Amerika’nın İran’a yönelik muhtemel savaş çıkarmasının sonu ne olur?
Tabes olayı
Tabes olayı 25 nisan 1980 yılında İran’ın merkez çölündü vuku buldu Bu olayda Amerikalı saldırganlar çok sayıda uçak ve helikopterlerini geride bırakarak İran’dan alelacele kaçmak zorunda kaldılar Bu olay Amerikalı devlet adamlarının İran milletine yönelik düşmanlıklarının açık göstergesi sayılır
Amerika ordusunun özel timlerinden bir grup asker albay Çarlz Bekovit’in komutasında İran’a saldırmak için eşsiz güvenlik tedbirleri altında Mısır çöllerinde tatbikat yaptılar Bu operasyonun amacı İran’da inkılapçı öğrencilerce Amerika’nın Tahran’daki casusluk yuvasında rehin alınan Amerikalı casusları kurtarmaktı
Albay Bekovit ve adamları 25 nisan sabah erken saatlerde Mısır’da bulunan bir üsten uçarak bölge ve Fars körfezi ülkelerinin semalarını aştılar ve İran hava sahasına girdiler
Dev C-130 uçakları İran’ın merkezinde Tabas çölünde inişe geçtiler ve Fars körfezinde Amerika donanmasından kalkan helikopterler de bu uçaklara katıldılar
Helikopterlerin yakıt ikmalinin hemen ardından Amerikalı askerleri Tahran yakınlarında bir yere götürmesi planlanmıştı Söz konusu askerler ertesi gün de Tahran’da operasyon düzenleyerek Amerikalı casusları casusluk yuvasından kurtarması gerekiyordu
Daha sonraları albay Bekovit anılarını kaydettiği defterinde şöyle yazdı: baskın 26 nisan için tasarlanmıştı Deltafors olarak adlandırılan güçlerin ilkin İran dış işleri bakanlığına giderek burada tutuklu bulunan Amerika maslahatgüzarı ve iki arkadaşını kurtarması gerekiyordu
Bir grup askerin de Amerika’nın Tahran büyükelçiliğine saldırıp tüm Amerikalı casusları birkaç İranlı Müslüman öğrenci ile birlikte elçilik yakınlarında bulunan bir spor sahasına götürmesi planlanmıştı Sonuçta Amerikalıların planına göre bu topluluk Tahran’da kullanım dışı kalan bir havaalanından uçarak İran topraklarını terk edecekti
Şimdi Amerikalı saldırganların Tabes çölünde uğradığı yenilginin önemini kavramak için olayın vuku bulduğu dönemin şartlarını gözden geçirmek gerekir
İran İslam inkılabı 11 şubat 1979 tarihinde zafere kavuşmuştu 80li yılların iki kutuplu düzeninde ne doğu ne batı sloganı ile zafere kavuşan bu inkılap Nikson ve Ford’un dış işleri bakanı olarak görev yapan Henri Kissinger’in tabiri ile Amerika’nın Ortadoğu ve Fars körfezi bölgelerinde tüm siyasi ve askeri hesaplarını alt üst eden bir deprem gibiydi Şunu da unutmamak gerekir ki eski Sovyetler birliği de çoğunluğu Müslümanların yaşadığı bölgelerinin komşuluğunda böylesine İslami nitelikli bir inkılabın gerçekleşmiş olmasından kaygılıydı
Ancak her halükarda Amerika kendisini bu inkılabın esas kaybeden tarafı olarak görüyordu Zira İslam inkılabının zafere kavuşmasıyla Washington’un bölgedeki siyasetlerinin temel direği olan İran Amerika’nın denetiminden çıkıyor ve Amerika’nın Ortadoğu ve Fars körfezi bölgesine yönelik siyasi askeri ve güvenlik stratejilerinde büyük bir boşluk yaratıyordu
Bu yüzden sözde İran İslam cumhuriyetini tanımasına karşın Amerika bu nizamı çökertmeyi planlıyordu Bu süreçte de daha önce bölge ülkelerinden bilgi toplamak için bir casusluk merkezi haline getirilen Amerika’nın Tahran büyükelçiliği pratikte İran İslam cumhuriyetini devirmek için casusluk yuvasına dönüştü Casusluk yuvasının ele geçirilmesinden sonra ortaya çıkan belgeler elçilikte sözde diplomat olarak faaliyet yürüten kişilerin gerçekte İran içinde bazı inkılap karşıtı örgütlerle gizli bağlantıları olan casuslar olduğunu ve ülke içinde dini ve etnik çatışmalar çıkararak İran nizamını devirmeyi amaçladıklarını gün ışığına çıkardı İran milletine yönelik komplo ve casusluk merkezi olan bu mekanın ele geçirilmesi İran’ın Müslüman ve inkılapçı evlatları ve rahmetli imam Humeyni’nin izinden gidenlerin gösterdiği en yerinde tepkiydi
Amerika’nın Tahran büyükelçiliğinin ele geçirilmesi İranlı gençlerin Amerikalıların İran üzerindeki 30 yıllık aşağılayıcı sultasına verdiği cevaptı İmam Humeyni’yi izleyen öğrencilerin bu hareketi doğu ve batı süper güçleri arasında soğuk savaşın hala devam ettiği bir dönemde gerçekleşti Amerika’nın dünya kamuoyundaki yapay haşmet ve azametinin kırılması Amerika ve batılı müttefikleri için çok ağır geliyordu Bunun dışında casusluk yuvası Amerika’nın dönem başkanı Carter İran’da saltanat düzenine yeterince destek vermemesi yüzünden iç muhalifler ve Amerika’nın bazı müttefiklerince ağır baskı altında olduğu bir sırada İranlı genç Müslüman öğrencilerce ele geçirildi Bu baskıların artması Amerika başkanını askeri ve gizli bir plan çerçevesinde casusluk yuvasında tutuklanan Amerikalı casusları kurtarma operasyonuna yeşil ışık yakmaya zorladı Ancak Carter’in bu kararı hatta Amerika yönetiminin içinde bile bazı muhalefetlere yol açtı Carter’in dış işleri bakanı Sayros Vens Amerikalı casusları kurtarma operasyonunu mantıksız maceracılık niteleyerek bu plana karşı çıktı Ancak Carter’in güvenlik danışması Berejinski büyükelçiliğin işgal edilmesinin karşılıksız bırakılmaması gerektiğini savunuyordu Böylece Berejinski ve taraftarlarının görüşü ağır bastı ve dış işleri bakanı Vens görevinden ayrılmak zorunda kaldı ve ardından Deltafors güçlerinin İran’a saldırması için Kartal Pençesi adlı operasyonun hazırlıklarına başlandı
Amerika İran’a yönelik saldırı planında çoğunluğu eski saltanat rejimine bağlı olan içerideki kuklalarına önemli görevler belirlemişti Bir grup Amerikalı askerleri gece yarısı dış işleri bakanlığı ve büyükelçiliğe taşımak için kamyonetler hazırladı kimileri de amerikan helikopterlerinin kurtarılmış adamları götürmek için futbol sahasının ışıklarını açık bırakmıştı Daha sonraları Tabes olayından bir yıl sonra İran’dan kaçan İran’ın dönem cumhurbaşkanının da Amerikalı güçlerin geçeceği hava sahasını denetleyen radar sistemlerinin de kapatılması emrini verdiği ortaya çıktı Bu yüzden Amerikalı uçak ve helikopterler hiç bir dikkati üzerlerine çekmeden Tabes çölüne iniş yaptı Albay Bekovit uçak ve helikopterlerin sorunsuz Tabes çölüne iniş yapmalarından dolayı hissettiği huzurdan bahsediyor Ama gerçekte görünen o ki kader böyle yazmış ve Amerikalı uçak ve helikopterler hiç bir engelle karşılaşmaksızın Tabes çölüne inmesi gerekiyormuş ki burada ilahi azabla çarpılsın Evet Tabes çölünde esen kum fırtınası Amerika’nın dev uçaklarını ve helikopterlerini birbirine vurdu ve bir çok Amerikalı asker teçhizatlarıyla birlikte ilahi azab ateşinde yandı ve geri sağ kalanlar tüm teçhizatlarını bırakıp Tabes çölünden kaçmak zorunda kaldı Olayın duyulmasının ardından imam Humeyni o kumların ilahi görevliler olduğunu belirttiler
Bu gün Amerikalı askerlerin Tabas çölünde uğradığı fiyasko yenilginin üzerinden tam 27 yıl geçiyor Bu süre zarfında İran Ortadoğu ve Fars körfezi bölgesinde en güçlü ülke konumuna gelip bölgedeki dengelerin yeniden yazılmasına sebebiyet vermiş bulunuyor İran geçmişteki 27 yıla kıyasla büyük bilimsel gelişmelere ve özellikle yeni teknolojilere kavuşmuşken dünyanın nükleer güçlerinin yanında uranyumu sanayi ölçekte zenginleştirmeyi başarmış bulunuyor
İran askeri bakımdan da en ileri caydırıcı teçhizattan ve savunma gücünden yararlanıyor Ancak Amerika özellikle Irak ve Afganistan’da uğradığı yenilgilerin ardından zor günler yaşıyor Irak halkının işgale karşı direnişi ve dünya kamuoyunun Bush’un tek yanlı politikalarına muhalefeti Amerika yönetimi zor durumda bıraktığı gözleniyor Ancak buna karşın Amerika hala tehdit politikasını sürdürmeye devam ediyor ve hatta İran’ın nükleer tesislerine yönelik askeri saldırıdan söz ediyor Kuşkusuz eğer Amerikalı yöneticiler İran’a yönelik en ufak saldırıda bulunacak olursa bu kez de yine yüce Allah’ın yardımı ve İran milleti ve silahlı kuvvetlerinin elinden yeni bir yenilginin tadına varacaktır
Tabes olayı
Tabes olayı 25 nisan 1980 yılında İran’ın merkez çölündü vuku buldu Bu olayda Amerikalı saldırganlar çok sayıda uçak ve helikopterlerini geride bırakarak İran’dan alelacele kaçmak zorunda kaldılar Bu olay Amerikalı devlet adamlarının İran milletine yönelik düşmanlıklarının açık göstergesi sayılır
Amerika ordusunun özel timlerinden bir grup asker albay Çarlz Bekovit’in komutasında İran’a saldırmak için eşsiz güvenlik tedbirleri altında Mısır çöllerinde tatbikat yaptılar Bu operasyonun amacı İran’da inkılapçı öğrencilerce Amerika’nın Tahran’daki casusluk yuvasında rehin alınan Amerikalı casusları kurtarmaktı
Albay Bekovit ve adamları 25 nisan sabah erken saatlerde Mısır’da bulunan bir üsten uçarak bölge ve Fars körfezi ülkelerinin semalarını aştılar ve İran hava sahasına girdiler
Dev C-130 uçakları İran’ın merkezinde Tabas çölünde inişe geçtiler ve Fars körfezinde Amerika donanmasından kalkan helikopterler de bu uçaklara katıldılar
Helikopterlerin yakıt ikmalinin hemen ardından Amerikalı askerleri Tahran yakınlarında bir yere götürmesi planlanmıştı Söz konusu askerler ertesi gün de Tahran’da operasyon düzenleyerek Amerikalı casusları casusluk yuvasından kurtarması gerekiyordu
Daha sonraları albay Bekovit anılarını kaydettiği defterinde şöyle yazdı: baskın 26 nisan için tasarlanmıştı Deltafors olarak adlandırılan güçlerin ilkin İran dış işleri bakanlığına giderek burada tutuklu bulunan Amerika maslahatgüzarı ve iki arkadaşını kurtarması gerekiyordu
Bir grup askerin de Amerika’nın Tahran büyükelçiliğine saldırıp tüm Amerikalı casusları birkaç İranlı Müslüman öğrenci ile birlikte elçilik yakınlarında bulunan bir spor sahasına götürmesi planlanmıştı Sonuçta Amerikalıların planına göre bu topluluk Tahran’da kullanım dışı kalan bir havaalanından uçarak İran topraklarını terk edecekti
Şimdi Amerikalı saldırganların Tabes çölünde uğradığı yenilginin önemini kavramak için olayın vuku bulduğu dönemin şartlarını gözden geçirmek gerekir
İran İslam inkılabı 11 şubat 1979 tarihinde zafere kavuşmuştu 80li yılların iki kutuplu düzeninde ne doğu ne batı sloganı ile zafere kavuşan bu inkılap Nikson ve Ford’un dış işleri bakanı olarak görev yapan Henri Kissinger’in tabiri ile Amerika’nın Ortadoğu ve Fars körfezi bölgelerinde tüm siyasi ve askeri hesaplarını alt üst eden bir deprem gibiydi Şunu da unutmamak gerekir ki eski Sovyetler birliği de çoğunluğu Müslümanların yaşadığı bölgelerinin komşuluğunda böylesine İslami nitelikli bir inkılabın gerçekleşmiş olmasından kaygılıydı
Ancak her halükarda Amerika kendisini bu inkılabın esas kaybeden tarafı olarak görüyordu Zira İslam inkılabının zafere kavuşmasıyla Washington’un bölgedeki siyasetlerinin temel direği olan İran Amerika’nın denetiminden çıkıyor ve Amerika’nın Ortadoğu ve Fars körfezi bölgesine yönelik siyasi askeri ve güvenlik stratejilerinde büyük bir boşluk yaratıyordu
Bu yüzden sözde İran İslam cumhuriyetini tanımasına karşın Amerika bu nizamı çökertmeyi planlıyordu Bu süreçte de daha önce bölge ülkelerinden bilgi toplamak için bir casusluk merkezi haline getirilen Amerika’nın Tahran büyükelçiliği pratikte İran İslam cumhuriyetini devirmek için casusluk yuvasına dönüştü Casusluk yuvasının ele geçirilmesinden sonra ortaya çıkan belgeler elçilikte sözde diplomat olarak faaliyet yürüten kişilerin gerçekte İran içinde bazı inkılap karşıtı örgütlerle gizli bağlantıları olan casuslar olduğunu ve ülke içinde dini ve etnik çatışmalar çıkararak İran nizamını devirmeyi amaçladıklarını gün ışığına çıkardı İran milletine yönelik komplo ve casusluk merkezi olan bu mekanın ele geçirilmesi İran’ın Müslüman ve inkılapçı evlatları ve rahmetli imam Humeyni’nin izinden gidenlerin gösterdiği en yerinde tepkiydi
Amerika’nın Tahran büyükelçiliğinin ele geçirilmesi İranlı gençlerin Amerikalıların İran üzerindeki 30 yıllık aşağılayıcı sultasına verdiği cevaptı İmam Humeyni’yi izleyen öğrencilerin bu hareketi doğu ve batı süper güçleri arasında soğuk savaşın hala devam ettiği bir dönemde gerçekleşti Amerika’nın dünya kamuoyundaki yapay haşmet ve azametinin kırılması Amerika ve batılı müttefikleri için çok ağır geliyordu Bunun dışında casusluk yuvası Amerika’nın dönem başkanı Carter İran’da saltanat düzenine yeterince destek vermemesi yüzünden iç muhalifler ve Amerika’nın bazı müttefiklerince ağır baskı altında olduğu bir sırada İranlı genç Müslüman öğrencilerce ele geçirildi Bu baskıların artması Amerika başkanını askeri ve gizli bir plan çerçevesinde casusluk yuvasında tutuklanan Amerikalı casusları kurtarma operasyonuna yeşil ışık yakmaya zorladı Ancak Carter’in bu kararı hatta Amerika yönetiminin içinde bile bazı muhalefetlere yol açtı Carter’in dış işleri bakanı Sayros Vens Amerikalı casusları kurtarma operasyonunu mantıksız maceracılık niteleyerek bu plana karşı çıktı Ancak Carter’in güvenlik danışması Berejinski büyükelçiliğin işgal edilmesinin karşılıksız bırakılmaması gerektiğini savunuyordu Böylece Berejinski ve taraftarlarının görüşü ağır bastı ve dış işleri bakanı Vens görevinden ayrılmak zorunda kaldı ve ardından Deltafors güçlerinin İran’a saldırması için Kartal Pençesi adlı operasyonun hazırlıklarına başlandı
Amerika İran’a yönelik saldırı planında çoğunluğu eski saltanat rejimine bağlı olan içerideki kuklalarına önemli görevler belirlemişti Bir grup Amerikalı askerleri gece yarısı dış işleri bakanlığı ve büyükelçiliğe taşımak için kamyonetler hazırladı kimileri de amerikan helikopterlerinin kurtarılmış adamları götürmek için futbol sahasının ışıklarını açık bırakmıştı Daha sonraları Tabes olayından bir yıl sonra İran’dan kaçan İran’ın dönem cumhurbaşkanının da Amerikalı güçlerin geçeceği hava sahasını denetleyen radar sistemlerinin de kapatılması emrini verdiği ortaya çıktı Bu yüzden Amerikalı uçak ve helikopterler hiç bir dikkati üzerlerine çekmeden Tabes çölüne iniş yaptı Albay Bekovit uçak ve helikopterlerin sorunsuz Tabes çölüne iniş yapmalarından dolayı hissettiği huzurdan bahsediyor Ama gerçekte görünen o ki kader böyle yazmış ve Amerikalı uçak ve helikopterler hiç bir engelle karşılaşmaksızın Tabes çölüne inmesi gerekiyormuş ki burada ilahi azabla çarpılsın Evet Tabes çölünde esen kum fırtınası Amerika’nın dev uçaklarını ve helikopterlerini birbirine vurdu ve bir çok Amerikalı asker teçhizatlarıyla birlikte ilahi azab ateşinde yandı ve geri sağ kalanlar tüm teçhizatlarını bırakıp Tabes çölünden kaçmak zorunda kaldı Olayın duyulmasının ardından imam Humeyni o kumların ilahi görevliler olduğunu belirttiler
Bu gün Amerikalı askerlerin Tabas çölünde uğradığı fiyasko yenilginin üzerinden tam 27 yıl geçiyor Bu süre zarfında İran Ortadoğu ve Fars körfezi bölgesinde en güçlü ülke konumuna gelip bölgedeki dengelerin yeniden yazılmasına sebebiyet vermiş bulunuyor İran geçmişteki 27 yıla kıyasla büyük bilimsel gelişmelere ve özellikle yeni teknolojilere kavuşmuşken dünyanın nükleer güçlerinin yanında uranyumu sanayi ölçekte zenginleştirmeyi başarmış bulunuyor
İran askeri bakımdan da en ileri caydırıcı teçhizattan ve savunma gücünden yararlanıyor Ancak Amerika özellikle Irak ve Afganistan’da uğradığı yenilgilerin ardından zor günler yaşıyor Irak halkının işgale karşı direnişi ve dünya kamuoyunun Bush’un tek yanlı politikalarına muhalefeti Amerika yönetimi zor durumda bıraktığı gözleniyor Ancak buna karşın Amerika hala tehdit politikasını sürdürmeye devam ediyor ve hatta İran’ın nükleer tesislerine yönelik askeri saldırıdan söz ediyor Kuşkusuz eğer Amerikalı yöneticiler İran’a yönelik en ufak saldırıda bulunacak olursa bu kez de yine yüce Allah’ın yardımı ve İran milleti ve silahlı kuvvetlerinin elinden yeni bir yenilginin tadına varacaktır