şehir kalıntılarının temel taşı olarak kullanıldığı görülmüştür.

Bu taşların Baklalı mevkiinden Hermokapeleia isimli Lidya ve sonraları da Roma Lejyon şehri olduğu, bilinen kalıntılardan getirildiği tahmin edilmektedir.

19 Yüzyılda Fransız araştırmacı,mimar ve ressam Şarl Teksiye(Charles Teksier) Asia Minor (Küçük Asya) adlı eserinde c.III S.107.Süleymanköyde araştırma yaptığını ve köyün yerinde vaktiyle Blaundus şehri olduğunu eski kilise kayıtlarında Balandus deniyor diye yazmaktadır.
Blaundus (Balandus) antik şehrinin Süleymanköyde olduğu hakkında müellifin bu notu dışında hiç bir bilgiye ulaşamadık. Bizde yaptığımız araştırmalar sonucunda Uşak İli,Ulubey İlçesi Sülümenli Köyü Sınırları içerisinde kalan Blaundus antik şehri ile isim benserliği dolayısıyla bu Küçük Asya adlı eseri ve bu bilgiyi kaynak gösteren İbrahim GÖKÇEN'in isim benzerliği dolayısıyla karıştırdığı düşüncesindeyim.
Tahminimize göre böyle bir antik şehir ve kilisenin köy yerleşim yerininde değil, Beşik tepesi üzerinde veya Baklalı nevkiinde olması kuvvetle muhtemeldir.
Hermokapelia ve bahsedilen Blaundus antik şehirleri yüzey araştırması dışında resmi olarak hiç kazılmamıştır.
Sultan II Mahmut Döneminde Köyün Kuzeydeki bir kısım arazisine Teke Yörükleri mecburi iskana tabi tutulup yerleştirilmiştir. Bu köyün adı şimdi Evkaf teke’dir.
Teke Türkmenleri İran,Horasan,Türkmenistan ile Afganistan sınır bölgesinde şu an yaşayanlardan olup,Anadolu’ya ilk gelen Türkmenlerdendir.Kendilerine Yüvrük denen Türkmenlerdendir.Alparslan’ın askerlerinin çoğu Teke Türkmenleri idi.Türkmenistan'ın en kalabalık halkı Ahılteke dir. Bunlara Ege bölgesinde eskiyörükler de denir.Yarış atları Dünya'da emsalsizdir.
Günümüzde Kazakistan'ın Güney dogusunda Almaata bölgesinde Tekeli isimli bir şehrin olduğu bilinmektedir. Çin sınırına yakın dağlık bir bölgedir. Tekeli yörüklerinin anavatanlarının bu bölge olduğu henüz kanıtlanamamıştır. Araştırılması gerekir.

Osmanlının son dönemlerinde ve 1900-1917 yılları arasında yörede artan çete ve eşkiya baskınları neticesinde zulümden bıkan ve kendini koruyamayan Süleymanköyün doğusunda terkedilmiş bir yerleşim yeri olan Çökek obası ahalisinden bir kısmı Süleyman köye gelmiş ve yerleşmiştir.

Türk Yunan savaşı, Balkan savaşı , Kuman ova, Seferberlikte, Çanakkale, Sarıkamış cephesi ile Kutul Amare, Kanal, cephelerinde bu köy bir çok şehit vermiş bu nedenle Kadınlar dul kalmış sosyal yapı bozulmuş bu nedenle Kurtuluş savaşına köyden katılan 2 kişi olmuştur.

Kurtuluş savaşı sonrasında ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Kütahya'nın Simav ilçesinden, bölgeye çalışmaya gelen bekar erkekler,dul Kadınlar ve Kızlar İle evlendirilerek yeni bir sosyal yapı oluşturulmuştur.
Türkmen ve yörük geleneği ve Orta Asya dan gelen kültür maalesef bozulmuştur. Yunan işgaline uğramamış nadir Ege köylerindendir. Yunan işgali döneminde Akhisar cephesi ile Tirkeş cephesine bu köy destek olmuş milis gönüllüleri ile katılmışlardır.Sarıtepe Kınık muharebelerine gönüllü olarak katılmışlar hatta köyden yaralananlar olmuştur. İşgal döneminde Çeteler bu köyde çok soygun ve zulüm yapmışlardır.

Orman içi köyüdür. Akhisar batısında tek doğal orman örtüsüne sahip bir bölgededir. Doğal koruma alanı ilan edilmelidir.
Köyün arazisinin %70 ormandır Köyde Zeytinliova orman işletmesine bağlı orman isletme si ve yangın söndürme ekibi vardır. havası temiz Oksijeni bol Tarım arazisi kısıtlıdır bu nedenle artan nüfus nedeniyle arazi yetmemekte ve Büyük şehirlere Manisa, İzmir , Bursa ve Akhisar’a göç vermektedir.



Kültür

Süleyman Köyün asli unsurunu oluşturan ve kurucuları Teke Türkmenleri İran,Horasan,Türkmenistan ile Afganistan sınır bölgesinde şu an yaşayanlardan olup,Anadolu’ya ilk gelen Türkmenlerdendir.
Günümüzde orta asyada kendilerini Tekeli olarak adlandıran küçük topluluklar vardır. yaptığımız araştırma sonucunda,Kazakistan’ da Balkaş gölü güneydoğusunda Tekeli adlı bir şehir vardır. Kendilerine Yüvrük denen Türkmenlerdendir.Alparslan’ın askerlerinin çoğu Tekeli idi.Türkmenistan'ın en kalabalık halkı Ahılteke dir. Bunlara Eskiyörükler de denir.Yarış atları Dünya'da emsalsizdir. Köyde at yetiştiriciliği unutulmuştur. Günümüzden kırk elli sene öncesine kadar yapılan düğünlerde cirit oynandığı bİr çeşit at ile yapılan değnek atma oyunu oynandığı bilinmekte ve anlatılmaktadır.

Göçebe ve Yörük kültürü

Köyde, Konar, göçerlikle ilgili hiçbir bilgi işaret , yoktur. Hayvancılık maalesef mera yokluğu nedeniyle bitmiştir. 1930 yıllara kadar köyde Halı kilim, Yolluk, Çözcü, Heybe dokunduğu bilinmektedir. Maalesef bu gün bu el sanatları unutulmuştur halı ve kilim tezgahı kalmamıştır. Eski halı, kilim çözgü,örneklerine bazı evlerde rastlanmaktadır. Adet ve ananelerine bağlı bir köydür.Arabacı Bozköy yanındaki günümüzde terkedilmiş olan Ballıobası ile akrabalıkları olduğu ayni aşirete mensup oldukları söylenmektedir. Ayrıca Tekeli isimli Manisa ovasında 2 köy daha vardır. Manisa Merkez ilçeye bağlı Tekeli Köyü ile Salihli ilçesine bağlı Tekelioğlu köyü Teke Türkmenlerinin iskan edildikleri köylerdendir.Aynı aşirete mensup oldukları bilinmektedir. Tekeli aşiretinden olan yörükler her iki köye II Mahmut döneminde yerleştirilmişlerdir.

Sünnileştirilmiş Alevi köylerinden olduğu ile ilgili işaretler vardır.Osmanlı dönemi kayıtlarında Tekelü yörüklerinin alevi oldukları ile ilgili yazılı bilgi vardır.

Prof. Faruk Sümer'e göre, Çaldıran savaşında,Yavuz Sultan Selimin karşılaştığı,Safevi Hükümdarı Şah İsmail(Hatayi) nin ordusunun asli unsurunu Ustaclu, Varsak, Rumlu, Tekeli, Şumlu, Kaçar, Afşar ve Kamanlı Türkmenleri Safevi süvari ordusunu oluşturuyordu.
Hatta Türkmen beyleri Safevi devletinde 14 'hanlık' (üst komutanlık) ve 10 sancak beyliği (valilik) Şah tarafından Türkmen beylerine verilmişti denilmektedir.Alevi olmayan bir aşiretin Şah ismail'in ordusunda ne işi vardı denilebilir. Tekeli aşiretinin alevi olduğu bu bilgi ile kanıtlanmaktadır.

Alevi geleneğinde olan Dede, Ocak, Dede Hayırı, Okuma, Dilek dileme, Tığlama, Ulu Ağaç ve kök altından bebek geçirerek şifa arama, ağaçlara Bez bağlama, gibi geleneksel uygulamalar görülmektedir.
Köye ilk caminin 1814 yılında yapılmış olması ve bu caminin,Türk tipi minare yerine Minber tipi minareli olması dikkat çekicidir.
Şahıs adlarında dede,baba ve anne ismi konulması gelenk olup bu isimlerin konulması ataya saygı olarak değerlendirilir. Ehlibeyt isimleri çok tur. Hasan Ali, Hüseyin Ali, Hasan Hüseyin, Mehmet Ali birleşik isimlerin cok kullanıldığı gözlemlenmiştir.
Alevi bektaşi geleniği ile ilgili uygulma yoktur, tamamen sünnileştirilmiştir. Karaosmanoğlu ailesi ve ayanların yörede hüküm sürdükleri dönemde sünnileştirildikleri kanaatindeyim.
(1) Selim name A.(III.Ahmet Kitaplığı) 3592. Sayfa 87 a-b de belirtilen Alevi, Kızılbaş Oymakları: Ustacalu, Mansur, Afşar, Bayburtlu ,Beyatlı,Tekelü, Eraşlu ve Taleşlu, Türkmen, Çini, Hacılar, Şamlı, Zülkadirli, Arapkirli, Kaçar, Karadağlı, Varsak.
(2) F. Sümer, Safevi Devletinin Kuruluşunda Anadolu Türklerinin Rolü, TTK yay. Ankara 1992, sf. 57 vd., 134.
(3)“Safevi tarihçisi Rumlu(Sivaslı) Hasan / Ahsenü't Tevarih (Tarihlerin en güzeli ) s. 52 adlı eserinde Kızılbaş devletine katılan Türkmen aşiretleri şöyle sıralamaktadır: 906 H.(1500-1501) Yılının olayları. ...Hakan İskender Şan ( Şah İsmail) Erzincan'ı onurlandırdıktan sonra Şamlu, Rumlu, Tekeli, Zülkadir, Afşar, Kaçar ve Varsak Türkmenlerine mensup müritler ve sufi topluluklarından 7,000 kişi, Karcadağ sufilerinden Muhammet Bey’in evlatları ve yandaşları ile ikiyüz kişiyle, Dünyayı koruyan dergahta toplandılar. (Erdebil dergahı )
Son olarak vurğulamak isterdim ki, Tekeli aşiretinin Alevi olmaları ve bu konudaki tarihi geçmişi üzerine geniş kapsamlı araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

Düğünler

Yalnız Düğün gelenekleri Yörük Türkmen uygulamaları ile aynıdır. Kız isteme, Şerbet, Nişan, Gelin alma, bilhassa Gelin başı Türkmen özelliği gösterir. Al duvaklı bu gelin başı mevsim çiçekleri ile yapılır. Çok ilginçtir. Eski dönemlerde gelinlik mutlaka krem renkli üç etekten olduğu mevsimine göre üzerine kaftan giyildiği anlatılmaktadır.Eskiden gelin mutlaka ata bindirilirdi gelin almaya Damat gitmez, sağdıçlar ve Delikanlılardan oluşan bir grup erkek tarafı ile kız evine gider gelini davul zurna eşliğinde oğlan evine getirdi.Kız almaya mutlaka oğlan tarından at üzerine bindirilmiş siyah kıyafetli peçeli yengeleri giderdi. Damat gelin eve girmeden damatlıklarını giymez,gelin eve girer iken mutlaka buğday ve çerez ve bozuk para serpilirdi. Gelin eve girdikten sonra tüm davetliler gelin evini ve odasını gezer çeyizleri görürlerdi. Gelin Düğünden sonra tarlada mutlaka Kırmızı şalvar giyerdi. 15-20 yıl öncesine kadar düğünlerde mutlaka davul zurna çalınır düğünler yemekli olurdu maalesef günümüzde kalmamıştır. Geleneksel halk oyunları olarak davul ve çivt zurna eşliğinde zeybek oyunları oynanır. Özellikle erkek oyunları çok gösterişli ve etkileyici bir özelliğe sahiptir. tüm egede olduğu gibi yöresel tavrı da içeren Kartalın hareketlerinden esinlendiği bilinen sert,cesur ve etkili bir tavırla oynanır. Zeybek oyunlarının en belirgin özelliği oyuncuların ferdi olarak oynamalarıdır. Oyunlar bazen tek bir oyuncu tarafından, bazen de daire veya karşılıklı ikili,dörtlü gruplar şeklinde oynanır.Ancak grup halinde oynanan oyunlarda oyuncular oyun kurallarına,genel ve yöresel tavır özelliklerine ve müzik ritmine uyarlar. Kadınlar düğünlerde ve kına gecelerinde kendi aralarında karşılıklı def ve dümbelek ve incesaz eşliğinde tek ve birden fazla kişiyle karşılıklı zeybek ve köçekçe karışımı çok naif ve zarif oyunlar oynadıkları bilinmektedir. Şehirleşme ve modern hayat özentisi bu oyunları unutturmakta ve oynayanlar azalmaktadır.

Yemekler

Yemek kültürü gelişmiştir En önemlisi Düğünlerde yapılan Kuzu Etli Keşkek’tir Kurban Bayramlarında kara fırında yapılan Sura isimli Kuzu kaburga dolması, bulgur ile doldurulan yaprak sarması, çığırtma, Zeytinyağlı Bamya, bulgur ve pirinç pilavı, İrmik Helvası ve Simit şeklinde büyük Lokması meşhurdur. Ayrıca yöresel adıyla Dığan Bezdirmesi diye adlandırılan mayalı hamurun çok ince açılmış tavaya sığacak yuvarlak şekilde olan hamur işi, yağda kızartılarak yapılır belli özel günlerde hayır için dağıtılır. Üzüm Pekmezi ile bandırılarak sıcak olarak yenilir . Sünnet ve Düğünler mutlaka yemekli yapılır. Eski dönemlerde Hidrellez kutlamalarında mutlaka oğlak kesilirdi. Özel günlerde cenaze,hac ve hayır için mutlaka yemekli davetler düzenlenir.


Giyim Kuşam

Erkek giyiminde Günümüzden 100 yıl öncesine kadar Ceketin altına şimdi bile zaman zaman moda olan yakasız gömlek giyildiği mintan ve göynek olarak adlandırıldığı yaşlılar tarafından söylenmektedir. Pantolon giyilmediği şalvar ve uzun lata giydikleri , başlarına ise beyaz abani sarık (Sarıya çalan beyaz zemin üzerine, açık turuncu ipekle süslemeler yapılmış bez. Buna ‘Ağabani’ de denir.) sararlardı.İkinci Mahmut döneminden sonra fes üzerine abani bez sarıldığı söylenmektedir. Ayakkabı olarak da mest veya tulumbacı denilen bağcıksız meşin ayakkabılar çokça kullanıldığı sahtiyan çizme giyildiği bildirilmektedir. Bu ayakkabı ve çizmelerin TARHALA (Darkale ) imalatı olduğu söylenmektedir. Eski dönemlerde Köyde bazı Yaşlı kişilerin Efe veya zeybek kıyafeti giydiği söylenmektedir. Bu kıyafetler ise mavi çuhadan yapılmış, cep ve paça ağızları siyah ibrişimle işlenmiş, dizden yukarıda kısa don, sırtlarına cepken giyer, bellerine de kırmızı, sarı, yeşil renkli ve saf ipekten dokunmuş Trablus kuşağı, bazıları da beyaz veya vişne çürüğü renkli ve ince pamuklu dokumadan kalın bir kuşak sararlardı. Bu kuşağın üzerine de kütüklük bağlanır bu kuşak ve kütüklük cep görevi görür tütün tabakası, ağızlık, kama,Para kesesi bu kütüklüğe sıkıştırılır idi. Erkeklerin Başlarında ise ipekli taylasan (dürülüp bağlanan beyaz ipekli ince kumaş) bulunurdu. bu kıyafetlerin genelde Kırkağaç kasabasından ve Bergama'dan temin edildiği söylenmektedir. Köy halkının zeybek kıyafeti dışında çoğunluğu ise elifiye don (Kesimi pantolona benzeyen bir tür şalvar. 2. Mahmut'un giyime getirdiği düzenlemelerden sonra kullanıldı.) ve Tarhala Çizmesi'ni tercih ederlerdi.

Kadın giysileri çeşitliydi. Kadınlar Baş örtüsü olarak yemeni bağlanmakta,Düğünlerde nişanlarda,kına gecelerinde ve özel gecelerde Antep dokuması Kutlu ipek ve pamuk karışımı kumaştan (Sitare,yöresel adı Çitare)yapılan, şalvar giyilmekte idi ve tercih edilirdi. Eski dönemlerdeki düğünlerde gelinlik olarak mutlaka üç etek giyilirdi. Duvak mutlaka kırmızı renkli olurdu. Gelinin ayağına mutlaka sahtiyandan Tarhala gelin çizmesi giydirilirdi. Halen bu kırmızı duvak ve çiçekler ile süslü gelin başı,köyde yapılan bazı düğünlerde sürdürülmektedir.
Günlük hayatta don entari yani basma ve pazenden yapılmış kollu kadın gömleği giyilmekte ve altına mutlaka bol şalvar ile kıyafet tamamlanmaktadır.
Günlük kıyafetin üzerine köy içinde dağda bayırda tarlada kuğrak adlı siyah yeldirme örtülmektedir. Halen günümüzde bu kuğrak ile örtünme adetinin yaşlılar tarafından kullanılmaya devam edildiği görülmektedir.
Kadınların Pek az bir kısmı iskarpin, diğerleri mest, kundura, bazıları da kısa konçlu, sarı deriden yapılmış Edik (Eskiden giyilen kısa konçlu, sarı deriden çizme. Buna bazı yörelerde " Çedik " de denilmektedir.Bir çeşit çizme giyerlerdi. Takı olarak başa bağlanan baş altını ile boyunlara takılan inciler ve ufak altınların üst üste dizilmesiyle yapılan Kıstı'lar pek revaçtaydı. Düğünlerde bilhassa gençler ve yeni evliler boyunlarına altın takarlar, beşi bir yerde ortada olmak üzere sıralı altın ailenin maddi durumuna göre mutlaka takılırdı. Altın takılması adeti eski dönemlerde zenginlik ve statü sembolü idi.
Çoluk cocuk sahibi evli orta yaşın üzerindeki kadınların ve yaşlıların altın takması ayıp karşılanırdı.

Giyim-kuşamdan söz açılmışken kıvrak'tan (yöresel ismi kuğrak)söz etmemek olmaz. Kıvrak, Süleymanköy dışında bu bölgede, Sırtköy, Sindelli, Erdelli,Evkafteke köyleri ile Kırkağaç köylerinde'de günlük giyim ve örtünme şekli olarak kullanılmaktadır.
Muhacir köylerinde bu giysi kullanılmamaktadır. Genelde Yörük ve Türkmen köylerinde vardır.
Ege Bölgesi dışında Bursa Ovasında Serme, Bareköy, Karahıdır köyleri ile İznik Gölü kıyısındaki Selöz köyünde bu örtünme şeklini bizzat gözlemlemiş bulunuyorum.
Akhisar ve Kırkağaç dışında ferace adı ile başka bazı yörelerde de kullanılmakla beraber, neredeyse Akhisar ve Kırkağaç kadınlarıyla özdeşleşmiş bir giysidir.

Son yıllarda kullanımı nispeten azalmış bile olsa annelerimizin kuşağından olup da kıvrak giymeyen yok gibidir. Kıvrak'ın çok uzun yıllardır Akhisar ve Kırkağaç'ta kullanıldığı bilinmektedir; ama bunun hangi tarihte ve hangi zamandan beri kullanıldığı bilinmemektedir. ayrıca bir araştırma konusudur.
İran'ın Horasan bölgesinden geldiğini tahmin ediyorum aynı giysi ve örtünme şeklini orada da gördüm. ne zaman hangi aşiret tarafından getirildiği ve benimsendiğini tespit edemedim. Kıvrak'ı giymenin amacı, kısaca na mahremden gizlenmektir.

Bilmeyenler için tarif edelim: Kıvrak imamların giydiği cüppeye benzeyen, fakat giyilmeyen, sadece başın üzerine örtülen siyah renkli bir giysi ya da örtüdür. Bu giysinin boş olan kolları iki taraftan omuzlardan aşağı doğru sarkar.
Baştan itibaren yere kadar iner, önde düğme veya fermuar gibi kapatan bir şey yoktur. Kıvrağı bu kadar yaygın kılan elbette ki çok pratik ve kullanılışlı oluşudur. Söz gelimi aniden evden çıkmak zorunda olan bir hanım uzun bir hazırlık yapma gereği duymadan, onu başına örttüğü gibi kapıdan çıkabilir. Kullanan hanımın içten tutuş şekline göre, dışarıdan bakan biri onun ya tek gözünü ya da iki gözünü görebilir. Kıvrak zaman zaman siyasi-sosyal gündem oluşturmuş, resmi otoritenin yasaklama girişimleri etkisiz kalmıştır. Fakat daha önce de belirttiğimiz gibi, son yıllarda kullanımı kendiliğinden azalmıştır.

Mahalli Sözler Deyimler
A
Adam : Eş,Erkek
Adamlar : Erkek topluluğu
Ağar : Çeşme yalağı
Ağı : Zehir
Akser : Akhisar
Aş : Yemek
Ayran Geven:Söyleyeceği sözü söylemeyen lafı dolaştıran manasında kullanılmaktadır.
Ayen : Muhtar
Ana : Anne
Anarberi: Eşya
Aşa : Ayşe
Açık Kasa : Kamyon
Acar : Etine dolgun şişman
Aley : Kuş sürüsü
Alfat : Ahlat
Armıt : Armut
Appecik : Temiz Pak
Avlu : Evin yüksek duvarlarla çevrili bahçesi.
Avlu Kapısı: Evin dış kapısı.
B
Bağır : Göğüs
Badılcan : Patlıcan
Bamiye : Bamya
Bardak : Testi
Bekmez : Pekmez
Belik : İnce saç örgüsü
Beri : Buraya
Beriki : Bu taraftaki
Bobuç : Papuç ayakkabı
Börtü Böcü: Haşereat
Buba : Baba
Bukağı : Hayvanların ayağına bağlanan köstek
Büber : Biber
C
Çalı Kakacı : Kendisini efe ilan edip, soygun yapan, ırza namusa tasallut eden soyguncu ve efradı. Efe bozuntusu.
Cambaz : Hayvan alan satan kişi
Çanak. Bakır yemek tabağı.
Çatal : Ağaçtan 3 çatal uçlu deste toplama aleti
Çat : İki şeyin birleştiği yer (Yol çatı,Kavşak )
Çatmak: Sataşmak
Çardak: Çalı çırpı ile yapılan iptidai tarla evi
Çepelli : Taşlı topraklı temiz olmayan
Çekişmek : Azarlama, Münakaşa.
Çitare : Gaziantep dokuması kutlu kumaşı.
Cizme : Çizme
Cibiliyet : Yaradılış maya
Cıvık : Sert olmayan, yumuşak
Çöğür : Kurumuş Ahlat dikeni.
Çöğdürmek : İşemek
Çöte : Közlenmiş ateşin üzerine atılan, taze içlenmiş nohut demetinin üzerine toprak örtülerek pişmesi sağlanan bir tür çerez.
Çömelmek : Diz kırarak oturma

D
Dam : Hapishane/ Ovada tarla ve bağ içinde yapılan ev
Deste çekmek: Desteleri harman yerine toplamak
Denek Atma : At ile oynanan bir cins cirit'e benzer oyun
Davşan : Tavşan
Davulga : Sandal Ağacı
Delice : Yabani Zeytin. Hüdai nabit. Tabiatta insan müdahelesi olmadan yetişen her meyve ağacı için kullanılır.
Deyvemek : Deyivermek söylemek.
Dirgen : Ağaç saplı demirden 5 çatallı harman sap ve destelerini toplamaya yarayan alet
Dığan : Çivt saplı yayvan tava
Dıkım : Bir parça, lokma
Divli : Oda duvarlarına yapılan yüksek raf
E
Efe : Yiğit, cesur, mert, sözüne güvenilir kişi.
Efem : Büyük erkek kardeş Abi. (Küçük kız kardeş tarafından kullanılır)Yörede erkek kardeşi olmayan kızlar, enişteleri,içinde kullanır.
Eksan : İhsan
Enteri : Elbise
Enik : Köpek yavrusu
Esneksiz: Sözünü bilmeyen yerinde ve zamanında konuşmayan
El : Yabancı
Elle : Yabancılar
Ele Gitmek : Gurbete gitmek
Erinmek : Tembellik etmek
Evlek : Alan ölçü birimi
F
Fadime : Fatma
Fasilye : Fasulya
Fak : Kapan
G
Gabeç : Bir cins meşe ağacı
Ganare : İt,Köpek
Gen : Uzun yıllar ekilmeyen tarla arazi.
Gevmek : Çiğnemek
Gelin aba : Ağabeyin veya Dayının eşi
Gire : Pazar Günü
Gönek : İç Gömleği
Gözer : Büyük delikli, gergileri, bükülmüş ve kurutulmuş bağırsaktan yapılmış elek
Göveç : Güveç. Toprak yemek pişirme kabı
H
Haney : İki katlı ev
Hasanüsen : Hasan Hüseyin
Havut : Deve Semeri
Hayat : Evlerin Önünde iki tarafı kapalı önü açık alan.
Hayvan damı: Ahır
Hela : Tuvalet
Henki :Şu
Hizmekar :Erkek Hizmetli. Yemek ve Yatağı karşılanan uzun süreli maaşlı işçi
Hısım : Akraba
Horanta : Bir grup amaçsızca oturan çalışmayan insan topluluğu
Höşmerim : Taze süzekten alınan tuzsuz koyun peyniri ve şeker karışımı ile yapılan tatlı.
I.İ
Isıran : Tekneden hamur kopartmaya yarayan demir alet
İbram : İbrahim
İdare : Küçük gaz Lambası. Tasarruf
İnar : Nar
İlik : Düğme
İlkmen : İptidai Zeytin yağı lambası
İsmel : İsmail
İspirto : Kibrit veya Mavi Alkol
K
Kanare : İşe yaramaz
Kaltak : Namussuz,iffetsiz,ihanet eden kadın manasına kullanılır.
Kandak : Kasis
Kepenek : Çobanların omuzlarına aldığı keçeden yapılan dikişşis kolsuz üstlük
Kesik : Sebze yetiştirilen küçük bahçe
Keye : Ucu Çatal Meyve toplamaya ve ağaç dallarını aşağıya çekmeye yarayan ağaç sopa
Kupa : Su Bardağı
Kızan : Efe nin etrafındaki efradı. Topluluk Çalışmaya gelen işçiler için söylenir
Koca : Eş.Ulu. Yaşlı.
L
Löküs : İpek gömlekli kızdırmalı Basınçlı püskürtmeli gaz lambası
M
Memedali : Mehmet Ali
Masa : Manisa
Miniyet : Hamurun pişmeden önce tekneden fırına götürmek maksadıyla kullanılan çok gözlü ağaç kab.
Molla : Medrese bitirmiş okur yazar.
Muştu : Müjde
N
Nodül : Üvendirenin ucundaki çivi
O
Ocaklık : Şömine
Oda : Kahvelerin açılmadığı dönemde erkeklerin toplandığı yer.Köy odası. Muhtarlık makamı.
Okuntu : Düğün daveti ( Mutlaka kâğıtlı şeker ile yapılır.)
Odaya Çağırma: Muhtarlık odasına davet edilme manasına kullanılmaktadır.
Ö
Öteberi : Eşya
Örfene : Odalarda yapılan erkek eğlencesi.
Övendere : Ucu çivili Öküzleri yönlendirmek maksadıyla kullanılan uzun sopa.
P
Palamut : Nahiye Merkezi,Yayaköy (Zeytinliova) Meşe Palamutu.
Palaz : Keklik yavrusu
R
Rahvan : Atın koşma biçimi
S
Sadeç : Çok samimi Arkadaş
Sarıhanlı : Saruhanlı
Seğirtmek : Koşmak
Sini : BakırTepsi
Sıkı sıkılama : Fişeğe barur sçma koymak.
Sırtmeç : Sığırtmaç,Hayvan çobanı
Susa :Şose
Sultan Nevruz: Hıdrellez günü.
Sümdük : Hak etmediği bir şeyi almak için etrafında dolanan çaba sarf eden.
Süsmek : Hayvanların Boynuz vurması
Ş
Şavk : Işık, Aydınlanma.
Şarapana: Pekmez ve Zeytin yağı çıkarmak için kullanı taş ve betondan yapılan tekne.Zeytin ve Üzüm çiğneme eski dönemlerde ayak İle yapılırdı
Şerbet : Söz Kesme sonrası yapılan tören.
T
Tekne : Ağaçtan oyularak yapılan hamur karma kabı.
Tulum : Peynir basılan keçi derisi.
Tülü : Güreş devesi
Tomati : Domates
Tomafil : Otomobil
Tosbağa : Kaplumpağa
Toğursuz: Ürün tutmamış.
U.Ü
Umar : Ömer
Unla : Onlar
Üskere : Geniş ağızlı derin yayvan toprak kap
V.Y
Yaba : Ağaçtan parmaklı saman küreği
Yavuklu : Nişanlı
Yimiş : İncir
Z
Zetin : Zeytin
Zerdali : Kayısı
Zeybek : Efe'nin Kızanları. Mahalli oyunlara verilen ad.

Deyimler

Bel Bel bakmak : Şaşırmış şaşkınca bakmak
Yörüğün 3 çeşit aşı olur, üçüde ak olur.
Boğaz dokuz boğum dokuz kere düşünde söyle
Elden artmaz, dişten artar
Deli ile devletli bildiğini işler.
Sofrada elini, mecliste dilini sakla.
İnsan olanın sözü doğru, özü doğru, işi doğru,olmalıdır.
Kocasından sonra kalkan karıdan, hazirandan sonra ekilen darıdan, hayır çıkmaz.
Misafir, umduğunu deyil, bulduğunu yer.
Koyunu gören yün, Kovanı gören bal sanırmış.
Eline, Diline, Beline hakim ol. Aşına, eşine, işine sahap çık. Özüne, sözüne, gözüne bağlı ol.
Ateş almak için mi geldin.
Barut Gibi.
Efil efil esmek
Öküz öldü ortakçılık ayrıldı
Yarım yumurtanın veresiyesi olmaz
Koyun ile korkuyon, Kuzu ile seviniyon

Maniler

Kadifeden kesesi
Kahveden gelir sesi
Nere mekân bağlamış
Ciğerimin köşesi

Bilmeceler

Toprak yapar yapısını ,demir açar kapısını. (Karpuz)
Küçücük fıçıcık, içi dolu turşucuk. (Limon)
Ufacık fincan içi dolu mercan. (Nar)
Çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin tane. ( Nar )
Alçacık boyu var,kadifeden donu var. ( Patlıcan)
Karakız sarkıp durur,düşeceğim diye korkup durur. (Zeytin)
Dağda taktak, Suda şip şip,arşın ayaklı, burma bıyıklı.( Balta) (Balık)
Bilmece bildirmece el üstünde kaydırmaca. ( Sabun )
Çarşıdan alınmaz, mendile sarılmaz, elde tutulmaz, tadına doyum olmaz.(Uyku )
Yer altında yağlı kayış. (Yılan)
Bizim evde kuyu var, kuyunun içinde suyu var, suyunun içinde dili var.(lamba)

Halk Ezgileri

Donuna Bak Donuna
Entarisi Al Basma
Dere Boyu Giderim
Çaya iner ağlarım

Halk Oyunları

Köyde oynanan Erkek oyunları, Ağır zeybek sınıfına girmektedir.Tüm Ege'de oynan bilinen zeybek oyunlarının hepsi bu köyde oynanmaktadır.
Erkek oyunları genellikle dokuz zamanlı sözsüz ağır zeybek havalarıdır.
Çalgıları eski dönemlerde mutlaka davul zurna idi. Saz, Kabak Kemane, çalınmaz ve bilinmez. Davul büyüktür. Zurna Kaba Eğe zurnasıdır. Müzisyenler çalgıcı olarak adlandırılır ve mutlaka Akhisar veya Kırkağaç'tan getirilirdi. Düğünler ailenin maddi durumuna göre 1 davul 1 zurna çalınarak yapılır ama davulun ve zurnanın çivt olması müzik ve ritim açısından önemlidir. Çivt davul zurna köyde zenginlik işareti olup, şan söhret için yapılırdı.
Bir davulun ritim vurması ve 1 davulun ince çubuk ile çalınan velvelesi ile oyun başlar.
Zurnanın biri müziğe derinlik katmak amacı ile ti çalar. Usta zurnacı ise parçanın özelliği olan armanoyi çalarak oyuncunun mahareti ve ayak hareketlerine ve ritme göre oyunu ustalıkla yönlendirir.
Usta zeybek oyuncuları,özellikle oyununu tek oynar ve oyun oynayanın işareti ve daveti olmadığı sürece oyuna girilmez.
Davet edilmeden oyuna girilmesi ayıplanır ve meydan okuma olarak algılanabilir.
Kız kardeşi evlenen erkek kardeş düğünde oynamaz.
Bilhassa Efe ve yaşlılar tek oynar. Oyun başladıktan sonra, oyuna sonradada dahil olunmaz.
Oyun müziğin başlaması ile başlamaz oyuncuların müziği ve ritmi anlayabilmeleri için bir bekleme süresi vardır. Bu süre ana ritimlerin tamamının çalınmasına kadar da uzayabilir.
Grup halinde oynanan zeybek oyunlarında oyuncular meydana çıktıklarında davul ve zurnanın ritmine göre hiç bir fiğür ve kısıtlama olmadan içlerinden geldiği gibi irticalen oynarlar. Oyuncuların oyun fiğürlerinde uyum ve karekter birliği beklenmez isteyen içinden geldiği gibi oynar.
Aynı oyunu farklı oyuncular farklı fiğür ve yorum ile oynayabilirler. Toplu ve kalabalık grup halinde oynanan bazı zeybeklerde uyum aranır ve oynayanlardan beklenir. Ciftetelli ve Kasap havalarında bu özelliklerin hiçbiri uygulanmaz. Genelde yörede oynanan zeybekler bir ve iki kişi ile oynanan ferdi oyunlardır. Son dönemlerde oynanan zeybek oyunlarına hiç benzemez. Folklör ekibi adı altında izlediğimiz zeybeklerin tamamı kıyafetler de dahil olmak üzere yozlaşmış ve bozulmuş yöresel özellikleri kaybettirilmiştir.
Oyunların Başlıcaları şunlardır;Harmandalı Zeybeği, Aydın Zeybeği, Soma Zeybeği, Koca Arap Zeybeği,Koca Ümmet Zeybeği, Çivt Hava, Cihan Yandı Zeybeği, Edremit Zeybeği, Bakır Zeybeği gibi zeybek oyunlarıdır.

Kadın oyunları

Köyde oynanan kadın oyunları. İnce saz eşliğinde veya kadınların kendileri tarafından def,dümbelek, sini,kazan gibi ritm veren araçlar çalınarak karşılıklı oynanır.
Oyunlar, nişanlarda,kına gecelerinde,düğünlerde gece eğlencesi olarak oynanır. Düğünlerde kadın çalğıcı ve köçek getirilir, bazı oyunlar sözlüdür genelde çalgıcılar tarafından seslendirilir.Erkeklerin kadın oyunlarını izlemesine ve beraberce oynamalarına izin verilmez. Hıdrellezde Köyün genç kızları bir evde toplanarak kendi aralarınad çalıp oynayarak eğlence düzenlerler karşılıklı maniler söylerler.
Bu köye has karşılıklı oynanan zeybek ve çivtetelli karışımı çok güzel kadın oyunları vardır. Oyuna davet edildiğinde hemen kalkılmaz bir kaç ısrardan sonra kalkılır.Oyunda, hısım ve akraba daveti önemlidir davet geri çevrilmez. Tanımadığı bilmediği insan ile oyun oynamak ancak tanışma faslından sonra olur. Genelde Manisa kadın oyunlarında hareketli bir ritm bulunmasına rağmen, bu köydeki oyunların ağır ve sakin oynanması dikkat çekicidir.
Kadın oyunlarında oyuncu kısıtlaması yoktur oyuna istendiği anda katılınabilir.
Kadın oyunlarından bazıları şunlardır: Lambada şisesiz yanmazmı, Donuna bak donuna, Bahçelerde börülce, Mermere Yolları,Konsol Üstünde Mumlar, Nalbandım, Ninnaların Ninnası, Yörük Yaylası, Mermere, Düz Ovanın Çamları, Ağır Hava,Bakırlar, Gımıldan, Hadi Yarim, El Havası.

Seyirlik Oyunlar

Düğünlerde günümüzden 30 yıl öncesine kadar mutlaka gece oturma denilen gece eğlencesi düzenlenirdi. Köy meydanında yakılan büyük ateş etrafında Davul zurna eşliğinde erkekler mahalli zeybek oyunları oynarlardı. Bunun dışında gece oynanan seyirlik oyun bilinmemektedir.
Bu oyunlara kadınlar sadece seyirci olarak katılırlar kendileri oynamazlardı.

Düğünlerde eski dönemlerde çirit oynandığı bu sebeple çiritçi atlar yetiştirildiği anlatılmaktadır. Bu oyun çok uzun yıllardan beri oynanmamakta ve günümüzde oynayan da kurallarını bilen de kalmamıştır.

Değnek atma oyunu ise yaklaşık 40 yıldan beri oynanmamaktadır. Orta Asya'dan gelen kültür mirası oyunlarımızdan biridir. Tekeli yörüklerinin,at sevgisi ve yetiştiricisi olduklarının ve iyi binici oldukların da bu oyun bir delilidir. Bu oyunda atın ve biniciliğin aynı zamanda savaşa hazırlık oyunu olduğunun izi de vardır.
Oyun için yerden en az 10 metre yüksekliğinde koşulacak yolun enine bir ip gerilir ve üzerine düğün sahibinin hediyesi olan basma, pazen,ipekli kumaşlar,havlu asılarak bir hat oluşturulur.
Seyirciler koşan atlardan ve seken ciritlerden zarar görmemesi için yüksek yerlere çıkarlar. Atların mutlaka eyerli ve üzengili olması esastır.Ferdi bir oyundur. Atlıların belli bir mesafeden hız kazanarak geldikleri ve binici tarafından çirit sopasının yere vurularak sektirilmesi ve bu ipin üzerinden geçirilmesi ve hediyelerden birini kazanması esasına dayanan bir oyundur.
Binicilik hüneri gerektiren bir oyundur. Aynı zamanda iyi binici olmak da yetmez,hız, yerden seken çiriti gerilen ip üzerinden aşırtmak ve cirit sopasını yerden attan yere eğilerek ve yardım almadan almak gibi hüner ve beceri de gerektirir.
Oyuna katılan Atlılar sıra ile uzak mesafeden hızlanarak gelip kendi tayin ettikleri bir yerde ellerindeki sopayı ustalık ve maharetle yere vururlar ve bu ipin üzerinden geçirirlerdi.
Bu şekilde hediyeler kazanılırdı.İp üzerinde bağlı olan hediyeler bitinceye kadar oyuna devam edilirdi. Yörede iyi binici ve at sahibi ciritçiler özellikle düğünlere davet edilir deynek oyununa katılmaları istenirdi. Kazanılan hediyeler binicinin boynuna ve ata sarılarak köy içinde gezilirdi.
Bu oyunu oynayacak ne binici, ne ciritçi, nede at vardır. Maalesef unutulmaya yüz tutmuştur. Kurallarını bilenler ve en son seyredenler oynayanlar hayattadır.


Sülaleler

Aleler
Ayenler
Ahmet Çavuşlar
Bakkallar
Boşnaklar
Çobanlar
Çıkırıkçılar
Delalar
Demirciler
Deveciler
Daşoğlanlar
Habeşler
Hacılar
Halil Çavuşlar
İmamlar
Kadirler
Küçük Mehmetler
Lazlar
Molla Oğulları
Muratlar
Paşalar
Şerifler
Solaklar (Acemler)
Süleymanlar
Ümmetler
Üsen Ağalar
Yörükler
--Nusret ERTÜRK 08:31, 16 Temmuz 2008 (UTC)
Coğrafya [değiştir]

Manisa iline 47 km, Akhisar ilçesine 27 km uzaklıktadır. Koordinatları:38° 58' 55" Kuzey, 27° 36' 2" Doğu, dur.
Akhisar İlçesinin batısında Yunt dağlarının başlangıç noktasındadır. Bölgenin en yüksek tepesi olan Çamlıca dağının "Çalıkbey Yaylası"(1074 Mt) güneyindeki bulunan Ada Tepesinin (670 Mt) güney yönünde dar bir vadi içinde kurulmuştur.
Köy Kalker ve tüf kayaları üzerinde kurulmuştur.Yörede bu sert yapıya "Kayrak Taşı" adı verilmektedir.
Kuzeyde Evkafteke Köyü,Kuzeybatı'da Kınık İlçesi Yayla Köyü,Doğuda Sindelli Köyü, Güneydoğusunda Erdelli Köyü, güneyinde Sırt Köy, Batı yönünde Büknüş Köyü ile çevrilmiştir.
Denizden yuksekliği 237 metredir.

Bitki Örtüsü

Doğal kızılçam ormanları ve maki bitki örtüsü hakimdir. Kızılçam (Pinus brutia), Mazı (Thuja)saçlı meşe (Quercus cerris), Mazı meşesi (Quercus infetoria), Palamut meşesi (Quercus ithaburensis susbsp, macrolepis), Kermez meşesi (Quercus coccifera), Tüylü meşe (Quercus pubescens)görülmektedir.
Az miktarda; Porsuk,Ardıç,Kavak, Selvi,Melengiç,(Pistacia terebintuhus) Çitlenbik)Erguvan,Pinar,Yabani zeytin(Olea oleaster)Katır tırnağı,( Spartium Junceum) Somak, Böğürtlen,(Kür üzümü)Ahlat,Dağ ve Çakal eriğine de az olsada rastlanır. Ada dağının kuzeydoğu ve güney batı yönünde Sandal ağacı (Yöresel adı: Davulga )sahalarına rastlanmıştır. Az miktarda Mersin (Myrtus)vardır.Dere boylarında söğüt ve Çınar ağaçları ile Ayıt çalısı(Vitex agnus Çastus) çok miktarda vardır. Köyün %70 orman arazisidir. Tarım arazilerinin tamamına Zeytin ağacı dikilmiştir.
Az miktarda, Ceviz, Nar, Badem, Armut,Elma, Erik,İncir ve Ahlat (Pirus elaegrifolia)ağacı vardır Meyve yetiştiriciliği gelişmemiştir.

Otsu bitkiler.

Ayrık otu (Agropyrum repers)Beyaz tırfıl,Çayır Otu,Çimen,Yüksük otu,Kanola, Yabani Sarmaşık,Hatmi,Sütleğen,Turp otu, Nergis ( Calendula officinalis)Hardal,Gelincik,Ilgın,Çiğdem,Lale,Boya otu,Yüksükotu,Sığırkuyruğu,Yonca, Çarkıfelek,Hindibağ,Isırgan otu,Kuzukulağı, Labada,Horozibiği.Yabani Karanfil, Ayı Kulağı (Primula auricula)Sahlep.Çakırdiken,Acı dülek,Kındıra otu,

Şifalı Bitkiler

Peygamber çiçeği (Gökbaş, mavi peygamber çiçeği) Dağ (yayla) çayı,Adaçayı (Salvia triloba)Şapla (Salvia officinalis)Tozlak (Polyporus) Yılanyastığı (Draconculus vulgaris) Kabakulak otu (Aristolochia) Kantoron ( Erythrea centaurium) Acı Kekik: (Thymus, Origanum) Kekik: (Thymus vulgaris )Karakekik,Bayırkekiği,Karabaş kekik,Kocakekik, oşarak adlandırılmakta ve Taş kekiği" veya " Yemiş kekiği " adıyla anılan 3 çeşit kekik türü bölgemizde yetişmekte ve kullanılmaktadır.
Kokar sedef (Ruta greveolens)Nane(Menta:Yabani Nane ve Dere kenarlarınada yetişen Kurbaga Nanesi ismi ile adlandıran nane çeşitleri vardır,Hardal ve Kapari bitkisi'ne düz ve ova sulak tarlalarda rastlanmaktadır.


Tarımı Yapılan Bitkiler.

Tütün, Arpa, Buğday,Nohut, Burçak,Mercimek, Susam,Pamuk tarımı yapılmaktadır. Son yıllarda bu ürünlerin tarımı tamamen durmuştur. Az miktarda tütün ekilmektedir.
Eskide dönemlerde önemli bir Bağ varlığı ve bağcılık bilinmesine yapılmasına rağmen tamamen terk edilmiştir.
Zeytincilik birinci ürün olmuştur.

Fauna

Köy bitki ve iklim şartlarının elverişliliği dolayısıyla çeşitli ve zengin bir yabani hayvan varlığına sahiptir. Başlıcaları: Çamlıca dağındaki Yılkı atları. Az olsada Karaca, Çakal,Yaban domuzu,Tilki, Sansar,Köstebek,Tavşan yaşamaktadır.Yaban domuzu en bol olan yaban hayvanıdır.

Kuşlar

Bölgemizde kuş varlığı ile ilgili çiddi bir araştırma yapılmamıştır. Amatörce gözlemlediğimiz kuşların başında Kartal gelmektedir. Ada dağında ve Çalık Bey Yaylasında yaşamaktadır.Yırtıcı kuşlardan,Atmaca, Şahin görülmektedir.
Serçe,Kumru, Kırlangıç, Karga, Kerkenez,Puhu, Kukumav, Duduk Kuşu,Saksağan,Kara ve Gri Ağaçkakan, Kuyruk kaldıran,Ak Kuyruk sallayan, Öter ardıç kuşu,Yabani Güvercin, Üveyik,Nadir de olsa Arı Kuşu,Baştankara,Çoban aldatan, Yaban Güvercini,Tahtalı,Sığırcık ve Leylek yaşamaktadır.Göçmen kuşların geçiş yaptığı dönemerde az miktarda Keklik,çulluk,Bıldırcın'a rastlanmaktadır.
Ötücü Kuşlar.
Saka,İspinoz,Florya,Bülbül.

Sürüngenler Engerek Yılanı,Ok Yılanı,Benekli Yılan,Su Yılanı,Tarla Faresi,Geniş parmaklı Keler, Kertenkele,(Süleymancık)Tosbağa, Kırkayak,Çiyan.

Nesli Tükenen Hayvanlar

Bölgemizin ormanlık olması nedeniyele geçmiş dönemlerde yaşayan hayvanlardan,insan nufusunun artması, Tarım arazilerinin çoğalması, Zirai ilaçlama, kaçak ve bilinçsiz avlanma sonucunda yok olan ve 1970 yıllarına kadar bölgede yaşadığı şöylenen bu gün ise tamamen yok olan yabani hayvanlar ise şunlardır.
Boz Ayı : En son 1940 lı yıllarında görülmüştür.
Kurt : 1960 yıllarına kadar varlığı bilinmektedir.
Karakulak : Yaban Kedisi 1962 Yılına kadar nadiren görülmüştür.
Sırtlan : 1970 li yıllara kadar varlığını sürdürebilmiştir.
Çakal : Varlığı tartışmalıdır bazı köylüler halen yaşadığını idia etmektedirler.

Eski dönemlerde yaz kış akan derelerde yaşayan sazangillerden tatlı su balıklarının,Kurbağa,Su yılanı, Tatlı su kaplumbağaları ise aşırı kuraklık nedeniyle, derelerde su kalmaması köy foseptiğinin arıtılmadan derelere verilmesi sebebiyle yok olmuştur. Göç mevsimlerinde derelerde nadiren görülen su kuşları susuzluk nedeniyle maalesef bu bölgeye ugramamaktadır.

İklim

Köyün iklimi, Akdeniz iklimi etki alanı içerisindedir. Yazlar kurak ve sıcak, Kışlar ılıman ve yağışlı olması gerekir iken son yıllarda tüm Ege bölgesinde olduğu gibi yeterli yağış alamamaktadır. En soğuk ay Ocak, Şubat en sıcak ay ise Temmuz ve Ağustos aylarıdır. Kar yağışı yok denecek kadar azdır. Aralık, Ocak ve Şubat aylarında Kırağı ve Don olayı yılda birkaç gün de olsa görülmektedir. Sonbahar ve Bahar yağışları'da son yıllarda oldukça azalmıştır. Kış mevsiminde de yeterli yağış alamamaktadır. Yağışlar son iki yılda normal seyrine girmiş bulunmaktadır.

Eteğinde kurulduğu Ada dağı yüksek kesimlerine kar yağsa bile tutmamaktadır. Çamlıca ve Havut tepelerine kar yağmakta ve uzun süre kalmaktadır. Yaz ve kış aylarında Çivtlik boğazından gelen poyraz,Lodos, İmbat rüzgarları dolayısı ile doğal acclimatizations sahiptir.Mevsimine göre ılık ve serin rüzgarlar esmektedir. Bu nedenle havası çok temizdir.

Nüfus

Yıllara göre köy nüfus verileri
2007 360
2000 411
1997 393

Ekonomi

Köyün ekonomisi tarıma dayalıdır.Tütün ve zeytin tarımı yapılmaktadır. Son yıllarda tütün tarımı Kotalar nedeniyle sürekli gerilemekte ve zeytincilik ön plana çıkmaktadır. Sulu tarım maalesef yapılmamaktadır. Yüzey sulama için gerekli akasu maalesef yoktur mevcut dereler yazın kesilmektedir. Tüm tarım alanlarına son yıllarda zeytin fidanı dikilmektedir. Uslu cinsi zeytin ile yapılan Çekişte’si Hurma zeytini ve Eski Yağ Zeytini Ağaçlarından elde edilen zeytinlerle geleneksel usullerde çıkarılan Zeytinyağı meşhurdur. Kendi kendine yeten sebze ve meyve ihtiyacını kendi karşılayabilen bir köydür. Hayvancılık maalesef bitmiştir mera yoktur ahır hayvancılığı besicilik yapılmamaktadır köyde az miktarda keçi, koyun sürüsü ve özel merak olarak arıcılık yapılmaktadır.

Orman içi köyüdür. Köyün arazisinin %70 ormandır Köyde Zeytinliova orman işletmesine bağlı orman isletme si ve yangın söndürme ekibi vardır. havası temiz Oksijeni bol Tarım arazisi kısıtlıdır, bu nedenle artan nüfus nedeniyle arazi yetmemekte ve Büyük şehirlere Manisa, İzmir , Bursa ve Akhisar’a göç vermektedir.

Muhtarlık

Yerleşim yerinin köy tüzel kişiliği alması ile birlikte köyün tüzel kişiliğini temsil etmesi için köy muhtarlık seçimleri de yapılmaktadı

Seçildikleri yıllara göre köy muhtarları:

2009 - Zekeriya KAYA
2004 - Zekeriya KAYA
1999 - Zekeriya KAYA
1994 - Mustafa ÖZER
1989 - Mehmet Ali AKGÜN
1984 - İhsan Aydar

Altyapı bilgileri

Köyde, ilköğretim okulu vardır 8 yıllık öğretim yapılmaktadır. Köyün hem içme suyu şebekesi hem kanalizasyon şebekesi vardır. Köy içi yolları parke taşı döşemedir. Ptt şubesi yoktur ancak ptt acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ayrıca ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.

Kaynak : Vikipedi, özgür ansiklopedi
Kaynak : Yerel Net
Köyünüze ait bilgi ve resimleri bu konu altında paylaşabilirsiniz
 
Üst Alt